Berrak zihinler için yalın, zengin, bağımsız bir Türkçe dijital medya üyeliği.
Ücretsiz Kaydol →Finansın Geleceği
Pareto bültenlerinde finansın geleceğine dair yazılar
8 Hikâye
Dijital finansal kapsayıcılık: Türkiye'deki fintek ekosistemi
iyzico - PayU CEO'su Teknoloji sosyal ve ekonomik hayatı farklı bir yöne doğru götürüyor. Tüketicinin satın alma davranışındaki değişim üç noktaya önem verilmesi gerektiğine işaret ediyor: Hız, güvenlik, kolaylık. Bu durumda pek çok farklı sektör, iş modellerinde ve karar süreçlerinde değişikliklere giderek dijital çağa ayak uydurmak için çabalıyor. İş dünyasının gündeminde yer alan ve farklı konuların görüşülmesi amacıyla düzenlenen etkinliklerin ortak noktası finansal teknolojiler olmuş durumda. Dinamik iki sektör olan teknoloji ve finans, daha hızlı ve efektif finansal ürün ve hizmetler sunma amacı etrafında birleşiyor. Paranın hızlı, güvenli ve risksiz hareket edebilmesi, fintek ve ödeme sistemleri ekosistemini daha da öncelikli hâle getirmiş durumda. Dünyada fintek sektörü yatırım, iş gücü ve kurum bakımından ilerleme gösteriyor. Geleneksel finansal hizmetler sektörüne de girmeye başlayan fintek şirketleri; hız, kolaylık, seçim esnekliği, düşük ücretlendirme politikası, nesnelerin interneti (IoT) teknolojisiyle gerçek zamanlı veri toplama ve ürün geliştirmeyle şeffaflık gibi avantajlar da sunuyor. Bu avantajların yanı sıra ekonomik refah artışı için gerekli olan reform adımları için temeli sağlamlaştırıyor. Avantajları görebilen bankalar, sigorta ve varlık yönetimi şirketleri, değişimin ne denli büyük bir ihtiyaç olduğunun farkında. Öyle ki veriler 2019 yılındaki toplam fintek yatırımlarının dünyada 24,6 milyar dolara ulaştığını gösteriyor. Türkiye genç nüfus oranının yüksek olması, dinamik ve inovatif girişimci kaynağı, coğrafi yapısı, güçlü ve yenilikçi finans sektörüne sahip olması sayesinde fintek alanında avantajlı konumda. İnternet kullanımı ve mobil uygulamalardaki artışın da etkisiyle fintek alanındaki rekabet her geçen yıl artıyor. Türkiye’de son 7 yılda fintek yatırımlarının toplamda 72,8 milyon dolar olması, teknolojinin finans dünyasının uzun süredir odağında olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte iyzico olarak destek verdiğimiz Politika Analiz Laboratuvarı (PAL) tarafından hazırlanan Dijital Finansal Kapsayıcılık: Finansal Teknolojilerin Kapsayıcılık Yoluyla Oluşturabileceği Ekonomik Etkiler ve Politika Önerileri raporuna göre, Türkiye’de finansal sistemde birtakım açıklar bulunuyor. Örneğin, banka kredilerinin GSYH’ye oranı yüksek gelir seviyesindeki ülkeler için %84 seviyesindeyken Türkiye’de %60 seviyesinde seyrediyor. Türkiye’de 15 yaş üstü bireylerin %69’unun banka hesabı bulunuyor. Yatırımlar ve yenilikçi çözümler üreten fintek girişimleri artış gösterdikçe finansal hizmetlerin kalitesi ve çeşitliliği de artıyor. Yenilikçi müşterilere yakınlık, inovasyon, uzmanlık, regülasyonlar ve yabancı sermayeli girişimler fintek ekosistemini büyütüyor. Yapay zekâ, botlar, makine öğrenmesi ve blok zinciri teknolojileri, finans sektöründe sunulan ürün ve hizmetlerin çeşitliliğini artırıyor. Yatırımcılar ve kuluçka merkezleri girişimlerin ortaya çıkması ve büyümesini sağlıyor. Ekosistem için asıl etkiyi yaratan girişimler, finansal teknoloji alanında temel oyuncu hâline gelmiş durumda. Türkiye açısından bu faktörler göz önünde bulundurulduğunda ekosistem büyüme eğilimi gösteriyor. Türkiye’nin 2000 yılında genişletmeye başladığı fintek ekosisteminde özellikle ödeme sistemleri öne çıkıyor. Bireyler mobil cihazları üzerinden 7/24 internete bağlanabiliyor. Dolayısıyla geleneksel ödeme yöntemleri, yerini mobil ya da dijital ödeme platformlarına bırakıyor. Dijital cüzdan ve mobil ödeme uygulamaları banka kartı, kredi kartı ya da nakit yerine kullanılıyor. Temasın hassasiyet