Seçim tartışmaları

Türkiye'nin bir sonraki yerel seçimine yönelik siyasilerin tartışmaları

5 Hikâye

Erdoğan'ın üçüncü dönemi

MHP lideri Devlet Bahçeli dün, Cumhur İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayının Recep Tayyip Erdoğan olduğunu yineleyerek "Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk Cumhurbaşkanı'dır. Ve tekrar aday olmasının önünde de herhangi bir engel bulunmamaktadır." açıklamasını yaptı. Bahçeli açıklamasının devamında şunları söyledi: "Bazı çevreler Sayın Cumhurbaşkanımızın tekrar aday olamayacağı yönünde husumetle pekişmiş karanlık propagandalarına şimdiden başlamıştır. Bir defa bu iddianın yasal ve anayasal hiçbir temeli, hiçbir nesnel gerçekliği yoktur. Sabih Kanadoğlu ve buna benzer kuşkulu isimler ortamı germeye kalkışırlarsa üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmayız, çekinmeyiz. Nitekim Cumhurbaşkanı'nın en az üç dönem seçilebilmesi amacıyla gerekli yasal düzenlemenin yapılmasına var gücümüzle çalışır, bunu da başarırız. " Nergis Demirkaya GazeteDuvar'daki haberinde MHP kaynaklarının Bahçeli'nin "gerekirse yasal düzenleme yaparız" ifadesinin bu seçimleri kapsamadığını, "Erdoğan’ın adaylığının önünde zaten engel olmadığını" ilettiğini ifade etti. Kaynaklar, üçüncü dönem vurgusunun "2023 seçimlerinden anayasayı değiştirecek güçle çıkacağız ve istenirse 2028 seçimlerinde üçüncü defa aday olmasının yolunu açabiliriz" mesajı olduğunu belirtti. TBMM Başkanı Mustafa Şentop da "Cumhurbaşkanı'nın üçüncü kez adaylıkla ilgili sorunu yok. Zaten ikinci adaylığı. Ben bu konuda bir makale yayınlayacağım." açıklamasında bulundu. Muhalefet ne diyor? CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da geçtiğimiz günlerde "Erdoğan'ın adaylığına karşı üçüncü dönem itirazı yapacak mısınız?" sorusuna "Hayır. Aday olmak istiyorsa buyursun gelsin, millet herkesin boyunun ölçüsünü verecektir. Özel bir tartışma yapmayacağız. Bu tartışmalar artık geride kalmalı. Bu sandık gelmeli, demokratik ölçüler içinde hepimiz gidip sandıkta oy kullanmalıyız" cevabını verdi. İYİ Parti Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Bahadır Erdem "Erdoğan'ın hukuken ve Anayasaya göre ikinci döneminin bittiğini; ancak iktidarın bunun üzerinden bir mağduriyet yaratarak tartışmayı fırsata dönüştürmesine izin vermeyeceklerini" söyledi. Tartışmanın kaynağı Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014'te cumhurbaşkanlığı makamına halk oyuyla seçilen ilk kişi olmuştu. 2017'de referandumla kabul edilen anayasa değişikliği sonucunda 2018'de Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçilmiş, bir kere daha aday olan Erdoğan 2018'deki seçimde yine halk oyuyla cumhurbaşkanı seçilmişti. Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenleyen Anayasa'nın 101'inci maddesinde "Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir." ifadesinin bulunması, kimi hukukçular tarafından Erdoğan'ın görev süresini tamamladığı ve yeniden aday olamayacağı şeklinde yorumlanmıştı. Prof. Dr. Fikret Eren, referandumla yeni anayasa yapılmadığı, var olan anayasada değişikliğe gidildiği için Cumhurbaşkanının görev süresini belirleyen hükmün geçerliliğini koruduğunu ve YSK'nın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adaylığını kanunen kabul edemeyeceğini savunuyor . Prof. Dr. Süheyl Batum ise Erdoğan'ın Anayasa'nın 116'ncı maddesine göre üçüncü kez aday olabilmesinin tek yolunun meclisin erken seçim kararı almasıyla mümkün olduğunu öne sürüyor . Kimi hukukçularsa "teknik açıdan eski sistemdeki cumhurbaşkanı ile yeni sistemdeki cumhurbaşkanının aynı kişiler olmadığını, devletin birliğini temsil etmekle devleti yönetmenin farklı görevler olduğunu ve bu nedenle 'en fazla iki dönem' kuralının geçersiz olduğunu" ileri sürüyor .

