Kadın meseleleri üzerine yazmak

Hayal kırıklıkları üzerine yazdıkça kadın meselelerinin kökenine inebilir miyiz?

1Kitap1Mekan

1Kitap1Mekan

Gerek klasik, gerek modern edebiyattan kitap önerilerimi ve birçok yeni mekan tavsiyemi 1Kitap1Mekan bültenimde bulabilirsiniz!

Slimani'nin her kitabında kadına karşı şiddeti, coğrafya ve kadın ilişkisini ve kadınlık rollerini ele alış biçimi birbirini tamamlıyor. Özelikle kadınlık rollerimizin özgür bir birey olma yolunda bizi nerelerde zorladığını toplumsal algıların dışına çıkarak anlatıyor, ve bu yolda "hayal kırıklığı" anlatısının altına yerleştiriyor. Bazen şiddeti, bazen cinselliği bazen de hayal kırıklığını bu denli güçlü hislerle bize geçirmesi de kendi hakikatinin peşinden gitmesinden geliyor bence. Hislerle kaplı bu anlatının arkasına bir de "Başkalarının Ülkesi"nde iki ülkenin politik tarihi fon olarak yerleştikçe derinlik katıyor. 

Deniz Kursta ile keyifli sohbetimize geçmeden Slimani'nin yazarlık deneyimini bir noktada yaşama biçimi olarak benimsediğinin de altını çizmek istiyorum. İki farklı ve zıt kültür arasındaki sıkışmışlığını yazarak atmaya çalışıyor ve bence bunu çok iyi başarıyor.

"Kendime kelimelerden bir kabuk yapmam gerek."

Ve şimdi sohbet zamanı!

Birkaç cümleyle bu kitapla tanışma yolculuğunuzdan, çevirirken hissettiklerinizden ve sizde bıraktığı etkiden bahsedebiliriz.

Deniz Kureta: Paris’te yaşayan bir arkadaşım bana La Chanson douce’u (Hoş Nağme) önermişti. Romanı okuyup beğenince yazarın diğer kitaplarına da bakmak istedim; Dans le Jardin de l’Ogre’u (Gulyabaninin Bahçesi) edindim, bütün o sert üslubun ve hikâyenin ardında bana çok dokunaklı gelen bir yanı vardı. Romanı çevirmek istediğimde de Ayrıntı Yayınları ile irtibata geçtim. Çeviriyi yaparken kahroldum, birkaç tane daha güçlü kadın arkadaşı olsaydı durum farklı olurdu diye düşündüm hep. Son sayfaları çevirirken, hatta sonradan da her okuduğumda gözlerimin dolduğunu da eklemek isterim.

Son dönemlerde kadın yazınından çok daha fazla bahseder olduk, Leila Slimani’nin bu konuda çok güçlü bir kalem olduğunu, kitaplarının temelinde kadınlık durumuna biraz daha sosyolojik açıdan baktığını düşünüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Evet, kendisini feminist olarak tanımlıyor mu bilmiyorum ama Fas’ta doğup büyümüş, 3 kız kardeşler yanlış hatırlamıyorsam. Ailesi 3 kızının da eğitim görmesine, kendi ayakları üzerinde durabilen kadınlar olmalarına çok önem veriyormuş. Kadınlık durumuyla korkmadan ilgilenen, kalemini sakınmadan yazan bir romancı bence de. İşin zanaat kısmını da çok iyi kotaran, çalışkan bir yazar, keskin bir zihin.

Gulyabaninin Bahçesi’nde cinsellik her ne kadar ön planda olsa da bence Slimani, kadınlara yüklenen eş olma ve annelik rollerini de irdeliyor. Hatta bize dayatılan gerçekliğin fazlasıyla da dışına çıkıyor diyebilir miyiz?

Gulyabaninin Bahçesi her şeyden önce hazin bir roman bence. Bir kapana sıkışmış, oradan bir türlü kurtulamayan, kimseyle derdini paylaşamayan, ıstırap çeken bir ruh Adele. Sorununun kökenine inmesi lazım belki ama kitabın sonuna vardığımızda bunu ne o yapabiliyor ne de biz. Yazar bu romanda belki daha provokatif olmak adına, belki de dediğiniz gibi kadınlara biçilen eş/anne rolünü tabiri caizse “kanırtmak” için Adele’in iç huzursuzluğunun yansıdığı perde olarak nemfomaniyi kullanmış ama bu bir yeme bozukluğu, kumar ya da alışveriş bağımlılığı da olabilirdi. 

Bu kitapta yarattığı “Adele” karakterinin güçlü duruşunun, bir o kadar da kırılgan olmasından ve o kırılganlığını açıkça dışarı vurmasından geldiğini düşünüyorum, sizce?

Kırılganlıkları saklamadan üstlenmek güç verebilir insana, anlıyorum ne demek istediğinizi ama bana Adele güçlü bir karakter gibi gelmiyor hiç, eve götürüp sıcak bir çorba içirmek, dizime yatırıp sakinleşmesi için ninni söylemek istediğim bir çocuk gibi gördüm ben onu. Ama tabii bu benim öznel yorumum. Bunun yanında hiddetli bir karakter. Yine de kanadı kırık kuş tarafı ağır basıyor sanki.

Belki yaşadığımız toplumsal yapı açısından, her ne kadar farklı bir coğrafya olsa da Slimani’nin toplumda kadının yerini ele alışı tanıdık geliyor. Sizce Slimani’nin çizdiği karakterler toplumun belli bir kısmının genel temsili mi?

Toplumlarda kadının yeri aşağı yukarı aynı sanki. Hiçbir ülkede ve coğrafyada baş rolde değiliz. Kadınların koşullarının en iyi olduğu Kuzey Avrupa ülkelerinde bile ev içi şiddet oranları, kadın cinayetleri sayıları hayli yüksek. Bu yüzden kadınlık hâlleri hakkında yazınca kesişen birçok nokta oluyor elbette. Deborah Levy olsun, Annie Ernaux olsun, Vigdis Hjorth ya da Leila Slimani olsun, her kadın yazar benzer bahisler etrafında kendi meşrebince kalem oynatıyor ve bence tam da bu benzerlik içindeki çeşitlilik çok değerli.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

1Kitap1Mekan

1Kitap1Mekan

Gerek klasik, gerek modern edebiyattan kitap önerilerimi ve birçok yeni mekan tavsiyemi 1Kitap1Mekan bültenimde bulabilirsiniz!

İLGİLİ BAŞLIKLAR

yazar

feminist

Başkalarının Ülkesi

Paris

re

Gulyabaninin Bahçesi

Ayrıntı Yayınları

Leila Slimani

NEREDE YAYIMLANDI?

1Kitap1Mekan1Kitap1Mekan

HİKAYE

·

ÜYELERE ÖZEL

"Benim takıntım özgürlük"

Kadın yazınının en özgün kalemlerinden biri Leila Slimani üzerine bir sohbetten notlar

21 Oca 2023

YAZARLAR

1Kitap1Mekan

Gerek klasik, gerek modern edebiyattan kitap önerilerimi ve birçok yeni mekan tavsiyemi 1Kitap1Mekan bültenimde bulabilirsiniz!

İLGİLİ OKUMALAR

;