Herkese yeni haftadan merhaba!&nbsp;Kasvetli bir havayla haftaya giriş yapıyoruz ama şehir, havanın aksine bir o kadar hareketli, renklenmeye hazır. Peki sizin enerjileriniz ne alemde? Yüksek tempolu, tiyatro ve caz dolu bir haftaya hazır mısınız?Bu hafta bizi iki önemli festival bekliyor: Ankara Caz Festivali ve Ankara Tiyatro Festivali. Yükselen enerji Charlotte Cardin ile devam ediyor, Yalın&nbsp;şehirde üç romantik akşam vadediyor.Sanatla birlikte, eğlenceli tarafta kalmayı unutmayın.Sevgiler Ahmet Emre

Her pazartesi saat 18.00'de Ankara'dan özenle seçilmiş etkinlikler, haberler ve hikayeler.

Ankara'dan özenle seçilmiş etkinlikler, haberler ve hikâyeler.

Aposto Ankara

Soğuk havasıyla bizi kör eden bu yüksek tempolu haftaya Ankara Caz Festivali ve Ankara Tiyatro Festivali ile giriyoruz.

🎷 Caz enerjisi, tiyatro heyecanı

Uzun zaman sonra yağmurlu bir Ankara gününden merhaba!Filme doyduğumuz bir haftadan sonra önümüzde sonbahara yakışır şekilde bol bol sergi gezmeye devam edeceğimiz bir takvim var. Antony Cairns, Bedri Baykam&nbsp;ve&nbsp;Uzay Çöpü'nün ardından Lena Chamamyan ile müziğe doyarak haftayı bitiriyoruz. Tiyatroda ise yine efsaneler var.Kısacık mevsim bitmeden tadını çıkarmayı unutmayın, nasılı size kalmış.Sevgiler Ayşen

Filmlerle dolu bir haftadan sonra Lena Chamamyan ile müziğe, Antony Cairns yolundan şehrin her yanına dağılan sergilerle buluşuyoruz.

📀 MoBlack Atakule'de, Boris Brejcha için geri sayım

Kasım ayının ilk haftasından herkese merhaba!&nbsp;Soğuk bir pazartesi akşamıyla karşınızdayız. Evet hava dün itibarıyla "Merhaba ben Ankara, beni unuttunuz galiba" dercesine kendini hatırlatmaya başladı. Bir tur daha pastırma sıcakları gelir mi bilinmez ama lahana gibi kat kat giyinme sezonu galiba başlıyor. Peki bizler soğukları bahane edip evlere kapanmayı tercih etmeyenlerdeniz değil mi? Çünkü şehir yaşamaya devam ediyor.Dilerseniz FuckUp Nights ile eğlenceli bir akşam şeklinde ya da yakın zamanda Ankaralı olmayı tercih edenlerden bir yenisi Birsen Tezer ile duygu karmaşaları içerisinde haftaya başlayabilirsiniz. Perşembe'ye kadar özgürce takıldıktan sonra artık sıra geliyor yolu en çok gözlenenlerden bir diğerine: Ankara Film Festivali bir hafta boyunca şehri filme doyuracak. Hafta sonu ise Thurisaz ilk kez şehirde olacak.Sanatla birlikte, eğlenceli tarafta kalmayı unutmayın.&nbsp;Sevgiler Ahmet Emre

Birsen Tezer ve Thurisaz ile yeniden hızlanan Ankara'nın bol müzikli haftasına Ankara Film Festivali mührünü vuruyor.

🍭 Ankara Film Festivali, şehrin sergileri

29 Ekim haftasından herkese merhaba!Cumhuriyetin 101. yılını kutlarken bir yandan da nihayet kasımlara göz kırpıyoruz. Evet artık havalar biraz soğuyacak belki ama şehir de daha bir güzelleşmeye başlayacak. Etkinliklerin bu yıl için son kez yükselişe geçeceği, şehrin tam anlamıyla sonbahar renklerine bürüneceği, aşkların daha başka yaşanacağı bir aya giriş yapıyoruz.Peki geçiş haftasında şehri neler mi bekliyor?Bu hafta mayıs başında yavaştan açtığımız açık hava sezonunu resmi olarak kapatırken, bilet yakalama telaşı ve Cadılar Bayramı çılgınlığı temposu içinde yeni ayı karşılıyor, The Blaze ile kavuşuyoruz. &nbsp;Sanatla birlikte, eğlenceli tarafta kalmayı unutmayın.&nbsp;Sevgiler Ahmet Emre

The White Buffalo ve The Blaze ile müziğe doyuyor, bilmediğimiz dünyalara çocuk kitaplarıyla adım atıyoruz. 

🪁 Çocuk kitaplarının dünyası, Cadılar Bayramı

Yılın 43. haftasından herkese merhaba.Sinema, tiyatro ve sanat dolu bir haftayı daha geride bıraktık. İki şehir, üç uykusuz gece, üç film, bir konser organizasyonu, bir düğün ve elbette Bryan Adams derken yorucu bir haftaydı, özellikle Perşembe'den itibaren.&nbsp;Yeni yeni kendimize gelmeye çalışıyoruz ama zaman ne yazık ki beklemiyor. Çünkü yeni hafta yarı sendromlu, yarı sendromsuz geldi bile.Bu hafta şehrin yeni çocuğuna veda ediyoruz, misafir oyunlarla hafta içlerimizi güzelleştirdikten sonra ise hafta sonu Kufi'leniyoruz!&nbsp;Sanatla birlikte, eğlenceli tarafta kalmayı unutmayın.Sevgiler Ahmet Emre

Bu hafta Uluslararası Kent Tiyatro Festivali'ne veda ediyor, Soen turnesiyle metal müziğe doyuyor, yeni tiyatro oyunlarıyla tanışıyoruz.

🤘 Soen şehirde, cılız kalemden hakikatler

14 Ekim Pazartesi gününden herkese merhaba.Umarım her şeye rağmen güzel bir haftayı geride bırakabilmişsinizdir. Dinlenilip sendromsuz pazartesi kahveleri hazırlandıysa eğer haydi hızlıca bu haftaya bir göz atalım!&nbsp;Sineması, tiyatrosu ve konseri bol bir hafta ile karşınızdayız. Şehrin yeni çocuğu Kent Tiyatro Festivali bugün itibarıyla vites yükseltip hızlanmaya başlıyor, ayrıca İstanbul'dan güzel misafir oyunlarımız da mevcut ve elbette 2 sene sonra yeniden aramıza dönecek olan, yazın en sıcak filmlerini şehirle buluşturan Filmekimi ile sinema sezonunu açıyoruz.Sanatla birlikte, eğlenceli tarafta kalmayı unutmayın!&nbsp;Sevgiler, Ahmet Emre

Bu hafta şehrin en önemli film festivallerinden birine doğru geri sayımı başlatıyor, tiyatro festivallerine doyuyor, #TiyatroKentiAnkara'da "Bir Baba Hamlet" ile buluşuyoruz.

🍿 35. Ankara Film Festivali, sinema sezonu 

Herkese merhaba!&nbsp;Duyanlar duymayanlara iletsin lütfen! Artık pazartesi akşamları saat 18.00'de posta kutularınızda olacağız.&nbsp;Bu hafta biri yeni ve biri yolu gözlenen iki festivale merhaba diyoruz. Hafta gayet hareketli olsa da etkinlikler biraz dengesiz dağılmış durumda. Haftayı komik başarısızlık hikayeleriyle açıyoruz. Hafta içi ağırlıklı alternatif etkinliklerde özgürce takıldıktan sonra ise cuma itibarıyla koşturmacalı bir üç gün geçireceğiz.&nbsp;Sanatla birlikte, eğlenceli tarafta kalmayı unutmayın.Sevgiler Ahmet Emre

Bizi şehre ısındıran şeyler, Uluslararası Kent Tiyatro Festivali, Fuck-up nights'ın dönüşü ve alternatiflerle hızımızı alıyoruz.

⛱️Yeni başlayanlar için Ankara, festivaller şehri

Yeni sezondan herkese merhabalar!Eminim ki birçoğunuz benim gibi yaklaşık dört aydır bu anın gelmesini bekliyordu. Nihayet gelsin sınırsız tiyatro, opera, bale, sergi, film festivali, samimi kapalı mekan konserleri ve çok daha fazlası. Yeniden etkinlik fazlalığından ötürü yetişemediklerime üzülmeyi özlemiştim.&nbsp;Şehir dün itibarıyla Kültür Yolu Festivali'nden çıktığı için bu hafta silkelenip kendine gelmeye ihtiyacı var. Bu yüzden etkinlikler sakin ama hepsi birbirinden eğlenceli. Özellikle hafta sonunun tadı damağımızda kalacak. Haftayı dinlenerek açtıktan sonra yeni dijital sergi Mayalar'a&nbsp;merhaba diyoruz. Devamında Mahallemiz Eşrafından ile bir miktar sahne tozu, Türkan Şoray'ın Sonsuz Senfonisi&nbsp;ile nostalji ve müzik beraberliği derken Majalis Festival ve Oktoberfest ile kendimizi hafta sonunun kollarına doğru bırakıyoruz!&nbsp;Emrah Akbaş'ın Uluslararası Kent Tiyatro Festivali'nin eş sanat yönetmenleriyle söyleşisi de bu sayıda.Sanatla birlikte, eğlenceli tarafta kalmayı unutmayın!&nbsp;Sevgiler, Ahmet Emre

Yeni sezonun ilk haftasında Mahallemiz Eşrafından oyunuyla ve Uluslararası Kent Tiyatro Festivali ile tanışıyor, Majalis Festival ile hafta sonuna giriyoruz.

🔥 Gizemli diyarlar, başkente yeni festival

23 Eylül haftasından herkese merhaba.Eylül'ün en yoğun haftasını da geride bıraktığımıza göre geldik ısınma turunun sonuna. Ankara Miras Günleri, Kahve Festivali ve Kültür Yolu Festivali derken o mekandan bu mekana koştur koştur bir hafta sonunu devirip sanırım bir miktar yorulduk. İyi bir dinlenmeyi hak ettiğimizi düşünüyorum ama şehrin yoğun etkinlik takvimi dinlenmemize pek fırsat sağlamıyor. Geçen haftayı pek de aratmayacak cinsten son bir hafta bizlerle olacak gibi görünüyor.Haftayı yeni sergilerle ve Yapı Kredi'nin 80'inci yıl özel etkinlikleriyle açıyoruz. Hafta ortasına doğru birazcık sahne tozu yuttuktan sonra da hafta sonu yine sağlam dalışlar için hazır olmakta fayda var, benden söylemesi! Geri sayımda şehrin beklenenlerinden biri var, haftanın güzel haberi ise Olan Biten'de!Sanatla birlikte, eğlenceli tarafta kalmayı unutmayın.Sevgiler. Ahmet Emre

Çeşit çeşit sergi, Ankara Kültür Yolu Festivali etkinlikleri ve konserlerle hareketlenirken güzel haberler alıyor, bisikletle yol alıyoruz.

🍻 Oktoberfest şehirde, Pusula Kahve Ankara çıktı

Yepyeni bir haftaya merhaba!&nbsp;Ankara neredeyse iyice doldu. Şehrin ajandası da gözle görülür şekilde hareketlendi, insanların yüzleri de artık daha çok gülüyor.Peki bu hafta bizleri neler bekliyor?Ankara Coffee Festival, Ankara Miras Günleri, Ankara Kültür Yolu gibi uzun süredir yolu gözlenen festivallerin dönmesiyle birlikte bu hafta Eylül'ün en yoğun ve kalabalık haftası olacak. Yaz boyunca hep bizimle olan açık hava konserleri ve sinemasından bahsetmiyorum bile.&nbsp;Sanatla birlikte, eğlenceli tarafta kalmayı unutmayın!Sevgiler, Ahmet Emre

<h1 fr-original-style="" style="font-size: 2em; margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;"><a href="https://issanat.com.tr/turkiye-is-bankasi-ataturk-kutuphanesi/?utm_source=ApostoAnkara&utm_medium=Bulten&utm_campaign=AtaturkKutuphanesi" target="_blank" rel="noopener noreferrer" fr-original-style="" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box; border-bottom: 2px solid rgb(255, 206, 20);">Öğrenci, akademisyen ve araştırmacıların yeni adresi: Türkiye İş Bankası Atatürk Kütüphanesi</a><img src="https://images.aposto.com/2024/8/2/1725973789929.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; user-select: none; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="Infinity" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable"></h1>Türkiye İş Bankası’ndan kuruluşunun 100. yıldönümünde Ankaralılara bir armağan…Türkiye Cumhuriyeti’nin ve İş Bankası’nın kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk adına açılan <a href="https://issanat.com.tr/turkiye-is-bankasi-ataturk-kutuphanesi/?utm_source=ApostoAnkara&utm_medium=Bulten&utm_campaign=AtaturkKutuphanesi" target="_blank" fr-original-style="" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box; border-bottom: 2px solid rgb(255, 206, 20);">Türkiye İş Bankası Atatürk Kütüphanesi</a>, öğrencilerin, akademisyenlerin ve araştırmacıların hizmetinde olacak.Nerede?&nbsp;26 Ağustos’ta açılan Türkiye İş Bankası Atatürk Kütüphanesi, beş yıldır sanatseverleri, tarih meraklılarını ve öğrencileri ağırlayan Ulus’taki İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nin dördüncü katında yer alıyor.Neler var?&nbsp;<ul fr-original-style="" style="margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; box-sizing: border-box;"><li dir="ltr" fr-original-style="" style="box-sizing: border-box; margin-bottom: 10px;">Atatürk, Millî Mücadele, Cumhuriyet Tarihi, İktisat Tarihi konuları başta olmak üzere Atatürk’ün okuduğu ve yazdığı kitaplar ile Atatürk’ten bahseden kitaplar.</li><li dir="ltr" fr-original-style="" style="box-sizing: border-box; margin-bottom: 10px;">4 binin üzerinde basılı kaynak.</li><li dir="ltr" fr-original-style="" style="box-sizing: border-box; margin-bottom: 10px;">Ortak kullanıma açık bilgisayarlardan ve ücretsiz internet bağlantısı ile şahsi bilgisayarlardan dijital kaynaklara ulaşma imkanı: 29 binin üzerinde e-kitap, Türkçe ve yabancı dillerde 7 binin üzerinde süreli yayın, 2 bin 500 akademik dergi ve Osmanlıca yayınların da dâhil olduğu 45 bin belgelik arşiv içeren veri tabanına erişim.</li><li dir="ltr" fr-original-style="" style="box-sizing: border-box; margin-bottom: 10px;">47 kişilik genel okuma salonu, 12 kişilik toplantı odası ve 16 kişilik çok amaçlı salonu olmak üzere toplam 75 kişilik kapasite.</li></ul>Not etmeli:&nbsp;Türkiye İş Bankası Atatürk Kütüphanesi’ni pazartesi hariç her gün 10.00-18.00 arasında ziyaret edebilirsiniz.Türkiye İş Bankası Atatürk Kütüphanesi’yle ilgili ayrıntılı bilgiye <a href="https://issanat.com.tr/turkiye-is-bankasi-ataturk-kutuphanesi/?utm_source=ApostoAnkara&utm_medium=Bulten&utm_campaign=AtaturkKutuphanesi" target="_blank" fr-original-style="" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box; border-bottom: 2px solid rgb(255, 206, 20);">buradan</a> ulaşabilirsiniz.