taşıdığı bir dönemdeyiz. Dolayısıyla temassız ödeme imkânı sağlayan ödeme sistemleri ekonomiye canlılık katıyor. Finansal tüketicilerin finansal işlemlerini yönetme konusunda bilinçlenmesiyle alternatif kitlesel finansman ürünleri artacak, girişimler melek yatırımcılardan yatırım alabilecek ve sektörün yetenekli ve nitelikli iş gücü eksiği kapanabilecektir. Finansal kapsayıcılığın artırılması bakımından önemli bir nokta da kadınların finansal özgürlüğünün artırılması. PAL raporuna göre, kadınların yalnızca %56’sının banka hesabı bulunurken girişimci kadınların %29’u banka kredisine erişimde sorun yaşıyor. Bu sorunların çözümü de finteklerde. Fintekler sayesinde Türkiye, ulusal bazda finansal erişimini artırabilir, kamu ve özel bankalar verimliliğini katlayabilir, kadın girişimcilerin de kaynağa ulaşmasını kolaylaştırarak ülkenin finansal kapsayıcılığını ve finansal okur yazarlığını daha da olgunlaştırabilir. Türkiye, finansal kapsayıcılık noktasında Güney Kore ve OECD ortalamasına yaklaşıyor. Küresel trendi yakalamak için ilk adımlar atıldı ve başarılı hikâyeler oluşturuldu. Ne var ki bankasızlar, ev hanımları ve öğrenciler göz önünde bulundurularak finansal kapsayıcılığının daha fazla artırılması gerekiyor. Raporun da ortaya koyduğu üzere kredi tahsisinde yaşanacak etkinin adil bir biçimde dağılmasıyla %3,5’e varan GSYH artışı yaşanabilir. Bu sayede 40 bin KOBİ’nin kredi açığının tamamen veya kısmi olarak karşılanabileceği anlaşılıyor. iyzico olarak teknolojinin şekillendirdiği yeni dünyada hızlı, güvenli ve kullanıcı dostu finansal hizmetler beklentisinde olan tüketicilerin farklı ihtiyaçlarına çözümler sunabilmek ve Türkiye’de ekosistemin gelişmesine katkıda bulunmak için var gücümüzle çalışıyoruz.

Mart 10, 2021
·
Makale
Açık bankacılık: Neden bugün?
Lidio Kurucu Ortağı ve CEO'su Tüketicilerin farklı platformlarda bıraktıkları izlerin ve verilerin demokratikleştirilebilmesinin, yine tüketicilerin istedikleri platformlarla bu verileri paylaşabilmesinin belki de ilk adımlarından biri olan “açık bankacılık” nihayet Türkiye’de de hayatımıza giriyor. Yurtdışında PSD2 olarak adından söz ettiren yeni nesil bu servisler, bankaları “banking as a platform” dediğimiz platformlara çeviriyor. Bankalar uzun yıllardır riskli olduğunu düşündüğü bu yeni yaşam tarzına nasıl yaklaşıyorlar, ne oldu da bu servisler o tarafta önceleri risk olarak addedilirken kurtuluş reçetesinin en üst sıralarına yazılmaya başlandı bir bakalım. Burada konuyu daha iyi anlayabilmek için birkaç adım geri gitmek yararlı olabilir. Hemen herkesin yakından takip ettiği gibi yıkıcı (disruptive) inovasyona en açık sektörlerden birisinin bankacılık olduğunu düşünüyoruz. Katı düzenlemeler; eski nesil iş yapış şekillerinin hala çok kârlı olması ve yenilikçi servislerden yaratılabilecek gelirlerin, gelir-gider tablosu ile banka ölçeğinde kurumlar için bir anlam ifade etmemesi gibi sebepler bankaları bu konuda daha tutucu olmaya itti. Tabii ki eski nesil, emekliliğine 3-5 yıl kalmış yöneticiler de bu durumda büyük rol oynadı. Bankalar, zamanı geldiğinde yeni nesil finansal kuruluşlarla aralarında oluşabilecek açığı kapatabileceklerini düşündüler. Zira iş ağları, milyonlarca kullanıcıları, milyonlarca üye iş yerleri ve milyonlarca dolarları vardı. Bu arada haksız da sayılmazlardı, nitekim bugün gerek satın almalar gerekse kurdukları yeni nesil finansal teknoloji girişimleriyle uçtan uca çözümler geliştirmeye ilişkin yatırımlar yapmaya başladılar. Hemen tüm sektörlerde dijital doğanlar için en büyük risk, konvansiyonel ağır topların bu dönüşümünü tamamlamasıdır. Zira dijital doğanlar genellikle gelir-gider tablosuna bakmaktan pek hoşlanmazlar, özellikle “gider” sekmesine. Zira yeni nesil girişimler için o girişimcinin değil, yatırımcının problemiymiş gibi düşünülür. Uzun