Berrak zihinler için yalın, zengin, bağımsız bir Türkçe dijital medya üyeliği.
Ücretsiz Kaydol →
Deniz Aytekin
Kültür sanat ve çevre editörü
Parametreler ve verilerin toplandığı coğrafyalar değişse de bu yılın seyahat trendlerinin ortaklaştığı bir nokta var: Gezginler artık nereye ve ne zaman gittiklerine değil gittikleri yerlerde yaşayacakları deneyimlere önem veriyor. Tatil tercihleri de turistlerin yoğunlaştığı popüler destinasyonlardan daha dingin ve nispeten adı daha az duyulmuş bölgelere kayıyor.

İlki 1979'da Japonya’da açılan kapsül oteller, artık birçok Avrupa kentinde farklı konseptlerle ziyaretçilerini ağırlıyor. Özellikle tek başına seyahat eden ve tatil için ayırdığı bütçeyi konaklamadan çok başka deneyimlere harcamak isteyen gezginler arasında kapsül otelleri tercih edenlerin sayısı artıyor.

İran'da yaşanan kuraklık ve su krizi öyle bir noktaya ulaştı ki 15 milyon nüfuslu başkent Tahran'ın tahliye edilerek başka bir yere taşınması konuşuluyor. Kentin suyunun tamamen tükeneceği "sıfırıncı güne" yaklaşan Tahran "su iflası"nın eşiğindeki tek kent değil. İstanbul ve Diyarbakır'ın da aralarında olduğu birçok kentin rezervleri hızla yok oluyor.

Dünyanın dört bir yanındaki meydanlarda kurulan yemek pazarları, bazen kaotik ama bir o kadar keyifli lezzet keşifleri vadediyor. Taze gıdalar, yöresel lezzetler, atıştırmalıklar ve el yapımı ürünler bulabileceğiniz tezgahlarıyla açık hava yemek pazarlarını geziyoruz bu hafta.

New York’ta Sotheby’s’in yeni Breuer Building merkezinde düzenlenen açılış müzayedesinde, Gustav Klimt’in "Portrait of Elisabeth Lederer" adlı eseri 236,4 milyon dolara satılarak modern sanat tarihinin açık artırmada satılan en pahalı eseri mertebesine ulaştı. Son 25 yılda müzayedelerde koleksiyonerlerin rekor fiyatlara satın aldığı bazı eserleri ve hikayelerini hatırlıyoruz.

İlki 1939 yılında New York'ta açılan havaalanı lounge'ları, artık spa'dan Michelin yıldızlı şeflerin tabaklarına, özel yatak odalarından lüks arabalarla uçak kapısına bırakılmaya uzanan hizmetlerle birbiriyle yarışıyor ve her geçen gün daha da çeşitleniyor. Peki 1-2 saati geçmeyen bu deneyime markalar neden dev yatırımlar yapıyor, yolcular neden para ödüyor?

Hayatın birçok alanında işimizi bir hayli kolaylaştıran ve hızlandıran klavyeye geçiş, beynimizin çalışma biçimini ve öğrenme yetilerimizi de yeniden şekillendiriyor. Son yıllarda bu alanda çalışan araştırmacılar, bu değişimin endişe verici olduğuna dikkat çekiyor.

Bazı cafe ve pub masaları, orada yaşadıklarımızla kişisel tarihimize kazınır. Bazıları ise kolektif hafızaya müdavimleriyle işlenir; o masalarda oturmuş yazarların, sanatçıların, düşünürlerin hatıralarını bugüne taşır. Fikirleri ve eserleriyle tarihe yön veren entelektüellerin sık sık uğradığı, kapıları hâlâ açık mekanları geziyoruz.

30. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCC) Taraflar Konferansı (COP), bildiğimiz adıyla COP30, bu yıl Brezilya’nın Belém kentinde 10-21 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek. Geçen yıl fiyaskoyla sonuçlanan zirveden bu yıl çıkacak sonuçlar ve Türkiye’nin alacağı tutum merak edilen konular arasında.

Rengarenk ışıklı süslemeleri; tarçın, karanfil, şeker kokuları ve kalabalığın uğultusuna eşlik eden ilahi sesleriyle Noel pazarları her yıl başta Almanya ve Avrupa şehirleri olmak üzere kent meydanlarında binlerce kişinin biraraya geldiği bir kış masalını andırıyor. Peki 13. yüzyıldan beri politik ortama göre sürekli kendini dönüştüren bu gelenek bugün bildiğimiz hâlini nasıl aldı?



