Dünyahali’nden herkese merhaba,Bugün 22 Nisan Dünya Günü. Gezegenimizin karşı karşıya olduğu çevresel tehditleri yeniden düşünmek ve birlikte çözüm üretmenin yollarını aramak için önemli bir gün. Allianz Türkiye iş birliğiyle hazırladığımız bu özel içerikte, hep birlikte bu sorumluluğu yeniden düşünmeye davet ediyoruz.Allianz Türkiye Risk Mühendisliği ve Teknik Direktörü Dr. Ceyhun Eren ile yaptığımız sohbette, iklim krizinin sigortacılığa etkilerini ve afetlere karşı alınabilecek önlemleri konuştuk.🎧 Sizi de <a fr-original-style="" href="https://open.spotify.com/episode/0YeWXAhhLQP8RjcT9FquSn?si=s25e_GAgRhCYNA2eSJz_5Q" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">podcast’imizi</a> dinlemeye bekliyoruz.Dünyaya sevgi ve saygıyla...

Bu sayı 22 Nisan Dünya Günü’ne özel Dünyahali ve Allianz Türkiye ortaklığında hazırlanmıştır.

Allianz - Dünyahali 150

Dünyahali bültenine hoşgeldiniz!
Burada sadece iklim krizinden değil; havadan sudan da konuşuyoruz. 
Yuvamız dünyamızdan bahsediyoruz. O zaman, haydi başlıyoruz!

Güncel haberlerden döngüsel ekonomiye, ilham verenlerden sanata dair içerikler ile yuvamız dünyadan bahsediyoruz.

Dünyahali

İklim krizi ile mücadelede sigorta sektörünün rolü ve önemi, iklim değişikliklerini sigortalamak, sektör üzerindeki etkiler ve daha fazlası…

150: Sürdürebilirliğin Katalizörü: Sigorta Sektörü

Dünyahali’nden herkese merhaba,Ekinoksun ardından baharın gelişiyle birlikte tüm canlılar yaşamdaki dengeyi yeniden farkediyor. Yaşam kaynağımız olan suyu ve ormanları, doğanın sunduğu tüm mucizeleri görüyor ve yeni mevsimi minnetle karşılıyoruz.Bahar, doğanın, bedenimizin ve ruhumuzun yenilenme çağrısı adeta. Kışın içe dönerek dinlenen ruhumuz, baharla birlikte yeniden canlanıyor. Bu döngünün farkına varmak ve ona uyumlanmak, hem bireysel hem de kolektif iyilik halimize katkı sağlıyor.&nbsp;Bizim doğaya ihtiyacımız olduğu kadar doğa da bizden ilgi ve özen bekliyor. Bunu yapabiliriz. Dünyamıza sevgi ve saygıyla..Keyifli okumalar!

Yeşil Çelik: Otomotiv Sanayisinde Sürdürülebilir DönüşümBir ormanda kesilen ağaçların, içtiğiniz suyun ve soluduğunuz havanın bir otomobilin üretimiyle nasıl bir bağlantısı olabilir diye hiç düşündünüz mü? Çoğu zaman bu bağı fark etmesek de sanayinin en temel hammaddelerinden biri olan çeliğin üretimi sırasında açığa çıkan atıklar, nehirleri ve yeraltı su kaynaklarını kirletebiliyor. Ayrıca, üretimde kullanılan kömür, karbon salımının yanı sıra, madencilik faaliyetleri nedeniyle ormanların zarar görmesine de sebep oluyor.&nbsp;Tropik ormanları, su kaynaklarını, doğal yaşamı korumak ve sanayinin çevresel ayak izini azaltmak için&nbsp;yeşil çelik&nbsp;devreye giriyor. Hidrojen bazlı yeni üretim yöntemleri, kömür kullanmadan çelik üretimini mümkün kılıyor. Bu nedenle yeşil çelik, sanayinin yönünü değiştirecek bir inovasyon olarak görülüyor. Geleneksel üretimde kullanılan kömürün yerine hidrojen kullanıldığında karbon salımı neredeyse sıfıra iniyor ve su tüketimi önemli ölçüde azalıyor. Ayrıca, kömür madenciliğine olan ihtiyacın &nbsp;azalması, orman tahribatını önleyebiliyor.&nbsp;İklim, kaynaklar ve ürün odaklı sürdürülebilirlik stratejileri &nbsp;doğrultusunda BMW Group, gelecekte sadece otomobillerin değil, üretiminde kullanılan malzemelerin de doğaya dost olması gerektiğinin farkında. Çelik, tedarik zincirindeki ana karbon emisyon kaynaklarından biri olduğu için, çelik portfolyolarını sürdürülebilir bir şekilde tekrar organize etmeye kararlı. BMW Group, Neue Klasse vizyonu ile 2026’dan itibaren küresel üretim ağına düşük karbon ayak izine sahip çeliğin en az üçte birini dahil etmeyi hedefliyor. Bu hamlenin, tedarik zincirindeki karbon salımını yılda 900.000 ton azaltacağı ve çelik endüstrisinin dönüşümünü desteklemeye yardımcı olacağı öngörülüyor.&nbsp;BMW’nin attığı adımlar, sadece otomotiv sektörünü değil, doğayı da koruyan bir dönüşümün parçası olmayı amaçlıyor.

21 Mart - BMWi - Dünyahali

Sürdürülebilir ve verimli çalışma kültürü, binaların karbon ayak izi, iklim krizi ile artan alerjik rahatsızlıklar, Venedik Mimarlık Bienali ve çok daha fazlası..

149: Yaşamın Dengesi 🌀

Her yıl 8 Mart’ta, kadınların dünyayı nasıl dönüştürdüğünü hatırlıyoruz. Bu muhteşem dönüştürücü güç yalnızca büyük zaferlerde, manşetlerde ya da yüksek sesli mücadelelerde değil; sevginin, dayanışmanın, inancın içindeki küçük ama sarsılmaz adımlarda da saklı. Bir dostun elini tutmakta, bir çocuğa ilham vermekte, bir toplumu iyileştirmek için sevgiyle inat etmekte… Bazen bir kadın, yalnızca bir kadın olarak dimdik ayakta durarak, kadın olmanın tüm güzelliklerini cesurca yaşatarak bile dünyada bir değişimin tohumunu atabilir.Günlük hayatın içinde, iş yerinde, evde, sokakta; her kadının hikâyesinde bir direnç, ama aynı zamanda sevgiyle dokunulmuş bir emek var. Biz kadınların kendi sınırlarını aşması, hayallerinin peşinden gitmesi, başka birine yol açması ya da sadece "Ben buradayım" demesi bile, umudun en güzel dalgası oluyor ve tüm dünyaya yayılıyor.Bugün, o dalgayı kutluyoruz. Kadınların emeğini, sevgisini, cesaretini, birbirine uzattığı elleri büyütmek için bir araya geliyoruz. Tüm kadınların günü kutlu olsun! &nbsp;Dünyahali Ekibi&nbsp;

Dünyahali, Yuvam Dünya ve Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Araştırma Merkezi iş birliğinde, BMWi’nin desteğiyle yayınlanmaktadır.BMWi sürdürülebilir mobilite için kapsamlı çözümler sunar.

147 - bmw i - Dünyahali

Engelleri aşmak, iyileştiren güç, değişim tohumları ve dahası

148: Dünya Kadınlar Günü Özel ✨

Selam Dünyalı!Dört yıl önce, 17 Şubat 2021’de, dünyaya ve birbirimize nasıl bakacağımızı yeniden düşünerek yola çıktık. İlk satırlarımızda Lao Tzu’nun sözünü hatırlatmıştık:&nbsp;“Binlerce kilometrelik yolculuk bile tek bir adımla başlar.” İşte biz de o gün, o ilk adımı attık.&nbsp;O günden bugüne, doğayı, iklimi, sürdürülebilir yaşamı anlattık; umut veren hikâyeleri, dönüşüm için atılan adımları, karşılaşılan zorlukları ve çözümleri birlikte paylaştık. “Bir kişi bile fark yaratabilir” inancıyla hareket ettik. Bize güç veren, yolumuzu aydınlatan en önemli şey ise doğaya, insana, yaşama duyduğumuz sevgi oldu. Çünkü biliyoruz ki dünyayı sevmek aynı zamanda bir sorumluluk; farkındalık yaratmayı ve çözüm üretmeyi gerektiriyor. Sevgi, yalnızca duygularla değil, eylemlerle güçlenen bir bağ. Dünyahali, bu bağı her sayıda satır satır dokuyarak güçlendiriyor.Bugün, 5. yılımızda, aynı kararlılıkla daha çok insana ulaşmaya, değişimin bir parçası olmaya devam edeceğiz. Çünkü bir hikâye, onu anlatanlar ve dinleyenlerle yaşar. Ve bu hikâyeyi birlikte yazmaya devam edeceğiz. Bugüne kadar bizimle olan herkese teşekkürler!&nbsp;Daha nice yıllara, dünyaya sevgi ve saygıyla 💚Ebru Özmen Biter

Aşkın ve güzelliğin simgesi olan 'Gül', iklim krizine karşı dünya sevgisi, biyofili kavramı ve doğa ile kurduğumuz bağ, kitap & söyleşi önerileri ve çok daha fazlası... 

147: Dünyayı Sevmeye Dair🌹

Dünyahali'nden herkese merhaba!Yuvam Dünya Derneği olarak, doğaya ve gezegenimize olan bağlılığımızla dolu dolu geçen 5 yılı geride bıraktık. Bu mücadeleye inanan ve çabalayan sizler gücümüz ve umudumuz oldunuz. Hayata dokunan projelerimiz ve birlikte ürettiğimiz çözümlerle daha yeşil bir dünya hayalini gerçeğe dönüştüreceğimize inancımız tam. Bizi bir araya getiren dayanışma duygumuz, doğaya olan sevgimiz ve sorumluluk bilincimiz ile yola hep devam..&nbsp;Keyifli okumalar..

<h1 id="isPasted" fr-original-style="" style="font-size: 2em; margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Enerji tasarrufu ve yenilenebilir enerji ile geleceği şekillendirmek</h1>Yenilenebilir enerji kaynakları, sürdürülebilirlik yolculuğu için kritik bir faktör. Küresel enerji krizleri ve iklim değişikliği ile mücadelede, yenilenebilir enerjiye geçiş yapmak ve mevcut enerji kaynaklarını daha verimli kullanmak büyük önem taşır. Enerji tasarrufu, yenilenebilir enerji kaynaklarının etki alanını artırmanın anahtarıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının üretim süreçlerine entegrasyonu karbon ayak izini azaltarak çevre dostu bir enerji altyapısı oluşturur. Bu süreçte, şirketlerin yanı sıra bireylerin tüketim alışkanlıklarında yapacağı değişiklikler de büyük fark yaratır.Enerji tasarrufu ve yenilenebilir enerji kullanımının yaygınlaşması hem bireysel hem de toplumsal faydalar sağlar. Enerji tüketimini bilinçli ve verimli bir şekilde yönetmek, sadece çevresel zararların önüne geçmekle kalmaz; aynı zamanda bireylere enerji bağımsızlığı ve güvenliği sağlayarak yaşam kalitelerini artırır. Bu bilinç, bireylerin günlük rutinlerinde fark yaratmalarına olanak tanır ve çevresel sorumluluğu bir prensip haline getirmelerini sağlar. Bireylerin kolektif olarak enerji tüketimini iyileştirmeye yönelik çabaları, topluma ve sonraki nesillere aktarılacak bir sürdürülebilirlik bakış açısı kazandırır. Enerji verimliliği aynı zamanda daha dayanıklı ve adil bir enerji altyapısının oluşturulmasına da katkıda bulunur. Bu yaklaşım hem bireylerin hem de toplumların doğayla daha uyumlu ve sağlıklı bir ilişki geliştirmesine öncülük eden faktörlerdendir.BMW Group, bu dönüşüme iFactory konseptiyle liderlik ederek dijitalleşme ve sürdürülebilir üretim vizyonlarını sağlam temellere oturtmuştur. Yarının en çevreci otomobilinin bugünün BMW Group otomobillerinin bazı temel özelliklerini devralacağının en güzel göstergelerinden olan bu konsept sade, çevreci ve dijital olmak üzere üç odak noktası etrafında şekillenmiştir. Yenilenebilir, yeşil enerji kullanırken verimliliği yüksek, standartlaştırılmış ve esnek bir süreç izleyerek dijitalleşmenin sunduğu fırsatlardan en iyi şekilde yararlanmak temel hedeflerdendir.  Fabrikalar, yenilenebilir enerji kaynakları ile faaliyet göstererek karbon salımlarının minimum seviyede tutulmasını sağlar. Bu sayede BMW, otomotiv sektöründe daha yeşil bir yaklaşımın inşa edilmesine öncülük ederek geleceğin üretim vizyonunu en iyi şekilde temsil ediyor.