Erdoğan'ın üçüncü dönemi

Şubat 8, 2022

·

Makale

Siyasetin başlıkları: dolar, küfür ve yeni seçim kuralları

Partisinin grup toplantısında ekonomi, "küfürlü dil" ve muhalefet söylemleriyle ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gün boyu sosyal medya ve haber sitelerinde manşetlere taşınan açıklamalarında öne çıkanlar şöyle oldu: “Bu küfürbaz, yüzsüz, terbiyesiz kişiliklere hak ettiği dersin gittikleri her platformda ve sandıkta mutlaka verileceğini biliyorum. Hele hele genel başkanı bir bayan olanın küfrü asla yenilir yutulur değildir, bir bayanın ağzından “Yavşak” ifadesi çıkar mı ya?" "Bizim inancımızda helalleşme vardır ve çok önemlidir. Ey Bay Kemal, sen önce benim başörtülü kızlarımdan, bacılarımdan helallik dile. Hayatın yalan." "Faiz sebeptir, enflasyon netice. Biz faize milletimizi kesinlikle ezdiremeyiz… Beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar kusura bakmasın, bu yolda ben faizi savunanla olmadım, olmam." Soru: "Bugünkü açıklamalarınızdan Merkez Bankası'nın yarın faiz indirimine devam edeceği sonucuna varabilir miyiz?" Cevap: "Merkez Bankası bağımsız değil mi? Bırakın da bağımsız olarak kararını o versin." “(50+1) Bunların hepsi maalesef yalan dolan, bu tür şeylerdir. Bu konularla ilgili karar mercii özellikle anayasa değişikliğiyle ilgili, parlamentodur.” 50+1 ne olacak? Erdoğan 50+1 kuralı hakkındaki açıklamada bir nevi topu parlamentoya attı; ancak hemen ardından 50+1’i kendi partisinin grup toplantısında açık şekilde savunan MHP lideri Devlet Bahçeli'yle görüştü. 45 dakika süren görüşmenin ardından ittifaktan açıklama gelmedi. Bahçeli: Geçtiğimiz gün MHP lideri Bahçeli %50+1’i eleştirenleri anlayışla karşılamanın mümkün olmadığını ve ifadelerin “abes” olduğunu belirtmişti. Tartışmalar sırasında Gezici Araştırma Merkezi Müdürü Murat Gezici, "İktidar büyük ihtimal mart-nisan ayında bir referandum getirecek. Bir anayasa değişikliği ve onun içinde seçim kanunu değişikliği planlayan bir iktidar var. Böylece 40+1'lik sistemle yarı başkanlığa dönmeyi planlayan bir iktidar görüyoruz" demişti. Öte yandan Korkusuz yazarı Barış Yarkadaş'ın “Tayyip Erdoğan’ın kafasındaki son plan” başlıklı yazısında ifade ettiğine göre konuyla ilgili görüştüğü AK Partili bir kaynak, parti içinde kuralı %40’a ya da %45’e düşürmenin değerlendirildiğini belirtti. Erdoğan’ın son planının “Seçimi ilk turda en çok oy alan kazansın” olduğunu ifade eden Yarkadaş, bu son planın da MHP tarafından kabul görmeyeceğini; çünkü bu kuralın yürürlüğe girmesi hâlinde AK Parti’nin MHP’ye ihtiyacı kalmayacağını vurguladı. "AK Parti için başka çıkış yolunun da kalmadığını" belirten Yarkadaş, partinin bir kez daha şansını denemek istediğini söyledi. "Küfürlü" konuşmalar, siyasetin rayı Lütfü Türkkan’ın küfür tartışmasının ardından İYİ Parti lideri Meral Akşener'in iktidara provokasyonlarından korkmadıklarını söyleyerek “Yavşak yavşak konuşanlara, yazı yazanlara provokasyon yaptırabilirsiniz. Yaptırın kardeşim! Sizden korkan sizin gibi olsun." diye seslenmesi Erdoğan tarafından "Meclis'te o nasıl bir küfürdür? Ahlâk yoksunu, nasıl böyle bir küfrü yaparsın. Bir kadın olarak, bir bayan olarak sen bunu nasıl söylersin?” diye eleştirilmişti. Akşener de kendi grup toplantısında Erdoğan’a "Asıl ahlâk yoksunu, ülkenin yarısı ülkenin açlık sınırı altında yaşarken, dolar 10,43 olmuşken, utanmadan sıkılmadan yüzü bile kızarmadan, ekonominin kitabını yazdığını söyleyebilendir" cevabını vermişti. Köşe yazarlarının birçoğu yaşanan olayı İYİ Parti ve özellikle Akşener’e karşı bir provokasyon olduğunun ortaya çıktığı şeklinde yorumladı. Bir