Finalin iki yüzü: Haaland-Lukaku

Punto Dosya
Sporun müzik, eğlence, sanat ve popüler kültür arasındaki kesişimini inceleyen özel, multidisipliner dosyalar, keyifli ve bilgilendirici hikâyeler.
2023 Şampiyonlar Ligi finali dünyanın en iyi merkez forvetlerinden ikisini karşı karşıya getirecek. Bugün Erling Haaland ve Romelu Lukaku geldikleri seviye itibariyle gıptayla izlenen futbolcular olsa da bu noktaya geliş şekilleri birbirlerinden oldukça farklı. Biri kusursuz planlamanın, diğeriyse sarsılmaz bir kararlılığın eseri.
Futbolun en üst seviyesine gelme hikayeleri birbirlerinden oldukça farklı olsa da Haaland ve Lukaku’nun çok benzer özellikleri de var. Hem saha içinde hem de saha dışında. İki oyuncu da saha içinde fiziksel varlıklarını hemen hissettiriyor. 1.90’ın üstünde boylarıyla çoğu savunmacıya tepeden bakmaları bir tarafa, müthiş atletik yetenekleri onları durdurulması çok zor, hatta çoğu zaman imkânsız hale getiriyor. Henüz 18 yaşında Molde’de forma giyerken dört gol attığı bir Brann maçından sonra, teknik direktörü Ole Gunnar Solskjaer’in Haaland’ın oyun tarzını Lukaku’ya benzetmesi boşuna değil.
Saha dışındaki en önemli ortak özellikleriyse her ikisinin de babasının eski futbolcu olması. Özellikle Norveçli futbolcunun kariyerinde babası Alf-Inge “Alfie” Haaland’ın katkısı yadsınamaz.
Alf-Inge “Alfie” Haaland/ Getty Images
Alfie Haaland kesinlikle oğlu Erling gibi bir süperstar değildi. Ama 10 yıl boyunca İngiltere Premier Ligi’nde forma giymiş; Nottingham Forest, Leeds United ve Manchester City gibi üst düzey kulüplerde oynamış birinin tecrübesi ve “sektör” dinamiklerine hâkim olması oğluna verecek çok değerli tavsiyeleri olduğu anlamına geliyordu. Ama baba Haaland’ın oğlunun kariyerini yönetmesi gibi bir durum söz konusu değil, o sadece bir danışman ve son kararı her zaman Erling’in verdiğini söylüyor. Norveçli süper yıldızın verdiği kararlarda ise öne çıkan faktörler hep aynı: En fazla dakika alacağı ve en fazla kendini geliştirme imkânı bulacağı kulübe gitmek. Çünkü tek hedefi dünyanın en iyisi olmak.
Planı olan bir adam
The Times
Alt yaş gruplarında kendini gösteren bütün sporcuların hayali ve hedefi dünyanın en iyileri arasında yer almaktır. Erling Haaland’ın hayali de profesyonel olmadan önce bundan farklı değildi. Onu diğer yetenekli oyunculardan ayıran en önemli özelliğiyse hedeflerini gerçeğe dönüştürecek azme sahip olması ve bunun için nelerden fedakârlık etmesi gerektiğinin farkında olmasıydı.
Gerek eski antrenörleri gerek takım arkadaşları, onun hakkında konuşan herkesin buluştuğu iki ortak nokta var: Birincisi, kendini geliştirmek için gösterdiği efor, ikincisiyse futbola olan tutkusu.
Bugünlerde Leeds United forması giyen, Salzburg’dan eski takım arkadaşı Maximilian Wöber Erling Haaland’ın düşünce tarzını şöyle anlatıyor:
“O kesinlikle müthiş bir profesyonel. Biz deplasman yolculuklarında kâğıt falan oynarken, onun uyku ve beslenme düzenini nasıl geliştireceğine dair bilimsel birtakım makaleler okuduğunu görürdük. Erling her zaman kendini geliştirip bir adım daha ileri atmak için en ufak detayları bile düşünür.”
Haaland’ın daha 18 yaşında Salzburg’a transfer olduğu düşünülürse, gösterdiği zihinsel olgunluk Wöber’in anlattıklarını daha da etkileyici hale getiriyor.
