Türkiye çelik sektöründe karbonsuzlaşma süreci

Güçlü ve aynı zamanda çok yönlü yapısıyla çelik, günlük hayatımızın her alanında kullandığımız geniş bir ürün yelpazesinin temel girdisini oluşturmaktadır. Çeliğin, farklı fiziksel, kimyasal ve çevresel özellikleri ile 3.500’den fazla çeşidi bulunmaktadır.
- Hammadde: Çeliğin kimyasal yapısı göz önüne alındığında, hammadde olarak demir ön plana çıkmaktadır. Demir; karbon, geri dönüştürülmüş çelik ve az miktarda diğer elementlerle birleştiğinde çelik hâline gelir.
- Üretim yöntemi: Çelik üretiminin yüksek fırın-bazik oksijen fırını (BF-BOF) ve elektrik ark ocağı (EAF) olmak üzere iki ana yöntemi vardır. BF-BOF için ağırlıklı olarak demir cevheri, kömür ve geri dönüştürülmüş çelik kullanılırken; EAF, çeliği çoğunlukla geri dönüştürülmüş çelik ve elektrik kullanarak üretir. Güncel bir başka çelik üretim teknolojisi olan açık ocaklı fırın (OHF) ise diğer yöntemlere göre daha çok çevresel ve ekonomik dezavantajlar yaratması nedeniyle tercih edilen bir üretim tekniği değildir. Verilere göre, toplam küresel çeliğin %70,7’si BF-BOF yolu kullanılarak üretilirken, yaklaşık %28,9’u EAF yoluyla üretilmektedir. OHF, küresel çelik üretiminin sadece %0,4’ünü oluşturmaktadır.
Çeliğin yapısal özellikleri, çeliğin kaç kez geri dönüştürüldüğüne bakılmaksızın değişmeden kalabilmektedir. Günümüzde kullanılan çeliğin yaklaşık %80-90 oranında geri dönüştürüldüğü bilinmektedir.
Bugün bir ton çelik üretimi, 1960’lara kıyasla enerjinin sadece %40’ını gerektiriyor olsa da çelik endüstrisi, karbon yoğun üretim süreçleri nedeniyle hâlâ ülkelerin iklim ve çevre gündemlerinin merkezinde yer alan ana sektörler arasında gösterilmektedir. Çelik sektörü, Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ile birlikte, yeşil geçiş kapsamında dönüşümüne aciliyet ve önem atfedilen öncelikli bir sektör olarak ortaya çıkmaktadır.
COVID-19 salgını sonrasında artan üretim, dünya ortalamasına göre fosil yakıta bağımlı teknolojilerin ağırlıklı olduğu ve küresel emisyonların %7-9’undan sorumlu olan çelik sektöründe, emisyonların yeniden artışı anlamına gelmektedir. Çelik üretiminin yaklaşık olarak %60’ından sorumlu olan Çin, üretiminin %77’sini fosil yakıt kaynaklı BOF yoluyla gerçekleştirdiğinden, çelik kaynaklı küresel emisyonların önemli bir kısmından tek başına sorumlu görülmektedir.
Türkiye'de çelik üretimi: Öne çıkan bulgular
Türkiye, 35,8 milyon ton çelik üretimi ile dünyada yedinci sırayı alarak önde gelen ülkeler arasında yer almaktadır. COVID-19 küresel salgınının olumsuz etkileri hissedilirken Türkiye, çelik üretimini bir önceki yıla göre %6 artırarak, 2020 yılı itibari ile 35,8 milyon tona ulaştırmayı başarmıştır. Böylece İran (%13) ve Çin’in (%7) hemen ardından, en büyük 10 çelik üreticisi arasında üçüncü en yüksek artış oranını kaydetmiştir.
- İhracat: Türkiye’nin çelik ihracatında Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin payı 2020 yılında %40’a ulaşmıştır. Bu pay, 2010-2016 döneminde ortalama %16 iken 2017-2020 döneminde %25’e yükselmiştir. AB tarafından bakıldığında ise Türkiye, AB’nin çelik ithalatının %12’sini karşılamaktadır ve ihracatının %20’sine pazar oluşturmaktadır.