Dünyahali - BMW i - 146

Müsilaj tehdidi büyüyor, kendisi küçük etkisi büyük dönüşümler, kış mevsiminin büyülü ağacı Göknar, Los Angeles'ta olanlar, öneriler ve çok daha fazlası...

146: Etkisi Büyük Dönüşümler

Dünyahali’nden herkese merhaba,Gezegenimizin sağlıklı bir geleceğe sahip olması için yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi tartışılamaz. İşte tam da bu nedenle, 11-16 Ocak Enerji Tasarrufu Haftası’nda Yuvam Dünya Çatı Destekçisi Galata Wind ile birlikte yenilenebilir enerji üzerine özel bir sayı hazırladık.Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarını detaylı bir şekilde ele alıyor, Galata Wind’in sektördeki rolünü keşfediyoruz. Ayrıca, bu sayıya özel olarak Yuvam Dünya Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Levent Kurnaz ve Galata Wind CEO’su Burak Kuyan bir araya gelerek ufuk açıcı bir sohbet gerçekleştirdi. Podcast’i Spotify üzerinden dinlemek için <a fr-original-style="" href="https://open.spotify.com/episode/5WAbWoNQybOgREmqXdb8Jg?si=iPo4eza6Sym6eHMQkDBZ_A&nd=1&dlsi=45b49a11140043f1" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">buraya</a> tıklayın!Keyifli okumalar ve dinlemeler dileriz!

Bu sayı 11-16 Ocak Enerji Tasarrufu Haftası kapsamında Dünyahali ve Yuvam Dünya Çatı Destekçisi Galata Wind ortaklığında hazırlanmıştır.

Dünyahali - Galata Wind - 145

Türkiye'deki yenilenebilir enerji kaynakları ve Galata Wind'in sektördeki rolü, temiz enerji üretim sistemlerine detaylı bakış, rüzgara dair film önerileri ve çok daha fazlası..

145: Gezegenin Enerjisi: Rüzgar ve Güneş☀️

Dünyahali’nden herkese merhaba,Yeni yıl, değişim ve yenilenme için büyük fırsatlar sunuyor. Dünyamız birçok zorlukla karşı karşıya. Ancak bu zorluklar, aynı zamanda çözüm arayışlarını da beraberinde getiriyor. 2025 yılında da iklim krizinin bizi nelerle sınayacağını birlikte yaşayacağız; bu mücadele, bilimsel araştırmaların ve küresel politikaların en öncelikli konularından biri olmaya devam edecek.&nbsp;Bu yıl, sadece kişisel hedeflerimize değil, dünyamızın geleceğine de odaklanalım. Yeni yılda daha yeşil, adil ve sürdürülebilir bir dünya için hep birlikte hareket edelim. Geleceğimizi birlikte yaratalım!Dünyamıza sevgi ve saygıyla, yeni yıla merhaba!

29 Kasım - BMW - Dünyahali

2024'te neler oldu?, ağaç portrelerinde bu sayıda "fıstık çamı", tüketim çılgınlığı, alışkanlık kazanmak için stratejiler, yeni yıla dair ilham, kitap önerisi ve çok daha fazlası...

144: Yeni Yıla Girerken🌎

<img src="https://images.aposto.com/2024/11/5/1734118503996.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.16" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Dünyahali’nden herkese merhaba,&nbsp;Sizlere güzel bir haberimiz var: Dünyahali, Boğaziçi Çevre Ödülleri’nde “Yılın Çevreci İçerik Üreticisi” kategorisinde ödül kazandı!🌿 Öncelikle, bu anlamlı ödül için Boğaziçi Üniversitesi Elektroteknoloji Kulübü'ne teşekkür etmek istiyoruz.Bu ödül, bizim için aynı zamanda daha büyük bir sorumluluk. 2021'den beri kesintisiz olarak yayınladığımız içeriklerle, iklim krizi hakkında farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Bu ödül, yaptığımız işin ne kadar önemli olduğunun bir kanıtı.Bu başarı tüm Yuvam Dünyalı Dünyahali ekibinin ortak başarısı. Öncelikle baş yazarımız, Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Levent Kurnaz olmak üzere; Prof. Dr. Mine Durusu Tanrıöver, Prof. Dr. Utku Perktaş, Prof. Dr. Gülşen Aytaç, Dr. Çağla Kettner, Aslı Tuğçe Sözdinler, Ayşe Erenel Margossian, Kıvılcım Pınar Kocabıyık, Merve Selamet, Kübra Güler Dağtekin, Deren Emiral'e, bilim ve danışma kurulu üyelerimize; ayrıca emek veren tüm gönüllü yazarlarımıza, başından beri destekçimiz olan sürdürülebilir mobilite için kapsamlı çözümler sunan BMWi’ye ve yayın platformumuz Aposto’ya teşekkür ediyoruz.İklim krizine uyum süreci uzun ve zorlu. Ancak, umudumuzu hiç kaybetmeden çalışmaya devam ediyoruz. Hep birlikte daha yaşanabilir bir gelecek inşa edeceğimize inanıyoruz. Bir kez daha, bu ödülü bize layık gören herkese teşekkür ederiz.&nbsp;Dünyaya; sevgi ve saygıyla..&nbsp;Ebru Özmen Biter

<h1 fr-original-style="" style="font-size: 2em; margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Döngüsel Ekonomi ve Sürdürülebilir Gelecek</h1> Günümüzde, sınırlı kaynaklarımız olmasına rağmen tüketim alışkanlıklarımız ve hızımız artmaya devam ediyor. Her yıl tonlarca atık; toprağımızı, havamızı ve sularımızı kirleterek doğada yüzyıllarca iz bırakan hasarlara sebep oluyor. “Al, kullan, at” alışkanlığını geride bırakmak,döngüsel ekonomi modelinin başlıca hedeflerinden. Atıkları yeniden değerlendirip tüketimden doğan çevresel etkileri ve karbon salımını azaltmasıyla öne çıkan bu ekonomik model, sürdürülebilir bir geleceğin temellerini oluşturuyor.Döngüsel ekonomide atıklar bir sorun değil, birer fırsat olarak değerlendiriliyor. Kullanıldıktan sonra yeniden hayat bulan ürünler, insanlara da umut veriyor. Doğadan ilham alan bu anlayış, tüketicilere daha anlamlı bir yaşam sürme fırsatı tanıyor. Üretim aşamasından tüketime kadar olan her adımda benimsenilebilecek olan bu model, çevresel etkilerinin yanı sıra tüketicilere de bir bağlılık duygusu aşılıyor. Sürdürülebilir ürünler kullanmak, daha yeşil bir dünya için atılan adımlarda müşterilerin de kendilerine bir yer bulduğunu hissettiren etkenler arasında. Ürünlerin geri dönüştürülmüş malzemelerle üretilmiş olması veya sonrasında tekrardan dönüştürülebilir bir yapıda olması, kullanıcıya sadece bir ürün değil, aynı zamanda bir hikaye ve amaç sunuyor. Bu hikaye ve amaç, insanlara tercihlerinin her adımında çevreye duyarlı bir şekilde üretildiğini bilmenin huzurunu yaşatıyor. Bu bilinç, müşteri ve markalar arasındaki güven ve bağlılığın artmasına yardımcı oluyor.BMW Group, “RE:THINK, RE:DUCE, RE:USE, RE:CYLCE” felsefesi ile üretim ve tasarım süreçlerini döngüsel ekonomi anlayışına paralel bir şekilde şekillendiriyor. BMWi Vision Circular konsepti ile %100 geri dönüştürülmüş malzeme kullanımı ve %100 geri dönüştürülebilirlik hedefleniyor. Bu vizyon ile BMW, 2040 yılı için sürdürülebilirlik ve lüks anlayışına odaklanan, tamamen elektrikli kompakt bir otomobilin hatlarını belirleyerek döngüsel ekonomiyi yalnızca bir hedef değil bir standart haline getiriyor. BMW, bu dönüşümle çevreye duyarlılığın bir tercih değil, yaşam biçimi olduğunu hatırlatarak kullanıcılarına sürdürülebilir bir dünyanın parçası olma şansını sunuyor.

Dünyahali - Aralık 2024

Gürültü kirliliği, klimataryen beslenme, zehirsiz sofralar, iklim değişimine dayanıklı gıda ürünleri, kitap önerisi ve çok daha fazlası... 

143: Yaşamın Sesini Dinliyor Musunuz? 

Dünyahali’nden herkese merhaba,&nbsp;Dünyahali, Boğaziçi Üniversitesi Elektroteknoloji Kulübü tarafından düzenlenen 2024 Boğaziçi Çevre Ödülleri'nde “Yılın Çevreci İçerik Üreticisi” kategorisinde aday gösterildi! 🌍💙&nbsp;Boğaziçi Çevre Ödülleri, çevre duyarlılığına sahip kişi ve kurumları ödüllendirerek toplumsal farkındalık yaratmayı hedefliyor. Bu ödül, gezegenin geleceği ve sürdürülebilirlik için yürüttüğümüz çalışmaların takdir edilmesi anlamına geliyor. 2021’den bu yana iklim krizini odağına alan iklim dostu içerikler üreterek toplumsal farkındalığı artırmayı, insanları harekete geçirmeyi amaçladık. Şimdi bu yolculukta, adaylar arasında yer almanın gururunu yaşıyoruz. Bu ödül, hep birlikte daha sürdürülebilir bir dünya yaratmak için gösterdiğimiz çabaların bir sembolü olacak. Desteklerinizi göstermek için&nbsp;<a fr-original-style="" href="https://buec.com.tr/yilincevrecileri/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">halk oylamasına</a>&nbsp;katılabilirsiniz! 🙌

COP29'un ardından, iklim krizi ile mücadelede hikayenin gücü, doğayla yeniden bağ kurmak adına foraging deneyimi ve çok daha fazlası

142: Buzun Hikayesi

Dünyahali'nden herkese merhaba,Yılın o zamanı geldi. Taraflar Konferansı bir kez daha insanlığın geleceğini belirlemek üzere bir araya geldi. Bu sene Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen COP29, gezegenimiz için kritik bir dönemeçte umut ve kararlılığın kesiştiği bir noktada duruyor. İklim krizinin etkileri her geçen gün daha somut ve yıkıcı hale gelirken, dünya liderlerinin bir araya gelmesi, ortak çözüm yolları arama çabası hepimize sorumluluğumuzun büyüklüğünü hatırlatıyor. Ancak burada sadece bir kriz değil, dönüşüm için bir fırsat da var: Bilim, teknoloji, yerel çözümler ve dayanışma, insanlığın doğayla uyumlu bir geleceği birlikte yaratabileceğini gösteriyor. Eyleme geçmek için bir dakikayı bile kaybedemeyecek kadar geç, ama hâlâ yeterince umut var. Bugün alınacak kararlar, sadece bugünü değil, yarının nefesini, doğasını, yaşamını şekillendirecek. COP29’un bize hatırlattığı en önemli şey, küçük bir kıvılcımın bile dünyayı aydınlatacak kadar güçlü olabileceği.Dileriz bu sayıda paylaştıklarımız, güzel gelişmelerin habercisi olur…Keyifli okumalar..

