Punto'dan herkese merhaba,
Bu sayıda;
Türkiye'nin ev sahipliğinde düzenlenen UEFA Şampiyonlar Ligi finaline odaklandık. Atatürk Olimpiyat Stadı'nda, 10 Haziran Cumartesi günü oynanacak final maçında Inter ve Manchester City karşılaşacak.
Bu seneki Şampiyonlar Ligi'nin birçok önemli detayı var elbette. Biz bu final için dünyanın en iyi merkez forvetlerinden ikisine odaklandık. — Erling Haaland ve Romelu Lukaku.
Punto'yu Instagram ve Twitter'dan takip etmeyi unutmayın — bize yazın.
Görüşmek üzere,
Burcu
Punto
Punto, gazetecilikten beslenirken, spor kültürünü şekillendiren olayları neden ve sonuçlarıyla geniş perspektiften ele alır. Formula 1, tenis ve basketbol başta olmak üzere tüm atletik branşların etrafında gelişen hikâyeler, gelen kutunda.
AC Milan
• 20 yıl önce: Şampiyonlar Ligi'nin 48. sezonu. Kupa'nın şimdiki ismi ile UEFA Şampiyonlar Ligi'nin 11. sezonu. 2002-2003 Şampiyonlar Ligi finalinde Old Trafford Stadı'nda Inter ve Juventus'un golsüz bir finalini izledik. Ancak karşılaşmanın sonunda Milan penaltılarla rakibini 3-2 mağlup etmişti. Bu zaferle birlikte Milan altıncı kez Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu ilan etti.
uefa.com
• Şampiyonlar Ligi'nde en çok şampiyonluk kazanan oyuncular:
- Karim Benzema (Real Madrid): 5
- Dani Carvajal (Real Madrid): 5
- Luka Modrić (Real Madrid): 5
- Cristiano Ronaldo (Man United, Real Madrid): 5
- Gareth Bale (Real Madrid): 4
- Casemiro (Real Madrid): 4
- Andrés Iniesta (Barcelona): 4
- Isco (Real Madrid): 4
- Toni Kroos (Real Madrid): 4
- Marcelo (Real Madrid): 4
- Sergio Ramos (Real Madrid): 4
- Clarence Seedorf (Ajax, Real Madrid, Milan): 4
Öte yandan: Kroos ve Casemiro aslında beş Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna sahipler ancak sadece dört finalde yer aldılar. Ancak 2013 ve 2014 finalinde oynamadılar. Bale, Isco ve Marcelo'nun da kendi adlarına beş şampiyonlukları var, ancak 2022 kararı için yedek kulübesinde kalarak yalnızca dört final galibiyetinde yer aldılar.
Finalin iki yüzü: Haaland ve Lukaku
Biri kusursuz planlamanın, diğeriyse sarsılmaz bir kararlılığın eseri.

2023 Şampiyonlar Ligi finali dünyanın en iyi merkez forvetlerinden ikisini karşı karşıya getirecek. Bugün Erling Haaland ve Romelu Lukaku geldikleri seviye itibariyle gıptayla izlenen futbolcular olsa da bu noktaya geliş şekilleri birbirlerinden oldukça farklı. Biri kusursuz planlamanın, diğeriyse sarsılmaz bir kararlılığın eseri.
Futbolun en üst seviyesine gelme hikayeleri birbirlerinden oldukça farklı olsa da Haaland ve Lukaku’nun çok benzer özellikleri de var. Hem saha içinde hem de saha dışında. İki oyuncu da saha içinde fiziksel varlıklarını hemen hissettiriyor. 1.90’ın üstünde boylarıyla çoğu savunmacıya tepeden bakmaları bir tarafa, müthiş atletik yetenekleri onları durdurulması çok zor, hatta çoğu zaman imkânsız hale getiriyor. Henüz 18 yaşında Molde’de forma giyerken dört gol attığı bir Brann maçından sonra, teknik direktörü Ole Gunnar Solskjaer’in Haaland’ın oyun tarzını Lukaku’ya benzetmesi boşuna değil.
