Sazlı Sözlü İstanbul

Pop, rock, caz, elektronik… İstanbul’un kendine has çok sesli korosuna kulak kabartıyoruz.

5 Hikâye

Noh Radio

Portre’nin "daha iyi bir İstanbul" için çalışan bu haftaki konuğu: Noh Radio . Bol renkli partileri ve herkesi eğlenmeye davet eden atmosferiyle Noh Radio; 2016 yılından bu yana adeta Türkiye’nin Boiler Room’u tadındaki yerel ve uluslararası sanatçıların performanslarına ev sahipliği yaparak İstanbul’un eğlence sahnesine değer katıyor. İmza kokteylleriyle de bizleri apayrı mutlu eden Cihangirli dostumuz, iyi ki varsın! 1- Tüm kısıtlamalara rağmen en sevdiğimiz merdivenlere taşan partilerinizle pandemi döneminde şehrin eğlence hayatına renk katmaya olabildiğince devam ettiniz. Teşekkür ederiz! Nasıl geçti bu dönem sizin için? Noh Radio nelerle karşı karşıya kaldı? Merdivenlerin yavaş yavaş kalabalıklaşarak hayat dolmasını izlemek çok keyifli bir yolculuktu. Mekânları ilk açtıklarında insanlar bir arada olmanın, paylaşmanın kıymetini daha iyi bilen bireyler olarak dönmüşlerdi; bu partilerimizin büyümesinin temel nedeniydi. Evlerimize sıkışarak geçirdiğimiz zorlu günlerden sonra hepimiz değişmiş ve daha çok bir arada olmak isteyen kişilerdik. Cihangir'deki konumumuzun da avantajıyla insanların bağ kurmasına ve kendilerindeki değişimi gözlemlemelerine ortam sağlayan bir durak olmak en başından beri en büyük motivasyonumuz. Zorluklarına gelecek olursak her yerde karşılaşabileceğiniz kalabalıktan, alkol alınca yükselen tansiyondan ve geceleri sokakların güvensizliğinden bahsedebiliriz. Biz renklendikçe, hayatı kutlayarak direndikçe bundan rahatsız olan sevgisiz kalpler zarar vermek ve mümkün olduğu kadar her yoldan işimizi zorlaştırmak istediler. Keşke hiçbir yerde sevgisiz kalp kalmasaydı da sokakta eğlenmek her zaman harika oluyor diyebilseydik. Biz bu süreci çalışma arkadaşlarımızın birbirine ve işine olan sevgisi sayesinde atlattık. Herkes her zaman birbirinin yanındaydı, böylece güçlü kaldık. 2- İstanbul’un sallantılı gece hayatına yeni bir mekân kazandırmak üzere kolları sıvadığınızı biliyoruz. Oldukça heyecanlıyız! Öncelikle bu fikir nasıl doğdu? Yeni adresinizde İstanbulluları neler bekliyor? Pandemiden sonra sokakta yakaladığımız ev hissi, insanların sosyalleşmesiyle kuvvetlenen ilişkiler ve bir arada güçlü olduğumuzu fark etmek bizi daha fazlasını istemeye itti. Eğlence ve sanat adına ortak hislere sahip, yaptığı işi yaşamı savunmanın bir yolu olarak gören güzel bir ekibimiz var, kısmetse şubat ayı içerisinde başlatacağız. Projemiz doğaçlama dinletiler, canlı müzik performansları, sergi ve sanatçı söyleşileri, yerli ve yabancı DJ performansları, bağımsız film gösterimleri içeriyor. Misafirlerimizi yine evlerinde hissedebilecekleri ama onları her gün şaşırtacak bir dinamik bekliyor. 3- İstanbul’un eğlence hayatına dair yorumlarınızı merak ediyoruz. Müzik yasağından bahsetmiyoruz bile ama sizce İstanbul’un gece hayatı daha eğlenceli bir hâle nasıl gelebilir? Yasakları ve işletmelerin önüne koyulan engelleri, bir de zamları saymayalım. Daha çok eğlenmemizin önündeki tek engel yine sevgisiz kalpler olabilir. Birbirinin yaşam alanına ve özgürlüklerine saygı duymayı daha iyi bilen bir toplum oluşturmak için mümkün olduğu kadar bilinçlenmek ve bildiklerimizi paylaşmak gerekiyor. Sanırım bu ortamı mekân olarak sağlamamızın yanında bu şehri sevenlerin bireysel olarak katılımı gerekiyor, gerisini iyi müzik ve sevgi çözecektir.

