

Metro Türkiye Yerelin İzinde Projesi ile Boğaz Lüferinin peşinde Yerelin İzinde Projesi Boğaz Lüferinin peşinde Türkiye’nin değerli şeflerinden Şemsa Denizsel ve yerli üreticilerin desteklenmesinden yerel ürün zenginliğini geleceğe taşıyabilmek üzere gerçekleştirilen yerelleşme projelerine kadar sektöre ilham kaynağı olan Metro Türkiye ’nin yolları Yerelin İzinde Projesi ’nde kesişiyor. Nedir? Yerelin İzinde Projesi , Coğrafi İşaret Tescilli ve aday ürünler ön plana çıkarılarak bu ürünlerle hazırlanan, kaybolmaya yüz tutmuş yerel tariflerin geleneksel ve çağdaş yorumlarıyla ürünlerin bilinirliğinin artmasını hedefliyor. Yerel ürünler için farkındalık yaratmayı hedefleyen ve ‘Yerli ürün sürdürülebilir olmazsa, Türk mutfağının sürdürülebilirliği söz konusu olamaz’ diyen Metro Türkiye , aynı zamanda yeme içme sektöründe ve tüketicilerde yerel ürün algısının artışını, kooperatifleşmenin önemini ve bu yerel ürünlerin sofralarda yeniden yer almasını sağlamayı amaçlıyor. Lüfer demek İstanbul demek : Türkiye’nin farklı coğrafyalarındaki yerel ürünlerin peşinden giden projenin ilk durağında, 19. yy’dan itibaren Osmanlı’da ayrı bir kültürü olan Boğaz Lüferinin izi sürüldü. Metro Türkiye öncülüğünde, şefler ve konu uzmanları Boğaz Lüferinin usulüne uygun olarak avlanmasını bir balıkçı teknesinde deneyimleyerek lüferin Türk mutfak kültüründeki yerini ve Boğaziçi medeniyet dönemini konuştular. Raflarda neler var? Finike portakalından, Zile pekmezine, Taşköprü sarımsağından Bursa bıçağına kadar 200’den fazla gıda ve gıda dışı Coğrafi İşaret tescilli ve aday ürüne raflarında yer veren Metro Türkiye , bu ürünleri ihraç ederek dünya mutfaklarında tanınmaları konusunda da önemli bir rol oynuyor. Metro Türkiye ’nin raflarına taşıdığı Coğrafi İşaret Tescilli ürünleri buradan inceleyebilirsin.
Daha fazlasını öğren →

apéro
İştah ve ufuk açan yemek yayını. Her çarşamba ve cumartesi önlüğünü giyer.
Fotoğraflar: Berkok Yüksel.
Tabiri caiz olmadığı hâlde rehber diye anılacak bu rehber, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın deyişiyle “şehirde göze ilk çarpması icap eden şeyler” hakkında olmayacak. Klasik restoranlar, meşhur bistrolar, kaçırılmaması gereken brasserie’lerden ziyade, Paris’te yemeğe düşkünlerin bu zamanlar ağzında olan mekânları ve yemekleri sunacağım. Bir haftasonu ve biraz daha fazlasına sığdırılabilecek şekilde.
Sanki ABD’de diner’lara âşık olup Fransa’da milletin çok rahatsız olmayacağı bir hâle büründürmeye çalışmış birinin elinden çıkma Café du Coin (Türkçe’ye çevirirken Köşem Kafe diye çevrilmesi bence daha uygun), bir kafe değil. Aydınlatması epey güçlü bu mekânda ufak tabaklı bol opsiyonlu bir menü, şarap listesi ve kokteyller var. İçerisi bu denli aydınlık olunca mı bilmem oturan 40 kadar kişinin hepsi sanki birbirini tanıyor, bir doğum günününde farklı masalarda oturuyor gibi. Herkes burayı yıllardır biliyormuş, müdavimmiş de bir tek biz bilmiyormuş havası yaratan bir sohbet kalabalığı var.