süredir şehir ziyaretleri gerçekleştiren Akşener’in “sokaklardan silinmesi için” yapılan bu provokasyonun karşılığını bulduğu görüşü de medyada hâkim. Öte yandan CHP lideri Kılıçdaroğlu helalleşme yolculuğuna çıkacağını "28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp helalleşeceğiz, ikna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz. Roboski'yle helalleşeceğiz. Ali İsmail Korkmaz'ın ailesiyle, Oğuz Arda Sel'in annesiyle, Ahmet Kaya'yla helalleşeceğiz" ifadeleriyle duyurdu. Farklı eleştirilere maruz kalan ifadeleri Barış Yarkadaş köşe yazısında “gereksiz yere tartışmaya yol açan ifadeler” olarak nitelendirdi. Yarkadaş “İYİ Parti de CHP de ekonomiyi konuşmak yerine, kendi kendilerine yarattıkları sorunlarla boğuşuyor.” dedi. Ekonomi batıyor mu şahlanıyor mu? Cumhurbaşkanı, grup toplantısında faiz artışını asla desteklemeyeceğini vurguladı. Destekleyenlerle de aynı yolda olmayacağına dikkat çeken Erdoğan, Merkez Bankası’nın faiz kararında bağımsız olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanının konuşması sırasında dolar rekor tazeleyerek 10,56’ya, avro ise 11,94’e ulaştı. Erdoğan her geçen gün muhalefetin “ekonomi batıyor, çöküyor” söylemlerine geçtiğimiz günlerde “Biz bu noktada ekonominin kitabını evelallah yazdık, yazmaya devam ediyoruz” ifadeleriyle yanıt vermişti. Akşener ve Kılıçdaroğlu, dün bir araya gelerek hükümete “Yönetemiyorsunuz. Türkiye, bir an önce seçime gitmeli.” dedi. Liderler seçimden başka çare olmadığını vurguladı. Diken'den Anıl Can Tuncer’in görüştüğü iktisatçı Mustafa Sönmez, Erdoğan’ın ifadelerini iktidarın seçmeni elde tutmak için ekonomiyi feda etme davranışı içine girdiği ve bu durumun sürdürülebilir olmadığı şeklinde yorumluyor. Sönmez, “Kısacası ekonomiyi, ‘ekonomik’ bir kafa yönetmiyor. Her ne kadar ‘ekonominin kitabını yazdık’ dese de durum böyle.” diyor. Görünmez kilit: HDP Tüm tartışmaların yanı sıra Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay, “Cumhur’da sat-ranç” isimli köşe yazısında çarpıcı bir iddia ortaya atıyor. Kulisleri kaynak gösteren Balbay, “İYİ Parti’yi bir türlü çözemeyen” iktidarın HDP ile akla gelen her türlü pazarlığı denediğini ve son olarak Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanı adayı olup HDP tabanının Millet İttifakı adayına oy vermemesini sağlama sözü verirse hemen serbest bırakılacağını öne sürüyor. Yazarın yorumu Tartışmalar ekonomistler tarafından “erken seçim” sinyali olarak yorumlanırken siyaset uzmanları arasında “referandum” ihtimali olarak karşılık buluyor. Seçim dönemi gelene kadar farklı tartışmalar görmeye devam edeceğiz gibi görünüyor; ancak bu tartışmaların halkta etkisini görmek siyasilerin esas odağı olmalı. Kılıçdaroğlu’nun söylemleri ve Akşener’in eylemleri yaklaşık iki hafta öncesine kadar birebir “seçmen” odaklıyken son süreçteki açıklama ve ifadeler değerlendirildiğinde yeniden mecliste bir “ağız dalaşına” girdiklerini görüyoruz. Helalleşmek, barışmak istemek ya da korkmamak; halk için yapıldığı takdirde seçmen için değerli olacak. Bu nedenle muhalefet kanadı iki hafta önceki “sükunet ve tavrını” korumalı. Bunun yanında birçok seçim geçiren iki parti lideri de artık “provokatif söylemlere” kanmayacak kadar ders çıkarmış olmalı. Öte yandan hükümet kanadında seçim çalışmaları ve kuralları hakkında anlaşmazlık olduğu görülüyor; oyun kuralına göre oynandığı takdirde Cumhur İttifakı’nın farklı partilerin desteğini alması gerektiği sayısal bir gerçek. Erdoğan’ın rasyonel şekilde durumun farkında olduğu hem eylemleri hem de açıklamalarından belli ancak Bahçeli için aynı şeyi söylemek mümkün değil.

