26 Mayıs Cuma akşamından herkese merhaba. Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerinden önceki son işlem gününde dolar kuru 20 lira seviyesini aştı. Bununla birlikte seçimin ikinci turuna iki gün kaldı, bu turda en önemli konulardan biri de seçime katılım oranı. Dünyada ise Rusya'nın, taktik nükleer silahlarının Belarus'ta konuşlandırılmasına ilişkin anlaşmayı imzalaması konuşuldu.
Keyifli bültenler!
Aposto Günsonu
Hafta içi her gün 18.30’da o gün dünyayı ve Türkiye'yi şekillendiren gelişmeler e-posta kutunda. Kısa, yalın, öz.
Dolar kuru, 20 lirayı aştı
Türk Lirası, ABD doları karşısında ilk kez 20 seviyesine geriledi

Dolar kuru, ilk kez 20 lira seviyesinin üzerine çıktı. Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerinden önceki son işlem gününde dolar kuru bankalararası piyasada sabah seansında 20,47 liraya kadar yükselerek rekor kırdı.
- Kapalıçarşı'da 21 liranın üzerinde görülen dolar fiyatı, birçok büyük bankada ise 21,5 ila 22 lira seviyesinde seyretti.
Bir adım geriden: Türk lirası, 2023 yılının başlangıcından bu yana %7’ye yakın değer kaybederken; yüksek enflasyonun ve Merkez Bankası’nın ortodoks politikaların aksine faiz oranlarını düşürmesinin etkisiyle 2022 yılında değerinin yaklaşık %40'ını kaybetmişti.
Arka plan: Seçim sonrası ekonomi politikalarına ilişkin belirsizlik, Merkez Bankası'nın kararlarıyla dolar satışında uygulanan baskılar, kurda yükseliş beklentisiyle artan talep, yüksek cari açık ve ticaret açığına rağmen TCMB rezervlerinin tükenme noktasına gelmesi, kurun yukarı yönlü hareket etmesinde etkili oldu.
Geniş açı: Merkez Bankası'nın net uluslararası rezervi, 2002 yılından bu yana ilk kez negatif olarak gerçekleşti. TCMB verilerine göre, net rezerv 18 Mayıs haftasında 2,5 milyar dolar daha gerileyerek -0,2 milyar dolar seviyesine düştü. Swap harici net rezerv de gerileyerek -60,3 milyar dolar olarak hesaplandı.
Türkiye'nin risk primini gösteren 5 yıllık kredi temerrüt takası (CDS), 23 Mayıs Salı günü 700 baz puanı aşarak Ekim 2022'den bu yana en yüksek seviyeye yükselmiş; 12 Mayıs’ta 482’ye kadar gerileyerek son 2 yılın en düşük seviyesini gören risk primi, ilk tur seçimlerinin ardından %20’den fazla artmıştı.
Öte yandan: TCMB, Perşembe günü yapılan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini %8,5 seviyesinde sabit tuttu.
Beklentiler: Kurumların beklentileri de genellikle bu etkenler nedeniyle döviz kurlarında seyrin yukarı yönlü olması yönünde.
- Geçtiğimiz haftalarda Türk lirasına ilişkin bir analiz yayımlayan ABD merkezli yatırım bankası Goldman Sachs, cari açıkta 2018 ve 2019 yıllarında olduğu gibi bir düzeltme olmaması hâlinde liranın %13 değer kaybetmesi gerektiğini hesapladıklarını ifade etmişti.
- HSBC’nin Türkiye'de seçim sonuçlarına ilişkin yayımladığı raporunda ise 2023 yıl sonu için dolar/TL beklentisi 24'e yükseltilmiş ve seçimleri kimin kazandığı farketmeksizin yılın ikinci yarısında dövizde güçlü bir düzeltme yaşanacağı tahmininde bulunulmuştu.
Önlemler: TCMB bu görünüme karşın döviz kurunun yükselmesini önleyici birtakım makroihtiyati tedbirler uyguluyor.
- Kurum, geçtiğimiz hafta getirdiği düzenleme ile bankaların gerçek kişiler için dövizden dönüşüm hedefini %5’ten %15’e yükseltti. Hedefi tutturamayan bankalara ise eksik kalan tutar kadar menkul kıymet tutma yükümlülüğü getirildi.