Saha dışındaki en önemli ortak özellikleriyse her ikisinin de babasının eski futbolcu olması. Özellikle Norveçli futbolcunun kariyerinde babası Alf-Inge “Alfie” Haaland’ın katkısı yadsınamaz.
Alf-Inge “Alfie” Haaland/ Getty Images
Alfie Haaland kesinlikle oğlu Erling gibi bir süperstar değildi. Ama 10 yıl boyunca İngiltere Premier Ligi’nde forma giymiş; Nottingham Forest, Leeds United ve Manchester City gibi üst düzey kulüplerde oynamış birinin tecrübesi ve “sektör” dinamiklerine hâkim olması oğluna verecek çok değerli tavsiyeleri olduğu anlamına geliyordu. Ama baba Haaland’ın oğlunun kariyerini yönetmesi gibi bir durum söz konusu değil, o sadece bir danışman ve son kararı her zaman Erling’in verdiğini söylüyor. Norveçli süper yıldızın verdiği kararlarda ise öne çıkan faktörler hep aynı: En fazla dakika alacağı ve en fazla kendini geliştirme imkânı bulacağı kulübe gitmek. Çünkü tek hedefi dünyanın en iyisi olmak.
Planı olan bir adam
The Times
Alt yaş gruplarında kendini gösteren bütün sporcuların hayali ve hedefi dünyanın en iyileri arasında yer almaktır. Erling Haaland’ın hayali de profesyonel olmadan önce bundan farklı değildi. Onu diğer yetenekli oyunculardan ayıran en önemli özelliğiyse hedeflerini gerçeğe dönüştürecek azme sahip olması ve bunun için nelerden fedakârlık etmesi gerektiğinin farkında olmasıydı.
Gerek eski antrenörleri gerek takım arkadaşları, onun hakkında konuşan herkesin buluştuğu iki ortak nokta var: Birincisi, kendini geliştirmek için gösterdiği efor, ikincisiyse futbola olan tutkusu.
Bugünlerde Leeds United forması giyen, Salzburg’dan eski takım arkadaşı Maximilian Wöber Erling Haaland’ın düşünce tarzını şöyle anlatıyor:
“O kesinlikle müthiş bir profesyonel. Biz deplasman yolculuklarında kâğıt falan oynarken, onun uyku ve beslenme düzenini nasıl geliştireceğine dair bilimsel birtakım makaleler okuduğunu görürdük. Erling her zaman kendini geliştirip bir adım daha ileri atmak için en ufak detayları bile düşünür.”
Haaland’ın daha 18 yaşında Salzburg’a transfer olduğu düşünülürse, gösterdiği zihinsel olgunluk Wöber’in anlattıklarını daha da etkileyici hale getiriyor.
Alfie’nin futbolu bırakmasından sonra memleketleri Bryne’ye dönen Haaland’lar aslında bir anlamda Erling’in de kaderine yön verdi. Küçük yaşta pek çok sporda başarılı olabileceğinin sinyallerini veren Erling, futbolun yanında hentbolda da geleceği parlak bir genç olarak görülüyordu. Ancak o tercihini futboldan yana kullandı. Bunda Bryne’nin bir futbol kenti olarak öne çıkmasının payı elbette önemli.
The Sun
Bryne’nin bir diğer önemi de Haaland ailesinin şehre taşındığı 2004 yılında şehrin kulübü Bryne FK’nın inşa ettiği yeni çim zeminli kapalı saha. Alfie Haaland, bu saha olmasa oğlunun bugün bulunduğu yere gelip gelemeyeceğinden emin olmadığını belirtiyor.
