Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce Bu Ay

Emel Seyhan'ın Toplumsal Tarih dergisi için hazırladığı arşiv çalışması

4 Hikâye

Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce: Ekim 1921

Hazırlayan: Emel Seyhan Tramvay Amelesinin Grevi Devam Ediyor 1 EKİM 1921 İKDAM Dünkü nüshamızda tramvay şirketi amelesinin acemi vatmanların kumpanya tarafından alınmasına karşı beş saat kadar grev yaptığı ve Sıyanet Cemiyeti’ne mensup amelenin sosyalistlerin bu hareketine itbâ etmeyerek (uymayarak) on bir arabayı işlettiklerini yazmıştık. Amele arabaları depolara sevk eyledikten sonra zabıta işe müdahale ile çalışmak isteyenleri işleri başına davet eylemiş ise de on bir arabada çalışanlardan maada bütün amele çalışamayacağını bildirdiğinden dün sabah halk tramvaylardan istifade edemeyerek yağmur altında işleri başına gitmeye mecbur kalmışlardır. Evvela tramvay kumpanyası müstahdemini işlemek isteyen Sıyanet Cemiyeti mensuplarına fiilen mümanaatta bulunmak (engel olmak) için geçen grevde yapılmış olduğu gibi çoluk çocuklarını depoların önüne yığarak arabaları dışarı çıkartmamayı kararlaştırmışlar ise de öteden beri grev hareketini takip etmekte olan Türkiye Sosyalist Fırkası şubelerine telefonla evvelki günkü hareketin bir grevden fazla bir protesto mahiyetinde olduğunu bildirmiş ve işleri başlarında bulunmaları lüzumunu ameleye tavsiye eylemişlerdir. Bu rücu karşısında kendisini kuvvetli zanneden tramvay kumpanyası amelenin iş istemelerine mukabil derhal cereyanı keserek arabaların dışarıya çıkmasına mümanaat eylemiş ve müşevvik olanlar hakkında tahkikata başladığını bunların azledileceğini beyan eylemiştir. Bu beklenilmeyen vaziyet karşısında kalan Sosyalist Fırkası Reisi Hilmi Bey icap eden mahallere müracaatla amelenin her zaman işe hazır bulunduklarını ancak evvelce şirkete karşı serdettikleri metalibatın müzakeresi için bir zaman tayininin lazım geldiğini bildirmiş ve dünkü hareketi de umumi grev ilan edileceğini göstermek üzere tehdit mahiyetinde bir hareket olmak üzere icra eylediklerini arz eylemiştir. Şirket nezdinde yapmış olduğumuz tahkikata nazaran şirket amelenin bu hareketini kanuna ve nizamata mugayir serkeşane bir hareket addetmekte ve mütecasirlerinin her halde işlerinden çıkarılmak suretiyle tecziyesi cihetine gidileceğini beyan eylemektedir. Tramvay İşliyor 2 EKİM 1921 İLERİ Tramvay amelesi aldıkları talimat mucibince dün sabahtan beri tekrar işlerine başlamışlardır. Evvelki gün Kuva-yı İşgaliye Vekili General Monbelli’nin taht-ı riyasetinde bir heyet-i mahsusa teşkil edilmiş ve amele ihtilafı hakkında müzakeratta bulunmuştur. Sosyalist Fırkası Reisi Hilmi Bey heyetinin huzurunda amelenin nokta-i nazarlarını izah etmiş ve daha ziyade mağduriyetlerine meydan verilmemesini heyetinden bilhassa talep etmiştir. Bunu müteakip şirket müdürünün izahatı istimâ edilmiştir. İcra ettiğimiz tahkikata göre hükümet ile şirket arasında mün’akid mukavelenamede Osmanlı tebaasından olmayan eşhasın şirkette istihdam edilemeyeceği hakkında bir sarahat mevcuttur. Binaenaleyh tramvay amelesi Rus vatmanların şirkete kabullerini istikballeri nokta-i nazarından muvafık görmediklerinden bir protesto mahiyetinde olmak üzere Perşembe ve Cuma günleri çalışmamışlardır. Sevr Tetkik ve Tadil Edilmelidir 3 EKİM 1921 YENİ GÜN Ankara 30 Eylül- Tan gazetesi mühim bir başmakalesinde âtideki mütalaayı serdediyor. Atina Hükümeti iki maksatla faaliyet-i askeriyeye başlamıştı: Ankara’nın zaptı, Anadolu ordusunun imhası. Halbuki Ankara zapt edilemediği gibi Kuva-yı Milliye o kadar az hasara uğramıştır ki hal-i ricatta bulunan Yunan ordusunu hırpalanmaktan hali kalmıyor. Türk Yunan ihtilafının hal ve tesviyesi için Sevr Muahedesi’nin makûlat (akla uygun) ve adalet esasına ibtinaen (dayanarak) tetkik ve tadilinden başka çare yoktur. Times’in Mühim Bir Makalesi 6 EKİM 1921 YENİ GÜN Ankara 3 Teşrinievvel- Times gazetesi bu makalesinde diyor ki: Mustafa Kemal Paşa Yunanlıların say ve gayretlerini tamamıyla akim bırakmıştır. Kral Konstantin’in ordusu Sakarya Nehri’nde on sekiz bin kişi kaybederek çekilmeye mecbur kalmıştır. Bu suretle muharebe Yunanlıların ricatıyla nihayet bulmuş, Anadolu’da Türk muzafferiyeti tahakkuk etmiştir. Türk ordusu kış esnasında tensik ve takviye edilebilecektir. Müttefiklerin iştigal edeceği meseleler bundan ibarettir. Artık Şarkta şimdiye kadar takip edilen hatt-ı harekete nihayet verilecek ve muhariplerin vasıl olamadıkları suret-i hal müttefikler tarafından ihzar edilecektir. Madem ki Şark sulhunu tesis edebilecek bir suret-i hal Sakarya Muharebesi’yle hasıl olmamıştır. Paris veya Londra’da taharri edilmelidir. İtilaf hükümetleri Yunanlıların iktihama (göğüs germeye) muktedir olamadıkları müşekkel bir meselenin hallini deruhte için daha fazla cüret ve cesaret göstermelidirler. Mustafa Paşa’ya Tebrik 7 EKİM 192 İKDAM Bosfor’dan: Lenin Mustafa Kemal Paşa’ya müşirliğe terfiinden dolayı bir telgrafname göndermiş ve Türk ordusunu tebrikten sonra Anadolu’nun sebat ve gayreti sayesinde muzaffer olduğunu beyan eylemiştir. Müteaddit Müslüman memleketleri hükümetleri tarafından Mustafa Kemal Paşa’ya aynı mealde telgraflar gönderilmiştir. Yunan İlhak Kararına Ankara’nın Mukabelesi 7 EKİM 1921 İKDAM Ankara 20 Eylül Anadolu Ajansı- Büyük Millet Meclisi’nin dünkü içtimaında Sakarya Muharebesi’nde ateş altında hizmet-i fevkaladesi mesbuk olan Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Fevzi ve Garp Cephesi Kumandanı İsmet paşalarla Garp Cephesi’nde cereyan eden muharebeler esnasında ateş altında fedakarlık göstermiş olan 129 zatın Büyük Millet Meclisi takdirnamesiyle ve 234 zatın İstiklal Madalyası ile taltifleri takarrür etmiştir. Büyük Millet Meclisi Sakarya Harbi’nin Kahramanlarının Takdirname ve Madalyalarla Taltifi 16 EKİM 1921 İLERİ Londra 9- Ankara mehafili, Yunan Hükümeti’nin şimdiden mevaki-i meşgûlenin (işgal edilmiş mevkilerin) ilhakını ilan etmeleri hasebiyle, hiçbir uzlaşmaya yanaşmayacaklarını ve sulh ve müsalemet husulü için hiçbir tavassutu kabul etmeyeceklerini nim resmi surette tebliğ etmişlerdir. Müzakerat-ı sulhiye için Yunanistan’ın Anadolu’dan çekilmesi şartı esas olarak ileri sürülüyor. Kuva-yı Milliye son derece mükemmel mevad-ı harbiye ile mücehhez edilmiştir. Mustafa Kemal Paşa ahz-ı asker teşkilatına devam suretiyle Yunan mukavemetini kesr ve imha edeceğini ümit ediyor. Amerika Sermayesi: İstanbul ve Ankara 14 EKİM 1921 İKDAM Memleketimizin imarı için bazı Amerika sermayedarları Hükümet-i Seniyye’ye müracaat etmişlerdir. Diğer taraftan bu husus hakkında görüşmek Amerika müessesat-ı maliyesi namına iki mümessil de Ankara’ya gitmiştir. Anadolu, memleketin imarı için fevkaladede münasebat-ı ticariyede bulunacaklarını vaat etmiştir. Fakat sulh akt olunmadıkça kati işe başlanılmayacağını da ilave etmiştir. Şehrimizde bulunmakta olan Amerika milyarderlerinden Vanderlip Sadrazam, Hariciye ve Ticaret nazırlarıyla temas ederek Hükümet-i Seniyye’nin, harpten sonra ne gibi bir siyaset takip edeceğini, memleketin imarı için ne yapacağımızı, Avrupa’dan sermaye isteyip istemeyeceğimizi, Amerika sermayesi hakkındaki nokta-i nazarımızı öğrenmek istemektedir. Emlakimizin Kıymetini Bilelim Başkalarına Satmayalım 19 EKİM 1921 İLERİ Buhranlara rağmen daima bir Türk ve Müslüman şehri kalacak olan sevgili İstanbul’umuzun Müslüman halkı bilhassa son senelerin hayat pahalılığı ve iktisadi felaketi yüzünden kıymettar mülklerimizi birer birer elden çıkarmaktadır. Bu vaziyetten istifade etmek isteyen düşmanlarımızın tertibatına meydan vermemek, şehrimizdeki Atina Bankası’nın yardımlarıyla Müslüman emlakine konmak isteyenlere malını ve mülkünü satmamak her Müslüman için bir vazife-i milliyedir. İktisadi ve milli mücadelemizin bu cephesinde kuvvetli bir müdafaa halinde kalmak hepimiz için borçtur. Emlak satışı yapan her Müslüman’ın müşterisini intihap ederken duyması ve düşünmesi lazım gelen pek çok vazifeler vardır. Emlak sahiplerinin bu cihete bilhassa nazar-ı dikkatlerini celp için her ay defter-i hakani idarelerinin alım ve satım istatistiklerini ve Müslümanların kaybettikleri emlakin kıymetini neşrediyoruz. Şimendifer Amelesi Grevi 14 EKİM 1921 İKDAM Şimendifer Amelesi Sendikası evvelki gece Sinekli- Edirne hattında tekrar işbaşına avdeti kararlaştırmıştır. Bu kısmın tulu 43 kilometre olup İstanbul- Sinekli’nin ise 100 kilometreden ibarettir. Bu karar, grevcilerin 21 maddelik mutalebatının 14 maddesi kumpanya idaresi tarafından kabul edildikten sonra ittihaz olunmuştur. Tekaüt Sandığı hakkındaki en mühim maddeye gelince, bu hususa idarenin Paris merkeziyle muhaberede bulunarak meselenin müstahdeminin arzusuna tevfikan hallini temin etmesi için kendisine altı haftalık bir mühlet verilmiştir. Bu mühletin hitamında muvafık bir cevap verilmediği takdirde, sendika umumi grev ilan edecektir. Kafkas Devletleriyle Türkler Arasında 20 EKİM 1921 İKDAM Ankara 16 Teşrinievvel Anadolu Ajansı- Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti murahhasları ile Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan hükümetleri murahhasları arasında akdedilen Kars Muahedenamesi Kars’ta 13 Teşrinievvel Perşembe günü öğleden sonra saat ikide merasim-i mahsusa ile imza edilmiştir. Muahedenameye Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti namına Kazım Karabekir Paşa, Burdur Mebusu Veli Memduh Şevket ve Mümtaz beyler, Azerbaycan Hükümeti namına Adliye Komiseri Behbud Şahtahtinski, Gürcistan namına Harbiye Komiseri Eliava ve Hariciye Komiseri Roja, Ermenistan namına Hariciye Komiseri Kozuyan vaz-ı imza eylemiştir. Liranın Sukutu 22 EKİM 