aposto-logo
TR
TREN
PIT STOP
DOPPLER ETKİSİ
RÜZGAR GİBİ GEÇENLER

🏁 F1 | Domenicali’nin günlüğü

F1 CEO'su Stefano Domenicalli sporun geleceğine dair kararları ve pilotların tepkisi

ESPN

Punto'dan herkese merhaba,

Formula 1'in bir aylık arası üç aylık yaz arasından daha uzun sürmedi mi? Bu uzun gibi gelen kısa arada sevgili yazarımız Fırat Keskin'le beraber ne yapacağımıza dair düşünüp planlar çıkardık ancak F1 CEO'su Domenicali'nin açıklamaları planı uygulamamıza pek izin vermedi. Verstappen ve Russell gibi pilotların da yaptığı açıklamalarla beraber bu açıklamaların ne anlama geldiğini düşündük. İşin şov ve eğlence kısmını spordan hiçbir zaman ayrı düşünmedim açıkçası fakat F1'de işlerin rengi değişmeye başladı. Sezon başında pilotların yapacağı yolculukların rotası bunun en bariz göstergesiydi. Verstappen'in açıklamasıyla beraber pist seçimlerinin temel sebebinin şov odaklı olduğu, sporcu ve mühendislerin mental sağlıklarının çok fazla göz ardı edildiği ortaya çıkıyor aslında. Bir diğer konu ise sürdürülebilirlik. "Formula 1 yönetiminin derdi çevrecilik değil, çevreciliği pazarlamak." diye açıklıyor Fırat Keskin ve bu konuda önemli tespitleri bu haftanın odağında sizleri bekliyor. İyi okumalar.


Punto'yu Instagram ve Twitter'dan takip etmeyi unutmayın — bize yazın.

Görüşmek üzere,
Burcu

Punto

Punto

Punto, gazetecilikten beslenirken, spor kültürünü şekillendiren olayları neden ve sonuçlarıyla geniş perspektiften ele alır. Formula 1, tenis ve basketbol başta olmak üzere tüm atletik branşların etrafında gelişen hikâyeler, gelen kutunda.

PIT STOP

Planet F1

• FIA, Ferrari’nin Carlos Sainz’ın Avustralya’da GP'sinde aldığı 5 saniye cezasının itirazı için yaptığı başvuruyu reddetti.

FIA: "İlgili kararın verildiği tarihte inceleme talebinde bulunan taraflar için önemli ve yeni bir unsur yoktur. Bu nedenle itiraz reddedilmiştir."

Bir adım geriden: Ferrari pilotu Carlos Sainz, Avustralya GP’sinde Fernando Alonso’ya temas etmişti.

  • Böylece Avustralya GP'sinin sonuçları tamamen kesinleşmiş oldu. Carlos Sainz'ın cezası netleşti ve klasman değişmedi.

Carlos Sainz: "FIA'nın itirazımızı kabul etmemesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradım. İki hafta sonra dahi cezanın uygun olmadığını ve hiç olmazsa sunacağımız kanıtlara göre verilmesi gerektiğini düşünüyorum."

Skysports

• Formula 1, Güney Afrika'da bir yarışla ancak orta vadede sürdürülebilir bir girişim olması halinde ilgileniyor. Formula 1 CEO'su Stefano Domenicali, Afrika'da bir yarış düzenlenmesi için çalışmaların devam ettiğini söyledi.

Detaylar: Avustralya Grand Prix’sinden sonra verilen 1 aylık arada Formula 1 CEO'su Stefano Domenicali, Sky Sports'un sorularını yanıtladı.

Güney Afrika’da bir süredir yarış düzenlemek için çalışıldığını söyleyen Domenicali;

Bugünkü gelir ve para çok fazla ancak yarışlardaki ve spordaki kaliteyi korumamız gerekiyor. Bu bizim görevimiz. Örneğin Monza'nın tarihsel olarak inanılmaz bir yer olduğuna hem fikiriz. Ancak gelecek için altyapıya ve seyircilere yönelik yatırım yaptıklarından emin olmaları gerekiyor.

Bir adım geriden: Antarktika hariç Afrika, mevcut dünya şampiyonasında yer almayan tek kıta. En son 1993 yılında Güney Afrika'da Kyalami pisti F1'e ev sahipliği yaptı. Afrika kıtasında düzenlenen diğer Grad Prix ise, 1958 yılında düzenlenen Fas Grand Prix’siydi. 