16 Eylül - Türkiye İş Bankası - Ankara

Merakla beklenen tüm etkinliklerin sığdığı haftada Ankara Coffee Festival, Ankara Miras Günleri ve Ankara Kültür Yolu Festivali arasında mekik dokuyacağız.

🪅 Kahvesi, mirası, kültürüyle festival coşkusu

Kültür hakkında yayımlanan makaleler ve yayınlar

Kültür

Sanat hakkında yayımlanan makaleler ve yayınlar

Sanat

Bir önceki hafta, Ankara’da kurulmuş ve döneminde iz bırakmış gruplar ve orkestralardan <a fr-original-style="" href="https://aposto.com/s/jupiterlerden-yeni-turkuye-ankaranin-iz-birakan-gruplari" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">bahsetmiştik</a>. Bu haftaki bültenimizde, Ankara’da doğan ve ünü tüm Türkiye’ye ulaşarak günümüzde müzik yapmayı sürdüren gruplara yakından bakıyoruz.<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Pilli Bebek</h2>Gazi Üniversitesi’nde okuyan Cem Kısmet ve Ahmet Başbağlar, 1992 yılında “canlı müzik” adı altında sahne almaya başladı. Bir dönem isimsiz olarak müzik yapan birliktelik, Cem Kısmet’in askere gidip geri dönüşünün ardından, Bestekar Sokak’taki bir sohbet sırasında kendine sahne ismi olarak “Pilli Bebek”i seçti. Sakarya Caddesi’ne rock ezgilerini getiren ilk gruplardan biri olan Pilli Bebek, zaman içinde Ankara dinleyicisiyle bütünleşti.Milenyuma gelindiğinde binden fazla kez sahne alan grup ilk albümü Uyandırmadan‘ı yayımlamıştı. Onu 2007 yılındaki ikinci albüm Olsun takip etti. Türkiye genelindeki asıl şöhretine dönemin fenomen dizisi Behzat Ç.’nin müziklerini yaparak ulaşan topluluk, son teklisini 2020 yılında Mavi Sahne ismiyle yayımladı.Çiğdem Kaya Çayır’ın Cem Kısmet ile Pilli Bebek ve Ankara’ya Dair başlıklı röportajını okumak için, <a fr-original-style="" href="https://lavarla.com/cem-kismet-ile-pilli-bebek-ve-ankaraya-dair/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">buradan</a>.<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Zakkum</h2><img src="https://images.aposto.com/2024/10/1/1730728820933.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.51" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Ankara’da Raindog adıyla 1998 senesinde kurulan grup, önceleri Olgunlar Sokak’taki Sinema Bar’da glam rock ve britpop türünde cover eserler icra etti. 2005 yılında vokalde Yusuf Demirkol, elektro gitarda Eren Parlakgümüş, bas gitarda Emre Yılmaztürk ve bateride Cem Senyücel dörtlüsüyle ilk albümlerini kaydetmeye hazırlanan ekip, grubun adını Zakkum olarak değiştirdi. 2007 yılının Ocak ayında piyasaya sürülen Zehr-i Zakkum isimli ilk albümde; Ahtapotlar, Ah Çikolata, Anlıyorsun, Hipokondriyak şarkılarına ve albümle aynı ismi taşıyan Teoman düetli şarkıya klip çekildi.Her albümde özgün parçalar üretmeye devam eden grup; Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun, Hatıran Yeter, Güneşimi Kaybettim gibi müzik tarihimizde yeri olan parçalara yaptığı başarılı coverlar ile de ses getirdi. Rock müziği, buzuki, ut, bendir gibi çalgılarla sentezleyen ve kendi tarzını yaratan Zakkum, ilerleyişini doludizgin sürdürüyor.<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">maNga</h2><img src="https://images.aposto.com/2024/10/1/1730728859176.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.73" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Ankara’da büyüyen ve öğrencilik hayatlarını bu şehirde yaşayan gençler tarafından 2001 yılında kurulan maNga, adını Japon çizgi roman geleneğinden aldı. 2004 yılında yayımladıkları ilk albümün çıkış parçası olan Bir Kadın Çizeceksin şarkısı kısa sürede dillere pelesenk oldu ve FIFA 06 oyununun soundtrackleri arasına seçildi. Deniz Özbey, Göksel ve Koray Candemir ile birer düet şarkı da içeren albüm Altın Plak kazandı.Beş yıllık sessizliğin ardından Nisan 2009’da raflardaki yerini alan Şehr-i Hüzün albümü grubun başarısını perçinledi ve TRT, 2010 yılı Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye’yi temsil etmek üzere maNga’yı seçti. Yarışmaya, We Could Be the Same isimli şarkıyla katılan grup ikinci olarak Türkiye’nin Eurovision tarihinde Sertab Erener’in zaferinden sonraki en iyi dereceyi elde etti.Spotify Türkiye’de son 10 yılın en çok dinlenen müzik grupları listesinde 7. sırada yer alan maNga’da; Ferman Akgül, Yağmur Sarıgül, Cem Bahtiyar ve Özgür Can Öney yirmi yılı aşkın süredir birlikte müzik yapmayı ve sahne almayı sürdürüyor.<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Seksendört</h2>1981’de Ankara’da doğan, çocukluk ve gençlik yıllarını başkentte geçiren Tuna Velibaşoğlu, çeşitli müzik gruplarında solistlik yaptıktan sonra 1999 yılında, Erdem Ocak ve Serter Karadeniz’le birlikte, yabancı grupların nu metal ve rapcore türündeki parçalarının düzenlemelerini icra eden Sex and Dirt grubunu kurdu. Şehrin muhtelif mekanlarında ve üniversitelerin bahar şenliklerinde sahne almalarını izleyen yıllar içinde Türkçe besteler ve düzenlemeler yapmaya başlayan ekip, adını da Seksendört olarak güncelledi.<img src="https://images.aposto.com/2024/10/1/1730728873679.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.73" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">&nbsp;2005 yılında piyasaya sürülen ve grupla aynı adı taşıyan ilk albüm sayesinde, rock türünde Türkçe müzik icra eden gruplar arasında kendine bir yer edinen grubun dinleyici kitlesi, Ölürüm Hasretinle parçasının video klibinin yayınlanmasının ardından daha da genişledi. Bugüne dek 4 albüm yayımlayan Seksendört, müzik üretmeye ve konser vermeye devam ediyor.

Bir önceki hafta, Ankara’da kurulmuş ve döneminde iz bırakmış gruplar ve orkestralardan bahsetmiştik. Bu haftaki bültenimizde, Ankara’da doğan ve ünü tüm Türkiye’ye ulaşarak günümüzde müzik yapmayı sürdüren gruplara yakından bakıyoruz.

Pilli Bebek'ten Seksendört'e: Ankara'nın iz bırakan grupları II

Çocuk kitaplarının umut dolu, renkli, bol serüvenli ve insanı durup küçük şeyler üzerine düşündüren dünyası, yalnızca çocuklar için değil yetişkinler için de farklı bir okuma alışkanlığı vadediyor. Yetişkinler de çocuk kitabı okusun diye sevgili yazar Pelin Güneş ile bu dünyaya ufak bir adım atıyoruz.20 yılı aşkın süredir devam eden yazarlık serüveninizde sizi çocuk kitaplarıyla tanıdık. Yolunuzun çocuk kitaplarıyla kesişme hikayesini anlatabilir misiniz?Çocuklar için yazma işi ile yolumun nasıl kesiştiğini soruyorsunuz. Görünen sebep, 2002 yılında bir öğle sonrası, Dost’un vitrininde rastladığım kocaman ilanda Tudem Yayınevi, çocuk öyküleri yarışması açtığını duyuruyordu. Karanfil Sokak’ın tatlı telaşı içinde bir köşeye çekilip şartnameyi defterime not ettiğimi hatırlıyorum. O aralar, sevmeden yaptığım işimden ayrılmış, kendime biraz zaman ayırıp ne istediğime, yolumu nasıl çizeceğime yanıt aradığım günlerdi. Eve dönüp oturdum masanın başına ve kısa sürede &nbsp;“Babama Kamera Vermeyin” adlı öykü dosyamı derledim. Neşeli, biraz kara komik, güncel öyküler vardı içinde. &nbsp;Yarışma sonuçlandı, kitabım yayınlandı. &nbsp;Görünmeden sesimi duyurabilmeyi çok sevdim. Çocuk olma halini seviyor olmam, büyüklerin dünyasını çoğu zaman karanlık ve ikiyüzlü bulmam, yalnızlığı, boyaları, kalem kağıdı, el sanatlarını çok sevmem, okumanın, yaratmanın, düşünce dünyasının tadını almış olmam... Bunların hepsi etkili oldu bu işi yürekten sevmemde. Sonra genel bir iyimserlik hali de geliyor insanın üstüne. En çıkışsız günlerde bir “pıtırcık” öyküsü okur, içimi hafifletirim.<img src="https://images.aposto.com/2024/9/1/1730106440575.jpeg" style="display: block; float: none; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" ratio="1.79" width="550" fr-original-style="display: block; float: none; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Pelin Güneş, Kaynak: <a fr-original-style="" href="https://www.ajandakolik.com/pelin-gunes-cocuklari-kendimizden-bir-parca-olarak-gormeye-o-kadar-alisiyoruz-ki/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Ajandakolik</a>Defalarca basılan Sandık Sepet Ankara’da yaşadığı şehrin göbeğini köy zanneden Ali’nin gözünde Kale İçi’nin değişen yerini okuyoruz. Kentsel dönüşüm ve kaybolan kent belleği üzerine düşünen bir yazar olarak çocukların kentsel mekanlar ve yakın çevreleriyle kurdukları ilişki üzerine neler söylersiniz?Hangi dönemin Ankara’sında yaşayan çocuklar daha mutluydu diye düşünüyorum bazen. Kırklar, elliler, yetmişler, doksanlar? Sanki hepsinde bir parça mutlu olmuşlar, sokakları, mekanları, park bahçeleri, meydanları belleklerine almışlar da, son yıllarda şehri umursamayı bırakmışlar gibi geliyor bana. Global köy diyorlar ya dünya için, bu koskoca şehir de kıyısından seyredilecek ama içine karışmadan yaşanıp gidilecek bir köye dönüştü sanki. “Yanımda tabletim, telefonum olduktan sonra bana her yer Ankara,” diyor çoğu. Kent silikleşiyor. Sadece çocuklar değil, hepimiz için. Yaşadığımız kentlerle bağ kurabilmek, ortak dil oluşturmak için geçmişini, günlük yaşamını, derdini, tasasını, sokağını, meydanını, havasını, suyunu bilmek, tanımak gerekmiyor mu? &nbsp;Tanımazsak talebimiz de olmaz diye düşünüyorum. Yok sayarız, gelip geçici görürüz. &nbsp;İşe Ulus’tan, kaleden, müzelerden, esnaftan, hanlardan, pazarlardan başlamak hem eğlenceli hem de öğretici diye düşünüyorum.Sandık Sepet Ankara’nın ilk baskısını yaptığı 2015’ten bu yana Kale İçi büyük değişim geçirirken kentin sorunları hala benzer. Kale çevresine yaptığınız yürüyüşlerde gözünüze çarpanlar ve hissettirdiklerini nasıl değerlendirirsiniz?İki yıl önceki Kültür Yolu Festivalinde hiç unutamadığım bir olay yaşadım. Kale yakınlarındaki bir ilkokuldan gelmişti öğrenciler. Üçüncü, dördüncü sınıflarla, zaten iyi bildikleri kale sokaklarını gezdikten sonra Çengelhan’da söyleşi yaptık. Çocuklar ısrarla Ali’nin evini soruyorlardı. Ali’nin kurgusal bir karakter olduğunu, o ve ailesinin benim hayal ürünüm olduğunu anlatmaya çalıştım ama “Ali kim, nerede oturuyor?” sorusu gelmeye devam etti. Söyleşiden sonra, öğretmen hanımla sohbet ederken şunu dedi: “Siz kurgu, hayal diyorsunuz ama, onlar için sadece gerçek dünya var. Ali’yi anlattığınıza göre mutlaka var diye düşünüyorlar.” Bir anda ne diyeceğimi bilemedim. Sonra tabii taşlar yerine oturuyor. &nbsp;O bölgede yaşayan çocuklar için öykü, masal, kurmaca yok. Onlar doğumlarından itibaren bölgenin sert gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalıyorlar ve doğal olarak gerçek Ali’yi görmek istiyorlar. &nbsp;Biz çocuk kitabı yazanların sıkça sorduğu sorudur bu; “yazdıklarımız hangi çocuk için?”Kale içi bizim için eşsiz bir tiyatro sahnesi gibi. Orada çocuklara Ankara geçmişini anlatmak hem kolay hem de akılda kalıcı. Yeter ki, iyileştirme çalışmaları yapılırken, eskinin üstü örtülmesin.Kitabınızda tadı damağımızda kalan, hayatı tatlı kılan pek çok ayrıntı gözüme çarptı. Yemek sonrası içilen orta şekerli bir Türk kahvesi, kuzineli bir salon, sokakta geçen çocukluğun keyfi, bir şeyler biriktirmek, sokakları keşfetmek, oyun arasında salçalı ekmek yemek… Okurunuza bu tatları yeniden işaret ederken hayatı bu tat ile yaşamak üzerine neler düşünüyorsunuz?O önemsiz ayrıntılarmış gibi duran keyifler, belki de dönüp baktığımızda en çok hatırladıklarımız ve anlatmaktan keyif aldıklarımız. Masaların altına saklanıp anne dedikodularına kulak kabartmak, sıkıcı ve uzun yaz öğle sonralarında mahalleden arkadaşların gelip evden çağırmaları, salçalı ekmek, peçete, pul, taş, kalem vb. koleksiyonları, anı defterleri, sokaklarda aylak aylak dolaşmak, kapı önlerinde, balkonlarda çekirdek çitlerken sohbet etmek, kendimizi tanıma çabalarında bu muhabbetlerin yeri ne kadar önemlidir. Hal böyle olunca, öykümün konusu ne olursa olsun, araya böyle geçmişe dair minik hatırlatmalar koyuyorum. Böylelikle küçük köprüler kurmak da mümkün oluyor şimdiki zaman çocuklarıyla. “Benim babaannemin evinde de sandık var,” diye anlatmaya başladırlar mı, tadından yenmiyor o söyleşi😊 Daha çok kişisel belleğe ihtiyacımız var. Anılara, mektuplara, güncelere, evlerdeki özel eşyalara, fotoğraflara. Bir diğer deyişle, resmi olmayan tarihe…Yazı ve çizgiyle bir bütün olan çocuk kitaplarında yazar-çizer ilişkisi de oldukça kıymetli. Yazar ile çizerin bir araya getirdiği ahenk, çocuk kitaplarında çizginin yerini sizce nasıl bir yere koymak gerek?Özellikle küçük yaş grubunda çizim, yazıdan bile önemli olabiliyor. Hatta yazısız olanlar var, sessiz kitaplar. Sadece resimlerine bakarak, kendi öyküsünü, masalını anlatabiliyor çocuk. Ne tür bir teknik kullanılırsa kullanılsın (el çizimi, dijital, kolaj, ya da farklı materyallerden tasarımlar) çocuğun hayal dünyasını, görsel algısını zenginleştiriyor çizimler. Çocukken, o mavi ciltli küçük milliyet yayınlarının kapak resimlerine ve içindeki birkaç sayfa resme defalarca bakarak, karakterleri zihnimde nasıl oturttuğumu hatırlıyorum. Bazen küçük vinyetler bile bir ipucu olabiliyor. Ben de yazdıklarımı beğenip heyecan duyan, şevkle çizen ressamlarla çalışma şansı elde ettim yıllar içinde. Tabii ki, hem yazıp hem de resimleyebilmek isterdim.Çocuk kitabı okumaktan mutluluk duyan, bu kitapları okurken içi umut dolan yetişkinler görmek gibisi yok bana göre. Adı üstünde çocuk kitapları ve hitap ettiği okur kitlesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?Sizin benim gibi işinin bir parçası okumak, yorumlamak, hikayeler üretmek, yazarak var olmaya çalışmak olan insanlar için çocuk kitapları ile yakın olmak kaçınılmaz. Ama iyi bir çocuk kitabını, bu işlerle ilgilenmeyen yetişkinlerin de severek, duygulanarak, coşarak, ağlayarak okuduğunu, paylaşırken keyif aldıklarını görüyorum. Ne de olsa, tek bir dünyayı anlatıyoruz. Ülkeler, olaylar, tüm canlılar, denizler, aile ilişkileri… hepsi çocuk kitabında da var. Üstelik bunların dönüştürülmüş, hayalle bezenmiş, serüvenle renklenmiş halleri. Kahramanlar unuttuğumuz çocuk saflığını, bakışını, ters köşe halleri hatırlatıyor. Böyle olunca da, hepimize cazip geliyor. &nbsp;

