Berrak zihinler için yalın, zengin, bağımsız bir Türkçe dijital medya üyeliği.
Ücretsiz Kaydol →Taliban'lı Afganistan
ABD ve NATO güçlerinin Afganistan'dan çekilmesiyle ilerleyişi hızlanan Taliban'ın başkent Kabil'i ele geçirmesiyle yaşananları derliyoruz.
15 Hikâye
Afganistan’da insani ve ekonomik kriz
Taliban’ın 20 yıl sonra yeniden yönetimi ele geçirdiği Afganistan’da halk, sadece insani bir krizle değil aynı zamanda ciddi bir ekonomik krizle de karşı karşıya kaldı. Neler oldu? Afganistan’ın para birimi Afgani, Cumhurbaşkanı Eşref Gani ve Merkez Bankası Başkanı Ajmal Ahmedy başta olmak üzere birçok hükümet yetkilisinin ülkeden kaçmasının ardından tarihin en düşük seviyesine ulaştı . Şu anda 1 dolar, 86,02 Afgani’ye denk geliyor. Taliban’ın kontrolü ele geçirmesinin ardından ABD, Afganistan’ın büyük çoğunluğunu ülke dışında tuttuğu 9,4 milyar dolar değerindeki ulusal rezervini dondurma kararı aldı. Bir yetkilinin açıklamasına göre, Fed dâhil ABD bankalarında tutulan hiçbir Afganistan devleti hesabı Taliban'a açılmayacak. Ajmal Ahmedy, ülkede döviz krizine yol açan süreci ve nakit sıkıntısını şu şekilde anlatıyor: Dış yardımların Afganistan ekonomisindeki yeri İnsani Gelişme Endeksi'nde 189 ülke arasında 169'uncu sırada yer alan Afganistan, dünyanın en yoksul ülkeleri arasında yer alıyor. Dünya Bankası, mart ayında yayımladığı raporda Afgan ekonomisini “kırılgan ve yardıma bağımlı” olarak tanımlamış ve kamu harcamalarının %75’inin dış yardımlar tarafından karşılandığını belirtmişti. Dış yardımlar, hâlihazırda Afganistan’ın gayri safi yurt içi hasılasının (GSYİH) %42,9’unu oluşturuyor . Taliban’ın dış yardımların kesilmesiyle ülke ekonomisini idare etmede sıkıntılar yaşayacağı öngörülüyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) , 500 milyon dolar değerindeki Afganistan ulusal fonuna erişim engeli getirdi. Almanya , bu sene iletilecek olan 430 milyon avro dahil Afganistan'a yapılacak tüm yardımları durdurma kararı aldı. Diğer ülkelerin de benzer adımlar atması bekleniyor. Taliban, nasıl gelir elde ediyor? Taliban, son yıllarda dış destekçilerden bağımsız hale gelmek için çabalarını artırmıştı. Taliban’ın geçtiğimiz sene 1,6 milyar dolar değerinde gelir elde ettiği tahmin ediliyor; ancak iş ülke yönetmeye gelince bu rakam yetersiz kalıyor. Taliban’ın en büyük gelir kaynağı, yasa dışı afyon üretimi. Afganistan, dünyanın afyon ve eroin tedarikinin %84’ünü karşılıyor ve üretimin yapıldığı yerlerin çoğu Taliban’ın kontrolü altında yer alıyor. Taliban, ayrıca Körfez’deki varlıklı kişiler ve İran gibi ülkelerden maddi destek alıyor. Şimdi ne olacak? ABD’nin rezervleri dondurması ve dış yardımların kesilmesi, ülke ekonomisinde keskin bir daralmaya neden olurken Afgani'nin değer kaybetmesi ve enflasyonun yükselmesi kaçınılmaz olacak. Fitch Derecelendirme Kuruluşu, Afganistan ekonomisinin bu yıl %20 oranında küçüleceğini öngörüyor. Panik içindeki halkın bankalardan paralarını çekmeye çalışmasıyla yakın gelecekte finansal istikrarın daha da bozulması bekleniyor. Eski Merkez Bankası Başkanı Ahmedy’nin dediği gibi: “Taliban, askeri olarak kazandı. Şimdi yönetmek zorunda ve bu hiç kolay değil.”