Alfie’nin futbolu bırakmasından sonra memleketleri Bryne’ye dönen Haaland’lar aslında bir anlamda Erling’in de kaderine yön verdi. Küçük yaşta pek çok sporda başarılı olabileceğinin sinyallerini veren Erling, futbolun yanında hentbolda da geleceği parlak bir genç olarak görülüyordu. Ancak o tercihini futboldan yana kullandı. Bunda Bryne’nin bir futbol kenti olarak öne çıkmasının payı elbette önemli.
The Sun
Bryne’nin bir diğer önemi de Haaland ailesinin şehre taşındığı 2004 yılında şehrin kulübü Bryne FK’nın inşa ettiği yeni çim zeminli kapalı saha. Alfie Haaland, bu saha olmasa oğlunun bugün bulunduğu yere gelip gelemeyeceğinden emin olmadığını belirtiyor.
Antrenörleri küçük yaşta Erling hakkındaki tek endişelerinin sıska vücut yapısı olduğunu söylüyor, bunun büyük bir futbolcu olma yolunda kendisine engel teşkil edebileceğinden endişe ediyorlar. Bugün ulaştığı fiziksel seviye düşünülünce, bu endişeye inanmak gerçekten zor. Zaten genç futbolcu kısa sürede boy atarak bu kaygının yersiz olduğunu kanıtlayacak, Bryne’den sonra 16 yaşındaki Erling’in yeni durağı ülkesinin en başarılı takımlarından Molde olacaktı.
Haaland’ın Molde’ye gidişi, sonrasında yapacağı üç transferde de göreceğimiz nedenlere sahipti. O dönemde Molde’den daha yüksek profilli iki takım; Bundesliga ekibi Hoffenheim ve Avrupa kupalarında başarılı sonuçlar alan Danimarka takımı FC Kopenhag da kendisine talip olmuştu. Ancak Norveçli futbolcunun transferlerinde her zaman öne çıkan faktörler; maksimum süreyi alacağı ve kendini en fazla geliştirebileceği takıma gitmek oldu. Sonrasındaki Red Bull Salzburg ve Borussia Dortmund transferlerinde de bu öncelikler değişmedi. Üstelik her iki transferde de kendisine çok daha yüksek ücretler öneren takımlar olmasına rağmen.
VG
Haaland’ın kariyeri başından beri en ince ayrıntısına kadar planlandı. Bu planlamada kendi tercihleri her zaman birinci öncelik olsa da babası Alfie ve menajerleri Mino Raiola ve Rafaela Pimenta’nın katkısı da yadsınamaz. Raiola’nın geçtiğimiz seneki ölümünün ardından portföyünü devralan Pimenta, Alf-Inge Haaland ile tanışmasını şöyle anlatıyor:
“Alfie ofisimize ilk geldiğinde, ki o zaman Mino da bizimleydi, zaten planı olan bir adamdı. Planı, bir plana ihtiyacı olduğu ve bu planı yapabilecek menajerler aradığıydı. Bu yüzden başından beri süreç çok dikkatli şekilde hazırlandı ve her gün planlandı. Oyunculara her zaman derim, yola çıktığınızda gideceğiniz yeri bilmiyorsanız oraya asla ulaşamazsınız. Belki bilseniz de ulaşamayacaksınız ama yolu bilmiyorsanız bunu kesinlikle başaramazsınız.”
Alfie Haaland, oğlunun Manchester City’ye transferinden çok kısa bir süre sonra yeni planlarını açık etti bile. “Bence Erling bütün liglerde kendisini kanıtlamak istiyor. O yüzden burada belki en fazla üç-dört sene kalacak. Sonrasındaysa kim bilir; İtalya, İspanya veya Fransa, değil mi?”
Norveçli futbolcunun parayı ikinci plana atarak kendisini en üst seviyeye çıkaracak kariyer hamlelerini yapması tabii ki büyük övgüyü hak ediyor. Ancak ailesinin refah düzeyi göz önünde bulundurularak, bunu yapacak lüksü olduğunun da unutulmaması gerekiyor. Maalesef çoğu futbolcu, Haaland’ın izlediği yolu izlemek istese bile, bunu yapacak şansa sahip olmuyor.
