aposto-logo
TR
TREN
İçindekiler
Kadehten
Sofrayı Kuranlar
Bugünkü Destekçimiz
Teruar
Dolaptan
KÜNYE

🍇 Bağbozumu 2.0: Çok değişkenli teruar denklemi

“Hayyam’ın gül rengi şarap dediği Karasakız olmalı.” Bir garip teruar paradoksu ve yol ayrımındaki üzüm bağları: İklim değişikliği asmadan kadehe şarabın özünü nasıl etkiliyor? Levon Bağış yudum yudum anlatıyor.
20 Eylül - Oikos Bozcaada - apéro
Oikos Bozcaada ile birlikte

Ada yolcusu kalmasın: Oikos Bozcaada Eski Yunancada “aile mirası, aile evi” anlamına gelen ve içinizi ısıtacak bir aile işletmesi olan Oikos , sizin de Bozcaada ’daki yeni eviniz olmak için bekliyor. Oikos Bozcaada: Ada merkezine 700 metre, plaja 200 metre yürüme mesafesinde İğdelik mevkiinde sessiz bir koya hakim olan Oikos Bozcaada, deniz manzaralı büyük bir bahçe içerisinde altı adet villa ve bir otel binasından oluşuyor. Sonbaharda ağızda bambaşka bir tat bırakacak ada ziyaretiniz için sebebiniz hazır, Oikos yalnızca sizi bekliyor. Villaların sizi yıl boyunca misafir etmeye hazır olduğunu da ayrıca paylaşalım. Aradığınız sakinliği sunacak ortamı, ferah ve konforlu odaları , bahçesinde edilecek gece muhabbetleri için biz değil ama Oikos soruyor; “ Biz sizin için her şeyi düşündük, siz ne zaman Oikos Bozcaada’ya gelmeyi düşünüyorsunuz?” apéro okurunun gönül teline dokunacak sürprizi sona sakladık: Oikos’un nefis kahvaltısı . Karnı tok olanı acıktıracak, yolu düşmeyenin yönünü değiştirecek lezizlikte; taze ve özenle hazırlanan bu kahvaltı için uykudan uyanmak her zaman çok keyifli. Feribotun adaya girişini izleyebileceğiniz deniz manzarası ve dinginliğiyle misafirlerini büyüleyen Oikos Bozcaada ’yı buradan takip edebilir, iletişime geçmek için şurayı ziyaret edebilirsiniz.

Daha fazlasını öğren

Karasakız, Fotoğraf: Deniz Sabuncu

Kadehi usul usul çevirip burnumu oluşturduğum spiral sarmala doğru yavaşça götürüyor gözlerimi kapatıyorum. Derin bir nefes: Fıçı notalarına karışan meyan kökü yoğunluklu baharat buketi ve kırmızı meyveler. İlk yudum: Dilimde oynaşan asiditeye ek damağımdaki tatlı ve baharatın harmonisi. İçine taze çekilmiş karabiber eklenmiş meyve reçelinden hâllice. Yakut kırmızısı rengiyle damağıma değdiği andan itibaren şarabı içmek ve tatmak arasındaki deneyim farkından hatırıma kalan bir kırmızı: Karaova’dan Zinfandel. 

O vakitten beri şarap benim için eşlikçiden daha fazlası; yemek masasının ana unsuru. Akşama kurulacak sofra için doğru şarabı seçme ritüeli, şişenin ağzından mantarı çıkarırken duyulan “blup” sesiyle oluşan beklenti, kadehteki ilk aromatik girdap. Sıradan bir akşam yemeğini dahi duyusal bir deneyime dönüştürme yeteneğiyle kutlamaların kilometre taşı bir köpüklü, doğum günü yemeğinin olmazsa olmazı Kalecik Kalesi roze, kuzu inciğin tamamlayıcısı Buzbağ, bol dereotlu, iç baklalı zeytinyağlı enginarla en iyi giden iyi soğutulmuş Sauvignon Blanc. Anıların biriktiği her sofrada değişmez yeriyle hikâye anlatıcılarına dönüşen şişeler, ardlarına sarılan merakla bilinmeyen gelenek ve kültürlere erişimin bir yolu hâline geliyordu. Kasap Dursun’un Aküzüm bağları, Murat’ı asırlık bir asma için Şırnak’a götüren heves, Umay’ın yıllar yılı aradığı Sungurlu. Edinilen her deneyimle keşfe dair atılan adımlar, öğrenilen her öyküyle canıgönülden sunulan takdir.  

