Toplumsal fay hatları ve tekno-milliyetçilik

Spektrum
Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!
Toplumsal Etki Araştırmaları Merkezi (TEAM), 23-26 Nisan tarihlerinde yüz yüze görüşme yöntemiyle yaptığı anketin sonuçlarını paylaştı. Mart ve Nisan ayında yapılan diğer anketlerin sonuçlarıyla karşılaştırmalı olarak verilen anket sonuçları şu şekilde:
Mevcut tablo seçimlerin ikinci tura kalacağını gösteriyor; ancak burada dikkat çekilmesi gereken iki husus var: Birincisi Muharrem İnce’nin oylarında keskin bir düşüş yaşanırken Kılıçdaroğlu’nun istikrarlı bir şekilde oylarını artırması, ikincisi ise Erdoğan’ın istikrarlı yükselişine rağmen %45 eşiğine ulaşamaması.
İnce, Kılıçdaroğlu’nun adaylık kampanyasının henüz tam anlamıyla başlamadığı ve milletvekili listelerine odaklanılan süreçte kararsız muhalif seçmene hitap ederek oy oranını %16’ya kadar çıkarabilmiş. Bu süreçte birçok kamuoyu araştırmacısı ve siyaset bilimci İnce’ye giden oyların seçim yaklaştıkça asıl adresine geri döneceğini ve İnce’nin oylarında keskin bir düşüş olacağını dile getirmişti. Mevcut tablo bu yorumların haklılığını kanıtlıyor. Hem DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti’nin CHP listelerinden aldığı milletvekili kontenjanının kamuoyunda kayda değer bir sorun yaratmaması hem de Kılıçdaroğlu’nun miting ve kampanya performansının istikrarlı bir şekilde yükselmesi İnce’ye yönelen kararsız muhalif seçmenin Kılıçdaroğlu’na dönmesini sağladı. Millet İttifakı’nın seçim stratejisi de bu seçmen grubunu Kılıçdaroğlu’na yönlendirmek üzerine kurgulandı.
3 ayaklı bir kampanya stratejisi
Muhalefete yönelik temelde iki eleştiri ön plana çıkıyor. Birincisi, Millet İttifakı ve Kılıçdaroğlu’nun ülkeyi krizden çıkaracak ve yönetebilecek kabiliyette olmadığı görüşü. İkincisi ise HDP/Yeşil Sol Parti’nin Kılıçdaroğlu’nun adaylığına desteği. Bu eleştirileri bertaraf etmek ve kararsız seçmen grubunu kazanmak için 3 ayaklı bir kampanya süreci yürütülüyor.
Ekrem İmamoğlu mitinglerdeki performansıyla Millet İttifakı’nın ihtiyaç duyduğu enerji, dinamizm ve heyecanı yaratıyor. Halkla güçlü iletişimi ve samimi üslubuyla İmamoğlu, Millet İttifakı’nın topluma temas etme konusundaki eksiğini kapatarak “Seçimi Kazanacağız” duygusunu muhalif seçmende güçlendiriyor. İmamoğlu'nun 'kazanan siyasetçi' kimliği de muhalefetin ikna gücünü artırıyor. Yıllarca Erdoğan'ın muhalefete karşı psikolojik üstünlük kurmada en büyük kozlarından biri olan kazanan siyasetçi imajı bu seçimde İmamoğlu tarafından güçlü bir şekilde kullanılıyor. 2019'da İstanbul'da kazanılan zaferin bu seçimin ayak sesleri olduğu söylemini istikrarlı bir şekilde dile getiren İmamoğlu, muhalif seçmenin kazanma arzusunu ve kendi güvenini bu sayede sürekli olarak artırıyor.
