Berrak zihinler için yalın, zengin, bağımsız bir Türkçe dijital medya üyeliği.
Ücretsiz Kaydol →
Seda Yılmaz
Editör ve yazar. 2005 yılında Koç Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra London College of Fashion'da Moda Gazeteciliği eğitimi aldı. 2010-2013 yılları arasında Elle dergisinin Moda Haberleri Editörü olarak görev yaptı. Vogue’dan T24’e, 5Harfliler’den Cumhuriyet PAZAR’a çeşitli mecralarda yazdı. İlk kitabı "Giysiler Ne Anlatır?" 2020’de, ikinci kitabı "İşte Bu Benim Bedenim" 2023’te okurla buluştu.
Bedeni sıkarak şekillendiren korse, belden yukarı çıkıp yüzümüze kadar ulaştığına göre bütün kadınları etkileyen bir cendere söz konusu demektir. Bu durumda birbirimizi güçlendirmenin yollarını aramaktan başka çaremiz yok.

Bir süredir prestij timsali Made in Italy etiketinin altından, markaların gözden uzak tutmaya çalıştığı üretim biçimlerine dair gerçekler gün yüzüne çıkıyor. Dior, Armani ve Valentino’nun ardından bu hafta da sessiz lüksün simgesi Loro Piana markasının tedarik zincirindeki emek sömürüsü ortaya çıkarıldı.

Gündelik hayatın sıradan eylemlerinin tamamı birer rutine bağlandı. Sabah rutininden beslenme rutinine, çalışma rutininden egzersiz rutinine kadar sayısız rutin hayatlarımızı istila etti. Peki günün her saatini belirli rutinlere göre yaşamak ne ara bu kadar popüler oldu?

Kadınları evcimenleştirip toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirdiği varsayılan tığ işi, nakış, örgü gibi uğraşlar nasıl oldu da bir direniş aracına dönüştü? El işlerinin şaşırtıcı serüveninin peşine takılıyoruz.

Cannes Film Festivali’nin yeni kıyafet kurallarıyla kadınlara getirdiği kısıtlamalar ünlü olsun veya olmasın her kadına uzanan bir kontrol mekanizmasıyla karşı karşıya olduğumuzu hatırlatıyor. Öte yandan her zaman olduğu gibi yasakların olduğu yerde, yasakları delenler de eksik olmuyor. Cannes tarihinden kurallar ve kural tanımayanlar.
