aposto-logoSalı, 6 Haziran 2023
aposto-logo
Salı, Haziran 6, 2023
Aposto Üyelik

Geçmiş güzel miydi bilmem ama şimdi çok güzel: Çilingir Sofrası

Çilingir Sofrası'nın üretim sürecini filmin senaristi ve yönetmeni Ali Kemal Güven ile konuşuyoruz. 🎙

Ben, Ali Kemal ile bu film sayesinde tanışmış olsam da o kitabı yayımlanmış bir yazar ve hem yönetmen hem de oyun yazarı olarak tiyatroda işler üretmiş bir isim. Eğitimini Long Island University’nin Medya Sanatları bölümünde yaptığını da öğrenince ilk sorum bu anlatma isteğinin nereden geldiği oluyor. Eğitimi sırasında kısa filmler de çeken Ali Kemal, bunun çocukluktan beri kendini belli eden bir durum olduğunu söyledi. Bir emin olma anından bahsetmenin zor olduğunu söylese de yaz aylarında evlerinin arka bahçesinde arkadaşlarıyla Notre Dame'ın Kamburu’nu oynadıkları anısından bahsetmesi benim ondaki bu dürtüyü anlamamı sağlıyor.

“Her zaman sinemacı olmak istiyordum, ilk girdiğim bölüm Bilgi Üniversitesi'nde Karşılaştırmalı Edebiyat'tı ama yapamayacağımı anlayıp ikinci senede bölümü bırakıp yurtdışına gittim.”

Yurtdışındaki bu eğitimden sonra buraya döndüğünde zorlanıp zorlanmadığını merak ediyorum ve bunun üstüne konuşmaya başlıyoruz. Burada da şaşırmadığım bir yanıt geliyor, her ne kadar verdiği yanıt benim nezdimde üzücü olsa da... Oradaki deneyimlerinin burada “fazla” bir karşılığının olmadığını dile getiriyor.

“Bir senaryo toplantısına gittiğimde yurtdışında kısa film yazmış olmak, hatta onun ödül almasının bile öneminin olmadığını gördüm. O toplantılarda sorulan soru, 'Burada bir dizi senaryosu yazdın mı?' oluyordu. Önem verilen şeylerin farklı olduğunu anlıyorsun.”

Ali Kemal Güven


O bu deneyimini anlattıktan sonra sıra Çilingir Sofrası’nın farklı ve "cesur" hikâyesine geliyor.

Filmin ilk adımları Antalya Film Forum’dan Beta Film Uluslararası Danışmanlık Özel Ödülü kazanan İstanbul’un Erkekleri isimli, yine kuir temalı bir dizi projesiyle atılmış. Ödül kazandıktan sonra filmin yapımcılarından Seda Özkaraca ile kendilerine telefonlar geleceğini, online platformların bunu çekmek için hevesli olacağını düşünmüşler ancak öyle bir telefon gelmemiş. İstanbul’un Erkekleri’nin çok mekânlı, çok karakterli bir proje olmasından dolayı gelişme ve bekleme süresi devam ederken, onun izinden giden ama ona nazaran hayata geçmesi daha kolay bir proje üretmek istemişler. Bu sayede de Çilingir Sofrası'nın ilk tohumları atılmış.

Başlangıçta bir mini dizi olarak düşünülen bu filmin her bölümünün 10-15 dakika olacağını hayal etmişler. Çekimleri de bunu düşünerek gerçekleştirmelerine rağmen kurgu sürecinde bunun bir film olması gerektiği kendini göstermiş. Filmin kurgusunu Selda Taşkın üstleniyor.

İstanbul’un Erkekleri projemiz çok karakterli ve mekânlı bir projeydi. Olacaksa öyle olmalıydı. Seda ile ben inatçıyızdır. Bu projeden bağımsız ama yine kuir bir dizi çekmek istiyordum. O fikirle yola çıktık. Çilingir Sofrası'nı yazarken, 'Yazıyorum ama yapamayacağız' gibi düşüncelerim vardı. Bağımsız olarak çekip 'En kötü YouTube’a koyarız' diye düşündük. Onu planlayarak çektik. Ancak çekimler bittiğinde ve izlediğimizde bu duygu bütünlüğünü bölümlere bölmenin hata olacağını anladık. Artık bir film olduğu için kendi iç sesim de susmuyor tabii, 'Keşke bir yarım saat daha çekseydim' dediğim oluyor.”

