Girişimcilik

Girişimcilik ekosisteminden haberler, incelemeler, röportajlar ve dahası.

10 Hikâye

Türkiye'de girişimcilik niyeti artıyor

Gonca Günay Türkiye’de genel olarak girişimcilik niyetinin oldukça yüksek olduğunu söylemek mümkün. Nitekim Global Entrepreneurship Monitor (GEM) raporuna göre, 18-64 yaş arasında olan ve veri toplanan örneklemin yaklaşık %30’u girişimcilik niyetine sahip. Girişimciliğin oldukça öne çıkarıldığı ABD’de ise bu rakam %10-15 arasında seyrediyor. Türkiye’de girişimcilik niyeti genel ortalamanın epey üzerinde, hatta Avrupa ülkeleri arasında 1’inci sırada. Avrupa’da her 7 kişiden 1'i, Çin ve ABD’de her 6 kişiden 1'i, Brezilya’da her 4 kişiden 1’, girişimci olmaya niyetliyken Türkiye’de bu oran her 3 kişiden 1’i olarak öne çıkıyor. Bunun bir nedeniyse, Türkiye’de yetişkin nüfusun yaklaşık %70’inin girişimciliği arzu edilen bir kariyer seçeneği olarak görmesi ve girişimcilere yüksek statü atfetmesi. Zira günümüzde Türkiye’deki 18-64 yaş arası yetişkin nüfusun görüşüne paralel şekilde, gençler için de girişimcilik bir kariyer hedefi haline geldi. Buna 2010 yılından itibaren maksatlı bir şekilde geliştirilen ve iyileştirilen, üniversitelerin de içinde yer aldığı girişimcilik ekosistemi destek oldu. Bu sayede gençler eğitim ve yönlendirme alabilecekleri, iş birliği ağlarını güçlendirebilecekleri ve fon kaynaklarına erişimlerini kolaylaştıracak kuluçkalar, mentor ağları, melek yatırımcı ağları gibi kurumlar ve kişilerle tanıştılar. Devlet kurumları girişimciliği ve Ar-Ge’yi destekleyen düzenlemeler hayata geçirdi. Bunların yanı sıra, Türkiye'den çıkan Peak Games gibi unicorn örnekleri de gençleri teşvik etti ve bu alandaki ilgiyi ivmelendirdi. Örneğin yeni bir teknoloji geliştiren bir mühendislik öğrencisi artık bu teknolojinin katma değerini, nasıl ticarileştirebileceğini düşünmeye başladı. Parlak iş fikirlerine sahip gençler bu fikirleri hayata geçirecek fırsatların peşinde koşar oldu. Bununla birlikte, girişimcik deyince ilk akla gelen örneklerden Microsoft’un kurucusu Bill Gates’in, Meta ’nın kurucusu Mark Zuckerberg’in, Apple’ın kurucusu Steve Jobs’ın üniversite eğitimlerini tamamlamamış olmasının, girişimci olma eğilimi gösteren gençler için gerçekçi olmayan bir efsane yarattığını, bilgi birikimi olmadan da girişimci olunabileceğine dair kanaat oluşturmalarına yol açtığını gözlemliyoruz. Ancak bu kişiler üniversite mezunu olmasalar da derin bir bilgi birikimine ve bazen yalnızca üniversite öğrencisi olursanız oluşturabileceğiniz güçlü bağlara sahipti. Ayrıca, Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un Princeton Üniversitesi Elektrik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimleri mezunu, Google’ın kurucusu Larry Page ve Sergey Brin’in Stanford Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri mezunu ve Elon Musk’ın da University of Pennsylvania Ekonomi ve Fizik Bölümü mezunu olduğuna dikkat çekmek gerekir. GEM raporuna göre, Türkiye’de de benzer şekilde, eğitim düzeyi yükseldikçe daha fazla kişi girişimciliğe yöneliyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde de gençleri girişimciliğe yönlendirmek için çeşitli birimler ve uygulamalar hayata geçiriyoruz. Örneğin Fikri Mülkiyet Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde mühendislik öğrencilerine patent yazımı, Teknoloji Transfer Ofisi'nde fon bulmak için proje yazımı ve projelerini ticarileştirme üzerine eğitimler sunuyoruz. KOSGEB desteğiyle kurulan Teknoloji Geliştirme Merkezi’nde (TEKMER) danışmanlık ve eğitimler sunuyor, öğrencileri şirket ve kuruluşlarla bir araya getirmeye çalışıyoruz. Girişim ekosisteminin öğrencileri desteklemekle ve bu yönde eğitimler sunmakla gelişebileceğine inanıyoruz.

Türkiye'de girişimcilik niyeti artıyor

Kasım 16, 2022

·

Makale

Yatırım Finansman ile Gündem Masası

Berna Önsel, Strateji ve Yatırım Danışmanlığı Uzmanı Haftanın gündemi: Çin’in kurtarma planı Çin, geçtiğimiz hafta Cuma günü beklenmeyen bir şekilde Covid-19 kısıtlamalarını gevşetmişti. Bu hafta başında ise Çin ekonomisi için risk teşkil eden diğer bir konu olan gayrimenkul sektörüne ilişkin yeni bir bildiri açıklandı. Çin’de derin bir durgunluk ve likidite sorunları yaşayan konut piyasasında bu yıl ülkenin en büyük gayrimenkul şirketlerinden Evergrande’nin borçlarını ödemeyeceğini açıklaması uzun bir süre gündem olmuştu. Çin Bankacılık ve Sigorta Düzenleme Komisyonu, finans kuruluşlarına emlak sektörünün istikrarlı ve sağlıklı gelişimini sağlamaya yönelik planlar hazırlayan bir bildiri gönderdi. Daha önceki destekleyici adımların aksine bu paket kapsamlı önlemlerden oluşuyor. Çin’de Mao Zedong döneminde başlayan kolektif üretim merkezileştirme politikası zaman içinde evrime uğrasa da ülkenin büyüme rakamları için başlanan projelerde Ekim 2021 itibariyle Çin’de atıl konumda 50 adet ‘’hayalet şehir’’ ve 65 milyon boş ev bulunuyordu. Çin konut piyasasındaki söz konusu önlemler Başkan Xi’nin odağını ekonomiyi kurtarmaya çevirdiğinin bir göstergesi. Merkez bankalarının sıkılaşma döngüsü ve faiz artışları konut satışlarının gerilemesine neden olurken, faize odaklı piyasalar konut krizi ihtimalini geri plana atıyor. Ancak Güney Kore ve İskandinav ülkeleri gibi bölgelerde borçlanma maliyetlerinin artması, mevcut bölgelerin riskini ABD’ye göre daha kritik hale getiriyor. Noel tatil sezonu yaklaşırken perakende sektörü ABD TÜFE enflasyon verisinin beklentilerin altında kalmasının akabinde endekslerdeki pozitif hava bu hafta başında da devam etti. Ekonomik ajanda açısından sakin haftada ABD ÜFE verisi ve perakende satışlar enflasyonun zirve noktalardan gerilediğini ve buna bağlı olarak bireylerin satın alma eğilimlerinin arttığını teyit etti. Üçüncü çeyrek finansal raporlama döneminin son büyük haftasını bitiriyoruz. Ancak ay sonuna kadar diğer uluslararası şirketler ile yerel küçük ve orta ölçekli şirketlerin raporlarını görmeye devam edeceğiz. S&P 500'deki şirketlerin %91'i ise üçüncü çeyrek sonuçlarını bildirdi. Bu hafta ise Walmart ve Home Depot başta olmak üzere perakende şirketlerinden gelen raporları takip ettik. Walmart ve Home Depot’un 3Ç22 sonuçlarında da benzer ivme gözlendi. Walmart, ABD’de e-ticaret satışlarını yıldan yıla %16 ve iki yıllık bazda %24 artırdı. Home Depot ise artan ev fiyatları ve mortgage faizlerinden dolayı bireylerin olan yenileme projeleri ile satışlarını üçüncü çeyrekte %5,6 artırdı. ABD’de gerileyen enflasyon oranı ve önümüzdeki Şükran Günü (24 Kasım), Black Friday (25 Kasım) ve Noel tatili (25 Aralık) olmak üzere perakende şirketleri için yılın beklenen zamanı geldi denebilir. Aynı zamanda ABD’de okullar 23 Aralık ila 1 Ocak tarihleri arasında sömestr tatilinde olacak. Söz konusu gelişmelerle önümüzdeki bir aylık süreçte bireylerin stoklama eğilimleri ve çevrimiçi alışveriş taleplerinde artışlar gündemde olacaktır. Ağustos Sonrasında En Yüksek Yabancı Yatırımcı Girişi Yurtiçinde, küresel piyasalara kıyasla yoğun bir gündem vardı. Salı günü açıklanan bütçe dengesi verilerine göre bütçe, Ekim’de 83,3 milyar TL açık verdi. Çarşamba ve Perşembe günü ise dış borç ve konut piyasasına ilişkin veriler takip edildi. Konut satışları Ekim ayında %25,3 düşüş kaydederek yüksek seyreden fiyatlar ve mortgage faizlerinin konut piyasasında yavaşlamanın sinyallerini verdiğini gösterdi. Her Perşembe olduğu gibi TCMB’den gelen menkul kıymet rezerv verileri takip edildi. TCMB’nin brüt rezervleri 11 Kasım haftası itibariyle 117 milyar doları aşarak yaklaşık bir yılın en yüksek seviyesine çıktı. Yabancı yatırımcılar geçtiğimiz hafta hisse senetlerinde 116 milyon dolar net alış gerçekleştirdiler. Böylelikle Ağustos ayından bu yana en yüksek yabancı girişi gerçekleşmiş oldu. Haftanın son işlem gününde Fitch’in planlı Türkiye kredi notu gözden geçirmesi izlenecek. Fitch, son olarak Temmuz ayındaki gözden geçirmesinde, Türkiye’nin yabancı para cinsinden uzun vadeli kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin 5 kademe altı olan B not seviyesine düşürmüş ve not görünümünü Negatif olarak açıklamıştı. Değerlendirme öncesinde ise Çarşamba günü Fitch, makroekonomideki dengesizlikler arttıkça Türkiye’deki bankaların refinansman riskinin yükseldiğini belirterek bankalara uyarıda bulundu.

