aposto-logo
TR
TREN

Fark yaratan döngüsel iş modelleri

Müşteri odaklılık, operasyonel süreçler, iş birliği ve kaynakların kullanımı

Döngüsel iş modelleri, döngüsel ekonomiye geçiş sürecinin en etkili araçları olarak görülüyor. Çünkü bu iş modelleri sistemsel bir dönüşüm gerektiren döngüsel ekonomiye geçiş sürecinin tüm paydaşlar tarafından benimsenmesini, tüketici alışkanlıklarının değişmesini ve üreticilerin üretim tekniklerini güncellemesini sağlıyor.

Daha önceki yazılarımızda döngüsel iş modellerinin sahip olduğu potansiyel finansal, yasal, pazar, teknoloji ve kurumsal yönetim etkilerini incelemiştik. Bu hafta ise mevcut lineer iş modelleri ile döngüsel iş modelleri arasındaki farkı tartışmaya açıyor, döngüsel iş modellerinin odak alanlarını ele alıyoruz.

Ürün odağından döngüsellik odağına geçiş

Döngüsel iş modelleri ile hayatımızın her alanında kullandığımız lineer iş modelleri arasındaki farklar temelde müşteri odaklılık, operasyonel süreçler, iş birliği ve kaynakların kullanımı üzerinden ele alınabilir. Bu odak alanları döngüsel ekonominin lineer ekonomiye göre iş modellerini geliştirme konusunda ne kadar farklı bir bakış açısına sahip olduğunu gösteriyor. Biz de bu nedenle tartışmamızı bu üç ana odak alanı üzerinden gerçekleştireceğiz.

Müşteri odaklılık

Lineer iş modelleri bugün hâlihazırda içinde bulunduğumuz sistemin bir getirisi olarak başı ve sonu birbirinden ayrı bir düzlemde kurgulanıyor. Bu da müşteri odaklılık yerine ürün odaklılığın ön plana çıkmasına neden oluyor. Lineer iş modellerinde tüketicinin ürün kullanımı ve üründen ne gibi beklentileri olduğu analiz edildikten sonra ürün üretim süreci direkt olarak başlıyor. Ürünle ilgili güncellemeler her zaman tüketici beklentilerine paralel bir şekilde yapılmadığı için çoğu zaman tüketiciler aslında çok fazla kullanmadıkları özellikler için de ödeme yapmış oluyor. Lineer iş modellerinin temel özelliği bugün de içinde bulunduğumuz aşırı üretim gibi problemlerin çıkış noktası olan daha fazla ürün satışı ve kârın en yüksek seviyede tutulması amacı.

Döngüsel iş modellerine bakıldığında ise tüketiciler üründen çok daha ön planda yer alıyor. Tüketicilerin ürünü nasıl kullandıkları, senaryo bazlı analizler, ürünle ilgili beklentiler döngüsel iş modellerinin temel özelliklerini yansıtıyor. Bu da lineer iş modellerinin aksine ürünle ilgili yapılacak güncellemelerin tamamen tüketici beklentilerine paralel bir şekilde yapılmasına olanak tanıyor. Tüketicinin dahil olduğu ve durmadan devam eden geri bildirim süreçleri sayesinde ürün odaklı bir yaklaşım değil, tüketici odaklı bir yaklaşım söz konusu. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da ürün kullanımı ile kısıtlı olmayan analiz süreçleri. Döngüsel iş modelleri ürünün kullanım sonrası süreçlerini de en başta tasarım aşamasında analiz ettiği için ürün kullanım ömrünü tamamladıktan sonra da değerin korunmasını sağlıyor ve döngüye dahil olabiliyor.

Operasyonel süreçler ve iş birliği

Ürün odaklı bir dönüşüm kurgulandığında iş modelinin tüm değer zincirine yansıması beklendiği kadar kolay olmuyor. Ürün odaklı dönüşümlere bakarsak karşımıza şirketlerin sürdürülebilirlikle ilgili çalışan birimlerinden gelen fikirler ve projelerle yeni iş modelleri ortaya çıkartılmaya çalışıldığını görüyoruz. Ama bu dönüşüm süreci çoğunlukla sürdürülebilirlik birimleri ile kısıtlı kalıyor ve diğer birimler sürece tam anlamıyla dahil olmadığı için beklenen dönüşüm gelmiyor. Şirketteki farklı birimler aslında aynı hedefe gitmek zorunda olan farklı paydaşlar gibi.