Sanırım Paris’te yemekten en zevk aldığım tabaklar buradaki coques mezcal ve tartare de boeuf oldu. Coques mezcal tereyağı ve mezcalla soslandırılmış minnacık deniz tarakları. Şamandıranın bu kadar yakıştığı başka bir kıtasal Avrupa tabağı olmayabilir. Buranın tartare de boeuf’ü de Çökertmsüe usulü kibrit patatesli et tartarı ve üstünde de şaşırtıcı derecede yakışmış pancar ketçap ve beyaz turp. Ufak ve yağlı pizzaları da mide doğal şaraptan ekşimeye başlayınca âdeta şifa.
Nerede: 9 Rue Camille Desmoulins, 75011
Sommelier'nin ağzından akan balı iyi dengeleyen mineralli bir beyaz şarap
Nedense Paris’te Asya mutfağı görmek bana eğreti geliyor. Belki de Fransız kültürünün ve daha da önemlisi şehrin karakterinin her adımda her köşede kendini belli etmesi, burayı gözümde bir küresel şehir olmaktan çıkarıyor. Oysa küresel şehir diye geçinen kimi şehirlerin aksine, sözüm meclisten dışarı, epeydir bir değil birçok Uzak Asya mutfağı ve göçmen topluluğu olan bir şehir.
Bu da hâliyle hem Asya mutfaklarının iyi örneklerine hem de bu mutfaklarla Fransız mutfağının harmanlanmasına yol açmış. Az vakitte gözlemleyebildiğim kadarıyla da son 5 yıla kadar uzanan bir süreçte bu harman genç işletmeler arasında revaçta. Bu işletmelerden biri; Capitaine.
Capitaine’in ruhu Paris’in nostaljik filmlerinde henüz tişörtün icat edilmediği zamanların restoranlarına has. Yumuşak aydınlatmalı, ahşap masalı bir salon, pirüpak giyinmiş servis ekibi. Fakat menüsünde genç bir şefin Asya esintileri hüküm sürüyor. Mercimekli dal, kişniş ve yerfıstıklı istiridyeler ve zerdeçallı karnabaharlı domuz filetosu gibi.
Eğri oturmaya gelmeyen incelikli bu mekân hakkında doğru konuşayım, tüm önerilere rağmen istiridye dışındaki yemekleri dengesiz. Ne yazık Asya tatlarını kullanma esnasında Fransız yemeklerinin önüne geçilmiş ve birlikten gelen kuvvet tatları yüceltmek yerine 2 mutfağın da iyi taraflarını kötürüm bırakmış.
Fakat burayı önermekten kendimi alıkoyamıyorum. Sebebi de şarap servisi. Saçlarına akları kendi koymuş gibi gözüken genç bir sommelier arzularımızı dinledikten sonra masamıza 3 şişe getiriyor ve anlatıyor. Anlatırken biz ağzının içine düşüyoruz, bu deyimin anlamını baştan yazıyoruz. Sonrasında seçtiğimiz şarap (Can Sumoi, Xarello, 2021) Bask bölgesinin İspanyol tarafından olmasıyla Paris gecelerine bir ihanet gibi olsa da bu sene içerisinde içtiğim belki de en keyifli beyaz şarap.
Tüm bu şık, profesyonel ve çalışılmış ambiyansın ortasında garsonların yol verirken kollarını arkalarına elegan şekilde koymalarının akabinde, o gözümüzde büyüyen sommelier, garsonlar ve şef doğum günü kutlamak için 2 kere salonda şarkı söyleyerek masalara tatlı getiriyor. Özetle şarabı için gidilecek ilginç bir deneyim.
Nerede: 4 Imp. Guéménée, 75004
Uykuluk tabağı
Le Servan muhakkak gidilmesi gereken bir modern Fransız restoranı. Burada da ufak Asya esintileri olsa da menüde baskın denemez. Dışarıdan bol ışıkla aydınlanan mekânda tertipli ve işini bilen bir servis ekibi mutfaktan çıkan lezzetli ve hafif denemeyecek yemekleri masalara serpiştiriyor.