Çilingir Sofrası


Filmin müzikle olan bağına gelince... Salonda Bunu Bir Ben Bilirim Bir Allah’ta alkış seslerini duymak, gözleri dolu insanları görmek ve şarkıyı filmin Abla’sı Ecrin Bolkar’ın sesinden bambaşka bir yorumla dinlemek kelimelere sığmıyor. Müziği filmin temeline yerleştirmeyi baştan planlayıp planlamadığını merak ediyorum.

“Ben müziksiz bir şey yazamıyorum ve hayal edemiyorum. O da kurguda kendini gösterdi diyebilirim. Bu projeyi platformlara sunacağımız zaman bir kurgu ile gitmemiz gerekiyordu, bölümler arası duygu geçişini koruması için müzikleri yerleştirmiştim, böyle ortaya çıkmış oldu.”


Filmin çekimleri pandemi döneminde gerçekleştirilmiş, mekânların belli saatlerde kapatıldığı, sokağa çıkmanın belli saatlerden sonra yasak olduğu, hepimize on yıl öncesi gibi gelen o dönemde. 👀 Ali Kemal, bunun filmde hayal ettiği dünyayı kurmak için bir avantaja dönüştüğünü söylüyor.

“Zaten dünyada bir tek ikisi kalmış gibi bir his istiyordum. Figürasyon da kullanmaya niyetim yoktu. O kadar kalabalık bir sokakta bu dönem sayesinde o hissi verebildiğim çekimler yaptık. Dört beş gecede ve dört beş saatlik çekimler yapmamız gerekiyordu. Çok planlı, kare kare ne çekeceğimi bildiğim bir sete çıktım. En sorunsuz setimdi.”

Bizim kuşağa kolay kolay nasip olan bir şey değil, bir filmin çekildiği mekânı bilmek, o mekânın yaşıyor olması yani. Günümüzde çekim yapılan mekânların pek çoğu özel izinler istiyor. Konuyu uzatmayayım. 👀 Bugün çekilmiş ve bir mekânın önünden geçerken hatırlayabileceğimiz bir filmimiz olduğu için ne kadar mutlu olduğumu Ali Kemal'le paylaşırken soruyorum, "Neden Sofyalı 9 Meyhane?"

"Ben Atıf Yılmaz hayranıyım, Beyoğlu benim için o yüzden çok çok önemli. Sofyalı 9 Meyhane’ye girdiğimiz an anladık buranın aradığımız yer olduğunu. Benim film öncesi gidip içtiğim bir meyhane değildi, hatta oradaki ilk rakımızı da nisan ayında film gösteriminden önce ekipçe içtik."

Kayıtlara geçsin: Film seyirci ile buluşmadan önce buluşulan masa.
Barış Gönenen, Ahmet Rıfat Şungar ve Ali Kemal Güven Sofyalı'da.


Çilingir Sofrası’nın adının nereden geldiğine dair pek çok rivayet var, bilirsiniz. Filmimizin ismi ise çilingir sofralarının kalplerdeki kilitleri açmasından ilham alıyor. Ali Kemal, bu sofranın başka dillerde karşılığının olmadığının altını çizerken filmin yurtdışında alacağı ismi de benimle paylaşıyor."A Night in 4 Parts"🌑

🎬 Oyuncu seçimleri

Festivalin en iyi erkek oyuncu ödülünü birlikte alan Barış ve Ahmet Rıfat'ın yollarının nasıl kesiştiğinin peşine düşüyorum. 👀

