Yazan: Burhan Felek
Bilmem neden, bu sene ramazan benim üzerimde müstesna bir inşirah, fayli zamandır duymadığım bir ferahlık tesiri yaptı.
— Acaba ihtiyarladım mı? diye bir aralık endişeye düştüm. Bu düşüncenin hâmili olduğum sırada Karaköy'den vapura gidiyordum. Bir de postahanenin önünde saate bakayım ki; üç dakika var. Kaldırdım tabanları. Köprünün ortasındaki vapur iskelesine kadar koştum ve yetiştim. O zaman anladım ki: henüz ihtiyarlamamışım.
Ramazan deyince bizde iki şey hatıra gelir:
Tiryakilik ve yemek...
Tiryakilerin vaktiyle envai vardı. Şimdi ne hâldedir pek kestiremiyorum. Çünkü çoktandır mahalle kahvelerine gittiğim yok.
Vaktiyle iftira beş dakika kala, mahallenin delikanlıları oruç tiryakisi olan ihtiyarların arkasından boş gaz tenekesi yuvarlar, onları kızdırırlardı. Bu yüzden kavgalar olur, fakat iftardan sonra taraflar barışırdı.
Ramazan'ın yemek tarafında birtakım müjdecileri vardı. Bakkal dükkânlarına ince renkli kağıtlara sarılmış güllaç desteleri asılır, pastırmalar başka bir itina ile mostralara konu, sucuklar tırtıllı kağıtlara bürünürdü.
Şekerci dükkânları Ramazan gelirken bakırdan yapılmış reçel kaplarını kalaylatırlar, mostralarına sıra sıra şerbet şişelerini dizerlerdi.
Baklavacılar ve tatlıcılar; tepsi tepsi tatlıları, revanileri, kadıngöbeklerini, dilberdudaklarını oruçluların görecekleri yerlere koyarak bir taraftan iştahlarını tahrik, bir taraftan da sevaplarını tezyide uğraşırlardı.
...
Kaynak: Vatan, 5.10.1940, Sayfa 3.
İlgili Başlıklar
oruç
güllaç
revani
Burhan Felek
ramazan
Ramazan
Vatan
Hikâyeyi beğendiniz mi?
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
Nerede Yayımlandı?

🌙 Şehrin İçinden: Ramazan
Yayın & Yazar

Kupür
Geçmiş gazete ve dergilerden yazılar, makaleler, röportajlar. İki haftada bir cuma neşrolunur.