Pelin Güneş ile 20 yılı aşkın yazarlık kariyerinin başlangıcı, çocuk kitaplarında kurguladığı dünya, küçük şeyler ve Ankara'da Kale İçi sokaklarından geçen kitabı Sandık Sepet Ankara üzerine konuştuk.

Pelin Güneş ile çocuk kitaplarının dünyası: Yazdıklarımız hangi çocuk için? 

Sadece cumhuriyetin değil müziğin de kalbinin attığı şehir olan Ankara, başkent olduğu günden bugüne birçok müzikal etkinliğe ev sahipliği yaptı; onlarca grubun ve orkestranın doğuşuna tanıklık etti. Kentte iz bırakmış bazı müzik oluşumlarına yakından bakıyoruz.<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Jüpiterler (Jüpiter Kenteti)</h2>1950’li yılların sonuna doğru Kaynak Gültekin, Yurdaer Doğulu, Attila Özdemiroğlu ve Berkant tarafından Jüpiterler ismiyle kurulan grupta; Özdemiroğlu kontrbas, Gültekin piyano, Doğulu elektro gitar çalıyor, Berkant ise solistliği üstleniyordu. Grup, Özdemiroğlu ayrıldıktan sonra Jüpiter Kenteti ismiyle yoluna bir süre daha devam etti.&nbsp;İlerleyen yıllarda Doğulu uluslararası yarışmalarda Türkiye’yi temsil edecek; Berkant özellikle Samanyolu şarkısı ile bir döneme damgasını vuracak; Özdemiroğlu ise bilhassa Yeşilçam’ın en büyük bestecilerinden biri olacaktı.<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Erol Pekcan Orkestrası</h2>Erol Pekcan, 1957 yılında Selçuk Sun ve Melih Gürel ile Erol Pekcan Caz Üçlüsü adıyla ilk orkestrasını kurdu. Ankara’da sahne almaya başlayan gruba, Angelo Rota ve Atilla Garal'ın katılımıyla ekip büyüdü. Attila Özdemiroğlu da 60’ların başında bu orkestrayla beraber çaldı. Türkiye'nin ilk kadın caz vokali olan Sevinç Tevs bir dönem orkestranın solistliğini üstlendi. (Oklahoma Blues yorumunu <a fr-original-style="" href="https://open.spotify.com/intl-tr/track/7lH7DqZHRQtgzvsYsoLmcf?si=d10778f1e1a64df6" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">buradan</a> dinleyebilirsiniz.)Pekcan, 1978 yılında Tuna Ötenel ve Kudret Öztoprak ile <a fr-original-style="" href="https://open.spotify.com/intl-tr/album/2nJ4XBmcfrH0i7IkGnNYaR?si=IxJ1ZxTARKi3lHSNs1mKJQ" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Jazz Semai</a> adlı bir albüm çıkaracak ve bu albüm Türkiye'nin ilk caz uzunçaları unvanını alacaktı.<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Eroğlu Kızlar Orkestrası</h2>Türkiye'nin tüm üyeleri kadınlardan oluşan ilk orkestrası olma özelliğini taşıyan grup 1968 yılında müzik hayatına başladı. Sema Eroğlu Çakmak org, Ezel Gönül Acar davul, Deniz Eroğlu Arman solo gitar (ve solist), Nilüfer Darıca bas gitar, Merih Kılıçaslan ise ritim gitar çalıyordu. <a fr-original-style="" href="https://www.youtube.com/watch?v=XLCZwueZyaI" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Eroğlu Kızlar Orkestrası</a>, erkek müzisyenlerin egemen olduğu bir dönemde çeşitli lokallerde ve tatil yörelerinde sahne aldı ve Türk müziğinde öncü bir yer edindi. (Riders on the Storm yorumlarını dinlemek için, <a fr-original-style="" href="https://on.soundcloud.com/XzSAqm4A63pN32mu7" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">buradan</a>.)<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;"><img src="https://images.aposto.com/2024/9/1/1729473200000.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.35" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable"> Hava Kuvvetleri Dans ve Caz Orkestrası (Cazın Kartalları)</h2>Hava Kuvvetleri personeline eğlence amaçlı düzenlenen gecelerde görev almak; dans geceleri ve balo faaliyetlerinde bulunmak; komutanlıkça tavzif edilen konserlere ve kültürel amaçlı organizasyonlara katılmak amacıyla, 1961 yılında dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İrfan Tansel'in yönergesiyle kurulan orkestranın şefliğine Orhan Sezener getirildi.&nbsp;Bugüne dek, Almanya, Fransa, İtalya, Belçika gibi ülkelerde ve ülkemizde birçok kez sahne alan orkestra, Türk çok sesli müzik yaşantısına değerli katkılarda bulundu. Orkestranın ismi, Ankara Caz Festivali 2005 yılı açılış konseriyle birlikte, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Cömert'in direktifiyle Cazın Kartalları Orkestrası olarak değiştirildi. (Orkestranın, 2015 yılında verdiği Ankara Üniversitesi konserini <a fr-original-style="" href="https://www.youtube.com/watch?v=nzQP9mENNDI" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">buradan</a> izleyebilirsiniz.)<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Yeni Türkü</h2>1977 yılında Bahçelievler’de temelleri atılan grubu, Hacettepe Üniversitesi’nden Zerrin Yaşar ile Selim Atakan ve ODTÜ’den Derya Köroğlu kurdu. 1979 yılında <a fr-original-style="" href="https://open.spotify.com/intl-tr/album/0UlMkxtQklUmCxRYygAytq?si=pOQWZkbRSZWhTO9PEW63GA" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Buğdayın Türküsü</a> ismindeki ilk albümünü yayımlayan grup (üyeler arasında gidip gelenler olsa da) Köroğlu’nun önderliğinde 45 yıldır müzik yapmaya devam ediyor.1983 tarihli Akdeniz Akdeniz albümündeki <a fr-original-style="" href="https://open.spotify.com/intl-tr/track/1HE3pYlpwD2R4EQUbeIsUR?si=4d74cad2474b4448" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Telli Telli</a> ve <a fr-original-style="" href="https://open.spotify.com/intl-tr/track/2y6fDdMgKgcCU7RqO61QKM?si=b836e2b5742a4e28" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Maskeli Balo</a> şarkılarıyla üne kavuşan Yeni Türkü; 80’leri, 90’ları, 2000’leri ve 2010’ları aştı. İlk konserini Ocak 1980’de Ankara’da veren grup 2020’li yıllarda hâlâ konser vermeyi sürdürüyor.<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Dr. Skull</h2>Ankara Fen Lisesi öğrencileri Murat Baştepe, Murat Ersöz ve Alper Yarangümeli tarafından 80'lerin başında temelleri atılan grup, Milliyet Gazetesi Liselerarası Müzik Yarışması'nda ikincilik elde etti.Ankara'daki ilk konserlerinde Skull&nbsp;adıyla sahne alan ekip, liseden sonra üyelerin tamamının tıp bölümü kazanmasıyla adını Dr. Skull'a çevirdi. Sonuncusu 1994 yılında olmak üzere üç albüm yayımlayan grup, günümüzde rockseverler tarafından özlem ve sevgiyle anılmaya devam ediyor. (Hard rock ve heavy metal sahnesinde Türkiye'de en çok iz bırakan yapıtlardan Rools 4 Fools albümünü <a fr-original-style="" href="https://open.spotify.com/intl-tr/album/1A6UMaFTpOIF4WKyC30usn?si=CQjQdEoySc-HHFznvoeZpA" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">buradan</a> dinleyebilirsiniz.)<img src="https://images.aposto.com/2024/9/1/1729473651987.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.20" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable"> <h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Kaynaklar</h2><ul fr-original-style="padding-inline-start: 20px;" style="padding-inline-start: 20px; margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;"><a fr-original-style="" href="https://orkestralargruplartarihi.com/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Orkestralar &amp; Gruplar Tarihi</a></li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;"><a fr-original-style="" href="https://www.hvkk.tsk.tr/Custom/Hvkk/82" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Hava Kuvvetleri Komutanlığı</a></li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Dr. Skull <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/dr.skull_official/p/Cx-AeEEAHp-/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Instagram hesabı</a></li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">TRT Arşiv</li></ul>Dipnot:&nbsp;Bu bir yazı dizisi olarak tasarlanmış olup önümüzdeki haftalarda farklı müzik oluşumlarından bahsedilecektir.

Sadece cumhuriyetin değil müziğin de kalbinin attığı şehir olan Ankara, başkent olduğu günden bugüne birçok müzikal etkinliğe ev sahipliği yaptı; onlarca grubun ve orkestranın doğuşuna tanıklık etti. Kentte iz bırakmış müzik oluşumlarına yakından bakıyoruz.

