
20'lik
20’lik, kafada oluşan saçma soruların, açılmayı bekleyen ve bazen suratımıza çarpılan kapıların, gündem ile üzerimize çökebilecek fenalığın paylaşıldığı bir bülten.
2009 yılı ile ilgili hatırladığım en somut anılardan biri David Cameron’un o dönem herkesi şaşkına çeviren Avatar filmi. Herkesin sinema salonlarına doluştuğunu hatırlıyorum. Filmin bitişinde, salonun merdivenlerinden bir bir inerken, ‘teknolojiye bak,’ ‘nasıl olabilir,' gibi cümlelere kulak misafiri olarak uğurlanmıştım. Ailecek bu filmi, konusu için değil Cameron ve ekibinin yeni teknolojiler bularak 10 yılda çektiği görsel şöleni kendi gözlerimizle görmek istediğimiz için izlemeye gitmiştik. Popüler dizilerin finallerinde herkes bir araya gelir, böyle neredeyse bir bilinç ve deneyim paylaşımı olur ya, bu film de onun gibi hep bir araya geldiğimiz bir an olarak aklımda.
En sevdiğim yıl bana sorulduğunda aklıma hep 2009 gelir. 11 yaşında, ortaokulun başında, kendi ile ne yapması gerektiğini bilmeyen, daha vücuduna tam sığamayan, yeni okul değiştirmiş bir kız çocuğu olarak hayatımı yaşıyordum. Yeni bir okula gitmek istememe protestosunu tüm yaz yaptıktan sonra, değiştirmiş, sonuçta çok da keyif almıştım. Ayağımda, parçalanmasına 5-kalmış beyaz Adidas Superstar'lar ya da Converse'ler, bileklerimde kilometrelerce giden bileklikler, cebimde de kuzenimden kalma Samsung X820 vardı.
Okuldan gelince Disney Channel’da Wizards of Waverly Place, The Suite Life of Zack and Cody, Hannah Montana, Cheetah Girls gibi dizi ve filmler izler, ödevlerimi yapar, akşamüstü de Faceobok’ta arkadaşlarımın duvarlarına bir şeyler yazar, hâlâ aktif olan Tumblr’ımda görseller paylaşırdım.
Kulağımda, Flo Rida’nın Right Round’u, Black Eyed Peas’in I Gotta A Feeling’i, La Roux’un Bulletproof’u, Pitbull’un Hotel Room Service’i, Miley Cyrus’un The Climb’ı, Jay-Z ve Alicia Keys’in Empire State of Mind’ı ve o dönem gündemimizden eksilmeyen Owl City’nin Fireflies’i vardı. Florence and the Machine, Lungs adlı albümünü çıkarmıştı. The XX, Mumford and Sons, Green Day, Arctic Monkeys, Passion Pit hayatıma girmişti.
Hepsi 1’in 2008’de bitişinin ardından Avrupa Yakası’nın da son sezonunun çıkmasının üzüntüsü ile hayatımıza devam ederken, Parks and Rec, Modern Family ve Glee hayatımıza girmişti.
Tişörtlerimin üstünde, şimdi geriye dönüp baktığımda beni güldüren saçma saçma yazılar vardı. “I'm not sad my face is just like this dude,’ yani mutsuz değilim sadece suratım böyle tişörtümü unutamıyorum… Triplere bak. Bolca siyah tayt, gömlek, aşırı dar pantolonlar gardırobumun vazgeçilmezleriydi. ‘Edgy’ olmaya çalıştığım bir dönemdi sanırım.
Obama, ABD'de başkan seçilmiş, domuz gribi küresel bir pandemi olarak adlandırılmıştı (ben geçirdim, siz?). Yeni Türk Lirası’nın da yeni’si gitmiş TL’si kalmıştı. Politik kimliğim 11 yaşındayken çok oturmuştu diyemem. ‘Gerçek dünya’ ile aramda çok tatlı, yumoş bir duvar vardı. Büyümenin, okul değiştirmenin, ve o dönem anlamasam bile Türkiye’nin politik ikliminin hayatımda etkisi büyüktü ama ben yine de ev-okul çizgisinde gidip geliyordum. Her şey yeniydi. Keyifliydi.
Keyifliydi ama 20’li yaşlarımı çok ama çok daha fazla seviyorum. Yaş aldıkça birçok şeyin daha çok oturduğunu hissediyorum. Dünya tabii kriz hâlinde ama umudum eksilmiyor. En iyi versiyonum olduğumu hissediyorum, umut ediyorum ki, her yıl daha da gelişmeye, değişmeye, bir üst model Yasmin olmaya devam ederim. Ama o teknoloji geliştikçe daha çok bozulan bilgisayarlar, telefonlar gibi değil de, şöyle sağlam, evladiyelik bir buzdolabı gibi.
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
20'lik
20’lik, kafada oluşan saçma soruların, açılmayı bekleyen ve bazen suratımıza çarpılan kapıların, gündem ile üzerimize çökebilecek fenalığın paylaşıldığı bir bülten.
İLGİLİ BAŞLIKLAR
David Cameron
Avatar
Adidas
Samsung X820
Disney Channel
Zack and Cody
Hannah Montana
Cheetah Girls
Faceobok
r
Flo Ri
Black Eyed Peas
Gotta A Feeling
La Roux
Pitbull
Miley Cyrus
Jay-Z
Alicia Keys
Owl City
Fireflies
Florence and the Machine
Mumford and Sons
YAZARLAR

Yasmin Güleç
Anthony Bourdain'in #1 numaralı hayranı olmak dışında zamanımı genelde yazarak, yürüyerek, kahve içerek ve derin politik tartışmalara girerek harcıyorum.

20'lik
20’lik, kafada oluşan saçma soruların, açılmayı bekleyen ve bazen suratımıza çarpılan kapıların, gündem ile üzerimize çökebilecek fenalığın paylaşıldığı bir bülten.
İLGİLİ OKUMALAR