The Prestige filmini izleyenler bilir, iyi bir sihir numarasında 3 ana bölüm vardır;Birincisi “Vaat” bölümüdür. Sihirbaz size sıradan bir şey gösterir. İskambil destesi, bir kuş ya da bir insan. Son derece gerçek, üzerinde oynanmamış, normal bir şey olduğunu görmeniz için nesneyi incelemenizi ister.İkinci bölüme “Dönüşüm” denir. Sihirbaz olağan nesneyi alır ve onu olağanüstü bir şeye dönüştürür. Henüz alkışlamazsınız, çünkü bir şeyi yok etmek yeterli değildir. Onu geri getirmeniz gerekir.İşte bu yüzden her sihirbazlık numarasında üçüncü bir bölüm bulunur. İçlerinde en zorlusu; "Prestij".İyi bir sihirbazla başarılı bir pazarlamacının pek çok ortak noktası olduğunu düşünüyorum, bunların bence en önemlisi her ikisinin de izleyiciyi büyüleme yeteneğine sahip olmaları.Pazarlamacılar elbette şapkadan tavşan çıkaramaz ancak bir sihirbaz gibi, sıradan sayılabilecek bir ürünü izleyicilere gösterir, ürünün olağanüstü özelliklerinin altını çizmek için farklı bakış açıları yaratarak mevcut “doğrular” çerçevesinde ürünü bambaşka bir hâle koyar, anlamını değiştirir, en son olarak da beklenen anlamı, ürünün mesajını ve vaadini ortaya çıkararak hedef kitlesini satın almaya yönlendirir. Bunu bazen bir ambalaj tasarımı, bazen bir reklam filmi, bazen de ürüne ufak bir dokunuş ile yaparken, izleyicilerinin dikkatini ve algısını yöneterek onları etkiler, merak uyandırır. Üstelik rakiplerinden sıyrılmak için tüm bunları bir sihirbazın el çabukluğu gibi en hızlı ve etkin şekilde yapmak zorundadır.Sihirbazların başarısının ardındaki en önemli konulardan ilki, insan beyninin yalnızca tek bir şeye odaklanabiliyor olması. Buradan hareketle pek çok illüzyon, sihirbazın bir eliyle size bir şey gösterirken, diğer eliyle fark etmediğiniz bir şeyi yapmasına dayanır. Burada pazarlamacılar için önemli ders, hedef kitlelerinin dikkatini doğru yere çektiklerinden emin olmaları, dikkat dağıtıcı unsurları ortadan kaldırarak mesaja odaklanmalarını sağlamaları olabilir. Gündelik yaşamımızın bir parçası haline gelen sunumlarda göz tırmalayan karışık tasarımlardan uzak durmak, ürünün her özelliğini anlatma çabasına girip aslında hiçbir şey söylememiş olmaktan kaçınmak ilk akla gelenler olarak sıralanabilir.İkinci olarak, tek bir şeye &nbsp;odaklanan beynimiz aynı zamanda bir seçim yapması gerektiğinde hareket eden nesneleri seçer. Sihirbazların güvercinlerle bu kadar yakın dost olmasının sebebini de anlamışsınızdır sanırım 🕊️ Her ne kadar sihir dünyasında güvercinler dikkat dağıtmak için kullanılsa da pazarlamacılar için mesajın daha iyi anlaşılması adına güvercini kullanmak yani hareket katmak önemli. Videolardan, hareketli bannerlardan, gif’lerden bu denli faydalanmamızın bir sebebi var elbette 😊Üçüncü ve son olarak beynimiz yeniliği de sever. Sihirbazların çokça bildiğimiz kapalı çemberleri iç içe geçirme ya da şapkadan tavşan çıkarma numaralarını izlerken değil, daha önce hiç görmediğimiz bir numarasını odaklanarak, merakla izliyoruz. Tüketicileri beklenmedik bir hareketle, yeni bir sesle veya alışılmadık bir görüntüyle şaşırtmak, gördüklerine odaklanması ve konu hakkında düşünmesini yani mesajınızın akıllarında yer etmesini sağlıyor.Tüm bu benzerliklere paralel şekilde, <a fr-original-style="" href="https://www.bbc.com/news/education-56352500" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s ease 0s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">araştırmalar</a>, sihirbazlar tarafından bizleri numaralarına inandırmak için kullanılan psikolojik araçların da pazarlamacıların oldukça işine yarayabileceğini ortaya koyuyor.Trends in Cognitive Science'da yayınlanan çalışma, insanların benzer şekillerde davranma eğiliminde olduklarını, kart seçme oyunlarında, önlerine konulan dört karttan birini seçmeleri istendiğinde, sağ elini kullananların %60'ının soldan üçüncü kartı seçeceğini söylüyor. 🃏 Bu enteresan "benzer davranma eğilimi", müşterileri belirli ürünlere doğru yönlendirmek için ürün yerleştirme stratejilerinde de kullanılabilir ki perakende sektöründe benzer örnekleri görüyoruz.Yine başka bir örnek, seyircilerin gösteri sırasında bağımsız kararlar aldıklarına inandırılırken, aslında yaptıkları şeylerin sonuç üzerinde herhangi bir etkisi olmadığını bilmediklerini gösteriyor. Örneğin iskambil destesini kesme ve tekrar en üste koyma numaralarında seyircilerin büyük çoğunluğu hedef üzerinde hiçbir etkisi olmadığını fark etmiyor. Sihirbazın "seçim yanılsaması" taktiği, pazarlamada, tüketicilerin kontrolü elinde tutma ihtiyacına yönelik olarak uygulanabilir.Sihirbazlar izleyicilerini nesneleri yok edebileceklerine, güzel kızları ikiye ayırıp yeniden birleştirebileceklerine inandırırken pazarlamacılar tüketicileri satın alacakları şampuanla birlikte çok çekici olacaklarına inandırmak isterler. Burada önemli olan tabii ki “etik”tir. Bir sihir gösterisine gittiğinizde siz sırrı bilmek değil kandırılmak istersiniz ve bunun için bir ödeme yaparsınız. Oysa bir üründen beklenti onun vaadini yerine getirmesidir. Sihirbazlardan öğrenmek elbette ki ilham verici ama aradaki keskin çizgiyi kaybetmemek, ürüne var olmayan bir özelliği atfetmemek ve günün sonunda beklentileri boşa çıkarmamak tabii ki profesyonel pazarlamacıların farkındalığının yüksek olduğu bir alan, yine de notunu düşmüş olalım.Sihir, doğası gereği izleyicileri heyecanlandırır, dikkatlerini çeker, coşku ve şaşkınlık yaratır. Tüm bunlar, pek çok markanın da hedefleri arasında yer alır. Bu hedeflere ulaşmak için “Vaat” ve “Dönüşüm” bölümlerinin “Prestij” hamlesi ile taçlandırılması ve tüketicileri satın alma yolculuğuna çıkarması olmazsa olmazdır.&nbsp;Unutmayın Prestij yoksa, alkış da yoktur… O zaman Abracadabra! ✨

The Prestige ile ilgili hikayeler