Independent

•  Almanya'da yayımlanan Die Aktuelle dergisi, yapay zekaya yazdırdığı bir röportaja "Michael Schumacher röportajı" olarak dergide yerdi.

  • Michael Schumacher'in ailesinin yayın kuruluşu Die Aktuelle'ye karşı yasal işlem başlatmayı planladığı bildirildi. ESPN'den bir rapor'a göre, Schumacher ile yapıldığı iddia edilen röportajın bir yapay zeka tarafından üretildiği ortaya çıktı.

Christian Horner ve Toto Wolff/ESPN

• F1 takım patronlarından Toto Wolff'un geçtiğimiz hafta serveti açıklandıktan sonra 2023 itibariyle padoktaki tüm F1 takım müdürlerinin rapor edilen net değerleri açıklandı.

  • Red Bull takım patronu Christian Horner: 50 milyon dolar

Toto Wolff ile arasında ciddi bir fark olsa da, Red Bull takım patronu Horner, hâlâ Formula 1'de çalışan en zengin insanlar arasında sayılıyor. Yılda 10 milyon dolardan fazla kazanıldığı düşünülüyor ve bu da onu padoktaki F1 takım müdürleri arasında en yüksek maaş alan kişi yapıyor. 

  • Haas takım patronu Guenther Steiner: 5 milyon dolar
  • Alpine takım patronu Otmar Szafnauer'in: 5 milyon dolar
  • Ferrari takım patronu Fred Vasseur: 3 milyon dolar
     
DOPPLER ETKİSİ

Domenicali’nin günlüğü

F1 CEO'su Stefano Domenicalli'nin sporun geleceğine dair kararları

Formula 1’de Çin GP’sinin bu sene de ertelenmesi nedeniyle takvimde, henüz nisan ayında 4 haftalık büyük bir boşluk oluştu. Formula 1’e verilen bir aylık arada acaba içerik sıkıntısı çeker miyiz diye düşünmedim değil. Son yarıştan sonra Punto’nun genel yayın yönetmeni genç arkadaşım Burcu ile konuların üstünden şöyle bir geçip ne yazalım diye düşündük. Ve güzel bir plan yaptık. Ama sağ olsun sporun yönetimi bize planımızı uygulatmadı. Peş peşe gelen demeçler bizi ayrı bir yazıya zorladı.

Müjdeler olsun, mahallemizin yeni bir delisi var: Adı Stefano Domenicali. Domenicali, müthiş bir kariyere sahip, imrenilecek işlere imza atan, şimdiye kadar inanılmaz düzgün bir adam imajı çizen bir yöneticiydi. Ferrari, Lamborghini gibi spor otomobil ikonlarında çok önemli görevler almış parmakla gösterilen bir adamdı. Hala da çok önemli bir görevde. Belki de kariyerinin en önemli görevinde. Fakat Formula 1’in başına geçtiği bu önemli görev ona yaramadı sanki. Domenicali son 2 sezondur delirdi mi, yoksa deli taklidi mi yapıyor anlamakta zorlanıyorum. Yoğun tempolu sezonlarda delirmiş olması da sürpriz olmaz açıkçası.

Daily Sports

Bu şekilde düşünme nedenlerim Formula 1’de yapmak istediği değişimlerle ilgili verdiği demeçler. Geçtiğimiz hafta boyunca Domenicali birbirinden önemli 3 konuya değindi. Değindiği ilk konu yarış hafta sonlarındaki antrenman seanslarının kaldırılması üzerineydi. 4 haftalık arada canı sıkılan Domenicali, bir anda ortaya çıkıp yarış haftalarındaki antrenman seanslarının iptal edilmesi gerektiğini açıkladı. Tabii ortalık bir anda karıştı. Çünkü bu antrenmanlar mühendislerin ve pilotların hafta sonuna hazırlığı için olmazsa olmaz. Sanırım Domenicali de bu kadar tepkiyi beklemiyordu ki anında “R” yaparak demecini yumuşattı. Antrenman seanslarının kaldırılmasını savunmadığını ama az da olsa hafta sonu formatının gözden geçirilmesinin tartışılması gerektiğini belirtti. Domenicali biraz bizim siyasiler gibi. Önce açıklama yaparak milletin nabzını tutuyor, sonrasında “Yok öyle demek istemedim.” diyerek gönül alıyor. Belki de izleyiciye ölümü gösterip sıtmaya razı ediyor, bilemiyorum. Sıtma – ölüm ikilemi de bizim siyasilerin taktiği; belki de onlardan feyz alıyor.

