Bu yaz rotası uzun zamandır yapmayı planladığım bilinmezlikler ve süprizlerle dolu bir rota oldu. Tesadüfler sonucu uğranan mekanlar, tanışılan çok tatlı insanlar, tadı damağımda kalan lezzetler ve alabildiğine doğa manzarası! Hisarönü’nde Baraka’da konakladık, yeri çok merkezi olduğu için keşfetmek istediğimiz her yere çok kısa bir süre içinde arabayla ulaştık. Selimiye, Söğüt, Datça derken rotanın sonunda kendimizi Bodrum’da bulduk.Manzara Restoran’da bir öğle yemeği sonrası Söğüt Köyü’nü de gezmeye karar verdik. Öncelikle Manzara Restoran doğayla iç içe ortamı, lezzetleri, çalışanların ilgisi ve sunumlarıyla gerçekten yemeği keyifli bir deneyime dönüştüren adreslerden biri oldu bizim için. Öğleden sonra Söğüt’te kısa bir tura çıktık. Bizi karşılayan Ay Saranda ilk adresimiz oldu, tatlı bir esintiye sahip balkonundan kalkmak istemedik diyebilirim. Tüm tatlıların özenle hazırlandığı ev yapımı çikolata ve dondurmalara ev sahipliği yapan “iyi ki” uğradık dediğim mekanların başında geldi. Özellikle rafine şeker bulunmayan, keçi boynuzu balı ve Datça bademiyle yapılan dondurması mutlaka denenmesi gerekenler arasında. Sahilde Bi Dükkan, Barba Saranda’yı turladıktan sonra Deli Keçi’nin renkli dokusu çok ilgimizi çekti. İçerde küçük bir sergi sizi bekliyor, heykel ve resim alanında birçok Türk sanatçının eseri içerde mevcut. Hem bir kahve molası verip hem de sanatla iç içe olmak isterseniz uğrayacağınız adreslere ekleyebilirsiniz.Bir sonraki gün akşam üstü kısa bir Selimiye ziyareti yaptık. Uzun zaman olmuştu gelmeyeli, biraz nostalji biraz hızlı bir değişimin verdiği şaşkınlık ve kalabalıkla kısa turumuza başladık. Tasarım ürünleri sevenler için Marsel Selimiye’de takıdan giyime çok geniş bir seçki mevcut. Ben tatil bölgelerinde tercihimi her zaman lokal butiklerden yana kullananlardanım, bu sebeple ilk durağımız Zeynep Abla’nın butiği Zeyno Selimiye oldu. Sonrasında benim için bir Selimiye klasiği olan Cafe Ceri’de bir tatlı molası verdik. Tabii ki ilk seçimim erikli crumble oldu. Buranın tatlı seçkisini ve lezzetlerini o kadar seviyorum ki! Her sene heyecanla uğramamıza değiyor. Ceri’de oturmuşken yine çok sevdiğim Losta Hediyelik’e uğrayıp bakınmadan dönmek olmazdı tabii. Sahil boyu bir yürüyüş sonrası soğuk kahve durağımız ise sade dekorasyonu ile Selimiye’nin dokusuna uyan Ulysees. Gün içinde bilgisayarınızı alıp bir köşede çalışmalık, pek keyifli olmuş!Ve yolculuk Datça’ya! Çocukluğum Karaincir’de babaanemlerin yazlığında geçtiği için Datça benim için hüzün barındırır aslında, belki de bu yüzden uzun yıllardır uğramayı hiç düşünmedim, ya da düşünmek istemedim. Zamanın bu kadar hızlı geçeceği, çocukluk anılarımdaki birçok kişiyi başta babaanemi kaybederek buraya bir daha döneceğimi hiç düşünmemiştim… Yolculuk sonrası Mia Datça’da özlediğimiz lezzetlere kavuştuk; smoothie bowl ve buz gibi bir kahvenin yanında şekersiz havuçlu kek. Mia’nın mutfağı, ortamı ve yüksek enerjisi bize çok iyi geldi. Sonrasında o sıcakta hızlı bir tur yapabildik. Şef Feray Aydoğdu’nun harikalar yarattığı Tonka Patisserie’ye adım attığım an içerdeki tatlı ve çikolata vitrini karşıladı beni. Çıkan tüm ürünlerin günlük ve taze yapıldığı, çoğu lezzette Datça’nın meşhur bademinin kullanıldığı bir lezzet durağı diyebiliriz. Limana doğru ilerlerken karşılaştığım “Le Flaneur” kitabevi benim için tatilin en mutlu eden durağı oldu. Tatildeyken içinde yabancı dilde bir kitap seçkisinin bulunduğu sahaf/kitapçı ile karşılaşmak, bence başıma gelebilecek en güzel şeylerden biri. Merkezdeki rotamızı marina tarafına çevirip Atelier Datça’ya uğradık. Ferah dekorasyonu, özenle seçilmiş tasarım objeleri ve hasır sepetleriyle içinden çıkmak istemedim. Üzerine de denize karşı Mayan’ın kokteylleri eşliğinde günü batırmak gibisi yok.Dönüş yolunda, tam yorgunluk kahvesi ne güzel olurdu diye düşünüp, Akçapınar tostçusuna giderken, benim için tatilin en sürpriz keşfi ise Lemon Grass oldu. Köşenizden saatlerce kalkmayacağınız, geniş ve sakin ortamı, güzel kahveleri ve sağlıklı tatlı alternatifiyle yolunuzun üstünde olmasa da rotanızı çevireceğiniz bir adres!

Selimiye ile ilgili hikayeler