Eski günlerde

Ramazan iftarları, diş kiraları

Kupür

Kupür

Geçmiş gazete ve dergilerden yazılar, makaleler, röportajlar. İki haftada bir cuma neşrolunur.

Yazan: Sermed Muhtar Alus


Mahallelerde çoluk çocuk, alay alay olup:

— Ramazan geldi, hoş geldi; baklava tepsisi boş geldi, diye hilâl görülen ilk akşam sokakları çınlatırlardı.

Yine en varlıklısından en varlıksızına kadar, büyüğün küçüğün sofraları, sinileri buyuranlara açık. Gelen safa geldi, hoş geldi; ev sahiplerini memnun ve şad (mutlu) etti.

Bu usul ve erkânınca hiç habersiz ve apansız, hatır ve hayalde yokken, bir sürpriz yaparcasına düşüverirlerdi. Yani evvelce bir taraftan "buyurun yollu davet, öbür taraftan "peki" diye kabul yok.

Vakti zamanı ezana, topun patlamasına beş on dakika kaldığı anlar... Bu eşref saat, altın kronometreler, gümüş, nikel, piryollar (piryol: bir saat çeşidi) çıkarıla çıkarıla, muvakkıthanelere (güneşin konumunun izlendiği ve namaz vakitlerinin belirlendiği mekânlar)  bakıla bakıla beklenirdi.

Erken gelmek adaba begayet (pekâlâ) aykırı ve saygısızlık. Arabalı kerli ferliler, ispirlerine biraz daha etrafta dolanmayı seslenirler, yayanlar civarda yukarılı aşağılı, köskös dolaşırlardı.

Güneş ufka yarım mızrak boyu yaklaşıp ezana 20 dakika filân kaldı mı, saatin akrebi de, yelkovanı da yürümez oğlu yürümez; sanki oracığa mıhlı. Öyle az gider, buz giderdi ki bekle, dur. İçte kazım kazım kazınma; gevşeklikten esne, gerin, pelteye dön (sıkıl), yemlihaya (Yemliha: Yedi Uyurlar efsanesindeki yedi gençten birinin ismi) yat...

İftarlar Ramazan'ın dördünden, beşinden sonra başlardı. İlk önceler mahalledeki caminin imamı, müezzini, yakındaki tekkelerin dervişleri, zakirleri (hafızası kuvvetli), emektar süt ninenin ailesi, çırak çıkmış kalfaların kocası gibiler damlarlardı.

Kapıdan içeri yallahı çekenler arasında aşağı takım ağalar dairesinin kahve ocağına yanaşırlar, kibar tabaka selâmlık bölümünün misafir odasına alınıp yerleşirlerdi.

Arada pek hatırlılar varsa konak sahibi sökün ediverir, musafahaya varılıp (selamlaşılıp)  kısacık keyif ve hatır istifsarından (sorduktan) sonra makamlarına oturtulurdu.

Dillerde Eşhedü'ler, salâvatlar; huşu içinde tesbihe varışlar.

Konsolun üstündeki fanoslu, duvardaki guguklu saat on ikiye üç, beş kerte geride. Hep ayaklanıp sofra başını tutarlardı:

— Şöyle şey mevlâna!...
— Burası pekâlâ hazret!...
— Orası vablaa caiz değil mirim!
— Erenlerin sağı, solu olmaz birader!... 

lerle yerlerine yerleşmedeler. Açık göz ve apikolar (argo: atik) arasındaki yavan makulelerden yetişmelerde arada.

Artık kulaklar girişte, top sesinde. Tophaneye, beyazıt meydanına, Selimiye kışlasına yakın olanlarda kaygı yok. Gümbürtü, kulak zarlarını altüst edecek kadar gümleyecek.

Buralara uzak kalanlarda da avuçlar kulak kanatlarına dayalı.

— Kule dibinden atıldı galiba!
— Dükkân kepengine benziyor!
— Hava bozuk, gök gürlemesi olmasın!

Nihayet, kılık kıyafetsiz yanaşmalardan birinin:

— (...) saat elif elifine (saniyesi saniyesine) Yemicami ayarıdır. Dört dakika bile geçiyor!

demesi üzerine kollar uzanıp harekete gelir, ortaya varılır, ardından da büsbütün sıvanılırdı.

O vakitlerin saray iftarları da meşhurdu.

(...)

Çeşidi sayısız çerez kısmı ortadan kalkar kalkmaz dört, beş türlü çorba; Şehriyelisi, zerzavatlısı, terbiyelisi, işkembelisi... Yine aynı minval olmak üzere hep dörder, üçer türlü dolma, kızartma; hindi veya tavuk. Ardından etin kebabı, rostosu, söğüşü. Şekil şekil börek, baklava, hamur tatlısı. Cins cins pilav; meyva meyva kompost.

Askeri mektepliler de (...) çağrılır; müdürleri, dahiliye zabitleri, muallimleri başlarında, takım takım yıldızı boylayıp rızklanırlar, sofradan kalkar kalkmaz, diş kirası olarak âmirlerine birer aylık maaş, kendilerine de birer gümüş mecidiye verilir, ortalığa göz kulak olan ikinci fırka kumandanının nezaretinde caddeleri tutarlardı.

O zamanlar diş kirası denilen nesle oldukça mühim bir mesele. Bir vakitler hayli hatırı sayılacak derecede imiş. 

(...)

Kimine Serkizofun (Serkisof: Rus cep saati markası) bir altın saati, kimine elmas bir iğne, kimine de Bankı Osmanî'nin (Osmanlı Bankası) mavi varak bir banknotu sıkıştırılırdı.

(...)


Kaynak: Akşam, 25 Ekim 1939, Sayfa 5.


Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Kupür

Kupür

Geçmiş gazete ve dergilerden yazılar, makaleler, röportajlar. İki haftada bir cuma neşrolunur.

İLGİLİ BAŞLIKLAR

ezan

saat

namaz

Ramazan

Yedi Uyurlar

NEREDE YAYIMLANDI?

KupürKupür

HİKAYE

Eski Ramazanlar, Osmanlı'da Diş Kirası

Ramazan geldi, hoş geldi; baklava tepsisi boş geldi!

07 Nis 2023

Eski ramazanlarda bir iftar sofrası

YAZARLAR

Kupür

Geçmiş gazete ve dergilerden yazılar, makaleler, röportajlar. İki haftada bir cuma neşrolunur.

İLGİLİ OKUMALAR

;