<h1 id="isPasted" fr-original-style="" style="font-size: 2em; margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">BMW Türkiye ile 'Elektriğin Öncüleri'</h1> Çevresel sürdürülebilirlik için herkesin sürdürülebilir araç ve uygulamalardan faydalanabilmesi hedeflenir. Toplumların çevre dostu bir yaşam stiline uyum sağlayıp kolektif bilince katılmaları ve bu konuda harekete geçebilmeleri, sürdürülebilir bir yaşam stilinin benimsenmesi için çok önemlidir.Gelişmiş ülkeler yenilenebilir enerjiye geçişi hem ülke hem de toplum bazında yaygınlaştırmışken az gelişmiş bölgelerde yaşayanlar temel çevresel hizmetlere bile ulaşamayabiliyor. Yenilenebilir enerji ve çevre dostu altyapılar, genellikle şehirlerde ve gelişmiş bölgelerde daha yaygınken kırsal, dağlık veya izole bölgelerde yaşayan insanlar bu imkanlara erişmekte zorlanıyorlar. Bu durum, ülkeler arasındaki farkların yanı sıra ülkelerin kendi içindeki bölgesel eşitsizlikleri de derinleştiriyor.İklim krizi tüm insanlığı etkilese de bu sorunların çözümüne katkı sağlama ve sürecin bir parçası olma fırsatı herkese eşit sunulmuyor. Sürdürülebilirliğin küresel olarak başarılı olması için birlikte harekete geçmemiz gerekiyor.BMW Türkiye&nbsp;olarak sürdürülebilirliği daima destekliyoruz. Tamamen elektrikli BMW sürücülerinin oluşturduğu “Elektriğin Öncüleri” topluluğumuzu değişimin öncüsü olarak görüyoruz. Unlearners adını verdiğimiz felsefemiz, değişimi bireyin kendisinin yaratmasını ve benimsemesini vurguluyor. Bu şekilde BMW Türkiye, elektrifikasyon ve sürdürülebilirlikte sektörde öncü olmasının yanı sıra oluşturduğu toplulukla beraber daha büyük bir etki alanına sahip oluyor.

15 Kasım - BMWi - Dünyahali

COP29'un ilk günleri ve beklentiler, ısınan dünya, nüfus artışı ve kaçınılmaz dönüşüm, mindfulness pratiklerinin zihinsel sağlığımıza etkisi, öneriler ve çok daha fazlası.. 

141: COP29'da İlk Günler

Bilim hakkında yayımlanan makaleler ve yayınlar

Bilim

Sosyal farkındalık hakkında yayımlanan makaleler ve yayınlar

Sosyal Farkındalık

Dünyahali'nden herkese merhaba.

Dolu dolu bir seçkiye geçmeden, bir duyuru ile başlıyoruz:

29 Ağustos Pazartesi, 21:00’da Yuvam Dünya Bilim Kurulu Üyesi, İstanbul
Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Mühendisliği Bölümünde akademisyen ve yönetici
olarak görev alan Doç. Dr. Cihan Erdönmez ile Ormanlar ve Orman Yangınları
hakkındaki atölyemizde buluşuyoruz. 🌳

Hapaka ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bu seminerimiz, herkese açık ve
ücretsiz. Detaylı bilgi ve kayıt yönlendirmelerine buradan ulaşabilirsiniz.

Keyifli okumalar!

Dünyahali'nden herkese merhaba.Dolu dolu bir seçkiye geçmeden, bir duyuru ile başlıyoruz:29 Ağustos Pazartesi, 21:00’da Yuvam Dünya Bilim Kurulu Üyesi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Mühendisliği Bölümünde akademisyen ve yönetici olarak görev alan Doç. Dr. Cihan Erdönmez ile Ormanlar ve Orman Yangınları hakkındaki atölyemizde buluşuyoruz. 🌳Hapaka ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bu seminerimiz, herkese açık ve ücretsiz. Detaylı bilgi ve kayıt yönlendirmelerine <a fr-original-style="" href="https://www.hapaka.com/seminerler/ormanlar-ve-orman-yanginlari-neler-yapabiliriz/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; text-decoration-skip: objects; touch-action: manipulation; -webkit-user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">buradan</a> ulaşabilirsiniz.Keyifli okumalar!

Sihirli Fasulye Hikayesi, Buğday Fiyatları, Kommagene Bienali

78: İklim Krizi Hızlanıyor ⏳

İklim Krizi Hızlanıyor ⏳ - Gülsün Zeytinoğlu

Dünyahali'nden herkese merhaba.

Havalar tek gün içinde bile ne sık değişti bu yaz. Sıcaktan bunaldığımız anların
ertesinde gelen sağanak yağışlar, ardından sel haberleri geldi. Geçen hafta
İngiltere'nin birçok bölgesinde ilan edilen kuraklık haberini Çin'in ilk ulusal
kuraklık uyarısını yayımlaması takip etti. İklim krizinin etkileri artıyor ve
akıllara tekrar şu soruyu getiriyor: "Peki biz bu krizle mücadele etmeye hazır
mıyız?"

Paulo Coelho'nun dediği gibi, dünya fikirlerle değil, örneklerle değiştiği ve
hepimizin bir örnek olduğu senaryoda neden olmasın?

 * Seçkiye geçmeden bir hatırlatma yapmak istedik: Dünyahali'nde konuk yazar
   olarak yer almak veya bizimle bir şey paylaşmak isterseniz e-postalarınızı
   her zaman bekliyoruz. 📬

Keyifli okumalar!

Kübra G. Dağtekin

Dünyahali'nden herkese merhaba.Havalar tek gün içinde bile ne sık değişti bu yaz. Sıcaktan bunaldığımız anların ertesinde gelen sağanak yağışlar, ardından sel haberleri geldi. Geçen hafta İngiltere'nin birçok bölgesinde ilan edilen kuraklık haberini Çin'in ilk ulusal kuraklık uyarısını yayımlaması takip etti. İklim krizinin etkileri artıyor ve akıllara tekrar şu soruyu getiriyor: "Peki biz bu krizle mücadele etmeye hazır mıyız?"Paulo Coelho'nun dediği gibi, dünya fikirlerle değil, örneklerle değiştiği&nbsp;ve hepimizin bir örnek olduğu senaryoda neden olmasın?<ul fr-original-style="" style="margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; list-style-position: inside; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Seçkiye geçmeden bir hatırlatma yapmak istedik: Dünyahali'nde konuk yazar olarak yer almak veya bizimle bir şey paylaşmak isterseniz e-postalarınızı her zaman bekliyoruz. 📬</li></ul>Keyifli okumalar!Kübra G. Dağtekin

En Sıcak Temmuzlar, 'Yeşil Okul', Doğada Kılavuz Kitap Önerisi

77: Doğada Hayatta Kalmak ⛺

Doğada Hayatta Kalmak ⛺

Dünyahali'nden herkese merhaba.

 * Haftanın çalma listesi: kulaklıka dinlemeniz gereken ilginç şarkılar.  

Keyifli okumalar!

Dünyahali'nden herkese merhaba.<ul fr-original-style="padding-inline-start: 20px;" style="padding-inline-start: 20px; margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; list-style-position: inside; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Haftanın çalma listesi: kulaklıka dinlemeniz gereken <a fr-original-style="" href="https://open.spotify.com/playlist/37i9dQZF1DWZtZ8vUCzche?si=3c0c203ebb5a4312" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; text-decoration-skip: objects; touch-action: manipulation; -webkit-user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">ilginç şarkılar.</a> &nbsp;</li></ul>Keyifli okumalar!

Dünya 419 PPM Bir Sahne, Aşırı Sıcaklar, RiverBlue

75: Doğanın 'Taklidini' Yapmak

Doğanın 'Taklidini' Yapmak - Sinem Bozoklar

Dünyahali'nden herkese merhaba.

 * Sayıya NASA'nın "Evimizde de galaksiler var." diyerek paylaştığı bu müthiş
   bir fotoğraf ile başlıyoruz: Landsat 7 uydusu tarafından 20 yıl önce dün
   kayda alınan bu görüntü, Kanada Kuzey Kutbu'ndaki Baffin Adası yakınlarındaki
   Foxe Havzası'nın soğuk sularında zarif yağ buzu girdapları arasında
   sürüklenen deniz buzu parçalarını gösteriyor. 

[https://s3.eu-central-1.amazonaws.com/images.aposto.com/2022/7/5/1659686714314.jpeg]

Keyifli okumalar! 

Dünyahali'nden herkese merhaba.<ul fr-original-style="padding-inline-start: 20px;" style="padding-inline-start: 20px; margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; list-style-position: inside; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Sayıya NASA'nın "Evimizde de galaksiler var." diyerek paylaştığı bu müthiş bir fotoğraf ile başlıyoruz: Landsat 7 uydusu tarafından 20 yıl önce dün kayda alınan bu görüntü, Kanada Kuzey Kutbu'ndaki Baffin Adası yakınlarındaki Foxe Havzası'nın soğuk sularında zarif yağ buzu girdapları arasında sürüklenen deniz buzu parçalarını gösteriyor.&nbsp;</li></ul><img src="https://images.aposto.com/2022/7/5/1659686714314.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" ratio="1.00" width="550" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Keyifli okumalar!&nbsp;

Deniz'le Sıfır Atık, Zeero ile Röportaj, Bir Fincan Kahve

74: Birlikte Başarabiliriz 🌎

 Birlikte Başarabiliriz 🌎- Burcu Esmersoy

Dünyahali'nden herkese merhaba. 

 * Hatırlatma: Meteroloji uzmanları 2022 yazının en yüksek sıcaklarının 26
   Temmuz ile 1 Ağustos arasında yaşanacağını belirtti. Hepimiz dikkatli olalım.
 * Günün şarkısı: Anlasana. 

Dünyahali'nden herkese merhaba.&nbsp;<ul fr-original-style="" style="margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; list-style-position: inside; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Hatırlatma: Meteroloji uzmanları 2022 yazının en yüksek sıcaklarının 26 Temmuz ile 1 Ağustos arasında yaşanacağını belirtti. Hepimiz dikkatli olalım.</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Günün şarkısı:&nbsp;Anlasana.&nbsp;</li></ul>

Aşırı Sıcaklar, Belgesel ve Animasyon Önerileri, Hukuk ve Doğa Okulu

76: Sıcak Havalar Burada 🥵

Sıcak Havalar Burada - Atalay Taymaz

Dünyahali'nden herkese merhaba. Ekipçe ara verdiğimiz iki haftalık süre
ardından, yoğun bir seçkiyle geri döndük.

 * Molamız bitişi, aşırı sıcakların verdiği molanın bitişiyle eş zamanlı oldu:
   Avrupa'yı kavuran sıcak hava dalgası, Pazartesi günü kuzeye ilerleyerek
   İngiltere'ye sıçradı. İspanya, Fransa ve Portekiz'de binlerce insanı
   bulunduğu bölgeden tahliye etmek durumunda bırakan orman yangınları
   gerçekleşirken, İtalya şiddetli kuraklıkla mücadele ediyor. İngiltere'de
   sıcaklık tarihte ilk kez 40 dereceyi geçti.
 * Güzel bir haber: İklim Şampiyonları projemiz hayata geçti! Borusan Grubu
   çalışanlarının 14-16 yaş aralığındaki çocukları, sanat ve hareketin ön planda
   olduğu atölyelerle programdan mezun olan ilk grup oldular. 
 * Güzel bir fikir: Bu sıralar 'keşke dilimize çevrilmiş olsa' denilen iklim,
   doğa, çevre konulu çocuk kitaplarını araştırmaya giriştik. Önerileriniz
   olursa beyin fırtınamıza bekliyoruz!
 * Son olarak, güzel bir şarkı: The Adults Are Talking.

Keyifli okumalar!