Yatırım Finansman ile Gündem Masası

Kasım 18, 2022

·

Makale

Dönüşümü kovalamak

“Aposto ‘Haberler için Spotfiy gibi bir servis’ (Spotify for news) yaratma iddiasıyla ortaya çıktı. Aposto’nun İtalyanca’da ‘ bir arada/yerli yerinde’ anlamına gelen isminin çıkış noktasında da bu iddia var.” Aposto’nun kurucu ortağı Orhun Canca, internetten teknoloji tarihini incelerken Wired’ın 1 Şubat 2003’te yayımladığı “The Year Music Industry Dies” isimli makalesine denk geliyor. İlk kıvılcım, işte o anda çakıyor. Makalede bahsedilen müzik endüstrisi; henüz iTunes, Spotfiy gibi servislerle tanışmamış, dijitalleşmeye ayak uydurmakta zorluk çeken, korsan indirmelerle boğuşan, CD satışlarının son altı ayda %11 düştüğü, tabiri caizse son demlerini yaşayan bir sektör. Yazar Charles C. Mann, çözüm için “yeni ekonomik gerçekliği” yansıtan birtakım öneriler sunuyor; ancak uyarmayı da ihmal etmiyor: “Bunlardan herhangi birini yapmak imkansıza yakın. Bunların hepsini yapmak ise iş dünyası tarihindeki en şaşırtıcı geri dönüşlerden biri olacaktır.” Makalede çizilen olumsuz tablonun aksine müzik endüstrisi, aradan geçen 13 yılda Spotify’ın baş rolü kaptığı bir hikâyeyle “imkansızı” gerçekleştirmeyi başardı. Canca, “Neden medya sektörü için de aynısı olmasın? Dönüşecek bir endüstri varsa her türlü dönüşecek, sadece doğru zamanı yakalamak gerekiyor.” diye düşünüyor. Nedir? “ Bilginin nereden ve nasıl önümüze düştüğü belli olmayan bir dünyada; tatmin edici, güvenilir ve insanlara internet kullanımları içerisinde adeta bir vaha hissiyatı verecek dijital bir medya servisi. ” Aposto’nun ilk e-posta bültenleri , adeta bir Spotify çalma listesi gibi kurgulanıyor. Son 24 saatte dünyada ve Türkiye’de olup bitenler, farklı kaynaklardan (farklı sanatçılar) derlenerek madde madde yazılıyor. Bu maddelerin her biri, adeta bir şarkı. Günün sonunda 30-35 maddelik (şarkılık) bir bülten (playlist) hazırlanıyor. Aposto, e-posta bültenleri üzerinden içerikler derleyerek başladığı yolculuğuna uzun süredir kapsamlı bir dijital medya servisi olarak devam ediyor. Bu yolculukta bugüne kadarki en büyük adımıysa haziran ayında, içeriklerini tek bir çatı altında bir araya getiren uygulamasıyla attı. Orhun ile röportajımızın tamamına linkten ulaşabilirsiniz.

Dönüşümü kovalamak

Kasım 16, 2022

·

Makale

“Kadınların ekonomiye katılımı Türkiye için hayati bir konu”

Emine Erdem Ne yazık ki Türkiye’de kadınların hayatı hep bir mücadele ile geçiyor. Çoğunlukla ailede başlayan kendini var etme, potansiyelini kabul ettirme ve eşitlik talebi mücadelesi toplumsal hayatta, eğitimde, özel hayatta ve iş hayatında devam ediyor. Ayrımcılık görerek büyümüş genç kadınlar iş hayatına dâhil olduklarında da yine eşitsizlikle karşılaşıyor. Ülkemizde kadınların ekonomiye eşit katılımını sağlamaktan henüz çok uzağız. Türkiye Kadın Girişimciler Derneği’nin ( KAGİDER ) yola çıktığı 2002 yılında %4 civarında olan kadın girişimci oranı bugün %14 seviyesinde. Bu önemli bir ilerleme, ancak kesinlikle yeterli değil. TÜİK İşgücü İstatistikleri Ağustos verilerine göre Türkiye’de kadın istihdam oranı %30,8. Erkeklerdeyse bu oran %65,3. Yani, kadın istihdamı erkek istihdamının yarısı kadar bile değil. İş gücüne katılma oranıysa erkeklerde %71,2 iken kadınlarda %35,1 seviyesinde kalıyor. Pek çok zorluğu göğüsleyerek istihdama katılan kadınların da çalıştıkları kurumlarda önlerine çıkan engeller, onlara dayatılan ve yükselmelerini zorlaştıran cam tavanlar da ayrı bir sorun. Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından bu yıl 9’uncusu düzenlenen Türkiye Kadın Direktörler Konferansı’nda açıklanan 2021 Yönetim Kurulunda Kadın Türkiye Raporu’na göre, yönetim kurullarındaki kadın oranı da son derece yetersiz. Borsa İstanbul’a (BIST) kayıtlı 420 şirketin yönetim kurullarında yaşanan değişimin ele alındığı rapora göre, yönetim kurullarında 2020 yılında %17 olan kadın oranı, 2021’de %16,7 seviyesine geriledi. BIST şirketlerinin 134’ünün (%33,1) yönetim kurullarıysa tamamen erkeklerden oluştu. Geçen yıl BIST yönetim kurullarına seçilen 479 kadın üyeden %39’u hâkim ortak olan ailelerin üyeleri arasından seçildi. Cam tavanı kırarak yönetim kurullarına seçilen 292 kadın, BIST şirketleri yönetim kurulu üyeliklerinin sadece %10’unu oluşturdu. Kadınların potansiyelini hayata geçirmek Cinsiyet ve fırsat eşitliğinin olmadığı bir ortamda, kadınların potansiyelinden tam olarak yararlanmak mümkün değil. Dolayısıyla bu koşullarda sürdürülebilir ekonomik kalkınma sağlamak, ekonomik refah içinde yaşamayı beklemek hayalden öteye gidemez. Oysa kadın girişimciliğinin ve istihdamının artırılması, kadınların ekonomiye eşit katılımının sağlanması, nüfusumuzun yarısının potansiyelinin tam olarak hayata geçmesi anlamına geliyor. Bu, sürdürülebilir ekonomik kalkınma ve refah için olmazsa olmaz. Yapmamız gereken fırsat ve cinsiyet eşitliğini sağlamak; kadınların toplumsal hayata, ekonomiye, girişimcilik ekosistemine, siyasete ve yerel yönetimlere eşit katılımını sağlamak. Ancak o zaman refaha erişebiliriz. Kadının ekonomiye katılımını artırmak için onların eğitime, bilgiye erişimini ve dijitale adaptasyonunu desteklemek gerekiyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini güçlendirmek, eşitsizliği körükleyen erkek egemen kültürü yok etmek için kararlılıkla çalışmak gerek. Önce ailede sonra eğitim sürecinde ve iş hayatında fırsat eşitliği sağlanmalı. İş yerlerinde eşit işe eşit ücret politikası sahiplenilmeli, cam tavanlar kaldırılmalı, kadınlar için süt odaları ayrılmalı. Hâlâ kadınların birincil görevi gibi görülen çocuk ve yaşlı bakım sorumluluğunu onların omuzlarından alacak kreş ve yaşlı bakım merkezlerinin sayısı şirketler ve yerel yönetimlerce artırılmalı, bu merkezlere erişim mümkün kılınmalı. İşe alımlarda kadın kotası getirilmeli. Kadın girişimciler için destek ve teşvikler artırılmalı, özel sektör ve kamu sektörü alımlarda önceliği kadın girişimcilere vermeli. İş dünyasından siyasete, yerel yönetimlerden kamu ve medyaya kadar kadının temsiliyeti artırılarak güçlü kadın rol modellerini de artırmak mümkün. Fırsat eşitliği KAGİDER’de ticarette, teknolojide, tarımda ve toplumsal hayatta kadının varlığını, bu alanlarda temsil edilmelerini destekleyecek çalışmalara ağırlık veriyoruz. Kadın girişimcilere içinden geçtiğimiz zorlu krizi yönetmeleri için gerekli mentorluk desteğini veriyor, deneyimlerimizi paylaşıp birbirimizden öğrenebileceğimiz platformlar oluşturuyoruz. Kamu ihalelerinde kadınlardan daha fazla alım yapılmasını, genç kadınların iş hayatına hazırlanmasını, kadınların teknolojiyi daha fazla kullanmasını, ticaret ve ihracat bağlantılarını ve network’lerini geliştirmeyi, pazara erişimlerini kolaylaştırmayı ve tarım sektöründeki üretimlerini desteklemeyi amaçlayan çeşitli projelerimiz var. Dünya Bankası’nın teknik desteği, PricewaterhouseCoopers (PwC) ve EY iş birliğiyle geliştirdiğimiz Fırsat Eşitliği Modeli (FEM) sertifika programıyla şirketlerde toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemeyi, iş yerlerinde kadınların ve erkeklerin eşit fırsatlara eriştiği bir ortamın sağlanmasına katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Forumu’nun danışmanlık sunduğu program kapsamında şirketler işe alım, terfi, ücretlendirme, İK politikaları ile iç ve dış iletişimde kullanılan dile gibi pek çok unsur gözetilerek değerlendiriliyor. Değerlendirme sonucunda sertifika alan şirketler, eşit fırsatlar sunulduğunda kadın çalışanların performansının ve motivasyonunun arttığını, bunun da şirket çalışmalarına katma değer sağladığını, verimliliğin yükseldiğini gözlemlediklerini belirtiyor. Şu anda Türkiye’de 42 şirket Fırsat Eşitliği Modeli Sertifikası’na sahip. Kadınların ekonomide erkeklerle eşit şekilde temsil edilmeleri ülkemizin bugünü ve geleceği için hayati öneme sahip. Mutlu ve refah düzeyi yüksek bir ülkede yaşamamız bu mücadelenin başarıya ulaşmasına bağlı. İş hayatında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için her ölçekten ve her sektörden kurumun elini taşın altına koyarak anlamlı ve ölçülebilir, ölçeklenebilir adımlar atması kritik.

