‘Siyasi darbe’ ve ‘manipülasyon’ iddiaları

Spektrum
Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!
İktidara geldiği 2002’den bu yana bir şirketler ve cemaatler koalisyonuna dönüşen AK Parti'nin, ilk defa meclis çoğunluğunu kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra organize suç örgütleriyle doğrudan ya da dolaylı yoldan ilişkileri kamuoyunda görünür hale geldi. Sedat Peker'in Cumhur İttifakı için düzenlediği mitingler veya MHP lideri Devlet Bahçeli’nin isteğiyle cezaevinden çıkarılan organize suç örgütü liderleri Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz gibi isimler bu yeni koalisyon yapılanmasının en bariz örnekleriydi.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun paramiliter SADAT yapılanmasına yönelik kamuoyu bilgilendirmeleri ve SADAT'ın iktidarla yakın ilişkilerine yönelik kurumun önünde yaptığı açıklamalar, 2022 yılından bu yana seçim güvenliğini veya olası bir paramiliter müdahaleyi kamuoyunun gündemine getirmişti.
7 Haziran–1 Kasım döneminde Türkiye’de yaşanan terör saldırıları, cemaatler ve mafya yapılanmaları ile oluşturulan gayrimeşru ittifaklar, yandaş şirketler ve iktidar içindeki çeşitli kademelere dağıtılan kamu kaynakları, yolsuzluklar, insan hakları ve anayasa ihlalleri başta AK Parti olmak üzere Cumhur İttifakı için iktidarı barışçıl yöntemlerle devretme eşiğini çoktan geride bıraktı. Bunca suç ve yolsuzluğun üzerine 2018’den beri iktidarın istikrarlı bir şekilde eriyen seçmen tabanı ve Erdoğan’ın azalan popülaritesi seçime 2 hafta kala çok bariz şekilde görülüyor. Seçimi kazanmak için tüm umudunu ikinci tura bırakan Erdoğan, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun hızla artan popülaritesi ve ilk turda %50’yi geçme ihtimaliyle birlikte hukuki ve meşru yollarla seçimi kazanma umudunu tamamen yitirdi.
Muhalefetin birleştirici, umut verici, güven aşılayıcı ve sorunlara somut çözümler vadeden seçim stratejisinin karşısına hem kendi seçmenine hem muhalif seçmene korku ve umutsuzluk aşılayan bir kampanyayla karşı koymaya çalışan Cumhur İttifakı, %40-45 bandına sıkışan oy oranıyla bu stratejisinin çöktüğünü fark etti. Bu andan itibaren iktidarın her iki turda da seçimi kazanma umudu tamamen kayboldu ve yeni bir stratejiye geçildi.
Bir yandan muhalefete destek veren tüm toplumsal kesimler etnik kökenleri, dinleri, mezhepleri ve cinsel tercihleri nedeniyle hedef gösterilip şeytanlaştırılırken diğer yandan muhalefet millî bağımsızlığa bir tehdit olarak gösterilmeye başlandı. Bu kampanya etrafında yapılan 3 çarpıcı konuşma şunlar oldu:
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Kandil'in desteğiyle bu ülkede cumhurbaşkanı olacak. Benim milletim Kandil'den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi teslim etmez."
MHP lideri Devlet Bahçeli: "Biz bir yere gitmiyoruz, gitmeyi aklımızdan geçirmiyoruz, hala geleceğiniz varsa göreceğiniz de var."
