Selam 20’likler ve 20’lik kalanlar,
Nisan geldi, hoş geldi diyebilir miyiz? Baharın sıcaklığı hâlâ kemiklerimizi ısıtacak seviyeye gelmemiş olsa da, hissiyat olarak ben kış aylarını kapadım, benim için artık sadece bir mevsim var: YAZ. Böyle diyorum ama daha önce 20’likte söylediğim gibi ben geçiş mevsimlerini çok severim. Sonbaharın o ilk yaprak hışırtısı, ilkbaharın ilk ince ceket-tshirt ile çıkabildiğin gecesi... Bunlar beni heyecanlandırır. Heyecanlandırır ama şu an aklımda sadece deniz ve beni battaniye gibi saracak haziran, temmuz, ağustos var. Eeee tabii bir de mayıs. Ama mayısın nedenini biliyoruz.
Bu hafta yoğun gündemler, geçişler, değişimler ve ılınmamakta ısrar eden havalarda bize dost olan bir şeye bakıyoruz. Diziler. Bizi bazen aşina olduğumuz olaylara ayna tutarak düşündüren, bazen de uzak diyarlara götüren o diziler. Uzak diyarlar diyorum ama bu hafta çok uzaklara gitmiyoruz. Türkiye’deyiz. Kıstık ışıkları, uzattık bacaklarımızı, aldık battaniyemizi, belki yasladık kafamızı sevdiğimizin koynuna, belki sarıldık kedimize, köpeğimize, üfledik çayımıza, açtık televizyonu — aa dur internete bağlı değilmiş televizyon… Neydi ya bunun şifresi? Heh tamam. O zaman başlıyoruz?
İyi seyirler?
Yasmin
Not. 20’lik artık okurken bir yandan da dinleyeyim diyenler, yolda kulağımda 20’lik olsun diyenler ve diğer herkes için her hafta cumartesi günü Aposto Radyo’da. Buradan dinleyebilirsiniz.