Milliyet
İşte Romelu Lukaku da bu lükse sahip olmayan bir genç futbolcuydu. Erling Haaland gibi profesyonel bir futbolcunun oğlu olarak dünyaya gelmiş olsa bile.
Romelu Lukaku’nun babası Roger, kariyerine ülkesi Zaire’de (şu anki adıyla Demokratik Kongo Cumhuriyeti) başladı. Sonrasında Fildişi Sahili takımı Africa Sports’ta geçirdiği üç sezonda Belçika takımlarının dikkatini çekti ve 1990 yılında FC Boom takımına transfer olarak eşi Adolphine ile birlikte bu ülkenin yolunu tuttu. Ülkenin sömürge geçmişi sebebiyle Kongolu futbolcuların Belçika takımlarına transferini sıkça görüyoruz. Sömürgeci Belçika Kralı II. Leopold’ün 19. Yüzyılın sonunda kauçuk uğruna Kongo’da yaptığı katliamların yanında bölge insanı için son derece önemsiz bir fayda.
Her ne kadar futbolcuların hep ışıltılı bir hayatı olduğu düşünülse de gerçek tabii ki böyle değil. Profesyonel futbolcular arasında çok küçük bir bölümü üst düzeyde forma giyebilirken büyük bir çoğunluğu iş bulma mücadelesiyle yaşamlarını sürdürüyor. Uzun süren bir futbol kariyeri olmasına rağmen Roger Lukaku da hiçbir zaman büyük takımlarda forma giymedi ve birçok kez kendisine şans verecek yeni bir kulüp aradı. Kariyerinin tamamını, bir sezon hariç, Belçika’nın vasat veya vasat altı takımlarında geçirdi. Belçika dışında geçen bir sezonsa, ilginçtir, Gençlerbirliği’ndeydi. Henüz 32 gibi genç sayılabilecek bir yaşta futbola veda etti. Bundan sonrası altı yaşındaki Romelu ve ailesi için on yıllık bir yokluk dönemiydi.
“Babam profesyonel bir futbolcuydu ama kariyerinin sonundaydı ve paramız tamamen tükenmişti. İlk giden şey kablolu televizyon oldu. Artık futbol yoktu. Match of the Day yoktu. Sinyal yoktu. Sonra eve geldiğimde ışıkların kapalı olduğunu görmeye başladım. Bazen iki-üç hafta boyunca elektrik olmazdı.”
“Banyo yapmak isterdim ama sıcak suyumuz olmazdı. Annem ocağın üstünde çaydanlıkla su ısıtırdı, ben de duşun içinde bir fincanla kafama su dökerek yıkanmaya çalışırdım. Öyle zamanlarımız oldu ki annem sokağın sonundaki fırından ekmek “ödünç almak” zorunda kaldı. Fırıncı beni ve kardeşim Jordan’ı tanıdığı için pazartesi günü bir somun ekmek almasına izin verir, parasını cuma günü alırdı.”
Misyonu olan bir adam
Inter Milan
İşte tüm bu zorluklar içinde Romelu altı yaşındayken kendisine bir söz verdi: Profesyonel bir futbolcu olup annesini yokluktan kurtarmak. Babasına sorduğunda, bir futbolcunun en erken 16 yaşında profesyonel olabileceğini öğrendi.
Genç Lukaku’nun mücadele ettiği tek sorun fakirlik değildi. Daha küçük bir çocukken ayrımcılığın ne demek olduğunu ilk elden öğrendi. 11 yaşında maçlara çıkarken, diğer çocuklardan fiziksel olarak daha gelişmiş olduğu için antrenörlerin ve futbolcuların ailelerinin suçlamalarına maruz kaldı.
“Kaç yaşında bu çocuk? Kimliğini göstersin. Bu çocuk nereli?”
Beyaz bir Belçikalı olsa bu tacizlerle karşı karşıya kalacak mıydı? Muhtemelen hayır. Ama o herkesten daha fazla kendini Belçikalı hissediyordu.