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: "15 Temmuz, fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs 2023, Türkiye'yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların her birini bir araya getirerek oluşturabilecek siyasi darbe girişimidir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP lideri Bahçeli ve İçişleri Bakanı Soylu artarda açıklamalar yaparak “iktidardan gitmeyeceklerini” ve “seçim sonuçlarını tanımayacaklarını” beyan etti. Bu söylemler iki ayaklı bir stratejiye hizmet ediyor: birincisi muhalif seçmenin gözünü korkutarak sandığa gitmesini engellemek, ikincisi asker-polis-jandarma gibi kolluk kuvvetleri ve kamu görevlilerine gözdağı vermek. Büyük ihtimalle ilk turda, kesin olarak ikinci turda seçimi kaybedeceğinin bilincinde olan Erdoğan “iktidarı bırakmayacakları” mesajıyla bir yandan dağılan koalisyonunu bir arada tutmaya çalışırken diğer yandan toplumda bir korku atmosferi yaratmak istiyor. Seçim sonuçlarını tanımama söylemini de millî bağımsızlık ve terör argümanları üzerinden meşrulaştırmaya çalışıyor.
Seçim kampanyasının temel unsuru hâline gelen savunma sanayi projeleri, millî bağımsızlığın yegane anahtarı olarak gösterilerek muhalefetin bu projeleri engelleyeceği iddiasıyla olası bir autogolpe girişimine zemin hazırlanabilir.
- Bilgi notu: Anayasa hukuku profesörü Şule Özsoy Boyunsuz, autogolpe terimini şu şekilde açıklıyor:
“Böyle bir yetkisi olmadan, o yönde bir karar almaya yeltenirlerse; bu darbe anlamına gelir. Türkiye’de anayasal olmayan bir yetkiyi kullanarak hukuken yok niteliğinde bir kararla, kamu gücüne güvenerek –yani askerine, polisine güvenerek– ben burada oturuyorum demektir bunun siyaset bilimi literatüründeki adı autogolpe’tür. Yürütmenin darbe yaparak koltuğundan kalkmaması anlamına gelir. Böyle bir şeyi yapar demiyorum; ama bu siyaset bilimi literatüründe olan bir durumdur. Yapılırsa da anlamı darbedir. Her türlü darbeye de direnmek gerekir.”
Dün gece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güncellenen Twitter profili de bu stratejiyle uyumlu bir gelişmeydi. Gülümseyen bir Erdoğan fotoğrafının yerine sinirli ve askerî bir kombinle yeni bir Erdoğan tasviri topluma benimsetilmeye çalışılıyor.
İktidarı barışçıl biçimde bırakma eşiğini çoktan aştığını düşünen Cumhur İttifakı'nın, Türkiye’de demokrasinin ayakta kalan son emaresi olan seçimleri de tanımayarak tam anlamıyla militarist-otoriter bir rejime geçmenin taşlarını döşediği tartışılabilir.
Kılıçdaroğlu’ndan İletişim Başkanlığı’na gözdağı
Kemal Kılıçdaroğlu, dün gece Twitter hesabından yaptığı paylaşımla İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve ekibini seçimleri manipüle etmeye çalışmakla suçladı.
Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği Cambridge Analytica, sosyal medya kullanıcılarının verilerini hukuksuz bir şekilde kullanarak seçimleri manipüle etmesiyle biliniyor. Cambridge Analytica’nın, 2016 ABD seçimlerinde Donald Trump’ın seçimi kazanmasında ve Brexit referandumunda sonuçları etkilediği iddia edilmişti.
ABD Federal Ticaret Komisyonu da Cambridge Analytica şirketinin 87 milyon Facebook kullanıcısının kişisel verilerini uygunsuz bir şekilde edindiğine ilişkin iddialarını araştırmasının ardından Facebook’a 5 milyar dolar ceza vermişti.
Peki, Cambridge Analytica veya troll orduları aracılığıyla seçim sonuçlarını etkilemek mümkün mü?
Konunun uzmanları, sosyal medya manipülasyonları yoluyla seçim sonuçlarını direkt olarak etkilemenin mümkün olmadığını; ancak seçmenin sandığa gidip gitmeme kararının değiştirilebileceğini söylüyorlar.
