NATO genişlemesi ve vetolar: Ne olacak?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından geçtiğimiz yıl 18 Mayıs’ta Finlandiya ve İsveç, NATO üyeliği için başvuru dilekçelerini sunmuştu. Her iki ülke de kendi siyasi ortamında süren NATO ve anti-NATO tartışmalarının ardından başvurmaya karar verip, iki üye ülkenin vetosuyla karşılaşmıştı: Türkiye ve Macaristan.
Bu yazımda, Finlandiya ve İsveç’in NATO adaylık süreçlerini, Türkiye ve Macaristan’ın veto kararı sebeplerini ve Finlandiya-İsveç-Türkiye arasında geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen diplomatik gelişmeleri aktaracağım.
Başvuru sebepleri 5'inci madde
NATO, Ukrayna işgalinin başlamasından bir ay sonra gerçekleştirilen olağanüstü durum toplantısının sonunda, Rusya’nın şiddetine karşı savunma planını aktive ettiğini açıklamış; önleyici, orantılı ve tansiyonu yükseltmeyecek önlemler alınacağını belirtmişti. 18 Mayıs’ta iki ülkenin de dilekçelerini sunmasının ardından 29 Haziran’daki Madrid Zirvesi’nde ise NATO üye ülkeleri iki ülkeyi de resmî olarak birliğe davet etmişti.
Böylece uzun yıllar boyu sürdürdükleri tarafsızlık politikasını sonlandırma kararı alan Finlandiya ve İsveç, NATO’nun 5'inci maddesi olan herhangi bir üyeye düzenlenen saldırının NATO tarafından karşılık göreceği güvencesini elde etmek için ilk adım atmış oldu.
Yeni Stratejik Konsept: NATO genişliyor
Madrid Zirvesi'nde öne çıkan başlıklar arasında Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmasının yanında, ‘Yeni Stratejik Konsept’ vardı. Birliğin önümüzdeki dönemde yeni tehlike ve tehditleri nasıl karşılayacağını konu alan konsept, Rusya’nın saldırganlığının yanı sıra, Çin devletinin potansiyel tehditlerini ve Rusya-Çin işbirliğini yeni dönemin potansiyel tehlikeleri arasında sayıyordu. Bu bağlamda üye ülkelerde kaynak kullanımını ve askeri görünürlüğü de artırmayı sağlayacak yeni mevzilenmeleri detaylandırıyordu. Öte yandan, NATO tarihinde ilk defa Avustralya, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore'nin de NATO Zirvelerine katılması öngörülüyordu. Madrid Zirvesi, NATO’nun her anlamda genişlemesine yönelik bir mantık sunuyordu.
Finlandiya ve İsveç’in üyeliği de bir yandan Rusya ile yakın zamana kadar sürdürdükleri diplomasi, öte yandan yine komşularına karşı güvenlikleri için geliştirdikleri silah ve savunma teknolojileri açısından NATO için önem taşıyor.
Macaristan Başbakanı Victor Orbán ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise benzer bir stratejiyle, olağanüstü bir durumda veto haklarını kullanarak bazı uluslararası kurum ve ülkelere baskı uygulamayı hedefliyor.
Macaristan, AB ve hukukun üstünlüğü tartışmaları
Parlamento oylamasının Mart sonunda yapılacağı tahmin edilen Macaristan’da, Orbán ve lideri olduğu Fidesz partisinin üyeleri, genişleme konusunda "yapılması gereken ciddi görüşmeler" olduğunu belirtmişti. Orbán ve partisinin süreci uzatmadaki amaçlarından birinin Finlandiya ve İsveç’in AB içinde Macaristan’ın hukukun üstünlüğü konusundaki eleştirilerini geri çektirmek olduğu anlaşılıyor. Bu eleştiriler sadece sözde kalmıyor, örneğin Macaristan’ın AB Covid-19 Kurtarma Fonu’ndan alabileceği 5 milyar 800 milyon avroluk hibeyi de engelliyor.
Şubat ayında bu konuda açıklama yapan üst düzey AB yetkilileri, "Macaristan’ın hukuki temellerini kısa zamanda iyileştirmesi" şartını ileri sürerek fondan yararlanılabileceğini belirtti. Dolayısıyla Orbán, hükümeti ile ülkenin itibarı ve ekonomik açıdan önemli bir gelir kaynağı sağlayabilecek fonu elde etmek için Finlandiya ve İsveç’e baskı uyguluyor. Orbán, uzun dönemde daha faydalı işbirliklerini Rusya için riske attığı yönünde eleştiriliyor. AB ve NATO’ya şantaj uygulamanın ters etki yaratabileceğinin de altı çiziliyor.
