Hazır değilsen çekiyorum: Ogün Akgül (Oastabis)

Şimdi MIX Festival zamanı MIX Festival 2022 Şehrin çok sesli festivali MIX Festival , “her sahnede müzik her sahnede eğlence!” diyerek 6’ncı edisyonunda yeniden bir araya gelmek üzere seni, beni, hepimiz i 7 - 8 Ekim tarihlerinde Zorlu PSM ’ye davet ediyor. Kimler var? #yüzdeyüzmüzik katkılarıyla düzenlenecek MIX Festival, iki güne yayılacak janrlar arası yolculuğunda elektronik, indie, rap ve dans müzik patikalarında gezinecek. 7 Ekim: Gözümüzü yollarda bırakan dream ve indie-pop grubu Men I Trust , büyüleyici ses Thomas Guerlet , Pangea ve Senden Başka şarkılarıyla bizi hep mutlu eden ikili Kit Sebastian , Kadıköy merkezli synth-pop grubu Klor , enerjisi dansımıza ulaşacak setleriyle MFY b2b Ali Özel ile Seda Erciyes / Tuğçe Şenoğul , son olarak yine yerel sahneden 3pillie , Can Güngör , Kardelen ve The Away Days sahnede olacak. 8 Ekim: Bir rap efsanesi Ceza , dans pistini hareketlendirecek Bangoverz , pop’un chill temsilcisi Futuro Pelo , funk, punk ve cazın özgün ismi Opus Kink , pek sevilen yerel yetenekler Geeva Flava , Gülinler , Hedonutopia , Hünkar , The Ringo Jets ve Second da son gün aramızda olacak. "Kim, hangi sahnede, saat kaçta" gibi festivalin koşturmacalı sorularına cevap bulmak istersen burayı ziyaret edebilir, şehrin çok sesli festivaline karışmak için biletleri şurada bulabilirsin.
Learn more →
Duende
Her hafta sinema ve müzik evreninden söyleşiler, incelemeler, öneriler, podcast’ler ve keşif notları e-posta kutunda.
30’lu yaşlarıma baktığımda her gün tekrarladığım aktiviteleri bulmakta zorlanmasam da 4-5 yaşlarıma döndüğümde durum aynı değil. Evimin salonunda yer alan bol geometrik şekilli halının üstünde istikrarlı olarak yarattığım oyun dünyaları sayılmaz. Ogün için bu tamamen farklı. Onun kreşe ve anasınıfına gittiği dönemlerde kendisine dair hatırladığı tek bir şey var. Evde, yerde ve resim çizer hâlde. 1-2 günde bir resim defterinin bittiği, yenisinin hemen alındığı bir dönem.
Ogün’ün annesi ve babası fotoğrafçı. Annesi karanlık odanın olduğu zamanlarda babasına yardım etmek için fotoğrafçılığa başladı. Babasının stüdyosu var. Ne zaman işler dijitale geçti, gezmeyi ve sosyalleşmeyi seven annesi fotoğrafçılığı bıraktı. Bir de halası var. Öz halası değil, babasının çok yakın arkadaşı. O da fotoğrafçı. Aynı zaman da ressam. Sirkeci’de bir handa fotoğraf malzemeleri sattığı bir dükkânı var. Ogün’ün resim ilgisini öğrendiğinden beri ona rutin aralıkla resim malzemeleri göndermiş. Bir gün tuval, şövale ve yağlı boya gelmiş, başka bir gün kuru ve pastel boyalar. Favorisi kuru boya. Ogün’ün o dönem resimle kurduğu bağı şu sözlerden anlamak mümkün: “Günlük gibi resim çizerdim. Okuldan eve gelirdim. Önlüklüyüm. Üstümü çıkarmadan hemen ödevlerimi bitirirdim. Sonra yemek yiyip tüm günü çizmeye başlardım.”