Antrenörleri küçük yaşta Erling hakkındaki tek endişelerinin sıska vücut yapısı olduğunu söylüyor, bunun büyük bir futbolcu olma yolunda kendisine engel teşkil edebileceğinden endişe ediyorlar. Bugün ulaştığı fiziksel seviye düşünülünce, bu endişeye inanmak gerçekten zor. Zaten genç futbolcu kısa sürede boy atarak bu kaygının yersiz olduğunu kanıtlayacak, Bryne’den sonra 16 yaşındaki Erling’in yeni durağı ülkesinin en başarılı takımlarından Molde olacaktı.
Haaland’ın Molde’ye gidişi, sonrasında yapacağı üç transferde de göreceğimiz nedenlere sahipti. O dönemde Molde’den daha yüksek profilli iki takım; Bundesliga ekibi Hoffenheim ve Avrupa kupalarında başarılı sonuçlar alan Danimarka takımı FC Kopenhag da kendisine talip olmuştu. Ancak Norveçli futbolcunun transferlerinde her zaman öne çıkan faktörler; maksimum süreyi alacağı ve kendini en fazla geliştirebileceği takıma gitmek oldu. Sonrasındaki Red Bull Salzburg ve Borussia Dortmund transferlerinde de bu öncelikler değişmedi. Üstelik her iki transferde de kendisine çok daha yüksek ücretler öneren takımlar olmasına rağmen.
VG
Haaland’ın kariyeri başından beri en ince ayrıntısına kadar planlandı. Bu planlamada kendi tercihleri her zaman birinci öncelik olsa da babası Alfie ve menajerleri Mino Raiola ve Rafaela Pimenta’nın katkısı da yadsınamaz. Raiola’nın geçtiğimiz seneki ölümünün ardından portföyünü devralan Pimenta, Alf-Inge Haaland ile tanışmasını şöyle anlatıyor:
“Alfie ofisimize ilk geldiğinde, ki o zaman Mino da bizimleydi, zaten planı olan bir adamdı. Planı, bir plana ihtiyacı olduğu ve bu planı yapabilecek menajerler aradığıydı. Bu yüzden başından beri süreç çok dikkatli şekilde hazırlandı ve her gün planlandı. Oyunculara her zaman derim, yola çıktığınızda gideceğiniz yeri bilmiyorsanız oraya asla ulaşamazsınız. Belki bilseniz de ulaşamayacaksınız ama yolu bilmiyorsanız bunu kesinlikle başaramazsınız.”
Alfie Haaland, oğlunun Manchester City’ye transferinden çok kısa bir süre sonra yeni planlarını açık etti bile. “Bence Erling bütün liglerde kendisini kanıtlamak istiyor. O yüzden burada belki en fazla üç-dört sene kalacak. Sonrasındaysa kim bilir; İtalya, İspanya veya Fransa, değil mi?”
Norveçli futbolcunun parayı ikinci plana atarak kendisini en üst seviyeye çıkaracak kariyer hamlelerini yapması tabii ki büyük övgüyü hak ediyor. Ancak ailesinin refah düzeyi göz önünde bulundurularak, bunu yapacak lüksü olduğunun da unutulmaması gerekiyor. Maalesef çoğu futbolcu, Haaland’ın izlediği yolu izlemek istese bile, bunu yapacak şansa sahip olmuyor.
Milliyet
İşte Romelu Lukaku da bu lükse sahip olmayan bir genç futbolcuydu. Erling Haaland gibi profesyonel bir futbolcunun oğlu olarak dünyaya gelmiş olsa bile.
Romelu Lukaku’nun babası Roger, kariyerine ülkesi Zaire’de (şu anki adıyla Demokratik Kongo Cumhuriyeti) başladı. Sonrasında Fildişi Sahili takımı Africa Sports’ta geçirdiği üç sezonda Belçika takımlarının dikkatini çekti ve 1990 yılında FC Boom takımına transfer olarak eşi Adolphine ile birlikte bu ülkenin yolunu tuttu. Ülkenin sömürge geçmişi sebebiyle Kongolu futbolcuların Belçika takımlarına transferini sıkça görüyoruz. Sömürgeci Belçika Kralı II. Leopold’ün 19. Yüzyılın sonunda kauçuk uğruna Kongo’da yaptığı katliamların yanında bölge insanı için son derece önemsiz bir fayda.
