Öğütülmüş Kahve Satın Almak: Kayıplar Söylendiği Kadar Büyük mü?

Her zaman kahve aldığınız bir marka var diyelim; hani büyük, dünyaca yaygın olanlardan. Öğütülmüş ve vakumlanmış şekilde kahvenizi alıyorsunuz, onu demliyorsunuz ve hep tahmin edilebilir bir sonuç ortaya çıkıyor. Fakat, tahmin edilebilir bu sonuç genelde heyecan verici olmaktan uzak, kuru bir diyar gibi.
Bir gün hevesli birinin açtığı bir kahve dükkânına gidiyorsunuz. Bakıyorsunuz farklı ambalajlar, isimler, seramik ve camdan şekilli aparatlar var. Size kahve demliyor ve çok seviyorsunuz; “yıllardır böyle bir şey içmemiştim” diye düşünüyorsunuz. Giderken “hadi bir paket de eve alayım” diyorsunuz. Evde demlediğinizde yine benzer bir etki var, hâlâ farklı bir deneyim.
Ertesi hafta başka bir çekirdeği öğütülmüş şekilde alıyorsunuz. Eve gidiyorsunuz ve heyecanla demliyorsunuz. Bu sefer ortaya çıkan kahve sizi mutlu etmiyor, sulu sulu, keyifsiz bir şey bu.
Üstteki hikâye üst üste defalarca tekrarlayabilecek bir durum. Genelde her kahvede farklı bir değirmen ayarı yapmak gerekiyor. Ayrıca, tek seferde kaç gram demlediğinize göre de değirmen ayarını değiştirmeniz gerek, çünkü kullandığınız kahve miktarı arttıkça su ve kahvenin temas süresi uzuyor ve olası bir acılaşmaya doğru yol alıyorsunuz. Uzun lafın kısası, her seferinde aynı gramajı kullanıp kahve demliyorsanız öğütülmüş kahve alabilirsiniz ama performansa etki ettirebileceğiniz etmenler sizin kontrolünüzün otomatik olarak dışında kalıyor.
Diyelim ki bunu kabul ettiniz ve nispeten iyi sonuçlar elde ediyorsunuz. Bir de tazelik meselesi var. Öğütülmüş kahvenin tazeliğini hızlı kaybettiğini biliyoruz; ama ne hızda kaybettiğini ve çekirdek hâline göre ne kadar farklı olduğunu acaba biliyor muyuz? Ben bilmiyordum ve denemek istedim.
Karşınızda bu ayın deneyi: Öğütülmüş kahve ve çekirdek kahve 2 haftalık bir süreç içerisinde tat açısından nasıl fark ediyor? Bu deneyi ilk kurguladığımda şu şekilde ilerledim:
- Çekirdek kahve
- Kavanozda saklanan öğütülmüş kahve
- Ağzı kilitli poşette saklanan öğütülmüş kahve
Kahve olarak Null Coffee’nin hemen yukarıda okuduğunuz Puerto Alegre Castillo Carbonic Maceration çekirdeğini kullandım. Özellikle bunu seçtim çünkü kendine has karakteristikleri çok belirgin ve herhangi bir tat profilini kaybını hızlı bir şekilde ortaya koyabilecek nitelikte.
Kahvelerin her gün ağzını açıp, sanki içinden demlemek için alacakmış gibi biraz sarsıp ardından kapattım ki günlük kullanıma benzer bir örüntü elde edeyim.
Sonrasında 7. gün üçünü de önce kokladım, sonra demledim.
Kavanozda saklanan öğütülmüş kahve
Koku olarak tabii ki çekirdek öndeydi çünkü hâlâ bir karakteri, ruhu vardı. Öğütülmüş olanlarda ise hiçbir karakteristik ortada kalmamıştı, ikisi de biraz “ölü” geliyordu.
Demlerken hepsi için aynı tarifi kullandım ve yaklaşık 2 dakikalık bir sürede demlemeleri bitirdim.
Beklentim şu yöndeydi: çekirdek en iyi sonucu verir, ağzı kilitli poşet biraz tatları yitirmiştir, en kötüsü de kavanozda sakladığım olur. Fakat çekirdekle diğerleri arasındaki fark acaba ne boyutta olur?