Jüpiterler'den Yeni Türkü'ye: Ankara'nın iz bırakan grupları

Yazar: <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/bsmcnz/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Besim Can Zırh</a>Mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklarıyla iyice uzayan bir yazın ardından, üniversitelerin açılmasıyla birlikte güzel Ankaramız da “sezonu açtı.” TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi tarafından son on yıldır düzenlenen ve böylece gelenekselleşen “Sergi” 6 Eylül’de açıldı ve tüm aya rengini verdi. Bu yıl “<a fr-original-style="" href="https://www.spo.org.tr/detay.php?tip=2&kod=12988" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Arada Bir Yerde</a> <a fr-original-style="" href="https://www.arkitera.com/etkinlik/arada-bir-yerde-ankara/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Ankara</a>” temasıyla duyurulan açık çağrıya cevap verenlerin Ankara üzerine kolektif olarak ürettiği işlere dayanan Sergi, bir dizi atölye kapsamında kente dair katmanlı bir anlatı kuruyordu. Ankara’nın duygu coğrafyasına müzik üzerinden bakan etkinlikleriyle geçen sene aramıza katılan <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/osarki_/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">O Şarkı</a> da Sergi’nin katılımcıları arasındaydı. Ayın sonunda ise henüz geçen sene kurulan <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/ev.ankara/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Ev-Ankara</a> kolektifinin “Ev’e Dönüş Festivali” karşıladı bizi. Ankara’nın eski ve yeni kültür, sanat ve müzik mekânlarında paralel etkinliklerle örülmüş günübirlik festival kapsamında çok sayıda atölye de düzenlendi. <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/gi_ankara/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Goethe Enstitüsü Vitrin Galeri</a>, <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/kaatolye/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Ka-Atölye</a>, <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/uniteortakmekan/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Unite Mekân</a> ve <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/yer.mekan/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Yermekân</a>’da birbiri ardına düzenlenen sergilerle Ankara’nın sezon açılışı sürdü. Bu etkinlikler arasında Goethe Enstitüsü desteğinde Yermekân’ın taşıyıcılığını yaptığı, açık bir çağrıyla bir araya gelen gönüllülerin bir dizi atölye çerçevesinde Ankara üzerine emek kavramı odağında ürettiği kısa videolara dayanan “<a fr-original-style="" href="https://www.labour-in-a-single-shot.net/en/project/concept/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Labour in a Single Shot</a>” sergisi oldukça önemliydi. Uluslararası bir konsepte dayanan sergi, böylece Ankara’yı emek ve kent çalışmaları çerçevesinde dünyanın birçok diğer kentiyle ilişkilendiriyordu. Ankara’nın en önemli kültürel hafıza mekanlarından Kavaklıdere Sineması’nı 16 yıl aradan sonra yeniden açan <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/kultkavaklidere/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Kült Kavaklıdere</a> kolektifi ise Polonya Film Festivali’yle Ekim’e kapılarını araladı.Tüm bunları sıralamama ve bu yazıya vesile olan ise her yılın bu zamanlarında sosyal medyada benzeri etkinliklere dair, “mutlaka görülmeli” ya da “çok önemli” gibi ibarelerle, birbiri ardına yaptığım paylaşımlar üzerine bir arkadaşımın “Besim’in öğreten adam ayı geldi” yorumu oldu. Bizim kuşağımız açısından Kaan Ertem’in Leman’da çizdiği “Öğreten Adam ve Oğlu” serisi memleketin sosyolojisine dair bir ansiklopedi gibi okunurdu. Ama her hafta betimlenen beşeri durumlardan daha fazlası, bunları oğluna betimleyen Öğreten Adam’ın memleketin er-bilmişlik folklorunda abidevi bir karakter çizmiş olmasıydı.<img src="https://images.aposto.com/2024/9/1/1728295264581.png" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="2.03" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Arkadaşım ise sezon açıldığı zamanlarda yaptığım bu paylaşımların üniversite eğitimi için kente yeni gelenlere yönelik olduğuna dair farkındalığını, şaka yönelimli olduğunu umduğum bir tarzda, imliyordu. Dünyanın ve memleketin çok daha hızlı değiştiği bir altı yıllık sürecin ardından doktoradan döndüğümde dersler açısından yeni kuşaklarla nasıl ilişkileneceğim konusu benim için bir meseleydi. Sonrasında sosyal medya paylaşımlarının (yıllar sonra gelen geri bildirimlerle de onaylanan bir şekilde) kendiliğinden tali bir iletişim kanalı açtığını fark ettim. Zaten halihazırda kendime dair ya da memleketin meselelerini çözme iddiasında paylaşımlar yapmayı tercih etmeyen kişisel bir yayın politikam vardı. Böylece uzun bir aradan sonra Ankara’ya yeniden uyumlanırken kentte takip etmeye başladıklarım, sosyal medya paylaşımlarıma da yansır olmuştu. 2012 yılından bu yana sosyal medyayı kendi kişisel Ankara bültenim gibi kullandığım koca bir on yıl geride kaldı. Bu süreçte Ankara’ya üniversite eğitimi için gelen mini-mini birlerden, mezuniyet sonrası çeşitli nedenlerle kentte kalan ya da kalamayan farklı kuşaklara tanıklığımdan doğru Ankara’nın çok özgün bir kent pedagojisi olduğunu düşünmeye başladım.&nbsp;<img src="https://images.aposto.com/2024/9/1/1728295381036.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.51" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Nitekim Polonya Film Festivali’ne dair yaptığım “öğreten adam” paylaşımına, aynı dönemlerde İstanbul’dan Ankara’ya üniversite eğitimi için geldiğimiz Mehmet Bozok’tan Bilim ve Sanat Evi’nin 1990’lar sonunda hazırladığı kartpostalı hatırlatan bir cevap geldi.<img src="https://images.aposto.com/2024/9/1/1728294157274.png" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.52" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Poster ve kartpostal olarak basılan bu haritalamanın, dahası Bilim ve Sanat Kitabevi’nin birçok benzeri mekan gibi, o yıllarda Ankara kültür yaşamı için ne kadar önemli olduğunu hatırlıyorum. Sadece bu haritalama değil, 1990’lardan 2010’lara uzanan bir dönem boyunca Arkadaş Yayınevi’nin “Ankara Kültür ve Sanat Etkinlikleri” ve Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat Vakfı’nın “Ankara Kültür Sanat Haritası” bültenleri bizler için kentin nabzını tutmamızı sağlayan önemli kılavuzlardı. Malumunuz olduğu üzere Ankara, Ankaralıların derdi olmamasına karşın, Türkiye’de İstanbul’la karşılaştırılmaya nail olmuş yegane kenttir. Bu yersiz karşılaştırma bana her zaman için İstanbulluların kendileriyle ilgili bir derdini, bizimle hiçbir ilgisi olmadan ve yine kendi kendilerine, pansuman etme çabası gibi gözükmüştür. Karşılaştırma yersizdir, zira anlamlı değildir. Fakat Ankara, İstanbul’un Türkiye’deki diğer tüm kentleri taşralaştıran vakumuna direnç gösterebilmiş, dahası yenilmemiş bir kent olmasıyla da bir vakadır. Kuşakların tanıklığıdır ki Ankara’da kültür ve sanat etkinlikleri her zaman daha kolay ve herkes tarafından erişilebilen, izleyici ve üreticisinin benzeri yaşam alanlarını paylaşıyor olmasından doğru ürünlere dair kolektif deneyim sağlayabilmesiyle içerici, derli toplu bir fiziki ve toplumsal alanda yaşanır olmuştur. Başkent olmasına, griliğine yapılan tüm vurgulara karşın Ankara, erken yıllarından bu yana böylesi bir sivil alana da sahip olagelmiştir.<img src="https://images.aposto.com/2024/9/1/1728295307272.png" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="0.69" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Anlatmaya çalıştığım bu mesele 2023 yılında tamamlanan <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/engurukahve/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Laf Aramızda Engürü Kahve</a> belgeselinde açıkça görülüyordu. Ankara’nın yakın tarihinde önemli bir iz bırakmış bu mekanın hikayesini anlatmak üzere 92 kişiyle yapılmış mülakatlara dayanan, 2 saat uzunluğundaki belgeseli izlemek kolay bir mesai değil. Fakat diğer yanıyla da 1980’lerin ortasından 2000’lere kadar uzanabilmiş bu kendi halindeki kıraathanenin nasıl olup da günümüzde Ankara’nın kültür ve sanat yaşamını belirleyen pek çok isme ve bu isimler etrafında cereyan eden çeşitli hadiselere ev sahipliği yapmış olması da bir muammadır. Bu muamma bir yanıyla kıraathanenin konumuyla anlaşılabilir. Ahmet Telli’nin “Ankara” şiirinde Yüksel Caddesi ile Konur Sokak kesişimine çizdiği “ömrümüzün T harfi”nde yer alan kıraathane, 12 Eylül sonrası kente yeni gelenlerle Askeri Darbe’nin neden olduğu büyük kuşak kırımından bir şekilde hayatta kalmış olanların buluştuğu bir mekana dönüşür. Ve böylece Ankara’ya özgü kültür ve sanat alanında iş yapma geleneğinin aktarıldığı, yeniden kurulduğu kendiliğinden bir atölye işlevi kazanır.<img src="https://images.aposto.com/2024/9/1/1728294248089.png" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.46" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Zamanla kentin sahip olduğu bu kendiliğinden pedagojinin farkına varanlarımızda Ankara’ya dair bu sırrı arkadan gelenlere aktarmaya yönelik bir istek ortaya çıkıyor sanıyorum. Söz gelimi, benim de bir noktaya kadar içinde yer aldığım, <a fr-original-style="" href="https://solfasol.tv/arsiv" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Solfasol Gazetesi</a>’nin 2011’den 2016’ya kadar her yılın Ekim sayısı için hazırladığı “Ankara’ya Yeni Başlayanlar” dosyası böyle bir istekte ortaklaştığımız bir fikirdi. Lavarla tarafından ilki 2017 yılında çıkarılan ve 2022 yılında güncellenen “Ankara Keşif Haritası: <a fr-original-style="" href="https://www.lavarla.com/ankara-kesif-haritasi-pusulanin-ikincisi-cikti/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Pusula</a>” çalışmasıyla ilk kez karşılaştığımda, yeni bir kuşağın kendi üslubuyla giriştiği benzeri bir arayışı olduğunu düşünmüştüm.<img src="https://images.aposto.com/2024/9/1/1728295622314.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="0.97" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Fakat belirtmek gerekir ki Ankara’nın kent pedagojisi yumuşak ya da şefkatli değil ama sahici ve kişinin kendini keşfetmesine zemin sunan bir iklimde şekillenir. Bu meseleyi çok derinleştirmeden yazıyı iki önemli kent-dertlisinin ismini anarak kapatayım. Cemal Süreya, Ankara için “iyi kalpli üvey ana” benzetmesi kurarken bu kentin “sorumluluklarını bilen, asla kötü davranmayan ama sonuçta bir üvey ana” olduğunu söylüyordu. Ankara’da olmanın mütemadiyen bir bekleme hali olduğuna dair bir üveylik durumuydu bu. Asla ait olunamayan. Franz Kafka ise “pençeli küçük annesi” Prag’ın sakinlerinin gitmesine asla izin vermeyeceği konusunda uyarıyordu hiçbir zaman okunacağını düşünmediği notlarında. Her iki yazarın da doğdukları memleketlere dair, elbet memleketlerinden kaynaklı, ikircikli konumları ve bu üveylik hallerini yaşadıkları kentler üzerinden “anne” metaforuna başvurarak ifade etmeleri üzerine düşünmeye değer.<a fr-original-style="" href="https://yazhocam.com/one-cikanlar/omrumuzde-daim-bir-durak-ankara/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">ODTÜ Medya Topluluğu</a>’nun davetiyle kaleme aldığım bir başka yazıda Ankara’nın kent şahsiyetine dair deneyimimi şöyle betimlemiştim: &nbsp;&nbsp;“Bu serin yaylanın yamaçlarında gezindikçe, çalan davullara kulak kesildikçe bu şehir ve bu şehirde yaşayan diğer insanlarla aranızda bir akrabalık kurulduğunu hissedersiniz. Bu o kadar nev-i şahsına münhasır bir bağdır ki Ankara’ya bulaşmış kişileri kalabalık ortamlarda ayırt edebilmenizi dahi mümkün kılar. Yüzlerinde Ankara gölgesi kalmıştır.”Halen daha iyisini yapamayacağım için yazıyı böylece sonlandırayım.Sözün özü bu kente yeni geldiyseniz, hayatınızın kalanı açısından oldukça önemli bir deneyim sizi bekliyor. Ankara’ya karışmaktan, Ankara’yı duymaktan ve görmekten geri durmayın derim.Ankara’da ne derler bilirsiniz: “Buraya bakarlar.” Oraya bakınız.Ankara’ya hoş geldiniz…

Besim Can Zırh, Ankara'ya yeni başlayanlar için sezon açılışında haritalar, bizi kente ısındıran şeyler ve bir keşif üzerine yazdı.