“Kadınların ekonomiye katılımı Türkiye için hayati bir konu”

Kasım 16, 2022

·

Makale

Derinlemesine Sağlık Teknolojisi Healthtech 2022 Raporu yayınlandı

Raporda; “ Healthtech tanıtımı ve kullanım alanları, dünyada ve Türkiye’de Healthtech sektörü, sektörün avantajları, bilinmesi gereken kavramlar, kullanılan teknolojiler, Healthtech ve Metaverse , bu alanda önemli teknolojiler ve geleceğin trendleri” gibi konu başlıkları ele alındı. Yaklaşık 660 milyar dolara ulaşması bekleniyor GOOINN Healthtech 2022 raporu , Kovid19 pandemisinin tüm sağlık sistemini temelden dönüştüren ve dijitalleştirilmiş sağlık hizmetlerini geliştiren Healthtech pazarının hızla ve büyük ölçekte geliştirilmesinde ve benimsenmesinde büyük bir katalizör görevi gördüğünü ortaya koydu. Healthtech 2022 raporuna göre, 2016 yılından bu yana global olarak 5,5 kat artış yaşanan ve 2019 yılında 175 milyar dolar değerinde olan Healthtech pazarının 2025 yılına kadar %25’lik bir büyüme ile yaklaşık 660 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Raporda, küresel pandeminin sanal hizmetlere olan talebi artırmasıyla 2021 yılında healthtech sektörüne yapılan yatırımların 34 milyar dolar ile rekor kırdığı belirtiliyor. Buradaki en büyük yatırım 2,4 milyar dolar ile akıl sağlığı ( mental health ) alanına yapıldığı görülüyor. Türkiye’de ise, 2016 yılından bu yana Healthtech alanına yapılan yatırımlarda dikkat çekici bir artış gözlemleniyor. Özellikle teknolojinin gelişmesi, yapay zekânın ve makine öğrenmesinin günlük hayatta daha fazla rol alması bu alana verilen önemi arttırmış durumda. 2020 yılına kadar yapılan yatırımlar ise, pandemiden sonra iki katına çıktı. Ülkede aktif olan startup sayısı satın almalar ile bugün 538 iken, 2008 ile 2022 yılları arasında bu alana 40,98 milyon dolar yatırım yapıldığı gözlemlendi. Diğer yandan, ülkede çevrimiçi sağlık hizmetleri ve mindfullnes alanında hizmet veren startuplara olan ilginin fazlalaştığı da bir gerçek. Gelecekte kullanım alanları Sektörün dijital sağlık ve sağlık hizmetleri bilişim teknolojisi (BT) ile ilişkisinden, Healthtech, Biotech ve Medtech arasındaki farklara kadar Healthtech alanında derinlemesine bir araştırma yapan GOOINN, Healthtech’in gelecekteki global kullanım alanlarını Yönetim, Cerrahi, İlaç Geliştirme, Fitness , Tanı & Hata Azaltma ve Akıl Sağlığı olmak üzere 6 ana başlıkta belirlerken, inovasyon profesyonelleri ve girişimcilerin Telehealth, mHealth, Giyilebilir Cihazlar, Genomik, Robotik Cerrahi, Anti-aging, Assistive Tech, Fertility Tech, Gen Tedavisi, Tıbbi Dış İskelet ve Protez, Mental Health Tech, Nanotıp, Nöroteknoloji ve Sleep Tech başlıklarında 14 farklı alana odaklandıklarına değindi. 14 sağlık teknolojisi belirlendi Raporda ayrıca, gelişen teknolojilerden faydalanarak derinlemesine sağlık hizmeti vermek için en çok kullanılan 14 sağlık teknolojisi şu şekilde sıralanıyor; Uzaktan Hasta İzleme ( Remote Patient Monitoring, RPM ), Yapay Zekâ, Blokzincir, Makine Öğrenimi, Internet of Things (IoT), Giyilebilir Teknoloji, Sanal ve Artırılmış Gerçeklik ( Virtual and Augmented Reality ), Büyük Veri Analitiği, Ses Tanıma, Chatbot , Robotik Teknoloji, Mobil Uygulamalar, Biyobaskı ve Nöroteknoloji. Geleceğin trendleri neler olacak? Healthtech 2022 raporuna göre; uzaktan teşhis, bakım noktası testi (point of care testing), moleküler ve genetik testler, mobil sağlık uygulamaları, giyilebilir teknolojiler, tamamlayıcı tanı testleri, ses teknolojisi, sağlıkta yapay zekanın kullanımı, kapalı devre insülin pompaları, taşınabilir diyaliz makineleri, dijital terapötikler (DTx) ve elektronik sağlık kaydı ( Electronic Health Records, EHR ) gibi trendler sağlık teknolojilerinin geleceğini şekillendirecek. Bizi neler bekliyor? GOOINN Healthtech 2022 raporuna göre, gelecekte sağlık teknolojilerinin birçok farklı alanda hayatımıza girmesiyle bizi nasıl bir dijitalleşmenin beklediği şu şekilde öngörülüyor; Hastaneler robotik ve dijital teknolojilere daha fazla güvenecek. Sağlık kuruluşları, verimliliği ve değeri artırırken operasyonları ve bakımı iyileştirmenin yollarını aramaya devam edecek. Doktorların bugün gerçekleştirdiği fiziksel ve zihinsel görevlerin çoğu, donanım, yazılım ve her ikisinin kombinasyonları şeklinde otomatik hale getirilecek. Bu durum, teletıp ve uzaktan sağlık hizmetleri aracılığıyla hasta ziyaretleri ihtiyacını azaltacak. Moleküler ölçekte tıp hızlı bir şekilde günlük hayatlara adapte olacak. İnsanların hayati belirtilerini izleyebilen her zamankinden daha küçük nano cihazlar vücutlara yerleştirilecek ve böylelikle inanılmaz derecede ayrıntılı veriler elde edilebilecek. Böylelikle doktorlar tedavileri daha da kişiselleştirebilecek. Bazı kuruluşlar, içgörü elde etme ve sağlığın geleceğine güç veren algoritmaları tanımlama yetenekleri tarafından yönlendirilen bir ekonomik modele sahip olacak. Bu kuruluşlar, araştırma yaparak analitik araçlar geliştirecek ve insan yeteneklerinin ötesine geçen veri içgörüleri üretebilecek. Sağlık ürünü geliştiricileri, uygulamalardan ilaçlara ve cihazlara kadar sağlık ve bakım ürünleri geliştirerek ve üreterek tüketici sağlığı ekosistemini güçlendirecek. Ürün geliştiren kuruluşlar olmaya devam ederken aynı zamanda yazılımları, uygulamaları ve sağlıklı yaşam ürünlerini de geliştirecek. Bireysel finansörler kişilerin bakımlarını yönlendirmek için finansal ürünler sağlayarak kişiye özel modüler ve kapsamlı bakım paketleri sunacak. Geleceğin sağlık bakım rejimleri, kurumsal sağlık programlarıyla giderek artan bir şekilde ortaklık modellerini takip edecek ve sigortacılarla kısmi geri ödeme anlaşmaları yapacak. Hasta bakım sistemleri olumsuz sağlık koşullarının erken teşhisine ve hedefe yönelik ve kişiselleştirilmiş tedavisine daha fazla odaklanacak. Kuantum hesaplama ilaç keşfine, hastane lojistiğinde kullanılan hesaplamaların hızlanmasına, sanal klinik deneyler yapmasına ve genetik sıralama yapılmasına olanak sağlayacak. Metaverse alanında kullanılan sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik ve dijital ikiz teknolojileri cerrahi ile ilgili uygulamalar için yeni fırsatlar getirecek.

