aposto-logo
TR
TREN

İstanbul’un Beyaz Rus Fotoğrafçısı: Jules Kanzler (İzzet Kaya Kanzler)*

İstanbul'un beklenmeyen misafirleri olan Beyaz Ruslar açtıkları galeriler ve fotoğraf stüdyoları, ortak resim sergileri, verdikleri özel müzik ve resim eğitimleri, bale ve şan dersleri, konserler ve sanat alanındaki örgütlenmelerle şehrin kültürel hayatına tesirde bulunmuşlardır.

Yazı: Irmak Evren, Burçak Evren


Popüler tanımlamalarda, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde işgal altındaki İstanbul’un gündelik yaşamına damgasını vurmuş Beyaz Ruslara dair ilk akla gelenler genellikle, karantina bölgesi Florya’daki deniz sefaları ile muhtelif semt lerde bulunan pavyonlarda fedailik yapan kontlar ve bu pavyonlarda çalışan konteslerle ilgilidir. Bu gereğinden fazla abartılmış melodram çağrışımlı tanımlamalar kimi doğruları içerse de, genel olarak 1917 devriminden sonra dünyanın dört bir yanına dağılıp İstanbul’a da gelen Beyaz Ruslar gerçeğini tam olarak yansıtmadığı gibi, bir hayli de eksik kalır.1

İstanbul’un beklenmeyen misafirleri olan Beyaz Rusların varlığı, geleneksel yaşam biçimini önemli ölçüde etkilediği gibi, kültür-sanat alanında da kimi gelişmelere yön vermiştir. Beyaz Ruslar gittikleri her ülkede olduğu gibi İstanbul’da da, kültürel ve siyasi varlıklarını sürdürmeye yönelik günlük ve süreli yayınlar çıkarmış, bu yayınların etrafında oluşturdukları yazar, çizer, ressam ve fotoğrafçılarla bulundukları kentin sanat ortamını olumlu bir şekilde etkilemişlerdir. Yeni açılan galeriler ve fotoğraf stüdyoları, ortak resim sergileri, özel hocalarla ailelere verilen müzik ve resim eğitimleri, bale ve şan dersleri, konserler ve sanat alanındaki örgütlenmeler ve etkinlikler, olumlu karşılanmıştır.

İstanbul’daki Beyaz Rus sanatçıların varlığı her zaman geçmişe ilişkin popüler imgelemdeki, iştah kabartıcı, işveli ve cilveli haraşoların gölgesinde kalmıştır. Dönemin gündelik basınında beyaz tenli Rus kadınlarıyla çıkan abartılı ama bir o kadar da ilginç ve davetkâr içerikli haberler, gölgede kalan sanatçıların görünürlüğünü çoğu zaman zora sokmuş, farkına varılmalarını uzun bir süre zorlaştırmıştır.

Mütareke yıllarında Milli Sinema’da Rus varyetelerini seyretmek için bilet alabilmek hiç de kolay değildi. Birçok kişi tekrar tekrar aynı varyeteyi seyrediyordu. Sinema sahnesinde, kadının hâlâ tesettürlü olduğu bir dönemde, ince bir ten rengi iç çamaşırı giyip akrobasi hareketleri yapan Rus kızları halkta heyecan yaratıyordu.

Gölgede kalan sanatçıların başını ise, ressamlar ve sonrasında stüdyolar açarak, ikinci vatan olarak tanımladıkları bu ülkeye yıllar boyu hizmet veren fotoğrafçılar çeker.

Türk fotoğraf tarihinde; özellikle de cumhuriyetin ilk yıllarında önemli görevler üstlenerek hatırı sayılır çalışmalar yapan birçok Beyaz Rus ressam-fotoğrafçı bulunmaktadır. Türkiye’yi ikinci vatan olarak tanımlayan, aralarında adlarını Türkçeleştirip, Müslümanlığı kabul edenlerin de bulunduğu, ama bugüne dek üzerlerinde ayrıntılı bir çalışma yapılmayan bu Beyaz Rus ressam-fotoğrafçılardan ilk akla gelenler arasında, yeni Türkiye’nin aydınlık geleceğini fotoğraflar aracılığıyla yansıtan Jules Kanzler (İzzet Kaya), sonradan Veli Demir adını alarak Müslümanlığı kabul eden Wladimir Sender (ya da Zender), Beyaz Rus topçu subaylarından Yarbay Lev Vladimirovich Karpov, Stroganoff İmparatorluk Güzel Sanatlar Akademisi Portre Bölümü’nden mezun olan Mark Savvich Bezugly ve diğer sanatçılar gibi Grand Rue de Pera’da (İstiklal Caddesi) stüdyo açan Alex Belikoff bulunmaktadır.2