- Uygulanan düzenleme sonucunda bankaların vadeli mevduat için teklif ettikleri faiz oranları bir hafta içinde büyük bir sıçrama yaptı. Öyle ki; TCMB verilerine göre mevduatların büyük bölümünü oluşturan 1-3 ay arası ortalama vadeli mevduat faizleri %30 düzeyini aşarak Ekim 2003’ten bu yana en yüksek seviyeyi kaydetti.
İddialar: Ekonomi gazetesinden Merve Yiğitcan’ın haberine göre, bankalar kurumsal müşterilerine günlük bin ila 5 bin dolar arası döviz alım limiti verirken, saat 11.00’dan sonra döviz satışı yapmıyor. Bankalardan döviz alamayan firmalar ise ihtiyaçları olan dövizi bankalararası kurun çok üzerinde bir bedel ödeyerek serbest piyasadan temin ediyor. Bu durum reel sektör firmalarının döviz maliyetlerini artırırken, ithalat tarafında sıkışıklığa neden olarak ekonomik aktivitenin gerilemesine neden oluyor.
- Merkez Bankası’nın, Pazartesi günü bazı bankaların yetkililerini çağırarak ikincil piyasalardan Eurobond alması talimatı verdiği iddia edildi. Bloomberg'den Kerim Karakaya’nın haberine göre, TCMB’nin bu kararına neden olarak borçlanma maliyetini dengede tutmak ve Türkiye'nin kredi risk primindeki (CDS) artışı önlemek gösterildi.
Elon Musk'ın beyin çipi firması Neuralink, insanlı denemeler için onay aldı
Neuralink, beyin implantları ile obezite, felç, körlük, otizm, depresyon ve şizofreni gibi bir dizi hastalığın tedavi edebileceğini öne sürüyor

Elon Musk'ın beyin implantı şirketi Neuralink'in, insanlı klinik denemelere başlaması için ABD Gıda ve İlaç Dairesi'nden (FDA) gerekli izni aldığını bildirildi. Şirketin Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, FDA onayının, teknolojilerinin gelecekte birçok insana yardım etmesini sağlayacak önemli bir ilk adımı temsil ettiği ifade edildi. Buna ek olarak, çalışmanın amacına dair ayrıntılı bilgi vermekten kaçınan şirket, henüz işe alım yapılmadığını ve yakında konuya ilişkin daha fazla ayrıntıla ulaşılabileceğini aktardı.
Geniş açı: Elon Musk, beyin implantları sayesinde obezite, felç, körlük, otizm, depresyon ve şizofreni gibi bir dizi hastalığın tedavi edilebileceğini iddia ettiği gibi aynı zaman web'de gezinme ve telepatinin de mümkün olabileceğini öne sürüyor. Buna göre, maymunlarda test edilen çiplerin, beyinde üretilen sinyalleri yorumlamak ve Bluetooth aracılığıyla cihazlara bilgi aktarmak üzere tasarlandığı belirtiliyor.
- Öte yandan, Neuralink'in web sitesinde cihazın mühendislik sürecinde "güvenlik, erişilebilirlik ve güvenirliğin" önceliği olduğu belirtilirken uzmanlar, Neuralink'in beyin implantlarının yaygın olarak kullanılabilmesi için teknik ve etik zorlukların üstesinden gelmek üzere kapsamlı testler yapılması gerektiği konusunda uyarıda bulunuyor.
Bir adım geriden: Asıl hedefi Neuralink çiplerini insan beynine yerleştirmeye 2020 yılında başlamak olan Musk, 2019 yılından bu yanda en az dört kez Neuralink'in insan deneylerine başlayacağını söylemiş olsa da birden fazla mevcut ve eski Neuralink çalışanının Mart ayında Reuters'e söylediklerine göre, şirket FDA onayı için resmî olarak 2022'nin başlarında başvuruda bulunmuş; bu başvuru, güvenlik gerekçesiyle FDA tarafından reddedilmişti.