Noh Radio

Aralık 19, 2021

·

Makale

Beyoğlu’nun orta yerinde bir mabed: Borusan Müzik Evi

Yaren Eren Budak Deneysel/çağdaş/yeni müzik türlerinde üretimler yapan yerli-yabancı pek çok projenin ve yine bu müzik türlerinin dinleyicilerinin biricik mabedi: Borusan Müzik Evi . Hem de 2010 yılından bu yana, Beyoğlu’nun orta yerinde ayakta! Borusan Müzik Evi’nin sadık izler-dinler kitlesi, geçmiş 10 yılda orada şahit olduklarını hızlıca bir gözden geçirirlerse, herhalde kendilerini şanslı sayacaklar ve bu konuda çok da haklı olacaklardır. 10’lu yılların ortalarındaki kaotik ve son derece acılı ülke gündeminin etkileriyle başlayıp pandemiyle birlikte zirveye tırmanan “canlı performans kuraklığı” , her ne kadar Borusan Müzik Evi’ni de sarstıysa da içinden geçmekte olduğumuz sezon bizi özlediğimiz isimlerle, seslerle nihayet buluşturdu, buluşturmaya devam ediyor. Borusan Müzik Evi’nde olan bitene dair merak ettiklerimi, orayı zaten tanıyanlar ve birazdan tanımaya başlayacaklar için Borusan Sanat’ın müdürü Aydın Dorsay ’a sordum. Borusan Müzik Evi, Beyoğlu 1. Borusan Müzik Evi hayatımızı değiştiren pek çok unutulmaz konsere ev sahipliği yaptı. John Cage’in Prepared Piano yapıtlarını da dinledik; Türkiye’nin deneysel müzik camiasından pek çok ismin lansman konserine tanık olduk; elektronik müzik partilerinde dans da ettik, ağır başlı söyleşilere de katıldık; Kaija Saariaho’yu, Morton Subotnic’i dünya gözüyle burada gördük. Nasıl bir keşif radarı var Borusan Müzik Evi’nin? Bu çeşitliliği nasıl sağlıyorsunuz? Ekipçe yıllık takvimi oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz? Merhaba Yaren, öncelikle nazik sözlerin ve giriş için teşekkürler. Programlamayı yaparken sanat danışmanlarımız, sanatçılar, menajerler, proje ortaklarımız ve kişisel ilgi alanlarımdan çok yararlanıyoruz. Hem çevrim içi hem de fiziksel konserleri, diğer kurumların yıllık programlarını (yerli/yabancı) takip ediyoruz. 12. yılını dolduran Borusan Müzik Evi’nin programlama tarzına alıştıkça sanatçılar, menajerler buraya uygun projeleri sunmaya başladılar. Özellikle bizim için planlanmış projeleri, yeni işleri/projeleri denemek, bunun için sahne sağlamak bizim için önemli. 2. Borusan Müzik Evi var olduğundan bu yana İstiklal Caddesi birçok kez kabuk değiştirdi, badireler atlattı, uğrak kitlesinde ciddi değişimler oldu. Bütün bunlar mekânı nasıl etkiledi? Çevrede olup bitenler, örneğin etkinlik içeriklerine etki etti mi? İstiklal Caddesi değişirken dinleyici kitleniz de değişti mi? 2010 yılında kapılarımızı açtığımızdan bu yana, belirttiğin gibi Beyoğlu ve çevresinde büyük değişiklikler oldu. Üzücü her olayın etkilerini kültür sanat kurumları olarak hep derinden hissettik. Bütün bunlara rağmen İstiklal Caddesi’nde olan mekânımızın varlığına devam etmesini yönetim kurulumuzla beraber destekledik. İzleyici kitlemizin profili pek değişmedi — çağdaş, yeni, deneysel vb. türleri seven her kesimden insanı Borusan Müzik Evi’nde görebilirsiniz — lakin zaman zaman azalmalar oldu, bazı dönemler yerli-yabancı izleyici oranındaki değişmeleri deneyimledik. Ancak bu zorlu süreçlerde etkinlik içeriklerimizi olabildiğince çizgimizden ödün vermeden planlamaya devam ettik ve ediyoruz. 3. Pandemiden dolayı seyirciye kapalı etkinliklerle, çevrim içi yayınlanan konserlerle geçen iki yılın ardından 2021-2022 sezonuna dolu dolu bir konser programıyla girdi Borusan Müzik Evi. Özellikle deneysel, çağdaş, avantgarde işlere yer veren böylesine niş bir konser mekânı için ‘yeni normal’in yansımaları nasıl oldu? Pandemiden sonra Borusan Müzik Evi’nde neler değişti? Kurum ve ekip olarak, klasik müzik dünyasından dolayı iki yıl öncesinden program ve planlarımızı oluşturuyorduk. Ancak pandemi süreciyle birlikte, programlamadaki anlık değişkenler nedeniyle bu süre ister istemez kısaldı, planlarımızı etkinliklerimizin gerçekleşeceği en yakın tarihlerde yapmaya başladık. Dolayısıyla daha hızlı hareket edebilmeyi ve değişikliklere hazır olmayı öğrendik. Borusan Sanat ve Borusan Müzik Evi olarak önce beden ve ruh sağlığı sonra sanat diyerek programlarımıza, planlarımıza devam ediyoruz. Üretilen projelerde pandeminin her türlü etkisini hâlâ görebiliyoruz. 4. Peki sırada neler var? Sadık dinleyicilerinizi koşa koşa BME’nin merdivenlerinden tırmandıracak birkaç haber paylaşır mısınız bizimle? 25 Mart’ta Ali Demirel & Kaan Bulak “Impromptu / Rockforms” konserini, 1 Nisan’da Apostolos Sideris’in yeni albümünün lansmanını, 2 Nisan’da Borusan Müzik Evi’nde ilk defa buluşacak ve doğaçlama müzik üzerine performans yapacak olan Jonah Parzen-Johnson & Berke Can Özcan ve 30 Nisan Uluslararası Caz Günü kutlamaları kapsamında yapacağımız Cabin Crew (Mehmet İkiz) konserlerini tavsiye ederim.