- Türkiye'nin avantajı: Küresel çeliğin %70,7’si kömüre dayalı BOF (yüksek fırın-bazik oksijen fırını) ile üretilirken Türkiye’nin çelik üretim kapasitesi %75 oranında EAF (hurda çeliğe dayalı elektrikli ark ocakları) kaynaklıdır ve bu yapı Türkiye çelik sektörünün düşük karbona geçişinde bir avantaj olarak görülmektedir. Böylece Türkiye, Avrupa Birliği’nin diğer büyük çelik ihracatçılarına kıyasla, karbon verimli bir çelik üreticisidir. Türkiye’nin çelik üretiminin karbon yoğunluğu, üretim kapasitesinin %75 oranında EAF’ye dayanması sayesinde, AB’nin sektördeki diğer iki önemli ticaret ortağı olan Çin ve Ukrayna’nın emisyonlarının kabaca yarısı kadardır.
Tüm bu olumlu şartlara rağmen...
Çelik sektörü, Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasının (SKDM) hedef aldığı öncelikli sektörler arasında yer almaktadır. Türkiye’nin çelik sektöründeki en önemli ticaret partnerinin AB olduğu düşünüldüğünde; planlı bir karbonsuzlaşma patikası izlenmediği durumda Türkiye’nin avantajlı pozisyonunu kaybetmesi olası görülmektedir.
Toplam etkilere bakıldığında Türkiye, Rusya ve Çin’in ardından SKDM’den en çok etkilenmesi beklenen üçüncü ülke durumundayken, demir-çelik sektörü özelinde bakıldığında riskinin Çin’den daha yüksek olduğu görülmektedir. Karbon maliyetinin €50 olduğu ve üretim kaynaklı tüm emisyonların (Kapsam 1 ve 2) fiyatlandırıldığı varsayımı altında Türkiye’nin AB’ye demir-çelik ihracatının yıllık ek 200 milyon euro maliyetle karşılaşabileceği hesaplanırken bu maliyetin sektörün ihracat gelirinin %2,8’ine eriştiği görülmektedir. Söz konusu muhtemel karbon maliyetleri Türkiye’de çelik üreten ve AB’ye ihraç eden yatırımcıların üretimlerinin karbon içeriğini düşürmeye iterken, dönüşümün maliyeti de diğer bir kısıt olarak öne çıkmaktadır.
Raporun çıkarımları
Türkiye’nin çelik üretiminde ortalamada sahip olduğu avantaja rağmen tesis bazında dönüşmesi gereken üreticiler mevcuttur. Türkiye’de faaliyet gösteren demir-çelik fabrikalarında, entegre BOF teknolojisine sahip demir-çelik üretim tesislerinin kapasite kullanım oranlarının EAF teknolojili tesislerdekine göre daha yüksek olduğu görülmektedir.
Türkiye çelik sektörünün güçlü konumunu kaybetmemesi ve lider konuma geçmesi için kapsamlı bir dönüşüm planlanmalı ve bu plan tüm paydaşlar tarafından tutarlı bir şekilde uygulanmalıdır. Sektörün avantajını koruyacağı süreç, kapsamlı bir dönüşüm planı yapmak ve uygulamak üzere kullanmalıdır.
İlgili Başlıklar
çelik
demir
kömür
Çelik
çelik
Avrupa Yeşil Mutabakatı
COVID-19
Hikâyeyi beğendiniz mi?
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
Nerede Yayımlandı?

🏗️ Çelik sektöründe karbonsuzlaşma süreci
Yayın & Yazar

SEFiA İklim Gündemi
İklim değişikliği ile mücadele ve sürdürülebilirliğin finansmanı alanlarındaki gelişmeleri-araştırma sonuçlarını derleyen ve her ayın birinci ve üçüncü haftalarının pazartesi günleri yayımlanan dijital gazete.