aposto-logoCumartesi, 10 Haziran 2023
aposto-logo
Cumartesi, Haziran 10, 2023
Aposto Üyelik

Yeniden Refah, işçi sınıfının desteğini nasıl kazandı?

5 milletvekili ile TBMM'ye giren Yeniden Refah Partisi'nin işçi sınıfının yoğun olduğu bölgelerde aldığı yüksek oy oranlarının nedenini örgütlenme uzmanı Başaran Aksu ile konuştuk.

Fatih Erbakan liderliğindeki Yeniden Refah Partisi, genel seçimlerde 1,5 milyonun üzerinde oy alarak %2,79 oy oranına ulaştı ve 5 milletvekili çıkardı. Yeniden Refah, Cumhur İttifakı çatısı altında kendi listesiyle girdiği seçimde İstanbul’dan 3, Konya ve Kocaeli’nden 1'er milletvekili çıkardı. Partinin %2,79’luk sürpriz oy oranının temelinde, Saadet Partisi ve AK Parti’den uzaklaşan muhafazakâr seçmenlerin ve özellikle Kocaeli gibi sanayinin güçlü olduğu bölgelerde yaşayan işçi sınıfının desteğinin olduğu düşünülüyor.

Yeniden Refah Partisi Oy Oranları

Yeniden Refah’ın işçi nüfusunun yoğun olarak yaşadığı yerlerde elde ettiği kayda değer oy oranlarının nedenlerini Bağımsız Maden-İş Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu ile konuştum.

Başaran Aksu, 12 Mart 2022’de Twitter’dan yaptığı paylaşımda Yeniden Refah Partisi’nin yükselişine dikkat çekmişti:

yrp

2022 yılında attığınız bir tweette Yeniden Refah Partisi'nin genç işçiler arasında ciddi bir örgütlenme faaliyeti yürüttüğünü söylemiştiniz. Partinin 14 Mayıs seçimlerinde aldığı %2,79 oy oranının genç işçi kesimlerinden mi geldiğini düşünüyorsunuz?

Genç işçi kesimleri ve kır emekçilerinden ağırlıkla oy aldığını düşünüyorum.

Yeniden Refah Partisi, özelliklere kadın haklarına yönelik kısıtlayıcı söylemleriyle bilinen radikal bir İslamcı sağ parti olarak görülüyor. Bu partinin işçiler arasındaki yaygın örgütlenme ve popülaritesini neye bağlıyorsunuz? İdeolojik bir yakınlıktan söz edebilir miyiz?

Bu kesimlerin oy verme motivasyonunda, partinin kullandığı etkin sosyal adaletçi söylem büyük öneme sahip. İşçi direnişlerini ziyaret etmeleri ve dayanışmaktan uzak durmamaları işçiler arasında kazandıkları popülaritenin önemli nedenlerinden.

Geleneksel aile yapısını da darmadağın eden kapitalist gelişmeye duyulacak olağan öfkeyi İslamcı sosyal adalete vurgu yapan bir hamasetle başarılı bir şekilde kendilerine yönlendirmeyi başarabiliyorlar. Özellikle çalışmak için gurbette olan, çocuklarıyla ilgili gelecek hayali kurmaya çalışan genç işçi ailelerin temsilcileri kentin korkutuculuğu, yoksulluğun sınırlayıcılıkları ve mali güçsüzleşme karşısında somut bir cemaat korunağı ararlar. Burada bu dayanışmayı bulup bulamayacağı meçhul ama tanıdıklarla geliştirilen somut ilişkiler önem taşıyor. Siyasi cemaatler de bu somut ilişkileri kurma konusunda başarılı olabiliyorlar.

Yeniden Refah Partisi'nin örgütlenme faaliyetleri yürüttüğü yerlerde sosyalist/sol partilerin de aynı oranda bir örgütlenme faaliyeti var mı? Yoksa, sol partilerin boşluğu Yeniden Refah Partisi tarafından mı dolduruluyor?