Özellikle Facebook ve Twitter’daki troll hesaplar aracılığıyla siyasi gündemin veya liderlerin açıklamalarının manipüle edildiği uzun süredir tartışılıyor. Bu konuda geçmişte iki önemli ifşa yapılmıştı. Bunlardan ilki 2013’te Gezi Olayları sırasında iktidar tarafından yönetilen bir troll grubunun sosyal medyada manipülasyon yaptığının ortaya çıkmasıydı. “AK troller” olarak adlandırılan bu grubun Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından yönlendirildiği iddia edilmişti. Redhack grubu tarafından ABD'de faaliyet gösteren Turkish Heritage Vakfı'nın eski başkanı Halil Danışmaz'ın Albayrak'a "profesyonel grafik tasarımcılar, yazılımcılar ve psikolojik savaş eğitimi almış eski ordu mensuplarından oluşan bir ekip kurmasını önerdiği" ortaya çıkmıştı.
İkinci önemli ifşa ise CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel tarafından yapıldı. Özel, 12 Ocak 2023’te TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, İçişleri Bakanlığında müşavir olarak görev yapan Emin Şen tarafından yönetilen bir trol ordusunun Süleyman Soylu lehine manipülasyon yaptığı açıklanmıştı. Trol ordusunun ardı ise Twitter’da da aktif olarak manipülatif paylaşımlarda bulunan "Ebabil Hareketi".
Rusya’dan destek mi?
Trump’ın seçim kampanyasında Rusya destekli hacker gruplarının seçmeni manipüle ederek seçim sonuçlarına müdahale ettiği sıkça tartışılan bir konuydu. ABD istihbaratı tarafından konuya ilişkin hazırlanan raporda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Rusya merkezli hackerlar tarafından seçim kampanyasını eski Başkan Donald Trump lehine manipüle etme çalışmalarından haberdar olduğu ve muhtemelen bu çalışmaları yönettiği iddia edilmişti. Türkiye’deki seçimlere bu şekilde müdahale edildiğine ilişkin henüz net bir bilgi yok; ancak Erdoğan ve Putin arasındaki yakın ilişki ve Akkuyu töreninde Putin’in Erdoğan’ı açıkça desteklemesi Rusya merkezli hacker gruplarının seçimleri manipüle etmesine ilişkin iddaları canlandırıyor. Ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun “yabancı istihbarat servisleri” vurgusu da seçimlere Rusya müdahalesi ihtimalini güçlendiriyor.
Seçim sonuçları değiştirilebilir mi?
%45 oy oranına sıkışan Cumhur İttifakı, iktidarda kalabilmek için umudunu seçim sonuçlarını tanımama söylemine ve sosyal medya manipülasyonuna bağlamış durumda. Her iki strateji de kendi oy oranlarını artırmaya değil, muhalif seçmeni sandığa gitmekten vazgeçirerek Kılıçdaroğlu’nun oy oranını düşürmeyi hedefliyor. Çok partili hayata geçilen 1946’dan beri oy kullanmayı temel vatandaşlık görevi olarak benimsemiş ve dünyada en yüksek seçimlere katılım oranına sahip ülkelerden biri olan Türkiye’de sandığın ve toplumun gücüne inanan seçmen kullanacağı bir oyla her şeyi değiştirebileceği bilincine sahip.
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
Spektrum
Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!
İLGİLİ BAŞLIKLAR
şeytan
7 Haziran
Sedat Peker
Cumhur İttifakı
Devlet Bahçeli
Alaattin Çakıcı
Kürşat Yılmaz
Kemal Kılıçdaroğlu
Türkiye
AK Parti
Millet İttifakı
NEREDE YAYIMLANDI?
Makarna ve soğan: Yoksulluğun değiş(mey)en hakir temsilleri
03 May 2023

YAZARLAR

Abdullah Esin
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü mezunudur. Dış politika, diplomasi ve politik ekonomi alanlarında araştırmalar yapmaktadır.

Spektrum
Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!
İLGİLİ OKUMALAR