Şirketlerin Yeryüzüne Verdikleri Zararın Bir Bedeli Olsa


Geleceğin mobilite anlayışı Geleceğe yönelik vizyonla daha sürdürülebilir elektrikli otomobil konseptleri. BMW Group bünyesindeki uzmanlar, gelecekte yola sürebilecekleri “daha sürdürülebilir bir elektrikli otomobil” için her gün yeni konseptler üzerinde çalışıyor. Bunu başarmak için, geleceğe yönelik bir vizyona sahip olmak şart. Uzmanların en çevreci otomobil konusunda vizyonlarını aşağıda bulabilirsiniz. • Magdalena Lippenberger , BMW Group’ta üretimde sürdürülebilirlik alanında çalışıyor. “BMW iFACTORY” konseptinin gelecekteki üretim vizyonunu en iyi şekilde temsil edebileceğine inanıyor: “Burada sade, çevreci ve dijital olmak üzere üç odak noktamız var.” Bu; yenilenebilir, yeşil enerji kullanırken verimliliği yüksek, standartlaştırılmış ve aynı zamanda esnek bir süreç izlemek ve dijitalleşmenin sunduğu fırsatlardan en iyi şekilde yararlanmak anlamına geliyor. • Tüm otomobillerin çevreci ve dönüştürülebilir olduğu bir gelecek hayal edin: Frank Hansen ’in geleceğe yönelik mobilite vizyonuna hoş geldiniz. Hansen, BMW Group’ta sürdürülebilirlik ve mobilite için kurumsal strateji alanında çalışıyor. BMW iX’ten, şehir içinde bisiklet benzeri özellikler sunan ve daha uzun sürüşler için enduro benzeri bir motosiklete dönüşen elektrikli BMW Vision AMBY ’ye kadar BMW Group ürün yelpazesinin potansiyelini ve bunların daha sürdürülebilir kentsel mobiliteye nasıl katkıda bulunabileceğini öngörüyor. Hansen’in vizyonuna göre, yarının en çevreci otomobili bugünün BMW Group otomobillerinin bazı temel özelliklerini devralacak: “Çok az karbon ayak izine sahip ve tamamen elektrikli sürüş sunan, amaca yönelik üretilmiş bir şehir otomobili.” • BMW Group’ta döngüsel ekonomi ve sürdürülebilirlik alanında kıdemli proje yöneticisi Maik Schwalm , vizyonunu yalnızca en çevreci otomobile değil, aynı zamanda daha fazla bitki ve yeşil alan sayesinde daha yaşanabilir bir geleceğin şehirlerine odaklanarak özetliyor: “Varış noktanıza daha kısa sürede ulaşabileceğiniz ve yaşam kalitenizden bugünden daha fazla keyif alacağınız bir şehir.” • BMW Group’un Almanya’daki Unterschleißheim geri dönüşüm ve parçalara ayırma merkezinin başkanı Alexander Schuell , dünyamızın yaşanabilirliğini korumak için enerji tüketimini azaltmayı en çevreci otomobil vizyonunun son derece önemli bir parçası olarak görüyor: “Otomobil üretiminde mümkün olduğunca az enerji tüketmek ve mümkün olduğunca çok döngüsel malzeme kullanmak.” • Daha radikal bir sürdürülebilir yaklaşım benimseyen BMW Group Tasarım bölümü sürdürülebilirlik başkanı Daniela Bohlinger , BMW i Vision Circular ’ı yeniden düşünmenin ve onu bir sonraki seviyeye taşımanın zamanının geldiğine inanıyor. Bohlinger’in vizyonuna göre, en çevreci otomobil, lüks ve markanın döngüsel ekonomiyle buluştuğu noktada tasarlanacak. Çevre üzerinde sıfır etki ile daha doğal malzemelerin kullanıldığı, amaca yönelik tasarıma sahip bir otomobil. “i Vision Circular’ı tekrar tasarlayacak olsaydım, muhtemelen sadelik, basitlik ve doğal kaynaklarla daha ilgili olma konusunda daha da radikal olurdum.” Geleceğin neler getirebileceğine dair cevaplar bulmaya çalışmak, insan doğasında geçmişten bu yana var olan bir özellik. Bugün dünyamızın karşı karşıya olduğu zorluklara bakıldığında, daha sürdürülebilir bir gelecek için yeni fikirler geliştirme ihtiyacının önemi ortaya çıkıyor. BMW Group ve çalışanlarının en çevre dostu elektrikli otomobili üretme hedefiyle, bugün bildiğimiz şeylerin farklı olabileceği bir dünya hayal etmeleri çok önemli.
Daha fazlasını öğren →