Yetiştiği topraktan bağımsız düşünülemeyen, yudum yudum bağının etkilerini sofraya taşıyan şarabın değişen iklim koşullarıyla yolu her geçen gün biraz daha şaşıyor. Bugün keyfine doyamadıklarımızı belki de en iyi ihtimalle 10 yıl sonra bulamayacağımızın endişesinden öte; yetiştiren bağcının, bağda çalışan işçinin, üreten şarapçının kaygısına ortak oluyoruz. Şarabın iyisi kötüsü bir kenara Levon (Bağış)’un “Dünyanın her yerinde iyi şarap var. Teknolojinin gelişmesiyle artık hiç olmayacak denilen iklimlerde dahi şarap üretiliyor. İş ki özgün ve karakterli şarabı ortaya çıkarabilmek.” sözünün peşinde, kadehimizi dolduran Karasakız’ın topraktan sofraya öyküsünün izindeyiz. Neden mi Karasakız? “Rengi, kokusu ve tadıyla başka hiçbir şeye benzemeyen çok kendine has bir üzüm. Dünyanın neresine gidilirse gidilsin tasarlanan her menüye girebilecek bir şaraptan bahsediyoruz.” 

Dersimiz: Üzüm. Konumuz: Teruar. Filmi ileri sarıyor, üzümün ve dolayısıyla şarabın yarınını Levon'dan dinliyoruz.

Not: Bu sayıda yer alan hiçbir üreticiyle ticari bir bağımız olmadığını ve sayının reklam amacı gütmediğini belirtmek isteriz. Bu arada, 18 yaşından büyük bireylerin damak tadına uygundur.

"İnsan tat almayı öğrendiğinde artık şarap içmez, onun sırlarını tadar."

Reyhan

apéro

apéro

İştah ve ufuk açan yemek yayını. Her çarşamba ve cumartesi önlüğünü giyer.

İçindekiler
  • Kadehten: Karasakız
  • Sofrayı Kuranlar: Levon Bağış'la: İklim, teruar, şarap
  • Teruar: Çavuşlu Köyü, Bayramiç, Çanakkale 
Kadehten

Karasakız

Bir üzüm yeniden tanımlanıyor.

  • Nereden? 7Bilgeler, Döltenaltı Mevkii, Gökçealan Köyü, Selçuk, İzmir
  • Ne zamandan beri? 2011
  • Kurucusu: Bilge Yamen 
  • Neden burası? Türkiye’nin miras üzümlerini korumak üzere oluşturulan Heritage Vines Of Turkey (HVOT) isimli bir proje söz konusu. Ekip bu proje kapsamında farklı üreticilerin Bayramiç’in farklı köylerinden elde edilen Karasakız üzümlerini işleyip şaraba dönüştürdüğünü hayal ediyor. 7Bilgeler Bayramiç’teki bağlarına gözü gibi bakan Can Kırış’ın üzümleriyle işe koyuluyor böylece hayaller gerçek oluyor. Levon kadehini doldurmak üzere 7Bilgeler’i tercih etme sebebini şöyle açıklıyor: “Can’ın ve Bilge Bey’in işlerine gösterdikleri özen benim bu şarabı seçmem için yeterli.”

