• Apollo 11'in 56. yıldönümü kutlandı: 16 Temmuz 1969'da Ay'a iniş yapan Apollo 11 misyonunun üzerinden 56 yıl geçtiği belirtilirken, NASA'nın Ay'a gerçekten gidip gitmediği tartışmaları yeniden gündeme geldi.<ul><li>Apollo 11, Neil Armstrong ve Buzz Aldrin'in 20 Temmuz 1969'da Ay'a ayak basmasıyla tarihe geçti.</li><li>Ay'a inişin ardından birçok komplo teorisi ortaya atıldı ve bazı kişiler NASA'nın bu başarıyı gerçekleştirmediğini iddia etti.</li><li>NASA, Ay'a inişin gerçek olduğunu kanıtlamak için çeşitli veriler ve görüntüler sundu.</li><li>Apollo 11 misyonu, uzay araştırmalarında önemli bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor ve insanlığın uzayda daha fazla keşif yapma isteğini artırdı.</li></ul>

Canlı Gündem

Güç Yüzükleri’nden yeniden çevrimlere, kentsel dönüşüm hikayelerinden açık hava sinemalarına; bu hafta sinemalarda, evde ve şehirde izleyebileceğin birçok seçenek var.

Duende

Quando İçgörü

NASA astronotu Neil Armstrong, tam 55 yıl önce Ay’a ayak basarak "insanlık için büyük bir adım attı." O tarihî adım, aynı zamanda ABD’nin uzay yarışında Sovyetler Birliği’ni geride bırakması anlamına geliyordu. Aradan geçen yıllar, Apollo 11’e ilişkin birçok komplo teorisi ve tartışmaya sahne oldu.

55 yıl sonra Apollo 11’i hatırlamak: Ay neden gözden düştü? 

<img src="https://images.aposto.com/2021/4/2021-05-22T11:11:52.787Z_sm.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" ratio="Infinity" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Chip Zdarsky’nin yazdığı Spider-Man: Life Story temasını devam ettiren Fantastic Four: Life Story’nin ilk sayısı geldi. Mark Russell ve Sean Izaakse’nin ellerinden çıkma bu seri, 60lardan başlayıp her sayı FF’in onar yıllık geçmişini bizi hatırlatacak. Şirketler arası anlaşmazlıklardan dolayı bir süredir bizden uzakta kalan Fantastic Four’un yavaş yavaş hayatımıza dönme çabalarından biri bu kitap. Biraz hatıralarımızdaki ekipten farklı da olsa Marvel’ın ilk süper ailesini tekrar bir arada görmek çok hoş.Sayı dönemin Amerika başkanı John F. Kennedy’nin Reed Richards’a “Biz 3 kere denedik olmadı, Ruslar da uzaya çıkalı çok oldu. Gel sen bu işin başına, bizi yıldızlara götür.” demesiyle açılıyor. Richards zaten bir süredir o sevgilisi Sue Storm ile birlikte bir uzay gemisi üzerinde çalıştığı için hemen bu görevi kabul ediyor ve vakit kaybetmeden işe koyuluyor. Antimadde yakıtıyla çalışan bu gemi, tam her şey hazır derken kıskanç bilim insanı Ricardo Jones tarafından projenin iptal edilmesiyle yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Emeklerinin boşa gitmesini istemeyen Richards, kendi ekibini toplayıp gizlice uzaya çıkıyor. Uzayda kozmik ışınların antimaddeyle girdiği reaksiyon sayesinde bildiğimiz güçlerine kavuşan ekip dünyaya kahraman olarak dönüyor. The Beatles, Nixon, Neil Armstrong gibi o yılların önemli yüzleriyle karşılaştıktan sonra hem Marvel evreninin en büyük kötülerinden hem de ekibimizin azılı düşmanı olan Galactus ile tanışıyoruz.&nbsp;Russel ve Izaakse alışık olduğumuz FF geçmişinden biraz daha farklı bir hikaye sunsa da hatıralarımızı gayet iyi canlandırmış. FF okumayı en çok sevdiğim ekiplerden. Yıllardır da Disney’in adeta fişini çektiği bir ekip olduğu için her yeni çıkan FF kitabına koşuyorum adeta. Onyıl anlattığı için biraz hızlı geçse de yaşananları, ilk sayı için oldukça dolu bir kitaptı. Önümüzdeki sayılarda bol bol Galactus, Silver Surfer, Doctor Doom ve nice FF düşmanı göreceğim için heyecanlıyım. Fantastic Four 101 temalı bir kitap olduğu için de bu harika aileyi özleyenlere ya da “Kimmiş bu Fantastic Four?” diyen herkese gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. Favori taş ocağımız Ben Grimm’in de dediği gibi It’s clobberin’ time diyorum ve diğer çocuğa geçiyorum.Kapak: Daniel Acuna