süredir finansal teknoloji girişimleri olarak yıkıcı (disruptive) inovasyonlar yaptığımız, bankaların belli dikeylerdeki işlerini ellerinden aldığımız söylenmeye devam etsin. Aslında bu inovasyonların daha çok “yapıcı” inovasyonlar olduğuna ve milyonlarca tüketicinin bulunduğu ortamlara, bankacılık ya da bankacılık dışı finansal teknoloji girişimlerini taşıyamadığımız senaryoda bu kurum veya girişimlerin hayatta kalamayacağına işaret ettik. Ne mutlu ki bundan birkaç yıl öncesine kadar kendi çevrim içi cüzdanına rakip banka kartlarını ekletmeyen bankalarımız bile açık bankacılık ve bunun gerek tüketici gerekse bankacılık alanında yapacağı dönüşüme hazırlanıyor. İnovasyonun asıl tetikleyicisi olan tüketici davranışlarındaki değişimle birlikte tüketiciler hayatlarını kolaylaştırması gereken bankacılık servislerinden tek bir şey bekler oldu: Netflix, Spotify, Amazon gibi dijital platformlara benzer pürüzsüz bir deneyim etrafında şekillenen ödeme, para gönderme ve alma, kredi skorlama, kredi talebi gibi servisler. Bu beklentiler bizleri WeChat, AliPay gibi milyardan fazla kullanıcı tarafından kullanılan, bankacılık servislerini de içerisinde barındıran süper uygulamalara götürdü. Bu süper uygulamalar şu an girdikleri ülkelerdeki lokal rakiplerini yenerek ya da satın alarak büyümeye devam ediyor. Gün gelecek, zamanında MasterCard ve VISA’nın yaptığı gibi ortak bir platformda da buluşacaklar. Açık bankacılık, beraberinde birçok fırsatla gelirken bu yolculukta daha önce köşe başlarını tutmuş birçok banka ve banka dışı finansal teknoloji girişimini zor bir dönem bekliyor. Bankalar ve finansal teknoloji girişimleri bu risk ve fırsatları birbirinden ayırt etmeye devam etsin, tüketiciler için yepyeni bir dönem başlıyor. 2021 yılı sonuyla birlikte tüketiciler lisanslı bir fintek veya bankacılık uygulamasından diğer tüm bankalardaki hesaplarına, kredi kartı bilgilerine, kredi skorundan kripto para hesaplarına, ön ödemeleri kartlarındaki bilgilere ulaşabilecek ve dilerse para transferi başlatabilecek. Yine bu uygulamaları önümüzdeki yıllarda Amazon ve Google gibi platformlarda, Trendyol, Gittigidiyor, Hepsiburada gibi pazar yerlerinde bırakılan izler takip edecek; tüketicilere çok daha hızlı, ucuz ve pürüzsüz servis sunulabilmenin önü açılacak. Öte yandan, birçok kurumun korkulu rüyası olan kötü bir deneyim, kullanıcıların bankacılık hizmeti aldığı başka bir uygulamaya, evet bu bir yemek siparişi uygulaması da olabilir, tek tuşla tüm verilerini taşımasına yol açabilecek. Kısacası, tüketicinin gerçekten de kral olduğu döneme açılan devasa bir kapının önündeyiz.

Mart 10, 2021
·
Makale
Nakitsiz ekonomiler
Fintech İstanbul - Danışma Kurulu Üyesi Geleceğe dair öngörüleriyle bizleri hep şaşırtan Uzay Yolu (Star Trek) , ekonominin geleceğine dair parasız bir kurgu sunar. Genel kanının aksine parayı icat etmeyip ancak onu devletin resmî bir ürününe dönüştüren Lidyalıların binlerce yıllık mirası, gerçekten böyle bir geleceğe geçiş yapabilir mi? İpuçlarını takip etmemiz gerekiyor. Son 10 yılda paranın gelişimi adına yaşananlara baktığımızda finansal ekosistem çerçevesinde dört büyük gelişme gözlemliyoruz. Dijital varlıklar hayatımıza hızlı bir giriş yaptı: Son 10 yılda Blockchain teknolojisinin ortaya çıkışıyla birinci nesil merkeziyetiz kripto para birimlerinin ardından gelişen stabil kripto paraların, getirdiği yeni özelliklerle önemli boşlukları doldurmaya başladığını söyleyebiliriz. Artık dijital varlıkları kolayca almak, satmak, saklamak, borç vermek, borç almak, bu varlıklarla yatırım yapmak, ödeme yapmak, ödeme almak mümkün. Bu dönüşümün ilerleyen yıllarda daha büyük etkilerinin olmasını beklemek hata olmaz. Nakit kullanımı çarpıcı bir şekilde azaldı ve ödemeler dijital hâle dönüştü: Bankaların internet ve telefon üzerinden hizmetleri mobil