“Nereli miyim? Antwerp’te doğdum, Belçikalıyım. Bir cümleye Fransızca başlayıp Felemenkçe bitirebilirim. İsterseniz araya bulunduğumuz mahalleye göre İspanyolca, Portekizce veya Lingala (Kongo’da konuşulan bir dil) da ekleyeyim. Bu ülkeyi havalı yapan bu değil mi zaten?”
Genç bir profesyonelken bile ayrımcılık bitmedi. İşler iyi giderken Belçikalı golcüydü, kötü giderken bu kez Kongo kökenli Belçikalı golcü olarak anılıyordu.
Tüm yaşadıkları sonucu futbolu büyük bir hırsla oynamaya başladı. Evlerinde dolaşan farelerden, Şampiyonlar Ligi’ni izleyememesinden, diğer ebeveynlerin kendisine bakışlarından hıncını futbol sahasında çıkardı.
Inter Milan
Erling Haaland’ın aksine Romelu Lukaku kariyer basamaklarını çok hızlı ve belki de plansız çıktı. Ama onun amacı da zaten tam olarak buydu, yavaş yavaş değil hemen zirveye çıkmak istiyordu. Çünkü bir söz vermişti.
2008-2009 sezonunu Anderlecht ve Standard Liege aynı puanla tamamlamıştı ve statü gereği şampiyonu belirlemek için iki ayaklı bir playoff maçı oynanacaktı. O zaman hala Anderlecht’in altyapısında oynayan Lukaku ikinci maç için A takıma çağırıldı ve 63. dakikada oyuna girdi. Brüksel’deki ilk maç 1-1 bittikten sonra Liege’de ev sahibi 1-0 kazanarak şampiyonluğa ulaştı. Anderlecht kazanamadı ama 16 yaşında profesyonel olup yoksulluktan bir an önce kendisini ve ailesini kurtarmak isteyen Romelu’nun bu hedefi 11 gün gecikmeyle gerçeğe dönüştü.
“Adolphine Teyze, Rom top oynamaya gelebilir mi?”
“Zaten şu anda dışarıda top oynuyor”
“Nasıl yani? Nerede?”
“Finalde”
Romelu Lukaku’nun annesi ve arkadaşı arasında 2009’da yaşanan bu diyalog tabii ki bu sefer yaşanmayacak. Ama 16 yaşında profesyonel kariyerinin ilk maçına bir final mücadelesiyle çıkan Belçikalı yıldız, bir kez daha finalde. Hem de bu sefer çok sevdiği Şampiyonlar Ligi’nde.
Erling Haaland 16 yaşındayken Molde’ye, 18 yaşındayken Salzburg’a transfer oldu. Romelu Lukaku ise 18 yaşında Chelsea’nin yolunu tutmuştu bile. İnişli çıkışlı geçen kariyerinde hep çok büyük takımlarda oynadı ama maalesef kariyer planlaması konusunda Norveçli yıldız kadar şanslı değildi. Lukaku tabii ki harika bir futbolcu ve dünyanın pozisyonunda en iyilerinden. Ancak aynı Haaland gibi en hazır şekilde İngiltere Premier Ligi’ne transfer olsa belki bugün adı tarihin en iyileriyle beraber anılıyor olabilirdi. Kim bilir, belki Haaland bu sezon onun Premier Lig gol rekorlarını kırmak için uğraşıyor olurdu.
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
Punto Dosya
Sporun müzik, eğlence, sanat ve popüler kültür arasındaki kesişimini inceleyen özel, multidisipliner dosyalar, keyifli ve bilgilendirici hikâyeler.
İLGİLİ BAŞLIKLAR
Erling Haaland
Romelu Lukaku
Ole Gunnar Solskjaer
Norveç
İngiltere Premier Ligi
Nottingham
NEREDE YAYIMLANDI?
Biri kusursuz planlamanın, diğeriyse sarsılmaz bir kararlılığın eseri
09 Haz 2023

YAZARLAR

Berkhan Günaydın
Yazar @ Punto

Punto Dosya
Sporun müzik, eğlence, sanat ve popüler kültür arasındaki kesişimini inceleyen özel, multidisipliner dosyalar, keyifli ve bilgilendirici hikâyeler.
İLGİLİ OKUMALAR