Domenicali hafta sonu formatında değişiklik istemesini, “İzleyiciler antrenmanları seyretmeyi sevmiyor. Onlar takımların ve araçların gerçek performanslarını görmek istiyor.” gibi bir nedenle açıkladı. Ama aslında kafasının arkasında yatan gerçek nedeni, “Bu değişiklik şov için de çok iyi olur.” diyerek ağzından kaçırıverdi. Liberty Media’nın sporu devralmasıyla birlikte artık milyon kere duyduğumuz “şov” kelimesini duyunca bir kere daha midemiz bulandı. Yayın gelirlerinin sporun önemli bir parçası olduğunu kabul ediyorum, o nedenle heyecan önemli. Yalnız Formula 1’in sadece bir şov olmadığı, aynı zamanda mühendisliğin ve teknolojinin zirvesindeki bir “spor” olduğu kendisine hatırlatılmalı. Fakat tepkiler yalnızca izleyicilerden ve gazetecilerden gelmedi, pilotlar da ayağa kalktı. Gelen tepkiler gösterdi ki artık bırakın izleyicileri, yeni jenerasyonun en hızlı genç pilotları bile şov kelimesinden iğrenmiş gibi geldi bana. Nitekim Verstappen, “Bu tarz değişiklikler sporun DNA’sına aykırı. Böyle değişiklikler yapılmaya devam edilirse Formula 1 kariyerimi noktalarım.” dedi. Bence bu açıklama mükemmel bir reaksiyondu. Dahası bu reaksiyon, Verstappen’ın adını yeni jenerasyon izleyicileri spora çekmek için kullanan organizatörlerin yüzüne inen bir Osmanlı tokadıydı.

Max Verstappen/ Firstsportz

Verstappen’ın açıklaması, onun son derece doğal insani kaygıları olduğunu gösterdi. Verstappen, “Zaten çok yarış var ve çok gerginiz. Bu tip hafta sonları gerginliğimizi artırıyor. Heyecan katmak için böyle değişiklikler yapmak yerine yarış sayısını azaltabilirler.” gibi çok mantıklı bir önermeyle geldi. Heyecan için Spa ve Monza gibi sporun ana direklerinin takvimden çıkarılmasına da, “Sporun DNA’sı bu pistler. Oyuncak gibi pistler seçmekten vazgeçin.” demeciyle tepki göstermişti. Burada da benzer şekilde, sporun DNA’sına sahip çıkması çok güzeldi. Tepkisinde heyecan ve gerginlik gibi insani duyguları vurgulaması ayrıca önemsenmeli. Verstappen bu tepkisinde yalnız değil.

Russell da aynı Uçan Hollandalı ile benzer tepkiyi verdi. Russell, dünya tenisinin önemli ismi Djokovic ile yaptığı sohbette takvimin yoğunluğundan ve karmaşıklığından şikâyet etti. Russell, “Kıtalararası uçuşlardan sonra kendime gelmem bir haftayı buluyor. Fakat dinlenmemize fırsat olmadan hemen ertesi hafta yarış olması bizi aşırı yoruyor.” dedi. Russell yerden göğe kadar haklı. O kadar çok yarış, o kadar anlamsız şekilde planlanmış durumda ki biz bile seyrederken yoruluyoruz. Söz gelimi 5. yarış ABD’de. 6., 7. ve 8. yarış Avrupa’da. Avrupa’daki 3 yarıştan sonra 9. yarış için tekrar Amerika kıtasına (Kanada) uçuluyor. Kanada’dan sonraki 10. yarışsa yine Avrupa’da. 17. yarıştan sonra (Japonya) 18. yarış için Katar’a, oradan da ABD’ye uçuluyor. 22. yarış yine ABD’de yapıldıktan sonra tekrar Arap yarımadasına dönülüyor. Yani Katar ve Abu Dabi yarışlarının peş peşe yapılmasında ne gibi bir sakınca vardı, bilemiyorum.