Ben diyeyim Kuntra sen de Karasakız: Bozcaada ve Bayramiç’in köylerindeki bağ arazilerinde bolca dikilmiş bir üzüm cinsi. 2000’li yıllara kadar bölgede üretilen Karasakız üzümü Çanakkale Şarap ve Kanyak Fabrikası tarafından işleniyor. 1980’li yıllardan 2005 yılına kadar TEKEL’in birçok şarap ve içki üretim fabrikalarının yöneticiliğini yapan Kerim Yanık, Karasakız üzümü için şöyle diyor: "Ülkemizde Fransız konyak üretim yöntemleriyle kanyak üretimi ilk defa Tekirdağ Şarap Fabrikasında yapılmaya başlanmış. Türkiye’deki üzüm çeşitleri üzerinde bir dizi araştırmalar yapılmıştı. Daha sonra denemesi yapılan Çanakkale ve Bozcaada’da yetişen Karasakız üzümünün kanyak üretimine en uygun üzüm türü olduğu saptanmıştı.’’

"Çok açık yakut renginde"


Asmalarda üzüm, sudadır gözüm: 2007’de fabrikanın kapatılmasıyla üzümler köylünün elinde kalıyor. Bu kapanmanın ardından Bayramiç bölgesindeki bazı köylere baraj yapılınca çiftçinin suya erişimi kolaylaşıyor. Suya ulaşan üretici bu gelişmeyle su istemeyen asma yerine daha çok gelir elde etmesini sağlayacak elma, Bayramiç beyazı gibi meyveleri ekmeye başlıyor. Hâl böyle olunca da Karasakız bağları teker teker sökülüyor.  

Doğru bilinen yanlışlar: Bir dönem distilasyona uygunluğu sebebiyle kıymetli görülen Karasakız bugün Türkiye’nin en hızlı yok olan bağlarını oluşturuyor. Durumu fark eden bazı şarap üreticilerinin ürettikleri kayda değer kalitedeki şaraplarla Karasakız’a ilgi tekrar uyanıyor ve bu hızlı yokoluşu kimileri kendine dert ediniyor. Bu isimlerden biri de Levon (Bağış). Levon Karasakız’dan: “Bağda kesildikten sonra uzun süre bekleyen ve kaliteli olması için hiç çaba sarf edilmeden uzun seneler boyunca herkesin gözünden kaçmış bir üzüm,” diye bahsediyor ve ekliyor: “Yıllarca yanlış tanımışız; tanıma fırsatımız olmamış. 2005’te bir eğitim yayını olarak hazırladığım Şarabın ABC’si kitabında Karasakız için düşük asitli yazmışım. Kendim işlerken fark ettim ki Karasakız için her şeyi denebilir ama düşük asitli denilemez.” 

"Kırmızı meyve aromalarıyla"


Peki ne denir: Nasıl kokar, nasıl tadar? Söz tekrar Levon'da: “Kırmızı meyveler, pamuk şekeri, çilek ve geride kalsa da tarçın aromalarına sahip. Düşük tanenli ama yüksek asidi sayesinde dengeli. Canlı, orta gövdeli ve damakta bıraktığı ferahlık hissiyatıyla uzun bir şarap.” 

Hikâyeyi paylaşmak için:
Sofrayı Kuranlar

Levon Bağış'la: İklim, teruar, şarap

Hava, su, toprak ilişkisi üzümden bağa, asmadan kadehe neyi ne kadar etkiler? Teruarın yeni normali olur mu? Değişen iklim koşullarında şarap evrilir mi?

Şarap ve teruar arasındaki bağlantı iklim değişikliğinin de konuya dâhil olmasıyla bağcılık ve şarap yapımı dünyasını dipten uca etkileyen karmaşık ve dinamik bir ilişkinin temelini oluşturuyor: İklim değişikliği geleneksel teruar kavramını etkiliyor, şarap üreticilerini kendi uygulamalarını uyarlamaya ve geliştirmeye zorluyor. Böylece yetiştirilen üzüm türleri, üretilen şarap stilleri ve bağcılık için uygun bölgeler açısından şarap endüstrisini potansiyel olarak yeniden şekillendiriyor. Bu unsurlar arasındaki etkileşim de iklim değişikliğinin şarap dünyasına nasıl sirayet ettiğini anlamanın ve ne şekilde ele almak gerektiğinin önemini vurguluyor. 

