Yabancı seçmenler ve kendi kaderimiz

A Haber kameralarına yansıyan görüntüleri izlemişsinizdir. Bir havalimanında kurulan sandıklarda oy veren vatandaşlarla röportaj yapmak isteyen muhabirin Türkçe bilmeyen bir seçmenin Arapça yanıt vermesi sonrasında yayını apar topar bitirmesinden bahsediyorum. Kanal, daha sonra telif hakkı isteyerek görüntüyü pek çok sosyal medya hesabından kaldırttı. Katar, Suudi Arabistan gibi pek çok ülkedeki temsilciliklerde kurulan sandıklarda da Türkçe konuşamayan seçmenlerin görüntüleri kayıtlara geçti.
Gazeteci Uğur Dündar’ın Sözcü TV’de elinde kimliğini sallayarak “Bakın şu kimlik Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı, taşımaktan onur duyduğum kimlik kartı. Bu kartı düzmece gayri menkul ekspertizleriyle 40 bin dolara 50 bin dolara kara paracılara, ne idüğü belirsiz sığınmacılara, nereden geldiği belli olamayan uyuşturucu baronları oldukları da düşünülen kişilere Kemal Kılıçdaroğlu vermedi.” diye haykırdığı tarihi konuşmasına da denk gelmişsinizdir muhtemelen.
Yabancı seçmen sayısı gizleniyor mu?
Resmi sayılara göre seçimde yurtdışı doğumlu seçmen sayısı 1 milyon 325 bin idi. Tabi bu sayının içinde başka ülkelerde doğan “gurbetçiler” de var.
Suriyeli 167 bin 703, Afganistanlı 23 bin 578, İranlı 21 bin 989, Iraklı 16 bin 430 ve Libyalı 6 bin 1 seçmen bulunuyor. Son dönemde çatışmaların yeniden başladığı Sudan’daki zenginlerin de Türkiye’ye geldiği ve vatandaşlık aldığı bilgileri kamuoyunda konuşuluyor.
Öte yandan, Demokrat Parti Göç ve Sosyal Politikalar Başkanı İlay Aksoy, 2017’de 5490 sayılı Nüfus Kanunu’nun 11’inci maddesinde yapılan değişiklikle mahkemeye gitmeden bir kereye mahsus isim değişikliğinin nüfus müdürlüklerinden yapılmasının sağlandığını, iktidarın bu sayede vatandaşlık elde eden sığınmacıların ve vatandaşlık satın alan yabancıların sayısını gizleyebildiğini öne sürüyor.
CHP’den ise uzun süredir yabancı seçmen sayısının “endişe kaynağı olmadığı” yönünde beyanlar yapılıyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı desteklemeye karar veren Sinan Oğan, seçimden önce Kılıçdaroğlu ile seçim güvenliği konusunu görüştükten sonra "Seçmen listesinde oldukça fazla sayıda Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı, Pakistanlı, başka bölgelerden seçmenlerin olduğunu tespit ettik. Bu yönde endişelerimiz var.” açıklamasında bulunmuş, İçişleri Bakanlığı, Göç İdaresi ve Yüksek Seçim Kurulu gibi kurumların kamuoyunu aydınlatmadığını öne sürmüştü.
Muhalefet seçmeninin beka kaygısı
Daha önce MHP’ye de oy veren bir arkadaşım, Oğan hangi adayını destekleyeceğini açıklamadan önce Türkçe dahi konuşamayan yabancı seçmenlerin 14 Mayıs’taki sevincini gördükten sonra Oğan’a yazdığı e-postada şu cümleleri kurmuştu.
“Bugün gördüklerim beni ilk defa vatansız hissettirdi. Allah bir daha bu hissi bana yaşatmasın. Hükümetin yanında yer alırsanız bir kez daha milliyetçiliğin yıkılmasını yaşar, vatansızlık hissiyatıma yalnızlığı da eklemiş olurum. En kötü tercihinizin tercihsizlik olması dileğiyle. Adalet, uhuvvet, hürriyet, müsavat ve zulme karşı mukavemet!”