Ağustos 23, 2021
·
Makale
Türkiye Taliban konusunda nasıl hareket edecek?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde katıldığı ortak canlı yayında Taliban'ın "itidalli ve ılımlı açıklamalarını memnuniyetle karşıladıklarını" , Afgan halkının huzuru ve Türkiye'nin çıkarlarının korunması için "her türlü iş birliğine hazır olunduğunu ve Taliban yöneticilerini kabul edebileceklerini" söyledi. Dün yaptığı açıklamada da "Gerekirse Taliban'ın kuracağı hükümetle de görüşüleceğini" dile getirdi. "Taliban'ın verdiği mesajları olumlu karşıladıkları" açıklaması üzerine gelen eleştirilere "diplomatik misyonlara dokunmayacağız gibi olumlu mesajları" kastettiğini belirten Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Afganistan'da kurulacak hükümetin tanınması konusunda uluslararası toplumla birlikte hareket edileceğini, kapsayıcı bir hükümet kurulup kurulmayacağının görülmesi gerektiğini ifade etti. Uluslararası toplum ne diyor? ABD Başkanı Joe Biden, Taliban'ın "bir tür varoluşsal kriz" yaşadığını savunuyor ve meşru bir hükümet olarak uluslararası toplum tarafından tanınmak istediklerinden "emin olmadığını" dile getiriyor. Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun Taliban hükümetini tanıma gibi bir amacı olmadığını söylediği, Rusya'nın "Afganistan'da kapsayıcı bir iletişimi" desteklediği, ABD'nin "güvenli olması koşuluyla" diplomasiye 31 Ağustos'tan sonra da devam edebileceği, Çin'in "Taliban'la dostça ilişkiler geliştirmeye hazır olduğu" biliniyor. Joshua Keating'in Slate için yazdığı yazıda Afganistan'da kurulacak yeni yönetimle ilişki kurmaya istekli olan ülkelerin dahi "bunu ilk yapan olmak istemediği" belirtiliyor. Keating ilerleyen sürecin; Taliban’ın uluslararası terörist organizasyonlara destek verip vermeyeceği, ülkede vahşetlerden kaçınıp kaçınmayacağı gibi, ülkeyi yönetip yönetemediğini belirleyecek çok sayıda faktöre bağlı olduğunu düşünüyor. Muhalefet ne diyor? CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Afganistan konusunda sığınmacı dalgasına odaklanıyor. Avrupa liderlerinin Türkiye'nin yeni göç dalgalarındaki rolüne ilişkin beyanlarına atıfla "AB neden İran'la değil de Türkiye ile konuşalım diyor? Komşu değiliz, neden biz?" diye soruyor. Sığınmacı dalgalarının Türkiye'ye İran üzerinden geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, Taliban yerine İran'la görüşülmesi gerektiğini düşünüyor. İYİ Parti lideri Meral Akşener'in eleştirileri de Afganistan'dan Türkiye'ye göç ve Afganistan'da görev yapan askerler üzerinden şekilleniyor. Akşener, "Afganistan diye bir ülke, bir devlet kalmadı" diyerek "Türk askerinin orada işinin olmadığını" vurguluyor. İYİ Parti'nin, "Hudut namustur" yazılı pankartlar astıkları için gözaltına alınan Öfkeli Genç Türkler isimli grubun hukuki süreçlerinin takipçisi olması ve CHP'nin il ve ilçe teşkilatlarına "Sınır namustur" pankartları için talimat göndermesi, iki partinin tutumunun ortaklığına dair ipuçları taşıyor. Uzmanlar ne diyor? Diken'den Anıl Can Tuncer'in görüştüğü İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Doç. Dr. Hakan Güneş, "İslamcı bir arka plandan gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Taliban’a belli bir sempatiyle yaklaştığını", Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetinin bölgede güç kazanma çabasının "iç siyasette ihtiyaç duyulan 'bölgesel güç Türkiye' gibi bir hamaseti karşılayacağını" söylüyor. Çin, Rusya, İran gibi ülkelerin de Taliban'la görüşmesinin "bir rahatlık yarattığını" belirten Güneş, Türkiye'nin Afganistan'da kurulacak yeni hükümeti "doğrudan ya da dolaylı biçimde en önden tanıyacak ülkeler arasında yer aldığını" değerlendiriyor. DW Türkçe'ye konuşan Dışişleri Bakanlığı eski müsteşarı Ömer Faruk Loğoğlu "Türkiye'nin bu konuda yavaş, temkinli hareket etmesi ve Taliban yönetiminin içerideki ve dışarıdaki davranışlarına bakması gerektiğini" düşünüyor. Anayasa'ya göre demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin bir şeriat devletinin tanımasının "o kadar da kolay olmayacağını" ifade ediyor. Gazeteci Murat Yetkin Çin ve Rus rekabeti göz önünde bulundurulduğunda, ABD ve Türkiye dâhil NATO ülkelerinin Taliban'ın "kapsayıcı hükümet" sözünü ne kadar tuttuğunu değerlendirip Taliban'la "kaldığı yerden devam" ilişkisi kuracağını öngörüyor. Suudi Arabistan, İran gibi ülkelerin de şeriatla yönetildiğini, Çin'de de çok partili demokrasi olmadığını söyleyen Yetkin, rejimlerin devletler arası ilişkilerde belirleyici olmadığını düşünüyor.

Ağustos 20, 2021
·
Makale
Afganistan'da neler oldu, neler olacak?
1990’lı yıllardan beri dışarıdan aldığı desteklerle güçlenen, ABD işgaliyle yenilgiye uğramış olsa da 20 sene sonra daha güçlü şekilde geri dönen Taliban, Afganistan’ın yeni hâkimi. Mayıs ayında Joe Biden’ın ABD’nin Afganistan’dan çekileceğini açıklaması üzerine Taliban birçok bölgeyi kontrolü altına almış, geçtiğimiz pazar günü de Kabil’in kontrolünü ele geçirerek “Afganistan’da savaşın bittiğini, yönetim ve rejim biçiminin değişeceğini” belirtmişti. Taliban’ın “Afganistan İslam Emirliği’nin” kurulacağını ilan etmesi, BAE'de olduğu ortaya çıkan Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin halkını âdeta kaderine terk etmesi ve yalanladığı Tacikistan'daki Afganistan büyükelçisinin iddiasına göre 169 milyon dolar parayla kaçması bölgede büyük bir insani krize yol açtı. Binlerce Afganistanlı, Kabil Havalimanı'na akın etti. İnsanların ülkeden uçak tekerlerine tutunarak kaçmaya çalıştıkları, hatta gökyüzündeki uçaktan düştükleri videolar yayıldı. Çarşamba günü de Celalabad şehrinde halkın Taliban karşıtı protestosuna militanların ateş açması sonucu yaşamını yitirenler oldu. Kabil Havalimanı'nda da yine kargaşa yaşandı. Taliban kimdir? Dünya kamuoyunda terör örgütü olarak bilinen Taliban, kendisini hep "sırasını bekleyen bir hükümet" olarak tanımladı. 