Çok uzun yıllarını bağcılık araştırmalarına harcayan Levon üzüm çeşitleri, yöreler ve şarap yapım teknikleri konusunda ansiklopedik denebilecek derin bilgiye sahip. Esas uzmanlığı bir sommelier'in gelişmiş damak zevkinin ötesine uzanıyor: Şaraba dair el attığı alanlar düzenlediği eğitimler, tadımlar, şarap tarihine ve kültürüne ilişkin anlattıklarıyla başkalarını eğitmeye ve aydınlatmaya kadar gidiyor. Son yıllarda izini sürdüğü üzümler ve bağlarla artık sadece bir şarap uzmanı değil şarap üreticisi olarak da anılıyor. Şarabın karmaşık nüanslarını anlama ve onu yaratma sürecine attığı adımla şarap bilimi alanının her iki dalını birleştiren bir isim olarak Levon tat, aroma, kültür, gelenek derken hepsinin başladığı yeri; şarabın reçetesi teruarı anlatıyor. 

Şahsi bir şarap meselesi

“İyi şarabın” formülü ya da tanımı sana göre nedir?

Keyif aldığım şarap iyi şaraptır. Ama şaraptan keyif alma yolları kişiden kişiye, hatta kişinin şarapla olan ilişkisine göre değişiklik gösterir. Bazısı için sadece tanınmış bir “etiket”’ şarabın iyi olması için yeterli olabilir. Sadece çok pahalı bilinen şaraplar için değil, etiket sayesinde avantgarde olmaya çalışan şarap meraklıları için de geçerli bir durum. “Hakikat seni özgür kılar,” demiş önemli bir şahsiyet. Deneyip öğrendikçe insanın kendi beğenisi oturuyor ve iyi şarabı anlamaya başlıyor.  

İlla bir formülden bahsedeceksek sadece iyi yapılmış hatasız şaraplar peşinde koşmaktansa bazı hataları olsa da karakterli şaraplar tercihim. Bakıldığında makine halıları da hatasızdır ama ilmeklerinde ve renklerinde hatalar olan bir el halısıyla boy ölçüşemezler. Her şarabı da bölgesi, üzümü ve toprağıyla ele almak gerekiyor.

"Hangisi daha kırmızı?", "Hadi tadıma geçelim"


"Pazar günleri ibadetten sonra babamın Kadıköy Balık Pazarı’ndan yaptığı alışverişten anlaşılırdı o gün eve misafir gelip gelmeyeceği. Pahalı şarap aldıysa misafir gelecekti, ucuzsa kendisi içecekti."

Levon’un şarapla tanışma anı nasıl gerçekleşti? Zaman içinde şarapla ilişkin nasıl değişti ve derinleşti?

Şarapla tanışma anımı hatırlamıyorum: Bizim evde şarap hep vardı; sofrada  hatta gazete kâğıdına sarılmış yatırılmış hâlde evin kilerlerinde. Babam çok içki içen birisi değildi ama keyifle içerdi. Pazar günleri ibadetten sonra babamın Kadıköy Balık Pazarı’ndan yaptığı alışverişten anlaşılırdı o gün eve misafir gelip gelmeyeceği. Pahalı şarap aldıysa misafir gelecekti, ucuzsa kendisi içecekti. Daha çocukken ilk kazandığım parayla restorana gidip gelen şarabı geri göndereceğimi söylermişim. Babamın ben doğduğumda aldığı ve 18 yaşıma geldiğinde açtığı ve fena hâlde sirke olmuş şarapları da hatırlıyorum. 