Mansur Yavaş, milliyetçi kimliği ve toplumda güven uyandıran siyaset anlayışıyla iktidarın “terör” argümanlarını boşa çıkarıyor. Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu ile katıldığı mitinglerde Yavaş, seçimleri kazanmaları durumunda terörle mücadelenin kesintisiz bir şekilde sürdürüleceğini ve savunma sanayi projelerinin devam edeceğini ısrarla dile getirerek kararsız seçmeni ikna etmeye çalışıyor. Ek olarak, HÜDA-PAR’ın Cumhur İttifakı içinde yarattığı rahatsızlığın bilinciyle burayı iktidarın yumuşak karnı olarak görüyor ve bunun üzerine argüman geliştiriyor. AK Parti’den Bülent Turan ve MHP’den Celal Adan’ın "HÜDA PAR İttifakımıza dahil değildir” açıklamaları da HÜDA PAR’ın ittifak içinde yarattığı rahatsızlığın kamuoyuna ilanı oldu. TCG Anadolu’nun teslim törenine Erdoğan ve Bahçeli’nin yanında ittifak ortağı olarak katılan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, hem iktidar seçmeni hem de ortakları arasında artan rahatsızlık nedeniyle Akkuyu Nükleer Santrali’nin yakıt töreninde yer almadı. Mansur Yavaş da ittifakın yumuşak karnını hedef alarak Giresun mitinginde "PKK'nın görüşleri belli; Türk bayrağıyla sorunlu, özerklik, federasyon istiyor. HÜDA-Par'da aynı. Beni şikayet etmişler; şeref madalyamdır. HÜDA-PAR'ın başkanına sesleniyorum, senden utanıyorlar da ittifak yapıyoruz diyemiyorlar. Beni mahkemeye vereceğine onlara laf söylesene" sözleriyle HÜDA PAR'a seslendi.
Kaynak: T.C. İletişim Başkanlığı
Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu da Zekeriya Yapıcıoğlu'na yönelik "Liderler toplanıyor, HÜDA PAR'ın genel başkanı orada yok. Niye yok? Utanıyor musunuz siz HÜDA PAR'ın genel başkanını kendi yanınıza almaktan? Utanıyorsanız niye listeye koyuyorsunuz? Alıyorsanız 'Evet ben ortağım ve tokalaşıyorum' dersiniz” ifadelerini kullandı.
Özetlemek gerekirse, Cumhur İttifakı ve Muharrem İnce’nin Millet İttifakı’na karşı en büyük kozu olarak görülen “terörle ittifak yapma” argümanları Yavaş tarafından boşa çıkarılıyor ve kendisi terörle mücadelenin devamının garantörü olarak görülüyor.
Somut problemlere değiniliyor
Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise bir yandan “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganıyla toplumsal kutuplaşmayı aşarak yeni ve barışçıl bir toplumsal mutabakat yaratmaya çalışırken diğer yandan somut vaatlerini topluma anlatmaya çalışıyor. Başta Süleyman Soylu olmak üzere iktidarın tüm aktörleri seçim kampanyalarını ekonomik krizin, adaletsizliklerin, depremdeki ihmallerin ve 21 yıllık enkazın üstünü örtmek için kimlik siyaseti ve toplumsal çatışmayı derinleştirmek üzerine kurgulamışken Kılıçdaroğlu somut problemlere değinen kampanyası ve birleştirici söylemleriyle bu stratejiyi boşa çıkarmaya çalışıyor.
Gelir adaletsizliği, hukuksuzluklar, açlık ve yoksulluk sınırı, özellikle çocukların beslenme problemleri gibi toplumun her kesimini derinden etkileyen sorunlara Kılıçdaroğlu somut vaatler üreterek değiniyor. İktidarın “TOGG, İHA/SİHA” söylemlerinin karşısına Kılıçdaroğlu “soğanın fiyatı, yatağa aç giren çocuklar, atanamayan üniversite mezunları” gibi temel sorunları çıkarak AK Parti döneminde yoksullaştırılan, hakları yenen ve ötekileştirilen insanlara el uzatıyor. İktidarın toplumdan kopmuş, ülkenin sorunlarını görmezden gelen “savunma sanayi ve TOGG” siyaseti, Kılıçdaroğlu’nun “eşitlik, adalet, refah, hukuk” siyasetiyle yarışıyor. Kıılıçdaroğlu ile Erdoğan arasındaki makası açan da bu farklı söylem ve kampanya stratejileri oluyor.
İkinci turda ibre Kılıçdaroğlu'ndan yana
TEAM’ın araştırmasında dikkat çeken bir diğer husus İnce ve Oğan’ı destekleyen seçmenlerin ikinci turda kime oy vereceği. Ankete göre Muharrem İnce’yi destekleyin seçmenin %60,4’ü, Sinan Oğan’ı destekleyen seçmenin ise %42,9’u ikinci turda Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyecek. Seçimi ilk turda kazanma ihtimali de bulunan Kılıçdaroğlu’nun bu tabloya göre ikinci turda seçimi kazanmasına kesin gözüyle bakılıyor. Cumhur İttifakı da tüm seçim stratejisini bu gerçeklik üzerine kurgulamış durumda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, %40-45 arasına sıkışan oy oranını ilk turda yükseltemeyeceğini kabullenmiş durumda. Bu nedenle, bir yandan kendi seçmenini konsolide etmeye çalışırken diğer yandan da kararsız genç seçmene hitap ederek onları Kılıçdaroğlu’ndan uzak tutmaya çalışıyor. Seçimleri ikinci tura bırakmak, devletin tüm imkanlarını ve kadrosunu parti örgütü gibi kullanan Erdoğan tarafından kazanmanın tek yolu olarak görülüyor.
