Türker Süer’in yönetmenliğini üstlendiği Gecenin Kıyısı, 14 Mart’ta vizyona girecek. Gösterildiği dünyaca ünlü festivallerde övgüler alan filmin müziklerinde ise Ozan Tekin imzası var. Filme dair yazılan eleştiri yazılarında Tekin’in gerilim dozu yüksek sahnelerde tansiyonu daha da artırmasından ve yarattığı atmosferik etkiden övgü ile bahsediliyor. Gecenin Kıyısı’nın soundtrack albümü Edge Of Night ise 21 Mart’ta yayımlanacak.Kariyerine Almanya’da devam eden Ozan Tekin ayrıca Alman besteci Volker Bertelmann’ın 2023’te En İyi Orijinal Film Müziği dalında BAFTA ve Oscar kazandığı All Quiet on the Western Front (Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok) filminin müziklerini yapan ekipte. Sanatçının müziğinin çeşitliliğini ise en belirgin olarak solo piyano albümü Anarya’da işitiyorsunuz.&nbsp;Ozan Tekin ile biraraya geldik ve Gecenin Kıyısı’nda yarattığı ses atmosferinin izlerini takip ettik.Gecenin Kıyısı için çalışmalara başladığında filme dair hissettiğin ilk duygu neydi? Bu duygu tüm süreç boyunca seni takip etti mi?Filmin hikayesi, kaba kurgusu ve görüntüleri en baştan beni içine çekmişti. Kişisel olarak biraz zor bir zamandan geçerken bu filme çalışmaya başlamış olsam da en başından beri böyle bir projede olmanın verdiği büyük bir heyecan vardı içimde. Filme çalıştığım bütün süreç boyunca o heyecanı hissederken kendi ifademle, müziğimle filmin tekinsiz ve kendine münhasır gerilim dünyasını tamamlamaya çalıştım. Bastırılmışlığın, iletişimsizliğin, özellikle aile ilişkilerinde yarattığı kopukluk ve gerilimi hissederek ve empati kurarak filmin müziklerine çalıştım.Ben filmi izleyemedim ama şarkıları dinlerken büyülü ve gizemli bir atmosferin içinde buldum kendimi. Albümü dinlemek filmi çok merak etmemi sağladı. Dinleyiciye bu merak hissini mi geçirmek istedin?Filmdeki müziğin işleviyle ilgili en başından beri Türker’in [Süer] kafasında net bir çerçeve vardı. Film için kendisinin hayal ettiği, diyalog altı, duygu destekçisi müziklerden çok genellikle diyalogsuz sahnelerde, kendi başına bir oyuncu gibi öne çıkabilen, güçlü ifadelere ve temalara sahip, mümkünse tek başına dinlendiğinde de etkili bir ifadeye sahip müziklerdi. Ben de bu çerçeve içerisinde müzikleri üretmeye çalıştım. Albümü dinleyince filmi özellikle merak ettirmek gibi bir amacım olmasa da bunu duymak epey hoşuma gitti. Umarım senin gibi müzikleri önce dinleyip filmi merak edenler çok olur.<img src="https://images.aposto.com/2025/2/1/1741610162930.png" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="0.67" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Fotoğraf: Özge Sebzeci<h2 dir="ltr" fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">'John Carpenter’ın dünyasına çok uzak değil'</h2>Bu çalışmanda aslında ilk albümüne dönüp daha elektronik bir dünya yaratıyorsun. Krautrock ve 70’ler ile 80’lerin elektronik müziğinden etkilendiğini ve analog synthesizer kullandığını dile getiriyorsun. Seni Anarya albümü ile tanımış dinleyiciyi de şaşırtıp bilindik seslerinin dışına çıkmayı mı tercih ettin yoksa filmin tam olarak ihtiyacı olan bu tarz bir müzik miydi?İnsanları şaşırtmak gibi bir amacım yok ama bence şaşırıyorlarsa da bu kötü bir şey değil. Müzik kariyerimin başından beri farklı alanlar ve tarzlar keşfederek üretim yapıyorum. Bir yerde veya tarzda uzun süre sabit kalmak çok benlik bir şey değil. Hele ki film müziği konusunda ürettiğim müziğe çok daha geniş bir açıdan bakmaya çalışıyorum.Her filmin kendisine has dünyasına özel bir müzik dünyası yaratmak benim için müthiş keyifli ve önemli. Türker zaten en başında benden synthesizer ağırlıklı, melodik ve biraz karanlık bir müzik istemişti. Elimin fazlasıyla yatkın olduğu, üretmekten çok keyif aldığım bir alanda benden müzik yapmam beklenince de böyle bir sonuç çıktı ortaya.A SiIver Of Gaze&nbsp;parçanda John Carpenter dünyasından izler hissettim. Senin film müzikleri bakımından ilhamın kim ve ne olmuştur?Filmin bazı müziklerinin dünyası John Carpenter’ın müziklerinin dünyasına çok uzak değil bence de. Ennio Morricone, Jon Brion, Trent Reznor ile Atticus Ross, Vangelis ve Angelo Daniel Badalamenti gibi isimler film besteciliği konusunda bana ilham oldu ve oluyor.