aposto-logo
TR
TREN

✈️ Uçak Bülteni ✈️

52.sıra, çeşitli büyüler

Selam 20’likler!

Nabersiniz? Benim çok ama çok uykum var. Bu bülten çıktığında büyük ihtimal ile uyuyor olacağım. 9 saatlik uçak yolculuğumda bir gıdım uyumadım. Uzaklara baktım, daldım gittim. Koltuk komşumla sosyalleştim. O kadar derine indik ki, uçaktan inince sarılarak vedalaştık. O Karadağ’a gidiyormuş. İyi yolculuklar! Uçağın sondan bir önceki sırasında, yani 52. sırada oturmak gerçekten insanı etkiliyor. Bir kere uçağa giriyorsun, Business Class’i geçiyorsun, onlar cam bardaktan meyve suyu içiyor. Taze sıkılmış karpuz suyu falan. Cam bardak da neymiş…

Ekonominin kralları olan 10’lulara varıyorsun. Umudun daha kırılmamış, insanlara bakıyorsun; kimmiş, neymiş, uçakta kimler varmış. 20’lerde iş biraz sıkmaya başlıyor. Yolu tıpa gibi kapayarak kabin Tetrisi oynayanlara saygılı bir şekilde ‘pardon’ demeye çalışıyorsun. Tamam bunu da atlattık. 30’larda artık önüne bakıyorsun. ‘Bu uçak neden bu kadar uzun?’ diye soruyorsun kendine. ‘Bu şey nasıl uçuyor bu kadar uzunken, otoyol sanki,’ derken bir bakıyorsun 40’lardasın. 40’lar önemli çünkü sana en yakın koltuklar bunlar. Komşuların olacak insanları süzüyorsun. Bebek var mı? Ağlayacak mı? Merakla bekliyorsun. Sonra geliyorsun senden bir önceki sıraya: elli bir. Sherlock Holmes-vari bir analiz yeteneği ile önündeki ablanın koltuğunu uçuş boyunca kaç derece yatıracağını hesaplamaya başlıyorsun. Uçuşun üçüncü saatinde dizlerin ağzına değiyor, abla ful yatırmayı uygun görüyor. Siz koltuğunuzu tamamen yatıranlardan mısınız? Ben arkamdaki rahatsız olmasın diye hiç yatırmam. Bu kişiliğimle ilgili neleri ortaya çıkarıyor, bilmiyorum.

52. sıra aynı zamanda tuvaletten sadece bir sıra uzakta. Böylece çevrendeki sıralarda oturanların bağırsak hareketlerini çok iyi öğreniyorsun. 48D üçüncü çayını içti. Birazdan kalkıp tuvalete gidecek. Gidiyor. Arkanda oturan 50’lik bir dayı, ekrandaki dili değiştiremediği için ısrarla koltuğunu sallıyor. Pasifist ya da uykusuz olduğun için sadece arkanı dönüp anlamlı bir bakış atmayı seçiyorsun. ‘Abla kusura bakma diyor.’ Ne ablası… 

Uçakların ve tabii ki havalimanlarının insanların hem en savunmasız hem de en tuhaf davrandığı yerler olduğunu düşünüyorum. Pasaport sırasında pasaportunu bulamayanlar, bavulunu bir yerde bırakıp tüm havalimanını strese sokanlar, havalimanının çeşitli yerlerinde öylesine ortada duranlar. Uyuyanlar, oynayanlar, yüksek sesle video izleyenler ve daha neler neler. Zaman kavramının anlamsızlaştığı bu yer kanunsuzlaşıyor. Tüm duygular ve hareketler bir anda ortaya çıkıveriyor. 

52.sıra maceramı da dinlediğinize göre, Batuhan'ın yazısına geçebiliriz. Bu hafta Söz Uçar kanalında bizlere birkaç büyü öğretiyor: “23 Yaşımdayım ve İstanbul’dayım."

İyi okumalar! Haftaya bültenimizin teması 'fan' kültürü ve bir şeyin hayranı olmak üzerine! 

🥕Bu arada geçen haftanın Mekânlı Bülteni'ni okumadıysanız ilk ona uçun. Yazması da, düzenlemesi de, okuması da çok ama çok keyifli bir bülten oldu. Ayrıca bültene Vedat Milor konuk oldu. 

Çoook sevgiler, 

Yasmin

Kaydet

Okuma listesine ekle

Paylaş

YAZARLAR

20'lik

20’lik, kafada oluşan saçma soruların, açılmayı bekleyen ve bazen suratımıza çarpılan kapıların, gündem ile üzerimize çökebilecek fenalığın paylaşıldığı bir bülten.

İLGİLİ BAŞLIKLAR

İLGİLİ OKUMALAR

0%

;