Kübra G. Dağtekin

Dünyahali'nden herkese merhaba.&nbsp;Ekipçe ara verdiğimiz iki haftalık süre ardından, yoğun bir seçkiyle geri döndük.<ul fr-original-style="padding-inline-start: 20px;" style="padding-inline-start: 20px; margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; list-style-position: inside; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Molamız bitişi, aşırı sıcakların verdiği molanın bitişiyle eş zamanlı oldu: Avrupa'yı kavuran <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/p/CgMrSU2t3Y4/?utm_source=ig_web_copy_link" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; text-decoration-skip: objects; touch-action: manipulation; -webkit-user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">sıcak hava dalgası</a>, Pazartesi günü kuzeye ilerleyerek İngiltere'ye sıçradı. İspanya, Fransa ve Portekiz'de binlerce insanı bulunduğu bölgeden tahliye etmek durumunda bırakan orman yangınları gerçekleşirken, İtalya şiddetli kuraklıkla mücadele ediyor. İngiltere'de sıcaklık tarihte ilk kez 40 dereceyi geçti.</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Güzel bir haber:&nbsp;<a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/tv/CgRdAR3Kgb9/?utm_source=ig_web_copy_link" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; text-decoration-skip: objects; touch-action: manipulation; -webkit-user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">İklim Şampiyonları</a> projemiz hayata geçti! Borusan Grubu çalışanlarının 14-16 yaş aralığındaki çocukları, sanat ve hareketin ön planda olduğu atölyelerle programdan mezun olan ilk grup oldular.&nbsp;</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Güzel bir fikir:&nbsp;Bu sıralar 'keşke dilimize çevrilmiş olsa' denilen iklim, doğa, çevre konulu çocuk kitaplarını araştırmaya giriştik. Önerileriniz olursa beyin fırtınamıza bekliyoruz!</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Son olarak, güzel bir şarkı:&nbsp;<a fr-original-style="" href="https://open.spotify.com/track/5ruzrDWcT0vuJIOMW7gMnW?si=9d42fd3f59ad4aec" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; text-decoration-skip: objects; touch-action: manipulation; -webkit-user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">The Adults Are Talking</a>.</li></ul>Keyifli okumalar!Kübra G. Dağtekin

Aşırı Sıcaklar, Akdeniz, Nergiz Yeşil & Lindos ile Röportaj

73: Uçurumdan Sesleniyoruz 🔉

Uçurumdan Sesleniyoruz - Zafer Kızılkaya

Dünyahali'nden  herkese merhaba. 

 * 72 sayıdır aralıksız sürdürdüğümüz seçkilere, iki haftalık bir mola
   veriyoruz. Bu süreçte önceki yazılarımızdan altını çizdiklerimizi Dünyahali
   Instagram hesabından takip edebilirsiniz.
 * Haftanın çalma listesi: Gentle Classical.

22 Temmuz'da görüşmek üzere!

Dünyahali'nden &nbsp;herkese merhaba.&nbsp;<ul fr-original-style="" style="margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; list-style-position: inside; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">72 sayıdır aralıksız sürdürdüğümüz seçkilere, iki haftalık bir mola veriyoruz. Bu süreçte önceki yazılarımızdan altını çizdiklerimizi <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/dunya_ahali/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; text-decoration-skip: objects; touch-action: manipulation; -webkit-user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Dünyahali Instagram</a> hesabından takip edebilirsiniz.</li><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Haftanın çalma listesi: <a fr-original-style="" href="https://open.spotify.com/playlist/37i9dQZF1DX7cBprxbt1Fn?si=b568b92e13504c00" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; text-decoration-skip: objects; touch-action: manipulation; -webkit-user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Gentle Classical</a>.</li></ul>22 Temmuz'da görüşmek üzere!

Turizmde Yeşil Dönüşüm, Orman Yolculuğu, Peddon ile Röportaj

72: Tatilden Önce Son Çıkış! 🐢

deniz ücelehan

Haziran ayının son sayısından herkese merhaba.

 * Artan sıcaklıklarla birlikte yangın riski de artıyor. Bu riski azaltmak için
   bize düşenleri derlediğimiz seçkimiz burada.

Keyifli okumalar!

Haziran ayının son sayısından herkese merhaba.<ul fr-original-style="" style="margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; list-style-position: inside; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Artan sıcaklıklarla birlikte yangın riski de artıyor. Bu riski azaltmak için bize düşenleri derlediğimiz seçkimiz <a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/p/CfGs-c5tOrb/?utm_source=ig_web_copy_link" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; text-decoration-skip: objects; touch-action: manipulation; -webkit-user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">burada.</a></li></ul>Keyifli okumalar!

Orman Liderleri, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Yeşil İş Ödülü

71: İz Bırakmayanlar

İz Bırakmayanlar

Dünyahali'nden herkese merhaba. Haftanın seçkisine geçmeden sizlerle etkisi de
kendisi de büyük bir eser paylaşmak istedik. 

[https://s3.eu-central-1.amazonaws.com/images.aposto.com/2022/5/4/1655388692583.jpeg]

FOOTPRINT (ayak izi) adındaki 1.000 m2'lik bu eser, Yunan sanatçı The Krank
tarafından, Paxos Bienali kapsamında Paxos adasında yer alıyor. Toprağı bir
tuval olarak kullanan sanatçı; 15 gün boyunca alanda çalışarak iklim krizi
odağında acil bir denge ihtiyacını vurgulamış. 

 * Soso'nun anlatımıyla komposto yapımı, iklim krizi ve küresel sağlık ilişkisi,
   kitap önerileri ve daha fazlasını dinleyebileceğiniz Dünyahali podcastlerine
   buradan ulaşabilirsiniz. 🎙️

Keyifli okumalar, keyifli dinlemeler!

Dünyahali'nden herkese merhaba.&nbsp;Haftanın seçkisine geçmeden sizlerle etkisi de kendisi de büyük bir eser paylaşmak istedik.&nbsp;<img src="https://images.aposto.com/2022/5/4/1655388692583.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="0.80" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable"><a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/p/Cen7aFpMp5_/?utm_source=ig_web_copy_link" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; text-decoration-skip: objects; touch-action: manipulation; -webkit-user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">FOOTPRINT (ayak izi) adındaki 1.000 m2'lik bu eser</a>, Yunan sanatçı The Krank tarafından, Paxos Bienali kapsamında Paxos adasında yer alıyor. Toprağı bir tuval olarak kullanan sanatçı; 15 gün boyunca alanda çalışarak iklim krizi odağında acil bir denge ihtiyacını vurgulamış.&nbsp;<ul fr-original-style="" style="margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; list-style-position: inside; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Soso'nun anlatımıyla komposto yapımı, iklim krizi ve küresel sağlık ilişkisi, kitap önerileri ve daha fazlasını dinleyebileceğiniz Dünyahali podcastlerine <a fr-original-style="" href="https://open.spotify.com/show/0XTrrAHfd67eCbYInWC0id?si=3d7f38e261684d51" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; text-decoration-skip: objects; touch-action: manipulation; -webkit-user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">buradan</a> ulaşabilirsiniz. 🎙️</li></ul>Keyifli okumalar, keyifli dinlemeler!

Orman Yangınları, Enerji Verimliliği, Aşırı Sıcaklar & Kitaplar

70: Bizi Neler Bekliyor? 🌡️ 

Bizi Neler Bekliyor? - Ferah Türel

Dünyahali'nden herkese merhaba.

Bugün sizlere Mardin Bienali'nden sesleniyoruz. Farklı bakış açılarından dönüşüm
hikayelerini konuşacak, egzersizlerle iklim krizine dair içgörülerimize dönecek,
bireysel dönüşümün kolektif dönüşüme yönelme yolculuğunu keşfedeceğiz. Tıpkı
bugünün sayısında olduğu gibi...

Keyifli okumalar! 

Dünyahali'nden&nbsp;herkese merhaba.Bugün sizlere Mardin Bienali'nden sesleniyoruz. Farklı bakış açılarından dönüşüm hikayelerini konuşacak, egzersizlerle iklim krizine dair içgörülerimize dönecek, bireysel dönüşümün kolektif dönüşüme yönelme yolculuğunu keşfedeceğiz. Tıpkı bugünün sayısında olduğu gibi...Keyifli okumalar!&nbsp;