Kanzler’in portresi.
Burçak Evren Koleksiyonu


Jules Kanzler: Yaşamı ve İstanbul'daki Çalışmaları

İstanbul’a gelmeden önceki yaşamı hakkında pek fazla bilgiye sahip olmadığımız Jules Kanzler, 1 Mayıs 1887’de XVII. yüzyıldan beri Kırım Tatar yerleşimi olup, 1784’de Rus İmparatorluğu tarafından fethedilen bölgenin güney-orta kesimindeki Simferopol’de (Akmescit) dünyaya gelir (Fotoğraf:1). Çocukluğunu bu kentte geçirdikten sonra Odessa Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde resim eğitimini 1905 yılında tamamlar. 1907 yılında Paris’te ilk kişisel resim sergisini açan Kanzler, bu sergiden üç yıl sonra, 1910’da İstanbul’a gelir. Pera’da (Beyoğlu) levanten cemaatinin yardım amacıyla düzenlediği karma sergiye katılarak, İstanbul’daki sanat çevrelerinin tanıdığı Rus sanatçıların arasına girer.3

İLK STÜDYO: 1917-1920

Kanzler’in İstanbul’a ikinci gelişi ise, 1917‘deki Bolşevik devrimden hemen sonra başlayan mülteci akınının Aralık 1919 ila Mayıs 1920 aralığına rastlar. Asıl mesleği ressamlık olan Kanzler, İstanbul’daki ilk yıllarında resim yaparak yaşamını sürdürmeyi denese de, kentin o dönemdeki olağandışı karmaşası içinde bunun ticari açıdan pek mümkün olamayacağını anlar ve bildiği bir diğer iş ya da yapabileceğine inandığı meslek olan fotoğrafçılığa yönelerek İstanbul’daki ilk fotoğraf stüdyosunu, Grand Rue de Pera (Cadde-i Kebir, günümüzün İstiklal Caddesi) numara 194’te açar.4

Kanzler’in bu ilk stüdyosuna ilişkin bilgi ve belgeler yok denecek kadar azdır. Bugüne kadar bu stüdyoda çekildiği kesinleşmiş bir fotoğraf ya da herhangi bir belgeye rastlamak mümkün olmamıştır. Büyük bir olasılıkla ilk yıllarında yalnızca Rus mültecilere yönelik fotoğraflar çekmekle yetinmiş, ekonomik açıdan güç durumda olduğu için de büyük bir olasılıkla tanıtım harcamalarına yönelme olanağını bulamamıştır. Durumunu düzeltmeye başladığı sonraki yıllarda ise, bu dönemin acısını çıkartacak bir zenginlikte, yoğun tanıtım/promosyon kampanyaları yürütmüştür.

İKİNCİ STÜDYO: 1920- 1926

Bu stüdyoda kısa bir süreliğine çalışan Kanzler, stüdyonun yetersiz olmasından dolayı yeni bir stüdyo arayışına girer ve 1920’nin ortalarına doğru yine aynı cadde üzerinde yer alan 374-376 numaralı binanın üst katına taşınır. İlkinden oldukça geniş ve lüks olan bu stüdyo, caddenin her bir yanından rahatlıkla fark edilebilecek kadar gösterişli ve büyük tabelasıyla adeta 19. yüzyılın son çeyreğinden beri varlıklarını sürdüren Paul Tarkul (Phebus), N. Andriomenos, Jean Weinberg (Foto Français), Sebah&Joaillier gibi önemli komşu stüdyolara, “bu meslekte ben de varım” demek ister.

Kanzler bu dönemde alışıldık stüdyo çalışmalarının yanı sıra çeşitli yayın organlarında da dikkat çeken çalışmalarda bulunur. Yirmili yılların başında İstanbul’daki Beyaz Ruslar tarafından yayınlanan fotoğraf ağırlıklı Derjavnaya Rus adlı derginin fotoğraflarından sorumlu kişisi olarak, bir çeşit fotoğraf editörlüğü görevi üstlenir.5 Aynı yıllarda yayınlanan diğer Beyaz Rus dergilerinden Put’un fotoğraflarını ise yine kendisi gibi Pera’da stüdyo sahibi olan Beyaz Ruslardan Wlademir Sender ile A. Belikov çeker.