Ezhel, Fotoğraf: Oastabis
İlkler ve karşılaşmalar
İlklere gitmeyi severim. Şimdi zamanda bir perde açalım. İlkokul yıllarının çoğunu onun tabiriyle "kağıt dolsun yeter" motivasyonuyla resim çizerek geçiren Ogün, bir gün aile dostu ziyaretinde ona yeni evrenleri açacak karşılaşmayı yaşadı. O akşam Hollanda’dan gelen aile dostunun beraberinde getirdiği dijital kamerayla tanıştı. Çekimler yaptı. Flaşlar patlattı. Hem kendi keyif aldı hem de etrafını neşelendirdi. Bunun üzerine kamera onda kaldı ve hayatında yeni bir dönem başladı.
Okula kamerasıyla birlikte giden Ogün, bir anda kendini müdür yardımcısının odasında buldu. Dijital makinasının varlığını öğrenen müdür yardımcısından uyarı bekleyen Ogün, aksine okul gazetesi için tüm sınıfların fotoğrafını çekme teklifi aldı. Bu onun ilk işi, ilk çekimi oldu. Bu iş birliğinin ardından bir anda okulun en popüleri hâline geldi ve fotoğraf çekmeye devam etti. Herkes ondan bir şeyleri çekmesini talep etti. Önüne ne çıkarsa çekti. Flörtlerini çekti. Okul sonrası boş basketbol sahasında takılmalarını çekti. Sinemaya gidişlerini çekti. Her fotoğraf bir izdi. O geride bıraktığı izleri korumak istedi: “Her fotoğraf duruyor, hiç birini kaybetmedim. Çünkü çok önemsiyorum. Arşiv benim için değerli. Çektiysem onu daha sonra görmek isterim.”
Ekin Beril, Fotoğraf: Oastabis
Gündüz babasının, akşam onun olan stüdyo
Makinayla o kadar çok vakit geçirdi ki resim yapmayı bıraktığını fark etmedi bile. Artık bir kağıdı doldurmak yerine anını dondurmakla ilgiliydi. Lise yılları MySpace dönemine denk geldi. Profil oluşturmak, kimliğini tanımlanın önemli bir parçasıydı. Ogün de cool fotoğrafları olan bağımsız ve yeraltı müzik sahnesini yakından takip eden bir profile sahipti. Bu aynı zamanda ona fotoğrafçılıktan ilk paralarını kazandırdı. İki arkadaşına 10’ar liradan toplam 20 kare fotoğraf çekti. Bir süre sonra bunu daimi hizmete dönüştürdü ve babasıyla bir anlaşma yaptı. Akşam sekize kadar açık olan babasının stüdyosu, kapandıktan sonra Ogün’ün kullanımına geçti. Önce babasının özenle kurduğu ışıklarla oynamaya başladı. Ardından ondan fotoğraf isteyen arkadaşlarına absürt pozlar verdirerip değişik objeler ve farklı renkler kullanarak çekimler yaptı. Lise yılları geride kaldığında okul gazetelerinde, şehrin lokal gruplarının dijital profillerinde ve arkadaşlarının Facebook sayfalarında Ogün’ün çektiği fotoğraflar vardı.
Nükleer Başlıklı Kız, Fotoğraf: Oastabis
İlk konser, müzikle ilişki
Ogün de benim gibi küçük bir şehirden üniversite okumak için İstanbul’a geldi. Hemen "İlk ne yaptın?” diye sordum. Cevabı “Konsere gitmek” oldu. Ardından detayı geldi. "Taksim’deki Bronx Pi’de, Nükleer Başlıklı Kız konserine" Ogün’ün ses evrenindeki yolculuğunu “Müzik hep vardı. Her yerde. Her anımda. Müzik dinleyip işte aşk açısı çekmek, kafamda klip yönetmek… Bütün ergen duyguların benim için karşılığı müzikti. Kolumda telefon dövmesi var. O dönemdeki duygularımı temsil etmesi için, hiç unutmayayım diye yaptırdım.” sözlerinden anlamak mümkün. Müzik önemliydi. Konsere gitme arzusunu hiç kaybetmedi. İlk iki yıl arkadaşlarının fotoğraf makinalarını alıp her fırsatta yeni grupları dinlemeye gitti. Fotoğraf makinasıyla sosyal iletişim kusurlarını kapattı. Bir yandan fotoğraflarını çektiği sanatçılara destek oldu, diğer yandan kadrajına takılanlar sayesinde onlarla iletişim kuracak bahaneyi buldu.