Burada öne çıkan birkaç tabak mutlaka tadılmalı. Önden gelen etli ve mantarlı wonton’ların kenarları hafif ve ideal kızartıda, dolgusuysa epey yoğun aromalı. Sardalyalı brioche deniz yağlarının ve kara yağlarının harika bir birleşimi. Son olarak uykuluk yoğun jus’sü ve kızarmış dibiyle muhteşem bir yemek.
Le Servan hem görüntüsü hem yemekleri itibarıyla eşsiz bir deneyim. Fakat Paris ziyaretinin sonlarına saklanmamalı. Nitekim et odaklı Fransız mutfağının yağ ve kolajen miktarı birkaç öğünden sonra insanı yormaya müsait.
Nerede: 32 Rue Saint-Maur, 75011
Queue de lotte (fener kuyruğu)
Jones kanımca Parislilerin merak ettiği fakat kısa süre boyunca Paris’te kalacak birinin "mutlaka gidilmesi gerekenler" listesinde yer almayacak bir restoran. Mekânın rustik güzelliği ne kadar albenili olsa da Fransız ve İtalyan harmanı menüsü Fransız mutfağı arayan biri için anlamsız bir füzyon. Yanlış şarabın gelmesi veya makarnalarında ravioli hamurundan dolayı fazla diri, paccheri ise yeterince pişmemiş olması gibi ufak hatalar göz ardı edilse de güzel bir akşam yemeğinin ötesinde gastronomik bir veryansın hak etmeyen bir yer.
Yine de burada mutlaka denenmesi gereken bir tabak var: queue de lotte (fener balığı kuyruğu). Bu yemek balık yapımında bir ustalık eseri. Diri ve sulu olup bir yandan yağı akmamış kuyruk, yanında gelen havuç ve baharat dolu lahana dolması Jones’u akılda kalır bir mekân yapıyor. Menü doğal şarap odaklı.
Nerede: 43 Rue Godefroy Cavaignac, 75011
Caves à vin, caves à manger
İstanbul’daki şarap barı fakirliği sebebiyle bir açıklamada bulunayım. Paris’te şarap barı denince akla gidip oturmalı, masa servisi olan bir yer gelmemeli. Aşağıdakilerin hepsi ve bunun dışında da pek çok şarap barı, yani cave à vin, hem dükkân hem bar işlevi görüyor. Bar işlevi içinde de genellikle birkaç masa dışında ayakta içilebilen, dışında şişe ve bardaklarla vakit geçirilebilen ve menüsünde atıştırmalık ufak tabaklar bulunduran mekânlar.
Buna ek olarak da Paris’i şu sıralar kasıp kavuran şarap anlayışı doğal şaraptan yana. Pek çok restoranda hâlâ kimyasal müdahaleli, klasik şaraplar menüleri donatsa da pek çok şarap barında doğal şaraplar menüleri hâkimiyeti altına almış hâlde. Zevki doğala el vermeyenlerin dikkatine.
Şarküteri ve ekmek
Rezervasyon yapması pek zor restoran Septime’in şarap barı kardeşi Septime La Cave, hem zengin bir şarap seçkisine hem de bir turistin arayacağı o Parizyen mum ışıklı, koyu kahve ahşaplı havaya sahip. Ufak iç kısmında dolaplara asker gibi dizilmiş şaraplardan seçilebileceği gibi bardan şişe tercihinde destek de alınabilir. Beyazlarınıza kova istemekten çekinmeyin.
Septime’in uzantısına gelmişken bir şey yemeden kaçmak olmaz. La Cave’da şarküteri odaklı bir mini menü var. Kuru et, yumuşak peynir ve kavrulmuş fındık serpiştirilen tabakları her geldiğimde akşam yemeği öncesi göz iştahımı da lezzet arayışımı da kapamakta fevkalade başarılı.