1979’da Afganistan’ı işgal etmek isteyen Sovyetler Birliği, Pakistan ve ABD destekli mücahit hareketiyle karşılaştı. 10 yılın sonunda Sovyetler kaybettikten sonra bile ABD’nin mücahitlere olan askerî ve maddi desteği devam etti ve adı Peştuca “talebeler” anlamına gelen Taliban, Molla Muhammed Ömer tarafından 1994’te kuruldu. 1996’da yaşanan kargaşalar sebebiyle Taliban Kabil’de istikrarı sağlamak için yönetimi ele geçirdiğini duyurmuştu. ABD 11 Eylül saldırılarının sorumluluğunu üstlenen Usame bin Ladin’in Taliban tarafından korunduğunu öğrenince teslim edilmesini istemiş fakat reddedilince hem terörle savaşmak hem de Afganistan’a barış ve demokrasi getirmek vaadiyle 2001’de Afganistan’ı işgal ederek Taliban hükümetine son vermişti. O zamandan beri Pakistan istihbaratı tarafından desteklenen Taliban, 20 sene sonra tekrar başladığı yerde. ABD’nin rolü: Trilyonlarca dolar para harcadıktan, binlerce asker gönderdikten sonra ABD’nin Afganistan’dan çekilme kararı, Taliban tarafından “zafer” olarak karşılandı. Aslında bu karar eski Başkan Donald Trump’ın 2020’de Taliban’la yaptığı anlaşmaya dayanıyor. Anlaşmada Taliban’ın Amerikan güçlerine saldırmaması, terör gruplarıyla bağlantılarını koparması ve Afganistan hükümetiyle barış sürecine başlaması hâlinde ABD’nin Afganistan’dan çekileceği belirtiliyor. Joe Biden da “bu savaşı beşinci başkana devretmeyeceğini” belirterek çekilme kararını onaylamıştı. Pazar gününden beri ağır eleştirilere maruz kalan Biden, kararının arkasında olduğunu, “Afganistan’da bir ulus inşa etmeye gitmediklerini, Afgan güçlerinin kendi toprakları uğruna savaşmak istemiyorken ABD askerlerinin ölmemeleri gerektiğini” söyledi. Hâliyle Biden hükümetinin güvenilirliği ve insan haklarına dair sözleri sorgulanmaya başlandı. Krizi yönetiş biçimi, stratejik tutarsızlığı sebebiyle sadece dünya kamuoyunda değil, ABD’de de çokça eleştirilen Biden’ın Afganistan halkını kaderine terk ettiği düşünülüyor. Halkın durumu: 20 yıldır demokratik ve modern devlet umuduyla yaşayan Afganistan halkının bir kısmı Taliban’ın “zaferiyle” büyük hayal kırıklığına uğradı. Taliban’ın 1990’lardaki yönetimi sırasında kadınların burka giymeleri zorunluydu. Çalışmaları, okula gitmeleri ve yanlarında erkek olmadan dışarı çıkmaları yasaktı. Müzik ve diğer eğlenceler de yasaktı. Bu nedenle şu anda insanlar ülkeden kaçmaya çalışıyor. Taliban her ne kadar kadın haklarına saygı göstereceklerini, güvenli ortam yaratacaklarını belirtse de atılan adımlar bu söylemi inandırıcı kılmıyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde ülkedeki 15 yaşındaki kız çocuklarının ve 45 yaşındaki dul kadınların Taliban askerlerine “verilmesine” dair bir fetva yayımlandığı söyleniyor. Ayrıca Fox News haberine göre burka giymeden dışarı çıkan bir kadın öldürüldü. Kadınlar Taliban’ın “reform” yapmasının mümkün olmadığını, ideolojilerinin özellikle kadınlara karşı köktendinci olduğunu söylüyor. Uluslararası kamuoyu: Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesi dünyada da hareketliliğe neden oldu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Afganistan’ın “tehlikeli bir dönüm noktasında” olduğunu belirterek bütün ülkelerin iş birliği içinde olması, Afganistan’ın tekrar “terör yuvası” hâline dönmemesi, insan hakları, kadın ve kız çocuklarının korunduğundan emin olunması çağrısında bulundu . Birleşik Krallık ve Kanada, Taliban hükümetini tanımayacaklarını belirtirken Pakistan, Suudi Arabistan, Rusya ve Çin tanıyacaklarını açıkladı. ABD, insan haklarını saygı duymaları hâlinde Taliban’ı tanıyabileceklerini söyledi. Türkiye’yi neler bekliyor? Türkiye’nin büyük bir Afgan göçüyle karşı karşıya olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgedeki istikrarın yeniden sağlanması için Pakistan’la beraber çalışacağını söyledi. Orta Asya ve AB, göçmenleri kabul etmeye sıcak bakmadığı için bu sorundan en çok Türkiye’nin etkileneceği düşünülüyor. Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan da dün "Taliban'ın ılımlı açıklamalarını memnuniyetle karşıladıklarını, havalimanının korunması konusunda da yeni şartları gözeterek planlar yaptıklarını" açıkladı. Taliban’ın birçok ülkeyle temas kurarak uluslararası sisteme entegre olmak için attığı adımlar göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’yle uzlaşabileceği düşünülüyor. Şimdi ne olacak: Bölgesel dengeler açısından büyük değişikliklere yol açacak Taliban hükümetini hangi ülkelerin tanıyacağı önemli. 20 yıldır kazandıkları diplomatik ve siyasi deneyimle uluslararası tanınırlık için özellikle kadın hakları konusunda “ılımlı” söylemlerde bulunan Taliban yetkilileri, düşman istemediklerini ve onlara karşı savaşan herkesi affettiklerini söyledi. Biden’ın kararının kendisi için iç ve dış politikada sorunlar yaratacağı düşünülüyor. Zira durum, seçildiği günden beri “insan hakları” ve “demokrasi” vurgusu yapan Biden’ın, kendi çıkarları olduğunda bu kavramlardan ne kadar kolay vazgeçebildiğini gösterdi. Biden her ne kadar kararını savunsa da bundan böyle ABD güvencesine bel bağlamış bir halkı yüzüstü bırakmanın sorumluluğunu taşıyacak.