Russell ve Djokovic Monte Carlo Turnuvası'nda bir araya gelmişti.

Ha sahi, Formula 1 yönetimi sporun karbon ayak izini azaltmak istemiyor muydu? Yani bu amaca oradan oraya uçarken dev bir karbon ayak izi bırakarak mı ulaşmayı planlıyorlar? Formula 1 yönetimi bir yandan karbon ayak izini sıfırlayacağız demeçleri verirken diğer yandan takımları devamlı uçaklarla yarış yarış koşturuyor. Tek bir Jumbo jetin kıtalar arası uçuşta harcadığı yakıt, neredeyse Formula 1 araçlarının tüm sezon harcadığı yakıta eşdeğer. Burada pek bir karbon ayak izi kaygısı göremiyorum doğrusu. E madem çevre konusu çok sorun değil, o zaman bari V10 motorları getirin de keyfimiz yerine gelsin. Yarışı pist kenarından kulak tıkaçlarıyla seyretmemize rağmen beynimizin kıvrımlarında gezen V10 motorların müziğini hala unutabilmiş değiliz. Karbon ayak izi sorununu çözdüğümüze göre “Bring back the f.cking V10’s.” diyorum. Tamam bu takvimden şunu da anladık; Formula 1 yönetiminin derdi çevrecilik değil, çevreciliği pazarlamak. Ama konu pazarlamaysa V10’ları çok daha güzel pazarlarlar. Çevreciler zaten sporun bıraktığı karbon ayak izinin farkında ve öfkeli, bari V10’ların müziği ile onları yatıştırmaya çalışalım. Sürdürülebilirlik konusunu önemsemiyormuş, hafife alıyormuş gibi görünmek istemiyorum. Çünkü hafife almıyorum, çok önemsediğim bir konu. Ama sanki Formula 1 yönetimi bu konuyu hafife alıyormuş gibi hissediyorum.

Öte yandan Russell açıklamasında sıkışık takvimle ilgili olarak sadece pilotları değil, sporun diğer paydaşlarını da gündeme getirdi. Sıkışık takvim nedeniyle ailesini, çocuklarını göremeyen, onlara ve kendisine zaman ayıramayan mühendisler ve mekanikerler yoğun baskı altında kalıyor. Yani sadece pilotlar değil, herkes baskı altında. Takvim yoğunlaşırken bir yandan da bütçe kısıtlamaları getiriliyor. Böylece takımlar yarışlarda dönüşümlü çalıştıracakları sayıda (vardiya gibi) çalışan istihdam edemiyor.

GPone

Domenicali’nin diğer açıklaması, “Yeni hayranlar dominasyon olup olmadığını pek umursamıyor. Eskiler dominasyonlar nedeniyle ilgisini daha çabuk kaybediyor. Yeniler mevcut durumdan memnun.” cümlesiydi. Bu cümle uluslararası medyada büyük tepki çekti. Ben de talihsiz açıklamaya tepki gösterenlerdenim, açıkçası Domenicali’nin söylediğinin tam tersini düşünüyorum. Yeni taraftarların çoğunluğunun sporu bir geçiş ve heyecan sporu olarak gördükleri ve çıkan tartışmalardan beslendikleri kanısındayım. Bu kötü mü? Kesinlikle değil. İlk zamanlarımda ben de böyleydim. Niki Lauda’nın şampiyon olduğu 1984 sezonunda güller açarken çok kötü performans gösterdiği 1985 sezonundan nefret etmiştim. Tutunacak dal olarak Ayrton Senna’yı bulmuştum. O yaşta hep bir taraftarlık, heyecan, kaza vs arayışı vardı. Yani daha henüz birkaç sezondur kullanılan ve sporun kaderini değiştiren karbon monokok şasiyi o yaşta kim takardı ki? Tüm bu nedenlerle, kendi gençliğimi de hatırladığımda, daha genç taraftarlar için sporun heyecanının her şeyden önemli olabileceğini düşünüyorum.