Toplumsal fay hatları ve tekno-milliyetçilik
21 yıldır iktidarda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu seçimlerde hem gündemi belirleme inisiyatifini hem de seçmene yeni vaatlerde bulunma gücünü kaybetmiş durumda. %60 enflasyon oranını, 30 bin lirayı aşan yoksulluk oranını, hayat pahalılığını, genç işsizliğini ve çöken hukuk sistemini perdelemek iktidarın seçim stratejisinin temelini oluşturuyor. Bunun için de TOGG, TCG Anadolu, İHA/SİHA ve doğalgaz üzerinden yeni bir “Güçlü Türkiye” söylemi yaratılmaya çalışılıyor. Her biri bir devlet projesi olan ve uzun yıllara yayılan bir emeğin ürünü olan bu projeler iktidar tarafından bir seçim malzemesi hâline getirilerek toplumun gerçek sorunları perdelenmeye çalışılıyor. İktidar kalsa da gitse de Deniz Kuvvetleri tarafından kullanılacak olan TCG Anadolu veya üretimi devam edecek olan TOGG, iktidarın seçim otobüsü hâline getirilerek ülkenin dört bir yanında gezdiriliyor. Türkiye Cumhuriyeti protokol listesinde yer alan Ana Muhalefet Partisi lideri, TCG Anadolu’nun teslim törenine davet edilmezken Cumhur İttifakı tam kadro olarak protokolde boy gösteriyor.
Öte yandan, yıllardır kendilerini “siyaset üstü” olarak tanımlayan BAYKAR şirketi veya Haluk ve Selçuk Bayraktar, uzun süredir iktidar tarafından dile getirilen “Muhalefet seçimi kazanırsa İHA/SİHA projelerini engelleyecek” söylemini sahiplenerek bunu alenen dile getiriyorlar. İstanbul Havalimanının yapılmasıyla birlikte kullanıma kapatılan, milyonlarca dolarlık pistleri parçalanarak basketbol sahaları veya cami inşa edilen Atatürk Havalimanının Kılıçdaroğlu tarafından havacılık ve uzay çalışmaları merkezi hâline getirileceği vaadi bu tartışmaya yeni bir boyut kazandırdı. Kılıçdaroğlu’nu eleştirerek Atatürk Havalimanının ABD merkezli şirketlere peşkeş çekileceğini iddia eden Haluk Bayraktar, bu tartışmayı devam ettirerek Kılıçdaroğlu’nu samimiyetsizlikle suçladı ve iktidarın söylemlerine destek verdi.
Her yıl Ağustos-Eylül ayında düzenlenen Teknofest’in bu yıl seçimlerden hemen önce Nisan ayının sonunda düzenlenmesi de iktidar tarafından bir seçim mitingine dönüştürülerek tekno-milliyetçiliğe yeni bir boyut kazandırıldı. Bugüne kadar alenen görmemiş olsak da Kılıçdaroğlu’nun dış güçler tarafından desteklendiğini iddia eden Erdoğan, Teknofest’te konuşma yapan Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev tarafından açık bir şekilde desteklendi. Buna, Akkuyu Nükleer Santrali’nin yakıt törenine online katılan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in destek konuşması da eklenince şunu sormadan geçmemek gerekiyor? AB ve ABD dış güç de Azerbaycan ve Rusya değil mi?
Özetlemek gerekirse, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı seçimleri kazanabilmek için devlet aygıtının tüm imkanlarını ve iktidarda olmanın ayrıcalıklarını sonuna kadar kullanıyor. Devlet projeleri iktidarın seçim kampanyasına dönüştürülüyor, iktidarda kalabilmek adına dış politika araçsallaştırılıyor, Akkuyu veya Karadeniz doğalgazı gibi henüz testleri tamamlanmamış ve kullanıma hazır olmayan projeler için seçim öncesi apar topar açılış törenleri düzenleniyor.