Ağustos 19, 2021
·
Makale
Belirsiz bir gelecek: Afgan kadınlarının hak mücadelesi
Taliban, Kabil’i ele geçirmeden önce Afgan kadınları arasında karanlık günlere döneceklerine dair endişe vardı. ABD, Afganistan’dan çekileceğini açıkladığında bu endişe elle tutulur bir korkuya dönüştü. Kadınlar burkalara göz değdirmeye, evlerinden çıkmamaya başladı. 1996-2001 yılları arasında Taliban yönetiminde yaşayan kadınlar, kendilerini bekleyen senaryoların farkında, gelecek tehlikeyi göğüslemeye hazırdı; ancak aynı dönemde henüz küçük bir çocuk olanlar için Taliban tarih kitabındaki bir figürden ibaretti. Sokaklar, şimdi çok daha sessiz. Taliban, yıllar sonra yeniden Kabil’de. Afgan kadınları tek başına Fawzia Koofi, Afgan kadın hareketinin öncülerinden. İsmini sıkça duyduğumuz Koofi, burka giymeyi "küçük bir pencereden büyük bir hayata bakmak" olarak tanımlıyor . Bir perdenin gölgesinde, dünyayı çözmeye çalışmanın zorluğuna meydan okuyan genç bir neslin varlığından bahsediyor. Rangina Hamidi, yeni bir sabaha uyanıp uyanmayacağını düşünürken Herat’ta iki kardeş gece boyu çaresizlik içinde ayakta bekliyor. Afganistan’da 20 yıl süren yoğun bir çabanın, 43 yıllık bir savaşın devamında yersiz-yurtsuzlaştıklarına hâlâ inanamayan bir topluluk var. Bu sebeple İmparatorluklar Mezarlığı olarak tanınan Afganistan’da, Taliban’ın alacağı kararlar hayati önem taşıyor. Kadınların temel hak ve özgürlüklerini şeriat kanunu kapsamında değerlendireceğini açıklayan Taliban, korku dolu bir halkın karşısında duruyor. Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahit’in uluslararası toplumu "kadınlara karşı ayrımcılık yapılmayacağı" konusunda bilgilendirmesi pek çok kadına güven vermiyor. 90’ların sonundaki Taliban yönetiminin; kadınların çalışmasını ya da eğitim almasını engellemesi, burkasız kadınları cezalandırması ve bir erkek olmadan sokağa çıkmasını yasaklaması Afgan kadınının korkusunu körüklüyor. Taliban iktidarını az çok anımsayan kadınlardan biri de Hosna Jalil. Kadınların yanında erkek olmadan alışverişe gittiğinde taşlandığını ve Taliban üyelerinin “istediği kadını seçme” geleneğini hatırlıyor . Bölgedeki kadın gazeteciler de yakalanmamak için bir evden diğerine koşuyor. Saklanan, ismini gizleyen ya da konuşmaktan korkan birçok gazeteci çaresizlik içinde. Taliban’ın kadın haklarını koruyacağı yönündeki ifadelerine rağmen Afganistan’ın çevresindeki diğer şehirlerde kadınlara işe dönmemelerinin söylendiği bildiriliyor . Şu sıralar aktif şekilde kendi vatandaşlarını Afganistan’dan çıkarmaya çalışan ülkeler gittikten sonra ne olacağı belirsiz. Afgan kadın hakları savunucusu Mahbooba Seraj da aynı görüşte. Dünyanın Afgan kadınına sırtını döndüğünü düşünüyor. ABD’nin ahlaki sorumluluğu İlk kez 2011’de Afganistan’a giden Reuters muhabiri Amie Ferris-Rotman, ABD’nin kadınları “savaşı normalleştirmek için” kullandığını dile getiriyor . Kadınların eğitim, sağlık ve çalışma hakkına ulaşamaması ABD’nin Afganistan’daki varlığını da ikna edici kılıyor. Öte yandan, ABD’nin ülkeyi işgal etmesi ve Taliban’ın yenik düşmesinden sonra, ülke de kadın hakları gerçekten de ilerleme kaydediyor. 2009'da Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Kanunu’nun kabul edilmesi bu değişikliklerden biri. Bu süreçte, kadınlar çalışma hayatına da katılıyor. Gazeteci, doktor, mimar, öğretmen olan birçok kadın kamusal alandaki yerini alıyor; fakat kadının ismi bir kahraman ya da çaresiz bir mazlum olarak anılmaktan öteye gidemiyor. Medyanın “öteki” bakış açısı güttüğü bir figüre dönüşen Afgan kadınının gerçek mücadelesi ise görünmüyor zira Afganistan’daki kadınların %87’si hayatları boyunca istismara maruz kalıyor . Ferris-Rotman’a göre, ABD’nin bu tutumu ikiyüzlü bir dış politikadan ibaret. Joe Biden’ın geçtiğimiz yıl CBS muhabiri Margaret Brennan’ın “Afgan kadınlarına karşı sorumluluk hissediyor musunuz?” sorusuna “Hayır, hissetmiyorum.” cevabını vermesi Ferris-Rotman’ın haklılığını da ortaya koyuyor. Kadın Mülteciler Komisyonu’nun başkan yardımcısı Gayatri Patel, Afganistan’daki birçok kadının sivil haklarını korumak için yıllarca çabaladığını ve ABD’nin bu alandaki çalışmalarına katıldığını söylüyor . Patel, Biden yönetimine ahlaki sorumluluğunu hatırlatıyor; fakat dünya devletlerinin ülkelerinde mülteci barındırmama konusundaki hassasiyetleri bu sorumluluğu gölgeliyor. ABD ülkeden tamamen ayrıldığında Afgan kadınına ne olacağı da bir diğer soru. Foto muhabiri Paula Bronstein, bu konuya açıklık getirebilecek isimler arasında. Ya sonra? Bronstein, Afganistan’da geçirdiği yıllarda Taliban’dan sonra dahi kadınların davranışlarında bir tutukluk sezdiğini anlatıyor . Taliban, 2001’de gücünü kaybetse de burka kullanmaya devam eden kadınlar için, fotoğraf çekilmenin bile rahatsızlık hissi yarattığını belirtiyor. Kadınların bu süreçte zorla evlendirilmeye, ev içi şiddette ya da istismara maruz kaldığı da biliniyor. Nitekim Bronstein de Taliban’ın bıraktığı hasarın kalıcı olduğunu savunuyor. Öte yandan Afganistan’da yıllar içinde sessizce büyüyen bir umut kıvılcımı da var. Ülkedeki nüfusun %63’ü, 25 yaş altındaki insanlardan oluşuyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü Kadın Hakları Birimi’nde çalışan Heather Barr, ülke gençliğini hesaba katılması gereken bir güç olarak tanımlıyor . Kabil’de protesto yapan kadınlar da bu gücün bir parçası. Afganistan’daki kadın muhabirlerinden biri olan Lynsey Addario da benzer söyleme sahip çıkıyor . Addario, 20 yıldır ülkede. Afgan kadınını iyi tanıyor. Addario’nun görüştüğü Shukriya Barakzai’nin “Taliban topraklarımızı ele geçirebilir ama insanların kalbine ve aklına karışamaz.” sözleri bir direnişin habercisi. Bu direnişin, ilerleyen günlerde nasıl şekilleneceği belirsizliğini koruyor. Dünya, Afgan halkını kaderine terk etse de Afgan kadınının kendi hayallerinin peşinden gitmeye devam edeceğine dair güçlü bir umut filizleniyor.

