Berrak zihinler için yalın, zengin, bağımsız bir Türkçe dijital medya üyeliği.
Ücretsiz Kaydol →Zeynep Özar Berksü
Editör ve hikaye anlatıcısı. 1986, İstanbul doğumlu. Lisans ve yüksek lisans öğrenimini Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nde tamamladı. 2016 senesinde Türkiye’nin ilk yavaş moda markası one square meter’ı kurdu. Şu an iyi bir etki bırakmak isteyen işletmelere marka iletişimi danışmanlığı veriyor; Vesaire ve Vox Artistica’da da yazıyor.
Çocukların sembol olarak gösterilmesi yerini hesap verilebilirlik esasına bırakmalıdır. Söylemine yaraşır bir geleceğin olasılığını ancak şimdinin yalın ama gerçek çabasında bulabiliriz. Aksinde ısrar etmek, o geleceği hayal âlemine, kendimizi de niyet ile eylemsizlik arasındaki boşluğa mahkum etmek demektir.
Modern çevre teknolojilerinin kalbinde bir paradoks yatıyor. Sürdürülebilirlik ile kişisel özgürlük arasındaki gerilim, gerçek ekolojik sorumluluğun kontrol sistemleriyle birarada var olup olamayacağı sorusunda düğümleniyor.
Bazen gündelik hayatı sessizce gözlemleyen bazen de toplumsal normlara açıktan meydan okuyan Japon yazarlar, hızlı bir dönüşümle boğuşan bir ülkenin incelikli portrelerini resmediyorlar. Ancak bu öyküler, aynı zamanda giderek karmaşıklaşan bir dünyada aidiyet, zamanın geçişi ve anlam arayışına dair evrensel kaygılara da dokunuyor; bu yüzden de Japon edebiyatının giderek küreselleşen bir okur kitlesine ulaşmasına yardımcı oluyorlar.
Dijital göçebelik özgürlüğe giden bir yol olarak yüceltilirken çevresel ve sosyal maliyetleri, sürekli hareketle tanımlanan bir yaşam tarzının gerçekten sürdürülebilir olup olamayacağı sorusunu da gündeme getiriyor.
Dünyanın dört bir yanında kadınlar, özellikle de toplumlarının hayatta kalmasında kilit rol oynadıkları hassas bölgelerde, iklim değişikliğinin en sert etkileriyle karşı karşıya kalıyor. Aynı kadınlar, yerel bilgi ve toplum temelli çözümler aracılığıyla, çevresel ve sosyal adalet arasında köprü kuran dönüştürücü hareketlere öncülük ediyor ve iklim krizinin ortasında eşitliğe dayalı bir geleceği şekillendiriyorlar.
Sürdürülebilirlik ne kadar ticarileşirse içi o kadar içi boşalıp, özden yoksun estetik bir duruşa dönüşüyor. “Yeşil” terimi ise çevre aktivizminin sözlüğünden şirket yönetim kurulu odalarına taşınarak rahatlatan ama yüzleşmeyen bir uygulamaya evriliyor.