Bu noktada dönüşüm veya iş modelinin başarısı için belirlenen hedefler de başka bir önemli konu başlığı. Lineer ekonomi modeliyle kurgulanmış iş modelleri için temel hedef çok büyük oranda pazar payının artırılması. Bu modeller üründen elde edilen gelir üzerinden kurgulanıyor. Bu da elbette ürünün çevresel veya sosyal etkilerini dikkate almak bir yana kaynak verimliliği, atık oluşumunu önleme vb. döngüsel metriklerin de tamamen göz ardı edilmesine neden oluyor. Organizasyonel süreçlere baktığımızda ise yeni iş modellerinin hayata geçirilmesi sürecinde ana partnerlerle iletişim kurulurken yalnızca o projeye atanmış bir ekiple yürütüldüğü için paydaşlar yeterince dahil olmuyor.

Döngüsel iş modellerine bakıldığında ise ilk farklılık dönüşüm sürecinin tek bir birim tarafından yürütülmesi yerine, tüm kurumu kapsayan bir yaklaşım ve herkesin dahil olması. Birimler arası direkt iletişim sayesinde kapsayıcı bir dönüşüm süreci yürütülürken bu dönüşüm sürecinin başarısı için belirlenen hedefler çok daha müşteri odaklı olacak şekilde belirleniyor. Yeni müşteri kazanım bedeli, müşteri memnuniyeti veya müşteri kaybı gibi pratik ve vizyoner hedefler döngüsel iş modellerinin başarısını ölçmek için ön plana çıkıyor ve iş modellerini ürün odaklılıktan müşteri odaklılığa geçiriyor. Son olarak da organizasyonel süreçlerde iş modelinin hayata geçirilmesi için yalnızca ana partnerler ve o projeye özel çalışan tek bir ekip değil, ekosistemin tamamıyla etkileşim kurulan ve sınırlandırılmamış bir iş birliği vizyonu söz konusu. İş modelinin tasarım aşamasında belirlenen ortak değer önerisine katkı sağlayabilecek, bir şekilde ufak da olsa bir etki yaratabilecek tüm paydaşların dahil olması ve şirketin bir bütün olarak bu projeye dahil edilmesi döngüsel iş modelleri ile lineer iş modelleri arasındaki temel farkı gözler önüne seriyor.

Kaynakların kullanımı

Lineer iş modelleri mevcut ürün ve hizmetlerin tamamen değiştirilmesini desteklemez. Bunun temel çıktısını da şirketlerin sürdürülebilirlik veya döngüsel ekonomi adı altında yaptıkları basit iyileştirme çalışmaları ile görmek mümkün. Değişim, maliyetli olması öngörüldüğü için diğer tüm olumlu etkilerin de göz ardı edilmesine neden oluyor. Yürütülmekte olan geleneksel, kanıtlanmış ve oturmuş iş süreçlerinin değişimini değil, iyileştirilmesini önceliklendiren lineer iş modelleri bu nedenle aslında değişime kapalıdır ve sistemsel dönüşümün önündeki en büyük engeldir. Bu da temelde değerli kaynakların, materyallerin veya enerji kaynağının yeniden kazanımını önceliklendirmeyen bir iş sürecinin devam etmesine neden oluyor. İyi niyetli bir bakış açısıyla burada amacın kaynakların verimsiz kullanılması olmadığını söyleyebiliriz. Fakat kaynakların değerinin yalnızca maddi bir değer olarak kısıtlandığı lineer iş modellerinde durum ne yazık ki bu şekilde. Lineer iş modellerinin kaynak kullanımı konusundaki bir diğer olumsuz özelliği ürün üzerindeki güncellemeler. Ürün odaklı yaklaşım nedeniyle lineer iş modellerinde yalnızca gerekli iyileştirmeler odaklı bir analiz ve hazırlık süreci yürütülüyor.