<h2 dir="ltr" fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Müzik, Sinan karakterini anlamakta önemli bir rol oynuyor</h2>Into The Unknown’da gergin ve gizli bir ürkme duygusu veriyorsun dinleyicine. Albümün bitmesine yakın The Dream’de ferahlıyoruz. Sen de bir anlamda bitişe vardığın için rahatladın mı bu parçada?Soundtrack’teki şarkı sıralaması filmdeki sıralamayla aynı. Filmdeki hikaye akışını, olduğu gibi, sadece müzikle de duyurmak istedim. Filmi çok spoil etmek istemiyorum ama&nbsp;Into The Unknown’un filmdeki versiyonu ile soundtrack’teki versiyonu biraz farklı. Albümde olan versiyonu çok daha büyük ve gergin.The Dream&nbsp;ise Sinan karakterinin rüyasına eşlik ediyor ve müzik o karakteri anlamakta önemli bir rol oynuyor. The Dream’in bendeki referansı daha çok bilinçaltında derinleşme ile ilgili. Bu da benim için suyun altında yavaş yavaş süzülerek batmakla eşdeğer.Bu yarattığın huzursuz ambiyansta nefes alma aralığı vermeden hep diken üzerinde tutuyorsun dinleyiciyi. Sence filmin de vermek istediği duygu bu mu? Ayrıca bu albümden eserler canlı performanslarında yer alacak mı?Diken üstünde olma tabiri filmle uyuşsa da film bunu çok açık bir şekilde yapmıyor ve bu filmin sevdiğim bir özelliği. Aynı şekilde o huzursuz ambiyans da daha alttan alta kuruluyor. Hikaye akışında bu hisler çok yüzeyde olmasa da müziğin olduğu sahnelerde gerilim hissini beklenmedik bir şekilde güçlü hissedebiliyoruz. Ve evet, ambient konserlerimde film için yazdığım bazı parçaları çalmayı düşünüyorum.Film müzikleri yapmak senin müzikal perspektifini nasıl değiştirdi?&nbsp;Müzikal perspektifimi oldukça genişlettiğini söylemeliyim. Müziği bir hikayenin, karakterin ya da bir imajın tamamlayıcısı ya destekçisi olarak kurgulamak ve üretmek benim oldukça zevk aldığım bir şey. Her defasında sıfırdan başlamanın korkusu ve heyecanını içinde barındıran, öğretici ve zorlayıcı bir iş.<h2 dir="ltr" fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">'Yaşadığım şehirler müziğime ilham oldu'</h2>Şu sıralar hangi projeler üzerine çalışıyorsun? Anarya’nın müzikal izlerine yakın yeni şarkılar dinleyecek miyiz senden?Sene başında yeni solo piyano albümüm üzerine çalışmaya başladım. Şu an yoğun olarak o albümün üretimi ile uğraşmaktayım. En kısa zamanda albümü bitirip paylaşmayı umuyorum.<img src="https://images.aposto.com/2025/2/1/1741610176794.png" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.50" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Fotoğraf: Lucie EllaMornings For Sale / Satılık Sabahlar: No.2’nin (MFS/SS) videosunu geçtiğimiz günlerde yayımladın. Tüm projeyi doğaçlamaya bir övgü olarak adlandırıyorsunuz. Böyle bir projeyi şu an yaşadığın Köln için de yapar mıydın?2017 yılında Bochum’a taşındığım zaman “MFS/SS’yi acaba orada yapabilir miyim?” diye hayal etmiştim. Açıkçası değil Bochum, Köln’de bile İstanbul’daki gibi mümkün olmayacağını biraz yaşadıktan sonra anladım. 7/24 yaşayan büyük metropollerde bu projeyi gerçekleştirmek bana daha mantıklı geliyor. Her ne kadar görsel olarak gecenin sabaha döndüğü anları tuval olarak kullansak da ancak büyük metropollerde insanları o saatlerde de hayatın içinde görebiliyorum. MFS/SS’de de önemli olan şey o zaman aralığındaki insanların hâllerini gözlemlemek.&nbsp;Şehirler müziğine büyük bir ilham ve bilinç akışı veriyor mu?Yaşamış olduğum şehirlerin müziğime büyük bir ilham olduğu aşikar. Pillars of Salt, İstanbul’un gürültüsünü ve kaotikliğini gürültü ile bastırmaya çalıştığım bir albümdü. Anarya’da ise Almanya’da hissetmeye başladığım çevresel huzurun, aynı zamanda göçmenlik gömleğini giymenin ağırlığının, İstanbul’daki anıların ve duyguların ve de Adana’da geçen çocukluğumun etkisi çoktu. Şimdi düşününce, yaşadığım yerlerin müziğime fazlasıyla ilham olduklarını görebiliyorum.

Duende

Türker Süer’in yönetmenliğini üstlendiği "Gecenin Kıyısı" 14 Mart’ta vizyona girecek. Gösterildiği festivallerde övgü alan filmin müziklerine imza atan Ozan Tekin ile filmde yarattığı ses atmosferinin izlerini takip ettik.

Edge Of Night ile ilgili hikayeler