İyi ki doğdun Ian McKellen!

Tek isim, 7 karakter

Richard III, 1995 | Yönetmen: Richard Loncraine

Modern Shakespeare uyarlamasıyla hırs ve entrikaları 1930'lar İngiltere’sine taşıdı.

Gods and Monsters, 1998 | Yönetmen: Bill Condon

Yönetmenlik günleri geride kaldı, emekliliğinde içsel bir yolculuğa çıktı.

X-Men, 2000 | Yönetmen: Bryan Singer

Mutantların “başka” bir yol izleyebileceğine inandı, Magneto adını aldı.

The Lord of the Rings: The Fellowship of the Ring, 2001 | Yönetmen: Peter Jackson

Tolkien’in fantastik üçlemesinde Yüzük’ü yok etmek için yol gösterdi ve savaştı.

Flushed Away, 2006 | Yönetmen: David Bowers, Sam Fell

Lüks bir dairenin banyosundan yanlışlıkla kanalizasyona düşen farelere korku saldı.

Mr. Holmes, 2015 | Yönetmen: Bill Condon

Dedektiflik günleri geride kaldı, demansla mücadele ederken son vakasını hatırlamaya çalıştı.

The Good Liar, 2019 | Yönetmen: Bill Condon

Uzmanı olduğu dolandırıcılıklardan sonuncusu, bir kedi-fare oyununa dönüştü.

Yakın plan

2017 baharı. Boynumda 36. İstanbul Film Festivali'nin ekip kartı, Boğaziçi Üniversitesi'nin Albert Long Hall'ündeyim. Görevim, festivalin sosyal medya hesaplarından paylaşılmak üzere görüntü kaydetmek. Salon tıklım tıklım ama izleyiciden çıt çıkmıyor. Sahnede güçlü bir ses, büyük bir aura var: Sir Ian McKellen, Melis Behlil'le söyleşisinin öncesindeki monoloğu boyunca Shakespeare'den tirad da atıyor, espriler de yapıyor. Ama tüyleri diken diken eden an bir başka. Kollarını iki yana açıp havaya kaldıran McKellen, gür sesiyle The Lord of the Rings: The Fellowship of the Rings'deki efsane repliğini haykırıyor: You shall not pass! Festivalin sosyal medya takipçileri o anı biraz titrek izliyor; ellerim titriyor. 

^{Ian McKellen, Peter Jackson'ın 2001'de başlayan Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi ve 2012'de başlayan The Hobbit Üçlemesi'ndeki Gandalf karakteriyle özdeşleşti. | Kaynak: IMDb}

Britanya'da yaşayıp Londra'daki tiyatro sahnelerini takip edemediğimden ve 90'larda ağır dramaları takip edebilecek yaşta olmadığımdan Ian McKellen'la birçok akranım gibi Magneto ve Gandalf rolleri sayesinde tanışıyorum 2000'lerin hemen başında. Yıllar geçtikçe hem eski hem de yeni filmlerinde, yer yer sakin yer yer coşkulu olan performanslarında nasıl ikna edici performanslar sergilediğini görüp ona her seferinde biraz daha saygı duyuyorum. Bir yandan da özgürce yaşadığı LGBTİ+ kimliği ve cesurca sürdürdüğü aktivizmiyle kalbimi çalıyor.

Ian McKellen, tiyatro geleneğini yaşatan etkili oyunculuğu ve karizmasıyla biyografik yapımların tarih sayfalarından ana akımın fantastik dünyalarına uzanan sinema kariyerine devam ediyor. Onu çok yakında Shakespeare modern uyarlaması Hamlet Within’in hayaleti ve 1930'larda geçen suç draması The Critic’in tiyatro eleştirmeni olarak izleyeceğiz.

Diyor ki...

Oyunculuk çok kişisel bir süreç. Kendi kişiliğinizi ifade etmekle ve oynadığınız karakteri kendi deneyiminizle keşfetmekle ilgili. Bu yüzden hepimiz farklıyız.

Bir keşif

^{The Prisoner | Kaynak: IMDb}

The Prisoner, 2010 | Yaratıcı: Patrick McGoohan, George Markstein

New Yorklu bir adam; gizemli, pitoresk, kendisini "İki" olarak bilinen bir adam tarafından yönetilen ve kaçışı imkânsız The Village'da uyanır. Herkes ona "Altı" olarak seslense ve var olan tek gerçekliğin The Village olduğu söylense de o, başka bir hayatı olduğuna ve başka biri olduğuna dair fikir kırıntılarına sahiptir. Kendine hedefler belirler: The Village'ın nerede olduğunu, İki'nin kim olduğunu ve özgür olduğu söylenmesine rağmen neden orada tutsak tutulduğunu öğrenecektir. 1960'lar Britanya'sının kült dizisi, 6 bölümlük bir mini-diziye dönüşüyor.