Derinlemesine Sağlık Teknolojisi Healthtech 2022 Raporu yayınlandı

Kasım 18, 2022

·

Makale

Plastik ve tekstilde %100 geri dönüşüm buradan başlıyor: Carbios

Bu hafta NASDAQ’a bir ara verip sizlere Paris Euronext’e kote ve önümüzdeki 20 senede adını daha sık duyurma potansiyeli taşıdığına inandığım Carbios’tan bahsetmek istiyorum. Carbios , 2011 yılında Truffle Capital tarafından kurulmuş olup plastik ve tekstil atıklarının geleneksel yöntemlerden ziyade daha inovatif şekilde geri dönüşümüne odaklanmış bir firma. Optimize ettiği enzimler ile polimerleri parçalayarak saf monomer yapılara getirip, tekrardan hammaddeleri PET ürünler olarak hayata geçirmeyi başarmış durumdalar. Bu başarıyı ise kurulduklarından ancak 8 sene sonra, 2019 yılında duyurabildiler. 2012 yılında THANAPLAST projesi kapsamında Fransa Kamu Yatırım Bankası’nın (BPI France) fonladığı ve 60 araştırmacının yanı sıra birçok özel ve kamu teşebbüslerinin bir araya gelerek endüstride döngüsel ekonomi üzerine yapılan çalışmaların bir parçası olan Carbios, gerek know-how gerekse ürün validasyonu anlamında 5 sene boyunca bu projede uzmanlık kazandı. Hatta şirketin icra kuruluna baktığımızda burada Carbios’un 50 patentini ve ilgili ürünlerini geliştirmede liderlik eden şirketin CSO’su (Chief Scientific Officer) Prof. Alain Marty’nin de bu projede yer aldığını görüyoruz. Prof. Marty’nin liderlik ettiği ve Toulouse Bioteknoloji Enstitüsü ile beraber Carbios ARGE ekibinin geliştirdiği geri dönüşüm teknolojisi, saygın Nature dergisinin Nisan 2020 tarihli sayısında “Plastik şişelerin PET depolimerizasyonu ile parçalanması için mühendislik” adıyla yayımlanarak birçok sektörden öncü firmaların ilgisini çekmeyi başarmış görünüyor. Prof. Marty, bu vesileyle Ağustos 2022’de Biocat Ödülü'ne de layık görüldü. 2011 yılında kurulan şirketin websitesinden kilometre taşlarına baktığımızda 2019-20’lere kadar çok fazla içerik bulamasak da 2020’den itibaren birçok önemli firma ile geliştirdiği ortak çalışmalar ile sabrının meyvelerini toplamaya başladığını görmek mümkün. Bu minvalde Türkiye’de de fabrikaları bulunan ve dünyada üretilen her beş pet şişeden birinin üretilmesi için gerekli hammadde olan PET reçinenin (Polyethylene Terephthalate) tedarikçisi olan Indorama Ventures ile Şubat 2022’de ilan ettikleri proje çerçevesinde ortak olarak kuracakları fabrikada; Fransa’nın ilk %100 bio geri dönüşümünü sağlamayı hedefliyorlar. 2025 yılında operasyona başlaması beklenen fabrika, 2 milyar pet şişeye karşılık gelen 50.000 ton atığın geri dönüştürülmesini sağlayacak. 2030 yılına kadar geri dönüşüm alanında 8 milyar dolar yatırım yapmayı hedefleyen Indorama, umarım bu taahhüdünü yerine getirir. Citi’nin raporuna göre dünyada her yıl 350 milyon ton plastik üretilmekte ve bunun yalnızca %14’ü geri dönüştürülebilirken, bu atıkların 9 milyon tona yakını okyanuslarımıza karışmakta. Konvansiyonel metotlarda saflık derecesine bağlı olarak her plastiğin geri dönüşümü mümkün olmadığından, bir noktada bu atıklar doğaya karışmak zorunda kalıyor. Yıllar süren mühendislik çalışmaları, kaynak aktarımları, kurulan ortaklıklar ile ancak 2025 yılına açılabilmesi muhtemel ve henüz gerçekleşecek verimliliğini de bilmediğimiz bir geri dönüşüm fabrikasından, teorik olarak sadece okyanusa karışan 9 milyon ton plastiği geri dönüştürebilmek için dahi -kabaca bir bakkal hesabıyla- 180 tane gerekiyor. Avrupa Birliği ise bu konuda 2025-2030 arası gerçekleştirmek istediği hedefler çerçevesinde düzenlediği regülasyonlar ile özel sektörü bu alana yatırıma zorlamaya başlamış gözüküyor. Carbios’un geliştirdiği diğer ortak programları incelediğimizdeyse Türkiye’de Kordsa’nın da paydaşları arasında bulunan Michelin’in liderlik ettiği ve Inditex’in yer aldığı 17 paydaşlı WhiteCycle projesi kapsamında, plastik kökenli tekstil ürünlerinin geri dönüştürülüp katma değerli ürünlerin üretimi hedeflenmekte. 2017’de L’oreal’in liderlik ettiği ve geri dönüşüm teknolojileri araştırmak için kurulan konsorsiyuma, Nestlé ve Pepsi gibi firmalar da 2019 yılında katılarak Carbios ile bir nevi dirsek temasına girmiş oldular. Temmuz 2022’de yapılan açıklamaya göreyse On, Patagonia, Puma ve Salomon ile beraber polyester tekstil ürünlerinde fiberden fibere geri dönüşüm üzerine araştırma ve geliştirme programı başlattıklarını açıkladılar. Şirketin ortaklık yapısına baktığımızda ise L’oreal, Michelin, L’Occitane gibi farklı sektör monopolleri olan firmaların öncülük etmesinin; geri dönüşüm ve döngüsel ekonomi modellerinin artık ne kadar ön planda tutulduğu hakkında bizlere fikir verdiğini düşünüyorum. Şirketin gelir modeline baktığımızdaysa temel olarak iki modelden oluştuğunu görüyoruz. Bunlardan ilki EPC (engineering-procurement-construction) firmalarına patentli teknolojilerinin lisanslarını satarak PET üreticilerinin fabrika kurmalarını sağlamak. Bu sayede şirket operasyonel yük taşımadan ön ödeme alarak gelir üretmeye devam edecek. İkinci model ise Carbios’un fikrî mülkiyet sahibi olduğu enzimlerin Novozymes ile ortaklık çerçevesinde üreterek yine PET üretici firmalara satışını sağlamak. Şirketin gelir tablosunu incelediğimizde şu an için kayda değer bir gelirinin bulunmadığı ve ciddi şekilde para yakmaya devam ettiği gözükmekte. Buna rağmen birçok büyük şirketin yatırım yapmaya devam etmesi ve hacimli kredi kanalları sağlayabiliyor oluşu firmanın geleceğine inancın tam olduğunu işaret ediyor. 