Sağlıklı Bir Robot-İnsan İlişkisi Nasıl Olmalı?

Newton'dan Asimov'a, Rusya'dan Japonya'ya robot-insan ilişkileri

Bilim kurgu yazarı ve biyokimyager Isaac Asimov’un 1942’de yayımlanan “Üç Robot Yasası”nın üzerinden 80 yıl geçti. Bu süreçte robotların gücü ve görüntüsü de evrildi. En kuvvetli robotları bazen göremiyoruz, gördüğümüz robotlarla çok farklı iletişimlere girebiliyoruz. İnsan robot etkileşimi arttıkça insanın hemcinsleriyle olan ilişkisinin dokusu da değişti. Bu toplumda elbette büyük bir korku yaratıyor. “Robotlaşıyor muyuz?” sorusu herkesin kafasında dönmeye, uzmanların diline dolanmaya devam ediyor. 

Tam üç sene önce Rusya’da enteresan bir olay yaşandı. Show Robots şirketinin Boris adlı robotu Rusya’nın devlet kanalı Russia24’e çıktı ve sunucularla beraber dans etti. İzleyenlerin dikkatini ise sadece bir şey çekti, Boris dans ederken son derece “gereksiz hareket” yapıyordu ve yalpalıyordu. Mekanik hareketlerle davranması beklenen robotlardan farklıydı. Fikir özgürlüğü özlemi ile yanıp tutuşan Ruslar bu apolitik meseleye taktılar ve sonuç olarak Boris’in “kostüm giymiş bir insan” olduğunu açığa çıkardılar. Yani insana özel kararsız davranışlar, Boris kılığındaki kişisinin foyasını ortaya çıkarmıştı.

Peki geldiğimiz noktada robotlardan beklenen insan gibi davranmaları mı yoksa insan üstü bir kararlılıkla çalışmaları mı?

Geçtiğimiz 20 senede insan-robot etkileşimlerini inceleyen araştırmaların en önemli konularından biri robotların günlük hayatta nasıl kabul edildiği. Bireylerin robotlara ve sanal yardımcılara olan yaklaşımını en çok etkileyen faktörlerden biri kültürel arka plan ve robotların görünüşü. Bu iki değişkene bağlı olarak, robot-insan etkileşiminin kalitesi, kapsamı ve verimliliği artıyor.

Örneğin, Ağustos 2022’de International Journal of Social Robotics’de yayımlanan bir araştırmaya göre insanların robotları olduklarından daha becerikli hayal etmeleri “beklenti farkını” ortaya çıkarıyor ve ilişkinin gerilmesine sebep oluyor. Eğer robot, insan benzeri bir görünüme sahip ise, onlardan insan benzeri davranışlar sergilemeleri ve farklı görevleri aynı anda yerine getirmeleri bekleniyor. Aynı araştırma yetişkinlerin insan benzeri robotları ("humanoids") tercih ettiğini ve onlara makina-benzeri robotlardan daha iyi davrandığını kanıtlarken çocukların, humanoidleri agresif ve tehditkâr bulduğunu ve makina benzeri robotları daha arkadaş canlısı gördüğünü kanıtlıyor. Bunun nedeni makina-benzeri robotları çizgi filmlerde yer alan avatarlara benzetmeleri olabilir.

Robotlar ve sosyal kabul

Robotların sosyal kabulü üzerine yapılan çoğu araştırma ya Japonya'dan denekler kullanıyor yada Japon kültürünü konu alıyor. Bunun en büyük nedeni, Japonya’nın sosyal robotlar piyasasındaki hâkimiyeti. Robotik Uluslararası Federasyonu’nun  2021’de yayımlanan raporuna göre Japonyalı üreticiler, küresel robot arzının %45’ini üretiyor. 

Robotlar Japon ekonomisinin büyük bir parçası olmasının yanı süre kültürel hayatının da tam ortasında. 2019 Tokyo seyahatimde, şehrin en önemli merkezlerinden Mori Müzesi’nin en üst katının tamamen yeni nesil sosyal robotların tanıtımına ayrıldığını hatırlıyorum. Çocuklarıyla gelen genç aileler, yeni ev robotlarını deneyerek hangilerini “edineceklerine karar veriyordu. Ayrıca robotların Japonya medyasındaki takdimi de son derece olumluydu. Reklamlarda ve yarışma programlarında robotların ne kadar kahraman ve esaslı olduğunu ima eden ifadeler yer alıyordu. Tüm bunların üzerine Japonya’daki hâkim din olan Şintoizm’de objelerin ruhunun olduğuna dair inanç da robotların insanlarla bir olarak algılanmasını sağlıyor olabilir.

Fakat Japonyalıların robotlara fazla derece maruz kalması, aynı zamanda toplumsal bir tepki doğmasına da neden oluyor. Robot teknolojisinin günlük hayatın içinde olması Japonyalıların robotların kötü yanlarını da deneyimlemeleri anlamına geliyor. Bu nedenle robotlara olumlu yaklaşsalar bile bazı görevlerin insanlar tarafından sürdürülmesine dair kemikleşmiş bir inanç var. Yani Japonya, Avrupa kültürlerine nazaran robotları günlük hayattaki mevcudiyetini kabullenmiş olsalar da, robotları yüksek etkiye sahip görevlerde görmek istemiyorlar.

Biz de Japonyalılara katılıyoruz ve soruyoruz: günümüz robotları insanların icra ettiği yönetme, liderlik etme, etkileme ve tedavi etme fonksiyonlarına neden hazır değiller?