Siyasetin başlıkları: dolar, küfür ve yeni seçim kuralları

Kasım 18, 2021

·

Makale

Adaylık tartışmaları: Şimdiye kadar kim, ne dedi?

Fehmi Koru, 25 Ağustos’taki yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gelecek seçimlerde aday olmama ihtimali bulunduğunu ve bu nedenle parlamenter sisteme geri dönülebileceğini iddia etti. Erdoğan'ın kazanamayacağı bir yarışa girmeyeceğini dile getiren Koru, iktidarın Millet İttifakı'nın adayını öğrenmeye çalıştığını ve buna göre bir yol izleyeceğini öne sürdüğü yazısında şu ifadeleri kullandı: "Anayasal engeli aşıp aday olabilme hakkını kazansa bile Erdoğan aday olmayı düşünmeyebilir... İktidar cephesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının kim olduğunu merak ediyor, ancak esas merak edilmesi gereken Cumhur İttifakı adayının kim olacağı.” Koru’nun yazısından kısa süre sonra MHP lideri Devlet Bahçeli, Millet İttifakı’na atıfta bulunarak "Cumhurbaşkanı ve 28’inci Dönem Milletvekili Genel Seçimleri zamanında yapılacaktır. Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı bellidir, o muhterem isim de Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’dır ." açıklamasını yaptı. Bahçeli’nin ittifakının cumhurbaşkanı adayını açıklamasının ardından yeniden "adaylık tartışmaları" başladı. Partilerden “cumhurbaşkanlığı” açıklamaları Millet İttifakı ortak ve kesin bir açıklamada bulunmamasına rağmen başlarda aday adayı olarak Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun isimleri konuşuldu. Hatta iki isim üzerine anketler dahi yapıldı. Ancak kısa süre sonra iki belediye başkanı da iddiaları yalanladı. İmamoğlu, "Hedefim, İstanbul'da tarihin en başarılı belediye başkanı olmaktır, daha ötesi yok." derken Mansur Yavaş da "Böyle bir hedefimiz gerçekten yok. Anket böyle diyor diye aday mı olmam gerekiyor? Zaten böyle bir gündem yok.” ifadelerini kullandı. Millet İttifakı’nda “aday sayısı” krizi "İktidarın ülkeyi yönetemediğini" savunarak erken seçim çağrısı yapan CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun parti örgütlerine olası erken seçim için hazır olmaları çağrısında bulunduğu iddia edildi. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun yaptığı "Millet İttifakı olarak birden fazla adayımız olabilir" açıklaması da kulislerde tartışmalara yol açtı. Kılıçdaroğlu’nun açıklamasının devamı şu şekildeydi: “Kişiye indirmek kadar yanlış bir şey yok. Önce kuralları koymalıyız. Temiz biri olacak, vatandaşlar arasından ayrım yapmayacak, nefsine hâkim olacak, ‘Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmeyeceğiz’ demeyecek, yolsuzluklar konusunda dikkat edecek. Aday olacak kişinin devleti bilmesi gerek. Bilen bir insan kurumları geleneklerini bilir. Bizim adayımızı ittifak belirleyecek. Bu konu erken bir konu.” “Tekil” tepkisi: İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı, "Tekil konuşuyor, vaatleri ortaklaşa kararlaştırıp açıklamalıyız" diyerek Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına tepki gösterdi. İYİ Parti lideri Meral Akşener de cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda, “Kendim için toz zerresi kadar plan yapmıyorum. Türkiye’nin