uygulamalara dönüştü. Fiziksel paraya dokunma ihtiyacı kredi kartlarıyla zaten ortadan kalkmıştı ancak akıllı cep telefonları sayesinde plastik kredi kartları da hızla birer antikaya dönüşme yolunda ilerliyor. Covid-19 ile bu süreç biraz daha hız kazandı. Teknoloji devleri finans sektörüne girmek için artık geleneksel oyuncularla değil, kendi aralarında yarışır hale geldi: Google Pay, Apple Pay en çok bilinen örnekler olarak yeni nesil ödeme kanalları sunuyor. Ancak bundan daha fazlasını yapmak istiyorlar. Tüketicileri için kredi vermek, mevduat hesabı işletmek, sigorta poliçesi düzenlemek ve hatta Facebook-Libra ile geleneksel paranın yerine geçecek araçlar sunmayı planlıyorlar. Milyarlarca kullanıcı ölçeğinde geleneksel oyuncuların bu küresel devlerle baş edebilmesi için teknolojiden fazlasına ihtiyaçları olacak. Ülkeler kendi dijital para birimlerini üretmek üzere çalışmalarını hızlandırdı: Facebook’un Libra planı, parasal egemenliklerini kaybetmekten korkan merkez bankalarına ve hükümetlere bir uyandırma çağrısı oldu. Haziran 2019’da plan ortaya çıktığından beri birçok merkez bankası kendi kripto parasını çıkarma çalışmalarını hızlandırdı. Ülkelerin kendi sabit akçesini (stablecoin) geliştirme konusunda gösterdiği sıra dışı çabalara bakıldığında uluslararası yoğun bir rekabetin yaşandığını görmemek imkânsız. Birleşik Krallık Merkez Bankası , Mart 2020’de yayımladığı bir raporda merkez bankalarının kripto para çıkarıp bankaları aradan çıkararak vatandaşlara vermesinin bankacılık sektörünü sarsacağını özellikle vurgulamıştı. Merkez bankası dijital para birimi çalışmalarında Çin, açık ara en hızlı ilerleyen ülke konumunda. Ülkede test edilen sosyal puanlama ile dijital para bir araya geldiğinde akla Black Mirror evreni geliyor. Bu yaklaşım uluslararası ticaret ve para savaşları açısından yepyeni bir araç sunma potansiyeline sahip. İlk hedef, ABD dolarının uluslararası piyasadaki hâkimiyetini azaltmak olarak görülüyor. Tüm bu gelişmeler bir arada düşünüldüğünde dünyaca nakitsiz ekonomiye geçişin eşiğindeyiz. Ancak bu geçiş hayal ettiğimiz Uzay Yolu öngörüsünden şimdilik biraz uzak. Diğer yandan binlerce yıllık tarihin usulca aldığı yol sonrasında değişimin hızına ayak uydurmak giderek zorlaşıyor. Son 10 yılda yaşananlara baktığımızda gelecek 10 yılda yaşanacakları kestirmek kolay değil. Buna kafa patlatmak ise hepimiz için kaçınılmaz.

Mart 10, 2021
·
Makale
Nakit paradan Bitcoin’e: Bir eşik atlanırken
Paribu CEO'su İllüstrasyon: Kemal Şanlı Finansal araçların kabuk değiştirdiği bir dönemin ardından özellikle nakit paralar açısından önemli bir eşikteyiz. Banka ve kredi kartları artık pek çok kişinin olmazsa olmazı hâline geldi. Dijital bankacılık, transfer ve ödeme işlemlerinde çok daha efektif sonuçlar elde etmemizi sağlıyor. Bankaların son hamlelerinden biri olan temassız ödemeler ise alışveriş deneyimini ve kredi kartı kullanımını daha da pratikleştirdi. Tüm bunlar mevcut ekonomik düzenin kabuk değiştirme adımlarıydı. Bu düzene alternatif ise 2008’de Bitcoin white paper’ının yayımlanması ve 2009’da piyasaya sürülmesiyle ortaya çıktı. Bitcoin: Blokzincir teknolojisiyle üretilen Bitcoin’in en önemli özelliği merkeziyetsiz olması. Yani Bitcoin hiçbir güç ya da otoriteye bağlı değil. Fiyatlar yalnızca arz ve taleplerle belirleniyor. Bitcoin ile yapılan her işlem binlerce kopyası olan ve teknik olarak manipülasyon yapılması mümkün olmayan bir hesap defterinde kayıtlı. Böylece tüm kayıtlar şeffaflıkla görüntülenebiliyor. Üstelik bu durum, kişi kendi cüzdan adresini ya da transferlerini açıklamadıkça anonim kalmasını sağlayan bir mahremiyet sağlıyor. Transferi daha düşük maliyetli ve hızlı olan Bitcoin’in muhafazası ise nakit paraya ve diğer yatırım araçlarına göre çok daha kolay. İnternet erişimi olan sıcak cüzdanlarda ya da internet