Ozbi, Fotoğraf: Oastabis
Bir iş olarak müzik fotoğrafçılığı
Sevdiği müziklerin peşine takılan Ogün, gittiği konserleri fotoğraflamaya devam etti. Sonra bir gün dinlemekten keyif aldığı grupların turnelerine katılıp çekim yapması için teklif aldı. Yıl 2017. Ogün, o zaman konser fotoğrafı çekmenin bir iş olduğunu ve bununla geçinebileceğinin farkına vardı. O dönem yeni albüm yayımlayan Dolu Kadehi Ters Tut ve Ozbi, Ogün’ü konser fotoğraflarını çekmek için turnelerine davet etti. Hem onun için hem de eşlik ettiği gruplar için yeni bir dönem başladı: “Onlar ilk kez turne yapıyor, ben ilk kez turneye gidiyorum. İlk kez art arda ve büyük konserler yaşanıyor. Bir süre hepimiz öğrendik. Herkes yapabildiğinin en iyisi yapıp daha nitelikli ve daha kapsamlı olmaya çalıştı. Ben de daha iyi fotoğraf nasıl çekerimin peşine düştüm. Herkes kendiyle uğraştı birkaç sene. Sonra her birimiz kendi işinde bir standart belirledi. Artık tesadüfi veya o anın duygusuyla güzel şeyler çıkarmak yerine ‘ben bunu bilerek ve isteyerek, bu şekilde tercih ederek yapıyorum’a evrildik hep birlikte.”
Dolu Kadehi Ters Tut, Fotoğraf: Oastabis
Turne zorluklarından fotoğrafta öznelleşmeye
Bir yandan fotoğraflarında kendi kimliğini arayan, "Müziği nasıl görüntüye dönüştürebilirim?” sorusuna cevap bulmaya çalışan Ogün, diğer yandan turne hayatının zorluklarına alışmaya çalıştı. Birlikte yol gitmenin büyük bir mevzu olduğundan bahsettikten hemen sonra değişen şeylerin kendisi için motivasyon sağladığını ekledi. Ancak bir de not düştü: “Her zaman değil. İnsanız. Her zaman olamayacak.” Anladım ki turnenin onun hayatında önemli bir yeri var.
“İnsanlar senin fotoğraflarını ayırt edebiliyor mu?” diye sorarak sohbete devam ettim. Kırmızıları ve mavileri en çok konuşulanı. Bir de düşük kontrasta rağmen çektiği canlı fotoğraflar. Düşük kontrast sayesinde parlak ve koyu alanların ikisini birlikte daha detaylı görebildiğimizi öğrendim. Nedenini merak ettim: “Aslında gözümüz gibi. Kameralar böyle görmüyor ama dosyayla ve datayla oynayarak fotoğrafları kendi gördüğüm şeye yaklaştırmaya çalışıyorum.”
Mert Demir, Fotoğraf: Oastabis
Oastabis konserde
Biraz anları konuşalım istedim. Konserde bir yanda sahne üstünde grup, diğer yanda seyirciler ve arkada şovun gerçekleşmesi için çalışan kocaman bir ekip. Onca dinamiğin içinde kontrolde ve odakta kalmak oldukça zor. Fotoğraf çekerkenki karar mekanizmasını sordum.“Çekmeden önce görüyorum zaten. Gördüğüm şeyi kaydediyorum. Bu güzel, aldım bunu. Bunu da aldım gibi. Konserlerde sadece tuşa basıyorum. Bu bir mimik silsilesi olabilir, bir solonun girişindeki hareket ya da seyircinin etkileşim anı. Çekim anında kare özelinde değil, o ana 5 saniye artı eksi ekleyerek düşünüyorum. Daha sonra masada bakıyorum.” şeklinde cevap verdi Oastabis.