Ağustos 26, 2021
·
Makale
"Küçük bir ihtimal"den insani krize
Afganistan'ın başkenti Kabil, dün güne Taliban kontrolünde başladı. Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin terk ettiği ve Taliban'ın cumhurbaşkanlığı sarayından görüntüler paylaştığı bir gecenin ardından sivil tahliyelere verilen izinler, Kabil havalimanında bir kaos ortamına sebep oldu. Ülkeden kaçmak isteyenlerin uçakların kanatlarına tutunmaya çalıştığı görüntüler dolaşımdaydı. The Guardian'dan Hameed Hakimi, bölgede bir insani krizin kaçınılmaz hâle geldiğini söyledi. 20 yılın maliyeti ABD Kongresi'nin verileri, uluslararası askerî koalisyonun 20 yılda 3 bin 500'den fazla can kaybı yaşadığını gösteriyor. 20 binden fazla ABD askerinin yaralandığı çatışmalarda on binlerce Afganistan polisinin ve askerinin öldürüldüğü biliniyor. ABD Kongresi verileri 2002'den bu yana Afganistan'a 140 milyar dolardan fazla harcama yapıldığını söylerken Pentagon, Afganistan güçlerine verilen desteklerin de hesaba katıldığı toplam maliyetin 820 milyar dolardan fazla olduğunu tahmin ediyor. 189 ülkenin sıralandığı İnsani Gelişme Endeksi'nde 169'uncu sırada yer alan Afganistan ise dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler'in geçtiğimiz haftalarda yayımladığı bir rapora göre yalnızca 2021'in ilk yarısında en az 5 bin sivilin yaşamını yitirdiği tahmin edilen ülkede bu kayıpların %46'sını kadın ve çocukların oluşturduğu biliniyor. Biden neden eleştiriliyor? Önce tam çekilme için 11 Eylül'ü işaret eden ve sonrasında bu tarihi 31 Ağustos'a çeken Joe Biden, Afganistan'a terörle mücadele için girdiklerini ve orada bir ulus inşa etmeye gitmediklerini, "ülkelerinin geleceğine ve nasıl yönetileceğine karar vermenin Afganistan halkının sorumluluğu" olduğunu söylemişti. Biden, "Afganistan'ın Taliban tarafından ele geçirilmesi kaçınılmaz mı?" sorusuna "Hayır, değil. Dünyadaki herhangi bir ordu kadar iyi donanımlı 300 bini aşkın Afganistan askeri var. 75 bin civarındaki Taliban gücüne karşılık hava desteği var." yanıtını vermişti. The New York Times baş muhabiri David E. Sanger, Afganistan'da yaşananların ABD Başkanı Joe Biden'ın başarılı görünen yedi aylık yönetimini "paramparça ettiğini" düşünüyor. Singer; ABD'nin ulusal çıkarlarına hizmet etmeyen bir savaştan çekilmesini doğru bulan Biden taraftarlarının bile yönetimin bir dizi büyük hata yaptığını kabul ettiğini söylüyor. Savaşın biteceğini duyurmanın ve askerî çekilmenin başlamasının bölgedeki tahliyelerden önce gerçekleşmesinin operasyonel bir eksiklik olduğuna ve bu durumun Taliban’ın hızlı ilerleyişine zemin hazırlayarak bölgede şu an hüküm süren kaosa sebep olduğuna dair eleştiriler de yapılıyor. Biden yönetimi Taliban'ın hızını öngörememekle, bu nedenle ortaya çıkacak mülteci krizini yeterince düşünmemekle ve bölgedeki diplomatlarını ve müttefiklerini korumaya yönelik yeterince kaynak ayırmamakla suçlanıyor. Diğer yandan eski başkan Donald Trump döneminde, Şubat 2020'de Taliban'la imzalanan çekilme anlaşmasının kapsamlı bir ateşkese dair ayrıntılar içermemesinin Biden'ı daha da zor durumda bıraktığı söyleniyor. Biden'ın yanıtı ABD Başkanı Joe Biden dün gece yaptığı açıklamada önceki argümanlarını yineledi ve ABD'nin Afganistan'a El-Kaide'nin ülkeyi üs olarak kullanmasını engellemek için gittiğini ve bunu başardığını, Afganistan'da bir ülke inşa etmenin görevleri arasında yer almadığını vurgulayarak çekilme kararının arkasında durdu. "İnsan haklarının dış politikanın merkezinde durmaya devam edeceğini" söyleyen Biden, "sonu gelmeyen askerî operasyonlar" yapmayacaklarını ifade etti. Yine de Biden, çekilme sürecinin uygulanışı yönündeki eleştirilere dair bir yorumda bulunmadı. Şimdi ne olacak? Taliban’ın "kadınların eğitim ve çalışma haklarının korunacağı, evden yalnız çıkmalarına izin verileceği, yabancılara güvenlik garantisi verileceği, mal ve can güvenliğinin sağlanacağı ve kimseye zarar verilmeyeceği" gibi mesajları "daha ılımlı" göründüğü şeklinde yorumlanıyor. Bazı yorumlar bu yolun yönetimi pekiştirmek ve Batı güçlerine yeniden müdahale gereksinimi yaratmamak için izlendiğini işaret ediyor. Fakat Taliban’ın 1996-2001 iktidarında yaptığı uygulamalar Afganistan'da yaşayanlar için tehdit oluşturmaya devam ediyor. Taliban’ın o dönemdeki yönetim anlayışı ve BBC'den John Simpson'ın Afgan hükümetlerinin ve onların Batılı destekçilerinin başarısızlıklarına rağmen Taliban’ın ardından Kabil ve diğer şehirlerde canlanan ticarete, yükselen yaşam standartlarına, kazanılan kadın haklarına atıfta bulunduğu yazısı; Taliban’ın "ılımlı" tavrını pratikte göstermemesinin, ABD istihbaratının " 20 yılda yaşanan ilerlemenin büyük bir kısmının geri döneceğini" öngören raporunu doğrular nitelikte olduğunu gösteriyor.