1921 İKDAM Osmanlı lirasının sukutu dün dahi devam etmiş ve borsada bir panik yaşanmıştır. Bu nageh-zuhur (ansızın) sukuta bu aralık ne mali ne siyasi sebeb-i makul mutasavver değildir. Geçen günler Yunan mehafiliyle temasta bulunan spekülasyoncular Anadolu’da yeni evrak-ı nakdi çıkarılacağı şayiasını ortaya atmışlar ve Osmanlı parasının düşmesine sebebiyet vermişlerdi. Bu şayiayı Anadolu Ajansı tekzip etti. Vakıa İstanbul ihracatının hemen tamamıyla hal-i tevakkufta bulunması ve buna mukabil bütün ihtiyacatımızın hariçten tedarik edilmesi kambiyomuzun tedennisine (düşmesine) bir sebep olabilirse de İzmir işgalinden beri devam eden ve Anadolu meselesinin hitamına kadar devamı zaruri bulunan bu halin şu bir iki gün zarfında paramızda yüzde kırk elli derecesinde nagehani bir tenezzüle bahis olası mantıki ve tabii bir hal gibi telakki edilemez. Bu tenezzülün herhalde göze görünmeyen sebepleri mevcut olmak icap eder. Yunanlıların işgali altındaki yerlerden Osmanlı parasını toplayıp bununla ecnebi kambiyosu mubayaa eyledikleri muhakkaktır. Türk – Fransız İtilafı İmza Edildi 23 EKİM 1921 VAKİT Türkiye ile Fransa arasında itilaf akdi için cereyan eden müzakeratın hüsn-i suretle neticelendiği ve tarafeyn beyninde tam bir itilaf husule geldiği geçende yazılmıştı. Dün Ankara’dan gelen bir telgrafnameye nazaran itilafname Teşrinievvelin yirminci günü sabahı Ankara’da Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey ve Fransız Murahhası Mösyö Franklin tarafından imza edilmiştir. Türk- Fransız İtilafının imzası iki devletin münasebatında yeni bir devre açmaktadır. Asırlarca yekdiğerine karşı samimi bir dostluk beslemiş olan Türk ve Fransız milletleri bu suretle muvakkat bir fasıladan sonra tekrar eski muhadenet devresine avdet etmiş oluyorlar. Tekrar teessüs eden dostluğun iki devlet için de feyzli semereler vereceği şüphesizdir. Bu sebeple Ankara’da imza edilen itilafı bütün kalbimizle takdir ve bu itilafı kuvveden fiile çıkarmaya muvaffak olan zevatı tebrik ederiz. Tahrip Edilen Yerlerimizin İmarı 22 EKİM 1921 VAKİT Birkaç günden beri gelen haberler Yunanistan’ın artık askeri bir muvaffakiyet ihrazından tamamıyla ümidini keserek siyasi faaliyete başladığını ve müttefiklerin tavassutunu temin için uğraşmakta bulunduğu bildirilmektedir. Yunanistan tazminat vermemek ve İzmir’de bir komiseri bulunmak şartıyla Anadolu’yu tahliye etmeyi şimdiden kabul etmektedir. Fakat Anadolu’nun bu şartı kabul etmesine imkân yoktur. Bilhassa harekât-ı harbiye vesilesiyle tahrip edilmiş mıntıkamızın tamir ve ihyası için muktezi parayı Yunanistan vermedikçe suret-i katiyyede sulh akdedilemeyecektir Harb-i Umumi esnasında Almanlar şimali Fransa’da işgal ettikleri mahalleri bila lüzum tahrip etmişlerdi. Bugün bu harap olan mahaller alem-i medeniyete karşı Alman barbarlığının bir timsali şeklinde gösterilmekte ve Almanya bu mıntıkaların tamiri için milyarlarca tazminat vermektedir. Almanların Fransa’da tahrip ettikleri mahaller 30-40 bin kilometre murabbadır. Halbuki Yunanlılar güzel Anadolu’muzun tamam 130-140 bin kilometrelik bir sahasını tahrip etmişler, yani barbarlıkta Almanları fersah fersah geçmişlerdir. Bugün bu saha dahilinde ne bir köy ne de yıkılmamış bir duvar kalmamıştır. Muharip ordular tarafından şimendifer hududunun, yol ve köprülerin tahribi bir lüzum-ı askeri mülahazasına binaen kabul edilebilir. Fakat harp sahasından uzaktaki küçük köylere varıncaya kadar her tarafın bir enkaz yığını haline getirilmesi tahripkarlıktan başka bir şey değildir. Yunanistan sulh için uğraşırken bittabi kendisinden bu hususta hesap sorulacak ve harap olan mahallerimizin imarı talep edilecektir. Gazi Anadolu Kadınları 27 EKİM 1921 İLERİ İstiklal ve namus-ı milliyemizi muhafaza uğrunda cansiperane çarpışan ordumuza cephe arkasında her suretle bezl-i hidemattan geri kalmayan Anadolu kadınları yalnız bununla iktifa etmiyorlar. Bizzat harbe gitmek için şimdiye kadar Anadolu ahz-ı asker şubelerine fedakâr kadınlarımızdan müracaatta bulunanların ve bu maksatlarına nail olarak cephedeki kardeşlerinin yanına gidenlerin ve meşhur Kara Fatma’nın namını ihya eden bu kahramanlarımızın adedi günden güne artmaktadır. Ahiren Ankara’nın fedakâr gazi kadınlarımızı taltifine karar vermiş olduğunu dün gelen Anadolu Ajansı ber-vech-i ati tebliğ etmiştir. Ankara Fransa’dan Sonra Diğer Devletlerle de Anlaşmak İstiyor 27 EKİM 1921 VAKİT Dün şehrimize gelen haberlere göre Ankara Büyük Millet Meclisi Türk-Fransız itilafını müteakip diğer devletlerle de anlaşmaya karar vermiş ve bu husustaki şartlarını tespit etmiştir. Bu şartlar resmi bir menbadan bildirilmemekle beraber hakikate muvafık gibi görünmektedir. İtilaf akdi için takarrür ettirilen şartlar şunlardır: 1- Türk-Yunan harbinde kati bitaraflık, 2- Türk milletinin tamami-i mülkisinin tasdiki, 3- Kapitülasyonların tadili, 4- Bitaraf ilan edilen Boğazlardan Yunan sefain-i harbiyesinin uzaklaştırılması. İtalyanlarla Ankara Müzakerata Başladı 27 EKİM 1921 VAKİT Fransa Hükümeti ile akdedilen itilaf üzerine, Ankara Hükümeti şark-ı karibde sulhu tesis etmek için diğer hükümetlerle de muallakta bulunan meselelerin halli hususunda teşebbüsat-ı siyasiyede bulunmaya başlamıştır. Haber aldığımıza göre Türkiye ile İtalya arasında bir itilafname akdi için müzakerata girişilmek üzeredir. Bu hususta lazım gelen teşebbüsat, Roma’da bulunan Cami Bey tarafından icra edilmiş ve İtalyan Hükümeti tarafından memur edilen murahhas Ankara’ya vasıl olmuştur. İtalyan Hükümeti, Mütarekenin ibtidasında Türkiye hakkında hayr-hahane emeller perverde ettiğini müteaddit kereler ihsas etmiş ve hatta Anadolu’da işgal ettiği mıntıkayı tahliye etmekle bu emelini fiili bir surette izhar etmişti. İtalya ile başlayan müzakerat-ı siyasiyede Misak-ı Milli’de gösterilen şartların dermeyan olunacağına şüphe yoktur. Bu müzakeratın yakında ikmal edilerek her iki memleket arasında sulhu tesis edeceği ümit edilmektedir. Halide Hanım Onbaşı Oldu 29 EKİM 1921 İKDAM Anadolu’daki cihada kalemiyle olduğu gibi bizzat teşvikatta bulunmaktan bir saniye hali kalmayan muhterem Halide Edip Hanım’ın onbaşılığa terfi edildiğini haber aldık. Bize cephede bir kahramanımızdan gelen mektupta Halide Edip Hanım hakkında deniliyor ki: “Duatepe’nin cehennemi muharebesinde Halide Edip Hanım- bu gün Halide Edip Onbaşıdır-bizzat bu mevziye geliyor, saflar arasına karışıyor, ölümle pençeleşen kahramanların biperva hücumlarını seyrediyor. Dün İstanbul salonlarının muazzez ve muhterem hanımı olan Halide Hanım bugün vatan aşkıyla harbin her türlü mahrumiyet ve müşkülatına şekvasız (şikayetsiz) karışarak ateş ve ölüm kokan çıplak dağların kayalıkları arasında mukaddes milletin beşaret-i istiklal ve itilasına muttali olmak istiyor. [...]” Sosyalist Reisinin Başına Gelenler 30 EKİM 1921 VAKİT Sosyalist Parti Reisi Hilmi Efendi evvelki akşam Arnavutköy’de Hilal-i Ahmer menfaatine verilen müsamereden avdet ederken yolda Şirket-i Hayriye amelesi tarafından şiddetle darp edilmiştir. Vaka şu suretle cereyan etmiştir: Malum olduğu üzere Seyr-i Sefain ve Şirket-i Hayriye müstahdeminden olup da Sosyalist Partisi’ne intisap etmiş olanlara bundan birkaç zaman evvel Sosyalist Partisi’nin kendilerince mucib-i memnuniyet olmayan faaliyetinden şikayet ederek partiden iftirak arzusunu izhar etmişler o ana kadar merkez-i umumiye tevdi edilmiş olan ücretlerin tekrar kendilerine iade edilmesini talep eylemişlerdi. Halbuki Sosyalist Partisi nizamnamesinin mevadına istinat ederek bu mevduatın kendilerine iade edilmeyeceğinden başka, şubelerinde mevcut bulunan eşyanın da ellerinden alınacağını kendilerine tebliğ ve kanuna müracaatla iddiasını fiilen teyit etmişti. Şubenin temhir olunduğu (mühürlendiği) sırada bazı evrakın kaybedilmiş olması, Sosyalist Partisi’ni bu fiilden bazı ameleyi ithama sevk etmiş ve Hilmi Efendi haklarında beyan-ı şikayet eylemişti. Hilmi Efendi evvelki akşam müsamereden dönerken vapur tayfaları arasında Şirket-i Hayriye şubesinin evrakını ortadan yok ettiğinden şüphelendiği adamı görmüş ve vapurda bulunan bir polise hitaben “Bu adamdan ben şikayetçiyim hüviyetini tahkik ve adresini alınız. Ben de merkeze ayrıca şikayet edeceğim.” demiştir. O sırada amelenin de karıştığı bu hadisede zabıta memuru müşkülatla kendisinden talep edilen faaliyeti gösterebilmiş ve tarafeynden teati edilen galiz ve müstekreh (iğrenç) sözler arasında şiddetli bir muharebe başlamıştır. Hadisenin kesb-i vüsat etmesinden korkan yolcular istimdada ve “Polis yok mu!” diyerek feryada başlamışlardır. Halk bir taraftan korka ve bağıra dursun, diğer taraftan Sosyalist Reisi amele tarafından şiddetli tokat ve tekmeler altında bir hayli hırpalanmış, yüzü gözü çizik ve bere içinde kalmıştır. Yolcuların azimkarane müdahalesi üzerine Hilmi Efendi amelenin elinden kurtarılabilmiştir. Yolculardan bazıları Hilmi Efendi’nin amele tarafından denize atılmak istenildiğini söylemekte ise de amele böyle bir ithamı kemal-i şiddetle reddetmekte ve sırf arkadaşlarından birinin uğradığı iftiradan dolayı ahz-i sâra (öç almaya) kıyam etmiş olduklarını beyan etmektedirler. Meseleyi haber alan şirket, vakaya sebebiyet veren memurlara işten el çektirmek istemişse de memurlar şirketi grev ilanı ile tehdit etmişlerdir. Bilahare zabıtanın müdahalesiyle hadise müsebbiplerinden sekiz kişi derdest edilmiştir. Hindistan Müslümanlarının Muaveneti 31 EKİM 1921 İLERİ İstanbul’dan son posta ile gelen 26 Teşrinievvel tarihli Tan gazetesine iş’ar olunuyor. Hint Müslümanları İstanbul ve Anadolu’daki muhtaç dindaşlarına tevzi edilmek üzere vasi miktarda muavenet-i nakdiye temin etmişlerdir.

Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce: Ekim 1921

Nisan 7, 2023

·

Makale

Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce: Eylül 1921

Hazırlayan: Emel Seyhan Ankara Muhabir-i Mahsusamızın Telgrafı 1 Eylül 1921 İkdam Ankara 28 Ağustos- Düşmanın altı günden beri mühim kuvvetlerle tekrar eden taarruzları, ihata teşebbüsleri, yarma harekâtı bütün cephede büyük telefat ile reddedildi ve akim bırakıldı. Meydan muharebesinin birinci safhası lehimize neticelenmiştir. Düşman vahşiyane bir inat ile askerlerini merhametsizce sarf ediyor. Mamafih taarruzlarının şiddeti anbean azalmaktadır. Yakup Kadri Kafkas Gönüllüleri Ankara’ya Vasıl Oldular 3 Eylül 1921 İLERİ Dün suret-i mahsusada Anadolu’dan aldığımız malumata nazaran evvelce Asi Yozgat’a dahil olduklarını yazdığımız Nuri Paşa’nın Kafkas gönüllü kıtaatı kamilen Ankara’ya muvasalat etmiş ve bu günlerde hatt-ı harbe iştirak etmek üzere bulunmuştur. Kıtaat-ı mevrudenin (gelen kıtaatın) yekunu dört fırkaya baliğ olmakta ve müstakil olarak topçu endaht alaylarını ihtiva etmektedir ki bu alaylar milli ordunun en güzide topçu teşkilatından ma’dûddur (sayılır.) Yunanlılar Ankara’yı Zapt Ettiklerini Bile İlan Eylemişler 13 Eylül 1921 İkdam Yalancının mumu yatsıya kadar yanar derler. Ne kadar doğrudur. Yunanlılar bir aydan beri yaptıkları taarruzlarda yalanın her türlüsünü çar-aktar aleme (her yöne) yaydılar. Nihayet bu yalanlar o dereceye geldi ki bu tarihten dört beş gün evvel alem artık Papulas’ın Ankara’ya girmiş olmasını lazım görüyordu. Çükü bir aydan beri günde yirmi beş kilometre yürüyorlar, binlerce esir alıyor, karşılarındaki ordu 50 bin kişi iken yarıya iniyordu. Bu halde şimdiye kadar Yunanlıların beş gün evvel Ankara’ya dahil olmaları istib’âd edilir mi idi? Düşman bu yalanı da söyledi. Avrupa gazeteleri bir gün bu yalan haberle intişar ettiler: “Ankara Yunanlılar tarafından işgal olunmuştur. Fakat 9 Eylül tarihli Havas Ajansı’nın telgrafı bir gün sonra Avrupa gazetelerinde bu yalan haberi şu suretle tekzip etmiştir: ‘Yunanlıların Ankara’ya girdikleri haberi doğru değildir.’ Bilakis Yunan ordusu on gün içinde Sakarya’dan ancak 7 kilometre ilerleyebilmiş iken mukabil Türk taarruzlarıyla tevakkufa mecbur kalmıştır. Yunan zayiatının 70 bine baliğ olduğu haber veriliyor.” Anadolu'ya Yardım 13 Eylül 1921 İkdam Anadolu’da mecruh gazilerimiz ile felaketzede muhacirlerimize kışlık çamaşır tedariki için uğraşan komisyon faaliyetine devam etmektedir. Ayrıca İstanbul’un muhtelif mahallelerinde küçük küçük teşekkül eden komisyonlar da kendi muhitleri dahilinde topladıkları bu eşyayı Hilal-i Ahmer’e tevdi etmektedirler. Hilal-i Ahmer bunları kabul ettiği gibi mukabili olan meblağı nakit olarak da almaktadır. 12 Eylül Tarihli Tebliğ-i Resmi 15 Eylül 1921 İLERİ Ankara 12 Eylül- Birkaç günden beri devam eden mukabil taarruzlarımızla Sakarya mıntıkasındaki düşman ordusu, binlerce maktul verdirilerek tamamıyla mağlup edilmiş ve tayyarelerimizin dahi iştirakiyle her taraftan icra edilen takip neticesinde muharebe meydanında ricat yolları üzerinde birçok silah, eşya, malzeme-i harbiye ve otomobiller terk edilerek ve hatta yaralılarını taşımaya fırsat bulamayarak perişan surette çekilmeye başlamıştır. Yalnız bu ricatı himaye için Beylik Köprü ve şarkında terk ettiği takriben iki fırkalık bir kuvvet bugün dahi mevziini muhafaza etmek istemiş ise de kıtaatımızın şedit taarruzlarıyla bu düşman kuvvetleri de tabiaten kuvvetli olan bu mevakiden münhezimen tard edilmiş ve bu suretle 23 Ağustos 337 den beri bilâ fasıla yirmi bir gün devam eden Sakarya Meydan Muharebesi ordumuzun tam bir zaferiyle nihayet bulmuştur. Bir Yunan Zabiti Harbin Dehşetini Tasvir Ediyor 16 Eylül 1921 İLERİ Yalnız bir gece içinde en şedid bir mahiyette on beş hücum vuku bulmuştur. Bu cihetten ateş ve demir yağmakta devam ediyordu. Bu hikâyeyi nakleden zabit diyor ki: Nasıl kurtulabildiğimize hayret ediyorum. 1912 senesinden beri muharebelerde bulunuyorum. Böyle göğüs göğüse bir mücadele manzarasını hiçbir zaman görmedim. Üç defa mecruh oldum. Fakat bu gecenin hayali benim için unutulamayacaktır. Ertesi gün kuva-yı muavinenin vürudu üzerine düşmanın taarruzuna mukabil bir taarruzla mukabele ettik. Göğüs göğüse hatta bilâ mübalağa diş dişe çarpıştık. Zulmet-i leyl toplardan çıkan ziyalarla parçalanıyordu. Mitralyöz kurşunları her tarafa ölüm yağdırıyor ve bombalar yağmur gibi düşüyordu. Haliç Dolmak Üzere 16 Eylül 1921 İLERİ Dün Şehremaneti Haliç Vapurları Müdürü ile Elektrik Şirketi Müdürü Şehremini Celal Bey’in nezdinde içtima etmişler ve Haliç’in tathiri (temizlenmesi) meselesini müzakere eylemişlerdir. Bu halde iki sene sonra kayıkla dahi seyrüsefer icrası kabil olamayacağından tathirin biran evvel icrası takarrür etmiştir. Harpten evvel Bahriye Nezaretinin ve şirketin ellerinde mevcut bulunan tarama dubalarıyla bu mahzur bertaraf ediliyordu. Fakat Bahriye’nin tarama dubası harp esnasında gark olmuş ve şirketin ki ise bazı alat-ı lazımesinin noksanlığı hasebiyle istifade edilememekte bulunmuştur. Bundan dolayı hiç olmasa iki ay zarfında tahtelbahir bir yol açılmak suretiyle vapurların çamura gömülmek tehlikesi bertaraf edilecektir. İstanbul Civarında 16 Eylül 1921 İkdam Şehir içinde fabrika inşasını men için ittihaz edilen mukarrerat: Boğaziçi’nin ciyadet (bulunmaz) havasını muhafaza etmek için fabrika inşasını menetmek üzere Dahiliye Nezareti Umur-ı Mahalliye-i Vilayat Müdürü Hüseyin Hüsnü Bey’in riyasetinde Sanayi Umum Müdürü Fuat, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Dairesine memur Kaymakam Mahmut, Sıhhiye Müdüriyet-i Umumiyesinden Doktor Vasfi, Şehremaneti Makine Sanayi Şubesi Müdürü Mustafa ve Haluk Beylerden teşekkül edilen komisyon dün Dahiliye Nezaretinde içtima ederek müzakerata devam etmiştir. Komisyon azasından bir zata mülaki olan muhabirimiz netice-i müzakerat ve mukarrerat hakkında bervech-i âti malumat almıştır: 1-Boğaziçi ve Adaların meskun sahilinde yeniden müessesat-ı sanayi tesisinin külliyen men’i. 2- Sahil-i mezkureden 300 metre dahilinde küçük müessesat-ı sanayinin bazı kuyud ile tecviz-i inşası. 3- İstanbul belediye hududu dahilinde vücuda getirilecek fabrikaların da şerait-i tesisiyelerinin nizamname-i mahsus ile tayin ve tensiki hususatına dair bir kararname kaleme alınmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Millete Beyannamesi 17 Eylül 1921 İkdam Mukaddes topraklarımızı çiğneyerek Ankara’ya girmek ve istiklal-i memleketin fedakâr muhafızı olan ordumuzu imha etmek isteyen Yunan ordusu yirmi bir gün devam eden pek kanlı harpten sonra avn-i hakla (Allah yardımıyla) mağlup edilmiştir. Ordumuzun mukabil taarruz geçmesi üzerine yüz geri etmek suretiyle kahraman Türk askerlerinin süngülerinden kurtulmak isteyen düşman ordusuna esna-yı ricatın da aman verilmemiş ve mühim kuvvetleri Sakarya şarkında imha olunmuştur. Sakarya’dan geçerek şaşkın ve gayrı muntazam garba teveccüh eden kısımlarının dahi arkasını bırakmayarak masum Türk milletinin hayat ve istiklaline canavarca tecavüz edenlere layık olan cezayı vermek için ordumuz sönmez bir aşk ve celadetle vazifesini ifaya devam ediyor. İstanbul’daki o zamanki Türk Hükümetini deviren, Türk milletinin en mukaddes menafiini ayaklar altına alan vatan muhabbetinden mahrum bir takım ricalin caniyane müsamahasından bilistifade İzmir’e çıkan düşman bundan evvel dahi İnönü’nde, Dumlupınar’da mükerreren Türk azim ve imanı karşısında makhur (kahrolmuş) ve mağlup edilmişti. Ancak bu derslerden ibret almayan ve hiçbir hakka istinat etmeyerek mübarek vatanımıza tecavüz etmekte ısrar eden Yunanlılar bu defa Kral Konstantin’in saltanat hırsı için memleketlerinin bütün menabiini açtılar ve para, asker ve malzeme hususunda hiçbir fedakarlıktan çekinmeyerek aylarca hazırlandılar. Ayrıca şarktaki menafi-i siyasiyelerini muhafaza etmek için masum kanların dökülmesini arzu eden bazı ecnebi dostlarının hafi muavenetlerine ve teşviklerine istinat ettiler. Bu suretle vücuda getirdikleri muntazam ve mücehhez büyük bir ordu ile bir perva Anadolu içerilerine saldırdılar. Düşünmediler ki, Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri kendilerinin mel’ûn ihtiraslarına karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir. Filvaki milletimiz düşmanın hazırlıklarına mukabele için hiçbir fedakarlıktan çekinmedi. Ordumuzu takviye için para, insan, silah, hayvan, araba velhasıl her ne lazımsa kemal-i hahişle (istekle) ibzal etti. Avrupa’nın en mükemmel vesaitiyle mücehhez olan Konstantin ordusu ordumuzun techizat itibariyle de geri kalmaması ve hatta ona tefevvuk edebilmesi (üste çıkabilmesi) gibi inanılmaz mucizeyi Anadolu halkının fedakarlığına medyunuz. Maksad-ı milli uğrunda efrad-ı milletin menafi-i hususiyetlerini istihkar emrinde gösterdikleri harikalar ahfâd ve insalimizin ilelebet sermaye-i mefhareti olacaktır. Bu umumi gayretler sayesindedir ki ordumuz hiçbir dakika tereddüt etmeyerek yüksek bir kuvve-i maneviye ile düşman üzerine atıldı. Canımızı namusumuzu almak üzere Haymana ovalarına gelen düşman efradının esir düştükleri zaman alicenap askerlerimizden ilk nida-yı istirham olarak bir parça ekmek istemeleri manzarası mağrur düşmanlarımızın akıbetini gösteren manidar bir levhadır. Bu derece azim bir fedakârlık hissi ile topraklarını müdafaa eden milletimiz ne kadar iftihar etse hakkıdır. İstiklal mücahidemizde inayet-i samedanisini Türk milletinden esirgemeyen cenab-ı hakka hamdüsena etmeyi asla unutmayalım. Bizler esasen meşru olan davamızda inayet-i ilahiyeden hiçbir zaman ümidimizi kesmedik, hiç kimsenin hakkına tecavüz etmek