Seçimli otoriteryanizmden çıkış: Dünya Türkiye’yi izliyor

Millet İttifakı seçimi kazanırsa seçimli otoriteryanizmden çıkışın formülünü dünyaya hediye etmiş olacak.

Spektrum

Spektrum

Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!

Seçimli otoriteryanizm, dünyada yükselen bir trend. Benim de hocam olan ve “seçimli otoriter rejim” kavramını siyaset bilimi literatürüne kazandıran Prof. Dr. Andreas Schedler, temsilî demokrasinin kurumlarını keyfî şekilde kullanarak, demokratik normları sistematik şekilde aşındırarak ve seçimler dahil tüm demokratik süreçleri manipüle ederek otoriter pratiklerini hayata geçiren bu rejimlerin Soğuk Savaş’ın sona ermesinden itibaren dünyadaki en yaygın anti-demokratik rejim şekli haline geldiğini ifade ediyor.

AK Parti'nin otoriterleşme süreci

Zaman zaman, özellikle de önemli kırılma anlarında Türkiye’ye çok fazla odaklanıyoruz ve buradaki siyasi gelişmelerin küresel siyasi trendlerin içinde nereye denk düştüğü konusuna kafa yormuyoruz. Oysa Türkiye de bu seçimli otoriteryanizm trendinin dışında değil.

Schedler’in dersi için 2017’de “Türkiye’de Erdoğan ve AKP yönetiminde ortaya çıkmakta olan seçimli otoriteryanizm” başlıklı bir makale yazmıştım. Medyadaki tekelleşmeden Gezi protestolarının şiddetle bastırılmasına, devlet kurumlarında kadrolaşmadan siyasetin yargıya müdahalelerine özellikle 2011’den sonra rejimin gösterdiği otoriterleşme emarelerini anlatmıştım.

2017’den bugüne ise bu trend hızlandı. Aynı yıl kabul edilen anayasa değişikliği ile Türkiye’nin yönetim sistemi değişti. Muhalefetin “ucube tek adam rejimi” olarak tanımladığı Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde başbakanlık makamı kaldırıldı, TBMM’nin yetkileri azaltılırken yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı’nın yetkileri artırıldı ve yargı bağımsızlığına ket vuruldu. İktidar partisi ile devlet arasındaki sınırlar daha da muğlaklaştı. “Türkiye otoriterleşiyor mu acaba?” sorusunun yerini “Türkiye, seçimli otoriter bir rejimdir.” tespiti kesin olarak aldı.

Otoriter yönetimlerin baskısı altındaki milletler Türkiye'yi izliyor

Türkiye, Millî Mücadele döneminde ulusal seferberlik ile işgalcilerin “geldikleri gibi gönderilebileceğini” tüm mazlum milletlere ispatlamıştı. Saltanatı ve halifeliği tarihe karıştıran, laik, üniter bir ulus devlet kuran ve hakimiyeti “kayıtsız şartsız millete” devreden “Türk devrimi”, henüz Avrupa’da kadın haklarından bahsedilmiyorken kadın-erkek bir arada ve eşit bir yaşamın var olabileceğini kanıtlamıştı. Türkiye’nin çok partili hayata sorunsuz geçişi, çoğunluğu Müslüman milletlerin de demokratik bir sistem kurabileceğini göstermişti.

Konumu, tarihi, kültürü, demografik yapısı, liderleri ve büyüklüğü, Türkiye’nin tarihin akışı içinde yalnız trendleri takip eden değil, zaman zaman trendleri belirleyen bir ülke olmasını sağladı. Bu, yalnız övünülecek bir tarih anlatısı değil, bugün ya da başka bir zaman, en karanlık anda en imkânsız gözükeni yapmak, yapmaya kalkışmak için cesaret bulunacak bir gerçekliktir.

İşte Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu da 6 Mayıs Cumartesi günü İstanbul Maltepe’de gençlere yönelik “Sizler otoriter bir yönetimi demokratik yollarla değiştireceksiniz. Sadece bizim siyasi tarihimize değil dünya siyasi tarihine de önemli bir armağan bırakacaksınız. Bu onur size yeter.” sözlerini söylerken bunu kast ediyordu. 

Daha önce ABD’de Donald Trump, Brezilya’da Jair Bolsonaro, İsrail’de Binyamin Netanyahu gibi otoriter/popülist pratiklerle ülkelerini yöneten liderler demokratik seçimler sonucunda -gitmemek için manipülasyon dahil çok yol deneseler de- demokrat liderlere karşı seçim kaybedip görevi bırakmak zorunda kalmıştı. Ancak ne ABD’de ne Brezilya’da ne de İsrail’de bu otoriter rejim heveslisi liderler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aksine otoriter rejimlerini kurumsallaştıracak sistem değişiklikleri yapamamıştı.

Viktor Orban’ın seçimli otoriter rejimi görece kurumsallaştırdığı Macaristan’da ise birleşik demokrat muhalefet, Orban’a karşı seçim kazanmayı başaramamıştı.

14 Mayıs’ta otoriterliği kurumsallaştıran, yargı bağımsızlığını yok eden, medyayı ve muhalifleri susturan, seçim güvenliği konusunda bile endişe yaratan bir iktidarın demokratik yollarla görevden uzaklaştırılması mümkün gözüküyor.

Türk milleti daha önce yaptığını bir kere daha yapıp küresel siyaset trendine yön verebilir. Seçimli otoriter rejimden çıkışın formülü Türkiye'de yazılabilir ve bu rejimlerin demokratik alternatiflerine kaybettiği küresel bir süreci tetikleyebilir. Türkiye, dünya demokrasi tarihine adını -bir kere daha- kocaman harflerle, “seçimli otoriteryanizmin yükseliş trendine son veren ülke” olarak yazdırabilir ve Millî Mücadele dönemindeki gibi mazlum milletlere yol gösterebilir.

Polonya’dan Rusya’ya, Macaristan’dan İran’a, Belarus’tan Mısır’a, Sırbistan’dan Özbekistan’a dünyanın dört bir yanında otoriter yönetimlerin baskısı ve keyfî yönetimi altında kıvranan milletler, Türkiye’yi izliyor. Türkiye’den saçılacak demokrasi ve özgürlük ışığının kendi yollarını aydınlatmasını bekliyor. 

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Spektrum

Spektrum

Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!

İLGİLİ BAŞLIKLAR

siyaset bilimi

yanizm

ulus

Andreas Schedler

Soğuk Savaş

Türkiye

Cumhurbaşkanı

NEREDE YAYIMLANDI?

SpektrumSpektrum

HİKAYE

Kaldırım taşı, cami çıkışı

Kocatepe Cami cemaatiyle seçim sohbeti, seçimin küresel siyasetteki yeri, Maltepe mitingi izlenimleri, provokasyon destekçileri

10 May 2023

YAZARLAR

Bartu Özden

Politics editor @ Aposto

Spektrum

Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!

İLGİLİ OKUMALAR

;