Kanzler’in objektifinden Bedia Muvahhit
Bedia Muvahhit’in Albümünden

Kanzler’in objektifinden Şair Azam Hamit Tarhan
Burçak Evren Koleksiyonu

Kanzler’in objektifinden Behzat Budak.
Salt Arşivi


Kanzler’in bu dönemdeki fotoğraf çalışmaları kısa bir süre sonra Türk Kurtuluş Savaşı hakkındaki haberleri duyurmak amacıyla Mustafa Kemal Paşa’nın talimatıyla Halide Edip Adıvar ve Yunus Nadi tarafından 6 Nisan 1920’de Ankara’da kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi haber ajansı Anadolu Ajansı’nın da (AA) dikkatini çeker ve bunun sonucunda Ankara’ya davet edilir. Ankara’da kaldığı sürece Kanzler, yalnızca Mustafa Kemal, İsmet Paşa ve diğer devlet erkanın fotoğraflarını çekmesinin yanı sıra, Ankara’nın genel görünümlerini içeren ve sonrasında kartpostal serisine konu olan çalışmalarda bulunur. Sanatçı, özellikle Gazi ve İsmet Paşa’nın portre çekimlerinde, resimle fotoğraf arasında kalan, ışıktan çok çizgilerin belirlediği farklı bir teknik kullanır. Sonrasında bu teknik kabul görerek diğer fotoğrafçılar tarafından da uygulanır.

Kanzler Ankara’dan döndükten sonra stüdyo çalışmalarının yanı sıra başka fotoğraf çalışmaları da yapar. O sıralarda, 1921 ve 1924 yıllarında çıkarılan ve vatandaşlık hukukunu düzenleyen iki ayrı Sovyet kararnamesiyle Beyaz Rus mülteciler vatandaşlıktan çıkarılır ve büyük bir bölümü vatansız duruma düşerek kendilerine yeni bir çıkış yolu aramaya başlarlar. Bunun sonucu olarak İstanbul’da bulunup, Türk vatandaşlığına geçmek istemeyen Beyaz Ruslarla, isteyip de çeşitli nedenlerle geçme olanağına sahip olamayanlar bu kentten ayrılma kararı alarak dünyanın dört bir tarafına dağılmaya başlarlar. Ama bu ayrılışları sırasında, Rusya’dan göç ettiklerinde kendilerine kapılarını açarak ev sahipliği yapan Türkiye’yi ve İstanbulluları unutmazlar ve bunu anlamlandırmak için teşekkür amacını taşıyan bir almanak hazırlarlar. Farewell 1920-1923 adını taşıyan bu almanak, 1924 yılında İstanbul’daki L.Babok&Fils matbaasında Rusça, Fransızca ve İngilizce olarak bastırılır.

Stüdyo çalışmalarının yanı sıra diğer alanlarda yaptığı çalışmalarla da dikkatleri üzerine çeken Jules Kanzler, birbirlerine pek uzak mesafelerde olmayan aynı caddedeki fotoğrafçılarla aynı çizgiye gelip ününü eşitleyerek onların arasında yer almayı başarır. Bu süreçte Kanzler’in bu alandaki yeteneği kadar rakiplerinden farklı olarak tanıtıma verdiği önem de büyük rol oynar. Kendi müşteri portföyünü oluşturacak kesime yönelen bu tanıtımlar, dönemin seçkin yayın organlarında yer alır. Bu tanıtımlara bir örnek, o yıllarda yeni açılan ve gerek iç düzeni gerekse mimari tarzıyla yalnızca İstanbul’un değil tüm Avrupa’nın en modern sinema salonlarından biri olarak kabul gören Elhamra Sineması’nın dönemin baskı tekniklerini zorlayan 1924-1925 kataloğudur.  

Kanzler ünlendikçe, stüdyosuna gelen önemli kişilerin sayısında da hissedilir bir artışa rastlanır. Dönemin ünlü simaları, devlet adamları, sanatçılar, iş insanları onun objektifinin önünde kendilerini ölümsüzlüğe ulaştırmak isterler. Bu dönemde, Kanzler’in stüdyosunda fotoğraf çektirmek bir önceki dönemin Phebus, Photo Français, ya da Sebah&Joaillier’inde fotoğraf çektirmek gibi bir ayrıcalık, adeta bir moda olur. Bu ünlüler arasında, sonrasında piyanist Madam Taskin adıyla ünlenen Barones Valentine von Clodt Jurgenkzburg, ilk Müslüman Türk kadın sine-ma oyuncularından ve sonrasında Türk tiyatrosunun duayen isimlerinden Bedia Muvahhit (Fotoğraf:2), Neyyire Nehir, şair-i azam olarak bilinen Abdülhak Hamit (Fotoğraf: 3), tiyatronun diğer duayen isimlerinden Behzat Haki Butak (Fotoğraf:4), Vasfi Rıza Zobu ilk akla gelenler olur.