erişimi olmayan ve soğuk cüzdan adı verilen donanım aygıtlarında saklanabiliyor. Kripto para sektörüyle ilgilenen herkesin bildiği bu avantajları ne nakit para ne de altın gibi değerli madenler sağlayabiliyor. İstatistikler: Yıllar içinde dikkate değer bir performans gösteren Bitcoin’in mekanizması kusursuz işledi. Tabii bu durum, her biri farklı bir özellik, hizmet ya da avantaj vaadiyle piyasaya sürülen alternatif kripto para birimlerinin, yani altcoin’lerin ortaya çıkmasını sağladı. Bu yazının kaleme alındığı 3 Ekim günü, tüm kripto paraların toplam piyasa değeri 330 milyar doların üzerindeydi. Hacmin bu denli yüksek rakamlara ulaşması Bitcoin’in tüm dünyada bir yatırım aracı olarak görülmeye başladığına en büyük kanıtlardan biri. Türkiye’de teknolojiye yatkın nüfusun kripto paraları gün geçtikçe daha çok benimsediği görülüyor. Nitekim Paribu’nun istatistikleri de bu tezi doğrular nitelikte. 2017’de kullanıma açılan Paribu, bugün Türkiye’de 750 bin kişiye hizmet veriyor. Marketinde saniyede 7 işlem gerçekleşiyor. Devletlerin hamleleri: Bitcoin ve diğer kripto paraların başarısı devletleri de harekete geçirdi. Nakit paradan daha işlevsel bir yola ihtiyaç duyan devletler, dijital para çalışmalarını başlattı. Çin, ABD ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünya artık dijital para konusunda somut adımlar atıyor. Pandemi etkisi: Pandemi süreci ise devletler tarafından atılan somut adımları hızlandırırken sektörde normal şartlarda daha uzun vadede yaşanacak olan gelişmeleri de tetikledi. Bireyler virüs riskiyle nakit paralara temas etmekten kaçınır hâle geldi. İnternet alışverişlerinde ciddi bir artış yaşandı. Devletler dolaşıma sokmayı planladığı nakit paraları tutmak zorunda kaldı zira talep azaldı. Doğal olarak kripto para birimlerine yönelim de arttı. Bu aslında bir tür dijitalleşme dalgasıydı ve dijitalleşmeye direnen sektörler dahi bu dalgaya kapılarak zorunlulukların yenilikçi çözümlerle aradaki mesafeyi kapatabildiğini kanıtladı. Geldiğimiz noktada artık görmezden gelemeyeceğimiz bazı olgular var. Nakit paraların kullanımı azalıyor. Devletler kripto para piyasasını regüle etmeye başlayarak dijital para çalışmaları yapıyor. Bitcoin ve altcoin’ler, yatırım aracı olarak görülmesinin ve transfer işlemlerinde kullanılmasının yanı sıra ödeme ve alışverişler için de tercih edilmeye başlıyor. Paribu olarak biz de yakında kullanıcıların kripto parayla alışveriş yapmasını ve ödeme işlemlerini gerçekleştirmesini sağlayacağız. Tüm bu gelişmeler, kripto paraların gündelik hayatımızda daha fazla yer tutacağı ve nakit paraların öneminin azalacağı konusunda önemli mesajlar veriyor. Alışkanlıklardan vazgeçmek kolay olmasa da teknolojinin avantajlarına yüz çevirmek mümkün değil. Çevrim içi alışveriş ve kredi kartlarının pandemi döneminde kazandığı ivme bir süre daha devam edecek. Merkeziyetsiz olması nedeniyle finansal özgürlük sağlayan, hızlı ve güvenli işlem imkânı sunan ve pratik uygulamalarını asla reddedemeyeceğimiz dijital varlıklar da gün geçtikçe daha görünür olacak. Zira geleneksel finans enstrümanları artık ihtiyacımız olan çok sesliliği sağlayamıyor. Elbette nakit para bir süre daha hayatımızda yer alacak; ancak kullanımı konusunda eşik çoktan aşıldı.

Mart 10, 2021
·
Makale
Blockchain düşünme şeklimizi değiştirebilir mi?