2021 yılında aldığı 100 milyon avronun üzerindeki yatırım ve 30 milyon avroluk Avrupa Yatırım Bankası (IAK) kredi hattı bu argümanı destekliyor. Şirketin 2022 yarıyıl raporunda ifade edilen; kasasındaki 121 milyon avro ve 6 aylık 12 milyon avro zarar ile sürdürülebilir pozisyonu olduğu düşünülebilir; fakat yapılan iş birlikleri, ticarileştirme sürecinde gereken kadrolaşma ve operasyonel giderler de gözönünde bulundurulursa, her geçen çeyrek artık Carbios’un daha fazla para harcaması gerekeceği intibası uyandırıyor. Bugün itibariyle 348 milyon avro piyasa değeri bulunan şirketin geçmiş yıllardaki grafiğine baktığımızdaysa yine pandemi sonrası değeri anlaşılan şirketlerden biri olduğunu görebiliyoruz. Kıssadan hisse Bir şirket düşünün 2011 yılında kuruluyor, 2013 yılında halka arz edilerek birçok yatırımcıdan toplam 14 milyon avro topluyor ve 2023 yılına kadar kayda değer bir gelir üretmeyeceğini de ifade ediyor; buna rağmen dünyanın önde gelen firmalarından yatırım almaya devam edebiliyor. Firmanın CEO’suna 2019 yılında TV programında hayretle yöneltilen bu soruya ise şirketin CEO’su devrim yaratacak teknolojiye sahip olduklarını belirterek büyük bir özgüvenle cevap veriyor. Elinizdeki ürüne güvendiğinizde; gündelik ya da minör problemlerin asıl yolculuğunuzu ve psikolojinizi etkilememesi gerektiğine dair örnek olarak sunulabilecek bir firma Carbios. Ürünlerinin 2025 itibariyle yaygınlaşacağını, kullanım alanlarının genişleyeceğini ve yatırımların hızla artacağını belki de 2011 civarında firmayı kurduklarında -aktivist yatırımcı olarak düşünebileceğimiz- Truffle Capital öngörmüş olabilir. Bunu sağlayan en önemli unsur ise bence insan kaynağının yanı sıra, ilgili firmanın bulunduğu ekosistem. Eğer siz bir ürünü 15-20 sene zarar ederek geliştirmeyi göze alabiliyorsanız muhakkak bunun finansal sonuçlarını da göz önünde bulundurmalısınız. Ülke ekonomisinin ve politik ilişkilerin stabilitesi size borç verme ya da yatırım yapma iştahını artıran en önemli unsurların başında geliyor. Ülkemizden de gerçekten çok değerli fikirler, projeler ve firmalar çıkıyor; fakat belki de adını bile duymaya fırsatımız olmadan yatırım iklimi sebebiyle ya yurtdışına taşınmak zorunda kalıyorlar ya da taşınma imkanı bile bulamadan yok olmaya mahkum oluyorlar. CDS’i 700-800’lerde seyreden ve zaten hayli risk taşıyan bir yatırımın risk primlerini de düşündüğünüzde borçlanarak büyüme imkanı neredeyse yok oluyor. Diğer taraftan ülkemizde son 10-15 senede ivmeli olarak gelişen risk sermayesi (VC) şirketleri çeşitli enstrümanlarla bu firmalara yatırım yaparak yaşama imkanı veriyor, fakat girişimin fon ihtiyacı montanı gereği ancak tohum öncesi, tohum ya da maksimum seri A yatırım turlarına iştirak edebiliyorlar. Öte yandan Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmesi gerektiğini düşündüğüm “ convertible bond ” konusu, bu tip yıllar boyu zarar etmesi öngörülen şirketlerin ülke ikliminde yatırım alabilmelerine bir nebze katkı sağlayabilir. Türkiye olarak ise, maalesef geri dönüşüm konusuna dünya lideri ülkeler ve şirketlerinden çok daha farklı bir perspektifle yaklaşıyoruz. Teknoloji, yatırım vs. konularına girmeden önce çözmemiz gereken problemin senelik 600–800 bin ton arasında değişen plastik atık ithalatı olduğunu; ve bu konunun kısa vadeli maddi katkılarından ziyade orta-uzun vadeli ekolojik problemleri üzerine odaklanarak kamuoyunda tartışılıp doğru istikamete geç olmadan yönelinmesi gerektiğini düşünüyorum. Yukarıda da bahsettiğim üzere Puma markası geri dönüşüm konusuna geniş bir alanda eğilmekte. Türkiye’de “ sürdürülebilirlik için isyan eden marka ” Custom Rebels işbirliği ile geliştirdikleri ‘ileri dönüşüm’ projesi kapsamında defosunun farkedilmesi zor olan ürünleri görsel katma değer ile geliştirerek ekonomiye kazandırıyorlar. Bu vesileyle farkındalık yaratan Custom Rebels ve Puma’ya kendi adıma teşekkür ederim: “Rebels do it Better!” Quando Analiz serisiyle ilgili gerek firmalar gerekse teknolojileriyle ilgili sormak istediğiniz sorular ya da araştırmamın faydalı olabileceğini düşündüğünüz konu başlıkları ve firmalarla ilgili bana dilediğiniz zaman [email protected] adresinden ulaşabilirsiniz. Dipnot: Yazarın yukarıda bahsi geçen hiçbir firmada yatırımı bulunmamakta olup, önümüzdeki 6 ay içerisinde de olmayacaktır.