Türkiye, Finlandiya, İsveç ve terörle mücadele tartışmaları
Türkiye ise bir başka konuda iki ülkeye baskı uyguluyor. İki ülke dilekçelerini sunmadan üç gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan konuyla ilgili konuşmuş ve Avrupa’nın gündemine oturan "Şu anda İsveç ve Finlandiya ile ilgili gelişmeleri takip ediyoruz ama olumlu bir düşünce içinde değiliz. Yunanistan’la ilgili NATO konusunda yanlış yaptı bizden önceki yönetimler… Bu konuda ikinci bir yanlışı Türkiye olarak işlemek istemiyoruz." ifadelerini kullanmış, Finlandiya ve İsveç’in "terör örgütleri için bir nevi misafirhane" olduğu gerekçesini sunmuştu.
Stockholm’de protestolar
Erdoğan’ın ifadeleri üzerine, Ocak ayında İsveç’te Erdoğan karşıtı protestolar başladı. İsveç polisi, Türkiye Başkonsolosluğu’nun önünde Kur'an yakılmasına izin verdi. Erdoğan’ı temsil eden bir kukla sokak lambasına asıldı. Bir grup, kuklayı asmakla "İtalya’nın faşist savaş suçlusu Benito Mussolini’nin asılmasını" hatırlatmak istediklerini belirtti.
Protestolar sırasında "130 civarında teröristi bize vermeniz lazım dedik. Maalesef yapamadılar." diyerek hâlâ gelişme olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan’a cevaben Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto, kendilerine bir iade listesinin ulaşmadığını, bu açıklamanın "Son birkaç gündür yaşananlara tepki" olduğunu belirtti.
NATO gözetiminde üçlü muhtıra
Öte yandan, ilerleyen dönemde Türkiye, Finlandiya ve İsveç, üçlü muhtıra imzalayarak terörle mücadele ve yasal terör örgütü kavramlarını ortak bir zemine oturtma yolundaki ilk yasal adımı atmış oldu. Muhtıranın bazı çarpıcı ifadeleri arasında Finlandiya ve İsveç’in YPG/PYD terör örgütlerine ve FETÖ’ye destek sağlamayacağı, PKK'NIN terör örgütü olarak kabul edilip, bağlantılı diğer örgütler dahil aktivitelerinin engelleneceği gibi maddeler var.
Bundan sonraki süreçte her iki devletin de imzalanan muhtıraya paralel şekilde yasa değişikliğine gidip gitmeyeceklerini gözlemleyeceğiz. Devletler arası bir anlaşma imzalanmış olsa da hâlâ gerekli yasal düzenlemelerin parlamento onayından geçmesi ve uygulamaya konması gerekiyor.
Finlandiya’ya veto kalktı, İsveç beklemede
8 Mart’ta Orbán, 17 Mart’ta Erdoğan, Finlandiya için vetolarını çektiklerini açıklarken, iki lider de İsveç’ten hâlâ yapıcı değişiklikler beklediklerine işaret etti. Geçtiğimiz hafta günü Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö ile ortak basın toplantısı yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Finlandiya’nın üçlü muhtıradaki taahhütlerini yerine getirmek için samimi ve somut adımlar attığını" belirtirken Niinistö, "İsveç olmadan Finlandiya’nın NATO üyeliği bitmiş sayılmaz." diyerek iki ülkenin beraber katılımının altını çizdi.
Öte yandan Erdoğan, "İsveç’teki çirkin eylemi" hem Müslümanlara hem de temel hak ve özgürlüklere saygı duyan herkese yapılmış bir hakaret olarak değerlendirirken, İsveç’in NATO başvurusuna destek verilmeyeceğinin altını çizdi.
Şimdilik İsveç ve Finlandiya’nın ortaklıkları, NATO yolunda ayrılmış oldu. Eğer diplomatik yeni bir hamleyle Erdoğan hükümetinin kararı değiştirilmezse, İsveç güvenlik politikalarını yeniden düzenlemek durumunda kalacak. Üye olmamasına rağmen Ukrayna’ya gösterilen hassasiyetin önümüzdeki süreçte İsveç için de gösterildiğini ve ülkenin zirvelere davet edildiğini görebiliriz.
Related Keywords
Rusya
Ukrayna
Finlandiya
İsveç
NATO
Türkiye
Macaristan
Madrid Zirvesi
Avustralya
Japonya
Yeni Zelanda
Güney Kore
Liked this story
Add to Saved
Add to Read Later
Share
Published in

Telekom şirketleri ve iktidar, NATO ve veto
Newsletter & Author

Spektrum
Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!

Deniz Kaptan
Yazar @ Spektrum