Tatmaya başladığım noktada büyük bir şaşkınlık yaşadım: çekirdek ve öğütülmüş kahvelerin tatları kahve daha sıcakken nispeten birbirine yakındı. Özellikle kavanozda sakladığım bana büyük bir sürpriz yapmış ve tatlarını kilitli poşete göre daha iyi saklamıştı. Sıcakken meyvemsi ve likörümsü karakterin yanı sıra dolu bir gövdeyi veren sadece çekirdek olmuştu. Diğerleri ise karakteri taşırken gövdeyi hiç hissettirmiyordu.
Kahveler soğudukça çekirdeğin farkı öne çıkmaya başladı. Meyvemsi ve likörümsü karakter bardakta belirgin ve keyifli bir içim sunarken, öğütülmüş olanlarda canlılık belirtisi fazlasıyla azalmış, heyecan verecek bir potansiyel adeta “öğütülüp” gitmiş gibiydi. Yine de elde ettiğim sonuçlara bakarak "öğütülmüş kahve çekirdeğe göre çok daha kötü sonuç veriyor" çıkarımını 1. hafta sonunda yapmadım.
Bu noktada deneyimin eksik olduğunu hissettim ve öğütülmüş kahveler arasına bir de öğütülüp kahvenin kendi poşetinde saklanmış kahve eklemeye karar verdim. Böylece toplamda üç öğütülmüş bir tane de çekirdek kahve örneği oldu.
Öğütülmüş kahveyi sakladığım kavanoz
7. günün ardından tüm kahveler için aynı örüntüyü devam ettirdim. Her gün sanki kahveyi demleyecekmiş gibi poşetler ve kavanozun ağızlarını açıp, biraz sallayıp sonra geri kapattım. Bu sefer 14. gün tekrar demledim (öğütüp kahvenin kendi poşetine koyduğum için 7. gün olmuştu.)
Bu demleme sonucunda ilk önce kahvenin kendi poşetine koyduğum ve ilk haftasında olan kahveden bahsedeyim. Karakterini aynı kavanozun ilk haftasına benzettiğim bu kahve yine meyvemsi ve likörümsü karakterini taşıyordu ama çekirdeğe göre daha az belirgindi. 2. haftasını tamamlayan kavanoz ve kilitli poşet ise kahvenin karakterini büyük oranda kaybetmişti. Kavanozda sakladığım halen az da olsa meyvemsiliği hissettirirken, kilitli poşetten çıkan artık neredeyse tümüyle ölmüştü. Bildiğiniz tat dedektifliği yapıp acaba ne alabiliyorum diye bayağı bir uğraşmama rağmen pek elle tutulur bir şey elde edemedim.
Gelelim final sonucuna: bence öğütülmüş kahveyi zorunda olmadığınız sürece almayın. Bir değirmene yatırım yapın, yıllarca iyi kahve için derim. Değirmen almak istemiyorsanız ve öğütülmüş kahve alacaksanız hep aynı gramajı kullandığınıza emin olun. Son olarak, öğütülmüş kahveyi mümkünse kendi poşetinde veya ağzı sıkı kapanan bir kavanozda saklayıp, 1 hafta içinde tüketin. Bu süre zarfı içinde çekirdek kahve kadar olmasa da size belli bir lezzet sunmaya devam ediyor.
Eve öğütülmüş kahve alıyor musunuz? Sizin gözlemleriniz nasıl? Instagram’dan yazın bana, konuşalım.
İlgili Başlıklar
kahve
Null Coffee
Puerto Alegre Castillo Car
Hikâyeyi beğendiniz mi?
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
Nerede Yayımlandı?

Kahveyi Öğütülmüş Satın Alırsak Ne Olur?
Yayın & Yazar

Bardağımda Ne Var?
İyi kahveye ulaşabilmeniz için ayda bir yayımladığım bir rehber. Denediğim kahveleri ve kahvenin yetiştirilmesinden tüketimine her adımıyla ilgili bilgileri bulacaksınız.