Ağustos 20, 2021
·
Makale
Afganistan ordusu neden ülkesini savunmadı?
11 Eylül 2001'de İslamcı silahlı terör örgütü El-Kaide’nin ABD’de düzenlediği dört koordineli saldırının ardından Afganistan’da Taliban’ın El-Kaide üyelerine güvenli bölge sağlaması üzerine ABD, George W. Bush hükümeti kararıyla önce Afganistan’ı sonra Irak’ı işgal etmişti. Brown Üniversitesi Cost of War projesi hesaplarına göre 2001-2021 yılları arasında ABD Afganistan’da toplam 2,26 trilyon dolar harcadı. Harcamalar arasında en önemli kalemler Afganistan ordusunun devam eden savaşı (800 milyar dolar) ve eğitimi (85 milyar dolar) olmasına rağmen 20 yılın sonunda 300 bin askeriyle Afganistan ordusu neden 75 bin kişilik Taliban karşısında bir ay bile dayanamadan dağıldı? Taliban’ın örgüt organizasyonunun Afganistan ordusundan daha iyi olabileceği neden öngörülmedi? Afganların askerî eğitimi: Araştırmacı gazeteci Craig Whitlock’un The Afghanistan Papers: A Secret History of the War kitabı için yaptığı 400’ü aşkın röportaj, 20 yıl boyunca Afganistan gerçeklerinin dünya kamuoyundan gizli tutulduğunu belgeliyor . ABD başkanlarının ve üst düzey ordu mensuplarının optimist basın açıklamalarının aksine röportajlarda, ülkede askerî eğitimin “aşılamaz” zorlukları arasında okuma yazma sorunu, farklı aşiret üyeliklerinden dolayı askerler arasında çıkan kavgalar, yozlaşmış emir-komuta zinciri ve motivasyon eksikliği belirtiliyor. Var olan sorunlara ek olarak Obama hükümetinin 200 bin personellik Afganistan ordusunu 350 bine çıkarma kararı, başkentte “miktar uğruna nitelikten ödün verileceği” uyarılarına sebep olmuştu. Hükümetin kararından dönmemesi de yine Afganistan’da görev alan üst düzey askerler tarafından yapılan hatalar arasında sayılıyor. En genel hâliyle, Afganistan toplumunu anlamaya çalışmadan verilen Amerikan tipi askeri eğitimin tutmadığı ve askerlere görev bilinci ve motivasyonun yerleştirilmediği sonucuna varılabilir. Geçtiğimiz haftalarda Afganistan askerlerinin üslerini terk etmeleri de ancak yıllar içinde ABD tarafından yapılan yanıltıcı açıklamalar doğrultusunda şaşırtıcı karşılanabilir. ABD subayları ve stratejiler: 2015 yılında US Army War College tarafından yayımlanan ABD ordusunun bütünlüğünü sorgulayan raporda, Afganistan gibi ülkelerde görev yapan subayların “gereksiz evrak işi” olarak gördükleri düşmanla temas raporlarını yazmamak için bu durumları bildirmedikleri örneği veriliyor. Raporların sayısı Afganistan’da düşmanın varlığını olduğundan daha az gösterdiği için subayların yanlış öngörülere sebep vermiş olması yüksek ihtimal. Afganistan gazisi Hartley, “ABD ordusunun tanımlanmamış kontrgerilla harekâtının başarılması imkânsız bir girişim olduğunu Afganistan’da görev yaptığı sırada anladığını” yazıyor . Hartley, yerel halkın Afganistan kanununa göre illegal olan haşhaş üretimiyle geçimleri sağladıklarını ve ABD güçlerinin engel olamadıkları haşhaş üretiminin Taliban’ın haşhaş ticaretini devam ettirdiğini anlatıyor. Afganistan ordusunun morali: 20 yıllık sürecin haricinde, ABD’nin geçen yıl Afganistan hükümetini çağırmadan Taliban üyeleriyle yaptığı anlaşma, Afganistan’da belirsizlik, korku ve umutsuzluğa yol açtı. ABD ordusunun ülkeden çekilmesi demek, Afganistan ordusunu avantajlı duruma getiren hava kuvvetinin de kaybolması demek olduğu için askerler arasında savunmayı bırakıp ülkeden kaçmak veya kazanan tarafın yanına geçmiş olmak için Taliban’la iş birliği yapmak çözüm olarak görüldü. Taliban’ın teşvikleri: Afganistan ve ABD yetkililerine göre Taliban, silahıyla beraber teslim olan askerlere para teklif ediyor ve böylece hem destekçi hem de askerî mühimmat elde etmiş oluyor. Ülkede belli bir tabanı olduğunu da hesaba katarsak Taliban’ın beklendiğinden daha iyi örgütlenmesi ve oldukça stratejik ilerlemesinin getirdiği avantaj oldukça büyük. Şu an, 20 yıl yüz binlerce can ve trilyonlar harcandıktan sonra terör örgütü olarak bilinen bir grubun ülkeyi ele geçirmesine şahit oluyoruz. Örgüt üyelerinin devlet yönetimini ve bölgeye getireceği etkileri ise önümüzdeki aylarda gözlemleyeceğiz. Son olarak, ülkeden yüklü miktarda parayla kaçtığı söylenen Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin yardımcısı Emrullah Salih'in General Raşid Dostum'un kontrolündeki 10 bin askerle Kabil'e yakın Panjsher bölgesinin kontrolünü aldığı iddiası ve Salih'in Taliban'a her koşulda direneceğini söylemesi ise dikkate değer.