Şaraba ilgimin başlangıç öyküsüyse daha iyi bir içici olmadan evvel bahçedeki çardağın üzümlerinden şarap yapmaya çalışmama dayanıyor diyebiliriz. Ama önemli şarapla ilişkimde dönüm noktası üniversite zamanı geceleri çalışmaya başladığım dutyfree mağazasında yüzlerce çeşit şarapla tanışmam ve onları tatmaya başlamamla gerçekleşti.

Tadım şarapları raftan iniyor


"Napolyon'un dediği gibi: 'Zafer kazandıysan hakettiğin, kaybettiysen ihtiyacın olan tek şey köpüklü.' Ben de bir bahane yaratıp o köpüklüyü açıyorum."

Şarap mahzeninin olmazsa olmazları neler? 

Yıllar içerisinde şarap görgüm ve beğenim çok değişti. Genelde mahzen dışında mutlaka buzdolabında bir şişe köpüklü şarap bulunduruyorum. Biliyorum buzdolabı saklamak için iyi bir yer değil. Zaten bu da beni onu tüketmem için sıkıştırıyor. Napolyon'un dediği gibi: "Zafer kazandıysan hakettiğin, kaybettiysen ihtiyacın olan tek şey köpüklü." Ben de bir bahane yaratıp o köpüklüyü açıyorum.

Bir de daha ulaşabilir, rahat içimli ve tercihen hafif soğutulabilen Karasakız, Kalecik Karası gibi üzümlerden üretilmiş şarapları mutlaka içime hazır tutuyorum. Mahzenin olmazsa olmazı diyemem ancak bulundurmaktan en keyif aldığım şaraplar asil küften etkilenmiş üzümlerden yapılmış Sauternes, Tokaji, Selection Gran Noble tarzı şaraplar. Yıllanmanın en çok yakıştığı bu tarz şaraplar neredeyse bal kadar şekere sahipken müthiş asiditeleri sayesinde inanılmaz dengeli şaraplar.  

Dengeli bir beyazla başlayalım


Akdeniz üçlemesi

Geniş ölçekte Akdeniz havzasını düşündüğünde üzümün, bağın ve şarabın bu topraklarda temsiliyeti ve önemi nedir?

Akdeniz kültürünü oluşturan en temel üç şey soracak olsam ne derseniz yanıt: üzüm, zeytin ve incir. Ben bu üçünü saydığım anda kafamda oluşan kavram: medeniyet. Zeytin tarih boyunca endüstriyel olarak kullanılmış olsa da kara suyundan ayrıldığında başka bir formda soframıza ulaşmış. Şarabın izinin sürüldüğü her yerdeyse medeniyeti görüyoruz. 

Antik Çağ Anadolu tarihi ve mitolojisi içinde en belirgin imgeler asma ve bağ. Mersin’de neredeyse 1800 metre yükseklikteki Torosların eteklerinde bulunan antik yerleşimlerden Kapadokya’nın mağara kiliselerine ve Van Gölü’nün ortasındaki manastırda hep asma, bağ, ve üzüm karşımıza çıkıyor. Tüm bu coğrafyada hatta tüm Akdeniz Havzası'nda asma, bağ ve şarap medeniyetin sembolü.   

Yeşil elma, vanilya, belki biraz da kereviz sapı


"Şarabı sanılanın aksine bir eşlikçi olarak değil ana unsur olarak değerlendirmeliyiz: Suyun az olduğu hatta veba gibi ölümcül mikropları taşıdığı dönemlerde hayatta kalmayı sağlayan içecekti."

Akdeniz diyetinde: üzüm, zeytin ve buğday üçlemesini değerlendirdiğinde Akdeniz mutfağının şarapla ilişkini nasıl tanımlarsın? 

Şarabı sanılanın aksine bir eşlikçi olarak değil ana unsur olarak değerlendirmeliyiz: Suyun az olduğu hatta veba gibi ölümcül mikropları taşıdığı dönemlerde hayatta kalmayı sağlayan içecekti. Şarabın bu gibi başrolde olduğu dönemleri de göz önünde bulundurmalı. Ayrıca insanlığın ortak hafızasında geliştirdiği yemekleri ve malzeme kullanımının da sürekli sofrasında bulundurduğu içeceğe göre evrilmiş olma ihtimalini de değerlendirmeliyiz. 

