
20'lik
20’lik, kafada oluşan saçma soruların, açılmayı bekleyen ve bazen suratımıza çarpılan kapıların, gündem ile üzerimize çökebilecek fenalığın paylaşıldığı bir bülten.
Geçtiğimiz gün derste ilk medya anılarımızı konuşuyorduk. Benim grubumda, ben dahil, herkes iPod’dan bahsetti. Çok net hatırlıyorum. Adana'dayız, iPod Shuffle 1st Generation’u paketinden çıkarmışım şarj ediyorum. Hani USB’ye benzeyen o ilk iPod. İnanılmaz bir şey. iTunes kullanmayı öğreniyorum ve yüklediğim ilk şarkı nedir? Mattafix’in Big City Life adlı şarkısı. Neden? Gerçekten bilmiyorum. iPod müziğe sahip olmayı tabii ki de başlatmadı, CD’ler, kasetler, plaklar derken bu sahiplenme yıllar öncesine dayanıyor ama bu yeni alet kesinlikle müziğe karşı duruşumuzu değiştirdi.
iPod Shuffle 1st Generation
Tabii, işin içine iPod girince, hemen nasıl bedavaya müzik indirebilirim soruları kafamda oluşmaya başladı. Hoş geldin LimeWire bebek. Böylece müziğe kimi zaman bedavaya sahip olmak mümkün oldu. Kim bilir müzik yükleyeceğim diye evdeki masaüstü bilgisayara ne kadar virüs yükledim. Nazar olsun diyelim.
‘LimeWire nedir?’ diyenlere küçük bir özet
2006-2010 yılları arasında aktif bir şekilde kullanılan bu yazılım dosya paylaşımı için ortaya çıktı. Mark Gorton tarafından 2000’lerde başlatılan LimeWire, birçok korsan filmin, dizinin, müziğin, başka yazılımların yüklenip paylaşılmasına yardımcı oldu. Tabii, bunu söylemek önemli: LimeWire’ı desteklemiyorum. Hem kötü emeller için kullanıldığı oldu, hem de zaten emeğe para verilmesi gerekiyor. Ama küçükken gerçekten çok heyecan vericiydi. Hacker gibi hissediyordum. iTunes'da şarkı başına 0.99 tl ödeyeceğime, çeşitli yollar ile bedavaya şarkılara sahip olabiliyordum.
LimeWire'ın arayüzü
Sahip olmak ve anılar
Derste ‘medya ile ilgili ilk anınız nedir?’ sorusuna çoğu sınıf arkadaşlarımın sahiplenme bakış açısından yaklaşması beni etkiledi. Bizimle kalan anının, illa sahip olduğumuz, çabuk ulaşılabilecek bir şey olması aslında şaşırtıcı değil. O yüzden fotoğraf çekmiyor muyuz? O yüzden fotoğraf albümleri yok mu? Ses kayıtları? Notlar, screenshotlar, kimisinin çöp sandığı ama bizim için önemi olan küçük kağıtlar, biletler, ipler? Kaybetmekten korkuyoruz. Nostalji ile sahiplenmenin ilişkisi bu yüzden ilgimi çekiyor.
Nostaljinin Geleceği adlı kitabında Svetlana Boym, nostaljiyi şöyle tanımlıyor:
“Nostalji (nostos-yurda dönüş, ve algia-hasret) artık var olmayan ya da hiç var olmamış bir yurda duyulan hasrettir. Nostalji, kayıp ve yerinden olmanın duygusu olmakla beraber, aynı zamanda kişinin kendi fantezileri ile yaşadığı romantizmdir.”
Müzik bizi farklı bir zamana, yere, duyguya anında ışınlayabilecek gücü içinde barındırıyor. Bu da onu nostaljinin bir yandaşı, hatta anahtarı yapıyor. Özlem duyulan ve kaybedilmiş ya da asla varolmamış bu yeri müzik gerçek kılıyor. 3-5 dakikalığına bile olsa. Boym kitabında aynı zamanda nostaljinin hızla değişen dünyaya karşı bir savunma mekanizması olduğunu söylüyor.
Eee tabii, böyle gücü olan bir şeyi de tabii ki cebimizde tutmak istiyoruz. İstiyoruz ama çok da pahalıya patlasın istemiyoruz sanırım…
Nostalji ve anıların sembolleri üzerine
Proust’un madlenleri olsun, anneannenizin size hırsla yedirdiği çiğ köfteler olsun, anılar sembollere dönüşüyor. Böylece onları karmakarışık beynimizde bulabiliyoruz. Anahtarınıza taktığınız anahtarlık gibi. Elinizi attığınızda kolay bulabilmeniz için her şeyin bir sembolü oluyor. Bazı şarkılar da, bazı anıların anahtarlığı oluyor.
Big City Life’ın şarkı olarak benim için çok bir önemi yok. Ama iPod’umdaki ilk şarkı olma hakkını kazanmış bu şarkı beynimde çok spesifik bir anının kilidini açıyor. Bu da çok ama çok güçlü bir şey.
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
20'lik
20’lik, kafada oluşan saçma soruların, açılmayı bekleyen ve bazen suratımıza çarpılan kapıların, gündem ile üzerimize çökebilecek fenalığın paylaşıldığı bir bülten.
İLGİLİ BAŞLIKLAR
iPod
uffle
iTunes
spotify
LimeWire
LIMEWIRE
Mark Gorton
YAZARLAR

Yasmin Güleç
Anthony Bourdain'in #1 numaralı hayranı olmak dışında zamanımı genelde yazarak, yürüyerek, kahve içerek ve derin politik tartışmalara girerek harcıyorum.

20'lik
20’lik, kafada oluşan saçma soruların, açılmayı bekleyen ve bazen suratımıza çarpılan kapıların, gündem ile üzerimize çökebilecek fenalığın paylaşıldığı bir bülten.
İLGİLİ OKUMALAR