istemediğimiz gibi diğerleri tarafından da hakk-ı hayat ve istiklalimize riayet olunmasından başka bir davamız yoktur. Hudut-ı milliyemiz dahilinde müdahale-i ecnebiyeden azade olarak her medeni millet gibi hür yaşamaktan başka bir gayesi olmayan Türk milletinin hakk-ı meşruu nihayet alem-i insaniyet ve medeniyet tarafından teslim olunacaktır. Ancak silahlarımızı maksadımız tamamen istihsal olunduktan sonra bırakacağımızdan pek yakın olan bu mesut ana kadar kemafi’s- sabık bütün efradı milletin azami gayret ve fedakârlık göstermesine intizar eylerim. Cenab-ı Hak tevfikat-ı samedanisini idame buyursun, amin. 14 Eylül 1937 Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Mustafa Kemal Mağlup Düşmanı Kamilen İmha Etmek İçin Umumi Seferberlik 17 Eylül 1921 İkdam Ankara 15 Eylül- Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Hazretleri âtideki emirnameyi tamim buyurmuşlardır: 14-15 Eylül gece yarısından itibaren bütün Anadolu’da umumi seferberlik ilan edilmiştir. Mağlup düşmanı Anadolu içerisinde en son neferine varıncaya kadar imha için ilan edilen seferberlikte istihdaf edilen gayeye vasıl oluncaya kadar lüzum hasıl oldukça silah altında bulunan sınıflardan maada esnan erbabı taht-ı silaha celp olunacaktır. Taht-ı silaha celp edilecek sınıfları Müdafaa-i Milliye Vekaleti tayin ve icap eden makamata tebliğ eyleyecektir. Bilumum vekaletlere ordu ve müstakil ordu mıntıka kumandanlıklarına tebliğ edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Mustafa Kemal Anadolu Haberleri 20 Eylül 1921 İkdam Azerbaycan ile Ankara Arasında Ankara ile Azerbaycan hükümetleri arasında akt olunan bir itilâf mucibince, Azerbaycan Hükümeti Türk ordusuna muhtaç olduğu petrol, benzin ve saireyi temin edecektir. İşbu mevat Türk hududunda teslim olunacaktır. Bilmukabele Ankara Azerbaycan’a bazı menafi-i iktisadiye temin eyleyecektir. Rusya’dan Mühimmat Geliyor Son hafta zarfında Rusya’dan Bahr-i Siyah’taki Türk limanlarına çok miktarda mühimmat gelmiştir. İşbu mühimmat dahile sevk olunmuştur. Hububat ve Kömür Gidiyor Son iki hafta zarfında Anadolu’dan Bolşevik Rusya’ya 18 000 ton hububat ile 12 000 ton kömür gönderilmiştir. Gelinin Fedakarlığı 21 Eylül 1921 İkdam Kastamonulu Ziya Efendi’nin kerimesi Hatice Hanım’ın bize iltihak eden Cezayirli bir Müslüman ile izdivacı takarrür eder ve düğün hazırlığına başlanır, babası ancak bin kuruşluk bir memur olan bu fakir aile kızının mürüvveti için ne yapar ne eder güzel bir gelin elbisesi alır. Tam düğün günü Hatice Hanım arkasına basma bir entari geçirir ve hayatının yegâne zevkini teşkil eden gelin elbisesini Hilal-i Ahmer’e terk ettiğini söyler. Bütün nasihatlar, ısrarlar para etmez en nihayet pazara gönderilir ve otuz liraya satılır. Bu gelinlik elbisesinin bedelinin yarısı yine Hatice Hanım’a terk edilmek istenirse de kabul etmez ve olduğu gibi Hilal-i Ahmer’e teberru eder. Hatice Hanım şüphesiz ki bu harbin en büyük kahramanları arasına girecek bir kadındır. (Hakimiyet-i Milliye) İzmir ve Trakya'nın Sahiplerine İadesi 22 Eylül 1921 İkdam İsviçre’nin Cenevre şehrinde Cemiyet-i Akvama kabul olunmayan akvam murahhaslarından mürekkep olarak teşekkül eden Hukuk-ı Akvam Cemiyeti’nin akdettiği son içtimada azadan birinin talebi üzerine Türk-Yunan meselesi mevzubahis olmuş; Yunanlıların İzmir ve Trakya’daki Türk topraklarına tasallutu hakkındaki mebahisattan sonra Türk topraklarının tahlisi esbabının teminine çalışılması talep edilmiştir. Bu teklif üzerine içtimada hazır bulunan Yunan mümessilleri aleyhlerindeki bu teklife itiraz ederek ırken ve tarihen gerek Trakya’nın ve gerek İzmir’in Yunanistan’a aidiyetini ileri sürmüşlerdir. Diğer aza dehşetli gürültülerle Yunan mümessilinin sözünü keserek İzmir ve Trakya’da ekseriyetin Türklerde bulunduğunu ve bunun en aşikar ve canlı delili de Londra Sulh Konferansı tarafından mevzubahis topraklar üzerinde âra-yı umumiye müracaat edilmesi hakkında ittihaz edilen kararın Türkler tarafından derhal kabul edilmesine mukabil Yunanlılar tarafından reddedilmesi keyfiyeti olduğunu beyan etmişlerdir. Ba’dehû mecliste hazır bulunan İsviçre Salib-i Ahmer Reisi söz alarak Yunanlıların Anadolu ve Rumeli’ndeki Türk arazisinde ika eyledikleri mezalimi şiddetli bir lisanla tenkit etmiştir. Ve heyetten bu gözleri karartan fecayie nihayet verdirilmesi ve Yunan’ın bu fecayiden mesul edilmesi için Sulh Konferansı’na müracaat olunmasını teklif etmiştir. Teklif üzerine cemiyet tarafından büyük bir ekseriyetle hususat-ı âtiyenin temini zımnında Sulh Meclis-i Alisine müracaat edilmesi taht-ı karara alınmıştır: 1- İzmir ve Trakya’nın Yunanlılar tarafından tahliye edilerek Türklere iade ettirilmesi. 2- Garbi Trakya için âra-yı umumiyeye müracaat edilmesi. Ankara’dan Tavassut Haberlerinin Tekzibi 23 Eylül 1921 İkdam Roma 21- Ankara’nın Roma ve Paris hükümetleri nezdinde Türklerle Yunanlılar arasında bir itilâfın serian akdi hususunda bir tavassut icrası için teşebbüsatta bulunduğuna dair haberler salahiyettar menabiden tekzip edilmektedir. Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Gazilik Unvanı ve Müşirlik Rütbesi Tevcihi 26 Eylül 1921 İkdam Ankara 22 Eylül Anadolu Ajansı - Büyük Millet Meclisi tarafından Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine gazi unvanıyla müşir rütbesi tevcihi münasebetiyle ve Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Fevzi, Garp Cephesi Kumandanı İsmet Paşalar tarafından âtideki tebrik telgrafları keşide edilmiştir. Başkumandan Müşir, Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretlerine: Büyük Millet Meclisi‘nin uhde-i devletlerine müşir rütbesiyle gazilik unvanını tevcih buyrulduğunu memnuniyetle haber aldım. Milleti yükseltmek ve onu istiklaline kavuşturmak hususundaki mesai-i vatanperveranelerinin büyük milletimiz nezdinde bu suretle takdirini muazzam mücahedenizde temadi-i muvaffakiyetine beraat-i istihlal addediyorum. Tebrikatımın lütfen kabulünü zat-i Samilerinden rica ederim. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Birinci Ferik Fevzi Türkiye Büyük Millet Reisi, Başkumandan, Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretlerine: Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından zat-ı riyaset penahilerine müşir rütbesi ve gazi unvanı tevcihini milletimiz tarafından doğrudan doğruya orduya müteveccih bir eser-i taltif ve takdir addediyoruz. Ve bu sebeple cidden müftehir ve mübahiyiz. Bizim mukaddes davamızın dahil ve hariçte timsal-i zaferi olan zat-ı riyaset penahilerinin Türk ordularının Başkumandanlığını deruhte buyurmaları muzafferiyet için nasıl bir amil-i müessir oldu ise gazi unvan -ı iftiharında da son düşman neferini imha için orduda yeni bir şevk ve hamaset husule getireceğini arz ve temin eylerim. Garp Cephesi Kumandanı İsmet Moskova Muahedesinin Kars’ta Teatisi Merasimi 28 Eylül 1921 İLERİ Ankara 22- Anadolu Ajansı. Kars’tan iş’ar olunduğuna göre Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Rusya Sovyet Hükümeti arasında akd olunan Moskova Muahedenamesinin teatisi merasimi bu gün öğleden sonra saat dörtte kıtaat ve ahalinin iştirakiyle fevkalade mutantan bir surette icra edildi. Merasim salonunda Kars yerli ahali ve memurini ile ümera ve zabitan Rus Sovyet Hükümeti’nin vilayat-ı şarkiye Baş Şehbenderi ve arkadaşlarından mürekkep bir heyet, askeri idadisi talebesinden yirmi kişilik bir müfreze, Kars’taki kıtaat-ı silahendazlarından birer nefer hazır bulunmuşlardır. Kars kalesinden atılan toplarla merasim tesid edildi. Çay ziyafeti esnasında mektep talebesi tarafından Rus heyeti reisine hediye edilen bir bayrağın resm-i takdimi gerek mumaileyhi ve gerek davetlileri pek ziyade mütehassis etti. Yekdiğerine mülasık (bitişik) bir Türk ve bir Rus bayrağı üzerinde Rus bayrağına Türkçe, Türk bayrağına Rusça olarak Moskova Muahedesinin Kars’ta teatisi hatırasını tesbit eden cümleler yazılmıştı. Türk ve Rus heyetleri reisleri tarafından müteakiben nutuklar irad edilmiş ve merasim fevkalade samimi olmuştur. Tramvay Amelesinin Dünkü Grevi 30 Eylül 1921 İkdam Dün tramvay vatmanları nezdlerine şirketin çırak olarak terfik ettiği adamları yanlarına almak istememişler ve tramvayları tevkif ederek işlemekten imtina etmişlerdir. Fakat polislerin müdahalesi ile vatmanların tatiline mani olunmuşsa da bilahare amele murahhasları elektrik cereyanını da kat’ ettiklerinden dün tramvaylar on ikiden sonra seyr ü sefer edememişlerdir. Tramvay şirketi komiseri Nafia ve Dahiliye nezaretlerine müracaat ederek müsebbiplerin tecziyesini talep etmiştir. Polis Müdüriyeti’ne verilen kati emir üzerine elektrik cereyanını kesenler ile arabasını terk eden vatmanlar tecziye edilmek üzere taharri edilmiştir. Bilahare amelenin bir kısmı cebren işinin başına gelmiş ve tramvaylar işlemeye başlamıştır. Dünkü tatil-i eşgali amele haklarına vuku bulan bir tecavüze karşı yapılmış bir protesto mahiyetinde göstermiş ve Beşiktaş merkezinden kendi arzuları ile işlemek isteyen on bir vatmanın bu hareketine fiilen müdahalede bulunmamışlar ve bu on bir vatman tramvaylarını işletmişlerdir. Ameleden bir kısmı bu gün de greve devam niyetindedirler. Türkiye Sosyalist Fırkası yeni vatmanların evvelce çıkarılan yirmi kişinin yerine alınmasına muhalefet ederek bu yirmi kişi işlerine iade edilmediği takdirde grev ilan edeceklerini ve bunun umumi olacağını beyan eylemekte idi. Amelenin evvelce metalibi hakkında Avrupa’daki şirket direktöründen vaki istifsara cevap gelmiştir. Buna binaen Umum Kuva-yı İşgaliye Başkumandanlığı’ndan Türkiye Sosyalist Fırkası’na yazılan bir tezkerede kumpanya ile müzakereye tekrar başlanılması bildirilmiştir.

Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce: Eylül 1921

Ocak 20, 2023

·

Makale

Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce: Ağustos 1921

Hazırlayan: Emel Seyhan Büyük Millet Meclisi Şiddetle Harbe Karar Vermiştir 1 Ağustos 1921 İkdam Paris- Pek ciddi menbadan alınan ve Paris matbuatınca neşredilen haberlere nazaran Yunan Ordusunun yaptığı taarruzda kazandığı muvaffakiyetlere rağmen Anadolu harbi asla hitam bulmamıştır. Petit Journal temin ediyor ki, Heyet-i Vekile reisinin Ankara Büyük Millet Meclisi huzurunda vaki beyanatından anlaşıldığı vechile Anadolu, Yunanistan tarafından arzu olunan şerait dahilinde bir sulhu asla imzalayamaz. Ankara Millet Meclisi kemal-i germi ile harbe devam ve Yunan Ordusuna karşı harp etmek üzere eli silah tutan kaffe-i ahalinin taht-ı silaha cem’i hakında verilen takriri ittifak-ı ara ile kabul etmiştir. Kafkasya’daki Kuva-yı Milliye Ordusu 1 Ağustos 1921 İkdam Bosfordan: Ankara Müdafaa-i Milliye Vekaleti, Kafkasya’daki Kuva-yı Milliye Kumandanı Vekili Remzi Paşa’ya gönderdiği bir emirnamede asakir-i mezkûrenin Türk-Bolşevik itilâfı neticesi olarak Kafkasya havalisinde bulunmasına artık lüzum kalmadığından tamamıyla garp cephesine naklini iş’ar eylemiştir. Bir Kuva-yı Milliye Fırkası Remzi Paşa ile Kars’ta kalacaktır. Geri kalanı ise Şark Orduları Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Miralayı Kadri Bey kumandasında olarak Ankara’ya müteveccihen yola çıkmış bulunuyor. Türkiye İşçiler Birliği Cemiyeti 2 Ağustos 1921 İkdam Muhtelif meslekler dahilinde çalışmakta olan bilumum işçilerin aralarında muhadenet (dostluk) tesisiyle vaziyet-i içtimaiye ve iktisadilerini ıslah etmek, seviye-i irfanlarını yükseltmek işçilerin teshil-i maişetini (geçimini kolaylaştırmasını) temine müteallik bilcümle tedabire tevessül etmek, işçilerin deavi (davaları) ve sair mesalihini (işlerini) memurin-i mahsusa vasıtasıyla takip ve rü’yet ettirmek, işçilerin mensup oldukları resmi ve gayriresmi müesseselerde kaza, maluliyet, ihtiyarlık gibi ahvalde işçilere tekaüt sandıkları tesisine ve evvelce mevcut sandıklar şeraitinin işçilerin temin-i maişetini mü’temen (güvenilir) bir hale ircaına teşebbüs etmek, izdivaç, tevellüt, vefat gibi ahval-i fevkaladede işçilere muavenet edebilmek için ikraz sandığı tesisi, gece dersleri konferanslar tertip ve broşürler neşrederek tenvir-i efkarına hizmet, yemekhaneler, kıraathaneler, misafirhaneler ve saire açarak işçilerin seviye-i irfan ve ahlakisini yükseltecek tedbirlere tevessül etmek ve sair gibi maksat ve gayelerle teessüs ve teşekkül etmiş olan “Türkiye İşçiler Birliği”nin resm-i küşadı dün Kadıköy’de İskele meydanındaki binada samimi bir surette icra edilmiştir. İlk defa söz alan Reis Kadri Salim Efendi beri vech-iâti nutuk irat eylemiştir. “Muhterem misafirler ve arkadaşlar, Davetimizi lütfen kabul ederek icabet ettiğinizden dolayı sizlere teşekkür ederiz. Hedef ve gayemizi arz ettik. Muhtelif işçi ve sair teşkilatlar beyninde muntazaman vukua gelecek böyle muhtelit içtimalarda umumi meseleleri görüşmek muhtelif nokta-i nazarı telif ederek takarrür edecek meselelerde mesai ve faaliyetleri tevhit etmek zannederiz ki halk için çok faydalıdır. İşte hem vücuda getirdiğimiz teşkilatın gaye ve programını hülaseten arzetmek hem diğer işçi teşkilatıyla programımızda müşterek noktalar varsa bunları tespit etmek ve hatta tevhid veya teşrik-i mesai için imkân olup olmadığını tetkik etmek için bugün bu toplantıyı tensib ettik. Program ve nizamnamemizin mütalaasından anlaşılacağı vechile hedef ve gayemiz, memleketimizdeki işçileri ya mesleklerine göre veyahut mensup oldukları müesseseye nispetle aralarında birleştirmek, sonra da bütün bu ufak teşkilatı yekdiğerine muavin ve mesanid olabilecek bir tarzda bir araya cem etmek ve şu teşkilat tahtında işçilerin iktisadi, irfani, hülasa içtimai hayatlarını ıslah edecek tedbirlere tevessül etmektir. Bu tedbirlerin bir kısmı programımızda izah edilmiştir. Şüphesiz zemin ve zamanın şartları düşünülerek bu tedbirlere müşabih daha bazı tedbirler hin-i iktizada tatbik edilebilir. Hedef ve gayemizi arz ettik. Nizamname-i dahiliyemize gelince, şu kanaatteyiz ki, nizamname-i dahiliyemiz liberal bir mahiyeti haizdir. Dernek heyetlerinin serbest hareketleri ve merkez-i umumi teşkilatına hisse-i iştirakleri tamamen temin edilmiştir (…)” Bundan sonra Fazıl Efendi “Kadri arkadaş birliğin maksat ve teşkilini izah etti.” diyerek söze başlamış ve cümlelerine şunları ilave eylemiştir: “İşçi sınıfının kuvvet bulması esasını kabul eden bütün cemiyetler tevhit ve teşrik-i mesaiye davet ediliyor. Türkiye İşçiler Birliği namına bütün işçilere vuku bulan bu davet şayan-ı takdir görülmelidir. Türkiye’deki işçi hayatına ve memleketimizdeki mesai şartlarına dair birkaç söz söylemek istiyorum. Sultan Abdülhamit devrine irca-i nazar edersek görürüz ki amele hayatı yoktur veya henüz başlamak üzeredir. Her tarafta küçük ziraat, sanat veya ticaret merkezleri vardır. O zamandaki ahaliyi dört kısma ayırmak mümkündür. Bunlardan birincisi paşalar, ağalar, beyler, ikincisi ulema, üçüncüsü küçük sanatkarlar dördüncüsü de amele sınıfıdır. Bu amele ya köy yahut şehir amelesidir. Aralarında elyevm bu zamana kadar kalabilmiş bunca teşkilatı vardır. Halbuki merkezde iken 1908 senesinden sonra memlekette bir tebeddül ve tahavvül başlıyor. Ötede berideki inşaat ile mevad-ı mamule sıfatıyla Avrupa sermayesinin memleketimize girmesiyle mahalli sanayi Avrupa mamulatıyla rekabet edememiş ve zevale (yok olmaya) yüz tutmuştur. Evvelce elindeki sermaye ile öteberi yapanlar da bu defa bu yeni vaziyet karşısında amele menzilesine (derecesine) inince işçilik yahut sosyalistlik cereyanı inkişafa başlamıştır. Ve bu suretle şemsiyeciler, sigara kağıtçıları, berberler cemiyeti gibi birtakım sendikalar meydana gelmiş ise de bunlar hükümetin icabat-ı siyasiye ile takındığı vaziyetten reviyy-i mümaşat gösterememişlerdir. Harb-i Umumide hükümet alat-ı istihsaliyesini askerlik ruhu ile techiz etti ve ameleyi muharebe meydanlarına sevk etti. Başka bir şekl-i iktisat teşekkül etti, Amele sendikaları tamamen ortadan kaldırıldı. Fakat harbin ikinci safhasında Almanya’da, Rusya’da Fransa’daki işçilik teşkilatı parlak bir inkişafa mazhar olmuştu. Bilirsiniz ki bu esnada Stokholm’de bir sosyalist kongresi oldu. Hükümet bu cereyanlardan istifade etmek istedi ve amelelikle hiç alakası olmayan amele tarafından tanınmayan iki şahsı işçiler namına murahhas olarak Stokholm’e gönderdi. Mütareke oldu. Memlekette istihsalat namına hiçbir şey kalmamıştı. Bir iktisadi buhran devam edip gidiyordu. Memleket menfaatinin kollardan çıkacak kuvvetlerle temin edileceğini herkes anlamıştı. Asıl bundan sonradır ki işçilik cereyanları teessüs etti. Bu gün İstanbul’da çiftçi sınıfı istisna edilecek olursa istihlakatın yüzde doksanının hariçten geldiği görülüyor. Bundan anlıyoruz ki memleketimiz bir iktisadi sefalet içindedir. Umrandan eser olmayan Anadolu’nun tamiri için milli sermayemiz mefkud olduğundan (olmadığından) buralara ecnebi sermayesi girecektir. Bu sebepten işçi kısmının aralarında teşkilat meydana getirmeleri ve bunu biran evvel yapmaları lazımdır. Mesai şartlarına gelince görüyoruz ki hükümet şirketlere verdiği imtiyazlarda ameleyi amelenin hakkını katiyyen nazar-ı dikkate almamıştır. Gerçi tekaüt sandıkları hıfzü’s- sıhhaya riayet kayıtları mevcut ise de bunlardan maalesef hiçbirine riayet edilmemektedir. Amelenin şirket teşkil etmesi ve mesaisini tatil etmesi meselesi şayan-ı münakaşadır. Cemiyetler Kanunu mucibince her şahıs cemiyet teşkil edebilir. Yalnız burada bir kayıt vardır. O da teşekkül edecek cemiyetin ahkam-ı kavanine mugayir olmaması ve memleketin asayişini ihlal etmemesi şartıdır. Bu Cemiyetler Kanununda nazar-ı dikkatinize bir maddeyi arz etmek istiyorum. “Hidemat-ı umumiye ile meşgul olanlar grev yapamazlar.” Deniliyor. Mebuslar tarafından tenkit edilmiş bu maddeye karşı hükümet ameleyi sermayeye iştirak ettireceğine dair bir kanun daha çıkaracağını vaad etmiş ise de maalesef üzerinden on sene geçtiği halde böyle bir kanun çıkmamıştır. İki üç seneden beri birçok amele sendikaları teşekkül etti. Bunlar kumpanyalara, hükümete müracaat etti ler. Haklarının nazar-ı dikkate alınmasını talep ettiler. Fakat böyle bir kül halinde toplanamamış münferit kalmış birçok işçiler de vardır. Bunları teşkilata raptetmek ve teşkilatı olanlarla dahi telif-i mesaiyi temin etmek lazımdır. Bu suretle amele sınıfının ihtiyacı daha iyi temin edilmiş olur. ” Bundan sonra Türkiye Sosyal Demokrat Fırkası namına söz alan Doktor Rıza Bey ber-vech-i âti hasbihalde bulunmuştur. “Birliğinizde bu gün sosyal demokrat namının bulunduğuna cidden müftehirim. Bu birlik ciddi sosyalistlere mahsus etvarı takınarak terakki edeceğine emin bulunuyorum. Ben on beş seneden beri sosyalistliği tetkik ile uğraşıyorum. İstanbul’daki bizim sosyalistliğimiz ameli bir sosyalistliktir. Koluyla, bacağıyla, vücuduyla çalışan sermayeye malik olmayan amele dediğimiz bir kısmı ben üçe ayırıyorum. Sosyal demokratlar, milli sosyalistler, ihtilalci sosyalistler. İçimizdeki birliği bozmak için teşkilat yapanlar da vardır. Hükümetin elindeki kavaninin ameleye bize ait olan kısmı asri değildir. Bütün nazırları ziyaret ile anlattım. Biz birliğimizi teşkil edip on da muvaffak olabilmek için ittifak etmeliyiz.” Türkiye Sosyalist Fırkası’nın, Sıyanet Cemiyeti’nin, Sosyal Demokrat Fırkası’nın ve birçok işçilerin hazır bulunduğu bu resm-i küşatta meduvvine sigara ve çay ikram edilmiştir. Zafere Hazırlık 5 Ağustos 1921 İLERİ Anadolu birkaç güne kadar bize pek mühim haberler vaat ediyor Dün şehrimize gelen mevsûkü’l-kelim (sözüne güvenilir) zevatın ifadelerine nazaran Anadolu pek yakında düşmana yeni ve müthiş bir darbe indirmek için lazım gelen hazırlıkları ikmal etmiştir. Dört beş güne kadar zafer haberlerine şahit olunacağı teminen beyan edilmektedir. Aynı zamanda dün Anadolu erkan-ı mühimme-i askeriyesinden bir zatın ailesine gönderdiği bir mektupta da şöyle deniliyor: Ordumuzun kahhar ve müthiş darbesi düşmanı sersemletti. Planımız mucibince geri çekildik. Fakat bu gerileme ilerinin hayırlı ve muzaffer mukaddimesi olacaktır. Beş, altı