ÜÇÜNCÜ STÜDYO: 1926- 1945

Kanzler, 1926 yılının başlarında stüdyosunu aynı cadde üzerinde Taksim Meydanı’na yakın bir yere, L.D. Beresiner’in sahibi olduğu 67 numaradaki (kimi kaynaklarda 65 olarak da yer alır) Berrak Mağazası’nın (daha sonra Emgen Gözlükçüsü) üst katına taşır ve Türkiye’den ayrılana dek çalışmalarını burada sürdürür.6

Kanzler bu dönemde, ilk kez 1907’de kişisel resim sergisi açmak için gittiği Paris’e 1928’de bir kez daha gider ve Paris Beynelmilel sergisinde büyük mükafat olan altın madalyayı kazanarak, başarısını günlük gazetelere verdiği tanıtım ilanlarında kullanmaya başlar.7

Gençliğinizin hatıratını saklayınız.

(Artist ressam) Jul Kanzler

Sanayii nefise fotoğrafları stüdyosu, amatör san’at ve ticaret işleri 1928 senesi Paris Beynelmilel sergisinde büyük mükafat ve altın madalya kazanmıştır. Beyoğlu İstiklal Caddesi No: 67. Tel: Beyoğlu: 4054

6 Şubat 1929 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi “Türkiye’nin En Güzel Kadını Kimdir?” başlığı ile Türkiye’de yapılacak ilk güzellik yarışmasının duyurusunu yapar. Ardından da 19 Şubat’da “Yunanlılar yapıyor biz neden yapmayalım?” başlığını atarak, çıtayı biraz daha yükseltip “Bütün dünya milletlerinin iştirak ettikleri beynelmilel bir müsabakaya biz neden iştirak etmeyelim, medeniyet olarak onlardan geri miyiz?” diyerek bu yarışmayı adeta milli bir mesele haline getirir. Ardından, yarışmaya katılan milletlerin adaylarını gazetenin ilk sayfasında yayınlanmaya başlar.

Yarışmaya katılacak adayların gazetede yayınlanacak fotoğrafları için Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde Foto Français’nin sahibi Jean Weinberg ile bir anlaşma yapılır. Yarışmaya katılmak isteyen adaylar burada fotoğraf çektirecek, bedelleri ise gazete tarafından karşılanacaktır. 2 Nisan 1929 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yer alan bir haberde ise, yalnızca Foto Français (Weinberg’de) tarafından çekileceği duyurulan fotoğraf işlerinin bundan böyle yine İstiklal caddesinde yer alan Foto Phebus (Paul Tarkul), Sebah&Joailler ve Kanzler stüdyolarında da yapılacağı duyurulur. Bu tercih nedeniyle Kanzler, sözü edilen stüdyoların en yenisi olmasına karşılık, kısa sürede onların arasına girme başarısını göstererek bu alanda ne denli güçlü olduğunu ortaya koymuş olur.

“1929 Yılı Türkiye Güzellik Müsabakası İçin Çekilen Fotoğraflar Üzerinde Değerlendirmeler” adlı bir çalışma yapan Bülent Ümit Erutku bu çalışmasında, diğer fotoğrafçılarla birlikte Kanzler’in çektiklerinin de teknik bir değerlendirmesini yapar:

(…) İki model doğrudan objektife bakmıştır. (örnek aldığı) İki fotoğraf fotoğrafçının göz seviyesinin altında, üçü ise aynı seviyede çekilmiştir. Dört model başı aşağı poz vermiştir. Üç fotoğrafta yüzün yanak ve ense kısmı daha az aydınlatılarak aydınlatma farkı yaratılmıştır. Bir modelin vücudu cepheden çeki lirken diğer dört adayın fotoğrafında vücutlar 1/3 oranında poz verdirilmiştir. Vücudu cepheden çekilen modelin başı ise profile yakın bir şekilde durmaktadır.8

Kanzler kartvizitleri. Burçak Evren Koleksiyonu


Kanzler’in Türkiye Güzellik Yarışması için çektiği adayların fotoğrafları Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanırken aynı aylarda Milliyet Gazetesi’nin birinci sayfasında daha önce Ankara’ya gidip çektiği Gazi’nin portresi de yayınlanır.9 Kanzler, aynı cadde üzerinde yer alan rakiplerine karşı üstünlüğünü korumak için bir dizi ticari amaçlı yeniliğe de el atmaktan çekinmez. Bu yeniliklerden biri, tırnaklarıyla birkaç dakika içinde alçak kabartma (bas rölyef) portreler yapan bir sanatçıyla girdiği ortak çalışmadır. Bu ortak çalışmayı “Büyük Bir Yenilik” başlığı ile gazetelere verdiği ilanlarla kamuoyuna duyurur10:

BÜYÜK BİR YENİLİK

Artist fotoğraf Jules Kanzler tırnaklarıyla birkaç dakikada barelyef (doğrusu bas rölyef olacak) portreleri yapan bütün dünyada yekta olan meşhur bir artist celbettiğini muhterem müşterilerine ilan etmekle kesbü şeref duyar.