Birey Olmak, Kavram Kargaşası, Tohuma Can Vermek

69: Kolektif Dönüşüm

Kolektif Dönüşüm - Ayça Kavak

<a fr-original-style="" href="https://www.linkedin.com/company/allianzturkiye/posts/?feedView=all" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Allianz Türkiye</a>&nbsp;İklim krizinin etkileri giderek artıyor. Giderek daha sık ve daha yıkıcı etkilerini deneyimlemek zorunda kaldığımız çevre felaketleri, yangınlar, seller, depremler, kasırgalar ve kuraklık gibi küresel problemler gezegenimizin geleceğini de tehdit ediyor. Yeni bir <a fr-original-style="" href="https://www.worldweatherattribution.org/when-risks-become-reality-extreme-weather-in-2024/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">analiz</a>, insan kaynaklı ısınma nedeniyle dünyanın 2024 yılında ortalama 41 gün daha fazla tehlikeli sıcaklar yaşadığını ortaya koyuyor. World Weather Attribution (WWA) ve Climate Central tarafından hazırlanan rapor; iklim değişikliğinin incelenen 29 hava olayından 26’sını şiddetlendirdiğini ve en az 3 bin 700 kişinin hayatını kaybetmesine ve milyonlarca kişinin yerinden edilmesine neden olduğunu gösteriyor. Raporda, 2025 yılı ve sonrasında kayıp ve zararları en aza indirmek için her ülkenin artan iklim risklerine karşı hazırlık yapması gerektiği konusunda uyarıda bulunuluyor.Gerçekten de “amansız sıcak hava dalgaları, kuraklık, orman yangınları, fırtınalar ve sellerle dolu bir gelecekten kaçmak” ve iklim krizinin etkilerini tersine çevirmek için belki çok az zamanımız var. Aslında birçok zorlukla karşı karşıyayız ama insanlar ve gezegen için iyi olan daha sürdürülebilir bir yaşamı inşa etmek için hem fırsatımız hem de sorumluluğumuz bulunuyor. Yaraları sarmaktansa yaraları önlemeye geçmek için daha sürdürülebilir çözümlere, yaklaşımlara, ürün ve hizmetlere ve en önemlisi iş birliklerine ihtiyacımız var. Sigorta sektörü bu noktada kritik öneme sahip çünkü iklim kriziyle mücadelede doğası gereği katalizör rolünü üstleniyor. Çünkü risk analizi ve yönetimi sigortacılığın özünü oluşturuyor ve artık varoluşsal bir risk olan iklim krizini de çok yönlü olarak analiz edebiliyor.Geleceği güvence altına almak için bugünün risklerini doğru anlamak gerekir.İklim krizinin yol açtığı afetlerde oluşan zararların en hızlı şekilde giderilmesi, hem ilerleyen zamanda ortaya çıkacak ekonomik etkilerin azaltılması hem de iş sürekliliğinin sağlanması açısından büyük önem taşıyor. Burada risk analizi ve yönetiminin önemi daha iyi anlaşılıyor. Çünkü bu riskler ölçümlenemezse sigorta da mümkün olmuyor. Sigortacılık dilinde risk, “dıştan gelen” ve “ani, beklenmedik” veya “rastlantısal” olaylar anlamına geliyor. Yani, tehlikelerin gerçekleşmesi her zaman olası... Örneğin bir evde yangın çıkabilir ama o ev yıllarca, yıkılana kadar hiç yangın da görmeyebilir. Daha önce hiç deprem yaşamamış biri bir gün aniden depremi yaşamak zorunda kalabilir. Dolayısıyla risk her zaman var olacaktır, önemli olan bu riskleri analiz ederek doğru yönetmek ve böylelikle de en kıymetlilerimizi güvence altına almaktır. Sigorta sektörü bugünün değerlerini yarına aktarmayı ve riskleri öngörmeyi esas alır. Geleceği güvence altına almak içinse bugünün risklerini doğru anlamak gerekir.Allianz Türkiye olarak, geleceği güvence altına almayı bir sorumluluk olarak görüyoruz. Sigorta sektörünün temel faaliyet alanı olan riskleri doğru anlamanın ve bugünün değerlerini geleceğe taşımanın, sürdürülebilirliğin de temeli olduğuna inanıyoruz. Bu bilinçle, sektörümüzün aynı zamanda bir dayanışma organizasyonu olduğundan yola çıkarak önemli adımlar atıyoruz. Sadece kendi sürdürülebilirlik hedeflerimizin peşinden gitmiyor, müşterilerimizin sürdürülebilirlik hedeflerine nasıl ulaşacaklarını keşfetmelerine de yardımcı oluyoruz.Risk farkındalığını artırmak için çalışıyoruz.Yakın zamanda yaşadığımız yangınlar, depremler ve seller bizlere toplumsal risk farkındalığı konusunda daha gidecek çok yolumuzun olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Allianz Commercial’ın her yıl küresel iş dünyasının önündeki riskleri belirleyen araştırması Allianz Risk Barometresi'nin 2025 sonuçlarına göre, Türkiye’de ilk kez doğal afetler birinci sıraya yükselirken, makroekonomik gelişmeler ikinci sırada yer aldı. Üçüncü sırada ise listeye yeni giren yangın ve patlama riski bulunuyor. Ülkemizde risk barometresinde doğal afetlerin birinci sıraya yükselmesi, iş dünyasında afetlerin fiziksel, operasyonel ve finansal risklerine karşı farkındalığın arttığına işaret ediyor. Ülkemizin karşı karşıya olduğu bu kritik riskler için atılabilecek en önemli adım, risk meydana gelmeden önlem alabilmek. Bunu başarmanın yolu da hem bireysel hem de kurumsal farkındalığı artırmaktan geçiyor.Olası fiziksel risklerin yanı sıra iklim krizinin tetiklediği göç ve istihdam kaybı gibi sosyal etkilerin de kritik öneme sahip olduğuna inanıyoruz. Bu noktada Allianz Türkiye olarak, şirketlerin bu risklere karşı sigorta bilincini artırmak amacıyla Türkiye’deki küçük ve orta büyüklükteki işletmeler için bir İklim ve Çevre Danışmanlık Merkezi kurduk. Sektörde bir ilk olan bu hizmetimizle çevre ve iklim değişikliği hizmetleri konusunda danışmanlık veriyor; şirketlerin karbon ayak izleriyle su ayak izlerinin hesaplanması ve raporlanması süreçlerine destek oluyoruz. KOBİ’lerin yeşil dönüşümüne destek olmak için başlatılan ‘1831 Yeşil İnovasyon Teknoloji Mentorluk Çağrısı’ programının çözüm ortakları arasındayız. ‘Yeşil mentor’ seçilerek ülkemizde kurulan şirketlerin yüzde 99’unu oluşturan KOBİ’lere gerçek yeşil dönüşüm için yardımcı oluyoruz. Modern ekipmanlarla donatılmış, uluslararası standartlara uygun yangın ve deprem testlerini tek bir merkezde toplayan Türkiye’nin ilk akredite deprem laboratuvarı olma özelliğine sahip olan Allianz Teknik&nbsp;bünyesinde verdiğimiz bu hizmetlerle iklim değişikliğine bağlı olarak oluşan risklerin tanımlanmasına, haritalandırılmasına, derecelendirilmesine ve önceliklendirilmesine destek oluyoruz.Ayrıca, Türkiye’de yıllık sigorta prim hacminin yaklaşık 100 milyon dolar olduğu tahmin edilen kömür üretimine ilişkin işleri, 2018 yılından bu yana sigortalamıyor ve yenilemelerini yapmıyoruz. Toplumu olumsuz yönde etkileyebilecek, kumar, kimyasal silahlanma, hayvan refahına zarar veren işler gibi yüksek sürdürülebilirlik risk potansiyeli taşıyan hassas iş kollarındaki işlemleri ayrıntılı bir şekilde inceliyor, çevreye ve ekosisteme zarar veren işlere teminat sağlamıyoruz.Tüm kasko süreçleri uçtan uca Avrupa Birliği Taksonomisi’ne (EU Taxonomy) uygun, “sürdürülebilir ürün” sertifikasını almaya hak kazanan tek Türk şirketiz. Her ürünün sürdürülebilir olarak nitelendirilemeyeceğinin bilincindeyiz. Belirli standartları karşılamayan ve uçtan uca düşünülmeyen ürünlerin sürdürülebilir ürün olarak tanımlanmasının yeşil aklamaya yol açabileceğini göz önünde bulundurarak, sürdürülebilirlik ve yeşil aklama eğitimleriyle Türkiye genelinde 5 bin acentemizin ve çalışanlarımızın farkındalığını artırıyoruz.

İklim krizi ile mücadelede sigortacılık sektörünün önemi 


Sürdürülebilirliğin Katalizörü: Sigorta Sektörü

<a fr-original-style="" href="https://www.linkedin.com/company/allianzturkiye/posts/?feedView=all" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Allianz Türkiye</a>Sigorta sektörü, maddi kayıpların telafi edilmesinin yanı sıra risklerin yönetilmesi ve azaltılması için de önemli bir rol oynuyor. Sigorta sektörünün güçlü oyuncularından biri olarak, riskleri doğru anlamak ve bugünün değerlerini geleceğe taşımak bizim temel uzmanlık alanımız. Geleceği güvence altına almayı bir sorumluluk olarak görüyoruz ve bulunduğumuz coğrafyanın gerçeklerini göz önüne aldığımızda, toplumumuzu bilinçlendirmeyi bir görev kabul ediyoruz. Toplumsal risk farkındalığını artırmanın yolunun ise çocukluk döneminde alınacak teorik ve uygulamalı eğitimlerden geçtiğine inanıyoruz.Çocuklarımızın afet bilinci yüksek bireyler olarak yetişmesine yardımcı oluyoruz.Bu vizyonla ülkemizin karşı karşıya olduğu deprem ve yangın tehlikelerine karşı toplumsal risk farkındalığını artırmak ve çocuklarımızın güvenli bir geleceğe adım atmaları için Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) &nbsp;iş birliği ile “Bilinçli Adımlar, Güvenli Yarınlar” projesine başladık. Proje kapsamında 7-12 yaş grubu çocuklara deprem öncesinde, esnasında ve sonrasında neler yapmaları gerektiğini anlatan bir deprem farkındalık eğitimi hazırlayarak &nbsp;çocukların afet farkındalığını artırmayı amaçladık. Türkiye’nin ilk ve tek akredite deprem ve yangın eğitim ve test merkezi Allianz Teknik danışmanlığında hazırlanan bu eğitim programı, tüm TEGV etkinlik noktalarında zorunlu eğitim modülü olarak uygulanıyor. Uzun soluklu bir etki yaratmasını hedeflediğimiz için afet eğitimlerini pekiştiren özel bir kutu oyunu da tasarladık. Bu oyun sayesinde tüm çocuklar afet eğitimlerine erişebiliyor, eğlenerek öğrenebiliyor. Ayrıca Allianz Teknik’te düzenlenen bire bir ve çevrimiçi ziyaretlerle de projeyi daha etkileşimli hale getiriyoruz. 2024 yılında başlattığımız proje kapsamında hedefimiz 3 senede 34 ilde yaklaşık 135 bin çocuğa ulaşmak.Çocuklara verdiğimiz farkındalık eğitimleri bununla da sınırlı değil. 2021-2023 yılları arasında yine TEGV iş birliği ile hayata geçirdiğimiz “Allianz Teknik Çocuklarla Buluşuyor” projemiz ile 10 yaşın üstündeki çocuklarımız için çevrimiçi risk farkındalığı atölyeleri düzenledik. Allianz Teknik’teki simülatör ve oyuncaklarımızı da kullanarak gerçekleştirdiğimiz canlı yayınlarla, deprem riski yüksek bölgelerde yaşayan 300’den fazla çocuğumuza ulaştık.&nbsp;Çocuklarımızın afet bilinci konusunda donanımlı bireyler olarak yetişmeleri, sadece kendileri için değil, aileleri, çevreleri ve dolayısıyla ülkemiz için de büyük bir güvence olacak. Çünkü biliyoruz ki, güvenli yarınlar bilinçli adımlarla başlar ve eğitime yapılan her yatırım, toplum olarak hepimizin yararına olacaktır.

Bilinçli Adımlar, Güvenli Yarınlar Projesi 

Güvenli Yarınlar Bilinçli Adımlarla Başlar

<a fr-original-style="" href="https://www.linkedin.com/in/leventkurnaz/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Prof. Dr. Levent Kurnaz</a>İklim değişikliği, dünya genelinde hem ekonomik hem de sosyal sistemleri derinden etkileyen, giderek artan bir tehdit olarak karşımıza çıkıyor. Bu tehdidin en önemli özelliklerinden biri ise, yüksek düzeyde belirsizlik taşıması. Aşırı hava olayları, kuraklık, seller, orman yangınları gibi etkilerin ne zaman, nerede ve ne şiddette gerçekleşeceği kesin olarak öngörülememektedir. Bu belirsizlik, hem bireylerin hem de kurumların uzun vadeli planlama yapmasını zorlaştırırken, ekonominin pek çok sektörünü de risk altına sokmakta. Tam da bu noktada sigorta sektörü, iklim değişikliğine uyum sürecinde kilit bir rol oynuyor.Sigorta şirketleri, belirsizliği ölçülebilir ve yönetilebilir hale getirerek toplumların risklere karşı daha dirençli hale gelmesine katkı sunar.Sigorta sistemi, riski birçok aktör arasında dağıtarak, iklim kaynaklı felaketlerin etkilerini bireyler ve kurumlar açısından daha katlanabilir düzeyde tutar. Ancak bu görev, sigorta şirketlerinin sınırsız teminat sunabileceği anlamına gelmez. Sigorta sektörü, işleyiş gereği matematiksel modellemelere, risk analizlerine ve fiyatlandırma sistemlerine dayanır. Dolayısıyla iklim değişikliği gibi karmaşık ve çok boyutlu bir risk söz konusu olduğunda, bazı unsurlar ya teminat dışı bırakılır ya da yüksek primlerle sigortalanır. Bu, sigorta sisteminin sürdürülebilirliği açısından kaçınılmaz ve hatta gerekli bir durumdur.Unutulmamalıdır ki sigorta şirketleri, kar amacı güden özel işletmelerdir. Nihayetinde bu kurumlar, sundukları risk transferi hizmeti karşılığında gelir elde etmek zorundadır. Dolayısıyla, gerçekleşme ihtimali yüksek olan ve büyük kayıplara yol açabilecek riskleri ya tamamen kapsam dışında bırakmak ya da yüksek maliyetle sigortalamak durumunda kalabilirler. Bu durum, özellikle tarım, altyapı, konut ve enerji gibi iklimden doğrudan etkilenen sektörlerde daha belirgin hale gelir. Sigorta şirketlerinin görevi, bu alanlarda hem riskleri doğru fiyatlamak hem de toplumu risk azaltıcı önlemler almaya teşvik eden mekanizmalar sunmaktır.Tarım sektörü, iklim değişikliğinden en çok etkilenen alanlardan biri olması nedeniyle, sigorta sektörünün özel ilgi göstermesi gereken bir alan.&nbsp;Tarım sigortaları sadece üreticinin gelirini güvence altına almakla kalmamalı, aynı zamanda neyin, nerede ve nasıl üretileceğine dair karar süreçlerinde yönlendirici olmalı. Örneğin, su kıtlığı olan bir bölgede yüksek su tüketen bir ürünün sigortalanması ya çok yüksek primle yapılmalı ya da teşvik edilmemeli. Bu tür uygulamalar, üreticileri daha sürdürülebilir üretim desenlerine yönlendirme açısından oldukça etkilidir.Hepimizin anlaması gerekir ki sigorta sektörü; iklim değişikliğine uyumda sadece bir hasar ödeyicisi değil, aynı zamanda bir yön gösterici, risk yöneticisi ve davranış biçimi şekillendirici bir aktör olmalıdır. Doğru yapılandırılmış sigorta sistemleri, hem bireylerin hem de toplumların iklim değişikliğine karşı dayanıklılığını artıracak en önemli araçlardan biridir. Bu nedenle, iklim politikalarının şekillendirilmesinde sigorta sektörünün deneyimi ve analiz gücü mutlaka dikkate alınmalıdır.