Hikâyeyi biraz geri saralım ve Newton’un 350 sene önce yayınladığı “Tabiat Felsefesinin Matematiksel Prensipleri” çalışmasını referans gösterelim. Newton’a göre madde ve enerji birbirinden ayrıdır ve birbirinin etki alanına girmez. Newton’un bu düşüncesi, zihin-beden ikiliğinin de temelini oluşturmuştur ve mental-fiziksel ayrımını kuvvetlendirmiştir. 

Günümüzün biyolojik modeli hâlâ Newton’un klasik madde ve enerji tanımları ve bedenin ruhtan ya da zihinden ayrı varlığını sürdürüyor olması üzerine kurulur. Bu modelin içinde hiçbir şey insanoğlunun karmaşık yapısını açıklamaya yeterli değil. Evrende gözlemleyen ve gözlemlenen; maddenin, enerjisinin ve titreşimlerin ilişkisini açıklamaya çalışan kuantum fiziği çalışmaları son 50 yıldır kabul görmeye başladı. 

Kimi zaman “Yeni Bilim” olarak da adlandırılan kuantum bazlı düşüncede, aynı alanı paylaşan, ki bu sadece fiziksel alan olmak zorunda değildir, her şey birbirini etkiler ve şekillendirir. Newton’un ayrılıkçı teorilerine dayanan “Klasik Bilim” ise insanlığı ve parçacıkları hâlâ tüm niyet ve amaçlarıyla makina olarak tanımlıyor. Robot geliştirmelerde de, klasik bilim temel alınıyor. Bu nedenle robotlara bulundukları ortamdaki titreşimleri ve enerjileri ölçümleyebilmelerini sağlayacak bir arayüz henüz yok.

Oysa ki liderlik vasıflarının çoğunun temelinde, kitleleri anlamak ve yönlendirmek var. Anlamak çoğu zaman sadece metrik bazlı sürdürülemeyecek bir aktivite. Alandaki ufak titreşimleri ve duyguları hesaba katmak, doğru kararları vermek demek olabilir.

Robotlar her gün sadece insanların yapabileceği işleri üstlenmeye başlıyorlar. Bu yalnızca gelir eşitsizliğinin derinleşmesi anlamına gelmiyor, aynı zamanda insanların dünyaya eskisi kadar katkı sağlayamaması da demek oluyor. Yani robotların kabiliyet kazanması, insanların daha az yaratıcı tatmin yaşamasına da neden olacak.

Humanoidler, siborglar, sormamız gereken sorular

Oxford'lu iktisatçı Daniel Susskind, The World Without Work kitabında, robotların kabiliyetleri arttıkça insanların kabiliyetlerini kullandıkları alanların daralacağını ve çok fazla boş vakitleri olacağını savunuyor. Susskind, geleceğin toplumunun, ortaya çıkan boş vakitlerinde yeni işlere ya da yeni hobilere yöneleceklerini düşünüyor. Kitapta geleceğe dair oldukça ironik öngörüler var: bireysel toplumlarda robotlar günlük işleri yaparken kişiler boş vakitlerinde kendileriyle zaman geçirmeyi öğrenecekler. Şu anda yükselmekte olan meditasyon ve bütünsel sağlık gibi konuları bu trendin başlangıç noktası olarak görebilir miyiz?

Robotlar her gün hayatımıza daha çok giriyor. Kimilerinin varlığını fark etmiyoruz. Şu anda bu yazıyı okumanızı sağlayan arayüzün arkasında çalışan bir robot var. Biz görmesek de onun bir algılama yetisi var ve programlanarak hareket edebiliyor. Müşteri hizmetlerini aradığınızda çoğu zaman bir robotla konuşuyorsunuz. Sizin kelimelerinizi algılayarak standart cevaplar verebiliyor. Fakat humanoids yani insan görünümlü robotların yükselmesi, yeni bir kırılım yaratacağa benziyor. Şu anda hâlâ “yeni ve enteresan” olan humanoidler gelecekte sokakta, iş yerinde ve evde aramızda olacak. Öte yandan, Neuralink gibi buluşlarda, insanlar biyolojik vücutlarına mekanik aygıtlar entegre ederek siborg ("cyborg") olacak. Bugün doğan bir bebeğin hayatının bir noktasında siborg olacağını öngörmek için fütürist olmak gerekmiyor.

Hâl böyleyken, humanoidler, siborglar ve insanların beraber yaşadığı bir evren gelecek 30 senede gerçekliğimiz olacak. Bu dünyada tüm bu varlıklar eşit mi olacak, yetki farklılıkları olacak mı? Bu soruların cevabı kültürleri arası farklılıklara göre mi verilmeli? Eğer böyleyse bu kadar sistemlerin küresel entegrasyonla çalıştığı bir gerçeklik sona mı erecek? Cevapları tam net olmasa bile doğru soruları sormak bizi geleceğe yakınlaştırabilir. Bu sorularla yaşamaya başlamanın şimdi tam zamanı.

Hikâyeyi paylaşmak için:

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

İLGİLİ BAŞLIKLAR

robot

Isaac Asimov

Rusya

Russia24

NEREDE YAYIMLANDI?

Kırılım ÇağıKırılım Çağı

BÜLTEN SAYISI

ÜYELERE ÖZEL

Robot-insan ilişkisi nasıl olmalı?

Newton'dan Asimov'a, Rusya'dan Japonya'ya robot-insan ilişkileri

01 Ara 2022

KırılımÇağı

YAZARLAR

Hale Ceren Zeytinoglu

Başlangıç Noktası Lideri

Kırılım Çağı

Teknolojinin sosyal ve çevresel sorunları nasıl çözebileceğine dair tartışmalara aşinalığın olsun. Her ayın 2’inci ve 4’üncü Perşembe günü, yeni bir disiplin olan teknoloji sosyolojisine dair her konuyu burada yakalayabilirsin.

İLGİLİ OKUMALAR

;