Beyoğlu’nun orta yerinde bir mabed: Borusan Müzik Evi

Mart 25, 2022

·

Makale

Dünya Caz Günü özel: İstanbul’un caz kulüpleri

Nardis Jazz Club, Beyoğlu: 2002 yılında “ Müzik kulüpte dinlenir ” sloganıyla kapılarını açan Nardis, hâlen İstanbul’daki cazseverlerin vazgeçilmezi. Roberta Gambarini, Dianne Reeves, Tony Tixier ve Benny Golson gibi dünyaca ünlü isimleri ağırlamış olan kulüp, bu yaz 29. İstanbul Caz Festivali kapsamında gerçekleşecek bir etkinlikle 20. yılını kutlamaya hazırlanıyor. Bova Sahne, Beyoğlu: Beyoğlu Mis Sokak’taki Bova Sahne, klasik cazın yanı sıra funk ve füzyon caz gibi daha modern türlere de kucak açıyor. Akbank Caz Festivali ve XJAZZ gibi önde gelen festivallere de ev sahipliği yapmış olan kulüpte her gece İstanbul’un en seçkin caz müzisyenleri dinleyicilerle buluşuyor. The Badau, Kadıköy: Eşsiz sahne performanslarının yanı sıra butik mutfağıyla da dikkat çeken The Badau, Akasya AVM’nin birinci katında bulunuyor. Caz şarkıcısı Eren Noyan’ın sahibi olduğu ve Türkiye’nin en büyük caz kulübü olan mekân, sıcak ve samimi atmosferinde müzik ve gastronomi aracılığıyla hayatı paylaşmayı vadediyor. Grange Noasis, Kadıköy: Kadıköy Bahariye Caddesi’ndeki Grange Noasis konsept olarak listemizdeki diğer kulüplerden farklı. Her gece bir house band eşliğinde jam session düzenleyen kulüp, açık sahne konseptiyle hem pratik yapmak isteyen genç müzisyenlere hem de arkasına yaslanıp caz dinlemeye gelen müzikseverlere hitap ediyor. The Crow Jazz Bar, Kartal: Kartal Marina’daki The Crow Jazz Bar, İstanbul caz sahnesinin en yeni üyesi. Programında blues ve latin caza da ağırlıklı olarak yer veren The Crow’un, özenli dekorasyonu ve şimdiden oluşturmaya başladığı kemik kitlesiyle caz sahnesinde kalıcı bir renk olacağına neredeyse emin gibiyiz.