Cumhur İttifakı kampanyasının diğer ayağı da ekonomik kriz veya artan yolsuzluklar nedeniyle AK Parti ve Erdoğan ile gönül bağını kaybetmiş seçmenleri ittifak içinde tutmak. Bunun için iki farklı söylem kullanılıyor. Muhalefet ve Kılıçdaroğlu sistematik bir biçimde “beceriksiz” olarak gösterilirken Erdoğan için “Geçmişte yaptık, yine biz yaparız” söylemi ön plana çıkarılıyor. Milletvekili adayı gösterilen bakanlar da dahil olmak üzere tüm Cumhur İttifakı, seçim kampanyalarını Erdoğan üzerinden yürütüyorlar. Kendileri için değil tartışmasız liderleri Erdoğan için oy istiyorlar. Çünkü kendileri de çok iyi biliyor ki Cumhur İttifakı’nın Erdoğan dışında seçmene vadedebileceği bir şey yok.
“Yaparsa yine Erdoğan yapar" söylemine ek olarak toplumun tüm fay hatlarını temelinden kırmaya çalışan bir siyasi söylem kullanılıyor. İstanbul Milletvekili adayı Süleyman Soylu’nun şahsında cisimleşen LGBTİ+’ların şeytanlaştırılması stratejisi, Millet İttifakı’nın teröre destek verdiği yalanları veya MHP lideri Bahçeli’nin Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini hedef alan söylemleri seçimleri dost ile düşman, Müslüman ile kafir, vatanseverler ile teröristler arasında bir ikileme dönüştürmeye çalışıyor. Bunların karşısında Kılıçdaroğlu’nun itidalli tutumu ve birleştirici söylemleri iktidarın tüm siyasi kampanyasını boşa düşürüyor.
Son olarak, hâlâ kararsız olan genç seçmene hitap etme çabası savunma sanayi ve millî teknoloji üzerinden yürütülüyor. Neredeyse tüm hayatını AK Parti iktidarında geçirmiş olan genç seçmenin işe alımlarda liyakatsizlik, hayat pahalılığı, işsizlik ve geleceğe dair ümitsizlikler nedeniyle kendisinden ve Cumhur İttifakı’ndan çok uzak olduğunu bilen Erdoğan ve milletvekili adayı bakanlar, bu kitleye mevcut sorunları perdeleyip savunma sanayi üzerinden ulaşmaya çalışıyor.
Zaman da matematik de Kılıçdaroğlu'ndan yana
Seçimlere 2 hafta kala Kılıçdaroğlu somut vaatler ve birleştirici söylemiyle Erdoğan aleyhine farkı açarken Erdoğan ve Cumhur İttifakı son bir gayretle toplumdaki tüm fay hatlarını harekete geçirerek kendi seçmenini bir arada tutmaya çabalıyor. Muharrem İnce’nin muhalefeti hedef alan söylemleri ve somut vaatlerden uzak seçim kampanyası kararsız seçmeni büyük oranda Kılıçdaroğlu’na yönlendirerek seçimlerin ilk turda bitme ihtimalini güçlendiriyor. 2019 seçimlerinde olduğu gibi muhalefet, millî beka siyasetini ve iktidarın bunun etrafında geliştirdiği argümanları göz ardı ederek toplumun sorunlarına değiniyor ve bunlara somut çözümler öneriyor. İktidar kanadının 'soğan fiyatlarıyla' dalga geçip savunma sanayi/millî bağımsızlık vurgusu yapması Cumhur İttifakı'nın halktan kopmuş olduğu algısını kararsız seçmende güçlendirirken muhalefete yönelik 'sorunları ancak bunlar çözebilir' algısını da güçlendiriyor. Bir önceki yazımda da söylediğim gibi zaman da matematik de Kılıçdaroğlu’ndan yana.
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
Spektrum
Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!
İLGİLİ BAŞLIKLAR
Toplumsal Etki Araştırmaları Merkezi
Muharrem İnce
Demokrat Parti
Millet İttifakı
Yeşil Sol Parti
Ekrem İmamoğlu
NEREDE YAYIMLANDI?
Kılıçdaroğlu'nun üç ayaklı kampanya stratejisi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın toplumsal fay hatlarını kırmaya odaklı kampanyasını geride bırakıyor.
04 May 2023

YAZARLAR

Abdullah Esin
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü mezunudur. Dış politika, diplomasi ve politik ekonomi alanlarında araştırmalar yapmaktadır.

Spektrum
Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!
İLGİLİ OKUMALAR