Merhaba,
Onu izledim ben.'in ağustos sayısı, başlığını en sevdiğim mor ve ötesi şarkısının sözlerinden, kapak görselini ise son yıllarda en sevdiğim filmlerden olan Nightcrawler'dan (2014, Dan Gilroy) alıyor. Fakat tahmin edeceğinizin aksine, bu sayıda okuyacaklarınız ne mor ve ötesi ne de Nightcrawler'la ilgili... Bu sayının teması şarkı sözünün ve görselin ortak noktası: Televizyon ya da namıdiğer beyaz cam. (Hem ayrıca neden ilgili olsun ki, siz olsanız Jake Gyllenhaal paylaşma fırsatını kaçırır mıydınız?)
Sinema kadar televizyon için de ödül sezonunu takip ediyorsanız, kendi zevkiniz kadar yılın en iyisi seçilenleri de önemsiyorsanız önümüzdeki haftalarda 74. Primetime Emmy Ödülleri'nin sahiplerini bulacağını biliyorsunuz. Geçtiğimiz ay görece az film izlememin nedeni, benim de takip etmem, benim de önemsemem, benim de bilmem. Yıl boyunca televizyona vakit ayırmakta, sosyal medyada neredeyse bir hafta içinde konuşulup tükenen televizyon gündemini takip etmekte ne yazık ki zorlanıyorum. Eksiklerimi kapamak için Primetime Emmy adaylarının açıklanmasını bekliyor, iki ayda mümkün olduğunca adayı izlemeye çalışıyorum. Bu yıl da bunu yaptım ve bu sayıda bir film hakkında değil, yılın en iyi dizisi olduğunu düşündüğüm Severance hakkında yazmayı seçtim.
Bu sayıda ayrıca O ne izlemiş? bölümüne konuk olan Zeynep'in bu ayki favorisini ve Altın Balkabaa Ödülleri'nin televizyonla uzaktan da olsa ilişkili bir kazananını bulacaksınız. Onu izledim ben.'in dışına çıkmak isterseniz, geçtiğimiz haftalarda Duende için Robin Williams'ı andığım yazımı okumanızı, çok yakında ikinci sezonuyla geri dönecek podcast'im Keşif Sineması'yla henüz tanışmadıysanız ilk sezonu buradan dinlemenizi ve Türkiye'nin en özel festivallerinden Ayvalık Uluslararası Film Festivali (16-21 Eylül) için bir an önce Ayvalık biletinizi almanızı öneririm.
Yayını Aposto'nun mobil uygulamasında takip etmeyi de unutmayın.
Beni Twitter, Letterboxd ve Instagram’da takip edebilirsiniz.
Emre Eminoğlu
• Yeni Filmler:
- Nope (2022, Jordan Peele) | ★★★½
- Bullet Train (2022, David Leitch) | ★★★
- The Bob's Burgers Movie (2022, L. Bouchard & B. Derriman) | ★★½
• Geçmişe Dönük:
- Salomé (1922, A. Nazimova & C. Bryant) | ★★★★
- Breakfast at Tiffany's (1961, Blake Edwards) | ★★★
- Arizona Dream (1993, Emir Kusturica) | ★★
• Yeniden İzlemeler:
- Fish Tank (2009, Andrea Arnold) | ★★★½
- Hayaletler (2020, Azra Deniz Okyay) | ★★★
• Primetime Emmy Adayları / Komedi:
- Hacks (2. Sezon) | ★★★★½
- The Marvelous Mrs. Maisel (4. Sezon) | ★★★★
- Only Murders in the Building (1. Sezon) | ★★★½
- Abbott Elementary (1. Sezon) | ★★★½
- The Great (2. Sezon) | ★★★½
- Barry (3. Sezon) | ★★★
- What We Do in the Shadows (3. Sezon) | ★★★
• Primetime Emmy Adayları / Drama:
- Severance (1. Sezon) | ★★★★★
- Ozark (4. Sezon) | ★★★★½
- Succession (3. Sezon) | ★★★★½
- The White Lotus (1. Sezon) | ★★★★
- Stranger Things (4. Sezon) | ★★★½
- Squid Game (1. Sezon) | ★★★½
Severance, 2022 - ...
İnsanlığınızı danışmaya bırakın.