Dünya Caz Günü özel: İstanbul’un caz kulüpleri

Nisan 24, 2022

·

Makale

Cihangir’den tüm şehre yayılan müzikli bir hikâye: Opus3a

İhsan Dindar Cihangir’in her an Orhan Pamuk’a rastlama ihtimali olan muhitindeyiz. Sarayburnu ve Salacak kıyılarını iki yana ortalayacak şekilde bir manzara var önümde. Semtle aynı adı taşıyan caddede ilerlerken yolun sonunda Herbert von Karajan, Leonard Cohen veya Dave Gahan görselleriyle bir dükkân ya da aslında bir dünya sizi karşılayacak. Bahsettiğim bu müzikal dünya, 2010 yılından beri kapıları açık Opus3a . Anne ve babanızın gençliklerine doğru bir zaman yolculuğuna çıksanız onlara ne öğüt verirdiniz? Ben sahip oldukları plakları kesinlikle atmamaların söylerdim. Zira eskiyle kıyaslandığımızda bugünün dünyasında plaklara erişim o kadar da kolay değil. Ancak enseyi de karatmaya gerek yok. Opus3a, bu noktada özelikle klasik, caz ve dünya müziği seçkisiyle dikkat çekici bir çeşitliliğe sahip. Müziğin fiziki bir yayılım sağlamasına katkı sunan 12 yıllık bu mekânın müdavimlerinden biri olarak Sertaç Topuksal 'la hem kuruluş hikâyelerini hem de bence idealist sayılabilecek bu girişimlerinin bugününü konuştuk. Mekân: Opus3a The Dave Brubeck Quartet, Time Out Opus3a’nın varoluş hikâyesiyle başlamak istiyorum. Her biri uzun bir üretim sürecinden geçmiş onca plağı barındıran, dijitalin aksine fiziksel bir arşivi bir araya getiren, bir arada tutan bir dükkân açmanın arkasında nasıl bir motivasyon var? Opus3a, yoğun olarak klasik müzik, caz ve dünya müzikleri türlerinde yapımlara sahip, aynı zamanda birçok uluslararası kataloğun — ECM, Music On Vinyl, Naxos, Sony, Speakers Corner gibi — Türkiye temsilciliğini yürüten A.K. Müzik’in girişimi. İstanbul, Cihangir'de 2010 tarihinde kuruldu. Bütün A.K. Müzik ekibi, bir şekilde bir zaman müzik dükkânında çalışmış insanlar. "Müziği ve müzikseverle doğrudan iletişimi, konuşmayı seviyoruz," diyelim. Kafamızdaki bu fikir, dağıtımını yaptığımız geniş seçki ve piyasanın bize sunabildiği bütün geri kalan ürünlerle birlikte 2010 yılında tek çatı altında toplanmış oldu. 2015 yılında açtığımız satış sitemiz opus3a.com 'la de seçkimiz, çok daha geniş bir dinleyici kitlesine ulaşabilir oldu. Cihangir Caddesi fonunda Opus3a Sitenize girdiğimde “Türkiye’nin en büyük bağımsız mağazasına hoş geldiniz,” yazısı karşılaşıyoruz. Burada “En büyük” tanımlamasının karşılığı ve bağımsız olmanın Opus3a’da anlamı ve önemi nedir? Aslında burada kastedilen büyüklük geniş bir kategoride en zengin içeriği bir arada sunuyor olmamız. A.K. Müzik olarak bağımsız müzisyenlerle yeni projelere imza atarken bir yandan da dünyada bizimle aynı çizgide ilerleyen yapım firmalarının temsilciliğini yürütüyorduk. Opus3a fikri oluştuğunda da tüm bu düşünceleri de içerisinde barındıran bir yapı hayaliyle yola çıktık. Zaman içerisinde birçok majör şirket de kataloğumuzda yer aldı ve hâlâ alıyor — ama müziğe ilgimiz ve bağımsız bakışımız müzikalite olarak üst seviyede bu da satış şansı az bir albüme en önde yer vermemize olanak sağlıyor. Plak dükkânları bir toplanma alanı. Bilginin sirkülasyona girdiği, insanların müziğin yanı sıra birbirilerini de dinledikleri yerler. Özellikle mahalle içinde bulunan plak dükkânlarının çok fazla kültürel değeri de ev sahiliği yaptığını düşünüyorum. Sizin tarafınızda nasıl bir his var. Opus3a plaklara olduğu kadar nelere yer açıyor? Pandemi sonrasında insanların alışveriş tercihleri ciddi oranda değişiklik gösterdi ve bu durumun bizlere de yansıması oldu. Satışlarımızın büyük kısmı çevrim içi gerçekleşse da mağazamızı ziyaret eden misafirlerimizle yaptığımız sohbet ve paylaşımların farklı bir yeri var bizim için. Bu çift taraflı, çok öğretici bir süreç. Mağazamızda plakların yanında çok geniş bir CD arşivine yer veriyoruz. Bunların yanında azımsanmayacak müzik DVD ve BluRay arşivimiz yer alıyor. Bunlara ek olarak kitap seçkimiz ve el emeği bazı hediyelik ürünlere yer veriyoruz. Café Türk, Zelzele Records Opus3a’da dikkatimi çeken noktalardan biri de kitaplara da alan açılması. Burada okurla buluşturmayı hedeflediğiniz kitapları seçerken nelere dikkat ediyorsunuz? Opus3a, aslında bir müzik mağazası. Müzik kitaplarına yer vererek başladığımız kitap yolculuğu ilk önce sanat kitaplarının eklenmesi daha sonrasında da Opus3a ekibi olarak beğendiğimiz ve takip ettiğimiz farklı türlerde kitapları müşterilerimizle paylaşma konusundaki isteğimizle bugünkü hâlini aldı. Kapanışı yarınlarla yapmak istiyorum. Özellikle ithal plak ve CD’leri de düşünecek olursak m üzik zevkini fiziki materyallerle karşılama alışkanlığı önümüzdeki dönemde sizce nasıl bir seyir izleyecek? Müziğin fiziki olarak bittiği veya biteceği yıllardan beri söylene gelen bir durum. Müziğe dijital olarak ulaşmak ve tüketmek büyük bir kolaylık sağlıyor. Son yıllarda plak satışlarının yükselişine ek olarak CD satış adetleri de 17 yıl aradan sonra tekrar yükselişe geçmiş durumda. İnsanların müziğe dijital olarak bu kadar kolay erişebiliyor olmalarına rağmen fiziki bir materyal üzerinden ulaşmaya çalışmaları sektörel olarak umutlu bakmamızı sağlıyor.