Sigorta sektörü iklim değişikliğine uyum sürecinde kilit bir rol oynuyor

İklim Değişikliklerini Sigortalamak

<a fr-original-style="" href="https://www.linkedin.com/in/cagla-kettner-n%C3%A9e-fadillioglu-2a0043319/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Dr. Çağla Kettner</a>İklim krizi, <a fr-original-style="" href="https://earth.org/financial-storm-how-escalating-climate-events-are-reshaping-the-insurance-market/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">sigorta sektörünü</a> küresel ölçekte etkileyen büyük bir finansal fırtına yaratıyor. Artan sıcaklıklarla birlikte sel, kasırga ve orman yangınları gibi aşırı hava olayları daha sık ve şiddetli hale geliyor. Bu durum, sigorta şirketlerinin hem maliyetlerini artırıyor hem de gelecekteki riskleri öngörmesini zorlaştırıyor. 2024 yılı, iklim değişikliğinin ekonomik etkileri açısından kritik bir dönüm noktası oldu. Doğal afetlerden kaynaklanan küresel sigortalanmış kayıplar 140 milyar dolara ulaşarak tarihteki en pahalı üçüncü yıl olarak kayıtlara geçti. Bu rekor seviyeler, sektörün karşı karşıya olduğu finansal risklerin ciddiyetini ortaya koyuyor.<img src="https://images.aposto.com/2025/3/2/1745310921592.png" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.85" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Toplam ekonomik zarar 402 milyar dolara yükselirken, sigorta şirketleri bunun 151 milyar dolarını karşıladı. Özellikle şiddetli fırtınalar, sigortalanmış kayıpların yüzde 41’ini oluşturarak 64 milyar dolarlık zarara yol açtı. Bu olaylar, sigorta taleplerini artırarak sektör üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor.Sigorta şirketlerinin üstlerindeki riskleri tekrar sigortalatarak (reasürans) kendilerini güvence altına alması, büyük riskleri yönetmede kritik bir rol oynuyor. Yeni felaket modelleme sistemleri geliştiriliyor, parametrik sigortalar gibi yenilikçi ürünler ortaya çıkıyor. Aynı zamanda şirketler, sürdürülebilir yatırımlara yönelerek iklim dayanıklılığını artırmayı hedefliyor.Sigorta sektörünün geleceği, teknolojik yenilikler ve iklim risklerinin daha iyi modellenmesine bağlı. Yapay zekâ, gelişmiş veri analizleri ve yeşil yatırımlar, risklerin daha doğru hesaplanmasını sağlıyor. Ancak sektörün ayakta kalabilmesi, kâr ile sosyal sorumluluk arasında hassas bir denge kurmasına bağlı. İklim riskleri doğru şekilde yönetilmezse, sigorta sektörü beklenenden düşük hesaplanan tazminatlar nedeniyle ciddi finansal zararlara uğrayabilir ve bu durum sektörü ciddi şekilde etkileyebilir.

Artan Doğa Olayları Finansal Riski Derinleştiriyor

İklim Krizi Sigorta Sektörünü Nasıl Etkiliyor? 

<a fr-original-style="" href="https://www.linkedin.com/in/begumcalimli/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Begüm Çalımlı</a>Merdiven Art Space, 07 Mart-18 Nisan 2025 tarihleri arasında, küratörlüğünü Ferhat Özgür'ün üstlendiği, Lütfi Özden'in "Yeryüzünün Sesi" sergisine ev sahipliği yaptı. Bu sergi kapsamında, ben de klasik batı müziği ve deneysel ses sanatı alanındaki birikimlerimden yola çıkarak, ekolojik düşünceyi çevresel kaygıların ötesine taşıyan ve varoluşun çok katmanlı boyutlarını kapsamayı amaçlayan "Sese Dokunmak" adlı bir ses performansı gerçekleştirdim.Bu ses performansı, Antroposen çağında insan-doğa ilişkisinin yeniden değerlendirilmesini öneren ve ekolojik krizin aciliyetine dair bilimsel ve düşünsel bir müdahale niteliğinde olan deneysel bir ses müdahelesi olarak kurgulandı. Bu performansla, çağdaş ekoeleştiri teorisinin önde gelen düşünürlerinden Timothy Morton'un All Art is Ecological eserinden ilhamla, sanatın yalnızca çevresel meseleleri ele alan bir araç olmadığını, aksine tüm sanatsal ifade biçimlerinin varlıklar arasındaki ilişkiselliği ve etkileşim ağlarını görünür kıldığını vurgulamak istedim. Bu doğrultuda, klasik batı müziği eğitiminin metodolojik altyapısını, deneysel ve rastlantısal yaklaşımlarla birleştirerek, ağaç, tel, beton gibi farklı nesnelerle etkileşime girebilmek ve mekansal akustiği kavrayabilmek için Merdiven Art Space'i performans öncesinde bir kaç kez ziyaret ettim. Ses nesnelerini bir müzik aletinin sunduğu mükemmel formun arayışıyla değerlendirmek ve dönüştürmek yerine, kendi varlıklarının içindeki potansiyel seslerini duymaya çabaladım. Lütfi Özden'in uzunca yıldır titizlikle geliştirdiği ve çoğu patent almış yüzü aşkın özgün ses nesnelerinden bir seçki kullandım; yay ve ağaç dalları gibi doğal, elektronik pedallardaki delay ve reverb gibi yapay ses elementleri arasındaki diyalektik ilişkiyi inceleyerek, görsel-işitsel algı düzlemlerini birleştiren çok türlü bir ses ekolojisi deneyim alanını yaratmayı amaçladım.<img src="https://images.aposto.com/2025/3/2/1745311984134.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.78" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">&nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp; &nbsp;&nbsp;Fotoğraflar: Emre TarduşBu bağlamda performansın, ses-mekan-beden üçgeninde oluşan etkileşimlerini araştırarak, insanın doğa karşısındaki konumunu yeniden düşünmeye yönelik daha kapsayıcı bir yaklaşım önerisinde bulundum. Köknardan Hindistan cevizine uzanan ağaç türleri, demir, beton ve tellerden oluşan nesneler, görünürde sessiz duran ancak dokunsal etkileşimle birlikte ses-aktörlerine dönüşen, çok-katmanlı varlıklar olarak performans alanını oluşturdu. Ses nesneleriyle kurduğum bu ilişki, onlarla zaman geçirdikçe görme duyusunun yerini işitmeye bıraktığı ve bedenin nesnelerin doğasına uyumlanarak yeni formlar keşfettiği öznel bir deneyim olanağı sağladı.Sonik bir deneyimin ötesinde, post-hümanist bir perspektifle kurgulanan bu performans, insan-merkezli ses üretiminin ötesine geçerek, farklı duyuların iç içe geçtiği, çok-türlü ve canlı bir ses deneyimi sundu. Tıpkı doğada hiçbir anın tekrarı olmadığı gibi, bu özgün performans da doğadan bir şey talep etmek yerine, onunla uyum içinde var olmanın ve onun ritmine kulak vermenin önemini vurgulayan bir yolculuğa dönüşürken, dinleyiciyi sürdürülebilir bir geleceğin inşası için alternatif bir epistemolojik dinleme pratiğine teşvik etmeyi amaçladı.Serginin küratöryel metnine ulaşmak için: <a fr-original-style="" href="https://www.merdivenartspace.com/guncel/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_new">https://www.merdivenartspace.com/guncel/</a>&nbsp;

Serginin ardından

Yeryüzünün Sesi: Ekolojik Bir Ses Deneyimi 

<a fr-original-style="" href="https://www.linkedin.com/in/cagla-kettner-n%C3%A9e-fadillioglu-2a0043319/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Dr. Çağla Kettner</a>Birleşmiş Milletler, ülkeleri binalardan kaynaklanan karbon salımlarını hızla azaltmaya çağırdı. Geçtiğimiz haftalarda<a fr-original-style="" href="https://phys.org/news/2025-03-faster-carbon-footprint.html" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">&nbsp;yayımlanan açıklamada,&nbsp;</a>ev, ofis, mağaza ve diğer binaların, küresel sera gazı salımlarının üçte birini oluşturduğu hatırlatılarak acil önlem alınması gerektiği vurgulandı.BM Çevre Programı'nın (UNEP) yeni raporuna göre;<ul fr-original-style="" style="margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; box-sizing: border-box;"><li dir="ltr" fr-original-style="font-style: italic;" style="font-style: italic; box-sizing: border-box;">Bina sektörünün karbondioksit salımları&nbsp;son on yılda yüzde 28 azalması gerekirken, aksine yüzde 5 arttı. İklim politikaları ve yenilenebilir enerji kullanımının etkisiyle 2023’ten itibaren salımlar durağanlaşsa da sektör hâlâ dünya enerji tüketiminin yüzde 32’sinden ve karbondioksit salımlarının yüzde 34’ünden sorumlu durumda.</li></ul>UNEP İcra Direktörü Inger Andersen, “Çalıştığımız, alışveriş yaptığımız ve yaşadığımız binalar, küresel salımların ve atıkların üçte birini oluşturuyor. Hükümetlerin attığı adımlar işe yarıyor, ancak daha fazlasını ve daha hızlı yapmalıyız” dedi. Andersen, ülkeleri iklim planlarına bina ve inşaat kaynaklı salımları hızla azaltma hedefleri eklemeye çağırdı.Raporda, Paris İklim Anlaşması’nı imzalayan yaklaşık 200 ülkenin çoğunun bina sektörüne değinmesine rağmen, yalnızca 19 ülkenin ulusal karbon azaltma planlarında ayrıntılı hedeflere sahip olduğu belirtildi. Enerjiyle ilgili salımlarda ve yenilenebilir enerjinin benimsenmesinde ise ilerleme “gerekenin oldukça gerisinde”.&nbsp;2030 yılı&nbsp;karbon azaltma&nbsp;hedeflerine ulaşmak için, doğrudan ve dolaylı karbondioksit salımlarının yılda yüzde 10’dan fazla düşmesi gerekiyor. Bu oran, başlangıçta öngörülenden iki kat daha hızlı bir azalma anlamına geliyor.Yenilenebilir enerjiye geçişte de benzer bir tablo var;<ul fr-original-style="" style="margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; box-sizing: border-box;"><li dir="ltr" fr-original-style="font-style: italic;" style="font-style: italic; box-sizing: border-box;">2015’ten bu yana güneş ve rüzgar enerjisinin nihai enerji tüketimindeki payı yalnızca 4,5 puan artarken, hedeflenen artış yüzde 18 düzeyindeydi. UNEP, 2030 yılına kadar dünya genelinde&nbsp;yenilenebilir enerji kullanımının üç katına çıkarılabilmesi için bu sürecin yedi kat hızlanması gerektiğini belirtiyor.</li></ul>Raporda, yenilenebilir enerjinin toplam enerji kullanımındaki payının 2030’a kadar yüzde 46’ya çıkarılması hedefleniyor. Ayrıca, bina tasarımı, yalıtımı, yenilenebilir enerji ve ısı pompaları gibi çözümlerle enerji verimliliğinin artırılması gerektiği vurgulanıyor.Bina inşaatında kullanılan çelik ve çimento gibi malzemeler, sektör kaynaklı karbon salımlarının yaklaşık beşte birini oluşturuyor. Bu alanlarda sürdürülebilirlik çalışmalarının artırılması gerekiyor. Olumlu gelişmeler de var; Avrupa’da geri dönüştürülmüş malzemeler inşaat girdilerinin yüzde 18’ini oluşturuyor ve döngüsel inşaat uygulamaları yaygınlaşıyor.UNEP, büyük sera gazı salımcılarına 2028’e kadar sıfır karbon bina enerji standartları getirme çağrısı yaparken, diğer ülkeleri de 2030’a kadar kendi düzenlemelerini oluşturmaya ve sıkılaştırmaya davet etti. Çin, Fransa, Almanya, Meksika ve Güney Afrika’nın ulusal politikaları olumlu örnekler olarak gösterildi.Ancak finansman hâlâ “kritik bir zorluk” olmaya devam ediyor. 2023’te, küresel enerji verimliliği yatırımları yüzde 7 azalarak 270 milyar dolara düştü. Bunun nedeni, yüksek borçlanma maliyetleri ve Avrupa’da bazı devlet desteklerinin geri çekilmesi olarak gösteriliyor. Bu yatırımların 2030’a kadar iki katına çıkarak 522 milyar dolara ulaşması gerektiği vurgulanıyor.