Çok şayanı dikkat olan bu san’atın taaminümu için fiyatlar mutedildir. Resimler Bayoğlu’nda İstiklal Caddesi’nde 67 numarada Kanzler stüdyosunda daimî surette teşhir edilmektedir. Pozlar randevu ile anılır.


Jules Kanzler 1930’lu yılların sonu ile 1940’lı yılların ilk yarısında iş ve özel yaşamında kimi radikal kararlar alarak değişimler yapar. 11 Mart 1937’de 50 yaşındayken Batum doğumlu 39 yaşındaki Klara Poplowitch ile yaşamını birleştirir. 1942 yılında Türk vatandaşlığına geçerek adını Türkçeleştirip İzzet Kaya Kanzler yapar ve yine aynı yıl içinde bir ortaklığa girişerek tüm tanıtımlarında müessesenin adını “İzzet Kaya Kanzler ve Şeriki” şeklinde kullanmaya başlar.11


MÜJDE !

21-22 MART GECESİ İstanbul Belediyesi Taksim Kazinosunda VEREM MÜCADELE CEMİYETİ Balosu.

“Foto Enstanta” İZZET KAYA KANZLER ve ŞERİKİ raportörü tarafından bütün güzelliği ve canlılığıyla tablolaştırılmıştır. Resimler birbirinden güzel olduğu ve beğenilmemesi imkanı bulunmadığı için bu defa fotoğraf kopyalarını sayın müşterilerimize büyütülmüş şekilde arz edeceğiz.

DİKKAT: Gerek meşguliyetin ve gerek yol uzunluğu gibi sebeplerle resimlerini görmek üzere atölyemize kadar ihtiyarı zahmet edemeyecek sayın müşterilerimiz arzu ettikleri takdirde bu baloya ait koleksiyonları ellerinde fiş numaralarıyla adreslerini bir mektupla bildirmeleri şartıyla evlerinde görebilirler. Sipariş edilen resimler 48 saat zarfında teslim edilir.

Foto Enstanta

İZZET KAYA KANZLER Ve ŞERİKİ İstiklal Caddesi 65/2


İzzet Kaya Kanzler ve Şeriki’nin Foto Enstanta’sı yalnızca standart stüdyo çalışmaları/işleri yapmakla yetinmez, Beyoğlu ve çevresindeki seçkin toplulukların katıldıkları baloları da takip ederek iş alanını genişletir. 1930’lu yılların sonunda, bir ilk olarak başlattıkları bu işi 1940’lı yılların ilk yarısında yaygın bir hale getirirler. Baloların yapıldığı günlerde gazetelere ilan verip, stüdyolarının gece yarısına kadar açık olduğunu müşterilerine duyuran Foto Enstanta balolarda iki türlü çalışma yapar: İlk olarak, baloya gönderilen raportörler baloya katılanların birçoğunun fotoğrafını çekip stüdyoya dönerler, stüdyoda çektiklerinden kontak alıp, baloya tekrar dönüp bunları müşterilerine sunarlar. Müşteriler, beğendiklerine kaparo ödeyip, stüdyoda karta basılan fotoğraflarını bir hafta içinde alırlar. Ya da ilanda belirtildiği gibi kontaklarını müşterilere göstermeden karta basıp arzu edenlerin adreslerine ulaştırırlar. Foto Enstanta adıyla 1930’lu yılların başlarında uygulamaya başladıkları bu yöntem İstanbul’daki stüdyoların tarihinde bir ilk sayılır. 1940’lı yıllardan sonra ise gazino ve balo kültürünün yaygınlaşmasıyla beraber bu yöntem diğer stüdyolar tarafından da uygulanır. 1945 yılının Nisan ayına gelindiğinde, İzzet Kaya Kanzler ve Şeriki’nin yer aldığı stüdyonun alt katında vitrinleri İstiklal Caddesi’ne bakan ve tüm tanıtımlarında “bizde bulunmayan plak, İstanbul’da yok demektir” sloganını kullanan İstanbul’un en büyük kırtasiye ve plak mağazalarından biri olan Berrak L.D. Beresiner Müesesesi’nin bir ilanı yayınlanır. İlanda, vitrinlerinde üst komşuları olan Kanzler’in birkaç tablosunun teşhir edildiği duyurulur.12


İzzet Kaya Kanzler’in tabloları yalnızca sergilenmek için İstanbul’un en işlek caddesindeki dükkânın vitrinlerinde değildir, haberde yer almasa da, bu tablolar satışa da sunulmaktadır. Önce stüdyoya ortak alınması ardından da tabloların satışa çıkarılması Kanzler’in yaşamında kimi radikal değişiklikler için hazırlık yaptığı yönünde de algılanabilir.