- Çalışanlara göre, FDA, başvuruyu reddederken Neuralink'in insan deneylerini onaylamadan önce ele alınması gereken birkaç endişeye de işaret etti. Buna göre, başvurunun reddine yol açan başlıca sorunlar arasında cihazın lityum pili, implantın kablolarının beyin içinde yer değiştirme olasılığı ve beyin dokusuna zarar vermeden cihazı güvenli bir şekilde çıkarmanın zorluğu yer alıyor.
Endişeler: Musk her ne kadar cihazın güvenliğinden son derece emin olduğunu ve bu cihazları çocuklarda dahi kullanmaya istekli olduğu belirtse de Neuralink, 2016 yılındaki kuruluşundan bu birçok farklı federal soruşturmaya konu oldu. Son olarak bu ay ABD'li kanun düzenleyiciler, Neuralink'in gerçekleştirdiği hayvan deneylerini denetleyen bir panelin yapısının hatalı ve aceleye getirilmiş deneylere katkıda bulunup bulunmadığını araştırmak üzere inceleme başlatılması için çağrıda bulunmuştu.
- Bununla birlikte, Neuralink'in maymun beyinlerinden çıkarılan çiplerdeki tehlikeli patojenleri uygun muhafaza önlemleri olmada yasadışı bir şekilde taşıyıp taşımadığı için ABD Ulaştırma Bakanlığı'nca hakkında inceleme başlatılan Neuralink'in, ABD Tarım Bakanlığı Genel Müfettişlik Ofisi tarafından da olası hayvan refahı ihlalleri nedeniyle soruşturma altında olduğu biliniyor.
Öte yandan: Neuralink'in insan deneylerine başlamak için FDA'dan onay alması, kısa bir süre önce İsviçreli araştırmacılar tarafından geliştirilen beyin implantları sayesinde 12 yıldır felçli olan Hollandalı bir adamın tekrar yürüyebilmesini takip ediyor. Buna göre, Gert-Jan Oskam isimli adam, düşüncelerini kablosuz olarak bacaklarına ve ayaklarına ileten bir implant sistemi sayesinde "sadece düşünerek" yürüyebilmişti.
Maç 0-0 değil, sonucu katılım oranı belirleyecek
Kesin olan, seçmenini sandığa taşıyabilen tarafın kazanacağı bir seçime gittiğimiz.

103 yaşındaki “hocaların hocası” Prof. Dr. Nermin Abadan Unat’ı evinde ziyaret ettik. Nermin Hoca da aracılığımızla “Evlatlarım, önümüzdeki yeni bir seçim var. Bu seçim bir referandumdur. Ya demokrasiyi seçeceğiz ya otokrasiyi. Ya adaleti seçeceğiz ya keyfiyeti. Türkiye’de yapılan ilk seçimden bu yana hep oy kullandım. 28 Mayıs’ta da kullanacağım. Bu çok önemli seçimde lütfen küskünlük ve kırgınlıklarınızı bir kenara bırakın. Sizleri oy kullanmaya, sandıkları korumaya çağırıyorum. Atatürk bu vatanı bize emanet etti. Emanetine sahip çıkalım. Arkadaşlarınızı oy vermeye davet edin. Hepinizi gözlerinizden öperim.” mesajını topluma iletti.
Nermin Hoca’nın mesajı çok kritik, çünkü 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tur Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucu, tamamen seçime katılım oranıyla şekillenecek. “Maçın yeniden 0-0 başladığı” tespiti yapan yorumcu ve siyasetçileri biraz iyimser bulduğumu söylemem lazım. 14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan, en yakın rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’na iki buçuk milyon oy fark atarak yarışta önde olduğunu kanıtladı.
İlk turu %5,17 oy oranıyla üçüncü sırada bitiren Sinan Oğan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Oğan’ı aday gösteren ve %2,43 oranında destek bulan ATA İttifakı’nı oluşturan partiler Ümit Özdağ liderliğindeki Zafer Partisi ve Adalet Partisi ise Kılıçdaroğlu’na desteğini açıkladı. Oğan’ın 2 milyon 800 bin oyu vardı. Bu seçmenlerin 1 milyon 323 bini parlamento oylamasında ATA İttifakı’na oy vermişti.