Plastik ve tekstilde %100 geri dönüşüm buradan başlıyor: Carbios

Kasım 19, 2022

·

Makale

Türkiye'nin Turizm Geliri Arttı, Turist Sayısı Düştü

KPMG Türkiye'nin, dünya ve Türkiye'nin turizm sektörünü veriler ışığında değerlendirdiği “Turizm Sektörel Bakış” 2022 yılı raporu yayımlandı. Raporda yer alan verilere göre, pandemi döneminde tamamen kaybedilen 2020 yılının ardından 2021 yılında sektör yaralarını sarmaya başladı. Turizm sektöründe faaliyet gösteren tüm aktörlerin derinden etkilendiği iki yılın ardından aşılamanın yaygınlaşması ve sınırların açılması sektöre can suyu oldu. 2021 yılında gerçekleşen uluslararası seyahat sayısı 400 milyon seviyesinden 415 milyona yükseldi. 2020 yılında 4,8 trilyon dolar büyüklüğe sahip olan sektör 2021 yılını 5,8 trilyon dolar büyüklükle kapattı. Rakamlar artıyor olsa da hâlâ pandemi öncesi dönemin altında. Uluslararası seyahat sayısı, pandemi öncesi dönem olan 2019 yılının yüzde 72 altında kalırken aynı yıl sektörün küresel büyüklüğü 9,6 trilyon dolar seviyesindeydi. Türkiye en az kayıp yaşayan ülkeler arasında Pandemi sürecinde sektörde G20 ülkeleri içinde en az kayıp yaşayan ülkeler bazında bakıldığında; ilk sırayı Filipinler, Hollanda, Meksika, Kanada ve Türkiye'nin aldığı görülüyor. Tıpkı dünya genelinde olduğu gibi Türkiye'de de sektör yaralarını sarmaya başladı. Türkiye'nin turizm geliri, pandemi etkisinin olumsuz yansımalarının sürdüğü 2021'de bir önceki yıla göre yüzde 103 artarak 24,4 milyar dolara yükseldi. Turizm gelirleri bu yılın ikinci çeyreğinde de bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 190 artarak 8,7 milyar dolar oldu. “Yaşanan toparlanma pandemi öncesindeki seviyelerin hâlâ çok altında” KPMG Türkiye Turizm Sektörü Lideri, Vergi Bölümü Şirket Ortağı Mert Öner yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “Turizm, konaklama, ulaşım, turistik yerler, seyahat şirketleri ve daha fazlası dâhil olmak üzere birçok aktörü bünyesinde barındırmaktadır. Bu nedenle salgınlar, terör saldırıları, doğal afetler, siyasi olaylar gibi krizlerden en çok etkilenen sektörlerden de birisidir. Çünkü bireyler öncelikle vazgeçilmez ihtiyaçları olan temel ihtiyaçlarını ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılıyor ve seyahat talebini erteliyor. Küresel olarak turizmin GSYİH'ye doğrudan katkısı 2021 yılında yaklaşık 5,8 milyar dolardı. Turizm, küresel GSYİH' ye önemli ölçüde katkıda bulunsa da 2020 yılının başlarında başlayan küresel koronavirüs pandemisinden ciddi şekilde etkilendi. Ancak sektörün kârlılığı da göz önüne alındığında, birçok ülke seyahat ve turizmin gelişmesini sağlayan politikalara yatırım yapma konusunda teşvik vermeyi sürdürdü. Pandeminin 2020 yılında büyük darbe vurduğu turizm sektörü 2021 yılında yaralarını sarmaya başlasa da yaşanan toparlanma pandemi öncesindeki seviyelerin hâlâ çok altında. Sektörün pandemi öncesindeki seviyelere 2024 yılı veya sonrasında ulaşılacağı öngörüsünde bulunuluyor.” Yabancıların ortalama gecelik harcaması 81 dolar İkinci çeyrekte turizm gelirinin (cep telefonu dolaşım ve marina hizmet harcamaları hariç) yüzde 83,8'i yabancı ziyaretçilerden, yüzde 16,2'i ise yurt dışında ikamet eden vatandaş ziyaretçilerden elde edildi. Bu çeyrekte yapılan harcamaların 6,2 milyar dolarını kişisel harcamalar, 2,4 milyar dolarını ise paket tur harcamaları oluşturdu. 2021 yılı genelinde; geceleme yapanların ortalama gecelik harcaması 66 dolar, yabancıların ortalama gecelik harcaması 73 dolar, yurt dışında ikamet eden vatandaşların ortalama gecelik harcaması ise 50 dolar oldu. 2022'nin ikinci çeyreğinde ise geceleme yapan yabancıların ortalama gecelik harcaması 81 dolar, yurt dışında ikamet eden vatandaşların ortalama gecelik harcaması ise 65 dolar oldu. Turizm gelirlerinin toplam ihracat içindeki payı da iyileşiyor Türkiye'nin turizm gelirlerinin toplam ihracat içindeki payını gösteren verilerde de pandemi öncesine dönüş mevcut. 2020 yılında ihracat hacmi 169,7 milyar dolar, turizm gelirleri ise 12,1 milyar dolar iken pandeminin etkilerinin kaybolmaya başladığı 2021 yılında bu rakamlar sırasıyla 225,3 milyar dolar ve 24,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2021 yılının son çeyreğinde yaşanan toparlanma ile turizm gelirlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 10,9 oldu. 2022 yılının ikinci çeyreğinde ihracat gelirleri 125,9 milyar dolar iken turizm gelirleri 8,7 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2022'nin ilk çeyreğinde Rusya ve Ukrayna haricindeki tüm pazarlarda pandemi öncesine dönüş turizm gelirlerinin toplam ihracata oranını da beklenen seviyelere çekti. Rusya ve Ukrayna'dan gelen turistlerin sayısı azaldı 2021 yılında Türkiye'nin en çok turist ağırladığı 5 ülke sırasıyla Rusya, Almanya, Ukrayna, Bulgaristan ve İran oldu. Rusya ve Ukrayna'dan gelen turistler ise toplam pazarın yaklaşık yüzde 30'unu oluşturuyor. Rusya - Ukrayna krizi Türkiye'yi çok farklı boyutlarda etkiledi. Bu etkilerin en çok hissedildiği sektörlerden biri ise turizm sektörü. 2022 yılının ilk yarısına bakıldığında birçok ülkenin ziyaretçi sayıları pandemi öncesi dönem olan 2019 yılı rakamlarının da üzerine çıkmışken Rusya ve Ukrayna ziyaretçi sayıları 2019 yılının bir hayli altında kaldı. Mayıs 2019 ve Temmuz 2022 karşılaştırıldığında Almanya'dan gelen ziyaretçi sayısı yüzde 20 artarken Rusya ve Ukrayna'dan gelen ziyaretçi sayısı sırasıyla yüzde 32 ve yüzde 70 azaldı.

Türkiye'nin Turizm Geliri Arttı, Turist Sayısı Düştü

Kasım 18, 2022

·

Makale

Pamuk ve tekstil sektörleri ekonomik belirsizlik altında

Yazı: Prof. Dr. Seshadri Ramkumar, Texas Tech University 40 yılın zirvesine ulaşan enflasyon, birçok ülkede ulusal bankaların dikkatini çekiyor. 21 Eylül’de Amerika Birleşik Devletleri Federal Rezervi, son aylarda üst üste üçüncü kez faiz oranını artırarak, enflasyon üzerinde üstünlük sağlamak için kısıtlayıcı para politikasına ihtiyaç duyulduğunun sinyalini verdi. Diğer faktörlerin yanı sıra, Avrupa’da devam eden savaş , enflasyona çanak tutuyor. Avrupa Birliği temsilcisi BM Güvenlik Konseyi toplantısında belirttiği gibi savaş dünyayı durgunluğa ve küresel gıda krizine sürükledi. Enflasyon ne kadar kötü? Tüketiciler, günlük yaşamlarında ortak ürünlerin fiyat artışını çeşitli şekillerde deneyimliyorlar. Lubbock’taki bir perakende satış noktasında 5 galon Glacier suyu için 1,25 ABD doları öderdim. Kısa bir süre önce, fiyat 2,5 ABD dolarına yükseldi. Emtia ve yiyecek fiyatlarındaki artış tüketicilerin satın alma gücünü olumsuz etkiliyor. İsviçre Ulusal Bankası, yıllardır sürdürdüğü negatif faiz rejimine son vererek faiz oranını yükseltirken, öte yandan İngiltere Merkez Bankası talebin yumuşatılması gerektiğine işaret ederek faiz oranını yükseltti. 21 Eylül’de Federal Rezerv’in faiz oranlarını yükseltmesinin ardından enflasyonu %2 seviyesine indirmek için kısıtlayıcı politikaya ihtiyaç olduğunu belirten ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell’a göre enflasyonu kontrol etmek için fiyat istikrarı gerekiyor. Faiz oranındaki artış, şirketlerin borçlanma oranını artıracak ve bu da istihdamı etkileyecek ve daha sonra durgunluğa yol açabilecektir. Bu durum küresel tekstil sektörünü doğrudan etkileyecek ve sonuçları önümüzdeki aylarda görülecektir. Tekstil ürünleri yüksek öncelikli olmayan kalemler kategorisine girdiğinden, malların yüksek fiyatı tüketicilerin gıda, enerji, ipotek ödemeleri vb. gibi temel ihtiyaçlara öncelik vermesine neden olacaktır. Genel olarak yüksek faiz oranı talep yumuşamasına yol açacaktır. Hindistan merkezli pamuk iplik fabrikası Aruppukkottai, Hindistan merkezli Jayalakshmi Textiles’ın Genel Müdürü Bay Velmurugan Shanmugam, “Hindistan’da Diwali festival sezonuna ve Batı’da Noel zamanlarına girmemize rağmen iplik için arayış sönük, ” dedi. Hindistan’daki fabrikalar, yaklaşık 30-40 Rupi/Kg zararla iplik satıyor. Velmurugan Shanmugam, “İplik fabrikamız kapasite kullanımını %98’den %85’e düşürdü ve bir veya iki günlüğüne haftalık kapatma gibi diğer seçenekleri araştırıyor” dedi. Ulusal bankalar borçlanma maliyetini yükselterek enflasyonu düşürmeye odaklanırken, kontrolsüz enflasyon ve kısıtlayıcı politikalar işsizliği artırarak ekonomik yavaşlamaya neden olabilir. Amerika Birleşik Devletleri’nde işsizliğin 2023’te yaklaşık yüzde 4,4 oranında artması bekleniyor. Önümüzdeki aylarda küresel tekstil sektörü için talep büyük bir etken olacak. İplik fabrikaları daha az talep öngörmeli ve buna göre plan yapmalıdır. Hindistan’daki Jayalakshmi Textiles gibi fabrikalar, pamuk tüketimini yaklaşık %30 oranında azalttı ve bu da talebin zayıfladığını gösteriyor. Beklenti, fiyatları kontrol etmenin önceliği olduğu için ABD Federal Rezervinin Kasım ayında faiz oranını tekrar artırabileceği yönünde. Amerika Birleşik Devletleri Federal Rezervinin eylemleri, tüm dünyada toplumun tüm kesimlerini etkileyecek dalgalanma etkilerine sahip olacaktır. Resesyonsuz yumuşak bir geçiş beklerken, faiz oranlarının yükselmesi ürün talebini etkileyen yavaşlamaya yol açacaktır. Ekonominin talep tarafının dikkatle izlenmesi gerekiyor. Dikkatli stoklamayı planlarlarsa ve aşırı stok olmadan üretimi yönetirlerse tekstil endüstrisine daha iyi hizmet verilecektir. 2023’te resesyon olmaması kaydıyla, ekonomi toparlandığında stokların dikkatli bir şekilde planlanması fiyat artışlarına yardımcı olacaktır. Tahmin bir oyundur, ancak dikkatli planlama ileriye dönük en iyi yoldur.