Mark Russell & Sean Izaakse

Fantastic Four: Life Story #1

Şöyle başlayalım: Topluma karşı gelenler deli mi? Eski Türkçe bir kelime olan “deli”nin tarih boyunca tilbe, tilve, telü, delü olarak değiştiği söylenir. Anlamı, bildiğimiz üzere, “akıl sağlığını kaybetmiş, kaçırmış olan; aklı yerinde olmayan, çılgın”. Fakat bu kelimenin bir anlamı daha var, o da “sözünde ve hareketlerinde pervası olmayan, ateşli ve atılgan, coşkun”. Bunu edebîleştirmek istersek mecnun veya divane karşılıklarını da kullanabiliriz. Dolayısıyla yukarıdaki sorunun cevabı hayır. Burada sözü geçen, kelimenin yakın anlamlı başka sözcüklerle beraber bilgelik veya psikopatlık ile bağdaştırılmasıyla günümüzde kimi zaman yüceltilmesi... Oxford Üniversitesi’nde profesör olan Kevin Dutton tarafından kaleme alınan ve Türkçeye çevirmek istesek Psikopatların Bilgeliği anlamına gelen -ama <a target="_blank" rel="noopener noreferrer" href="https://domingo.com.tr/products/olagan-psikopatlar">Olağan Psikopatlar</a> ismiyle basılan- eserini örnek verebiliriz. Dutton kitabında toplumsal değerlere uymayan hareketlerde bulunan ve psikopat diyebileceğimiz kişilerin günümüzde nasıl başarılı olduğuna veya olabileceğine de değiniyor. Peki, günümüzde Aristoteles’e atfedilen “İçinde bir parça delilik barındırmayan deha yoktur.” cümlesine alıntı yapacak kadar ileri gidebilir miyiz? Buna iki örnek verelim:<ul><li>Sanatçılar: Dutton, hepimizin derinliklerde bu özelliklere sahip olduğunu belirterek aradaki farkın nereden kaynaklandığı üzerine araştırmalar yapıyor. Araştırmacı Szabolcs Kéri, <a target="_blank" rel="noopener noreferrer" href="https://journals.sagepub.com/doi/10.1111/j.1467-9280.2009.02398.x">Neuregulin 1</a> ismindeki genin bir harf farklılığıyla sanatçıları şizofreni veya yaratıcılıkla ilişkilendirebildiğini belirtiyor. &nbsp;</li><li>Astronotlar: 1969 yılında <a target="_blank" rel="noopener noreferrer" href="https://www.rmg.co.uk/discover/explore/space-stargazing/space-exploration/apollo-11-moon-landing-minute-minute">Ay’a çıkan</a> astronotlar Neil Armstrong ve Buzz Aldrin’in iniş esnasında az kalan yakıt sebebiyle bir felaketten kıl payı kurtuldukları <a target="_blank" rel="noopener noreferrer" href="https://www.theguardian.com/science/2019/jul/18/we-had-15-seconds-of-fuel-left-buzz-aldrin-on-the-nervy-moon-landing">söyleniyor</a>. Burada Buzz Aldrin’in laflarına kulak asmayan Neil Armstrong’un soğukkanlı kalabilme seviyesi, kendisini yukarıda bahsettiğimiz gruba dahil ediyor. Başarının sırrı, bu kişilerin fiziksel ve hormonal durumlarına bakıldığında ortaya çıkıyor: Söz konusu kişilerin duygulardan arınmış ve soğukkanlı duruşlarıyla kalp atışlarının dahi değişmediği not ediliyor. Burada kalp atışlarının değişmemesiyle kalp atışını yavaşlatanlar arasında da bir ayrıma gidiliyor. Yavaşlatabilenlerin, farkındalığı yüksek kişiler olduğu için iş hayatında daha da başarılı olabileceği not ediliyor.&nbsp; &nbsp;</li><li>Üst düzey yöneticiler: 2005’te yapılan bir araştırmanın <a target="_blank" rel="noopener noreferrer" href="https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1080/10683160310001634304">sonucunda</a> psikolojik profillendirilme yapılan yöneticilerin cazibe, ikna kabiliyeti, bağımsızlık ve odaklanma özelliklerinde yüksek performans göstererek bu psikopatik özelliklerde suçluları geçtikleri not ediliyor. Bu gruplar arasındaki temel fark sosyalleşme esnasında ortaya çıkıyor. &nbsp;</li><li>Avantajlar: Dutton ve meslektaşlarının tanılı kişiler üzerinde yürüttüğü çalışmalar özellikle; korkusuzluk, acımasızlık ve odaklanma yetisi yüksekliğinin duygusal tepkilerle ilişkili <a target="_blank" rel="noopener noreferrer" href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Amigdala">amigdalanın</a> bozukluğuna bağlı olduğunu ve sonucunda kişilerin psikopat veya kahraman olabileceğini gösteriyor.</li></ul>

Neil Armstrong ile ilgili hikayeler