Teknoloji Yazarı "Blockchain" ya da Türkçe karşılığıyla “Blokzinciri” veya kimilerine göre “Blokzincir” kelimeleri, artık günlük haber bültenlerine bile girdi. Bitcoin ve diğer kripto para fiyatları ekonomi kanallarında döviz kurlarının yanında yer alıyor. Televizyonlardaki reklam kuşaklarında kripto para borsalarının reklamları dönüyor ve yeni bir gelecek vurgusu yapılıyor. Gerçek kimliği hâlâ gizemini koruyan Satoshi Nakamoto takma adıyla, Bitcoin makalesi yayımlanalı 10 yıldan fazla zaman geçti. Bitcoin makalesi içinde blockchain kelimesi hiç geçmiyordu. Diğer yandan Nakamoto’nun yaklaşımında verilerin bloklarla şifreli bir şekilde ve sıralı olarak kaydedilmesi gerekiyordu. Hâliyle; block (blok) ve chain (zincir) kelimelerinin birleşimiyle bu yenilikçi yaklaşımın da adı belirlenmiş oldu. Bu yazıyı kaleme aldığım 12 Ekim 2020 günü itibarıyla, CoinMarketCap’in verilerine göre, blockchain teknolojisini kullanan bir altyapı üzerinde yaratılan kripto paraların oluşturduğu toplam pazar büyüklüğü 361 milyar doların üstünde seyrediyor. Bunun 210,42 milyar dolarlık kısmı Nakamoto’nun dünyaya bıraktığı bir miras olan Bitcoin’e ait. Sayısı 7.350 ’yi aşan kripto para mevcut. Eğer Bitcoin’i bir girişim olarak kabul edersek Facebook’un yaklaşık 5 yılda ulaştığı noktaya yaklaşık iki katı bir sürede ulaştığını görüyoruz. Benzer örnekler Google, Tesla gibi şirketlerle çoğaltılabilir. Bitcoin’in kaynağının kimliği belirsiz bir fikir olarak doğması, yöneticisi ve yürütme kurulu olmadan işlemesi, dünyanın en iyi zihinlerinin ve süper devletlerinin sistemin açıklarını bulmak için harcadığı tüm çabalara rağmen bugüne dek hiçbir siber saldırı yüzünden engellenememesi veya kırılmaması onu diğer teknoloji devlerinin geleneksel girişimden başarılı bir iş modeline dönüşüm süreçlerinden farklı kılıyor. Herkesin sahiplenebildiği ama hiç kimsenin ele geçirmediği yeni bir yönetişim modeliyle Bitcoin’den doğan blockchain teknolojisi artık sadece kripto paraların değil iş dünyasının da düşünce şeklini değiştirmeyi vadediyor. Sözü dönüp dolaştırıp “kripto paralara değil, arkasındaki teknolojiye odaklanalım” noktasına getirmeyeceğim. Bu noktayı çoktan aştık. İçinden geçtiğimiz pandemi dönemi bizlere gösterdi ki dünyanın " güven" krizi hiç olmadığı kadar büyük. Sorunları yönetmek için muktedir iktidarlara, kararlı yöneticilere, kurumsal organizasyonlara ihtiyacımız var. Ancak güven sorununu ortadan kaldırmak için mucizevi bir araç gibi görünen blockchain, iktidar kelimesini sevmiyor, merkezi otoriteleri hiç istemiyor. Sihirli değnek güçlü bir perinin veya cadının elinde değil, kül kedilerinin elinde varlığını sürdürmek istiyor, üstelik kimseye camdan pabuçlar da vadetmiyor. Muktedir liderlik düşüncesinin karşısında, anarşist bir merkeziyetsiz yönetişim modeli var. " Gerçekleşecek savaş" ifadesi anlamsız zira ortada bir savaş olmayacak. Artık insanlığın sorunlarını çözemeyen geleneksel düşünce tarzlarının yerini alacak yenilik blockchain olacak. Ancak bu usulca, yeni nesillerin eskilerinden görevi devralma süreci içinde gerçekleşecek. Değişmesi gereken düşünce şekli sadece devletlere ve şirketlerin yönetimine mahsus değil. Bireylerin de düşünce şeklini değiştirmesi gerekiyor. Blockchain 101 eğitimlerimize katılan arkadaşlarımızdan Sevcan Dedeoğlu’nun kaleme aldığı bir makale sayesinde, " Ubuntu " ifadesinin bir Linux işletim sistemi adından fazlası olduğunu keşfettim. Ubuntu; tek bir kişinin kazanıp diğer herkesin kaybetmesi yerine, herkesin kazanması için birlikte hareket etme kültürü. Kavramın kaynağı, Afrika kabilelerindeki yaşam kültürüne dayanıyor. Bir ekosistem ve birlikte çalışma kültürü gerektirdiği için “ parası neyse verip bir blockchain uygulaması yaptıralım ” demek ne denli anlamsız ise insanlığın düşünce şeklini değiştirmeden mutlu bir geleceği olacağına inanmak da aynı derecede hayalperestlik. Tüm küresel gelişmeler bizlere gösteriyor ki kozmik saatin küçük bir tiki içinde insan ırkı kendi kendini yok etmeye hiç olmadığı kadar yakın . Şüphesiz ki tek çare blockchain değil (keşke olsaydı). Ancak blockchain sayesinde, işin doğrusu hiç de yeni olmayan, bir düşünce yapısına yüzümüzü dönmemiz kolaylaşabilir. Bu er ya da geç olacak bundan şüphem yok, ancak cevabını bilmediğim soru: Bunu başarmak için yine kendimize karşı yeterli zamanımız var mı?