Cumhur İttifakı’nın tekelinde görülen “milli beka” söylemi, iktidar seçmenlerinde karşılık buldu. Bu seçimde de terörle mücadele ve savunma sanayi yatırımları konusunda iktidarı muhalefetten üstün gören seçmenler, milliyetçi hassasiyetlerle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a desteklerini esirgemedi.
Bugünkü bilinmezliğin yarattığı güvensizlik ve endişeler, muhalif seçmenlerin de bir beka meselesi olduğunu ve bu varoluşsal meselenin iktidar tarafından tamamen göz ardı edildiğini gösteriyor. AK Parti'nin %35'lere düşen oy oranının arkasında iktidar partisine sığınmacılar ve ekonomi konularında kendi tabanından dahi tepki olduğu şeklinde yorumlanıyor.
İşin doğrusu, Türkiye’nin kaderini belirleyecek bu seçimde sonradan vatandaş olup oy kullananların gerçek sayısını bilmiyoruz. Bu bilinmezlik, farklı kesimlerde toplumun sekülerleşmesinin önüne set çekildiği, kültürel değerlerin bilinçli şekilde aşındırıldığı, kadın haklarında geriye gidişin önünün açıldığı, Türk milletinin demografisinin değiştirildiği, ucuz işgücü olarak kullanılan sığınmacılar sebebiyle ücretlerin aşağı çekildiği ve hatta olası bir iç çatışmanın zeminin hazırlandığına yönelik endişeler doğuruyor. Yakın geçmişte “aşırı sağ” olarak görülen fikirler, siyasetin merkezine geliyor.
Kılıçdaroğlu’nun seçimden sonra milliyetçi endişelere hitap eden açıklamaları ve Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasındaki oy farkının 2 buçuk milyon olması, partinin seçimden önce yabancı seçmenler konusunda aldığı tutuma yönelik bir pişmanlık olduğunu düşündürüyor. Sığınmacılar konusunu uzun süredir sahiplenen Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ'ın Kılıçdaroğlu'na destek vermesi oldukça önemli bulunuyor.
Kılıçdaroğlu’nun değişen söylemleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da muhalefeti “Bir günde faşist oldular” sözleriyle yüklenecek alan açıyor. Avrupa basınında Kılıçdaroğlu’nun “ırkçı” olup olmadığı tartışılıyor.
Kendi kaderimizi elimize almak
28 Mayıs’ta hangi aday seçilirse seçilsin, ulusal egemenliğin korunması ve özünde ulus devletin devamlılığı için Türk vatandaşlığının parayla satın alınan bir meta olmasının acilen sona erdirilmesi gerekiyor. Sığınmacı sayısı, vatandaşlık elde eden sığınmacı sayısı ve vatandaşlık satın alan yabancı sayısı konularında kamuoyunun aydınlatılması, şaibeli şekilde vatandaşlık elde edenlerden pasaportların geri alınması adımlarının da atılması oldukça önemli.
Son olarak, oy vermeyi düşünmeyen seçmenlere kaderlerini, para karşılığı sonradan vatandaş olup oy veren, belki Türkçe bile konuşamayan yabancıların eline bıraktığını hatırlatmak gerekiyor.
İlgili Başlıklar
A Haber
Türkçe
Katar
Suudi Arabistan
Uğur Dündar
Sözcü TV
Türkiye
Kemal Kılıçdaroğlu
Afganistan
İran
Libya
Sudan
Demokrat Parti
İlay Aksoy
5490
Sinan Oğan
Pakistan
Hikâyeyi beğendiniz mi?
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
Nerede Yayımlandı?

Yabancı seçmenler, beka ve tampon bölge
Yayın & Yazar

Spektrum
Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!

Bartu Özden
Politics editor @ Aposto