Bir kente başlamak: Ankara’nın güz-cüzleri

Tiyatro sezonunun başladığı şu günlerde yüzler bu sefer Ankara seyircisi için gülüyor. Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu, kısa sürede kurduğu Kent Tiyatrosu'yla tiyatroya desteğini ortaya koymuştu. Şimdi de 11-26 Ekim tarihleri arasında Uluslararası Kent Tiyatro Festivali’ni düzenliyor.&nbsp;Şehrin çiçeği burnunda festivalini eş sanat yönetmenleri Mustafa Avkıran ve Övül Avkıran’la konuştuk.<img src="https://images.aposto.com/2024/8/1/1727675629958.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.33" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Övül Avkıran-Mustafa Avkıranİstanbul dışındaki festivaller seyircilerin ilgisini çekmeyi başarıyor. Kent Tiyatro Festivali’nin de bunlardan biri olacağı inancındayım. Sizi festival yapmaya iten sebepler ne oldu? Nasıl karar verdiniz? Biraz festivale giden yolu konuşmak isteriz?31 Mart 2024 seçimlerinde Erdal Beşikçioğlu, Etimesgut Belediye Başkanı seçiliyor. Başkan olduktan sonra da sanat faaliyetlerinin neredeyse hiç olmadığını, sanat izleyicisinin Etimesgut'tan merkeze, Çankaya’ya gittiğini tespit ediyor. Bir önceki başkanın apar topar seçim öncesi yetiştirdiği ama itiraf ederim ki iyi ki yetiştirdiği CKM’yi ana üs hâline getirip orada kalıcı projeler geliştirmeye başlıyor. Bunların en önemlisi Kent Tiyatrosu'nun kuruluşu. Kent Tiyatrosu'nun kurucu genel sanat yönetmeni de Erdal Beşikçioğlu.Yönetmeliğinden personele, teknik elemandan sanatçısına sınavlar yaparak kadrolar kuruyor. Bu arada da bize bir Uluslararası Tiyatro Festivali yapmayı teklif ediyor. Biz 2005 yılında başlayan garajistanbul deneyimi, geçen sene yaptığımız BOTİF (Bodrum Uluslararası Tiyatro Festivalinin) tecrübesiyle çalışmaya başlıyoruz ve Etimesgut halkı için şahane bir festival oluşturuyoruz.<img src="https://images.aposto.com/2024/8/1/1727676173017.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="0.71" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable"> Bir belediye desteğiyle festival yapmak nasıl bir his? Seçkiyi hazırlarken kurum tiyatrosunun baskısını hissettiniz mi?Biz hep anlattık, belediye başkanlarına, yardımcılarına, kültür daire başkanlarına, kültür müdürlerine onların danışmanlarına… Hayatımız anlatmak ve dosyalar hazırlamakla geçti, tam 30 yıl. Devlete, yerel yönetimlere, sermayeye hep anlattık, sponsor aradık, destek istedik. İlk defa bir başkan bizi çağırdı ve sizden bir festival istiyorum dedi. Bizi tanıdığından, yaptığımız işlere tanıklığından, ne yapacağımıza güvenerek, saklanmadan, sanatın boş kubbede hoş seda olmadığını bilerek kurduk bütün yapıyı. Bu olağanüstü bir konfor. Bu gerçek anlamda bir destek. Destek bu işte. Baskı değil ancak kentin hassasiyetlerini göz ardı etmedik diyelim. Hiç kimse, Erdal Başkan dahil, programımıza müdahale etmedi. Niye etsin ki?Programa baktığımda gördüğüm kadarıyla yurt dışından da oyunlar sahnelenecek. Oyun tercihlerini ve programı hazırlarken nelere dikkat ettiniz?&nbsp;Biz “gesammtkunstwerk” yani bütüncül sanat yapıtına inanan bir çiftiz. Disiplinlerarası geçişler bizi hep çok heyecanlandırır. Yani bir dans eserinde drama görmek, teatral bir konser izlemek, iyi bir tiyatro metnini müzik gibi algılamak… Bu işleri yan yana getirmeye çalıştık. Tabii ki en önemli kriterimiz, kendi tiyatro dili olan kendi sözü olan grup ya da sanatçılarla yan yana durmaktı. Tam sezon başı olduğu için programımızı uyduramadığımız işler de oldu. Amacımız, gelecek sene programı daha erken yapıp yurt dışından gelmek isteyip de bu yıl gelemeyen işleri de programa almak.Ankara’daki festivale gelecek seyircileri neler bekliyor? Oyunlar dışında başka etkinlikler de olacak mı?Deneyim bekliyor, eğlence bekliyor, heyecan bekliyor. Tiyatro, dans, müzik, söyleşi, konferans, atölye çalışması, stand-up bekliyor. Onlar da Etimesgut seyircisini bekliyor. Tabii ki sadece tiyatro değil, bir forum alanı bekliyor.&nbsp;<ul fr-original-style="padding-inline-start: 20px;" style="padding-inline-start: 20px; margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Programın bütün ayrıntılarına <a fr-original-style="" href="https://kenttiyatrofestivali.com/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">www.kenttiyatrofestivali.com</a> adresinden ulaşabilirler.</li></ul>İstanbul dışındaki il ve ilçelerde tiyatro oyunlarında ciddi bir ilerleme kaydedildi. Kocaeli Şehir Tiyatrosu, Nilüfer Kent Tiyatrosu ve şimdi de Etimesgut Kent Tiyatrosu. Belediyelerin tiyatro kurmasına ve tiyatroyu desteklemesine nasıl bakıyorsunuz?Ben çok iyi bakıyorum. Övül Avkıran diyor ki “Medeni bir yaşam, kültür ve sanatın temel ihtiyaçların içinde yer aldığının bilgisiyle başlar. Bir kentin altyapı çalışmalarının içindedir eğitim, kültür, sanat. Bu bilgi ve görüyle başlar değişimin, dönüşümün inşası. Bu elbette öncelikle bu vizyona sahip yöneticilerle mümkün. Ve bu vizyona sahip yöneticilerle birlikte yaşadığı kente muhite sokağına sahip çıkan herkesin, hepimizin sorumluluğu elbette.” Bu kadar çok oyuncu var, bu kadar tiyatrocu var, dünyada olduğu gibi kentlerde oluşan, oluşacak olan her sanat kurumu kent kültürünün vazgeçilmez parçası. Onlar kenti kent de onları büyütecek. Süreklilik dökme suyla olmaz. Kentine sahip çıkan kent tiyatroları, tiyatrosuna sahip çıkan kentler. Dönüşüm değişim böyle başlayacak. Bu noktada Övül Avkıran’ın şu sözünü bir kez daha tekrarlamak isterim:&nbsp;“Eğer kentin kültürünü inşa edemez, koruyamazsanız o kentlerde yetişen nesillerin hafızasını da koruyamamış olursunuz ki, hafızası olmayan nesiller hayatları boyunca kendi başarıları için çalışamaz kendi rüyalarını göremezler.”<img src="https://images.aposto.com/2024/8/1/1727676227361.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.68" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">SirensFestivalden bir seçki yapmanızı istesek bize mutlaka görmemiz gereken 5 oyun önerebilir misiniz?Hepsi birbirinden değerli oyunlar ancak bir daha denk gelemeyecekleri, bu kadar kolay izleyemeyecekleri oyunları sayabilirim. Onları sadece bir kez getirebiliriz Etimesgut’a…<ul fr-original-style="padding-inline-start: 20px;" style="padding-inline-start: 20px; margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Alarme</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Antony &amp;Kleopatra</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Never Odd or Even</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">NSU</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Sirens</li></ul>Bu oyunlar festivalin uluslararası programında yer alıyor, Türkiye’den gelenlerden daha iyi oldukları için değil, bir daha gelmeyecekleri ve izleyicilerin bir daha yakalayamayacağı, kaçırmamalarını arzu ettiğim yapımlar olduğu için bu listedeler.Son olarak festivale dair neler eklemek istersiniz?Sözü Övül Avkıran’a bırakıyorum: Bugün dünyada tiyatro sanatının geldiği yerden bakarak, farklı disiplinlerden beslenerek üretilen güncel işlerin yan yana gelmesini istedik programımızda. Sanat üretiminde sınırların kalın çizgilerle çizilmediği zamanlardayız. Müziğin, dansın, teknolojinin, tiyatronun birbirinin içinden geçtiği, yeni kodların yazıldığı zamanlar…Biz uzun zamandır bu sahanın içindeyiz. Hep yeniden yeniyi arayarak, fikrin yeni ortaklarıyla yola devam ediyoruz. Biz yeni bir oluşuma, sanat hareketine girerken geçmiş yıllardan edindiğimiz tecrübelerden aldığımız güçle, bu topraklarda üretilen, biriken işlere olan güvencemizle çok renkli, yoğun bir programla geldik karşınıza. Biz yaşarken sükûneti, üretirken ve paylaşırken sınır zorlamayı seçeriz. Kapıyı aralamayı değil güvenle ardına kadar açmayı orada kucaklaşmayı isteriz.Küçük bir umut verin bize, dünyalar kuralım, dünyaları değiştirelim.<a fr-original-style="" href="https://kenttiyatrofestivali.com/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Festivale</a> az zaman kala, heyecanla…

Festivalin eş sanat yönetmenliğini üstlenen Mustafa ve Övül Avkıran’la Uluslararası Kent Tiyatrosu programını ve festival sürecini konuştuk.

Başkent’e yeni bir festival: Uluslararası Kent Tiyatro Festivali!

Yazar: <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/burcin.tarhan/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Burçin Tarhan</a>Ankaralı bisikletliler iklim sorununun nereye varabileceğinin farkında.&nbsp;Ben Burçin, 11 yıldır bu sorunun farkında olan bir bisiklet aktivisti olarak her yere bisikletimle gidiyorum. Bir yandan da bisikletin yaygınlaştırılması adına çeşitli etkinlikler düzenliyorum. Geçtiğimiz aylarda Hollanda çatılı bir bisiklet organizasyonu olan BYCS WhatsApp grubumuzdan bir duyuru aldım. Şöyle ki: BYCS dünya şehirlerinde bisikletli ulaşım savunucularından oluşan bir ağ, ben de bu grubun Ankara temsilcisiyim. <a fr-original-style="" href="https://cop29bikeride.org/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Cop29</a> bisiklet turunu ilk kez bu platformda duydum ve turun Türkiye ayağı konusunda yardım taleplerine dönüş yapmak istedim. Bir grup bisikletçi Türkiye’den geçecekti ve hem rota konusunda hem de yapmak istedikleri bağlantılar konusunda desteğe ihtiyaçları vardı. Hemen bir ekip kurduk. Linda Nihan Lafcı (<a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/pedallayan.kadinlar/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Pedallayan Kadınlar</a>), Ekin Alpagut (<a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/herkesicinbisikletpodcast/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Herkes İçin Bisiklet Podcast</a>), Önder Algedik (<a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/onderalgedik/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">İklim350</a>) Linda ve Önder ekibin beyin takımı oldu, Ekin ve ben ise artçı destek olarak katkı sağladık. Sonuç olarak hem İstanbul’da hem Ankara’da verimli ve önemli buluşmalar gerçekleştirildi. Şimdi biraz içerikten bahsedelim.&nbsp;<h2 dir="ltr" fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Nedir Cop29?</h2>Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı 2025 yılında Bakü’de yapılacak. Bir grup bisiklet turcusu ise iklim için dekarbonizasyona dikkat çekmek adına Paris’ten Bakü’ye bisiklet sürüyorlar. Ve güzergah boyunca gönüllü bisikletçiler bu tura destek veriyor. 20-70 yaş aralığında 50'ye yakın bisikletçi güzergaha istedikleri yer ve zamanda katılıp ekiple birlikte sürüyor. Fransa, Almanya, Avusturya, Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan, Romanya ve Bulgaristan’dan sonra Ağustos sonunda Türkiye’ye gelen Guillaume Otrage ve Antoine Pollian hem İstanbul hem de Ankara’da basın ve bisiklet gruplarıyla bir araya gelip iklim krizinde karbon emisyonunun azaltılmasının önemini vurgulayarak taşıdıkları 10 maddeyi anlattılar. Buradaki temel amaç, gittikleri her şehirde temas kurdukları insanları bilinçlendirmek ve tabi ki daha önemlisi de Paris’te sürdürülebilir yeşil ulaşım anlamında katettikleri yolu anlatarak gittikleri şehirlerdeki yerel yönetimlerin ve bisiklet gruplarının Paris örneğinde olduğu gibi değişime inanmalarını sağlayarak motivasyonlarını arttırmak.&nbsp;<img src="https://images.aposto.com/2024/8/0/1726998932569.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.34" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">26 Ağustos Pazartesi günü Barbaros Meydanı Beşiktaş’a gelen&nbsp;<a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/cop29bikeride/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Cop29 Bike Ride ekibi</a>, basın açıklaması yaptı. 27 Ağustos Salı sabahı ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Planlama Müdürlüğü Şefi Hanife Canan Çerçi ve ekibi ile bir toplantı gerçekleştirildi. Aynı gün akşam İBB’nin organizasyonu ile Kadıköy Müze Gazhane’de bir forum düzenlenerek İstanbullu bisiklet grupları, İBB Ulaşım Daire Başkanlığı Proje Koordinatörlüğü ve çeşitli dernek yöneticileri ile bir araya geldiler.Ankara da ise 9 Eylül’de Ulus Meydanı’na gelen ekip bir basın açıklaması yaptı. Ertesi gün Ankara Büyükşehir Belediyesi, EGO Genel Müdürlüğü çalışanları Bisiklet Kampüsünde bir araya geldi. EGO Müdürlüğü temsilcileri Ankara’da bisikletli ulaşımın geliştirilmesi ve iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında yürütülen sürdürülebilir ulaşım projeleri “Smart Ankara”yı paylaştı. Proje kapsamında otobüslere takılan bisiklet taşıma aparatları, Ankaray içindeki bisiklet park yerleri ve bisiklet indirip çıkartma rayları gibi yenilikleri de anlatan ekip, yakın bir tarihte paylaşımlı e-bike projesiyle Ankara caddelerinde karşılaşacağımız akıllı bisikletleri de denediler. Cop29 Bike Ride Çarşamba günü ise Ankaralı bisikletlilerle Bahçelievler turu yapıp Anıtpark’ta bir forum gerçekleştirdi. Özellikle vurguladıkları Bakü’de sunulacak 10 madde için <a fr-original-style="" href="https://cop29bikeride.org/tr/cop29-tenproposals" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">bu sayfaya</a> göz atabilirsiniz.&nbsp;<img src="https://images.aposto.com/2024/8/0/1726998964913.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="0.75" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Tüm bu konuşulanların odağı şuydu: bisiklet kullanımı yüzde 20 arttığı zaman karbon emisyonları yüzde 8 gibi çok önemli bir oranda azalma gösteriyor. Dolayısıyla bisiklet ve yaya odaklı planlamaların geliştirilmesi şart.&nbsp;10 talebin Türkiye’ de uygulanabilmesi için gerekli 5 temel maddeyi ise İklim Aktivisti Önder Algedik şöyle özetliyor: &nbsp;1. Asfalta değil, bisiklet-yaya-toplu taşımaya kaynak!Belediyeler otomobil merkezli bir ulaşım için asfalta ayırdığı paralar ile ulaşımı insan merkezli yaparak kentlerde daha geniş kaldırımlar yapabilir, araba yollarını tramvay ve otobüs yollarına dönüştürebilir, bisiklete çok daha fazla alan açabilir. KGM’nin şehirlerarası yollara ayırdığı para da benzer şekilde iklim değişikliğini yavaşlatan işlere ayrılabilir.&nbsp;2. Okul ve işyeri çevreleri bisiklet ve yaya öncelikli hale getirilsin.Bugün işyerleri, okullar ve belediyeler, çevrelerindeki sokakları trafiğe kapatmak veya yaya ve bisiklet öncelikli hale getirmek için çalışabilir. Böylece sadece sabah ve akşam gördüğümüz servislerin yarattığı trafik ve kalabalıktan kurtulabilir ve 15 dakikalık kentlere geçebiliriz.&nbsp;3. Kentlerdeki ekonomik faaliyetlerin bisiklet ile olması için otomobile verilen destekler bisiklete de verilsin.4. Ulaşımda enerji mevzuatı uygulansın, iklim ve insanı gözeten ulaşım planları yapılsın, yatırımlar yıllık izlensin.Türkiye’de ulaşımda enerji verimliliği mevzuatı uygulanmıyor, belediyeler bir ulaşım planı hazırlamıyor, politikalarda insan ve iklim gözetilmiyor. Bu planların hemen yapılmasını, iklimi ve insanı da içermesini istiyoruz. Nasıl ulaşım yatırımları daha çok asfalt ve daha çok otomobil kullanmak üzerine planlanıyor ve izleniyor ise, şimdi bunun iklim ve toplum gözetilerek yapılmasını istiyoruz.5. Yanıltıcı değil, gerçekçi hedefler! Not misleading, realistic targets!Türkiye’de kent ulaşımında yayaların payı %40, kamusal toplu taşıma %15-20 ve bisiklet ise %1'in bile altında. Bizler 2030 yılında yayaların %50, kamusal toplu taşımanın %30, bisikletin ise %5 &nbsp;oranına çıkmasının mümkün &nbsp;ve aynı zamanda gerekli olduğunu düşünüyoruz. Böylece %55-60 olan bu üç iklim dostu ulaşımın payının %85 seviyesine gelmesini talep ediyoruz.Cop29 Bisiklet Turu yolcularını Tuz Gölü üzerinden Kapadokya’ya uğurladık. Geçecekleri ilçelerde bağlantı kurabilecekleri bisikletli dostlarla iletişim kanallarını kurduk ve gidebilecekleri uygun rotalar konusunda yardımcı olduk. Türkiyeden sonraki durakları ise Gürcistan ve son olarak Azerbeycan olacak.

2025'te Bakü'de düzenlenecek BM İklim Değişikliği Konferansı öncesinde iklim için dekarbonizasyona dikkat çekmek amacıyla bir araya gelen Cop 29 ekibi Paris'ten Bakü'ye bisiklet sürüyor. Ekibin Ağustos sonunda ülkemizden de geçerek yerel yönetimlerle kurduğu bağlantıyı Burçin Tarhan yazdı.