Daha Fazla ve Daha Hızlı

BM’den Binaların Karbon Ayak İzini Azaltma Çağrısı

<a fr-original-style="" href="https://www.linkedin.com/in/asli-tugce-sozdinler-46359726/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Aslı Tuğçe Sözdinler</a>Hayatımızda ne olursa olsun, bahar gecikmiyor. Geliyor... Bugün yürüyüşümde pembe çiçeklerini açmış ağaçları görünce içim coşkuyla doldu. Londra’da kışlar uzun ve karanlık... Bu nedenle "kışlama" yapmanız gerekiyor.&nbsp;<ul fr-original-style="" style="margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; box-sizing: border-box;"><li dir="ltr" fr-original-style="font-style: italic;" style="font-style: italic; box-sizing: border-box;">Kışlama: Canlıların soğuk mevsimi atlatmak için içine girdikleri bir adaptasyon süreci ya da bir insanın ya da topluluğun zorlayıcı bir dönemi atlatmak için bilinçli olarak yavaşlaması, içe dönmesi ve yenilenmesi olarak tanımlanabilir.&nbsp;</li></ul>Katherine May’in ‘Wintering’&nbsp;adlı kitabı, beni bu kavram üzerine bu sıralar düşündürdü. Kitap, kışın çetin geçtiği yerlerde insanların nasıl yavaşladığını anlatıyor. Oysa büyük şehirlerde, mevsimlere uygun yaşamayı çoğu zaman unutuyoruz. Kışın yavaşlamak yerine aynı tempoda devam edince, ruhumuz da mevsimini bulamıyor. Bu sadece fiziksel olarak kışı geçirmekle ilgili değil; hayatın zorlayıcı, durgun veya içe dönük dönemlerinden geçerken kabuğumuza çekilip iyileşmekle de ilgili...Ben de baharın gelişiyle kabuğumdan çıktığımı hissediyorum. Kışın içime doldurduğu grilikten sıyrılmak, denizle gökyüzünün birbirine karıştığı o sonsuz maviliğe açılmak istiyorum. Böyle havalarda aklıma Ege’de olmak geliyor. Deniz görmek istiyorum, sadece görmek de değil; duymak, hissetmek, koklamak...Kabuğumu aralarken, baharını Bodrum'da bulan birini hatırlıyorum: Cevat Şakir Kabaağaçlı. Bu sıralar ‘Şakir Paşa Ailesi’ dizisini izliyorum, izledikçe de Bodrum’un ‘Halikarnas Balıkçısı’ diye tanıdığımız Cevat Şakir Kabaağaçlı hakkında ne kadar az şey bildiğimi fark ediyorum. Merakla biraz daha okumak, anlamak istiyorum. Fark ediyorum ki, Cevat Şakir için Bodrum aslında kışlama yaptığı bir yerdi. Sürgün olarak gittiği bu sahil kasabasında, kabuğundan sıyrılıp Bodrum’u iyileştirirken, belki de kendi de iyileşti.O, Bodrum’un bitki örtüsünü yalnızca bir doğa bilimci gibi incelemedi; onu bir ressam gibi gördü, bir şair gibi hissetti ve bir âşık gibi anlattı. Halıcılar, balıkçılar ve denizciler arasında geçen yıllarında, Bodrum’un bitkileriyle dostluk kurdu. Sahillerde, keçiboynuzu ağaçlarının gölgesinde oturdu; mandalina bahçelerinin mis kokulu rüyalarına daldı. Zeytin ağaçlarının yaşlı gövdelerinde zamanın sessiz hikâyelerini dinledi. Defne yapraklarının hışırtısında eski tanrılarla konuştu ve kaktüslerin sabırlı duruşunda, Ege’nin sert ama cömert doğasını gördü.Mavi yolculuklarında, yalnızca denizi değil, kıyıların çiçeklenmiş yamaçlarını da anlattı. Kekik kokulu rüzgârları, dağların başını dumanlı bir büyü gibi saran adaçaylarını ve her baharda Bodrum’un taş duvarlarını mora boyayan begonvilleri sevgiyle betimledi. Onun kaleminde, çitlembikler yalnızca bir ağaç değil, çocukluğun hatırasına açılan bir kapıydı. Papatyalar, doğanın saf gülümsemesiydi. Nar ağaçları, sonsuz bereketin sembolüydü.Okaliptus, fıstık çamı, palmiyeler, hurma ağaçları, begonvil ve zakkum onun öncülüğünde Bodrum’a getirilen bitkilerden sadece birkaçı. Halikarnas Balıkçısı’nın en büyük katkısı, Bodrum’un sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda insan eliyle yeşillendirilebilecek bir cennet olduğu fikrini benimsetmesiydi. Sürgün yerini cennete çeviren Cevat Şakir, bizlere de kıştan sonra gelen o “her şeyi yapabilme gücünü”, içimizdeki baharı hatırlatıyor…

Cevat Şakir Kabaağaçlı – Halikarnas Balıkçısı

Kışlama ve Bahar Üzerine

<a fr-original-style="" href="https://www.instagram.com/aysemargossian/?igsh=MTZxaWl2dWM1eWxjcg%3D%3D#" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Ayşe Erenel Margossian</a>Gabor Maté,&nbsp;"Travma, başımıza gelen şey değildir. Travma, başımıza gelen şeyin içimizde yarattığı etkidir."&nbsp;der. Bu, Buda’nın acıyı açıklama biçimiyle de örtüşür.Buda, acıyı iki ok metaforuyla anlatır. İlk ok, kaçınılmaz olan fiziksel ya da zihinsel acıdır, hayatın doğal bir gerçeğidir. Ancak ikinci ok, bizim verdiğimiz tepkidir: direnç, öfke, korku, suçluluk… Bu duygular acıyı büyütür ve ızdıraba dönüşmesine neden olur. Bilge kişi, ilk okun kaçınılmaz olduğunu kabul eder ama ikinciyi kendine saplamaz.Benzer şekilde, modern insanın en büyük yüklerinden biri strestir. Sorun, stresin kendisinden çok, ona verdiğimiz tepki ve onunla kurduğumuz ilişkidir. Sürekli başarı, onay ve güvenlik arayışı içindeyken, aslında kendimizi bir döngüye hapsederiz. Daha fazla kazanç, daha fazla kontrol peşinde koşarken, stresin kaynağını dış dünyada ararız. Oysa asıl yük, bu çabanın kendisidir. Stresin büyük bir kısmı, geçmişe ya da geleceğe sıkı sıkıya tutunmaktan kaynaklanır. Olanları geride bırakmak yerine, onları zihnimizde tekrar tekrar yaşarız. Oysa bırakmayı öğrenmek, özgürleşmenin ilk adımıdır. Bu noktayı en iyi anlatan hikayelerden biri, Zen geleneğinden gelir.Usta keşiş ve genç keşiş birlikte seyahat ederken güçlü bir akıntısı olan bir nehre varırlar. Genç bir kadın, karşıya geçemediği için beklemektedir. Usta keşiş, tereddüt etmeden onu kucaklayarak karşıya taşır. Genç keşiş sessiz kalsa da rahatsız olur. Saatler sonra dayanamaz ve sorar: "Keşişler olarak bizlerin kadınlara dokunmamız yasak. Peki, o kadını neden nehirden taşıdın? Usta keşiş gülümseyerek cevap verir:"Ben onu saatler önce nehir kıyısında bıraktım. Sen neden hala onu taşıyorsun?"Bu hikâye, asıl yükün dış dünyadaki olaylar değil, bırakamadığımız düşünceler olduğunu gösterir. Stresin de doğası budur: Olanlar geçmişte kalır, ama biz onları zihnimizde taşımaya devam ederiz. Sürekli geçmişi sorgular, pişmanlık duyar veya geleceğe dair kaygılar üretiriz. Oysa gerçek huzur, bırakmayı öğrenmekle mümkündür. Gabor Maté’nin travma hakkındaki görüşü de bunu destekler. Travma, sadece yaşadıklarımız değil, onları içimizde nasıl taşıdığımızdır. Aynı şekilde stres de olayların kendisinden değil, onlara verdiğimiz tepkiden doğar.Buda’nın ikinci ok metaforunun sunduğu en büyük ders budur: İlk okun kaçınılmaz olduğunu ama ikinciyi kendimize saplamanın bir seçim olduğunu fark ettiğimizde, zihinsel yüklerimizden kurtulabiliriz. Stresle savaşmayı bıraktığımızda, onu kabullendiğimizde ve içsel bir esneklik geliştirdiğimizde, üzerimizdeki etkisini yitirir. İşte o zaman, gerçekten özgür olabiliriz.Bahar yaklaşırken, doğa gibi zihnimizi de yenilemenin zamanı geldi. Tıpkı ağaçların eski yapraklarını döküp yeni filizler vermesi gibi, biz de geçmişin ağırlığını, gereksiz kaygıları ve kendimize yüklediğimiz stresleri bırakabiliriz. Zihinsel bir bahar temizliği yapmak, sadece dış dünyamızı değil, iç dünyamızı da sadeleştirmek demektir.Bırakmayı öğrenmek, üzerimizde taşıdığımız gereksiz yükleri fark etmekle başlar. Eski kırgınlıkları, geleceğe dair kontrol çabasını ve içimizde büyüttüğümüz fazladan ıstırabı geride bırakabiliriz. Bunu yaptığımızda, yer açılan boşlukta huzur ve esneklik filizlenmeye başlar. Belki de en büyük yenilenme, zihnimizde taşıdıklarımızı sorgulamak ve gerçekten ihtiyacımız olmayanları bırakmaktır. Baharın getirdiği tazelik gibi, biz de hafifleyebilir, akışla uyumlanabilir ve hayatın değişken doğasını kucaklayabiliriz. Çünkü özgürlük, daha fazlasına sahip olmakta değil, gereksiz olanı bırakabilmekte yatar.Bir dahaki sefere zihnimizin dağıldığını fark ettiğimizde, ona kapılıp gitmek yerine, dikkatimizi basit bir şeye yöneltmeye ne dersiniz? Bunun için, nefesimize odaklanabilir, dışarıdaysak attığımız adımı hissedebilir, araba kullanıyorsak ellerimizin direksiyona temasını fark edebiliriz.&nbsp;Çevremizde olan biteni gözlemleyerek veya bedenimizdeki duyumları fark ederek, geçmişin ve geleceğin zihnimizde yarattığı yükü hafifletmek mümkün. Dikkati ana, şimdiye yönlendirdiğimizde, zihinsel yüklerimiz ve hissettiğimiz stresin üzerimizdeki gücünün azaldığını farkedebiliriz. Denemeye değer ne dersiniz?