Nerede: 3 Rue Basfroi, 75011
Kızartılmış tavuk sosis ve Beuajolais Nouveau
La Retraite ismini karşısındaki huzur evinden alıyor. Burası şarapları da kendisi de canlı barlardan. Beuajolais Nouveau kutlaması için mi bilmem, gittiğim gün ufak mekânda barın yanına bir DJ masası dayalıydı, biraz müzik biraz sohbetli atmosferin içinden dışarıya şarap şişelerini ve atıştırmalıklarını çıkaranlar geçiyordu. Pankoya bulanmış ve yağda kızartılmış tavuk sosisleri enfesti.
Nerede: 55 Rue des Vinaigriers, 75010
Beuajolais Nouveau bayramından bir an
Taqueria bir taco bar fakat Paris’in şarap dünyasının enfant terrible’leri Chambre Noire, kasım ayı boyunca barı yönetiyor. Fena olmayan taco’lar (etli seçki vejetaryen seçkiye göre kızartılmış balkabaklı opsiyon hariç daha iyi) ve pop-up keşfine gelmiş kişilere has o meraklı gözler ve damakların olduğu ortam için kasım ayında Taqueria’ya uğramalı.
Doğal şarabın epey ön planda olduğu Chambre Noire repertuvarını Taqueria pop-up’ının kaçıranlar asıl barlarında kafa kaşıyarak servis ekibinden destek alma şansına erişebilir.
Nerede: 60 Rue de Lancry 75010
Rerenga aslında bir bar değil, şarap dükkânı (cave) ve kitapçı ama ayakta bir iki kadeh içmenin sevap olduğu bir memlekette bar tanımı kötü bir doğal şarapla sirke arasındaki çizgi kadar bulanık. Neyse ki Rerenga’nın şarap seçkisi bu çizgiden epey uzak.
Rerenga ismi Maorice akışa, harekete dair farklı anlamlar içeriyor. Birkaç sene önce ABD’den gelmiş cave sahibi; Yeni Zelandalı Nathan Ratapu, doğal şarap anlayışını bu akış ve varış noktası olmayan bir yolculuk olarak görüyor. Şarapların karşısında dizili queer edebiyat odaklı kitaplar kadar şarapların kendileri de cesur ve çoksesli. Kitaplara göz atmak, şarap tatmak ve sohbet etmek için ideal bir cave.
Nerede: 3 Rue de la Fidélité, 75010
Paris’in yenilerinden. Yalanım yok, buraya dair anılarım biraz bulanık. Şarapların güzel aktığına dair bir işaret olsa gerek. Les Oeillettes hakkında demekten çekinmeyeceğim şu: salaş bir ortamda, iyi bir doğal şarap seçkisiyle rahat bir ambiyans sağlıyorlar. Genç arkadaşlarla gece sonuna doğru gitmelik bir yer. Et ve peynir odaklı ufak bir atıştırmalık menüleri de mevcut.
Nerede: 137 Rue Saint-Maur 75011
Le Jour
Size bu hanımın Folderol dondurmasına baktığı gibi bakan birini bulun...
Folderol’ün Paris’e özgünlüğü hat safhada. Herhangi başka bir ülkede dondurmacının aynı zamanda şarap dükkânı/barı olmadığına içtiğim tüm şarapları unutmak pahasına bahse girerim.
Yarım halka, yüksek tezgâhlı bir bar etrafında şarap şişeleri ve dondurma kaseleri birbiriyle yan yana. Mekânın tasarımı insanı dondurma sipariş etmenin getirdiği sıraya girme hissiyle, barın etrafında boş bulunan aralığa kafa sokup bartender’ın dikkatini çekme dürtüsü arasında bırakıyor. Bir yandan da o kadar zevkli döşenmiş ve o denli nezih bir alan ki ikinci siparişi vermeyi bekleme sabrının önüne tek geçen güç dondurmanın erime ihtimali.