Çok iyiydi ya. ve Altı nokta bir şey. kanalları altında görmeye alıştığınız kişisel film incelemelerini bu sayıda bir kenara bırakıyor, beyaz cama özel bu sayı için, zamanında Duende'deki yazı dizilerimden birinin başlığını ödünç alarak Televizyonda ne var? diye soruyorum. Televizyonda son zamanlarda izlediğim en iyi dizi, bir gece değil ama bir hafta sonunda tükettiğim en iyi dizi var: Severance.
Plaza insanlarının habitatı, beyaz yakalı ofis yaşamı, "yapıyor olacağızlar", patrondan çok patronculuklar, pasif agresif cc'lemeler, zorunlu ve yapmacık arkadaşlıklar ne mutlu ki yıllar önce aldığım bir kariyer U-dönüşüyle beni teğet geçti. Yaratıcı endüstrinin ofislerinde benzer dinamiklerin, eylemlerin, hislerin yaşanmayacağını farz etmek aptallık olurdu ama en azından o ofislerin ışıkları çoğunlukla beyaz değil, camlarıysa açılabilir türdendi.
Kaçtığım beyaz yakalı ofis yaşamına sinemada ve televizyonda sıklıkla rastlıyorum. En sevdiğim komedi dizilerinden The Office'e yıllarca kahkahalarla gülmüştüm örneğin; fakat bu dünya bu kez, şaşırtıcı derecede tüyler ürpertici bir ofis distopyası olarak çıktı karşıma. Dan Erickson'ın yaratıcısı olduğu, Apple TV+'ta yayınlanan Severance, ofis yaşamı ve "gerçek hayatını" ayrı tutmak ve bu ayrımın verimliliği üzerine inşa ettiği distopyasını, sürükleyici bir hikâye, iyi yönetmenlikler, derinlikli karakterler ve yetenekli bir oyuncu kadrosuyla destekliyor.
Severance (2022, Apple TV+) | Kaynak: IMDb
Beyinlerine yerleştirilen bir çip sayesinde ofisin kapısından girdikten itibaren kim olduklarını, nasıl bir insan olduklarını, kişiliklerine dair her detayı unutan, ofisten çıktıktan sonraysa ne iş yaptıklarına ve iş arkadaşlarının kim olduğuna dair hiçbir fikirleri olmayan bir grup insanın hikâyesini anlatan dizi, tüm bu süreci toplumsal, psikolojik ve etik anlamda tartışmalara açıyor. "İçerideki" ve "dışarıdaki" benliklerin karşı karşıya geldiği, kimi zaman insanın en büyük düşmanının kendisi olduğunu hatırlatan çatışmalar ve büyük, güçlü twistler dizinin en etkileyici yanı. Bir bölümü dışında adeta nefesimi tutarak izlediğim, özellikle sezon finalinde kendimden geçtiğim bir televizyon deneyimini Succession'ın ilk sezonundan beri yaşamamıştım.
En İyi Drama Dizisi dâhil 14 dalda Primetime Emmy adaylığı bulunan Severance'ın ikinci sezon onayını aldığını da ekleyeyim.
★★★★★
Zeynep Naz İnansal | Fire of Love, 2022
Yaratımla yok oluşun iç içe geçişi...

Onu izledim ben. ile her sayıda bir konuk yazar ağırlamaya, sözü film izlemeyi de filmler hakkında konuşmayı da en az benim kadar sevenlere bırakmaya devam ediyorum. Bu sayıdaki konuğum, Zeynep Naz İnansal.
Nisan 2022. Yıllardır bahar geldiğinde sosyal medya ekibinin bir parçası olduğum İstanbul Film Festivali'nin 41. yılı vesilesiyle Whatsapp grubumuzda nazar boncuğu şakaları havada uçuşurken, benim için festivale damgasını vuracak bir mesaj bildirimi geliyor: "HER ŞEYE YETİŞİCEZ." Bu güven verici mesajın sahibi, ilk kez birlikte çalıştığım Zeynep'le festival bittiğinde, iş dışında da anlaşabileceğimi, filmlerden konuşup dedikodu yapmaktan zevk alacağımı bir kez daha onaylıyorum. Festival ekibinin yeni göz bebeği, ekleştiğimden beri herkesten önce izlediği filmler nedeniyle kıskandığım Zeynep'i Letterboxd ve Instagram'da takip edebilirsiniz.
Şimdi sözü Zeynep'e bırakıyorum...