Pamuk ve tekstil sektörleri ekonomik belirsizlik altında

Kasım 18, 2022

·

Makale

Pamuk Pazarı Esasları ve Fiyatlara Genel Bakış

Son fiyat hareketleri Pek çok piyasa dalgalanmalara sahne olurken referans fiyatların çoğunluğu geçtiğimiz ay sert düşüşler yaşadı. Aralık vadeli NY/ICE kontratı Eylül başında 105 cent/lb’ye yakın seviyelerden Ekim başındaki 83 cent/lb’ye kadar düştü. Bir miktar toparlanmadan sonra fiyatlar en son ABD Tarım Bakanlığı raporunun yayınlanmasıyla dört cent limidinde düşerek 84 cent/lb’ye geriledi. A Endeks geçen ay 124’ten 102 cent/lb’ye düştü. Çin Pamuk Endeksi (CC 3128B) 103’ten 98 cent/lb’ye gevşeyerek NY/ICE vadeli işlemler ve A Endeksten daha sakin geriledi. Yerel fiyatlar 15.700’den 15.500 RMB/ton’a düştü. RMB dolar karşısında değer kaybederken kur 6,92’den 7,18 RMB/USD’ye çıktı. Geçen ay sert bir şekilde düşmesine rağmen, Hindistan spot fiyatları (Shankar-6 kalitesi) tüm referans fiyatların en yükseği olmaya devam ediyor. Değerler Eylül başı ile Ekim başı arasında yaklaşık 30 cent/lb inerek 139 cent/lb’den 110 cent/lb’ye geriledi. Düşüş, yerel bazda 86.500’den 71.000 INR/candy’ye oldu. Hint rupisi USD karşısında değer kaybetti ve kur 79’dan 82 INR/USD’ye çıktı. Pakistan fiyatları 119’dan 102 cent/lb’ye geriledi. Yerel fiyatlar 22.500’den 18.300 PKR/maund’a düştü. Pakistan rupisi USD karşısında dalgalandı ancak geçen ayı daha güçlü bitirdi (kur 230’dan 217 PKR/USD’ye indi). Arz, talep ve ticaret Son ABD Tarım Bakanlığı raporu, dünya üretiminde düşüşe (-395.000 balya ile 118,1 milyona) ve global işletme kullanımında daha büyük bir düşüşe (-3,0 milyon balya, 115,6 milyona) yer verdi. 2022/23 tüketim tahminindeki düşüş, 2021/22’de işletme kullanımındaki -2,1 milyon balyalık düşüşle katlandı. Hem 2018/19 hem de 2019/20 için işletme kullanımına yapılan yaklaşık birer milyon balyalık yukarı yönlü revizyonlar, 2022/23 dünya kapanış stokları tahmini üzerindeki net etkiyi azalttı, ancak artış yine de +3,1 milyon balyalık ciddi bir yükselişle 87,9 milyona ulaştı. Gerçekleştirilirse, bu 2019/20’den bu yana küresel stoklarda görülen en büyük hacim olacaktır. Ülke bazında üretim rakamlarındaki en büyük değişiklikler Pakistan (-300.000 balya ile 5,2 milyona) ve Benin (-175.000 balya ile 1,4 milyona) için yapıldı. İşletme kullanımında 2022/23 için yapılan tüm dikkate değer revizyonlar negatif oldu. Bunların arasında Çin (36,5 milyona) ve Hindistan (24,0 milyona) için -1,0 milyon balyalık düşüşlerin yanı sıra Pakistan (-500.000 balya ile 10,0 milyona), Türkiye (-200.000 balya ile 8,3 milyona), Meksika (-100.000 balya ile 1,8 milyona) ve Vietnam (-100.000 ile 6,7 milyona) için yapılan düşüşler yer aldı. Global ticaret tahmini -1,0 milyon balya azaltılarak 43,6 milyona geriledi. İthalat rakamlarına yapılan en büyük güncellemelerin tümü negatif olurken bunların arasında Çin (-300.000 balya ile 8,7 milyona), Pakistan (-200.000 balya ile 4,8 milyona), Meksika (-100.000 balya ile 1,0 milyona), Türkiye (-100.000 balya ile 4,7 milyona) ve Vietnam (-100.000 balya ile 6,8 milyona) için olanlar vardı. Ülke bazlı ihracat tahminlerine yapılan dikkate değer ayarlamaların tümü de olumsuzdu. Bunların arasında Avustralya (-200.000 balya ile 6,2 milyona), Brezilya (-200.000 ile 8,4 milyona), Hindistan (-200.000 balya ile 3,5 milyona), Benin (-100.000 ile 1,4 milyona), Fildişi Sahili (-100.000 ile 875.000’e) ve Yunanistan (-100.000 ile 1,2 milyona) yer aldı. Fiyatlara bakış Geçen ay yaşanan fiyat düşüşleri, tedarik zinciri devamında daha zayıf talep ve pamuk yetiştiren birkaç önemli ülkede düşük üretim beklentileri içeren rakip hikâyeler arasındaki rekabeti taleple ilgili endişelerin kazandığına işaret ediyor. Buna ek olarak, ABD ve Pakistan’daki şiddetli hava koşullarına bağlı üretim zorlukları gündemi meşgul ederken dünya üretimine ilişkin kontrpuanlar daha az dikkat çekti. Pamuk küresel bir emtiadır. Herhangi bir hasat yılında, bir ülke veya bir grup ülke olumsuz koşullara maruz kaldığında, diğer ülkeler daha iyi hava koşullarına sahip olma eğiliminde olur. 2022/23’te Brezilya ve Avustralya’nın rekor veya rekora yakın hasat alması bekleniyor. Çin ve Hindistan’ın da 2021/22’den daha fazla pamuk yetiştireceği tahmin ediliyor. Bunun net sonucu olarak da, ABD ve Pakistan’daki sorunlara rağmen küresel üretimin yıldan yıla artması bekleniyor. Bilançonun talep tarafında bu ay yapılan revizyonlarla, üretimdeki artış tüketimi aşan bir üretim fazlası yaratmaya yetiyor. ABD’deki stokların tarihsel standartlara göre düşük kalacağı tahmin edilirken, dünya çapında depolanan arzda artışın oluşması (+2,6 milyon balya) bekleniyor. Fiyat tartışmalarıyla bağlantılı olarak arzla ilgili bir diğer nokta da düşük ABD stoklarının her zaman yüksek fiyatlara dönüşmemesidir. ABD kapanış stokları için mevcut tahminler ve ABD stok/kullanım oranı (S/KO, kapanış stoklarının talebe bölünmesi) son yıllarda kaydedilen en düşük değerler arasında yer alırken, bu seviyeler civarındaki değerler yakın geçmişte nispeten sık gözlenmiştir. 2022/23 için ABD S/KO mevcut değeri %19’dur. Düşük ABD S/KO değerlerinin yüksek fiyatlar ile çakıştığı yıllar oldu. Örneğin, 2010/11’de, mali krizden sonra talebin yeniden canlandığı ve Çin’in arzı güvence altına almak için çabaladığı dönemde, ABD S/KO %14 ve NY/ICE vadeli işlemlerin ortalaması 143 cent/lb idi. ABD S/KO düşük ve talebin daha istikrarlı olduğu diğer yıllarda, yüksek fiyatlar sonuç değildi. Örnekler arasında 2013/14 (%17 S/KO ve 84 cent/lb’lik ortalama NY/ICE fiyatları), 2016/17 (%15 S/KO ve 73 cent/lb’lik ortalama NY/ICE fiyatları) ve 2020/21 (%17 ve 78 cent/lb’lik ortalama NY/ICE fiyatları). Arzın gerçekten daralması için yalnızca stokların düşük olması değil, aynı zamanda alıcıları fiyatları artırmaya motive etmek ve aciliyet yaratmak için talep tarafından yeterince güçlü bir çekim olması gerekir. Mevcut piyasada ABD stokları düşük ve Pakistan’dan ilave ithalat talebi var. Ancak piyasaların gündemindeki soru, küresel makroekonomik görünüm bozulurken bunun fiyatları mevcut seviyelerin üzerinde çekmeye yeterli olup olmadığıdır. Diğer önemli sorular ise Çin’den geliyor. Çin, küresel işletme kullanımının üçte birini temsil ediyor ve son hasat yıllarında ABD ihracatının üçte birinin varış noktası oldu. Çin pazarının büyüklüğü piyasayı hareket ttirmek için gerekli talep çekimini yaratacak kadar büyük. Diğer yandan, Çin’in ülke içinde büyük hacimlerde stokları mevcut ve Çin fiyatları A Endeks ile neredeyse aynı seviyelere ulaştı. Geleneksel olarak Çin fiyatları A Endeksten 15-20 sent daha yüksek işlem görmekteydi, bu nedenle mevcut seviyelerdeki yerel fiyatların uluslararası açıdan normalde olduğundan daha rekabetçi hâle geldiğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Çin hükümet politikası her zaman önemli (bilinmeyen) bir değişkendir, ancak ne stok hacimleri ne de düşük nispi Çin fiyatları Çin’den güçlü ithalat talebine işaret etmekte. Çin agresif bir alıcı olarak ortaya çıkmazsa, mevcut makroekonomik ortamda fiyatları yükseltmek için gerekli hacimdeki talebin nereden gelebileceği belirsiz.