Cihangir’den tüm şehre yayılan müzikli bir hikâye: Opus3a

Nisan 8, 2022

·

Makale

İstanbul'un plak dükkânları

Moya Plak, Beşiktaş: 2018'de kurulan ve Türkiye'de bulunamayan plakları müzikseverlerin arşivine kazandırmaya amaç edinen Moya Plak'ta yerli, yabancı, audiophile (odyofil), özel ve renkli basım binlerce çeşit plak bulabilirsin. Koleksiyoner inceliğiyle özenle seçilerek getirilen nefis albümler bulmak istersen ve özellikle yabancı pop dinleyicisiysen hemen uğra. Jammin’s Vinyl Records & Friendship, Bomonti: Dükkânın sahibi Cem Ülkü’nün deyişiyle Jammin's; analog dünyanın sonsuz tınılarında huzur arayan rahatsız ruhların buluşma noktası. Geniş ve çeşitli türlerde plak koleksiyonuna sahip olan Jammin's’te tüm plaklar ikinci el. Tatlı mı tatlı mekânda müzik üzerine sohbet ederken oturup bir fincan kahve içmek de mümkün. Küçük Plak Dükkânı, Moda: Sahibi Nevra İlhan’ın müzik tutkusunun ve plak toplama alışkanlığının meyvelerini veren ve kapılarını 2018’de açan bu küçük mekân, uygun fiyatlı, şahane kepenkli bir plak dükkânı. Orfe Moby Dick, Moda: Moda’da sahile tıngır mıngır giderken kendini farklı dünyalarda kaybetmek istersen tam sana göre bir dükkân. Ruhunu pikaptan çalan müziğe emanet edebileceğin bu plak dükkânında ara(ma)dığın kitapları da bulabilirsin. Sahibi Fatih Beyden sana öneriler var: Per Petterson'dan Ardından romanı ve çellist Pablo Casals'ın The Great Prades & Perpignan Festival Performances 1950, 1951, 1952 albümü. Analog Kültür, Tophane: Kaan Düzarat'ın plak ve sese adanmış dükkânı Analog Kültür, yüzde sekseni ikinci el, gerisi sıfır plaklardan oluşan muhteşem arşivinin yanı sıra amfi, hoparlör, plak çalarlar, analog synth, drum machine’ler bulabileceğin bir yer; ayrıca da bir stüdyo. Elektronik müzik albümlerine göz atmanı öneririz. Kontra Plak, Taksim: Şehrin akla gelen ilk plak dükkânlarından Kontra Plak, zaman zaman mini konserler ve farklı etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Dilediğin her müzik türünden geniş bir seçkiye ulaşabilirsin fakat özellikle ana akımdan uzak türler, deneysel müzikler ve güncel işlerle ilgiliysen git bir uğra. Zihni Müzik, Akmar Pasajı Kadıköy: Sıfır veya ikinci el, ister yerli ister yabancı, ne ararsan Zihni Müzik’te. E tabii 1992’den bu yana bizlerle. Duymadım deme; 70’lerin Türkçe pop albümlerinde oldukça iyi bir ikinci el arşivine sahip bu müzik market.

İstanbul'un plak dükkânları

Şubat 20, 2022

·

Makale