Diğer tarafta döngüsel iş modellerinde kaynak kullanımı ile ilgili öncelik tüm organizasyon yapısı içerisinde döngüsel ekonomi prensiplerinin doğru anlaşılması. Alternatif kaynakların araştırılması, üretim süreçlerinde çevresel ve sosyal etkinin düşürülmesi, süreçlere hangi materyallerin en az etkiyle dahil edilebileceği ve kullanım ömrü tamamlanmış ürünlerin nasıl geri kazanılacağı gibi konu başlıklarında tüm kurumun ortak bir görüşe sahip olması döngüsel iş modellerinin belirgin bir özelliği. Bu yaklaşımı kurumun tamamı yerine belirli bir birim veya ekiple sınırlandırmak ne yazık ki satın alma veya tedarik zinciri süreçlerinin, değer zincirinin diğer süreçleriyle bağlantısının kesilmesine ve bütüncül yaklaşımın kurum içine yerleşmemesine neden oluyor. Son olarak da kaynakların tekrar tekrar kullanımını önceliklendiren döngüsel iş modelleri her bir kaynağın değerini en üst seviyede koruyacak geri toplama süreçlerinin kurgulanmasına olanak tanıyor. Bu sayede kullanım ömrünü tamamlayıp atık hâline gelen ürünlerin doğru R-stratejileri ile yeniden kullanılabilir hâle gelmesi mümkün oluyor. Bu durumda kaynak kullanımı azalırken, kaynakların değeri en uzun süre en üst seviyede tutuluyor. Bu da atık oluşumunun önüne geçilmesi, görece daha uygun fiyatlı ürünlerin satılması veya R-stratejileri kapsamında farklı gelir modellerinin de kurgulanması gibi olanaklar yaratıyor.

Toparlamak gerekirse, günümüzde hayata geçirilmeye çalışılan yeni iş modelleri, özellikle "sürdürülebilirlik" adı altında hayata geçirilenler, ne yazık ki hâlâ lineer ekonomi yaklaşımından izler taşıyor. Bu yenilikler sistemi, iş modelini, bakış açısını tamamen değiştirmek yerine var olan sürecin iyileştirilmesini amaçlıyor. Yani temelde yanlış tasarlandığı için küresel birçok probleme neden olan mevcut lineer iş modellerinin devamlılığını sağlıyorlar.

Bakış açısını değiştirmeden yalnızca “problemli alanların” iyileştirilmesi odağında yürütülen dönüşüm çalışmaları toplumsal ve ekonomik karmaşık yapılar içinde şu an için tahmin edilemeyecek farklı problemlere de neden olabilir. Bu nedenle sistemsel dönüşüm için sistem içinde düşünme yetkinliğinin kazandırılması, yalnızca şirketlerin değil, tüm paydaşların bu yaklaşımla dönüşüme dahil edilmesi önemli. Döngüsel iş modelleri, lineer iş modellerinin eksik kaldığı alanları tamamlarken sistemsel dönüşümün de en önemli aracısı oluyor. Fakat bu döngüsel iş modellerini var oldukları şekilde, eleştirmeden, sorgulamadan kabul edeceğimiz anlamına gelmiyor. Her yeni fikirde olduğu gibi döngüsel iş modellerinin de tasarım aşamasında tartışılması, eleştirilmesi ve bilimsel temelli çıktılarla desteklenene kadar araştırılması gerekiyor ki lineer sistemi kurgularken yapılan hatalar tekrarlanmasın.

Hikâyeyi paylaşmak için:

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

NEREDE YAYIMLANDI?

Döngüsel EkonomiDöngüsel Ekonomi

BÜLTEN SAYISI

Fark yaratan döngüsel iş modelleri

Müşteri odaklılık, operasyonel süreçler, iş birliği ve kaynakların kullanımı

20 Nis 2023

unsplash.com

YAZARLAR

Döngüsel Ekonomi

Döngüsel Ekonomi Hakkında Her Şey!

İLGİLİ OKUMALAR

;