Dünyahali
Dünyahali bültenine hoşgeldiniz! Burada sadece iklim krizinden değil; havadan sudan da konuşuyoruz. Yuvamız dünyamızdan bahsediyoruz. O zaman, haydi başlıyoruz!
İklim krizi neden bu boyuta geldi biliyor musunuz? Çünkü şirketlerin yeryüzüne verdikleri çoğu çevresel zararın bir bedeli yok. Saldıkları sera gazlarının ise hiçbir bedeli yok. Dolayısıyla da çevreye zarar vermek çoğu zaman şirketlere bedavaya geliyor. O zaman neden çevreyi korumak için çaba göstersinler ki? Bizler de yaptığımız tüketici seçimleri ile çevreyi ve iklimi koruyan şirketleri desteklemeyince konu sadece şirket sahiplerinin ve bazen de paydaşlarının iyi niyetine kalıyor. İyi niyetle de ortaya çıkan durumu hepiniz görüyorsunuz.
Peki, ya şirketlerin yeryüzüne verdikleri zararın bir bedeli olsa ve şirketler bu bedeli ödemek zorunda kalsalar, o zaman kazançları ne kadar azalırdı? Bu hesabın detayına girmeden önce şunu söylemek gerekiyor. Devletler bizim ödediğimiz vergilerden her sene 7 trilyon doları, dikkat milyon veya milyar değil, trilyon doları, daha fazla kömür, petrol ve doğalgaz tüketilsin diye sübvansiyon olarak veriyorlar. Zaten bu sübvansiyonlar olmasa yeryüzü kısa zamanda temizlenirdi çünkü fosil yakıt şirketleri bu sübvansiyonlar sayesinde ayakta duruyorlar. Ama bunu bir kenara bırakıp asıl sorumuza dönelim: Şirketler verdikleri zararın bedelini ödüyor olsalar ayakta kalabilirler miydi?
İklim krizinin yeryüzüne ve insanlığa verdiği zararı nasıl fiyatlandırabiliriz?
Bu çok zor bir soru. Mesela evdeki televizyonunun selde çalışmaz hale gelse ve ev sigortalıysa, sigorta şirketinden alacağınız para ile yeni bir televizyon almak mümkün olur. Bu şekilde bir fiyat belirlemek oldukça kolay ama ya evi sel basmasından dolayı kaybettiğiniz çocukluk fotoğraflarınız, ya da büyüklerinizden kalan hatıralar? Onların bedeli ne kadar? Hatta can kayıpları kaç para? Dolayısıyla zararın maddi bedelini belirlemek çok zor bir konu. Ama ekonomistler burada orta bir yol bularak bugün için salınan karbondioksitin tonu başına yaklaşık 190 dolarlık bir bedel öngörüyorlar. Bu noktada da verdikleri zararın olmasa bile, salmaya devam ettikleri sera gazlarının bedelini şirketlerden tahsil edecek olsak, bu durum şirketlerin varlıkları üzerinde nasıl bir baskı yaratır sorusuna cevap aranıyor.
Elbette bu cevap şirketten şirkete olduğu kadar sektörden sektöre de değişiyor. Bazı sektörlerin yarattıkları zarar oldukça az olduğundan bunlar saldıkları sera gazı için 190 dolarlık bir bedel ödeseler bile bu bedel onların karlılıklarında önemli bir fark yaratmıyor. Ama enerji üretimi ve dağıtımı, gıda, içecek ve tütün üretimi, genel olarak malzeme üretimi ve taşımacılık sektörleri bir karbon fiyatı oluşması karşısında bugünkü kazançlarının neredeyse tamamını, hatta tamamından fazlasını da kaybedecekler. Tüm sektörler genelinde bakıldığında, yeryüzüne verdikleri zarar onlardan alınacak olsa şirketlerin kazançları ortalamada yüzde 44 azalıyor.
Peki, bu durumda şirketler ne yaparlar sizce?
Üstlerine konulan bu ek bedeli hızla tüketicilere yansıtırlar. Neden? Çünkü şirketler karlılıklarını korumak isterler. Şirketlerin karlılıkları da az sayıda kişinin daha da zengin olmasına yardımcı olur. Oysa yapılması gereken çoğu noktada şirketlerin karlılıklarının düşmesini kabullenerek çevreye verdikleri zararın azaltılmasıdır, ancak ne yazık ki içinde yaşadığımız neo-liberal sistem bu tür bir değişikliğin yapılmasını düşünmemize bile izin vermiyor.
Bir de şunu unutmayalım, eğer değişim istiyorsak nereye odaklanmamız gerektiğini bu çalışma bize güzelce özetliyor. Zaten karlılıkları doğayı kirletmeye bağlı olmayan şirketleri dönüştürmek hiç de zor değil, ama bunların dönüşmesinden sağlayacağımız çevresel kazanç da oldukça küçük. Oysa çevreye oldukça büyük zarar veren enerji şirketlerinin dönüşümü oldukça zor, ama buna karşılık da elde edeceğimiz çevresel kazanç da o denli büyük olacak. O nedenle hedefimiz çok sera gazı salan ya da salınmasına neden olan şirketler olmalı, işleri zaten fazla sera gazı salmayan sektörler değil.
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş

Dünyahali
Dünyahali bültenine hoşgeldiniz! Burada sadece iklim krizinden değil; havadan sudan da konuşuyoruz. Yuvamız dünyamızdan bahsediyoruz. O zaman, haydi başlıyoruz!
İLGİLİ BAŞLIKLAR
kömür
petrol
doğalgaz
karbondioksit
sera gazı
NEREDE YAYIMLANDI?
Karbon Denkleştirmeleri, Kayıp Ağaçlar Adası, Joan’ın Gökyüzü Bahçesi, Alplerin Erimesi
01 Eyl 2023

YAZARLAR

Dünyahali
Dünyahali bültenine hoşgeldiniz! Burada sadece iklim krizinden değil; havadan sudan da konuşuyoruz. Yuvamız dünyamızdan bahsediyoruz. O zaman, haydi başlıyoruz!
İLGİLİ OKUMALAR