Pamuk Pazarı Esasları ve Fiyatlara Genel Bakış

Kasım 18, 2022

·

Makale

👑 Pazarlamada Kraliyet Dokunuşu

Malumunuz Kraliçe Elizabeth Eylül ayında ebedi uykusuna yatarak aramızdan ayrıldı… Cenazesi, anması, çocukluğu, tacı, hayatı derken cümleten kraliçe, monarşi ve royal familyayla dolup taştık. Kendilerinin seveni, sevmeyeni, beğeneni, eleştireni oldukça bol. Benimse monarşiye ve kraliyet ailesine dair bilgim öyle pek de ahım şahım sayılmaz. Daha The Crown’ın ilk sezonunu bitiremedim öyle düşün 😉 E hal böyle olunca insani ve siyasi yönlerini bir kenara bırakıp Kraliçe’ye ve kraliyet ailesine bildiğim pencereden bakayım ve pazarlama açısından yaptıklarını ele alayım dedim. Çünkü neden olmasın? Aslında bu yazıyı kendisinin vefatından hemen sonra yazmıştım ama yer, gök ve dört bir yanımız kraliçe olunca bir de ben aradan çıkmayayım dedim. Şimdi madem artık ortalık biraz duruldu artık sıra bende 😊 Hadi başlayalım! Dünyanın en büyük beşinci markası Kraliçe 70 yıl boyunca tahtta kaldı ve bu süre boyunca da öyle ya da böyle hep gündemdeydi. Düşünsene pek çok marka bu kadar uzun süre ayakta dahi kalamazken kendisi gezegenin en tanınmış ve etkili kişilerinden biri olmayı başardı. Kaynak: Business Insider New York Post'a göre, bir Alman araştırma platformu tarafından incelenen veriler, "İngiliz tacı"nın bir marka olarak Beyoncé, Kim Kardashian, Bill Gates ve Obama'lardan daha fazla tanındığını gösteriyor. Araştırma ve analizlere göre, üyelerinin kurumun imajına verdiği tüm zarara rağmen İngiliz kraliyeti dünyanın en büyük beşinci markası olarak, Coca-Cola, Nike, Ferrari ve Microsoft'tan hemen ardında yer alıyor. Kraliçenin tek başına marka değerinin 278 milyar $ olduğu tahmin ediliyor! "Eeee yani kadın Kraliçe olacak o kadar" dediğini duyar gibiyim ama kraliçe, bu denli etkiye sahip bir figür olmasını yalnızca kraliyet ailesinin başı olarak elde ettiği güce değil, aynı zamanda pazarlamayı en iyi şekilde kullanmasına da borçlu. Nasıl mı? 👑 Marka kimliğini oluştur ve sımsıkı tut Dünyanın diğer bölgelerinde birçok aristokrat ve kraliyet ailesi üyesi ilgi odağında değilken İngiliz Kraliyet Ailesi , kamuoyunda anılmadan tek bir gün geçirmeyecek kadar alakalı, sevimli ve önemli kalmayı başardı. Buradaki temel nokta aslında hedef kitlelerini ve bu kitlenin ne istediğini bilmeleri diyebiliriz. Kraliyet Ailesi, konumunu ve izleyicilerinin onları nasıl mükemmel bir şekilde gördüğünü çok iyi anlıyor ve marka kimliğini tamamen ona göre inşa ediyor. Marka kimliklerini oluşturan geleneklerini, değerlerini ve imajlarını her şeyden çok koruyorlar. Bana kalırsa aşırı zor ve kasıntı bir hayat ama işte imaj bazen gerçekten her şey oluyor. 👑 Markanı hedef kitlenin benimsediği değerlerle ilişkilendir Yeni ya da eski nesil olsun tüketicilerin hemen hepsinin ortak bir yanı var ve o da hepsinin bir markanın benimsediği değerlere önem vermesi. Değerleriniz ve olumlu şeylerle ilişki kurma beceriniz, satın alma kararlarını doğrudan etkiliyor. Algının her şey olduğu bir dünyada, markalar olumlu bir marka imajına sahip olmak için pek çok çalışma yapıyorlar. İngiliz Kraliyet Ailesi de tıpkı bu markalar gibi topluma yardım etme ve birçok toplumsal amaca olumlu katkıda bulunma konusunda uzun süredir devam eden bir geleneğe sahip. Her üye sadece sosyal sorumluluk çalışmalarında yer almakla kalmıyor, aynı zamanda pek çok projeye de liderlik ediyor. Kaynak: Daily Express 👑 Onlara güzel hikayeler ver Hangimiz gerçek bir prensin hayatını merak etmiyoruz? Kraliyet ailesinin pazarlama başarısının bir nedeni de insanların zaten merak içinde oldukları bir hayata ilişkin onların meraklarını daha da tetikleyecek harika hikayeler yaratmaları. Zamanında Prenses Diana’nın kraliyetin modern yüzü olarak sunulması, geleceğin kralı Prens William ile zerafet abidesi Kate Middleton'ın mükemmel bir pazarlama kampanyası olan düğünleri, Harry ve Meghan’ın İngiltere turizminini şaha kaldıran düğünleri darken yüzyıllardır ayakta kalmayı başarmış bir kraliyetin masalsı gelenekleri en güzel şekilde insanlara sunuldu. Kaynak: Vogue 👑 Marka işbirliklerini kendi lehine kulan Hangi marka kraliyetle anılmak istemez ki? İşte majesteleri de aynen böyle demiş olacak ki İngiliz Kraliyet Ailesi, "kraliyet hane halkına en az beş yıl boyunca tedarik sağlayan işletmelere" kraliyet garanti mührü sağlamaya başlamış. Yani aslında Kraliyet Ailesi işbirliği içinde olduğu markalara bir nevi logosunu kullanma hakkı veriyor. Bu markaların pek çoğu tahmin edebileceğin gibi lüks markalar ancak aralarında Heinz gibi hızlı tüketim ürünleri markaları da var. Bu markaların tümü, kraliyet mührünü web sitelerinde ve pazarlama araçlarında gururla sergileyerek İngiliz tüketicileri kraliyet ile işbirlikleri hakkında bilgilendiriyor. Bu dünyanın gördüğü en güçlü influencer kampanyalarından biri değil de nedir? 👑 Değişime adapte ol Basın bültenleri, röportajlar veya önceden her detayı planlanmış görüntüler önemli olsa da, artık toplumun ve özellikle de yeni neslin cep telefonlarını ve anlık bildirimleri sevdiğinin farkındalar. Kraliyet Ailesi'nin Twitter, YouTube, Instagram ve Facebook gibi platformlarda bireysel ve resmi hesaplarının bulunmasının nedeni de tam olarak bu. Bu arada tabii ki marka kimlikleri ve imajları ile uyumsuzluğundan ötürü bu platformlar arasında Snapchat veya TikTok'a elbette yer yok. Bu noktada rahmetli Kraliçe’nin teknolojiye ilgisinin payı oldukça yüksek. 1947'de Kraliçe'nin bizzat ısrarı ile kraliyette ilk kez kendisinin düğünü televizyonda canlı olarak yayınlandı ve aynı zamanda 70'lerde Birleşik Krallık'taki ilk e-postayı o gönderdi! Kaynak: Wired Yeni teknolojiler ilk başta biraz korkutucu gelebilir ama hikayeler anlatmanın ve bir hedef kitleyle etkileşim kurmanın yeni yolları anlamına gelir. Gördüğün üzere Kraliçe ve ailesi pazarlamanın temellerini uygulama konusunda oldukça başarılılar. Bu başarı nedeniyle pek çok marka haklı olarak yıllardır Majesteleri'nin asaleti ile ilişki kurmak istedi. Bazıları, kraliçeyi reklamlarında kullanacak kadar şanslıyken, diğerleri sadece onun benzerlerini kullandı. Hadi gel son olarak kraliyet dokunuşlu reklam kampanyalarına da bir göz atalım ve Kraliçe’yi anarak bitirelim. 🥪 👜 Ma’amalade sandwich Your Majesty? Invictus Games 2016 fighting talk 👑 J ames Bond and The Queen London 2012 Performance Sonraki sayıda görüşmek üzere!

👑 Pazarlamada Kraliyet Dokunuşu

Kasım 16, 2022

·

Makale