İklim, Teruar, Şarap

Teruar şarabın özelliklerini nasıl etkiler; şarabın tat, aroma ve genel profilinin şekillenmesindeki rolünü açıklayabilir misin?

Teruar ne yazık ki gerektiği kadar önemsenmiyor. Oysa ki üzümün yetiştiği yer en az üzümün cinsi kadar karakteri belirleyen bir unsur. Ama dünyada da yaygın temel temayül teruarı yansıtan değil, beğenilen ya da beğenildiği düşünülen şaraplar üretmek yönünde. Aynı cins fıçılarda, aynı enzim ve mayalarla ve hemen hemen birbirini taklit eden yöntemlerle üretilen şaraplar birbirinin kötü kopyaları olmaktan uzaklaşıyorlar. Teruarı anlamaya çalışırken iki önemli unsur bazen gözardı ediliyor: Bağdan itibaren üretimde çalışan insan ve üzümün kendi mayası. Maya üzümün karakterini düşünülenden çok daha fazla yansıtan bir etken. Gerçek teruarı anlamak için doğal maya önemsenmeli. 

Kırmızıyla devam: "Hiçbir tadım bu kadar temiz geçemez zaten"


"Şarabın en büyülü tarafı matematik formüllerine indirgenememesi. Mevzu şarap olduğunda çok mantıklı ve genel bir durum her defasında farklı sonuçlar verebiliyor."

Tüketiciler, keyif aldıkları şaraplar üzerinde bölge ve iklimin etkisini nasıl algılar? Belirli bölgelerden veya iklimlerden gelen şaraplarla yaygın olarak ilişkilendirilen belirli tanımlayıcılar veya nitelikler var mı?

Şarabın en büyülü tarafı matematik formüllerine indirgenememesi. Mevzu şarap olduğunda çok mantıklı ve genel bir durum her defasında farklı sonuçlar verebiliyor. Bağın bulunduğu iklim lezzetin çok önemli bir belirleyicisi; sıcak ve soğuk bölgelerin karakteristik özellikleri birçok parametreden daha belirgin. Sıcak bölgelerden gelen şaraplar daha az asitli ve yüksek alkollü, meyve profili açısından daha tatlımsı meyvelere yakın şaraplar verirken soğuk bölge şarapları daha canlı hatta bazen yeşil aromalara sahip, yüksek asitli ve görece düşük alkollü şaraplar verir. 

Üzüm dalında olgunlaşırken soğuk hava gördüğünde asit oluşturur. Ama her hâlükârda bağda en çok ihtiyaç duyduğu daima güneş: Güneş olmadan meyve olgunlaşmaz. Bu denklem göz önünde bulundurulduğunda belki de en iyi bağlar gece ve gündüz farkının olduğu karasal iklim araziler diye düşünülebilir. Ama bunun da bir sınırı var; çok büyük farklar da bazen sıkıntı yaratabilir. Hazır bu kadar genelleme yapmışken hatırlatmakta fayda var: “Mevzu şarapsa genellemeler genellikle yanlıştır.”

"Her bağcılık bölgesinin kendine has mikro iklimsel özellikleri söz konusu."

Türkiye’deki mikro iklimler ve o bölgelerin bağ alanları hakkında bilgilendirebilir misin? 

Her bağcılık bölgesinin kendine has mikro iklimsel özellikleri söz konusu. Daha iyi anlatabilmek adına iki bölgeyi ele alalım: Urla, son yılların en yükselen şarap bölgelerinden biri. İzmir’e kıyasla hissedilir derecede soğuk olması Urla’yı özel bir yer hâline getiriyor. Kapadokya için de aynısını söyleyebiliriz. Bin metre civarındaki bağlarda gece ve gündüz sıcaklık farkı, toprağın fakirliği ve volkanik olması gibi etkenler bölgenin beyaz üzümlerle anılmasının en önemli nedeni.