önünü tıkayacak şahıs ben olmayacağım. Ortak bir adayla gidilmenin faydalı olduğuna inanıyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Millet İttifakı tek aday çıkarmalı ve HDP kendi ayrı aday çıkarmalıdır." dedi. HDP’den “üçüncü yol” önerisi HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Kurulması gereken ittifak barış ittifakıdır. Herkes barış ittifakı üzerinde çalışmalı ve bu ittifakı hayata geçirmelidir" dedi. Ayrıca 27 Eylül’de Demokrasi Tutum Belgesi’ni açıklayacaklarını duyuran HDP'nin, bu açıklamada Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı dışında üçüncü bir yol çizme isteğini vurgulayacağı ileri sürüldü. DEVA Partisi lideri Ali Babacan ise adaylık tartışmalarıyla ilgili, “Her siyasi partinin genel başkanı doğal bir adaydır. Seçilmek için mevcut anayasa 50+1 istiyor. Dolayısıyla biz ne yapacağız; seçim yaklaşınca ittifakla ilgili kararımızı vereceğiz" dedi. Memleket Partisi lideri Muharrem İnce de "Benim için 'Genel başkan cumhurbaşkanı adayı olmak istiyor' diyorlar. İstiyor muyum? Evet istiyorum. Açıklıyorum; aday adayıyım" diyerek adaylığını resmî şekilde duyuran ilk siyasi oldu. Değerlendirmeler ve tepkiler Her gün bir siyasinin adaylık hakkında yaptığı açıklamalar köşe yazarlarının da köşelerinde sık sık değerlendirme konuları olarak yer aldı. Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, “Tekil dağınıklık” isimli yazısında Millet İttifakı’nın bu zamana kadar sandık ittifakının yanı sıra söylem ittifakını da kurduğunu, “parlamenter sistem” hedefiyle bünyesel konsolidasyon sağlamanın yanı sıra aynı ideali savunan yeni kurulan partileri de yanına çektiğini; ancak Cumhur İttifakı'nın birliği dağıtmak için Millet İttifakı bileşenlerini sürekli olarak “adayınız kim” minderine çekmeye çalıştığını söyledi. Sarıkaya “Şu kadarını söyleyeyim bunda da başarılı oldu. Millet İttifakı bileşenleri arasındaki bütünlük dağıldı, mesele adaylık tartışması üzerinde dağınıklığa dönüştü.” dedi. Cumhuriyet yazarı Bedri Baykam ise "Millet İttifakı’na düşen, kimin aday olması gerektiği konusunda iç rekabetlere girmeden, elinde bulundurduğu her noktada en iyi hizmeti vermek... İktidar ve yandaşları, gerek performanslarındaki olası hataları, gerek Akşener-HDP-Saadet Partisi hattındaki potansiyel cızırtıları sonuna kadar kullanmak istiyor. Kılıçdaroğlu’nun bu orkestrasyonu özen ve dikkatle yürütmesi lazım, ki bugüne kadar bu ince görevi başarıyla götürdü. Kimin aday olacağı ise en fazla son altı ayın işi" diyor. Anketler ne diyor? Avrasya Araştırma’nın Başkanı Kemal Özkiraz’ın paylaştığı eylül ayı etap 1 anketinde “İttifak dışında kalan partilerin seçmenleri cumhurbaşkanlığı seçimlerinde nasıl hareket edecekler?” sorusuna HDP seçmeninin %62,2’si “Muhalefetin desteklenmesi hâlinde parti politikasına uyacağını” söyledi. “Muhalefet desteklense de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy veririm" diyen kişi oranı %0,4 oldu. Yöneylem Araştırma Merkezi'nin araştırması, Erdoğan'a "asla oy vermeyeceğini" söyleyenlerin oranının %57 olduğunu gösterdi. Seçim anketinde partilerin oy oranları kararsızlar dağıtıldıktan sonra aşağıdaki gibi bulundu:

Adaylık tartışmaları: Şimdiye kadar kim, ne dedi?

Eylül 20, 2021

·

Makale

"Güçlendirilmiş parlamenter sistem" tartışmaları

Eylül ayının sonlarında katıldığı bir Halk TV yayınında "Ben cumhurbaşkanı adayı değilim, ben başbakanlığa adayım." diyen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin dün gerçekleşen grup toplantısında da benzer ifadeleri yineledi. İttifak olarak bir Cumhurbaşkanı adayı göstereceklerini ve bu adayın da Türkiye'nin 13'üncü cumhurbaşkanı olacağını söyleyen Akşener, "Biz yeni bir Sayın Erdoğan seçmeyeceğiz. Çünkü biz biliyoruz ki aday göstereceğimiz kişi, dünyanın en becerikli, en muteber insanı bile olsa, Türkiye bu ucube sistemle yönetilemez." dedi. Sorunun bir "sistem sorunu" olduğunu vurgulayan Akşener; cumhurbaşkanının bir partiden taraf olmasının, kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırılıp tüm yetkinin tek bir kişide toplanmasının sorun olduğunu belirterek "bu sistemin milletimize yükten başka bir şey getirmediğine ibretle şahit oluyoruz" ifadelerini kullandı. Kimler, ne dedi? Cumhurbaşkanı Erdoğan Akşener'in "hayali bir makama talip olduğunu" söyleyerek başbakan adaylığı tartışmalarına "HDP tarafı Hanımefendi'nin cumhurbaşkanlığı adaylığını asla kabul etmeyeceğini zaten açıklamıştır. Yani bir anlamda HDP, Millet İttifakı'ndaki gizli ortaklık hakkını kullanarak bu Hanımefendi'yi veto etmiştir." ifadeleriyle yanıt verdi. Cumhurbaşkanı ayrıca Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi avantajlarının ne kadar kritik olduğunun salgın döneminde görüldüğünü söylerken "küçük revizyonlarla düzeltilebilecek tali meseleler" olarak tanımladığı "eksikler, aksaklıklar, düzeltmesi gereken hususlar" konusunda "kapsamlı çalışmaların ellerinde mevcut olduğunu" ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer partilere de kendi hazırlıklarını en kısa sürede kamuoyuyla paylaşmaları çağrısında bulunarak "Türkiye'nin ilk sivil anayasası" vurgusu yaptı. TBMM Başkanı Mustafa Şentop Haziran 2021'de, güçlendirilmiş, iyileştirilmiş parlamenter sistem önerisinin "anayasa değişikliğiyle mümkün olabilecek bir şey" olduğunu vurgulamış, "somut öneriler içeren metinlerin ortaya çıkması gerektiğini" söylemişti. Şentop ayrıca "güçlendirilmiş parlamenter sistem tartışmalarının 2023 seçimlerinden sonra sona ereceğini" ifade etmişti. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem, BBC Türkçe'den Ayşe Sayın'ın haberinde Akşener'in bunu daha önce de söylediğini, parti olarak görevlerinin "ülkeyi tek adam rejiminden kurtararak güçlü bir parlamenter sisteme döndürmek" olduğunu belirtmişti. Altı partinin toplantıları Bir yandan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi "güçlendirilmiş parlamenter sistemin temel ilkelerini" belirlemek üzere ortak bir metin arayışı kapsamındaki toplantılarını sürdürüyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, geçtiğimiz günlerde TBMM'de gerçekleşen toplantının ardından "ortak bir metin oluştuğunu ve Genel Başkanlara sunulacağını" dile getirdi. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem de "ortak ilkelerde aynı şeyleri düşündüklerini, ortak metnin ortaya çıkmasının önümüzdeki yıl başını bulacağının tahmin edildiğini" söyledi. BBC Türkçe'den Ayşe Sayın'ın haberine göre partiler; Partili cumhurbaşkanlığına son verilmesi, Hakim ve Savcılar Kurulu, Anayasa Mahkemesi, Sayıştay gibi kurumların yürütmenin etkisinde kalmaması için güçlendirilmesi, Basın özgürlüğü, siyasi etik gibi başlıklarda yasal düzenlemeler yapılması gibi konularda ilkesel olarak uzlaşıyor. Sabancı Üniversitesi'nden doktor öğretim üyesi Berk Esen, "çok zor bir görev üstlenen" muhalefetin yol haritasını paylaşmasının siyasi dinamikleri temelden değiştireceğini ve "Türkiye'nin hızla Erdoğan sonrası döneme doğru ilerlediğini" söylüyor. CHS'nin Türkiye için iyi olmadığının fark edilmesinde geç kalındığını, altı muhalefet partisinin uzlaşmaya varmış olmasının önemli olduğunu söyleyen siyaset bilimci Nuray Mert, birbirinden bağımsız olmasa da " Seçim nasıl alınacak, hangi adayla gidilecek?" gibi soruların hâlâ olduğunu, kısmen şimdilik formülün ortaya çıkmış olmasını, Türkiye'nin neye ihtiyacının olduğunun belirlenmesini önemsediğini belirtiyor. Gazete Duvar'dan Kemal Can, muhalefetin ortak metinle erken seçim baskısını da artırmayı düşündüğünü belirtiyor. İktidarın sistem tartışmasının önünü kesmek için kullanacağı anayasa hamlesinin de muhalefet tarafından erken "bloklandığını" düşünen Can, güçlendirilmiş parlamenter sistemin neyi güçlendireceğini tartışmak için yeterli zaman kalması için üzerine konuşulmaya başlanabilir bir çerçevenin hızla üretilmesini temenni ediyor.

"Güçlendirilmiş parlamenter sistem" tartışmaları

Ekim 18, 2021

·

Makale

50+1 kaçış mı, kurtuluş mu?