İklim için Paris'ten Bakü'ye: Türkiye'den Cop 29 Bike Ride geçti

Yazı: <a fr-original-style="" href="http://linkedin.com/in/ay%C5%9Fe-uysal-19abb1159" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Ayşe Uysal</a>, Yüksek İç MimarCumhuriyet’in başkenti Ankara’nın sokaklarında dolaşmak, tarihin kokusu içinize işlerken cumhuriyet ideolojisinin mekansal yansımalarını görebileceğinizi bilmek demektir. Bu nedenle Ankara, meraklısına tarihi araştırmak için bir fırsat sunar aslında. Bilirsiniz ki Ulus’tan Kızılay’a giderken gördüğünüz birçok yapı Ankara’nın temel taşıdır. Bu güzergah adeta Cumhuriyet'in açık hava müzesidir. Bir binaya öylece bakıp geçemezsiniz. Onu kimlerin yaptığına, kimlerin kullandığına, yapının ilk haline ya da zamanla nasıl değiştiğine merak duyar belki de yol boyu düşünürsünüz. Ankara’ya siz de daha önce Cumhuriyet hafızası gözünden baktınız mı? Bu yazıyı okurken, herkesin yolunun bir nedenle düştüğü Kızılay’da bulunan bir Cumhuriyet değerine bu gözle bakalım istiyorum. Bahsettiğim değer, Cumhuriyet’in ilk toplu konut mahallesi kurgusu ile hazırlanan ve dönemin &nbsp;başbakanı &nbsp;Şükrü Saraçoğlu’nun soy ismini taşıyan proje: Saraçoğlu Mahallesi.Saraçoğlu Mahallesi, Kızılay'da Güvenpark ile Kumrular Caddesi arasında kalan bir konumda bulunuyor ve şimdilerde Namık Kemal Mahallesi olarak da anılıyor. Birçok insanın günlük yaşamında kullandığı güzergahta olmasının yanında bu mahallenin adını, korunması için verilen mücadelelerden de sıklıkla duymuş olabilirsiniz. Ankara’nın bu özgün ve toplumda iz bırakmış mahallesinin geçmişi, bugünü hakkında yol gösterici olacağı için hikayesinin nasıl başladığına bakmamız kıymetli olacaktır.<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Saraçoğlu Mahallesi’ne tarihsel perspektiften bir bakış</h2>Başkent ilan edilmesinin ardından Ankara’da cumhuriyetin ideolojileri doğrultusunda yeni modern Türk ulusunun oluşum süreci başlar. Birçok alanda yürütülen bu modernleşme sürecinin mekansal karşılıkları, şehirde düzenli yapılaşmayı sağlayacak imar planları ile kendini gösterir. 1932 yılında Herman Jansen tarafından hazırlanan imar planında Ankara idari, ticari ve endüstriyel alanlarda işlevsel bakımdan bölgeselleştirilir. Jansen’in konut alanları için düşüncesi ise gelir ve meslek gruplarına özelleştirilmiş bahçeli, doğa ile bütünleşik bir yerleşim düzeni olan bahçe-şehir düzenidir.Jansen’in Ankara’nın ilk imar planını oluştururken öngördüğü nüfus miktarına, tahmin edilen yıllardan önce ulaşılması bir konut problemini ortaya çıkarır. Bunun üzerine genç başkentin bürokratik kimliği doğrultusunda dönemin üst düzey yöneticilerinin, memurların ve askerlerin öncelikli olduğu konut gereksinimini çözme ihtiyacı gündeme gelir. Jansen’in mevcut şehir merkezi Ulus’tan sonra yeni bir modern şehir merkezi projesi olarak Kızılay Bakanlıklar bölgesinde planladığı konut alanında bu ihtiyacı karşılamak adına çalışmalar yürütülmeye başlanır. Konut alanı olarak bahsedilen bu alan Kumrular Caddesi, Necatibey Caddesi, Yahya Galip Caddesi ve Güvenpark ile sınırlandırılan Saraçoğlu Mahallesi’dir.<img src="https://images.aposto.com/2024/8/0/1725825868786.png" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.00" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Jansen Planı, 1932. Kaynak: ABB, 2006, s.55Saraçoğlu Mahallesi’nin oluşum temelleri Jansen’in imar planına dayanır ancak mahalle Bonatz mimarlığı eseridir. Bonatz, Jansen’in bahçe-şehir fikrine toplu konut yorumunu getirir ve ulusal mimarlık döneminden etkilenerek Türk Evi’ni cumbalarıyla, saçaklarıyla projesine yansıtır. Böylelikle Cumhuriyet’in ilk toplu konut projesi olan Saraçoğlu Mahallesi, devlet lojmanının mahalle kurgusu olarak başkentteki konut ihtiyacını karşılamak için 1944’te yapılmaya başlanarak 1946’da bitmiş hali ile karşımıza çıkar.Mahalle yukarıda bahsedildiği üzere biçimsel bakımdan Türk evinin simgelerini taşırken bünyesindeki farklı yapı tipleri ile modern mimarinin izlerini de barındırır. Mahalle kurgusunda vaziyet planı, çevresi ile bütünleşik bir yapıdadır. Bunun karşılığı alışveriş alanları, okul, kütüphane, oyun alanı, sinema gibi birçok sosyal alanı barındıran ve her türlü ihtiyaca kendi içinde cevap verebilen sosyal bir merkez olarak tasarlanmasıdır. İlaveten iç mekanlar, modern yaklaşımla en verimli ve kullanışlı çözümlemeler ile hayata geçirilir.<img src="https://images.aposto.com/2024/8/0/1725826023115.png" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="3.02" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Bonatz’a Ait Mimari Çalışma. Kaynak: Salt Araştırma<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Saraçoğlu Mahallesi'nin değeri ve günümüzdeki kullanımı</h2>Geçmişi ile ele alındığında Saraçoğlu Mahallesi, bugüne kadar varlığını sürdürmüş, kimliğini korumuş ve Ankara’da daha sonraki devlet sitelerine örnek olmuş ilk toplu konut projesi olarak uzun bir tarihsel geçmişi olmamasına rağmen önemli bir tarihi değere sahip olabilmiştir. Saraçoğlu Mahallesi’nin bu tarihi değerine sahip çıkılabildi mi diye sorduğumuzda ise karşımıza şimdiye kadar verilen bazı koruma mücadeleleri çıkmaktadır. Bunlardan ilki 1994 yılında mahallenin satışa çıkarılmasıdır. Bu karar neyse ki uygulanmaz ve mahallenin kente kattığı imgesi, anısal değeri, tarihi ve doğal kimliği korunmaya devam eder.Ancak 2013 yılında mahalle, afet riski altında bulunan alan kategorisine girer ve yıkılma tehdidi ile karşı karşıya kalır. Bu noktada afet riski altındaki alanların fen ve sanat normlarına uygun olarak güvenli bir alana dönüştürülmesi için iyileştirilmesi amacı öne çıkar. Mahalledeki bazı yapılar ile çınar ve kestane ağaçları gibi anıt ağaçlar koruma altına alınır ancak yapılacak iyileştirmenin içeriğindeki belirsizlikler nedeniyle mahallenin özgün mimari yapısına, belge ve kentsel anı değerine zarar verilebileceği düşünüldüğü için bu karar bazı tepkilere neden olur. Yıkılma kararı daha sonra kaldırılır ve mahalle 2020 yılına kadar korunur.2020 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Saraçoğlu Mahallesi’ne ait tescilli binaların ve anıt ağaçların korunacağı beyan edilerek mahallenin yeniden kurgulanması, kentle kopan ilişkisinin canlandırılması gündeme geldi ve yenileme çalışmaları başladı. &nbsp;Bu çalışma bugünlerde de devam ediyor ve 2024 senesi sonunda mahallenin son hali ile açılması konuşuluyor.<img src="https://images.aposto.com/2024/8/0/1725826105426.png" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="3.02" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Emlak Konut’a Ait Saraçoğlu Mahallesi Yenileme Projesi. Kaynak:&nbsp;<a fr-original-style="" href="https://m.haber7.com/ekonomi/haber/3298572-bakan-kurum-ankaranin-kalbi-kizilayimiz-ve-saracoglu-mahallemiz" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">haber7com</a><h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Cumhuriyet hafızasından yenilenen Saraçoğlu Mahallesi'ne</h2>Saraçoğlu Mahallesi’ni bu bilgiler ışığında bugün ziyaret ettiğimizi düşünelim. Kent hafızasında özgünlüğü, biricikliği ve sahip olduğu anıtsal değeri ile yer edinmiş bu kültür varlığının değerinin korunarak güncel yaşamla buluşması, hepimizin içinde bir temenni olarak yer ediniyor. Çünkü böylesi yapıların kamuoyunda öne çıkarılarak adının duyulması ve güncel yaşam alanına daha sağlıklı bir şekilde dahil edilmesi onun değerini artırıyor.Mahalleyi geçmişten günümüze incelediğimizde vaziyet planı ve lojman tiplerinin çoğunlukla korunduğu, bunun yanında ara mekanların değiştiği yorumunu yapabiliyoruz. Yenileme çalışmaları ile yapılar otel-ofis-konut-ticari mekan olarak düzenlenirken birçok marka da yapıların yeni kullanıcıları olarak yerleşmeye hazırlanıyor. Acaba bu yeni mahalle sahipleri ve onların yeni misafirleri tarihi dokuyu ve mahalle ruhunu koruyabilecek mi? Peki ya mahalle hızla değişen kullanıcı profilini ve bu sirkülasyonu kaldırabilecek mi? Yeniden planlanan ortak alanlar Saraçoğlu Mahallesi’nin oluşumundaki sosyal yaşam alanı anlayışıyla örtüşerek pozitif değer katıyor olarak yorumlanabilir. Kullanım amacı olarak ele aldığımızda ise bu durum mahallenin kuruluş amacının dışında olup, ihtiyaç odaklı sosyal mekan ve konut oluşturulan projenin kâr odaklı yapılara dönüştürülmesi şeklinde karşımıza çıkıyor.Vaziyet planında görüldüğü üzere gölet çevresinde bulunan yapılar, alanın canlandırılması ve günümüz yaşam koşullarında kullanıcıların sosyalleşme ihtiyaçlarını karşılayabilmesi adına yeme-içme alanı olarak düşünülmüştür. Bu doğrultuda bazı yapılarda vitrin cephesi oluşturulmuş ve yarı açık-açık mekan eklemeleri yapılmış. Bu yapılaşma da mahallenin özgün tasarımında gerçekleştirilmiş bir değişikliktir. Bunun yanı sıra yapılar yenilenirken Saraçoğlu Mahallesi'nin kültür varlığı olarak görülmesini sağlayan tasarımı, kullanılan malzemeleri ve yapımındaki işçiliği değiştiği için günümüze kadar gelen özgünlüğü kaybolmuştur.<img src="https://images.aposto.com/2024/8/0/1725826237559.png" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="2.41" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Saraçoğlu Mahallesi, 2010. Kaynak: Goethe Institut<img src="https://images.aposto.com/2024/8/0/1725826245187.png" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="2.41" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Saraçoğlu Mahallesi, 2024. Kaynak: Emlak KonutYukarıdaki şekli ile yenilenen Saraçoğlu Mahallesi, kullanıcıların hafızasında güzel anılara ev sahipliği yapmayı sürdürmeyi, günlük yaşamda yer bularak görünür olmayı, dekor ve vitrin gibi mesafeli yaklaşımlardan çıkarak ilk zamanlarındaki gibi mahalle olgusunu ve bir aradalığı yaşatmayı, kamusal mekan olarak varlığını korumayı hak ediyor. Sonuç olarak bir varlığın değeri ona atfedilen değerle doğru orantılıdır ve Saraçoğlu Mahallesi her zaman Ankara’nın kalbinde bir Cumhuriyet değeri olarak varlığını sürdürecektir.<hr fr-original-style="" style="height: 0px; overflow: visible; border-bottom: none; clear: both; user-select: none; break-after: page; box-sizing: border-box;">Kaynaklar<ul fr-original-style="" style="margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Ak Kuran, S. &amp; Kuran, H. (2016). <a fr-original-style="" href="https://scholar.google.com.tr/citations?view_op=view_citation&hl=tr&user=42sAdfEAAAAJ&citation_for_view=42sAdfEAAAAJ:u5HHmVD_uO8C" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">"Afet Yasası Çerçevesinde Saraçoğlu Mahallesi Örneği"</a>. Kaysem.</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Batuman, B. (2014). “Saraçoğlu 2013: Kentsel Bellekte ve Kent Mücadelesinde bir Mevzi”, Mimarlık Dergisi, 375, 19.</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Bayraktar, N. (2011). “Bonatz’ın 'Türk Evi' Sevgisinin Biçimsel Aktarımı: Saraçoğlu (Namık Kemal) Mahallesi”,&nbsp;Mimarlık Dergisi, 66-74.</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Madran, E. (2013). <a fr-original-style="" href="https://solfasol.tv/namik-kemal-saracoglu-mahallesi-nkm-onemi-degerleri/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">"Namık Kemal (Saraçoğlu) Mahallesi"</a>, Solfasol Gazetesi.</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Tankut, G. (1998). "Ankara’nın Planlı İmarı ve Şehir Mimarisi". Mimarlık Dergisi: 284, 20-21.</li></ul>

Dev kadrosuyla "Kel Diva" oyununu bekliyor, tiyatro sezonuna kucak açıyor, bir hafıza okuması yapıyor, sonbahar festivallerinde son ısınmaları yaşıyoruz.

🎭 Kel Diva efsanesi, tiyatro sezonu başlıyor

Ankara'nın hafıza mekanlarından Saraçoğlu Mahallesi'nin yenileme öncesi ve sonrasını Yüksek İç Mimar Ayşe Uysal değerlendirdi.