Ağustos 19, 2021
·
Makale
Taliban Kabil'de
ABD Afganistan'dan çekildikten sonra ülkenin farklı bölgelerini kısa süre içinde ele geçiren Taliban; hükümet yetkililerinin ve güvenlik güçlerinin görevlerini terk etmesi üzerine dün başkent Kabil'in de kontrolünü sağladı. Taliban sözcüsü "Afganistan'da savaşın bittiğini, yönetimin ve rejimin biçiminin yakında netleşeceğini" söyledi. • Neler olmuştu? Taliban, geçtiğimiz hafta Kabil'e yaklaşık 130 kilometre uzaklıktaki Gazne'yi, Kandahar'ı ve ülkenin üçüncü büyük şehri Herat'ı kontrol altına almıştı. Almanya Dışişleri Bakanı, Taliban'ın Afganistan'da iktidar olması ve şeriat yasasını yürürlüğe koyması durumunda Almanya'nın Afganistan'a herhangi bir mali destek sağlamayacağını savunmuştu. • Halk güvende mi? Taliban Sözcüsü Suhail Şahin, "ülke halkının güvende olduğunu ve kimseden intikam almayacaklarını" dile getirdi. Taliban’ın, savaşçılarına şiddete başvurmama konusunda talimat verdiği ve şehri terk etmek isteyen kişilere de engel olmayacağı bildirildi. CNN muhabiri Clarissa Ward, bölge halkının Taliban'ın "evde kalın" çağrısına uyduğunu aktardı. • Yönetim değişikliği: Şahin, "yönetimin barışçıl bir şekilde Afganistan İslam Emirliği'ne devredilmesini beklediklerini" söyledi. Hükümet yetkilileri, konuya ilişkin açıklama yapmadı; ancak Taliban güçleri, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda görüldü. Cumhurbaşkanı Eşref Gani ve yardımcısı Emrullah Salih ülkeyi terk etti. Gani, “kan dökülmesini önlemek için” ülkeden kaçtığını belirtti. • Gani’ye tepki: Afganistan Ulusal Uzlaşma Yüksek Konseyi Başkanı Abdullah Abdullah, Gani’nin ülkeden ayrılmasına dair "Tanrı ondan hesap soracak ve ulus da yargılayacak.” ifadelerini kullandı. Eski Cumhurbaşkanı Hamid Karzai, iktidarı devretmek için bir kurul oluşturulduğunu ve kendisinin de bu kurulda yer aldığını açıkladı. • Kabil Havalimanı’nda gerginlik: ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Kabil'deki büyükelçilik yetkililerinin havalimanına yönlendirildiğini duyurdu. Blinken, ABD’nin Afganistan’daki görevinin “başarılı” olduğunu savundu. Öte yandan Cumhuriyetçi Senatör Steve Scalise, ABD Başkanı Joe Biden’ın dış politikasını eleştirdi ve Afganistan’daki durumun “yanlış” olduğuna dikkat çekti. NATO, havalimanında yalnızca askerî uçuşların yapıldığını duyurdu. Türkiye ne diyor? • Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Afganistan'ın bir an önce istikrara kavuşturulması için her türlü çabayı göstermeye devam edeceğiz." dedi. Erdoğan, "yeni bir mülteci akınını önlemek için Pakistan'la çalışacaklarını" da sözlerine ekledi. Türkiye’nin Kabil Büyükelçiliği, ülkeden ayrılmak isteyen vatandaşlar için elçilikle iletişime geçmeleri gerektiğine yönelik bir paylaşımda bulundu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da diplomatik misyonlarla ilgili gerekli tedbirlerin alındığını açıkladı. Ya sonra? Arnavutluk’un ABD'ye vize başvurusunda bulunmak isteyen Afgan mültecilere geçici olarak barınma sağlamayı kabul ettiği belirtildi. Kanada'nın da aralarında kadın liderlerin, gazetecilerin ve insan hakları çalışanlarının bulunduğu 20 binden fazla sığınmacıyı ülkesine kabul edeceğini açıkladı. Fransa ülkedeki elçiliğini havalimanına taşıyarak bölgedeki vatandaşlarının tahliyesine başlarken Almanya Afganistan'a diplomatik personelin tahliyesi için askerî uçak göndereceğini duyurdu. ABD havalimanındaki güvenliği sağlamak için gönderdiği asker sayısını 6 bine çıkardı. • Bir adım geriden: ABD’nin, sığınmacılara yönelik hazırladığı mülteci programının üçüncü ülkelerle iş birliği içinde yürütüleceği açıklanmıştı. Geçtiğimiz hafta ise, ABD’nin konuyu Kosova ve Arnavutluk’la görüştüğü bildirilmişti. • Kadın hakları: Taliban'ın kadın haklarına saygı göstereceği, kadınların eğitim hayatına devam etmesine ve çalışmasına "izin vereceği" belirtildi. Dün ise, gelinlik giyen kadınların yer aldığı reklamların, Taliban güçlerinin Kabil'e gelmesini takiben boyandığı ve üstünün kapatıldığı ileri sürüldü. The Guardian'a konuşan bir kadın yirmi yıl önce Taliban'ın kontrolü altında yaşadığını ve "evlerinden burkasız çıkan kadınların dövüldüğünü" ifade etti .