Mart 10, 2021
·
Makale
Nisan 29, 2025
·
Hikaye
Finansal erişimde yeni çözüm: Dijital kimlik
Mastercard Türkiye ve Azerbaycan Genel Müdürü Covid-19 gibi küresel bir salgınının yanı sıra yakın zamanda tanıklık ettiğimiz deprem ve yangın gibi pek çok doğal afet, devlet ve vatandaş arasındaki ilişkinin önemini bir kez daha gösterdi. Devletin sosyal yardımları ulaştırabilmesi ve vatandaşlara gereken desteği verebilmesi için en önemli konuların başında finansal erişim geliyor. Eğer kişi finansal hizmetlere erişmede sorun yaşıyorsa sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları ya da devlet tarafından sağlanan sosyal haklarına da erişemiyor. Dünya Bankası verilerine göre 8 milyara yakın nüfusun 1,7 milyarı finansal hizmetlere erişemiyor. Bir başka deyişle yetişkin nüfusun %30’unun bankayla hiç teması yok. Finansal sistemin dışında kalmak kimisi için tercih olsa da sistem dışında kalan her 5 kişiden 1’inin sebebi aynı: geçerli bir kimlik belgesine sahip olunmaması. Dünya Bankası, küresel anlamda finansal erişimin artırılmasını sağlamak amacıyla yeni tür bir kimlik öneriyor: dijital kimlik. 210 ülkede faaliyet gösteren ve finansal erişimi en öncelikli konuları arasına alan Mastercard da, dijital kimlik uygulamasını pilot olarak bazı ülkelerde başlattı. Bu sayede vatandaşlar, kendilerine tanınan sosyal haklardan ve yardımlardan kolay bir şekilde yararlanabiliyor. Dijital kimlik, finansal hizmet sağlayıcıları tarafından sunulan ödeme hizmetlerinin yanı sıra devletten kişiye ödemelerin de sorunsuz bir şekilde yapılmasına imkân veriyor. Bunun da ötesinde hayatımıza giren sosyal mesafe, dijital alışkanlıklarımızı da artırıyor. Artık insanlar sosyal medya, eğlence akışı, tele-tıp ve uzaktan öğrenme gibi pek çok dijital hizmete kaydoluyor ve oturum açıyor. Bu etkileşimlerin her birinde kim olduğumuzu kolay bir şekilde kanıtlama ihtiyacı öne çıkıyor. Mastercard olarak sunduğumuz dijital kimlik çözümleri konusunda mahremiyeti en ön plana koyarken küresel geçerliliği olan, yerel ihtiyaçlara duyarlı, kurumlar ve sektörler arasında çalışabilir ve insanların kendi verilerinin koruyucusu olduğu bir yapıya odaklanıyoruz. Bunun için mayıs ayında, dijital kimliğin tüm dünyaya yayılması amacıyla kurulan ID2020 Alliance’a da dahil olduk. Dijital kimlik, sadece teknolojik bir araç değil. Kişiyi dijital dünyada tanımlayan hayati bir belge. Bu nedenle hem çerçevesi belirlenmiş ilkelerle hem de ticari hizmetlerle desteklenmesi gerekiyor. Dijital kimlik ekosistemlerinin merkezine kişinin kendisi koyuluyor. Belirlenen ilkelerle, kişisel verilerin kontrolü tamamen kişinin kendisine veriliyor. Kullanıcı merkezli bir dijital kimlik, pek çok alanda yepyeni ve gelişmiş deneyimler sunuyor. Buna örnek olarak aşağıdaki uygulamaları gösterebiliriz. Finansal hizmetler: Yeni bir banka hesabı, kredi veya ödeme hizmeti hesabı açmak için yapılan başvurularda, başvuru sahibinin tanımlanma sürecini geliştirir ve hızlandırır. Ticaret: İster uzaktan ister mağazadan alışveriş yapılmış olsun, ödeme türünden ve ödeme yapılan cihaz ya da servis sağlayıcıdan bağımsız olarak daha kişisel ve verimli bir alışveriş deneyimi sağlar. Devlet hizmetleri: Vergi beyannamesi, pasaport başvurusu, ayni yardım transferi gibi işlemleri basitleştirir. Devlet yardım ve teşvikleri: Edinilen hakkın teyidini sağlar ve dolandırıcılığı önler. Sağlık hizmetleri: Kullanıcı kontrolünü sağlarken veri sağlayıcıları arasındaki bağlantıları iyileştirir. Dijital hizmetler: E-posta, sosyal medya, film ve müzik paylaşım hizmetleri, araç paylaşım platformları gibi hizmetleri kolaylaştırır. Nesnelerin interneti (IoT): Cihaz ve sensörlerin, kişiyle iletişim sağlarken de kişi adına hareket ederken de en üst düzey güvenlikle işlem yapmasını sağlar. Özetle; artan dijital etkileşimlerin, kişilerin kendisini doğrulama ihtiyacını artırması ve kamu hizmetlerine erişim, sosyal hak ve yardımların doğru ve etkin bir şekilde kullanılabilmesi gibi gerekliliklerin dijital kimlik çalışmalarını da hızlandıracağına inanıyorum.