Ankara’da ilk devlet lojmanı kurgusu: Cumhuriyet hafızasından yenilenen Saraçoğlu Mahallesi'ne

Her yıl binlerce kişinin bir araya geldiği Ankara Coffee Festival’in 8’inci yılında festivalin yaratıcılarından, DSM Group Kurucu Ortak’ı ve Dream Sales Machine CEO’su Alper Sesli ile görüştük. Röportaj: Serkan İzciAnkara Coffee Festival'i ilk kez organize etmeye karar verdiğinizde sizi motive eden şey ne oldu? Bu festivali başlatma fikri nasıl ortaya çıktı?Ankara ile kesişen o kadar çok anıya sahibim ve hatta o kadar derin izleri var ki bende, bu bağlamda İstanbul Coffee Festival’in daha 2. yılındayken Ankara’ya karar vermiştim aslında.Anneannem, dayım, Emek Mahallesi, Bahçelievler, Ulubatlı Hasan İlkokulu, Türkiye Dağcılık Federasyonu ve daha inanılmaz anılar var asla silinmeyen. Bu da beni güçlü bir Ankarasever haline getiriyor. Gördüğünüz üzere hiçbir stratejik plan dayanağı ile değil, duygusal bir karardır <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/ankaracoffeefestival/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Ankara Coffee Festival</a>’in varlığı ve bugüne yani 8. yıla gelindiğinde iyi ki duygularımı dinlemişim diyorum.<img src="https://images.aposto.com/2024/8/1/1725259346434.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.65" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Kahve kültürüne olan ilginiz nasıl başladı? Kahvenin sizin için bu kadar özel olmasının arkasında yatan hikaye nedir?Kahve ile olan bağım Ankara’da anneannemin bana her sabah 1 çay kaşığı Türk kahvesini ılık sütle iyice karıştırıp kahvaltıda vermesiyle başladı. Ardından üniversite yıllarında sınav dönemlerinde, dağcılık sporunun ve tüplü dalışın yoğun bir şekilde yaşamımı oluşturduğu yıllarda kahve içmekten olağanüstü keyif almaya başladım. Lakin o yıllarda granül kahveler ve Türk kahvesi dışında çok da alternatifimiz yoktu. Sonrasında 60’a yakın ülkede gerek geleneksel espresso kökenli, gerek nitelikli çekirdekler ve 2. Dalganın güçlü isimlerine kolayca ulaşma bağımızı tümüyle güçlendirdi. Sonrasında ise 3. Dalga ile nitelik ve lezzet boyutunda bambaşka kapılar açıldı. İşte kahve ile olan kısa öyküm, beni baş aktörünün kahve çekirdeği olduğu bir festival kurgusuna doğru itti. O meşhur Türk kahveli süt ile başlayan tüm öyküde, destek olanlara ve yol arkadaşlığı yapanlara ayrıca teşekkürler.Ankara Coffee Festival'in ilk yılından bugüne kadar geçen sürede festivalin nasıl evrildiğini ve büyüdüğünü gözlemlediniz? Hangi anlar sizi en çok etkiledi?Ankara aslında 30 marka, 50 stant ve 5 bin ziyaretçi ile 7’nci yılın sonunda 150 marka bandına ve 40 bin kişinin üzerinde ziyaretçi sayılarına ulaşmış çok ama çok değerli bir öykü. Her anında ve adımında çok emek verildi. Her yıl sürekli büyüdü ve asla geri adım atmadı festival Ankara’da.Örneğin önemli bir detay paylaşmak isterim: Ankara kökenli markalarımız İlk yıllarda yüzde 20 civarındaydı, şimdilerde neredeyse yüzde 80’lere yaklaştı kahve dükkanları anlamında. Bu önemli bir başarı öyküsü olarak değerlendirilebilir. Ankara’da 8 yıldır ev sahibimiz olan Bilkent Center sayesinde sürekliliği ve sabit kalabilmeyi de başardık. Geçen yıl Ankara’da uzun yıllardır barista mesleki yeterlilik süreçleri ve hukuki yönleri için çok emek veren ve Ankara’nın keyifli kahve dükkanlarından A4’ün kurucusu Sevgili Aykut Altıntaş’ın desteğiyle ATO, ASO ve Kent Konseyi başkanlarımızın ziyaretleri ise bize gururla iyi ki Ankara’ya geldik dedirtti.Ankara'da bu festivali düzenlemenin özel bir anlamı var mı? Sizce Ankara bu tür etkinlikler için nasıl bir imkan sağlıyor?Ankara’nın etkinlik yaşantısına bir katkımız olduğu gerçek. Ortalama 3 gün içerisinde 30 civarı seminer ve özel atölye çalışması, 20-24 arası canlı sahne performansı, 140-160 arası marka, tadılan binlerce bardak lezzet ile deneyimsel etkinlik ve deneyim ekosisteminde önemli bir pozisyon yakaladık. Yine yanılmıyorsam Ankara’da en çok marka katılımlı açık hava etkinliği olabilir festivalimiz. Ankara nedense ve anlam veremediğim düzeyde denize kıyısı olan şehirler tarafından bakıldığında gerek devlet yönetimi, gerek başkent olması, gerek Anadolu bozkır renkleri ve gri tonlu kışları ile güçlü bir etkinlik zemini hazırlamıyor gibi gözüküyor olabilir. Halbuki Ankara açık bir iddia ile Türkiye’nin en keyifli yaşanacak şehirlerinden bir tanesi: kahve dükkanları, pastaneler, gece yaşamı, tiyatrolar, üniversiteler, harika semtler, kışın kayak merkezlerine ulaşma mesafesi, Anadolu’nun en güzel dağlarına ve milli parklarına ulaşma süresi, denize kıyısı olmasa da en lezzetli deniz mahsulleri sunuyor olması ve daha neler neler… &nbsp;Ankara’da etkinlik girişimciliğini göz ardı etmek bence çok büyük hata.<img src="https://images.aposto.com/2024/8/1/1725259728853.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.78" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Kahveseverler için bu seneki Ankara Coffee Festival’de ne gibi yenilikler veya sürprizler planlıyorsunuz?Bu yıl dolu dolu bir program ve nefis kahvelerle açacak festival kapısını. Harika bakery ürünlerin eşlikçiliği, ev tipi demleme makinalarından ekipmanlarına, nefis müzik gruplarından harika performanslara değin alışılmış olan her şey var. Üstelik bu deneyimler makul fiyatlı giriş ücretleri ile. Bunlar dışında, Lavarla ile ortaklık yapmaktan keyif aldığımız nefis bir projeyi de festivalde tanıtıyor olacağız. Yine bu yıl festivalde, iyilik adına kahve iletişiminde bir adım daha atarak 8 yıldır birçok derneğe verdiğimiz desteği çok önemli bir vakfımız ile imzaladığımız kültür ve sanat fonunu tanıtacağız. Gelirlerimizle yaşayacak bu fon ile yurdun ihtiyaç duyulan kültür ve sanat projelerine destek sağlıyor olacağız.Kısacası kahvenin öyküsünde bir adım daha atıyor olacağız.Önemli bir hatırlatma, kahve festivallerinde müzik bizler için değerli lakin sadece güçlü bir kahve yanı dostu. O nedenle bize sanatçıların neden geç açıklandığını, neden şu sanatçıya yer verilmediğine yönelik sorular çok soruluyor. Bizim işte burada çok kararlı durduğumuz nokta şu: Bu bir konser etkinliği değil ve kahve ile bir bağınız yoksa festivalimiz sizi mutlu etmeyebilir. Diğer bir detay ise, kahve tadımı ücretsiz olarak 4-7 oz bardaklarda her zaman mevcut. Bu bağlamda Ankara ve civar illerdeki tüm kahveseverlerin şüphesiz en güçlü buluşma noktasıdır festival.

<h1 dir="ltr" id="isPasted" fr-original-style="" style="font-size: 2em; margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">100. yıl şerefine: İş Bankası’ndan&nbsp;<a href="https://issanat.com.tr/iktisadi-bagimsizlik-muzesi/istikbalinizin-emniyeti/?utm_source=Aposto&utm_medium=Banner&utm_campaign=istikbalinizinemniyeti" target="_blank" fr-original-style="" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box; border-bottom: 2px solid rgb(255, 206, 20);">İstikbalinizin Emniyeti</a>&nbsp;sergisi</h1><img src="https://images.aposto.com/2024/7/4/1724929731137.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; user-select: none; box-sizing: border-box;" width="550" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Nedir? 100. yılını kutlayan Türkiye İş Bankası, Türkiye’nin kültürel ve toplumsal kalkınmasında bir asırdır sürdürdüğü öncü rolün yansımalarını Ankara’da <a href="https://issanat.com.tr/iktisadi-bagimsizlik-muzesi/istikbalinizin-emniyeti/?utm_source=Aposto&utm_medium=Banner&utm_campaign=istikbalinizinemniyeti" target="_blank" fr-original-style="" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box; border-bottom: 2px solid rgb(255, 206, 20);">İstikbalinizin Emniyeti-Türkiye’nin Bankasıyla Bir Asır</a> sergisiyle izleyeciyle buluşturuyor.Nerede ve ne zaman? Sergi, İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nin 2. katında ziyaret edilebiliyor. Ulus’un simge yapılarından olan tarihî binada beş yıldır ziyaretçilerini ağırlayan müze, kısa süre içerisinde Ankara’nın kültür ve sanat hayatında çok önemli bir yer edindi.&nbsp;Neden gitmeli? İş Bankası’nın Türkiye’nin küllerinden doğuş ve topyekûn kalkınma mücadelesine yüz yıl boyunca sağladığı katkıların bir özetini, Türkiye’nin bankası olmanın samimi hikâyesini aktaran <a href="https://issanat.com.tr/iktisadi-bagimsizlik-muzesi/istikbalinizin-emniyeti/?utm_source=Aposto&utm_medium=Banner&utm_campaign=istikbalinizinemniyeti" target="_blank" fr-original-style="" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box; border-bottom: 2px solid rgb(255, 206, 20);">sergi</a>, bankanın geçmişten günümüze dek sürdürdüğü sosyal sorumluluk projeleriyle başlıyor. Eğitim, çevre ve girişimcilik alanlarında hayata geçirilen iş birlikleri ve projeleri göz önüne sererken; 1956 yılından bu yana yayıncılık faaliyetlerinin sürdüğü İş Bankası Kültür Yayınları, 2000 yılından bu yana İş Sanat markası altında gerçekleştirilen sahne sanatları ve plastik sanatlar alanındaki etkinlikleri ve kültürel miras ile müzecilik alanlarında Türkiye’nin kültür sanat hayatına verdiği büyük destekler anlatılıyor.&nbsp;Not almalı: İş Sanat Tarih Çalışmaları Birimi’nin koordinasyonunda hazırlanan İstikbalinizin Emniyeti-Türkiye’nin Bankasıyla Bir Asır sergisi hakkında detaylı bilgiye <a href="https://issanat.com.tr/iktisadi-bagimsizlik-muzesi/istikbalinizin-emniyeti/?utm_source=Aposto&utm_medium=Banner&utm_campaign=istikbalinizinemniyeti" target="_blank" fr-original-style="" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box; border-bottom: 2px solid rgb(255, 206, 20);">buradan</a> ulaşabilirsiniz. Sergiyi pazartesi hariç her gün 10.00 – 18.00 arasında ücretsiz&nbsp;ziyaret edebilirsiniz.

2 Eylül - İş Sanat - Ankara

Bu hafta Ankara Coffee Festival'a geri sayıyor, gündüz düşlerine devam ediyor, The White Buffalo'yu bekliyoruz.

🎨Sergi sezonu başlıyor, yeniden hızlanıyoruz

Her yıl binlerce kişinin bir araya geldiği Ankara Coffee Festival’in 8’inci yılında festivalin yaratıcılarından, DSM Group Kurucu Ortak’ı ve Dream Sales Machine CEO’su Alper Sesli ile görüştük. 