Dolu Kadehi Ters Tut, Fotoğraf: Oastabis
Peki ya duygular? Müzik kanallardan süzülüp geçerken, enerji seyirci ve grup arasında koşulsuz bir alışverişle dolaşırken sende durumlar nasıl? “Çok yalnız hissediyorum. Her yerde varım. Ama yanımda birini getirmem mümkün değil. Bana kimse eşlik edemez. Benimle her yere giremez.”
Ogün, performansın bir parçası olduğunun farkında olan fotoğrafçılardan. Bu yüzden ona sahne üstünde her zaman yer var. Bu enerjiyi paylaşabileceği, ona grubun bir üyesi gibi davranan isimlerle çalışmasının sebebi de bu. Bir Dolu Kadehi Ters Tut konserinde onu hem çekim yaparken hem de dans ederken görmeniz mümkün. Hatta denk gelirseniz ona el sallayın, birlikte dans edin. Mutlu olur.
90 BPM, Şehir FM, Fotoğraf: Oastabis
Sesli albüm kapakları
Ogün’ün müziği kadrajına aldığı tek yer konserler değil. Müziği görüntüye dönüştürme arzusu duyan biri için öyle olması mümkün de değil. Albüm kapakları, walkman’le müzik dinlediği dönemden kalma hayallerini süsleyen bir alan. Ona bu alanda denemeler yapma şansı veren ilk isim Ozbi oldu. Lise yıllarında babasının stüdyosunda yapmaya çalıştıklarından çok uzak bir yerde değildi. Sadece katmanlar arttı. Detaylar çoğaldı.
Bu zamana kadar çektiği albüm kapakları arasında içine sinen ve daha iyisini yapabileceğini düşünmediği bir iş var. 90 BPM’in 2019 çıkışlı Şehir FM albümü. Ogün, konsept iş üretme konusunda ülkedeki en iyi gruplardan biri olan 90 BPM’in yeni albümünün demosunu dinlediği ilk anda bir skeç hazırladı. Aslında müziğin ona açtığı yollarda ilerledi. Sonunda durduğu yerin görüntüsünü kaydetti. O karede bir Şehir FM binası, karanlığın esir aldığı binalar ve kötülükten uzaklaşmaya çalışan bir gökyüzü vardı. Ogün sadece parçaları birleştirdi ve ortaya “Tamamen albümden beslendiğim bir kapak.” dediği iş çıktı.
Dilan Balkay, Fotoğraf: Oastabis
İhtimallerin heyecanı
Veda etmeden “Bir ekipmana sahipsem onun yapabileceği her şeyi bir kez deneyip görmem gerekir.” cümlesinin peşine düşmek istedim. İhtimallerin arasından “Doğru tercihleri yapmak istiyorum.” diyen birisi belirdi. “Gözlerim makinanın kendisi olduğu için ekipmanlarımın sınırlarıyla çok ilgileniyorum.” sözü de beni en başa getirdi. Ogün, okul önlüğüyle yerde oturarak çizim yaptığı zamandan beri kendi sınırlarını belirledi. Zaman içinde de sadece kadrajı değişti. Onun kısa bir anına ve çektiği fotoğrafların ardına sızmak bana iyi geldi. Hoşça kalın.
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
Duende
Her hafta sinema ve müzik evreninden söyleşiler, incelemeler, öneriler, podcast’ler ve keşif notları e-posta kutunda.
İLGİLİ BAŞLIKLAR
resim
Hollanda
NEREDE YAYIMLANDI?
Yeni bir seri. Müziği kadrajına sığdıran fotoğrafçıların izindeyiz. İlk konuk: Oastabis
03 Eki 2022

YAZARLAR

Taner Turna
Head of Communications @ Aposto

Duende
Her hafta sinema ve müzik evreninden söyleşiler, incelemeler, öneriler, podcast’ler ve keşif notları e-posta kutunda.
İLGİLİ OKUMALAR