güne kadar size mühim tebşirlerde bulunacağız. Hülasa Anadolu ordusu hasmına arzu ettiği zaman istediği darbeyi indirecek bir haldedir. Kürt Süvari Alayları Teşkili 9 Ağustos 1921 İLERİ Ankara Meclis-i Millisi’nin kararıyla Dersim Kürtleri nezdinde nüfuzları olan üç Kürt mebusu memuriyet-i mahsusa ile Dersim’e gönderilmiştir. Bu mebuslar gönüllü Kürt süvari alayları teşkil etmeye çalışacaklardır. Heyet Kürt rüesasına verilmek üzere kıymettar hediyeler almıştır. Bu Dakikadan İtibaren Başkumandanlık Vazife-i Fi’liyyesine Başlıyorum 9 Ağustos 2021 İKDAM Ankara 6 Ağustos Anadolu Ajansı- Büyük Millet Meclisi dünkü içtimaında ittifak-ı ara ile Başkumandanlığa intihap edilen Meclis Reis Mustafa Kemal Paşa hazretleri alkışlar arasında mühim bir nutuk irat etmiştir. Ve ezcümle demiştir ki: “Muhterem arkadaşlar, Meclis-i alinin şahsiyet-i maneviyesinde mütecelli ve mündemiç olan başkumandanlık vazifesini fiilen ifa etmek üzere bendenizi memur etmiş olduğunuzdan dolayı ayrıca teşekkür ederim. Bu teveccüh, heyet-i celilenizin hakkımdaki itimat ve emniyetin bariz bir delili olduğundan benim için pek kıymetli ve taltiftir. Ve buna mukabele hayatımın en kıymetli mükafatı olacağını arz ederim. Binaenaleyh bu teveccühe kesb-i liyakat etmek için bütün mevcudiyetimi emeliniz dairesinde sarf etmekten bir dakika ictinap etmeyeceğimi ve hiç de tereddüt eylemeyeceğimi ehemmiyetle telakki ve kabul buyurmanızı rica ederim. (Şiddetli alkışlar) Efendiler, şu zavallı milleti esir etmek isteyen düşmanları inayet-i sübhaniyye ile behemehal mağlup edeceğimize dair emniyet ve itimadım bir dakika olsun sarsılmamıştır. (şiddetli alkışlar) Bu dakikada bu itminanı heyet-i celilenize karşı, bütün millete karşı ve bütün aleme karşı ilan ederim. (şiddetli alkışlar) Gerek heyet-i celilenizden ve gerek büyük ve şefkatli milletimden daima büyük bir şefkat ve sıyanete mazhar olacağıma dair olan emniyetim büyüktür. Binaenaleyh heyet-i celilenizden aldığım feyz ile bu dakikadan itibaren başkumandanlık vazife-i fi’liyyesine başlıyorum.” (şiddetli alkışlar ve Allah muzaffer buyursun sedaları). Kahraman Mehmet 9 Ağustos 1921 İkdam Henüz on üç yaşında olduğu halde Adana cephesinde düşmana karşı asker safları arasında mektup nakletmek suretiyle ibraz-ı hidmet eylediği sırada mecruh düşmüş ve Hilal-i Ahmer hastanesinde taht-ı tedaviye alınmış olan Tarsus’un Dedeler Karyesinden Halil oğlu Mehmet’in darüleytama kabulü tensip edilmiştir. Mustafa Kemal Paşa Diyor ki: Gayenin İstihsali İçin Her Şey Yapılacaktır 10 Ağustos 1921 İkdam 6 Ağustos, Ankara- Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi ve Başkumandan Mustafa Kemal Paşa ordu ve millete hitaben âtideki beyannameyi neşretmiştir: Bilumum vilayat, liva, kaza, nahiye, belediye riya setlerine, bilumum kıtaat-ı askeriye kumandanlarına, İzmit tarikiyle İkdam, Vakit, İleri, Akşam, Tevhid-i Efkar gazetelerine, İzmit, Adapazarı, Akyazı, Sapanca, Kandıra, Hendek, Düzce Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri heyet-i merkeziyelerine: Orduya millete beyanname: Büyük muharebeden çıktığımız en zayıf zamanımızda tekmil memleketi çiğnemek ve bütün ahaliyi mahvetmek için üzerimize hücum eden düşmanlara karşı milletçe birleştik ve pek kıymetli ordular vücuda getirdik. Muhtelif ve müteaddit cephelerde emsalsiz fedakarlıklarla hukuk-i milleti müdafaa eden ve İnönü’nde Yunanistan’ın istila ordularını iki defa tepeleyen kahraman ordumuz o kadar yüksek bir azim ve iman ile muharebe etti ki düşman yalnız Garp Cephemizdeki ordumuza karşı kralları başında olduğu halde tekmil Yunan Ordusunu Anadolu’ya getirmeye mecbur oldu. Garp Cephesinde vukua gelen son muharebede bu düşman ordusunu pek ziyade zayiata duçar ettikten sonra ordumuzun cevher-i aslisinden hiçbir şey zayi etmeden bu günkü vaziyeti aldık. Bugün düşman ordusu menabi-i asliyesinden ve üsü’l- harekesinden uzaklaşmış vaziyette karşımızdadır. Bütün mezaya-yı kahramanane ve evsaf-ı âliyesini en mühim muharebe meydanlarında tanıdığım ordumuzun müdebbir ve yüksek kumanda heyetiyle fedakar zabitanıma ve kahraman efradıma ve cetlerimizden mütevaris hasail-i mümtaze ile mütemayiz bilumum efrad-ı millete hitap ediyorum: Mukadderat-ı millete vazü’l-yed bulunan Büyük Millet Meclisi bu gün Milli Ordunun temin-i muvaffakiyetini kafil bütün tedabire salahiyet-i kamile ile mücehhez kılarak Meclis riyasetinden başka beni bütün ordular Başkumandanlığına memur eyledi. Sizlere bu beyannameyi yazdığım dakikadan itibaren inayet-i sübhaniyyeye istinaden ve müftehiren büyük ve şerefli vazifeyi ifaya başlamış bulunuyorum. Bana bu vazifeyi tevdi etmiş olan meclisin ve o mecliste temsil edilen milletin irade-i katiyyesi tarz-ı hareketimizin muharrikini teşkil edecektir. Hiçbir sebep ve suretle tadiline imkân olmayan bu irade-i katiye behemehal düşman ordusunu imha etmek ve bütün Yunanistan’ın kuvve-i müsellahasından mürekkep olan bu orduyu anayurdumuzun harem-i ismetinde boğarak nail-i halas ve istiklal olmaktır. Memleket ve milletin maddi ve manevi bütün kuvvetlerini bu neticenin istihsali tarikine sevk ve imale için hiçbir tedbir ve teşebbüste müsamaha edilmeyecek ve ne zemin ve zaman ile ne de vatan mefhumu karşısında teferruattan ibaret kalan mülahazat-ı saire muteber olmayarak düşman ordusunun imhasından ibaret olan bütün gayenin istihsali için muktezi her şey yapılacaktır. Bu beyannamenin ta neferlere kadar bilumum ordu mensubu ile bütün memurin ve ahaliye tebliğini rica ederim. Bilumum vekaletler ve bilumum ordular ve müstakil Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri heyet-i merkeziyeleriyle riyasetlerine tebliğ olunmuştur. Büyük Millet Meclisi Reisi ve Başkumandan: Mustafa Kemal. Büyük Muharebe Nerede? 19 Ağustos 1921 İLERİ Londra 17- İngiliz gazetelerinin tahminlerine nazaran büyük muharebe Kuva-yı Milliye’nin bütün kuvvetlerini tahşid etmiş olduğu Sakarya Nehri boyunda cereyan edecektir. Sovyetler Kuva-yı Milliyeye Dört Torpido Muhribi Teslim Etmişler 27 Ağustos 1921 İKDAM Roma 25- İtalyan matbuatının Atina’dan aldığı haberlere göre Sovyetler Kuva-yı Milliye’ye Karadeniz’de dört torpido muhribi teslim etmişler. Dört Günden Beri Harp Bilâ İnkıta Devam Etmektedir 30 Ağustos 1921 İkdam En son haberlere göre Sakarya boyunda muharebe bütün şiddetiyle devam etmektedir. Yunan menabii de Milli Ordunun pek büyük mukavemet gösterdiğini ve muharebenin pek şiddetle cereyan ettiğini neşirden hali değildir. Ağustos’un yirmi beşinci akşamından beri bilâ fasıla dört gündür devam eden ve pek kanlı olduğuna hiç şüphe edilmeyen bu muharebenin yakında lehimize neticeleneceğini gösteren pek çok emaret mevcuttur. Milli Ordu her gün dahilden cepheye koşan efrat ile, kıtaat takviye olunabildiği halde üssü’l-harekesinden pek uzakta harp eden Yunan Ordusunun muhtaç olduğu ikmal efradının arzu edildiği zamanda Yunan Başkumandanı emrine hazır ve amade bulundurulamayacağı pek tabiidir. Bahusus Yunan Ordusu hudut-ı ric’iyyesi ve menzil teşkilatı şimalde İznik’ten itibaren Sakarya cephesi muharebesine cenupta yine aynı suretle mezkur cepheden Uşak’a kadar yanlarda, Milli Ordu aksamının akınlarına maruz bulunduğu için aynı zamanda hem bu tehlikelere karşı tertibat ittihaz etmek, kuvvet sarf etmek hem de cephe ihtiyacatını itmam etmek gibi pek müşkül vaziyette bulunuyor. Yunan Ordusunun ne müşkül vaziyette bulunduğuna en büyük bir delil de kuvvet, malzeme ve mühimmat itibarıyla kat kat tefevvuk ettiği halde dört gündür Milli Ordunun mukavemeti karşısında bir adım ilerlemeye muvaffak olamamasıdır. Seksen kilometre uzun bir cephe üzerinde harp eden Yunan Ordusunun inhizama (bozguna) uğraması için Milli Ordunun daha iki günlük mukavemeti kafidir sanırız. Çünkü böyle sürekli ve pek şedit cereyan eden muharebelerin bahusus mütearrız taraf için ne büyük telefata sebebiyet verdiği malumdur. Her an tebeddül eden safahat-ı muharebede bu güne kadar hamdolsun aleyhimize kaydolunabilecek bir hareket yoktur. Büyün gelen resmi ve gayrı resmi haberler, bütün muvaffakiyetlerin bizim tarafta olduğuna asla şüphe bırakmıyor. Netice-i katiye yakındır. Bazen mübalagalı ve bazen yanlış haberler arasında mütehayyir (şaşkın) kalan ve sabırsızlıkla kat’i zafer haberlerine intizar eden halkımızın pek yakında bu endişelerden kurtulacağına şüphe yoktur. Anadolu Haberleri Ankara – Sovyetler Mukavele-i Askeriyesi 30 Ağustos 1921 İkdam Ankara ve Sovyetler murahhasları arasında akdolunan mukavele-i askeriyenin esasatının ber-vech-i âti olduğu Türk menbaından bildirilmektedir: Rusya Anadolu’ya büyük miktarda her nevi top, tüfek, tayyare ve mühimmat tedarik eyleyecektir. Bu mühimmat Bahr-i Siyah limanlarından teslim olunacaktır. İrsalat süratle vuku bulacaktır. Peyderpey Türklere teslim edilecek sefain-i harbiye kumandan ve makinistleri muvakkaten hizmetlerine devam edeceklerdir. Türkler Kafkasya ve Bahr-i Siyah tarikiyle Rusya’ya hububat ve maden kömürü vereceklerdir. İcabında mukavele esasatı tevsi olunabilecektir. Anadolu’da İane Derci Anadolu’da ordu için mühim ianeler toplanmaktadır. İşbu teşkilat Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye şubeleri vasıtasıyla yapılmıştır. Herkes iktidarı nisbetinde ianeye iştirak etmektedir. Köylüler aynen muavenette bulunmaktadırlar. Arap Ve Kürt Kuvvetleri Mustafa Kemal Paşa Arap ve Kürt kabileleri nezdindeki teşebbüsatından dolayı Şeyh Sunusi’ye telgrafla beyan-ı teşekkürat etmiştir. Mezkur kabileler Şeyh Sunusi’nin teşvikatına tab’an Mustafa Kemal Paşa’ya kuvvetler göndermişlerdir. Rus Mümessilinin Cepheye Daveti Ankara’daki Rus Ataşemiliteri ile esasen asker olan Rus Mümessili, Sakarya Muharebatını takip eylemek üzere Mustafa Kemal Paşa tarafından karargah-ı umumiye davet edilmiştir. Zaferin Tesidi İçin Emir Mustafa Kemal Paşa, son muzafferiyetin en küçük köylerde bile tesid edilmesi için bütün vali ve mutasarrıflara telgrafla emir vermiştir. Bu münasebetle hafif cezalara mahkum olanlar tahliye edilmiştir. Sakarya’dan Yunanlıların çekilmesi üzerine Ankara’da büyük şenlikler yapılmıştır, şehir üç gece müteakiben donatılacaktır. Askeri bir resm-i geçit ve fener alayı teşkil olunmuştur. Meclis-i Milli’nin balkonundan nutuklar irad edilmiştir. Halk hatipleri hararetle alkışlamıştır.

Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce: Ağustos 1921

Aralık 16, 2022

·

Makale

Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce: Temmuz 1921

Hazırlayan: Emel Seyhan Ankara Yunan Taarruzuna Sabırsızlıkla Muntazırdır 1 TEMMUZ 1921 İkdam Londra 29- Ankara’nın Yunan taarruzunun suret-i umumiyede icrasına sabırsızlıkla muntazır olduğu Anadolu’dan telgrafla bildiriliyor. Türk ordusu harp esnasında müdafaa vaziyetinde kalacakmış. Yunanlılar İhraz-ı Zafer Edemeyecekler 1 TEMMUZ 1921 İkdam Paris 29- Fransız gazetelerinin ekseriyeti şerait-i askeriye-i mahalliyeyi derpiş ederek Yunanlıların Kemaliler üzerine nasıl ihraz-ı zafer edebileceklerini anlayamıyorlar. Yunanistan’ın Cevabı 1 TEMMUZ 1921 İkdam Atina 29- Yunanistan’ın cevabı, Avrupa matbuatında muhtelif tefsirata sebebiyet vermekte devam ediyor. Fransız matbuatı pek şiddetli bir lisan ile bu cevabı tenkit ediyor. İngiliz matbuatının nokta-i nazarı muhaliftir. Mamafih bütün gazeteler, devam-ı harp mesuliyetinin Yunanistan’a terettüp ettiğini söylüyorlar. Bekir Sami Bey’in Beyanatı 1 TEMMUZ 1921 İkdam Paris 29- Bekir Sami Bey vuku bulan bir suale cevaben Türkiye’nin İzmir ve Trakya meselelerini milli metalibe muvafık bir surette halledecek ciddi bir sulh istediğini beyan ile demiştir ki: “Türkiye hiçbir vechile harpcuyane bir fikir perverde etmemekte ve Irak, Suriye, Filistin hakkında bir gûna ihtiraskarane tasavvurda bulunmamaktadır. Arapları mukadderatında serbest bırakmaktadır. Bundan maada müşarünileyh Fransa mümessil-i resmiyesi ile temasta bulunmak arzusunda bulunduğunu ve müşarünileyhime ve bütün cihanın şiddetle muhtaç bulunduğu sulh ve müsalemetin tesisi için bütün mevcudiyetiyle çalışmak üzere geldiğini beyan edeceğini dermeyan eylemiştir.” Ankara’ya Mühimmat ve Para 2 TEMMUZ 1921 İkdam 25 Haziran tarihli Times gazetesinde okunmuştur. İstihbarat-ı ahireye göre Moskova’dan Ankara Hükümeti’ne bu son zamanlarda külliyetli miktarda mühimmat-ı harbiye ve para gönderilmiştir. Kuvayı Milliye taarruza geçmeye karar verecek olursa ihtimal ki şimdiye kadar zannedildiğinden daha büyük bir muvaffakiyetle harekat-ı taarruziyeyi idare edebileceklerdir. Ankara Hükümeti’nin Protestosu 3 TEMMUZ 1921 İkdam Düvel-i Müttefika tarafından Yunanistan nezdinde vuku bulan tavassut teşebbüsünün Yunanistan tarafından adem-i kabulünden dolayı Ankara Hükümeti’nin devletlere tebliğ ettiği protestonun bir sureti Yunan Hariciye Nezaretine varit olmuştur. Mezkur protestoda, Türkiye’nin amal-i milliyesinin tahakkuku hakkında teminat almadıkça terk-i silah etmeye mütemayil olmadığı beyan edildikten sonra deniliyor ki: “Türkiye harpçı değildir. Binaenaleyh tatil-i muhasamat hakkındaki her teklif bizce şayanı kabuldür. Yunanistan’ın da sulhu arzu eylediğine dair elimizde deliler vardır. Fakat bu mesele aynı zamanda bir kral meselesiyle alakadar olduğundan son sözü silaha tevdi etmeye mecburdur. İşte maatteessüf bu sebeb-i şahsiden dolayı iki millet tekrar kanlarını dökeceklerdir. Bu hakikatler Avrupa rical-i siyasiyesince malumdur. Fakat yapılan müdahale söze inhisar etmekte ve Yunanistan’a sulhu kabul için bilfiil tazyik edilmemektedir. Bu vaziyete karşı biz dahi son mesaimizi sarf edeceğiz. Protesto name tekrar muhasamatın başlaması mesuliyetini Yunanistan’a tahmil eyleyecektir.” İngiltere’deki Grevin Tesiratı 3 TEMMUZ 1921 İkdam Daily Mail gazetesinin ifadesine göre İngiltere’deki kömür amelesi grevleri hükümet hazinesine günde iki milyon İngiliz lirasından fazlasına mal olmuştur. Son grevlerden mütehassıl zayiatın mecmuu beş milyon İngiliz lirasını mütecavizdir. Türkler Papulas’ın Hesaplarını Altüst Ettiler 6 TEMMUZ 1921 İLERİ Son posta ile gelen 1 Temmuz tarihli gazeteler Anadolu muharebesinden bahsederken diyorlar ki: “Türkler, Yunan Ordusunun taarruzundan evvel davranmak suretiyle Papulas’ın hesaplarını altüst ettikleri anlaşılıyor. Türkler her tarafta düşmanlarını püskürtmüşler ve sevkü’l-ceyş nokta-i nazarından pek mühim mevkilerden Yunanlıları tard ederek İstanbul yoluna hakim olmuşlardır. Türkler bilhassa İzmit ve Uşak havalisinde fazla gayret göstermişlerdir. Uzun müddetten beri istila edilmiş olan İzmit ciddi bir mukavemet göstermemiştir. Yunan tebliğ-i resmisi düşman tarafından icbar suretinde vukua gelmediğini söylüyor, bu da pek kolaylıkla kabil-i izahtır, zira Yunan askerleri deniz tarikiyle kaçabilmek fırsatına maliktirler. Şimdiye kadar hiçbir noktada Yunan Ordusunun ciddi bir harekette bulunduğu iş’âr edilmiyor. Kral Kostantin’in generalleri uzun müddetten beri devam eden istihzarata (hazırlıklara) rağmen elim bir müdafaa mevkiinde kalmak mecburiyetinde bulunuyorlar.” İzmit’ten Sonra Bursa ve İzmir Mustafa Kemal Paşa’nın Nutku 6 TEMMUZ 1921 İLERİ Dünkü nüshamızda Mustafa Kemal Paşa hazretleri ile İsmet Paşa hazretlerinin Eskişehir’i ziyaretleri tafsilatını yazmıştık. Dünkü Bosfor gazetesi müşarünileyhin mahal-i mezkurda irat ettiği mühim bir nutuktan bahsetmekte ve şu malumatı vermektedir: “Mustafa Kemal Paşa Eskişehir cephesini teftiş ettiği sırada zabitana hitaben bir nutuk irad ederek İzmit’in istirdatından ve Bursa ile İzmir’in istirdat olunacağından bahsetmiş ve “Askerin selamet-i vatan için göstereceklerinden emin olduğum besalet ve hamaset sayesinde muzafferiyet-i nihaiye yakındır. Yunanlılar, ordumuz tarafından mağlup edilmedikçe tavassut teklifini kabul etmeyecektir. Anadolu, Yunan taarruzuna karşı koymaya aylardan beri hazırdır.” demiştir. Mustafa Kemal Paşa badema bazı vesayada (tavsiyelerde) bulunmuştur. Bu, orduya hitaben şimdiye kadar irad ettiği nutukların en mühimidir. Nutuk bütün asakire tevzi edilmiştir. Darülfünunun İstiklali 6 TEMMUZ 1921 İkdam Darülfünunumuzun memalik-i mütemeddine (medeni memleketlerin) darülfünunları misilli ilmi bir istiklaliyete mazhar olması için şahsiyet-i hükmiye ve maliyesi hakkında mukaddema Darülfünun emanetince tanzim edilip 15 Şubat’ta Maarif Nezareti’ne tevdi edilen kararname her ne sebepten ise altı aydan beri Maarif Nezareti’nde tehire uğramış, durmuştur. Halbuki Darülfünunumuzun sair darülfünunlar gibi cemiyetler teşkili ve siyasi, içtimai meselelerle alakadar olabilmesi müstakil bir idareye sahip olmasıyla mümkündür. Ahiren haber aldığımıza göre sahib-i imtiyazımız Ahmet Cevdet Bey’in evvelki günkü nüshamızda münderiç başmakalesi Darülfünun emanetince kemal-i ehemmiyetle nazar-ı dikkate alınarak Darülfünunun şahsiyet-i hükmiye ve maliyesi hakkındaki kararnamenin bir an evvel mevki-i fiile vazı Maarif Nezareti’nden talep edilmiş ve Maarif Nazır Vekili Mustafa Arif Bey de keyfiyeti ciddiyetle takip edeceklerini vaad eylemişlerdir. Mezkûr kararname dokuz maddeden ibaret olup darülfünunun Maarif Nezareti bütçesinden ayrı mülhak bir bütçeye tabi olması ve varidatı ile masraflarının tayininde laboratuarların, kütüphane ve koleksiyonların tanzim ve tertibinde serbest bulunması gibi ahkamı muhtevidir. Mustafa Arif Bey’in vaadlerini yakında fiiliyat sahasında da göreceğimizi ümit ederiz. Bekir Sami Bey’in Beyanatı 8 TEMMUZ 1921 İkdam Morning Post gazetesinin muhabirine Bekir Sami âtideki beyanatta bulunmuştur: “Moskova Hükümeti ile yapılan mukavelenin esbab-ı mucibesini takdir edebilmek için İngiliz efkâr-ı umumiyesi Çar Rusya’sının asırlardan beri bize bir tehlike teşkil etmiş olduğunu hatırdan çıkarmamalıdır. Rusya’da vuku bulan inkılaptan sonra bu tehlike Türkiye için mündefi (atlatılmış) oldu. Yeni Moskova Hükümeti’nin programında ne bize, ne Garbi Avrupa’ya, ne de aksayı şarka karşı sulhu tehdit mahiyetinde addedilecek bir şey olduğunu bilmiyoruz. Biz müşkül vaziyette idik ve halâ öyleyiz. Sevr Muahedesinin tatbiki Türkiye’nin hukuken, iktisaden ve mealen ölümü demektir. Türkiye’nin bu muahedeyi reddetmesini şayan-ı taaccüp görmemelidir. Ben Moskova’da üç aydan fazla kaldım ve bir itilâf akdine çalıştım. Bu itilâfta hiçbir millete karşı bir tehlike mevcut olmadığına emin olabilirsiniz. Şayet varsa bile biz bundan mesul değiliz. Türkiye’nin Hindistan, Mısır, Suriye, Filistin üzerinde hiçbir emeli yoktur. Bolşevikler bizim komşularımızdır. On beş seneden beri mecburi ve mütemadi harp halinde bulunan memleketimiz sulha şiddetle muhtaçtır. Türkiye’de herkes İngiltere’nin dünyanın en büyük İslam devleti olduğunu bilir. Türkiye ile İngiltere arasında samimi münasebatın tesisini arzu etmeyen Türkiye’de hiçbir fert yoktur. Aynı zamanda coğrafi vaziyeti itibariyle bize en yakın bulunan Bolşevik Rusya’yı dahi tanımak mecburiyetindeyiz. Hali hazırda en evvel nazar-ı itibara alacağımız şey sulhtur. İngiltere’nin istiklal-i millimizle kabil-i telif olan bütün arzularını tatmine Türkiye’nin amade bulunduğunu temin edebilirim. Boğazların umuma küşade bulunması esasını kabul eylediğimiz gibi Türkiye’nin iktisadi, siyasi ve adli ve hukuk-i hükümranisini ihlal etmeyecek şartları kabul ve imzaya da Türkiye hazırdır. Biz İngiltere’nin muavenetine muhtacız. İktisadi inkişafımız için onun yardımını talep ve tercih ediyoruz. Mazide İngiltere’nin siyaseti Türkiye’yi himayeye matuf olduğunu teslim ederiz. Biz mütarekeyi İngiltere ile akdettik. İngiltere’nin bize dest-i meveddetini uzatmasını ciddiyetle arzu ediyoruz.” Bekir Sami Bey ba’dehû Mösyö Briand’la olan mülakatını hikâye etmiş ve bu mülakatta yalnız umumiyet üzerine müdavele-i efkâr eylediğini söylemiştir. Muhabir Bekir Sami Bey’e İngiliz efkâr-ı umumiyesine hitap edecek sözü olup olmadığını sorması üzerine müşarünileyh şu ifadede bulunmuştur: “Müttefiklerin maksad-ı aslileri vechile, milletlerin tayin-i mukadderat eylemeleri düsturunun Türkiye’ye tatbikinden başka bir arzumuz yoktur. Türkler vakar sahibi bir millettir. Şanlı bir tarihleri vardır. Milletimiz esir olarak yaşamaktan ise katledilmeyi tercih ediyor. Biz İngiltere ve Fransa’ya müracaat ediyoruz. İngiltere’de Londra, Liverpool’un düşman istilasına uğradığını ve müstevli (istila eden) düşmanla sulh akdine mecbur kaldığınız tasavvur ediniz. Yunanlıların harp usulleri hakkında çok söz söylemek istemiyorum. İmdatsız İslam ahaliyi camilere doldurup yaktılar. Fakat İngiltere’ye hitap edip diyorum ki ‘Kendi toprağınızda harp eden böyle bir düşmanla muahede akdedebilir misiniz?’ Biz bunu yapamayacağız ve bu hissiyatımızın İngiltere’de anlaşılacağına eminiz.” Yerli Ziraat Makinelerimiz 10 TEMMUZ 1921 İLERİ Zeytinburnu fabrikasında imal edilmiş olan alat-ı ziraiyyenin tecrübelerinin icrasından sonra tanzim edilmiş bulunan raporları Ticaret ve Ziraat Nezaretine takdim edilmiştir. Mezkûr alat ve edevat Avrupa’da imal edilen emsallerine muadil bulunduğu cihetle takdiratı mucip olmuştur. Bizde Sosyalistliği Nasıl Anlıyoruz 14 TEMMUZ 1921 İLERİ Türkiye Sosyalist Fırkası sıfatıyla Hilmi Bey karşı gazetelerden birine beyanatta bulunmuş, bu beyanatı şayan-ı dikkat ve ibret bulduğumuz cihetle bervech-i âti derç ediyoruz: Biz teşkilat-i içtimaiyeyi ıslah, servet-i umumiyeyi servet-i milliye haline ifrağ etmek istiyoruz. – Biz de ferdi mülkiyetin, mülkiyet-i müştereke haline ifrağı fikrindeyiz. – Diğer memleketlerin sosyalist teşkilatıyla münasebatınız var mıdır? – Evet. Amsterdam’dan bir mektup aldık. Biz Amsterdam İkinci Beynelmilel Sendika Heyet-i ittihadiyesine dahiliz. Fırkamıza mensup olanların adedi on yedi bin raddesindedir. Anadolu Şimendifer, tramvay, tünel, elektrik, seyr-i sefain, Şirket-i Hayriye, Haliç, Feshane, Zeytinburnu ilh . . . .müstahdemini teşkilatımıza dahildirler. Bir reis-i umumi, bir kâtip, bir kasadar ve dört azadan mürekkep bir merkezimiz vardır. İntihap usulü fırkamızca henüz kabul edilmemiştir. Merkez, tayin edilen azadan mürekkeptir. Bu aza, benimle fırkanın diğer müessisi olan Namık Bey tarafından tayin edilmişlerdir. Bizim amele sınıfımız, intihap hususunda henüz kemale varmamıştır. Bu usul beş sene devam edecektir. Ümit ederim ki bu müddet zarfında azamız, kendilerinden beklenen tecrübeyi elde etmiş olacaklardır. Azanın varidatlarına göre fırkaya hin-i duhullerinde verdikleri ve her halde bir liradan aşağı olmayan para ile bundan maada her ay yirmi kuruştan aşağı olmamak üzere verdikleri meblağ menabiimizin esasıdır. Rakamları söyleyemem. Yalnız şurasını da ilave edeyim ki fırkamızın her kısmı iki ay greve dayanabilir. Grevi merkez ilan eder. Grev hususunda amelenin reyi alınmaz. Her şeye karar veren merkezdir. Hanımlarımızın Vazifeperverliği 14 TEMMUZ 1921 İkdam Mevsûk istihbaratımıza nazaran şehrimiz tabakat-ı aliyesine (yüksek tabakalarına) mensup yirmi beş hanım Hilal-i Ahmer’de çalışmak ve vatanları uğrunda mecruh düşen kahraman gazilerimize muavenet-i sıhhiyede bulunmak üzere Anadolu’ya gitmek niyetini izhar etmişlerdir. Hilal-i Ahmer Merkezi Umumisi delaletiyle, Anadolu’dan beklenilmekte olan cevabın vürudunu müteakip başta, kıymetli muharrirelerimizden Emine Semiye Hanım olduğu halde diğer fedakâr hanımlardan mürekkep olan bu grup ilk vasıta ile İnebolu’ya hareket edecektir. Silahımızla Olduğu Kadar Dimağımızla da Mücadele Mecburiyetindeyiz 19 TEMMUZ 1921 İLERİ Ankara 16 Temmuz- Bütün Türkiye Muallime ve Muallimler Kongresi dün şehrimizde ilk içtimaını akd eylemiştir. Kongreye riyaset eden Mustafa Kemal Paşa irad eylediği nutukta silahıyla olduğu kadar dimağıyla da mücadele mecburiyetinde olan milletimizin bu ikinci sahada da birincisinde olduğu gibi ihraz-ı zafer edeceğinden emin bulunduğunu söyleyerek şiddetle alkışlanmıştır. Kongreye Anadolu’nun her tarafından gelen muallime ve muallimlerle mektep ve maarif müdürlerinden ve erkan-ı harbiyeden iki yüzü mütecaviz aza iştirak etmiştir. Hafta Tatilinin Tatbiki 20 TEMMUZ 1921 İLERİ Türkiye Sosyalist Fırkası murahhasları tarafından amelenin müdafaa-i hukuku için verilen bir istida Sadrazam Paşa tarafından muvafık görülmüştür. Bunun üzerine Nafıa Müsteşarı, Umur-ı Nafia Müdürü, Demiryolları Müdürü ve Ticaret ve Sanayi Müdür-i Umumisinden mürekkep teşekkül eden komisyon hafta tatili layihasının mevad-ı âtiyesini kabul eylemiştir: 1- Umumi ve hususi her nevi müessesat ve teşebbüsat-ı sanayi müstahdeminine haftada bilâ fasıla lâakal yirmi dört saat istirahat vermeye mecburdur. 2- Müessese reisi Cuma’dan itibaren Cuma ve Cuma’yı takip eden iki günden birini tatil günü intihap etmeye mecburdur. Fakat bundaki şart mahalli belediyesine bir beyanname ile bir ay evvel bildirmektir. 3- Fırıncılar ve vesait-i nakliye-i berriye ve bahriye, ziraat işletme işleri bunlardan istisnadır. Bunların müstahdemini başka türlü hafta tatilinden müstefit olacaklardır. Bunlarla su ve elektrik müessesatı gibi menafi-i umumiyeye hadim müessesat amelesine münavebe usulüyle yevmi tatil verilir. 4- Bir kaza vaki olacağı hissedilir ise tatil günü ameleyi çalıştırmak lazım gelir. Fakat ameleye başka bir gün tatil verilecektir. 5- Menafi-i umumiyeye hadim hastaneler de aynı suretle münavebeye tabi olacaktır. Mezkur layihanın bir hafta zarfında ikmal edileceği ümit ediliyor. Kuva-yı Milliye’nin İaşesi 21 TEMMUZ 1921 İLERİ Ankara Hükümeti’nin mümessili Safvet Bey Bakü’de Sovyet Hükümeti ile bir mukavele imza etmiştir. İşbu mukavele Kuva-yı Milliye’nin erzak ve mühimmata olan ihtiyaçlarının suret-i teminini tanzim etmektedir. Misak-ı Milli Programının Tatbikine Kadar 27 TEMMUZ 1921 İkdam Ankara Millet Meclisi, harbin safahatı esnasında ahvalden sık sık haberdar edilmek şartıyla, Misak-ı Milli programının temin-i tatbiki ve hiçbir mühlet nazar-ı itibara alınmaksızın nihai muvaffakiyetin istihsali için herhangi bir mıntıkada ve herhangi vechile olursa olsun harbe devam etmek üzere hükümete salahiyet-i kamile verilmiştir. Bu karar milliyetperverler tarafından şiddetli alkışlarla karşılanmıştır. Bu suretle hükümet ordunun kış esnasında da seferber halinde kalması için meclisin muvafakatini istihsal eylemiştir. Meclis-i Milli kezalik cereyan etmekte olan harbin müsbet veya menfi bir neticeye varmasına kadar Düvel-i İtilâfiye nezdinde hiçbir siyasi müracaatta bulunulmamasına karar vermiştir. Türk Tiyatrosu 27 TEMMUZ 1921 İkdam Eliza Binemciyan Hanım’la Ertuğrul Muhsin, Raşit Rıza, Behzat, Galip Avanin Binemciyan, Ercüment Behzat Beylerin Darülbedayi’den ayrılarak Türk Tiyatrosu namıyla bir temsil heyeti vücuda getirdikleri ve ahval inkişaf eder etmez Ertuğrul Muhsin’in üç perdelik bir piyesiyle oyunlarına başlayacakları haber alınmıştır. Sakarya Civarında Büyük Bir Muharebe 29 TEMMUZ 1921 İkdam Roma 28- Corriere della Sera diyor ki: Yunan kuvvetleri hal-i hazırda Türk kıtaatını Bolu istikametinde takip etmektedirler. Mezkur gazetenin istihbaratına nazaran Türkler Sakarya Nehri boyunca büyük bir muharebe icrasına hazırlanmaktadırlar. Bu husus için Türkler, muhafaza ettikleri hâkim mevzilere birçok fırkalar tahşid etmişlerdir. (yığmışlardır) Rus Muhadenet Ahidnamesinin Tasdiki 30 TEMMUZ 1921 İLERİ Büyük Millet Meclisi 21 Temmuz’da tarihi ve mühim bir celse akdederek Rus Şuralar Cumhuriyeti ile akdedilen Sulh ve Muhadenet Ahidnamesini tetkik ve tasdik eylemiştir. Bu mühim tarihi celsede Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey şark siyaseti hakkında pek mühim beyanatta bulunmuş ve bu beyanatta demiştir ki: “Rıza Nur Beyefendi, Ali Fuat Paşa ve bendeniz memur edildikten sonra bu muahedename vücuda geldi. Mukaddimede beyan olunduğu vechile menfaatler müşterek görüldü ve aramızda daimi münasebat-ı samimiye ve siyasiye teşekkülü hakkında arzu gösterildi. Şeref ancak muahedeyi meydana getiren Rıza Nur Bey ve Ali Fuat Paşa’ya aittir. Birinci maddede bir cihet vardır ki hakikaten aslında da anlaşılıyor. Maddenin aslında bir tarafta meskûn olan devlet tebaası en ziyade mazhar-ı müsaade olan muameleyi görecektir. Yani Rusya’da bulunan Türkler en ziyade mazhar-ı müsaade olacaklar. Rusya Sovyet usulünü kabul etmiştir. Rus Kanun-i Esasisi mucibince bir Rus nasıl bir hakka malik ise Azerbaycanlılar ve Gürcüler de aynı hakka malik oluyor, intihabata iştirak ediyorlar. Hatta cumhur reisi bile oluyorlar. Binaenaleyh bu esas üzerine mazhar-ı müsaade olsun diye biz de bu usulü burada kabul edecek olur isek pek muvafık olabilecektir. Biz zulümden kurtulmak istiyoruz. Ruslar da zulümden kurtulmak istiyorlar. Biz Türkiye devleti ile Rusya devleti arasında görüştük. Rus Hariciye Komiseri Çiçerin Hükümeti şarklıların hareketini halaskar bir faaliyet olarak kabul ediyor. Türkiye’nin mesleği ile Rusya’nın ki arasında bir müşabehet yoktur. Bunu Ruslar da ve bizler de açıktan açığa söyledik. Bizim muahedemize kimse karışamaz ve bunun için kan akıtmaktayız. Muahedename meclise geç gelmiştir. Fakat esbabını izah edeyim. Muahedeyi Bakü’ye kadar ben getirdim. Oradan buraya gönderdim. Yoksa tehirat esbab-ı siyasiyeye mebni değildir. Muahedenameyi iki defa karlar içinde gidip akdeden benim.” Bu esnada Eskişehir Mebusu Abdullah Azmi Efendi demiştir ki: “Devletlerin insaniyete mugayir bir şekilde bütün mevcudiyetimizi ayaklar altına aldıkları bir sırada şarkın bize ele uzatması herhalde necatımıza bir beraet-i istiklal olur.” (Şiddetli alkışlar)

Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce: Temmuz 1921

Kasım 11, 2022

·

Makale