“Asarı nefise meraklılarına müjde:

Berrak L.D. Beresiner Müessesesi:

Bu ayın 27 Çuma gününe kadar meşhur yağlı boya ressamı M. İzzet Kaya Kanzler’in birkaç tablosunu vitrinlerinde teşhir etmektedir.

Beyoğlu İstiklal Caddesi No: 67. Telefon: 44054”


İlanda belirtildiği gibi İzzet Kaya Kanzler’in tabloları yalnızca sergilenmek için İstanbul’un en işlek caddesindeki dükkânın vitrinlerinde değildir, haberde yer almasa da, bu tablolar satışa da sunulmaktadır. Önce stüdyoya ortak alınması ardından da tabloların satışa çıkarılması Kanzler’in yaşamında kimi radikal değişiklikler için hazırlık yaptığı yönünde de algılanabilir. Bu değişiklik, Beyaz Rus kökenli Jules ya da Türkçeleştirilmiş adıyla İzzet Kaya Kanzler’in oldukça geç kalınmış bir yolculuğa çıkma hazırlığıdır.

1917 Rus devriminden sonra Kızıl Ordu‘dan kaçarak Türkiye’ye sığınan Beyaz Rusların, 1924 ve 1927 yıllarında Türk vatandaşı olmak istemeyenlerle, isteyip de çeşitli nedenlerle kabul göremeyenlerin başlattığı bu yolculuğu Kanzler, biraz gecikmiş de olsa, 21 Aralık 1945‘te eşi Klara ile birlikte İzmir’den SS Granville adlı gemiye binerek gerçekleştirmeye başlar.13 Bindikleri gemi 10 Ocak’ta New York’a varır, 59 yaşındaki İzzet Kaya (Jules) Kanzler eşiyle birlikte yeni bir yaşama başlamak için San Francisco’da yaşayan erkek kardeşi A. Kanzler’in yanına gider.14 24 Temmuz’da Jules Kanzler nam-ı diğer İzzet Kaya Kanzler adıyla Amerika vatandaşlığı için başvuruda bulunur. Bu başvuru belgesinde, yaşadığı yer 402 Parrott Drive San Mateo, Kaliforniya olarak geçmekle beraber mesleğini sanatçı-ressam ve fotoğrafçı olarak belirtir. Bu başvuru belgesinde Kanzler’in fiziksel özelliklerine dair detaylara da yer verilir.

7 Ağustos tarihinde ise eşi Klara Kanzler, önceki adıyla Klara Poplowitch vatandaşlık başvurusunda bulunur.15

Jules Kanzler ABD’deki ilk fotoğraf stüdyosunu 1947 yılında, 1203 Howard av. Burl- Burlingame- San Mateo, Kaliforniya’da açar16 ve burayı 1952 yılına kadar kullanır. Daha sonraki yılların ticari rehberlerinde yer almadığı için fotoğraf stüdyolarının devam edip etmediği bilinmez. Jules ve Klara Kanzler 1952 ila 1960 arası ise seçmen listelerinde belirtildiği gibi Kaliforniya’da aynı adreste otururlar.17

9 Nisan 1970’de Klara Kanzler, 10 Ocak 1975’de ise Jules Kanzler yaşadıkları Kaliforniya kentinde yaşamlarını kaybederler.18 Kanzler’in, 1887’de Simferopol’de Rus vatandaşı olarak başlayan yaşamı bir süre İstanbul’da Türk vatandaşı olarak devam edip, 88 yaşında Amerikan vatandaşı olarak Kaliforniya’da son bulur.

Üç farklı ülke, iki farklı isimle, resim ve fotoğraf alanında hatırı sayılır çalışmalar yapan Jules Kanzler’in yaşam öyküsünde olduğu gibi sanatsal Jules Kanzler ve Klara Kanzler’in Amerika’da ilk kaldıkları yer çalışmaları hakkında da pek fazla bir bilgiye sahip olduğumuz söylenemez. İstanbul’daki çalışmalarından bir arşiv oluşturup oluşturmadığı, oluşturmuş olsa da akıbetinin ne olduğu bilinmemektedir. Onun fotoğraf alanındaki çizgisi hakkındaki bilgilerimiz ise ancak ticari amaçlı stüdyo çalışmalarından günümüze dek gelenlerle sınırlıdır. Bu sınırlılık; doğal olarak onun fotoğraf alanındaki yetkinliğini değerlendirme açısından da engelleyici bir durum olarak kendini belli eder.