Ve tadım sonu notları


"Bilinen geleneksel yöntemler ve bölgeler giderek değişiyor. Hatta bölgelerin sahip olduğu tarzlar da değişiklik gösteriyor."

İklim değişikliği birçok bölgede büyüyen bir endişe hâline geliyor. İklim değişikliği geleneksel bağcılık bölgelerini nasıl etkiliyor?

İklim krizi şarap meraklıları için üzerine tartışılan bir konu değil. Bağcıların en büyük sorunu birçok yerde ortaya çıkan daha fazla alkollü şaraplar. Dünyanın belki de en tutucu bölgelerinden biri olan meşhur Bordeaux geçtiğimiz senelerde bağdaki oranları sınırlı dahi olsa Bordeaux dışından gelen ve sıcağa daha dayanıklı üzümlerin dikilmesine izin verdi. 

Bilinen geleneksel yöntemler ve bölgeler giderek değişiyor. Hatta bölgelerin sahip olduğu tarzlar da değişiklik gösteriyor. 10-15 sene öncesinin Alman Pinot Noir’larıyla bugünküler epey farklılık arz ediyor. 

"Tam olarak bugünkü resmin özeti tamlama: acayip havalar. Zamanında yağmayan yağmurlar, birkaç aylık yağmurun birden yağması gibi büyük sorunlarla karşı karşıyayız."

Değişen iklim koşulları nedeniyle dünyada ve Türkiye’de üzüm çeşitlerinde, hasat zamanlarında veya şarap tarzlarındaki değişiklikler neler? 

Değişen iklim koşulları sadece ısınma ya da soğuma gibi belirli bir etki yaratmıyor. Yıllar önce Açık Radyo yayınlarının yer aldığı Acayip Havalar isimli bir kitap vardı. Tam olarak bugünkü resmin özeti tamlama: acayip havalar. Zamanında yağmayan yağmurlar, birkaç aylık yağmurun birden yağması gibi büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Bu sene bağlarda da küresel bir pandemi yaşandı: Mildiyö ve külleme hastalığı iklim koşulları ve düzensiz yağışlar nedeniyle pek çok bağı kötü etkiledi. Türkiye’nin en çok üzüm yetiştirilen bölgelerinden Çal başta olmak üzere bazı bölgelerde bu sene hiç üzüm hasat edilemedi.

"Batan Titanic denizin metrelerce dibinde ve dünyanın en iyi mahzenine sahip. Kimsenin sahip olamayacağı bir mahzen. Hiç akıllanmayan bizlerse batan Titanic’te çalmaya devam eden orkestra gibiyiz."

Geleceğe baktığınızda, gelişen iklim koşulları bağlamında şaraplık üzüm yetiştiriciliğinin geleceğini nasıl tasavvur ediyorsun? 

Hayalimde değişen apelasyon haritaları, iklime uyum sağlayacak üzüm türleri ve yeniden var olacak bir şarap dünyası var. Ama konu sadece lezzet değil. Değişen tatlardan daha kötüsü yok edici felaketler. 2001’de Almanya’nın Ahr bölgesindeki sel felaketinde yok olan bağlarla beraber 200 kişi hayatını kaybetti. Avustralya ve Kaliforniya gibi şarap endüstrisinin bel kemiği sayılan bölgeler son yıllarda şaraphaneleri de yutan devasa yangınlarla ediyor. Konu iklim krizi olunca bu felaketi sadece şarap üzerinden konuşmak bana fazla şımarıkça geliyor. 