Ne yemeli: Buranın polifenolü boğazı yakan, kaliteli sütü boğazı dindiren zeytinyağlı dondurması lezzet olarak baş döndürüyor. Antep fıstıklı dondurması da tahminimce fıstıkların kavrulup yapıldığı derin aromalı bir seçim. Yanına ben şaraptan ziyade bir amaro öneririm fakat şarap seçimini danışmaktan kaçınılmazsa iyi bir eşleme mümkün.
Nerede: 10 Rue du Grand Prieuré, 75011
Kahve meraklıları için Paris’in tartışmasız iyi yeni nesil kafelerinden biri Io. Minik mekânın dışında tahta taburelerde aroması yoğun ve meyveden ziyade fındık profillerine yakın kahvelerini içebilirsin. Bilgisayarın yasak olduğu mekân şatafatsız bir yerde iyi kahve içmek ve sohbet etmek için en iyi tercih. Haftaiçi 08.30-17.00 arasında haftasonları 10.00-17.00 arasında açık.
Nerede: 16 Rue Dupetit-Thouars, 75003
La Nuit
Bir yemek yazarı olarak dans edilen ve müzik dinlenmek için gidilen yerleri önermekten kendimi alıkoyuyorum, nitekim deneyimi profesyonel olarak önermeye haddim yok. Fakat pür gastronomi ötesinde bir şehirden zevk almak yemekten sonra içmeceye gidilen mekânlarla mümkün oluyor. Dans ve müzik için bana Bambino, Chez Jeanette, Shop D’Artistes gibi yerleri öneren arkadaşlarım beni buralara götürdü. Gecenin ilerleyen safhalarında sağlam bir restoran yemeği arayanlar için de Au Pied De Cochon’u önermek âdetten sanırım.
Bir nevi eski pub havası olan, binasının 14. yüzyıla dayandığı bir bar Le Connetable. Fakat asıl büyüsü geç saatlerde aşağı katındaki mahzende. Eski Fransız filmlerinden çıkma, tek eksiği siyah-beyaz olmayışı olan bodrum katı kemer bir tavanla dar bir oturma alanından ibaret.
Köşede piyano, başında da genç bir adam çıkarabildiği kadar eski şarkılardan bir şeyler çalıyor. Arkadaşları etrafında toplanmış, hatta bir genç hanım piyanonun tepesine oturmuş birlikte eski Fransız ve Amerikan şarkıları söylüyorlar. Bir yandan da tek bir keskin spot ışığı havayı delip geçecekken içeride sigara içenlerin dumanlarına takılıp kalıyor. Silüetlerin arkasından, uzun dalgalı saçlar arasından ince eller havaya duman bulutları bırakıyor.
Buraya bir yemekten ve gece içmecesinden sonra gelip pastis alınmalı ve keyfi çıkarılmalı.
Nerede: 55 Rue des Archives, 75003
Burası alelade bir bar aslında. Fakat mekânın genişliği, barın hızı ve ortamdaki insanların neşeli gençlerden oluşması gecenin sonunu hemen getirmek istemeyenler için harika bir durak hâline getiriyor.
Nerede: 68 Rue Jean-Pierre Timbaud, 75011
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş

apéro
İştah ve ufuk açan yemek yayını. Her çarşamba ve cumartesi önlüğünü giyer.
İLGİLİ BAŞLIKLAR
brasserie
ketçap
Berkok Yüksel
Ahmet Hamdi Tanpınar
Paris
Fransa
tartare de boeuf
Avrupa
amazon
NEREDE YAYIMLANDI?
Bu hafta menüde mutfağın ağır topu, romantik ve aynı zamanda despot, aşk-nefret ilişkisinin vücut bulduğu şehir Paris var. Şehirde gece genç olduğundan akşamüstü güne başlamalı, 48 saatte bol kadeh tokuşturmalı bir Paris.
23 Kas 2022

YAZARLAR

Berkok Yüksel
A former child writing about food and London for Aposto.

apéro
İştah ve ufuk açan yemek yayını. Her çarşamba ve cumartesi önlüğünü giyer.
İLGİLİ OKUMALAR