Oğan seçmenlerinden illa ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kayanlar olacaktır. Ancak ben Oğan’dan daha uzun süredir partisini teşkilatlandıran, Türkiye’yi gezen, görüşlerini paylaşan ve oldukça ses getiren Özdağ’ın Oğan’dan daha büyük bir kitle üstünde etkisi olduğunu gözlemliyorum. Oğan seçmenlerinin daha büyük bir kısmının Kılıçdaroğlu’na yöneleceğini ya da seçime katılmayacağını, hatta Özdağ’ın devreye girmesinin kimi MHP seçmenlerinin tercihlerini de etkileyebileceğini düşünüyorum. Ancak bunun aradaki farkı kapatmaya, “durumu 0-0’a getirmeye” yetip yetmeyeceğini, HDP’nin ikinci turda da “Tek seçenek Erdoğan’ı değiştirmektir.” diyerek Kılıçdaroğlu’na destek açıklamasının Kılıçdaroğlu’na yönelecek milliyetçilerin ne kadarını durduracağını bilemiyorum.
Seçime katılım oranının aynı olduğu senaryoda aradaki fark gözetilerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’ndan daha avantajlı olduğu söylenebilir. Ancak seçime katılım oranı aynı kalmayabilir.
İlk turda seçmenler, seçime %87 gibi oldukça yüksek bir oranla katılmıştı. Her ne kadar bu olumlu kabul edilse de rejim otoriterleştikçe ve seçim sandığı dışındaki demokratik katılım, denge ve denetleme mekanizmalarını yok ettikçe insanların ya iktidara var gücüyle sahip çıkmak ya da iktidardan derhal kurtulmak için sandığa koşarak gittiği biliniyor. Bu yüksek oran maalesef doğrudan demokrasimizin gelişmişliğini veya içselleştirildiğini göstermiyor.
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm seçmenlerin değil, seçmenlerin %87’sinin %49,5’inin desteğine sahip. İkinci turun sonucunu belirleyen de doğrudan seçime katılım oranı olacak.
Örneğin MHP, Yeniden Refah Partisi, HÜDA-PAR ve Büyük Birlik Partisi seçmenlerinin bir kısmı, parlamento seçimlerinde oy kullanıp Cumhur İttifakı’nı çoğunluk yapmanın verdiği rahatlıkla, ikinci turda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy verme motivasyonunu kendinde bulmayabilir. Kasım 2015’te %49,5 oy olan AK Parti’nin %35’lere kadar gerilemiş olmasının arkasında Cumhur İttifakı seçmeninin AK Parti’ye duyduğu kızgınlık varsa, eli muhalefete oy vermeye gitmeyen bir grup Cumhur İttifakı seçmeni seçime katılmayabilir. Ya da AK Parti seçmenleri, milyonlarca oy önde olmanın verdiği rahatlıkla seçimi cepte görebilir ve sandığa gitmeyebilir.
Bunu bilen Cumhurbaşkanı Erdoğan da sık sık seçmenlerini rehavet konusunda uyarıyor. "Bizim rakibimiz ne Kılıçdaroğlu ne CHP’dir. Zafer sarhoşluğudur." diyerek seçmenlerini yeniden sandığa davet ediyor. İktidar yanlısı basının satır aralarında da rehavet uyarısı sık sık yapılıyor.
Buna karşın, ilk turda Kılıçdaroğlu’na ve kendi partilerine oy veren Yeşil Sol Parti seçmenleri Özdağ’ın Kılıçdaroğlu’na desteğinden rahatsız olarak seçime katılma motivasyonunu kaybedebilir. CHP seçmenlerinin bir kısmı, ilk turun ardından girdikleri mağlubiyet psikolojisinden çıkamayarak "nasıl olsa kaybedilecek" bir seçimde oy vermek istemeyebilir.
Benzer şekilde, her ne kadar anlamlı bir oy oranına sahip olmadıkları görülse de, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nden kimi figürlerin Özdağ-Kılıçdaroğlu protokolünden sonraki “kazanmak için her yol mübah değil” benzeri çıkışları gözetilerek, “endişeli muhafazakarların” da ikinci turda Kılıçdaroğlu için sandığa gitme motivasyonlarının kaybolabileceği tespiti yapılabilir.