Jules Kanzler ve Klara Kanzler’in Amerika’ya gelişleri

Jules Kanzler’in Amerikan vatandaşlığı ve Amerika’da süresiz oturma izni başvurusu

Klara Kanzler’in Amerikan vatandaşlığı ve Amerika’da süresiz oturma izni başvurusu


Kanzler'den Sonra

Jules Kanzler eşi Klara ile 12 Aralık 1945’te Türkiye’den ayrıldıktan sonra ortaya tuhaf bir durum çıkar: Bu tuhaflık aynı yerde, yan yana Kanzler adını taşıyan iki farklı stüdyonun varlığından kaynaklanır. Bunlardan hangisinin daha önce Jules Kanzler’in (ya da mirasçısı) olduğu ise bilinmemektedir.

Kanzler’in Türkiye’yi terk etmesinden yaklaşık üç yıl önce bir ortaklık kurduğu, dönemin gazetelerine verdiği ilanlardan bilinir. Kanzler ortaklıktan sonra tüm ilan ve tanıtımlarında “İzzet Kaya Kanzler ve Şeriki ” başlığını kullanır, ama ortağının adından hiç söz etmez. Ancak Kanzler’in gidişinden sonra aynı stüdyonun ilan ve tanıtımlarında “Güzel Sanatlar Atölyesi Stüdyo Kanzler – Ressam-Fotoğraf K. Morel” yer alır. Bu dönemde stüdyonun kestiği faturalarda K.(evork) Morel’in adı ilk kez “şeriki-ortağı” yerine geçer. Kanzler’in ortaklık kurmadan önce 67 olan kapı numarası ortaklıktan sonra 65 ve 65/1 olur.19 Bu numara değişiminden, Kanzler’in ortaklık yaptıktan sonra kendi stüdyosunun yerini bırakarak yanındaki stüdyoya taşındığı, ama terk ettiği stüdyonun da yine kendi ikinci adıyla bir başka fotoğrafçı tarafından işletildiği olasıdır.

Müşterilere verilen pusulalarda bu iki stüdyonun varlığından söz edilir:

  • FOTO ENSTANTA
  • İZZET KAYA KANZLER ve ŞERİKİ İstiklal Caddesi, 65- Kanzler Fotoğrafhanesi yanında

Kanzler’in yurt dışına gidişinden sonra sanatçının adını taşıyan iki stüdyo da çalışmalarına devam etti. Bu stüdyolardan biri Kanzler’in gidişinden önce kurduğu “Foto Enstanta İzzet Kaya Kanzler ve Şeriki” diğeri ise ortaklık kurduktan sonra Kanzler’in yanında çalışanlarına bıraktığı “Kanzler Fotoğrafhanesi” idi.

Foto Enstanta adından anlaşıldığı gibi, stüdyo çekimi fotoğraflara ilave olarak sokak çekimlerine devam edilmiştir. Kendilerine raportör adını veren stüdyoya bağlı –ya da onlarla çalışan- seyyar fotoğrafçılar sokaktaki kişileri istekleri dışında, çoğu zaman haberleri olmadan gelişi güzel çekerler, sonrasında ise ellerine tutuşturdukları bir makbuzla stüdyoya gelmelerini isterlerdi. Bu davetle ellerine verdikleri tanıtım pusulalarında aynen şöyle yazılırdı: “Şu anda (yani yolda yürürken) raportörümüz tarafından en tabii halinizde enstantane olarak resminiz çekilmiştir. Arzu ettiğiniz takdirde provanızı yarın akşamdan itibaren atölyemizde görüp, merakınızı tatmin edebilirsiniz.” Numaralı pusulanın arka tarafında ise “Dikkat: Resminizin derhal bulunabilmesi için işbu pusulanın muhafazası rica olunur.” uyarısı bulunurdu (fotoğraf: 5).

Bu alanda saygın bir fotoğraf stüdyosuna ve seçkin bir müşteri portföyüne sahip olan Kanzler’in gitmeden önce ortaklık kurup böylesine ticari ahlak anlayışına pek uygun olmayan bir işe girişmesi, Beyoğlu’nda yeni açılan stüdyolar karşısında rekabet şansını yitirip ayakta kalabilme çabası olarak yorumlanabilir.