20-30 yıl sonrasının emeklilik planlarını yapan, onlarca yıllık kredi borçlarıyla daha iyi bir gelecek için yatırımlar yapan, hep daha fazlasını kazanmaya çalışan bizler için haberler kötü: Bindiğimiz gemi batıyor ve gemi battıktan sonra ne kadar zengin olduğumuzun hiçbir önemi kalmayacak. Çok klişe olacak fakat Titanic bu konunun en iyi örneği: Batan Titanic denizin metrelerce dibinde ve dünyanın en iyi mahzenine sahip. Kimsenin sahip olamayacağı bir mahzen. Hiç akıllanmayan bizlerse batan Titanic’te çalmaya devam eden orkestra gibiyiz: Battığımızı görüyor ama yapmayı bildiğimiz tek şeyi, kendi pisliğimizde boğulmayı tercih ediyoruz. Belki gemi yine batacak ancak zaman, keman çalmak yerine dolan suyu boşaltmaya çalışanlardan olmanın zamanı. Bu gezegen yok olduğunda gidebileceğimiz bir “Gezegen B” yok.

Hikâyeyi paylaşmak için:
Bugünkü Destekçimiz

Ada yolcusu kalmasın: Oikos Bozcaada


Eski Yunancada “aile mirası, aile evi” anlamına gelen ve içinizi ısıtacak bir aile işletmesi olan Oikos, sizin de Bozcaada’daki yeni eviniz olmak için bekliyor. 

Oikos Bozcaada: Ada merkezine 700 metre, plaja 200 metre yürüme mesafesinde İğdelik mevkiinde sessiz bir koya hakim olan Oikos Bozcaada, deniz manzaralı büyük bir bahçe içerisinde altı adet villa ve bir otel binasından oluşuyor. Sonbaharda ağızda bambaşka bir tat bırakacak ada ziyaretiniz için sebebiniz hazır, Oikos yalnızca sizi bekliyor. Villaların sizi yıl boyunca misafir etmeye hazır olduğunu da ayrıca paylaşalım.

Aradığınız sakinliği sunacak ortamı, ferah ve konforlu odaları, bahçesinde edilecek gece muhabbetleri için biz değil ama Oikos soruyor; “Biz sizin için her şeyi düşündük, siz ne zaman Oikos Bozcaada’ya gelmeyi düşünüyorsunuz?” 

apéro okurunun gönül teline dokunacak sürprizi sona sakladık: Oikos’un nefis kahvaltısı. Karnı tok olanı acıktıracak, yolu düşmeyenin yönünü değiştirecek lezizlikte; taze ve özenle hazırlanan bu kahvaltı için uykudan uyanmak her zaman çok keyifli.  

Feribotun adaya girişini izleyebileceğiniz deniz manzarası ve dinginliğiyle misafirlerini büyüleyen Oikos Bozcaada’yı buradan takip edebilir, iletişime geçmek için şurayı ziyaret edebilirsiniz. 

Teruar

Çavuşlu Köyü, Bayramiç, Çanakkale 

  • Enlem: 39° 46′ 54.3″K
  • Boylam: 26° 42′ 38.9″D
  • Toprak yapısı: Kil-kireç karışımı marn taban üzerinde alüvyon, kil, kireç, kum karışımı üst toprak.
  • Rakım: 230 m
  • Bağ yaşı: 35 
Dolaptan

🍽️ Çölün ortasında bir sofra: Turkish Breakfast Club


Beyaz peynirin üzerine vişne reçeli sürülmeli, ekmekler salata suyuna banmalı. Geçen hafta apéro'da: Türk işi kahvaltı sofrasının Los Angeles hâli. Bir aradalık yeniden tanımlanıyor, paylaşımlık tabakların birleştirici gücüne dair keşfe çıkılıyor. 


OKUMAK İÇİN


KÜNYE

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

apéro

apéro

İştah ve ufuk açan yemek yayını. Her çarşamba ve cumartesi önlüğünü giyer.

YAZARLAR

apéro

İştah ve ufuk açan yemek yayını. Her çarşamba ve cumartesi önlüğünü giyer.

İLGİLİ BAŞLIKLAR

Bayramiç

Çanakkale

üzüm

baraj

asma

elma

İzmir

Bilge Yamen

+15 more

İLGİLİ OKUMALAR

0%

;