Siyasette net açıklamalar olmamakla birlikte erken seçim iddiaları sürüyor. Ekonomide verilen kararlar ve hem hükümet hem de muhalefet kanadının söylemleri iddiaları güçlendiriyor. Tüm bunların anketler üzerinde yansımaları da açıkça görünüyor. PİAR Araştırma Şirketi, Türkiye’nin 26 ilinde 2 bin 520 katılımcıyla gerçekleştirdiği son seçim anketi sonuçlarını geçtiğimiz günlerde paylaştı. Ankete göre kararsızlar dağıtılınca AK Parti'nin oy oranı %30,6, CHP %26,6, MHP %8,7, HDP %11,5, İYİ Parti %12,4, DEVA Partisi %6,0 ve Saadet Partisi ise %1,3 oy oranına ulaştı. Anketin sonuçları AK Parti ve ittifakı MHP’nin ise oy oranlarının ciddi oranda düştüğü şeklinde yorumlandı. Oy düşüşü yeni alternatifler mi aratıyor? Oy oranlarının anketlerdeki düşüşünün hükümet kanadında bir karşılığı olmadığını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz haftalarda "Özellikle son dönemde ortaya atılan anketlerin kimler tarafından ne amaçla yapıldığı ortadadır. Bu tür anketlerle manipülasyonlardan ciddi anlamda bıktık.” sözleriyle belirtmişti. Ancak son haftalarda Cumhur İttifakı’nın seçimle ilgili farklı yöntemleri değerlendirmesinden bu ifadelerin çok da geçerli olmadığı çıkarılabiliyor. Neler oluyor? Erken seçim olmasa dahi seçim tarihinin yaklaştığı bir gerçek. Buna yönelik yalnızca Cumhur İttifakı değil Millet İttifakı ve diğer partilerin de çalışmaları bulunuyor. 6 parti koalisyonu: CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin temsilcileri geçtiğimiz ay bir araya gelerek "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" vaadi üzerine bir seçim çalışması gerçekleştirdiklerini açıklamıştı. Partilerin bu konu üzerine çalışmalarının sürdüğü ve ayrıntılı olarak her konuda fikir birliği sağlamaya çalıştığı biliniyor. Baraj düşürme: Buna karşılık hükümet partisi AK Parti ve ittifakı MHP’nin de farklı çalışmaları bulunuyor. Eylül ayında Cumhur İttifakı yeni seçim yasası çalışmaları kapsamında %10 olan seçim barajının %7’ye düşürülmesi konusunda anlaştıklarını açıklamıştı. Hatta barajın daha da indirilebileceği söylenmiş; daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamayla %7 üzerinde net bir anlaşma sağlandığını açıklamıştı. Yeni tartışma: 50+1 Cumhurbaşkanı Erdoğan'la 10 Kasım’da görüşen Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu görüşmenin ardından cumhurbaşkanının “50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık” ifadelerini kullandığını söyledi. Bu ifadeler uygulamanın değiştirilebileceği sinyalinin verildiği şeklinde yorumlandı. 50+1 nedir? Bu sistem Türkiye’de 2017’deki anayasa değişikliğiyle kabul edildi ve 2018'de uygulandı. Basitçe, özellikle Başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerin seçimlerinde uygulanan, başkan adayının seçmenin yarısının oyunu alması ve üzerine bir oy daha alarak çoğunluğu sağlaması kuralı olarak açıklanabilir. Başkanlık sisteminin çoğunluğu gerektirmesi nedeniyle uygulandığı belirtilir. %50+1’in sağlanamaması durumundaysa 15 gün sonra ikinci tur seçimi yapılır. Daha önce ne oldu? 2018 yılında gerçekleşen seçimlerde Cumhur İttifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan %52,59 oy oranıyla çoğunluğu sağlayarak Cumhurbaşkanı olmuştu. Neden eleştiriliyor? Başkanlık sisteminin başlı başına eleştirilmesinin yanı sıra 50+1 kuralı da yoğun olarak eleştirilen bir metot. “Demokratik olarak çoğunluğun sağlanması” olarak görülse de Türkiye’yi kaosa sürükleyeceğine dair bir görüş de hâkim. Sözcü Gazetesi yazarı Aytunç Erkin’e konuşan Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek kuralla ilgili şu eleştiriyi yaptı: “Anayasa toplantısında 50 +1'in hem bugün hem de gelecekte önemli sıkıntılara sebebiyet vereceğini ve Türkiye'yi bir kaosa sürükleyeceğini söyledim yine söylüyorum… İktidarın da tereddütleri var muhalefetin de. Çünkü, bir partinin desteğine ihtiyaç var. (Örneğin %50+1'i aşmak için kapatma davası açılmış bir partinin desteği gerekiyor.) Diyelim ki, parlamenter sistem doğrudur. Ama Haziran 2023'teki seçim bugünkü sisteme göre yapılacak... Meclis'te 360 çoğunluk elde edilemedi. Parlamenter sistemi isteyenler 320'de kaldı. O zaman ne olacak? 