Bahar Temizliğini İçeriden Başlat

Zihnini Arındır 

<a fr-original-style="" href="https://www.linkedin.com/in/ozturkozgul/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Özgül Öztürk</a><a fr-original-style="" href="https://www.labiennale.org/en/news/biennale-architettura-2025-intelligens-natural-artificial-collective" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Venedik Bienali 19. Uluslararası Mimarlık Sergisi</a>, 10 Mayıs - 23 Kasım 2025 tarihleri arasında, mimar ve mühendis Carlo Ratti'nin küratörlüğünde düzenlenecek. Carlo Ratti sergi ile ilgili şu yorumu yapıyor: "Yanan bir dünyayla yüzleşmek için, mimarlık, etrafımızdaki tüm zekayı kullanmalıdır. Mimarlık her zaman düşmanca bir iklime verilen bir yanıt olmuştur. En eski ilkel kulübeden bu yana, insan tasarımı barınma ve hayatta kalma ihtiyacı tarafından ve iyimserlik tarafından yönlendirilmiştir. Yaratımlarımız her zaman zorlu bir çevre ile ihtiyaç duyduğumuz güvenli, yaşanabilir alanlar arasındaki boşluğu doldurmaya çalışmıştır.”&nbsp;İklimin daha az bağışlayıcı hale geldiği günümüzde, Los Angeles yangınlarında, Valencia ve Sherpur sellerinde, Sicilya kuraklıklarında, su ve ateşin eşi benzeri görülmemiş hallerine tanık olduk. 2024 yılı, Dünyanın kayıtlara geçen en yüksek sıcaklıkları kaydetmesi ve küresel ortalamaları Paris Anlaşması'nın 1.5°C hedefinin ötesine taşımasıyla bir dönüm noktası oldu. Sadece iki yıl içinde iklim değişikliği en iyi bilimsel modellere bile meydan okuyacak şekilde hızlandı. Onlarca yıldır, mimarinin iklim krizine tepkisi, iklim üzerindeki etkimizi azaltmak için hafifletmeye odaklandı. Ancak bu yaklaşım artık yeterli değil.&nbsp;Mimarinin adaptasyonu benimseme zamanı geldi: yani değişmiş bir dünya için nasıl tasarım yaptığımızı yeniden düşünme zamanı.Uyum, uygulamamızda temel bir değişim gerektiriyor. Bu yılki sergi teması Intelligens, doğal, yapay, kollektif ve farklı zeka türlerini yapılı çevreyi yeniden düşünmek için birlikte çalışmaya çağırıyor. Latince Intelligens başlığı, gens&nbsp;- insanlar&nbsp;kelimesini içeriyor ve bizi günümüzün yapay zeka ve dijital teknolojilere olan sınırlı odağının ötesinde denemeye davet ediyor. Uyum zamanında, mimarlığın her türlü zekadan yararlanması gerekir: doğal, yapay, kolektif. Mimarlığın, zor bilimlerden sanata kadar - nesiller ve disiplinler arası- ulaşması gerekir. Mimari, şu anda tasarım yaptığımız dünya kadar esnek ve dinamik hale gelmelidir.Intelligens, çeşitli zeka biçimlerindeki uzmanları birleştiren dinamik&nbsp;bir laboratuvar görevi görüyor. Sergide ilk kez 750'den fazla katılımcı yer alıyor: mimarlar ve mühendisler, matematikçiler ve iklim bilimcileri, filozoflar ve sanatçılar, şefler ve kodlayıcılar, yazarlar ve ahşap oymacılar, çiftçiler ve moda tasarımcıları ve daha fazlası. Uyum, kapsayıcılık ve iş birliği gerektiriyor. Ortaya çıkan katılımcı havuzu, doksan yaşında hala yenilikler yapan deneyimli profesyonellerden kariyerlerine yeni başlayan mezunlara kadar kuşakları kapsıyor. Pritzker Ödülü sahipleri, eski La Biennale di Venezia Küratörleri, Nobel ödüllüler, Kraliyet Profesörleri, yeni mimarlar ve araştırmacıların yanında yer alıyor. Bu katılım, farklı perspektiflere olan bağlılığı yansıtıyor.<a fr-original-style="" href="https://www.linkedin.com/company/iksv/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">İKSV</a>’nin koordinasyonunu üstlendiği Venedik Bienali 19. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu’nda,&nbsp;<a fr-original-style="" href="https://www.linkedin.com/in/ceren-erdem-4998bb9/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Ceren Erdem</a> ve&nbsp;<a fr-original-style="" href="https://www.linkedin.com/in/bilgekalfa/" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Bilge Kalfa Doğan</a>’nın küratörlüğündeki&nbsp;<a fr-original-style="" href="https://www.iksv.org/tr/haber/venedik-mimarlik-bienali-turkiye-pavyonu-nda-sergilenecek-yerebasan-projesinin-ayrintilari-aciklandi" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">“Yerebasan”</a> başlıklı proje sergilenecek.&nbsp;Ceren Erdem ve Bilge Kalfa projeyi şöyle açıklıyor: “Yerebasan, medeniyetleri, ekosistemleri ve sürdürülebilir yaşamın özünü anlamamız için hayati öneme sahip, bütün dinamizmine rağmen çoğunlukla göz ardı edilen bir kaynak olan toprağı ön plana çıkarıyor. Türkiye’den toprak örneklerini içeren sergi, duyusal deneyimler, bilimsel araştırmalar ve sanatsal yorumlar aracılığıyla, toprağın türlü vasıflarını gözler önüne seriyor. Mimarlık, sıklıkla, temiz ve denetlenebilir ortamlar yaratmak uğruna, toprağa ilişkin özellikleri bastırmaya meyillidir. Bunun aksine Yerebasan, toprağı pavyonun merkezine yerleştirerek onu, zekâya ve eylemliliğe sahip canlı bir varlık olarak sunuyor. Ziyaretçiler, toprağın dokusuyla, kokusuyla ve sesiyle etkileşime geçiyor; onu hem ekolojik bir sistem hem de doğa ve insanlık tarihinin canlı bir arşivi olarak deneyimliyor. Yerebasan ayrıca inşaat gibi insan faaliyetlerinin tesirleri üzerine fikir yürütürken, Türkiye’nin zengin mirasını, arkeolojik alanlarını ve sürdürülebilir yapı uygulamalarını araştırıyor. Sergi, yerel teknikleri çağdaş yeniliklerle harmanlayarak, doğaya ve kültüre hürmet eden mimari yaklaşımlar tahayyül ediyor; doğayla daha ahenkli yaşam biçimlerine teşvik ediyor.”Bu sene ben de çalışmalarımla, Yerebasan projesi kapsamında, Venedik Mimarlık Bienali katılımcıları arasında yer almaktan ve Bienal Açık Çağrı Jürisi olmaktan onur duyuyorum. Yönünüzü &nbsp;bu sene Venedik Bienali’ne çevirmenizi diliyorum.

Türkiye Pavilyonu: Yerebasan - Grounded

Venedik Bienali 19. Uluslararası Mimarlık Sergisi

<a fr-original-style="" href="https://www.linkedin.com/in/leventkurnaz/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">Prof. Dr. Levent Kurnaz</a>Uzun süre önce ABD’de doktora yapıyordum. Elimdeki para kısıtlı olduğu için haftada sadece 5-10 dakika telefonla Türkiye ile konuşabiliyordum. Benim yaşım civarında aynı adımlardan geçen dostlar da benzer şeyler söylüyorlar hep. Bugünkü dünyanın elektronik bağlantıları o zaman olsa hayat belki de çok daha kolay olurdu. Belki de dört senede biten doktora sekiz seneye uzardı, bilinmez, ama en azından geride bıraktıklarımıza olan hasret azalırdı. Bugün aynı durumdaki gençler bizim yaşadığımız hasreti o yoğunlukla yaşamıyorlar. Demem o ki artık dünya değişti, korkunç bir hızla da değişmeye devam ediyor. Geliştirilen çoğu teknoloji bizim yaşama ve iş yapma biçimlerimizi kökten değiştiriyor ama bizler gene de bu değişime karşı direnmeye çalışıyoruz, en azından çoğu alanda. Örnek mi?Özellikle COVID19 sırasında iş hayatının önemli bir kısmının bilgisayar başında ve ofis dışında yapılabileceğini gördük. Bazı alanlarda bu tür uzaktan çalışma hem performansı hem de gelirleri artırdı. Buna rağmen şirketler çalışanları gittikçe artan oranlarda ofise geri çağırmaya başladı. Burada patron psikolojisine girmek istemiyorum, eminim o konuyu benden çok daha güzel irdeleyenler vardır. Ama benim oturduğum koltuktan, yani her şeyin sürdürülebilirlik ve çevre açısından görüldüğü yerden, görüldüğü kadarıyla uzatan çalıştığında da aynı işi yapan insanları İstanbul gibi büyük şehirlerde ofise gelmeye zorlamak sürdürülebilir bir davranış ve iş yapma biçimi değildir. Neden mi?Bu soruyu cevaplamaya başlamadan önce içinizden “adam üniversitede profesör, ne anlar iş hayatından” sorusu geçecektir. İş hayatında 37 senemi doldurdum. Bu süre içerisinde gerek akademik, gerek araştırma, gerekse de şirketlerde aynı anda bazen iki bazen de üç iş yaptığım oldu. Burada gördüğüm en temel gerçek, bazı istisnalar hariç kişilerin vakitlerinin önemli bir kısmını iş dışındaki şeylerle geçirdiği idi. Elbette burada ağırlıklı olarak beyaz yaka dediğimiz gruptan bahsediyorum. Ben üç saat içinde tüm günün işini bitirmeye çalışırken çevremdekiler vakitlerinin önemli kısmını çay-kahve-sigara üçgeninde ya da alışveriş sitelerinde geçirdiler. Demem o ki, özellikle beyaz yaka çalışanlar vakitlerini çok verimli kullanmıyorlar. Bir de buna ortalama günde iki saat geliş-gidiş trafiği eklendiğinde çalışanın zaman verimi oldukça düşüyor. Dolayısıyla günde 10-12 saat aralığında işe zaman ayırmamıza rağmen bunun belki 5-6 saatini verimli kullanıyoruz. O zaman bırakın insanları istedikleri yerde bu 5-6 saati geçirsinler. Niye mi? Zaten çoğumuz performans temelli çalışıyoruz. Yani günün sonunda yapılması gereken işler yapılmayacak olursa bu bizim hanemize eksi olarak yazılıyor ve bu eksinin de ileride bir sonucu oluyor. Önemli olan herhangi bir çalışanın ürettiği katma değer ise, o çalışanın nerede çalıştığı ikincil olmalıdır. Sürdürülebilir olma yönünde şirketler çalışanlara hibrit veya elektrikli otomobiller vererek sürdürülebilir olduklarını düşünebiliyorlar ya da “sürdürülebilirlik” raporlarına bunu yazıyorlar. Sevgili dostlar, sürdürülebilirlik sadece bu değildir. O araçları üretmek için tüketilen kaynakların niceliği ve niteliği, araçların elektrikli bile olsa yakıtlarını üretmek için kullanılan enerji kaynağı bu seçeneğin karbon ayak izini ortaya çıkaracaktır. &nbsp;Sürdürülebilirlik iş dünyası için, bir bağlamda, uzun vadede, en az çevresel ve sosyal ayak izi üretirken en yüksek katma değeri sağlamak olarak da tanımlanabilir. İş dünyamız da mutlaka çok uzak olmayan bir gelecekte daha mutlu çalışanların daha üretken çalışanlar olduğunu ve bunu sürdürmenin üretilen katma değere de yansıdığını görecektir. Boşu boşuna kiralanan, ısıtılan, soğutulan, döşenen ve aydınlatılan büyük binaların yeryüzüne verdiği zarardan bahsetmiyoruz bile.Artık başka bir dünyada yaşıyoruz, ama daha hepimiz bu dünyaya alışamadık. Yalnız&nbsp;değişmek zorunda olduğumuz bir gerçek çünkü bu dünyanın iyi bir yönde ilerlemediğini hepimiz içten içe hissediyoruz. Çözüm var mı? Elbette var, ama bu çözüm başkalarının değişmesini beklemekle değil, öncelikle kendi yaşamımızı ve iş yapış biçimlerimizi değiştirmekle başlıyor.