Kesin olan, seçmenini sandığa taşıyabilen tarafın kazanacağı bir seçime gittiğimiz.
Uluslararası otomotiv sektörü profesyonelleri buluşuyor: Automechanika Istanbul 2023
Automechanika Istanbul 8-11 Haziran’da
Otomotiv sektörünün en önemli buluşma platformu Automechanika Istanbul 2023 için geri sayım başladı.
Nedir? Otomotiv satış sonrası endüstrisinde dünyanın lider fuar markası Automechanika’nın bölgedeki en büyük uluslararası ticaret fuarı Automechanika Istanbul, sergilenen yeni ürün ve hizmetlere ek olarak otomotiv endüstrisi profesyonelleri için teknolojik gelişmeler ve trendlerin de karşılıklı olarak paylaşılacağı bir ortam sunmak üzere 8-11 Haziran’da İstanbul TÜYAP Fuar Merkezi’nde.
Neler var?
Fuarın önemli bir parçası olarak, alanında uzman konuşmacıların yer aldığı aydınlatıcı sunumlar, söyleşiler ve oturumlardan oluşan Automechanika Academy; otomotiv üreticilerinin AR GE, tasarım ve üretim ekiplerinin, sektördeki son gelişmeler, trendler ve teknolojiler hakkında güncel bilgiler edinmelerini sağlıyor.
Bu yıl tedarik zinciri, istihdam ve üretim politikalarında sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımları öne çıkarmayı planlayan fuarda; e-mobilitede çevre dostu çözümleri ve otomotiv endüstrisindeki hızlı değişimi gözler önüne seren Innovation 4 Mobility alanında ziyaretçiler; geleceğin mobilite ve lojistik teknolojilerinden en özel taşıt, araç, yazılım ve çözümlerini fiziksel olarak deneyimleme imkânı bulurken elektrikli araç için örnek bir servis istasyonuyla karşılaşacaklar.
Messe Frankfurt Istanbul ve Hannover Fairs Turkey iş birliğiyle gerçekleşen Automechanika Istanbul 2023’e kayıt olmak için burayı ve fuarın katılımcılarını öğrenmek için şurayı ziyaret edebilirsiniz.
Rusya'dan nükleer hamle: Belarus'a nükleer silah yerleştirme kararı
Rusya ve Belarus, Kremlin'in taktik nükleer silahlarının Belarus'ta konuşlandırılmasına ilişkin anlaşma imzaladı. Rusya, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu yana ülkesi dışında ilk kez bu tür bombaları konuşlandırıyor.

Rusya ve Belarus, Kremlin'in taktik nükleer silahlarının Belarus'ta konuşlandırılmasına ilişkin geçtiğimiz gün anlaşma imzaladı.
Öte yandan: Belarus devlet başkanı Aleksander Lukaşenko, bugün yaptığı basın açıklamasında nükleer mühimmatın ülkesine transferine çoktan başladığını bildirdi.
- Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, "Batı kolektif olarak ülkelerimize karşı ilan edilmemiş bir savaş yürütüyor" ifadelerini kullandı.
Geniş açı: Rusya, 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu yana ülkesi dışında ilk kez bu tür bombaları konuşlandırıyor.
Ne zaman planlandı? Nükleer silahların Belarus'a sevkiyatı konusundaki plan Rusya devlet başkanı Vladimir Putin'in 25 Mart'ta yaptığı bir televizyon konuşmasıyla duyurulmuştu.
Nedir? Taktik nükleer silahlar, savaş alanında düşman birliklerini ve silahlarını yok etmek için tasarlanmıştır. Nispeten kısa bir menzile sahip olmakla birlikte, şehirleri tamamen yok edebilecek uzun menzilli stratejik füzelere takılan nükleer savaş başlıklarından çok daha düşük bir verimliliktedirler.
ABD'den tepki: ABD Dışişleri Bakanlığı Rusya'nın konuşlandırma planını kınarken, Rusya'nın nükleer silah kullanmaya hazırlandığına dair herhangi bir işaret görmediğini söyledi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, "Bir yıl önce Ukrayna'yı geniş çaplı işgalinden bu yana Rusya'dan gördüğümüz sorumsuz davranışların son örneği" olarak nitelendirdi.