Kahveseverler için: Ankara Coffee Festival 8'inci kez şehirde

<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Ziraat Mektebi</h2>19 Mayıs’ta Kurtuluş Savaşı’nın ateşini yakan Mustafa Kemal Paşa önderliğinde, Erzurum Kongresi sırasında, delegeler arasından doğu illerini temsil etmek ve kongrenin kararlarını uygulamak üzere 9 kişilik kurul seçilir. Heyet-i Temsiliye adı verilen bu kurul, Sivas Kongresi sırasında seçilen yeni üyelerle birlikte, kongrenin ardından 27 Aralık 1919’da Ankara’ya hareket eder. Ankara’da heyeti, 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ve Vali Vekili Yahya Galip Bey (Kargı) ile birlikte binlerce Ankaralı coşkuyla karşılar. Ali Fuat Paşa'nın rehberliğinde Keçiören tepesinin yamacına doğru yol alan heyet, burada kendilerine tahsis edilen Ziraat Mektebi’ne yerleşir.<a fr-original-style="" href="https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/wp-content/uploads/2023/09/Ankara-Ziraat-Mektebi-1.jpg" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank"><img src="https://images.aposto.com/2024/6/1/1721014537690.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.57" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable"></a> Çubuk Çayı'nın çağlayışı, türlü kuşların ötüşleri ve köpek havlayışlarının sardığı Ziraat Mektebi'nde; Mustafa Kemal Paşa, üst katta kendisine çalışma odası olarak ayrılmış bir odada kalmaya başlar. Bu okul, onun Millî Mücadele sırasındaki ilk karargahı ve ilk barınağı olacaktır. Aralık ayının son günlerinden TBMM’nin açıldığı 23 Nisan’a dek, bütün kararlar Ziraat Mektebi’nde alınır.Bir gün Mustafa Kemal Paşa’yı Ziraat Mektebi'nde muayene eden ve mektebi konut olarak kullanmasını sağlığı açısından uygun bulmayan Doktor Refik Bey (Saydam), onun Direksiyon Binası'na taşınmasını tavsiye eder.(Mektep, Kurtuluş Savaşı boyunca Genelkurmay Başkanlığı binası olarak da kullanıldığı için bazı kaynaklarda ismi Erkan-ı Harbiye-i Umûmiye Karargahı olarak da geçmektedir.)<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Direksiyon Binası</h2>Direksiyon Binası, 19. yüzyılın sonlarında Bağdat Demiryolu inşaatı sırasında hattı yapan Alman demiryolu şirketinin idare merkezi olarak inşa edilir. Mustafa Kemal Paşa, buraya yerleşmeden önce de yakın arkadaşlarını, kurmaylarını ve yabancı konuklarını kesme taştan yapılmış bu binada kabul etmektedir. Paşa, burayı hem evi hem de çalışma ofisi olarak kullanır.“Ev, 'ecnebi'den kalma, 'o zevkle' döşeli dayalı: Mütevazı bir salon; kenarda düz bir piyano, Sevres vazolarında, yapma güller; duvarlarda, iki 'taklit' Renoir; pencerelerde, kornişIi kadife perdeler; maun bir kütüphane ve 'stil' mobilyalar; öteki taraftaki, yoksul kışla hayatı düşünülürse, 'aşırı' mondaine bile sayılamaz mı? Şahane çini soba, hava poyrazdan karayele döndüğü için, yakılmış; hafif bir çıra ve is kokusu, havada dolaşıyor.” (Attilâ İlhan, Allahın Süngüleri “Reis Paşa”, s.504)<a fr-original-style="" href="https://libdigitalcollections.ku.edu.tr/digital/collection/AEFA/id/80/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank"><img src="https://images.aposto.com/2024/6/1/1721014677410.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.59" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable"></a> Mustafa Kemal Paşa hakkında İstanbul hükûmetinin çıkardığı idam kararından sonra İstanbul’dan ayrılarak Ankara’ya gelen Fikriye Hanım, evin genel düzenini sağlama görevini üstlenir. Binayı donuk Fransız “resmiyetinden” çıkarıp Paşa'ya layık, “sıcak bir aile yuvası”na dönüştürür. Gelgelelim, Gazi Paşa’nın yaverleri Muzaffer Kılıç, Salih Bozok ve Bozok’un oğlu Cemil de binada yaşamaya başladıktan sonra, bina misafirleri ağırlama konusunda yetersiz gelmeye başlar. Daha önemli bir durumsa Direksiyon Binası'nın güvensizliğidir. Dört bir yanı açık hedef olan binada savunma önlemleri almak kolay değildir. Ayrıca düşman uçakları istasyondaki asker trenlerini hedef almak üzere bazı günler bu bölgeyi bombalamaktadır. Tüm bu sebepler, Mustafa Kemal Paşa’nın Çankaya tepesindeki köşke taşınmasında önemli rol oynayacaktır.(Bina, günümüzde Atatürk Konutu ve Demiryolları Müzesi olarak hizmet vermektedir.)<h2 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Çankaya Köşkü</h2>Yakın arkadaşlarından Ruşen Eşref (Ünaydın), sohbetleri sırasında bir akşam Paşa’ya, Çankaya denen yerde çok güzel bir köşk olduğunu söyler. Atatürk, Fikriye Hanım’dan ve Ruşen Eşref’in eşi Saliha Hanım’dan köşkü görmelerini rica eder. Köşkü gezen Fikriye Hanım ve Saliha Hanım, aynı gece Direksiyon Binası'nın yemek salonunda Mustafa Kemal Paşa'ya; etrafında altın sarısı üzümler yetişen bağların bulunduğu köşkü bir "masal cenneti" gibi anlatır:<blockquote fr-original-style="color: rgb(9, 9, 9); border-color: rgb(0, 0, 0); border-width: 4px; font-style: italic; padding-left: 10px;" style="color: rgb(9, 9, 9); border-color: rgb(0, 0, 0); border-width: 4px; font-style: italic; padding-left: 10px; margin: 0px 0px 1em; border-left-style: solid; box-sizing: border-box;">“Firuze mavisi, yaz aydınlığı; ufuktan, salkım salkım, sabun köpüğü beyaz bulutlar sarkıyor; hepsi, Bulgurzadeler’in bağ köşkündeki havuza yansımış; suyun üzerinde yüzen yeşil yapraklar, uçuşan su sinekleri. Küçük bir koyun ve kuzu sürüsü, yalınayak çobanı tarafından haydalanarak, bağın arkasında kaybolmaktadır; ağaçlarda, çeşitli kuşların kalabalık cıvıltı: Huzur ve sükûn.Köşk ahşap, büyük de sayılmaz; kapısı önünde, Direksiyon Villası’ndan taşınmış, bazı ev eşyası; bir iki hurç, kilime sarılı büyük bir denk, vs; yanıbaşında, Mustafa Kemal Paşa’nın otomobili duruyor; beş on adım ötesinde, sigarasını avucunda içen, kasketli şoförü. Birden, bilinmez neredeki yuvalarında, bir leylek çiftinin; ışık tozlarının pırıltılı sessizliğini, uzun takırtılarıyla dağıttıkları işitiliyor.” (Attilâ İlhan, Gazi Paşa, s.188-189)</blockquote>Mustafa Kemal Paşa ve Fikriye Hanım, Çankaya'ya 1921 yılının bahar aylarında taşınır ve köşk Fikriye Hanım’ın zevkine göre döşenir (Hıfzı Topuz, Gazi ve Fikriye, s.176). Yakalanmış olduğu verem hastalığının tedavisi için 1922 yılında Münih'teki sanatoryuma gidene kadar Çankaya Köşkü'nün hanımı Fikriye olacaktır.1923 yılında Atatürk ile evlenmesinin ardından Latife Hanım, yeni devletin başkenti Ankara’ya gelerek köşkte yaşamaya başlar.<blockquote fr-original-style="color: rgb(9, 9, 9); border-color: rgb(0, 0, 0); border-width: 4px; font-style: italic; padding-left: 10px;" style="color: rgb(9, 9, 9); border-color: rgb(0, 0, 0); border-width: 4px; font-style: italic; padding-left: 10px; margin: 0px 0px 1em; border-left-style: solid; box-sizing: border-box;"><img src="https://images.aposto.com/2024/6/1/1721015490292.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.81" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable"> “M. Kemal Paşa eşinin onayını alarak Çankaya Köşkü'nün genişletilmesine karar verdi. Mimar Vedat Bey'le görüştü. Yaptığı planı beğendiler. Bu çabuk yapılacak ama evi genişletip güzelleştirecek bir plandı. Haziranda hazırlıklara başlandı. M. Kemal Paşa ve eşi, inşaat sırasında bahçede kurulan bir çadırda, bir bağ evinde, zaman zaman da Direksiyon Binası’nda kalacaklardır.” (Turgut Özakman, Cumhuriyet - Türk Mucizesi, s. 417)</blockquote>1924 yılının başlarında, Ziraat Mektebi’nin önündeki çiçek bahçesiyle havuzu gören Gazi Paşa, Çankaya'nın da yeşillendirilmesini ve bedii bir yer olmasını ister. Bunun üzerine İzmir'deki Mersinli Örnek Bahçesi'nin Fen Memuru Mevlüt Baysal, Çankaya Köşkü'ne atanır.Köşkün kayalık alanlarını çam ağaçlarıyla donatan Baysal, köşk kapısının ilerisinde bulunan ve Paşa’nın estetik açıdan çirkin bulduğu kocaman bir kaya kütlesini de ışıklandırıp yapay bir çağlayana dönüştürür. Ayrıca çamların en güzellerini köşkün yaslandığı tepede park olarak tasarladığı alana diktirerek şimdiki parkın temellerini atar. Baysal, Ankara'nın bozkırına dayanıklı fidanlar ve tohumlar almak için İstanbul’a gittiği günlerden birinde, köşkün havuzunda güzel duracağını düşündüğü kırmızı süs balıklarından da Çankaya’ya getirir.İki katlı küçük köşk, ilerleyen yıllarda yetersiz kalmaya başlar. Bunun üzerine Gazi Paşa, mimar Clemens Holzmeister’ı köşke davet eder. Holzmeister, var olan köşke dokunmayıp yeni bir köşk (Pembe Köşk) yapmaya karar verir. Paşa’nın bu köşke yönelik iki isteği olur: Ziyadesiyle kitap alacak büyük bir çalışma odası ve çocuklar için güzel odalar. Holzmeister, Atatürk'ün bu talebini de yerine getirerek; gereksiz tek süsün, fazlalık bir eşyanın bile olmadığı sade ve zarif bir köşk inşa eder. &nbsp;Milli Mücadele’deki manevi gücün kaynağı olan Çankaya Köşkü, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra gayrimümkün şartlar altında kurulan Cumhuriyet’in kalbinin attığı yerdir.<hr fr-original-style="" style="height: 0px; overflow: visible; border-bottom: none; clear: both; user-select: none; break-after: page; box-sizing: border-box;">Kaynaklar:<ul fr-original-style="padding-inline-start: 20px;" style="padding-inline-start: 20px; margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Esra Sazyek, Türk Romanında Ankara, Koç Üniversitesi VEKAM Yayınları.</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Attilâ İlhan, Gazi Paşa, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Attilâ İlhan, Allahın Süngüleri “Reis Paşa”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Turgut Özakman, Cumhuriyet - Türk Mucizesi, Bilgi Yayınevi.</li></ul>

Bu hafta ODTÜ Vişnelik'te açık hava etkinliklerine devam ediyor, Joseph K ile hareketleniyoruz.

🎥 Filmekimi'ne geri sayım, güze merhaba

Millî Mücadele ve Cumhuriyet yıllarında Mustafa Kemal Atatürk'ün Ankara'da konakladığı yerlere yakından bakıyoruz. 

Gazi Paşa'nın Ankara'daki izleri: Bir rota

Solo Çağdaş Dans Festivali'nin 7. yılında&nbsp;festival koordinatörü Esma Meydan ile festivalin ilk günlerinden bu yana geçirdiği süreci, solo dans pratiğini ve bu yılki programı konuştuk.Solo Çağdaş Dans Festivali projesinin başlangıcından bugüne kat ettiği yol, geçirdiği serüven neydi ve nasıl bir fikir aşamasından harekete geçildi?<a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/solodanceankara?igsh=MWRxbXhhcWRkMW5xeA==" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Solo Çağdaş Dans Festivali</a>, çağdaş dansa olan tutkumuzun ve bu alandaki boşluğu doldurma arzumuzun bir ürünü olarak doğdu. İlk fikir aşamasında, Türkiye'de çağdaş dansa daha fazla görünürlük kazandırmak ve dansçıların yaratıcı ifadelerini özgürce sergileyebileceği bir platform oluşturmak istedik. Başlangıçta küçük bir topluluk olarak başladık; katılım sınırlıydı ve etkinlikler daha az sayıda izleyiciye hitap ediyordu. Zamanla festival sadece Türkiye'den değil, uluslararası alandan da dansçıların ilgi gösterdiği bir organizasyon haline geldi. Festivalin temel amacı,&nbsp;sanatçıların özgün ve yenilikçi performanslarını sergileyebilecekleri bir alan sunarken, izleyicilere de çağdaş dansın dinamik dünyasını tanıtmaktı.&nbsp;Bugüne kadar birçok yenilik yaptık; her yıl programı genişlettik, farklı disiplinlerle işbirliklerine girdik ve festivalin kapsamını sürekli olarak geliştirdik. Bu süreçte sanatçıların ve izleyicilerin talepleri doğrultusunda festivalin içeriği ve sunumu da evrildi.Festivale katılanlardan alınan dönüşler, geri bildirimler geçen yedi yılda ne yönde değişiklikler gösterdi?Geçen yedi yılda aldığımız geri bildirimler, festivalin evriminde önemli bir rol oynadı. Katılımcılar, içeriklerin çeşitlenmesi ve daha fazla uluslararası dansçı ve dans pratikleriyle tanışma arzusu yönünde idi.Bu geri bildirimleri dikkate alarak festivalin içeriğini çeşitlendirdik ve daha geniş bir kitleye hitap edecek şekilde genişlettik. Artık festivale yalnızca performanslar değil, çeşitli atölyeler, dans filmi gösterimleri ve söyleşiler de dahil. Böylece, katılımcılar daha kapsamlı bir dans deneyimi yaşayabiliyorlar.<img src="https://images.aposto.com/2024/7/1/1724050224795.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="0.90" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable"> Festival ekibi solo dans izleme pratiğini nasıl değerlendiriyor?Festival ekibi olarak solo dans izleme pratiğini, dansçının bireysel yaratıcılığını, yeteneklerini ve kişisel hikayesini en saf haliyle ifade ettiği biçim olarak görüyoruz. Solo dans, sanatçının tüm sahneyi doldurma sorumluluğunu tek başına üstlendiği bir alan; bu da izleyicilerle derin ve birebir bir bağ kurmasına olanak tanıyor. İzleyici, dansçının içsel dünyasına daha yakın bir mesafeden tanıklık edebiliyor ve bu durum, performansların etkileyiciliğini artırıyor. Solo dans aynı zamanda teknik beceri, estetik ve duygusal yoğunluk gerektirdiği için izleyicilerin performansla kurduğu ilişki daha doğrudan ve samimi oluyor. Festival ekibi olarak, solo dansın izleyiciye sunduğu bu derin deneyimi çok değerli buluyoruz ve her yıl bu pratiğin sınırlarını zorlayan performansları sahneye taşımak için büyük özen gösteriyoruz.Bu yılki Solo Çağdaş Dans Festivali’nde katılanları önceki yıllardan farklı neler bekliyor?Bu yılki festivalde katılımcıları geçmiş yıllardan farklı olarak, festival sahnesinde bu yıl ilk kez sahnelenen bazı performanslar bekliyor. İzleyiciler, çağdaş dansın sınırlarını zorlayan yenilikçi koreografilerle tanışma şansı yakalayacaklar.<img src="https://images.aposto.com/2024/7/1/1724050325477.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.50" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable"> Festivalin bu yılki ülke çeşitliliğini nasıl değerlendirirsiniz?Bu yılki festivalin ülke çeşitliliği, çağdaş dansın evrensel bir dil olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Türkiye, Almanya, İtalya, Kore, Arjantin, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Gürcistan, Portekiz ve İspanya gibi birçok ülkeden dansçı katılımıyla, festival zengin bir deneyim sunuyor.Farklı kültürlerden gelen sanatçılar, kendi perspektiflerini ve dans pratiklerini sahneye taşıyarak, izleyicilere çok yönlü bir deneyim sunacak. Bu çeşitlilik, izleyicilerin farklı kültürel geçmişlerden gelen dansçıların ortak bir sahnede nasıl etkileşim kurduğunu görmelerine olanak tanıyor ve festivalin çok kültürlü yapısını güçlendiriyor. Ayrıca bu çeşitlilik sayesinde festivalin uluslararası boyutu da her geçen yıl daha da genişliyor, böylece daha geniş bir kitleye hitap ediyoruz. Festivalin yalnızca bir yerel etkinlikten çok, uluslararası bir platform olma yolundaki kararlılığını da pekiştiriyor.<hr fr-original-style="" style="height: 0px; overflow: visible; border-bottom: none; clear: both; user-select: none; break-after: page; box-sizing: border-box;">Festival programını festival <a href="https://www.instagram.com/solodanceankara?igsh=MWRxbXhhcWRkMW5xeA==" rel="noopener noreferrer" target="_blank" fr-original-style="" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;"></a><a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/solodanceankara?igsh=MWRxbXhhcWRkMW5xeA==" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Instagram</a> adresinden takip edebilir, bilet alarak katılabilirsiniz. Esma Hanım'a değerli sözleri için teşekkür ederiz.

Bu hafta eylül ayı festivallerine geri sayıyor, gündüz rüyalarına dalıyor, dansla yeniden şekil alıyoruz.

🍃 Gündüz düşleri, 7'nci Solo Çağdaş Dans Festivali

Bu yıl 7. kez Ankaralılarla olacak Solo Çağdaş Dans Festivali yeniden CerModern Açık Hava Sahnesi'nde. Festival koordinatörü Esma Meydan ile 31 Ağustos-1 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek festival üzerine konuştuk.