Zeynep ne izlemiş?
Zeynep'in en iyisi: Fire of Love, 2022
Sıcak bir Ağustos günü, bir türlü esmeyen salonumda izlemeye başladığım yanardağlarla ilgili bir belgeselin bana sıcağı ve tüm olumsuzlukları bir süreliğine unutturacağını düşünmezdim. Ama Fire of Love’ın sonunda jenerik akarken; gözlerimde yaşlarla, her şeyin geçiciliğine, yaratımla yok oluşun iç içe geçişine ve aşkın bin bir formuna dair düşüncelere dalmış ve her şeyden uzaklaşmayı başarmıştım. (Sonrasında sıcağa tekrar sinirlenmem çok uzun sürmese de güzel bir molaydı.)
Fire of Love (2022, Sara Dosa) | Kaynak: Variety
Dünya prömiyerini 2022 Sundance Film Festivali’nde yapan Fire of Love, tüm hayatlarını farklı yanardağları araştırmaya ve belgelemeye adamış yanardağ uzmanı çift Katia and Maurice Krafft’ın hikâyesini anlatıyor. Filmin anlatıcısı Miranda July’ın tanımıyla bir aşk hikâyesiyle karşı karşıyayız. Tabii üçlü bir aşk bu, çünkü Katia ve Maurice’in birbirlerine olan aşkı kadar büyük diğer aşkları yanardağlar da başrolde. Üniversitede tanışıp yanardağlara olan ortak tutkuları sayesinde yakınlaşan çift, bilimsel araştırmanın tekdüzeliğini sarsmayı ve devrim niteliğindeki keşifleri kadar, renkli kişilikleriyle de dönemin yıldızlarından olmayı başarıyorlar. Farklı yanardağ tipleri keşfedip çoğunu daha önce hiç görüntülenmediği kadar yakından görüntülemeyi başarıyorlar. İkilinin kişisel arşivinden görüntüleri, yanardağlar ve dünyaya dair animasyonlarla harmanlayan film, seyirciyi romantik ve şiirsel bir yolculuğa çıkarıyor. Hatta belgesel çoğunlukla seyirciye kendi çıkarımlarını yapmak için alan tanıyan, büyüleyici bir çocuk kitabı gibi işliyor.
Katia ve Maurice’in araştırmalarının nihai amacı yanardağları daha yakından tanıyarak onlarla birlikte yaşamayı öğrenebilmek. Ama bu ölümcül araştırmanın tehlike faktörü de onları bu amaca yönelten bir heyecan aslında. Zaten ikili, 1991 yılında bir yanardağ patlamasında hayatlarını kaybediyor. Film, bu üzücü sonu en baştan seyircisine aktararak çiftin kendi seçimleriyle, alışılmışın dışında olsa da tutku dolu, heyecan verici ve tatmin edici bir hayat kurmayı başardıklarını gösteriyor. Sonunu bilerek bu hikâyeye eşlik etmek de filme bambaşka bir hava katıyor. Fire of Love’ı bir kez daha, bu kez sinema salonunda izlemek için sabırsızlanıyorum.
-ZNİ
Yayının bu bölümünde, her yıl 20 kategoride yılın en iyilerini seçtiğim kişisel ödüllerim Altın Balkabaa Ödülleri / Golden Pumpkin Awards'un rastgele bir kategorisini ziyaret ediyoruz.
The Death of Stalin (2017, Armando Iannucci) | Kaynak: Indiewire
Ağırlıklı olarak televizyon konuştuğum bu sayıda yer vermek için bir Altın Balkabaa Ödülleri yılı ve kategorisi ararken, televizyon geçmişi ya da bağlantısıyla öne çıkan bir kazanan aradım. Henüz geçtiğimiz hafta 2021 kazananlarının tümünü buraya yığmamış, üstelik Mass'ten bir fotoğraf seçmemiş olsam, seçimim oyuncularının tümü televizyon geçmişli bu filmin En İyi Toplu Performans ödülünden yana olurdu. Kategori sabit, fakat sizi birkaç yıl önceye, televizyon tarihinin en iyi politik komedilerinden Veep'e imza atmış Armando Iannucci'nin elinden çıkmış bir toplu performans gösterisine götüreceğim.
- Yıl: 2017
- Kategori: En İyi Toplu Performans
- Adaylar:
- And the Balkabaa goes to... The Death of Stalin