Kanzler’den sonra da Foto Enstanta bu tür çekimlere devam ederek ortaya koyduğu işlerle Beyoğlu’nun birinci sınıf stüdyodan üçüncü sınıflığa düşer. Kanzler’in ortaklık kurduğu ve aynı binada Foto Enstanta’nın yanında yer alan ikinci stüdyo da diğeri gibi benzer bir yolu izleyerek inişe geçer. Her iki stüdyo da 1980’li yılların sonlarında ticari faaliyetlerine son vererek Beyoğlu’nun fotoğrafçılık topografyasından silinip gider.

Bu stüdyolarda dikkati çeken tek şey ise her ikisinin de Kanzler’in gidişinden sonra onun ilk adını kullanmayıp, yalnızca ikinci adı (soyadı) olan “Kanzler” i kullanmalarıdır. Bu durum da Kanzler’in isteği sonucu – herhalde ABD’ye giderken ortağı ve diğer stüdyo ile yasal bir düzenleme yaptığı için- gerçekleşmiş olabilir. Kanzler’in yalnızca ikinci adını taşıyan, teknik ve estetik açıdan özensiz fotoğrafların Jules Kanzler ile hiçbir ilgisi yoktur. Kanzler’in çektiği fotoğraflarda mutlaka sanatçının “Jules”, “Jul” ya da bir tarihten sonra “İzzet Kaya” adlarının bulunması gerekmektedir. Öte yandan gerek Kanzler döneminde gerekse ondan sonraki dönemlerde yalnızca stüdyo çekimleri yapılmamış, müşterilerin çektikleri fotoğrafların banyo ve karta basım işlemleri de yapılmıştır. Çoğu dış çekimlerden oluşan bu fotoğrafların arkasında Kanzler’in imzası bulunsa da, bu dış çekimlerin hiçbiri –kartpostallar dışında – Jules ya da İzzet Kaya Kanzler tarafından yapılmamıştır.

Son Söz

Bugün Kanzler’den arda kalanlar, özel bir koleksiyonda bulunan stüdyosuna ait devasa bir fotoğraf makinesi, dönem dönem sahaflarda ve efemera ile ilgili müzayedelerde satışa sunulan stüdyo çekimi fotoğraflarla, müessese zarfları, fotoğraf kapları, pusulalar, dükkân kartları cinsinden kimi tanıtım ürünleriyle sınırlıdır. İşin ilginç ve sevindirici yanı, haklarında pek fazla şey bilinmeyen Beyaz Rus fotoğraf sanatçılarının imzasının bulunduğu fotoğrafların koleksiyoncular tarafından ilgi görüp, fiyatlarının her geçen gün katlanarak artmasıdır. Belki de ileride, dünyanın dört bir yanına savrulup giden vatansız Beyaz Ruslar gibi nice albümlerde yer alıp da farkına varılmayan, atılan, satılan, yalnızlıklar sonucu bit pazarlarına ve kaldırım tezgahlarına düşerek bir sigara paketi değerine satılan adı konulmamış, zamanın yorgunluğuyla sararmış bu fotoğraflar, meraklıları tarafından tek tek toplanarak zamanın gölgesine yenik düşmüş bir yapbozun biraz geç de olsa tamamlanıp yarınlara taşınmasına neden olabilir.

Jules Kanzler’in Amerika’daki ilk stüdyosu


* Simferopol 1 Mayıs 1887- Kaliforniya 10 Ocak 1975. 

Yazının dipnotlarına buradan ulaşabilirsiniz.

Hikâyeyi paylaşmak için:

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

İLGİLİ BAŞLIKLAR

resim

varyete

tesettür

Irmak Evren

Burçak Evren

20. yüzyıl

İstanbul

Beyaz Ruslar

Florya

Mütareke

NEREDE YAYIMLANDI?

Toplumsal TarihToplumsal Tarih

BÜLTEN SAYISI

ÜYELERE ÖZEL

İstanbul’un Beyaz Rus Fotoğrafçısı Jules Kanzler

Emre Sencer ile söyleşi, Jules Kanzler'in (İzzet Kaya Kanzler) yaşamı

16 Haz 2023

Kanzler kartviziti. Burçak Evren Koleksiyonu

YAZARLAR

Toplumsal Tarih

Tarih Vakfı'nın ülkemiz insanlarının tarihe bakışlarına yeni bir içerik, zenginlik kazandırmayı ve tarihi mirasın korunmasını köklü bir duyarlılıkla, geniş toplum kesimlerinin katılımıyla gerçekleştirmeyi amaçlayan dergisi Toplumsal Tarih'ten özel seçkiler her cuma 11.00'de Aposto'da.

İLGİLİ OKUMALAR

;