
Türkiye’de Mart 2020’de hayatımıza giren pandemi, birçok alışkanlığın değişmesine yol açtı. Bunların başında da çalışma düzeni geldi. Bu dönemde “evden çalışma” modeline geçilen ya da çalışmaya ara verilen birçok işin de kadınlar üzerindeki etkisi oldukça ağır oldu.
Ev işlerinin kadına yüklenmesi, çocuk bakma sorumluluğunun “annede” olması gibi toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı rollerin pandemide yeniden ortaya çıkmasıyla kadınların yükü ve emeği arttı. Bu “rutin işlere” evden çalışma modeli nedeniyle belirsiz saat aralıklarında çalışma da eklenince kadınlar kendilerine ya da keyif aldıkları aktivitelere ayıracak vakti dahi bulamadı. Medyascope’tan Fırat Fıstık’a konuşan Tuğçe Arıduru bu durumu şöyle anlatıyor:
“Evden çalışan kadınlar, sürekli evde oldukları için ev işleriyle daha çok ilgilenmek durumunda kalıyor. Eşim her ne kadar paylaşmaya çalışsa da adil paylaşım olmuyor çoğu zaman. Onun durumu hep ‘yardım’ seviyesinde kalıyor. Yerleşmiş ve kanıksanmış olan geleneksel aile düzeni ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı roller kadın-erkek arasındaki iş bölümünü maalesef ev işinde de etkiliyor ve kadının emeğini her zaman görünmez kılıyor.”
Pandemide şiddet de arttı
Tüm dünyada koronavirüs döneminde kadına şiddet artarken Türkiye’de de durum farklı olmadı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 11–23 Mart arasında bakanlığa bağlı konuk evlerinde kalan kadınlarla yaptığı araştırmada kadınların %32'si pandemi sürecinde evde gördüğü şiddetin arttığını söyledi.
Kadın örgütleri de Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekileceğini açıkladığı mart ayından bu yana erkek şiddetinin daha da arttığını; ancak kadınların güvencesiz hissettiği için güvenlik birimlerine başvurmaktan vazgeçtiklerini aktardı. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü bu durum için şunları söyledi:
“Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildikten sonra aramalar azaldı. Mart ayında acil yardım hattına gelen aramalar 632 iken, nisanda 471 çağrı geldi. Martta gelen çağrılardan 112’si ev içi şiddet başvurusuydu, bu sayı nisanda 80’e düştü. Bu durum şiddetin azalmasıyla değil, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonra kadınların güvencesiz kaldığını düşünmesiyle açıklanabilir."
Kadın işsizliği %43’e ulaştı
Pandemide sorumluluğun ve şiddetin artmasının yanı sıra kadın işsizliğinde de büyük oranlarda artış yaşandı. DİSK'in hazırladığı rapora göre, salgının etkisiyle iş kaybı ve geniş tanımlı kadın işsizliği oranı %43'e ulaştı. Her 4 kadından 1'inin istihdamda olabildiğinin bildirildiği raporda, Covid-19 salgınında Mart 2021 dönemine dek 867 bin kadının iş gücünden çekildiği aktarıldı. Rapora göre, ümitsiz kadın işsizlerin sayısında ciddi yükseliş yaşandı; Kasım 2019’da 297 bin olan sayı, son bir yılda 805 bine yükseldi.
DİSK-AR
Kadın işsizliğinin birçok farklı nedeni bulunuyor. İşverenlerin “anne” ya da “hamile” olan kadınları çalıştırmak istememeleri, mülakatlarda “Çocuk düşünüyor musun?” sorularıyla karşılaşılmasına kadar gidiyor. Bu uygulamaların yanı sıra, çalışma saatleri, iletişim ve görev dağılımı gibi birçok konuda da mobbinge uğrayan kadınlar günün sonunda çoğu zaman istifa etmek ve haklarını bırakmak zorunda kalıyor.
İşsizlik, kadınları kayıtsız çalışmaya itmesinin yanı sıra şiddeti de artıran unsurlardan biri hâline geliyor. Ekonomik bağımsızlığı olmayan birçok kadın, şiddete “katlanmak zorunda” hissediyor.
Kadın işsizliğinin çözümü için en başta toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması gerekiyor. Canan Güllü, “Sadece siyasi karar mekanizmalarında değil ‘eşit işe eşit ücret’ mekanizmalarının harekete geçmesini bekliyoruz.” diyor.
İlgili Başlıklar
pandemi
toplumsal cinsiyet eşit
toplumsal cinsiyet
ev
şiddet
Türkiye
Medyascope
koronavirüs
İstanbul Sözleşmesi
Hikâyeyi beğendiniz mi?
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
Nerede Yayımlandı?

💸 Türk lirası neden değer kaybediyor?
Yayın & Yazar

Pareto
İş dünyasından içgörü, sektör analizleri ve gelecek öngörüleri.

İlkim Emirler
Deputy editor @ Aposto