Oysaki biraz daha tecrübeli izleyiciler, pilotların geçişlerine veya mücadelelerine daha az odaklanıyor bence. Teknik, taktik konular daha çok ön planda. Mesela artık kimin kazandığının pek bir önemi yok. Yarış günlerinde ekranın başına heyecanla kurulup, biramı açıp “Tanrıların Arabaları’nı” izliyorum. Bir de güzel bir yarış olursa yarışın sonunda keyifle puromu yakıp anın tadını çıkarıyorum. Öyle bir pilotun veya takımın dominasyonuyla benim keyfimi falan kaçıramazlar. Yani bu sporu seyrederken beni rahatsız eden nokta herhangi bir dominasyon değil. Beni rahatsız eden kelime, şov. Şov uğruna Domenicali gibi yöneticilerin sporun DNA’sını bozması ve pazarlama uğruna kuralları devamlı eğip bükmesi canımı daha çok sıkıyor. Abu Dabi gibi skandallar, olur olmaz çıkan ve yarışı manipüle eden güvenlik araçları, kırmızı bayraklar, tutarsız cezalar ve sporun doğduğu pistlerin takvimden çıkartılarak sporun DNA’sına aykırı hareketler yapılması ana sorun benim için. Eminim bu tartışmalar benim gibi yıllanmış seyircilerin önemli bir kısmını dominasyonlardan çok daha fazla rahatsız ediyordur. Bu nedenle Verstappen, Leclerc ve Russell gibi genç pilotların “daha gerçek” sorunlara odaklanmasını çok değerli buluyorum. Artık gençler de sanki şov diye tabir edilen “bull shit”ten biraz sıkılmış gibi geldi.

Monza/F1 Experiences

Sonuç olarak biz biraz rahatsızız. Biz derken izleyiciler, gazeteciler, mühendisler, mekanikerler, takım patronları, takım yöneticileri ve her şeyden önemlisi genç pilotlar olarak rahatsızız. Elbette farklı düşünenler de vardır. Ama sanki genel görüş bu yönde. Yanılıyor olabilir miyim? Olabilirim. Hatta Liberty Media’nın CEO’su Greg Maffei'nin bu hafta yaptığı açıklamalar sanki benim söylediklerimin anti tezi gibi. Spora giriş bedelleri hiç olmadığı kadar yüksek. Andretti, Formula 1 yönetiminin onay vermesi durumunda spora girmek için 200 milyon dolar “ayakbastı parası” ödemeye hazır. Yani spor büyük miktarda yatırım çekmeye devam ediyor. Takımlar hiç olmadığı kadar değerli. Liberty sporu ilk devraldığında, iflas eden Manor takımı sembolik bir bedel olan 1 Sterline satılmıştı, sadece 1 sterlin. Oysa şimdi onu satın almak isteyen takım ayakbastı parası olarak 200 milyon doları gözden çıkarmak zorunda. Yani spor çok değerlendi, burası da gerçek.

Sporun çok daha değerli hale geldiğini reddedecek değilim. Artan geliri önemsemeyecek bir romantik de değilim. Para saadet getirmez lafına inanmam, hatta belli koşullar olursa (sağlık gibi) bal gibi de getirir. Ama her şey para değildir, bunu söylemeye çalışıyorum. O nedenle Liberty, biraz sporun içinden gelen sesleri dinlese iyi olabilir.

Hikâyeyi paylaşmak için:
RÜZGAR GİBİ GEÇENLER

• 14 yıl önce: Red Bull ilk podyumuna 2009 Çin GP'sinde çıktı. Red Bull Pilotu Sebastian Vettel'in zafere uzandığı anları buradan izleyebilirsiniz.

  •  Red Bull, o zamandan bu yana 94 zafer ve birden fazla şampiyonluk kazandı.

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

Punto

Punto

Punto, gazetecilikten beslenirken, spor kültürünü şekillendiren olayları neden ve sonuçlarıyla geniş perspektiften ele alır. Formula 1, tenis ve basketbol başta olmak üzere tüm atletik branşların etrafında gelişen hikâyeler, gelen kutunda.

YAZARLAR

Punto

Punto, gazetecilikten beslenirken, spor kültürünü şekillendiren olayları neden ve sonuçlarıyla geniş perspektiften ele alır. Formula 1, tenis ve basketbol başta olmak üzere tüm atletik branşların etrafında gelişen hikâyeler, gelen kutunda.

İLGİLİ BAŞLIKLAR

Planet F1

Carlos Sainz

Ferrari

Avustralya

Fernando Alonso

Skysports

Formula 1

Güney Afrika

+25 more

İLGİLİ OKUMALAR

0%

;