"Hayatta kalma mücadelesi": Putin, en fazla nükleer silaha sahip olan Rusya'nın kendini savunması için her türlü aracı kullanacağını defalarca dile getirirken, Ukrayna'yı işgalini de "saldırgan Batı'ya karşı Rusya'nın hayatta kalma mücadelesi" olarak nitelendiriyor.
Hangi ülkenin nükleer gücü daha faza? Taktik nükleer silahlar söz konusu olduğunda ABD ve NATO'ya kıyasla büyük bir sayısal üstünlüğe sahip olan Rusya, Vaşington'un tahminlerine göre yaklaşık 2,000 adet çalışır durumda taktik nükleer silaha sahip. ABD ise, yarısı Avrupa'daki üslerine konuşlandırılmış olmak üzere 200 civarında taktik nükleer silaha sahip.
Ne düşünülüyor? ABD, Putin'in Ukrayna savaşı sırasında yaptığı açıklamalar nedeniyle dünyanın Küba Füze Krizi'nden bu yana en ciddi nükleer tehlikeyle karşı karşıya olduğunu söylerken, Moskova pozisyonunun yanlış yorumlandığını söylüyor.
Hatırlayalım: Küba Füze Krizi, Ekim 1962'de ABD’nin Türkiye ve İtalya'ya, Sovyetler Birliği'nin ise Küba’ya nükleer başlıklı füze yerleştirmesiyle dönemin iki süper gücünü dünyada ilk kez doğruda karşı karşıya getirmesidir. Dünyayı nükleer savaş tehdidi altında bırakan ilk olaydır.
Rusya'nın böyle bir hakkı var mı? Sovyetler Birliği tarafından imzalanmış olan Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması, hiçbir nükleer güce sahip ülkenin, nükleer kapasitesi olmayan bir ülkeye nükleer silah ya da teknoloji transfer edemeyeceğini söylüyor. Ancak, kendi kontrolü altında konuşlandırılması kaydıyla, nükleer silahları kendi sınırları dışında yerleştirmesine izin veriyor.
- Belarus'a konuşlandırılacak nükleer silahların kontrolü Rusya'da kalacaktır.
AB'ye tehdit? Belarus'un üç Polonya, Litvanya ve Letonya olmak üzere üç NATO ülkesiyle sınırı olması, yerleştirilecek nükleer silahların NATO üye ülkelerine tehdit olarak algılanmasına yol açabilir. Bu komşu üye ülkeler, zaten savaşın başından bu yana Rusya-Belarus ittifakı hakkında eleştirilerde bulunmuş, tehdit oluşturduğunu belirtmiş ve gerekli görülen önlemleri almıştı.
UMG, yapay zekâ girişimi Endel ile anlaşma imzaladı
Sağlıklı yaşam odaklı ses ortamları oluşturmak için yapay zeka kullanan Endel, Universal Music Group sanatçılarının kendi tarzlarında sanat eserleri üretmelerine olanak sağlayacak.

Universal Music Group (UMG), çalışmayı, meditasyonu ve uykuyu kolaylaştırmayı amaçlayan ses manzaraları oluşturmak için yapay zekâ kullanan Endel girişimi ile bir ortaklık kurduğunu duyurdu. UMG, sanatçılarının "dinleyicilerin zindeliğini artırmak" için tasarlanmış "bilim destekli" ses manzaraları yaratmalarını sağlamak için Endel'in teknolojisini kullanacak. Anlaşma hem yeni üretilecek şarkıları hem de UMG kataloğundaki eserlerin farklı versiyonlarını içerecek. Endel, ses akışlarını bireysel kullanıcılar için özelleştirirken hava durumu, günün saati, konum ve kalp atış hızı gibi değişkenleri hesaba katığı bir yapay zekâ modeline sahip. Endel’in kurmuş olduğu işbirlikleri arasında Grimes, Miguel, Richie Hawtin ve UMG sanatçısı olan James Blake gibi isimler var.