Mart 10, 2021
·
Makale
Yatırım ve varlık yönetiminde yıkıcı inovasyon: Robo danışmanlar
Smart Advice Kurucu Ortağı ve CEO’su Robo danışmanlar, varlık ve portföy yönetimi alanında finansal teknolojilerin en önemli konularından biri olarak karşımıza çıkıyor. Dijital yatırım danışmanlığı hizmetinin sunulmasında finans sektöründe yıkıcı bir inovasyon yaratıyor. Her geçen gün önemleri, büyümeleri ile pazar payları hızla artarken yeni kuşağın da iş gücüne katılması ve birikim yapmaya başlamasıyla devrimsel bir atılım yapmaya hazırlanıyor. Statista’ya göre 2023 yılı itibarıyla robo danışmanlar tarafından yönetilen toplam varlığın 2 trilyon doları geçmesi bekleniyor. Başka bir deyişle dünyadaki tüm varlığın %10’unu yönetecek bir alandan bahsediyoruz. Bu sadece üç senenin projeksiyonu. Ülkemizde ise daha yeni başlıyoruz. Robo danışmanları en genel tanımıyla dijital yatırım tavsiyeleri sunan uygulama ve platformlar olarak tanımlayabiliriz. Bu yatırım ve varlık yönetimi uygulamaları, finansal modellere ve algoritmalara dayalı olarak insan müdahalesi olmadan çalışır. Bankacılık, emeklilik, portföy yönetimi, yatırım danışmanlığı ve aracı kurum sektörlerinde ağırlıklı olarak yatırım fonları, borsa yatırım fonları, emeklilik fonları, hisse senetleri ve foreks piyasalarında kullanılmaktadır. Robo danışmanlar, yatırım tavsiyesini müşteriler için her yerden kolayca erişilebilir biçimde sunmayı ve herkese aynı kalitede dijital yatırım danışmanlığı hizmeti vermeyi amaçlar. En önemli özelliklerinden biri de yatırım tavsiyelerini bir kez değil, düzenli ve devamlı olarak vermeleridir. Tavsiyelerini günün şartlarına göre sık sık değiştiren robo danışmanlar, böylece geniş bir müşteri kitlesine ulaşmayı amaçlar. Bu nedenle düşük masraflıdır ve yatırım tutarı alt limitleri daha düşüktür. İşlem maliyetleri ve zaman açısından ciddi avantajlar sağlar. Yatırım kararı alma süreçlerini çok kolay hale getirir. Robo danışmanlar; varlık ve portföy yönetimi alanlarında insan müdahalesi olmayan finansal algoritmalar, optimizasyon, alım-satım sinyalleri ve trend analizleri üzerine gelişen bir makine öğrenmesi olduğu için aktif portföy yönetimine göre daha iyi getiri sağlama potansiyeline sahiptir. Her ne kadar insan müdahalesinin olduğu hibrit versiyonlar , bilinen finansal modellere dayanan kural bazlı versiyonlar olsa da yeni nesil robo danışmanlar kendini güncelleyen yapay zekâ tabanlı sistemlerdir. Kazançlı yatırım stratejileri geliştirmek her geçen gün zorlaşmaktadır. Birçok yatırımcı yaşanan finansal krizler nedeniyle kötü tecrübeler edinmiştir. Öte yandan, artan yoğun bilgi paylaşımı ve rekabet ortamı sayesinde birçok yatırım alternatifi ve yeni ürün ortaya çıkmış, bunlar arasında seçim yapmak gittikçe zorlaşmaya başlamıştır. Yatırım hizmeti alan müşteriler, yatırım kararı verirken kendilerini güvende ve rahat hissetmemektedir. Gittikçe karışık hâle gelen bu süreçte yatırımcılar; bankaların portföy yönetimini ve bireysel emeklilik şirketleri ile aracı kurumların finansal ihtiyaçlarını daha iyi anlamalarını, bunlara uygun ve yerinde çözümler getirmelerini beklemektedir. Doğru yatırım ürünleri seçmelerine, strateji oluşturmalarına ve portföy değişiklikleri yapmalarına yardımcı olmaları da beklentiler arasındadır. Yüzlerce yatırım fonu ve hisse senedi arasından seçim ve portföy çeşitlendirmesi yapmak, doğru zamanlarda alım-satım kararları vermek, performansları takip etmek ve daha iyi getiriler sağlamak finansal teknolojiler alanının önemli konularından biri olup bu alanda ciddi bir eksik söz konusudur. İşte tam olarak bu noktada robo danışmanlar devreye girmektedir. Finansal kurumlar yeni müşterilere ulaşmakta ve yeni yatırım alternatifleri sunmakta zorlanmaktadır. Milyonlarca müşteriye aynı anda yatırım tavsiyesi vermek ve işlemleri gerçekleştirmek, teknoloji kullanımı olmadan mümkün değildir. Robo danışmanlar, finansal kurumların sistemlerine kolayca entegre olarak bu sorunların çözülmesine yardımcı olmaktadır. Önce müşterilerin risk ve yatırımcı profilleri çıkarılmakta ve ardından hangi piyasalarda işlem yapmak istedikleri sorulmaktadır. Otomatik tavsiye sistemi kurulmakta ve devam eden süreçte müşteri onayıyla veya kendiliğinden alım-satım işlemleri gerçekleşmektedir. Robo danışmanlar, yapay zekâya sahip olmaları nedeniyle yatırımcıların daha fazla birikim yapması ve daha iyi getiriler elde etmesine yardımcı oluyor. Biz de ülkemizde bireysel emeklilik sektörü için AkıllıBES ; bankacılık, portföy yönetimi ve aracı kurum sektörleri için yapay zekâya sahip ilk robo danışman Akıllı Param ile 150 bin son kullanıcıya çözümlerimizi sunuyoruz.

Mart 10, 2021
·
Makale