Sosyalist partiler bir toplumsal örüntüyü örgütlemeye dönüştürmeye çalışmazlar, o civarda yaşayan birilerini kendilerine, kendi örgütlerine devşirme çabasına örgütlenme derler. Genelde devşirdikleri kişileri daha önce bulundukları sosyal ortamlardan, hemşehri ilişkilerinden kopartıp partinin birbirini seven, birbiriyle vakit geçirmeyi daha önemseyen steril yalıtılmış ortamına katarlar ve kişi hızla içinden geldiği eski kültürel ilişkilere yabancılaşır, üstten yaklaşır, bir tür hakikatin sırrına kendi ermiş ama geri kalanlar aptal olduğu için bu güzide hakikati kavramıyor gibi davranırlar.

Bu tipler hangi siyaseti temsil ederlerse etsinler profil olarak emekçinin seveceği, yakınlık hissedeceği tipler olamazlar hiçbir zaman. Solda bunun dışında bir arayışı temsil etme derdinde olan oldukça sınırlı, küçük çabalar var. Değişim ihtimali de sadece bu küçük çabalara bağlı.

Özellikle fabrikalarda ve organize sanayi bölgelerinde sendikal örgütlenmelerin veya sol partilerin faaliyetlerinin kamu gücüyle kısıtlandığını düşünüyor musunuz? Bu anlamda, kolluk kuvvetleri ve devlet kurumlarının Yeniden Refah gibi iktidara ideolojik olarak yakın parti ve sendikal örgütlenmelere alan açtığını söylemek mümkün mü?

Ülkede oldukça hiyerarşik ve vahşi bir çalışma rejimi var. Devletin bu alandaki davranışını büyük sermaye grupları ile sendikalar arasındaki ilişkiler belirler. Bu hiyerarşik düzenin bir alt basamağında patron örgütleri ve Türk-İş ile Hak-İş yönetimleri vardır. Bu iki örgütün, kendisi de bir işveren olan devletin kontrolünde olduğunu da belirtmekte fayda var.

DİSK, son on yılda doğrudan ya da dolaylı ilişkilerle bu eksene çekildi. Sendika merkezlerine çöreklenmiş astronomik ücretler alan, aidatlar üzerinden servet biriktiren, %90’ı AKP-MHP bağlantılı yönetici şebekelerinin oluru olmadan işçiler kendi sendikalarında yönetici seçilemezler. Seçim yoktur atama vardır ya da atanmış delegelerle “seçimler” vardır. Örneğin Yeniden Refah Partisi bu yapının karşısındaymış gibi davrandı ve işçilerin oylarını almak için bu bile yeterli oldu. Solun neredeyse tamamı bu olağanüstü boyunduruk ilişkisine dair bir cümle kurmaz. Sendika bürokrasilerinde hâlâ azımsanmayacak derecede solcu uzman istihdam edilir. Oralarda ilişkili uzmanların ve az sayıda yöneticinin varlığı solun geniş kesimlerini, yukarıda anlattığım bu hiyerarşik ilişkinin sorgulanması konusunda susturur.

Bazı örneklerde bu yapılarla işbirliği yapıldığı bile görülür. Devlet ve işverenler; her alanda bunun dışındaki sendikal ve sınıfsal arayışları ivedilikle bastırır. Devlet kurumlarının Organize Sanayi Bölgelerinde (OSB) ana hassasiyeti; işçilerin yanlış fikirlere kapılarak giriştikleri örgütlenmeleri bastırmaktır. Bunu da patronlar, bu şirketlere taşeron iş yapan cemaatler ve yerel mafya grupları ile; muhalefette olanlar da dahil olmak üzere partilerin il ve ilçe temsilcileri ve sarı sendikalarla ilişki halinde yaparlar. Vatan hainliği ve teröristlikle damgalamak, göçmen düşmanlığıyla hedef şaşırtmak önceliğiyle hareket ederler. Haliyle bu korkunç ilişki ağlarını kıramayan işçiler o dünya içindeki sosyal adaletçi ve gerçek düşmanı somut hedef olarak yanlış yerde gösteren akımlara yönelirler.

Hikâyeyi beğendiniz mi? Paylaşın.

Hikâyeyi beğendiniz mi?

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Nerede Yayımlandı?

Yabancı seçmenler, beka ve tampon bölge

Yayın & Yazar

Spektrum

Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!

Abdullah Esin

Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü mezunudur. Dış politika, diplomasi ve politik ekonomi alanlarında araştırmalar yapmaktadır.

;