Her ne kadar futbolcuların hep ışıltılı bir hayatı olduğu düşünülse de gerçek tabii ki böyle değil. Profesyonel futbolcular arasında çok küçük bir bölümü üst düzeyde forma giyebilirken büyük bir çoğunluğu iş bulma mücadelesiyle yaşamlarını sürdürüyor. Uzun süren bir futbol kariyeri olmasına rağmen Roger Lukaku da hiçbir zaman büyük takımlarda forma giymedi ve birçok kez kendisine şans verecek yeni bir kulüp aradı. Kariyerinin tamamını, bir sezon hariç, Belçika’nın vasat veya vasat altı takımlarında geçirdi. Belçika dışında geçen bir sezonsa, ilginçtir, Gençlerbirliği’ndeydi. Henüz 32 gibi genç sayılabilecek bir yaşta futbola veda etti. Bundan sonrası altı yaşındaki Romelu ve ailesi için on yıllık bir yokluk dönemiydi.
- Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.
#BTakımı ile Şampiyonlar Ligi final maçı heyecanı dekk’te
#BTakımı ile Şampiyonlar Ligi Final Tribünü
Evet, UEFA Şampiyonlar Ligi’nin İstanbul’da sona erecek final ayağına çok az kaldı sevgili Punto okuru. Manchester City ile Inter arasında gerçekleşecek şampiyonluk mücadelesi için heyecanını nerede yaşamaya karar verdin? Biz #BTakımı ile Şampiyonlar Ligi Final Tribünü için dekk’te olacağız. Nefeslerin tutulacağı son ana kadar A’dan Z’ye bir Şampiyonlar Ligi deneyimi yaşamak istersen yanımızda sana da bir yer ayırdık.
Futbol seyrini İstanbul'un eşsiz manzarasıyla birleştirerek tribünü dekk’e taşıyan #BTakımı bizim için ücretsiz bir program hazırladı:
Bu akşam
- EFSANE SES: Can Önduygu ve Sabri Ugan’la 19.00 - 19.45’te.
- ROAD TO İSTANBUL: Onur Erdem, Uğur Ozan Sulak ve Mesut Süre’yle 20.00 - 20.45’te.
- EFSANE SES: Can Önduygu ve Melih Gümüşbıçak’la 21.00 - 21.45’te.
- Günü kapatıp final gününe hazırlayacak performans ise 22.00 - 23.30 saatlerinde DJ Oğulcan Özkanlı’ya emanet.
Yarın
- Heyecanlı güne DJ Taykunku’yla 17.00’de başlıyoruz.
- TuzBiber ekibinden İstiklal Akarsu ve İsmail Türküsev’in stand-up gösterileriyle kahkahalarımızı 18.30 - 19.30 saatlerinde tribünde dalgalandırıyoruz.
- Hemen ardından 20.15’e kadar Kukla Kabare ile buluşuyoruz.
- 20.30’dan final maçına kadar DJ Taykunku’yla ısınmaya devam ediyor ve 22.00 itibarıyla Manchester City mi yoksa Inter mi cevabını bulmak üzere maç için yerimizi alıyoruz.
Kupanın kaldırıldığı ana kadar heyecana ortak olmak için #BTakımı ile Şampiyonlar Ligi Final Tribünü’ne davetlisin.
The Sun Daily
• İstanbul'un ev sahipliğinde Atatürk Olimpiyat Stadı'nda10 Haziran'da oynanacak UEFA Şampiyonlar Ligi finali öncesinde kupanın dev maketi, Taksim Meydanı'nda sergileniyor. Aynı zamanda final öncesi alanda kurulan platformda satılan forma, atkı ve şapkalar da bulunuyor. 2023 Şampiyonlar Ligi için bir hatıranız olsun isterseniz, bir uğrayın.