Ne dedi? UMG’nin şef dijital sorumlusu Michael Nash yaptığı açıklamada şunları söyledi:
UMG’de, sanatçılarımızın, plak şirketlerimizin ve şarkı yazarlarımızın yaratıcılığını desteklemek ve geliştirmek için yapay zekânın inanılmaz bir potansiyele sahip olduğuna inanıyoruz; bu, Endel’in etkileyici bir yaratıcılık ve bilimsel yenilikle yararlandığı bir model. Birlikte çalışmaktan ve onların patentli yapay zekâ teknolojilerini kullanarak -sanatçı merkezli felsefemize bağlı olarak- dinleyicilerin zindeliğini artırmak için tasarlanmış, sanatçıların haklarına saygı duyan ve bundan güç alan yeni müzik ses manzaraları yaratmak için heyecanlıyız.
Daha önce: Endel'in teknolojisi üretken unsurları, müzisyenlerin yapay zekayı müziklerini sonsuza kadar ölçeklendirmek için kullanmalarına ve kendi tarzlarında sürekli olarak yenilenen sanat eserleri yaratmalarına olanak verecek şekilde tasarlanmıştı. Endel'in kurucu ortağı ve baş bestecisi Dmitry Evgrafov, geçen yıl Pitchfork'a “Bir düğmeye basarak albümler oluşturabiliyoruz,” demişti.
Ne olmuştu? 14 Nisan'da bir TikTok kullanıcısı, UMG sanatçıları Drake ve Weeknd'in stilini ve sesini simüle etmek için yapay zekayı kullandığı iddia edilen "Heart on My Sleeve" adlı bir şarkı yükledi. UMG, bu denemeye yayından kaldırma kararı alarak karşılık verdi. Üç gün sonra, UMG'nin iletişimden sorumlu kıdemli başkan yardımcısı James Murtagh-Hopkins, telif hakkıyla korunan müziğin yapay zekâ modellerini eğitmek için kullanılmasını kınayan bir bildiri yayınlayarak Spotify ve Apple Music gibi servislerin yapay zekâ aracılığıyla benzeri denemeleri engellemeye çağırdı:
UMG’nin başarısı, yeni teknolojileri benimsemesi ve bunları sanatçılarımız için çalıştırmasından kaynaklı. Hâlihazırda bir süredir yapay zekâ etrafında kendi inovasyonlarımızla bunu yapıyoruz. Ek olarak, sanatçılarımızın müziğini kullanarak eğitilen yapay zekâlar ile oluşturulan ihlal edici içeriğin ( (bu hem anlaşmalarımızın hem de telif hakkı yasasının ihlalini temsil eder) dijital dinleme servislerinde kullanılabilirliği sorunu oldukça önemli. Müzik ekosistemindeki tüm paydaşların tarihin hangi tarafında olmak istediklerine karar vermeli. Sanatçıların, hayranların ve insan odaklı yaratıcılığın tarafında mı yoksa sahtekarlığın ve sanatçıların hak ettikleri tazminatı almamasının tarafında mı?
Bu örnekler, dinleme servislerinin, hizmetlerinin sanatçılara zarar verecek şekilde kullanılmasını önlemek için neden temel bir yasal ve etik sorumluluğa sahip olduğunu göstermektedir. Çözümün bir parçası olmaları gerektiğinin farkında olan servis ortaklarımızın bu konulara katılımı bizi cesaretlendiriyor.
Neden önemli? Yapay zekânın müzik dünyasına etkisi pek çok alanda olduğu gibi henüz keşfedilmemiş bir mesele. Burada mevcut üretimlerden beslenerek oluşturulan yeni şarkıların telif ihlaline sebep olup olmaması görünen ilk sorun olsa da başta dijital dinleme servislerindeki trendlere ve oluşan büyük verilere göre yapılacak manipüle edici yönlendirmelerin de ekosisteme nasıl bir etkide bulunacağı merak konusu. Yaratıcılığı arttırmak yerine mevcudu idealize etmeye yönelik geliştirmeler kuşkusuz bir süre sonra aynılığı ortaya çıkaracaktır. Henüz başında olsak da yapay zekânın yaratacağı değişimleri çok kısa zamanda göreceğimize dair hiç şüphe yok.