5 yıl bu sistemle gidilecek. Bu sistemle Türkiye 5 sene bir belirsizliğe girmiş olacak.” Dün Sözcü yazarı Deniz Zeyrek ise yazısında, AK Parti’de önemli görevlerde bulunan hukukçu tanıdığının bu konu hakkındaki görüşlerini paylaştı. Zeyrek yazısında tanıdığının şu ifadelerine yer verdi: "Başkanlık sistemi dendi mi %50+1 şarttır. Başkanlık sistemi çoğunluk gerektirir. %30'la başkan seçilmez bu nisbi temsildir ve sadece parlamenter sistemde olur. Başkanlık sistemini savunuyorsanız %50+1'i yakalayamayınca kaybedeceğinizi bilmelisiniz. Demokrasi dâhilerin değil, makullerin rejimidir… Bizim cari sistem, teorik temellerinden koptu ve Başkanlık sistemi değil Başkancı sistem oldu.” Neden değiştirilmek isteniyor? Başkanlık sistemiyle getirilen bu kuralın “değiştirilmek istenmesi” yorumunun farklı nedenleri bulunuyor. İlk olarak Cumhur İttifakı’nın seçimde bu çoğunluğu sağlayamama düşüncesinin bulunduğu değerlendiriliyor. Bunun sonucundaysa ya ikinci tura kalınacağı ya da farklı partilerle ittifak arayışı içine girileceği yorumları yapılıyor. Geçtiğimiz hafta Saadet Partisi lideri ve Cumhurbaşkanı’nın görüşmesi de olası ittifak olarak yorumlanmıştı. Öte yandan hükümetin asıl endişesinin rakibi Millet İttifakı değil, 6 partinin son dönemde kurduğu koalisyon olduğu da söylenebilir. Yukarıdaki anketten de yola çıkıldığında olası bir senaryoda 6 partinin ortak vaatlerle ortak aday çıkarması; %50’nin üzerinde bir oy çoğunluğuyla ilk turda seçimi kazanmasını sağlayabilir. Bu da iktidar ve ittifakının büyük kaybı olarak tarihe geçebilir. Siyasilerin tepkileri AK Parti Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir, “%50+1 suni birtakım ittifakların önünü açıyor. İki dünya bir araya gelse birleşmeleri mümkün olmayanlar bir araya geliyorlar. Karşı tarafa kaybettirme adına yapıyorlar. Kazanma değil kaybettirme esaslı… Bu suni yapı da zeminde bir bozulmaya sebebiyet veriyor” dedi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik "Önümüzdeki seçimlere bu sistemle gidilecek. Yakınanların önerilerinin görülmesi lazım" dedi. HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, “ ‘%50 1’i sorundur’ diyorsanız kaybedişinizin itirafını yapıyorsunuz. Tutturamazsınız 50 1’i. İktidar kurduğu tuzağa yakalandı” yorumu yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, "Erdoğan aslında bir tükenmişlik sendromunu da ifade ediyor. Saray iktidarı tükendi. Sistemleri de iflas etti, kendileri de iflas etti. Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı, %50+1’in çok üzerinde oy alarak Türkiye’nin 13’üncü cumhurbaşkanı olacak” diye konuştu. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "Şu andaki iktidar, oyunun mevcut kurallarına göre yeniden seçilemeyeceğinin farkında varmış olmalı ki kuralları değiştirerek ‘acaba tekrar seçilebilir miyimin’ hesabına girmiş durumda." yorumunu yaptı. Değişiklik olabilir mi? Yaklaşık 2 yıl önce de bu konu hakkında birtakım tartışmalar çıkmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu dönemde, “%50+1’in %40+1’e çekilmesine yeşil ışık yaktığı” ancak ittifakı MHP’nin buna karşı çıktığı söylenmişti. 2 yıl sonra, bugünkü resme bakıldığında kural değişiminin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini MHP’nin değerlendirmelerinin ardından öğreneceğimizi söylemek mümkün.

50+1 kaçış mı, kurtuluş mu?

Kasım 16, 2021

·

Makale