"Barış en başından beri vardı ama o zaman konuşulan fikir komediye daha yakındı. O değişti tamamen. Bu filmin cast süreci sandığımdan uzun sürdü. Bizim oyuncularımız “böyle rolleri” oynamayı pek istemiyorlar. Hatta görüşmelerimizde bu rolü sunduğunuz oyunculardan 'Ama ben gay değilim, biliyorsunuz değil mi?' diye soranlar bile oldu. Bu süreç hayal kırıklığıydı diyebilirim. Bir kuir rol alıp sonradan başka bir rol alamamaktan mı çekiniyorlar bilemiyorum. Ahmet Rıfat, o dönem başka bir projede gay bir karakteri oynayacağına dair haberlere çıkmıştı ama sonradan proje olmadı sanırım. Ahmet Almanya’da yaşadığı için biz Zoom'dan görüştük. Ahmet böyle cümleler kurmadı. İlk konuşmalarımız bir insanı sevmekte ilgiliydi, bunun üstüne uzunca konuştuk ve bu konuşmanın bitiminde normalde profesyonel durup bunu söylemem ama Ahmet’e, lütfen bu rolü sen oyna dedim.”



“Süreç boyunca Ahmet ve Barış’ın çok fazla bir araya gelmelerini istemedim. Yıllarca görüşememenin verdiği o gergin hissi almak istedim. Sette bile bir uzaklık talep ettim onlardan. Bir tek Zoom'dan okuma yaptık, o kadar.”

Filmin Abla'sı Ecrin Bolkar’ın cast’e dahil olmasına dair de şunları kayıtlara geçirdi:

"Ecrin oyunculuğunu duyduğum bir isimdi, henüz yayınlanmayan bir filmden dolayı onu tanıyordum. Filmden bahsettik ve 'Yayınlayamayabiliriz de' demiştik. O da 'Ben size inandım, içinde olmak istiyorum,' dedi ve yer aldı. Şimdi de GAİN için çektiğim Aslında Özgürsün dizisinde plazada trans bir iş kadınını oynuyor."

Ali Kemal, bu proje için başlangıçta en inatçı kişinin yapımcısı Seda olduğunu her fırsatta dile getirdi ve yola "İlk olacağız," "İlk biz yapacağız" gibi bir motivasyonla çıkmadıklarını söyledi.

Seda ile 2007 yılında bir film akademisinde tanıştıklarını ve o yıllardan beri de birlikte ürettiklerini anlatırken aralarındaki uyuma dair kurduğu bu cümleler kayıtlara geçsin:

"Bir ortağımız daha var Metin(Kıcır). Biz tanıştığımız gün kurduk bu ortaklığı aslında. Ortaklık öyle bir şey ki iyi günde kötü günde yan yana olmayı gerektiriyor. Birbirini motive etmek hep önemli. ”

Seda Özkaraca ve Ali Kemal Güven


Kapatırken GAİN'de yer alan Aslında Özgürsün'ü konuşuyoruz. Bu romanı daha önce tiyatroya uyarlayan Ali Kemal, Duygu Asena hayranlığından bahsederken bu romanın onun için önemini de anlattı.

“Annemin kitaplığından alıp okuduğum ilk Duygu Asena romanıydı.
Onun kalemi zamanının ötesinde. Seda ile hep dijital dizi projesi yapmak istiyorduk. Seda’nın 'Aslında Özgürsün’ü dizi yapmalıyız,' demesiyle bu yola girdik.”


📌 Bu hikâye kadınların dayanışma hikayesi. Dizide Duygu Asena’yı Zuhal Olcay oynuyor. Biz kaydı alırken odamda duvara asılı olan 18. Film Festivali’nin afişindeki Zuhal Olcay’a selam veriyorum.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.

İlgili Başlıklar

Ali Kemal

Notre Dame

ın Kamburu

Ali Kemal Güven

Çilingir Sofrası

Antalya Film Forum

Beta Film

İstanbul’un Erkekleri

Seda Özkaraca

İstanbul’un Erkekleri

Hikâyeyi beğendiniz mi?

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Nerede Yayımlandı?

Bu akşam Beyoğlu’nda Çilingir Sofrası'ndayız

Yayın & Yazar

Üretim Kaydı

Kültür ve sanat alanında üreten insanlarla buluşarak “üretim süreçlerini” kayıt altına alan ve bu buluşmalardan kendine kalanların da kaydını tutmayı dileyen yayın.

Esra Ece Kuleci

Üreten insanların, süreçlerini kayıt altına almaya merak sarmış biri 👀

;