Ağustos 16, 2021
·
Makale
Afgan kadınları: "Tüm dünya bizi yalnızlığa terk etti."
Taliban'ın Afganistan'ın başkenti Kabil'i ele geçirmesinden sonra, 1996-2001 yılları arasında temel özgürlükleri yok olan kadınlar yalnız kaldıklarını ve hayatlarından endişe ettiklerini duyurmaya devam ediyor. Neler olmuştu? İlk kez 1996’da Kabil’i ele geçiren Taliban, yönetimde olduğu dönemde kadınların yanında bir erkek olmadan sokağa çıkmasını yasaklamış; kadınları saçları ve bedeni tamamen örten burkaları giymeye mecbur bırakmıştı. Kadınların kamusal alanda konuşması engellenirken burkasını giymeden evden çıkan kadınlara şiddet uygulanmıştı. Kız çocuklarının eğitim görmesine müsaade etmeyen Taliban, seçili bir grup kadın doktor dışında kadınların çalışmasına da izin vermemişti. 20 yıllık emek • Kadınların kazanımları: BBC Türkçe'nin derlemesine göre Taliban'ın güç kaybetmesinden sonra Afganistan'da kadın hakları anayasal düzende koruma altına alındı . 2009’da Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele kanunu kabul edildi. Afganistan’da 2020 yılında kadınların iş hayatına katılım oranı %22, meclisteki kadın milletvekillerinin oranı da %27 olarak kaydedildi. Aralarında Afgan yönetiminin Taliban’la yaptığı barış müzakerelerinde rol üstlenen Fawzia Koofi’nin de bulunduğu birçok kadın üst düzey pozisyonlarda çalışmaya başladı. Okula giden kız çocuklarının sayısında artış yaşanırken kadınların okuryazarlık oranında ilerleme görüldü. Taliban'ın ilerleyişi ABD'nin Afganistan'dan çekilmesini takiben Taliban vilayetleri ele geçirmeye başladı ve kısa sürede ülke genelinde hâkimiyet kurdu. Taliban'ın ilerleyişi, Kabil'deki kadınların yaşam pratiklerini de etkiledi. Burka fiyatları arttı ve kadınların bir bölümü eşleri tarafından burka almaya zorlandı. The Guardian'a konuşan kadınlar, Taliban’ın gece evlerine girmesinden korktuklarını ve uyanık beklediklerini söyledi. Zorla evlendirilmekten korkan bir kadın, Taliban yönetiminde yaşamaktansa intiharın daha iyi bir seçenek olduğunu ifade etti. Taliban'ın kapı kapı dolaşıp 12 ila 45 yaş arasındaki kadın ve kız çocuklarının listelerini hazırladığı ileri sürüldü. Şeriata göre kadın: Taliban, Kabil’de gerçekleştirdiği ilk basın toplantısında kadın haklarına "şeriat sınırları içinde" saygı göstereceğini açıkladı. Sözcü Zabibullah Mücahid, kadınların çalışabileceğine ve eğitim alabileceğine işaret etti. Örgütün kadınlara karşı ayrımcılık yapmayacağını ve İslami değerlere göre kadın haklarını sağlayacaklarının sözünü verdi. Afgan kadını için umut var mı? • Korkuyla yönetilen bir distopya: Kabil’de fotoğrafçılık yapan Rada Akbar “Taliban’ın ele geçirdiği her şehirle hayaller yok oluyor. Tarihimiz, geleceğimiz yok oluyor. Sanat ve kültür yok oluyor. Hayat ve güzellikler yok oluyor. Dünyamız yok oluyor.” şeklinde konuştu. BBC Türkçe'nin ulaştığı ve daha önce Taliban yönetiminde yaşayan Dr. Sohaila Hamidi, "Taliban, hırsızlık yaptıkları gerekçesiyle 4 kişiyi gözümüzün önünden alıp götürdü. Ertesi gün sokağımızdaki ağaçlarda, hırsızlık yaptıkları için bileklerinden kesilen eller asılıydı.” dedi. Hamidi, Afganistan’daki erkeklerin de Taliban gibi düşündüğünü ve "kadınların 20 yıllık mücadelesinin kaybolduğunu" söyledi. BirGün'ün haberine göre üniversite öğrencisi Haanya Saheeba Malik, Taliban'ın ülkedeki varlığına “Biz sadece yaşamak istemiştik. İstediğimiz şey çok mu zordu? Tüm dünya bizi yalnızlığa terk etti.” sözleriyle tepki gösterdi . Malik, Taliban kontrolü ele geçirmeden önce de kadınların zor şartlar altında yaşadığının ve dünyanın Afgan kadınlarını kaderine terk ettiğinin altını çizdi. • Umut var mı? Afganistan’da çalışan foto muhabir Lynsey Addario, The Atlantic için kaleme aldığı yazısında Taliban yönetimini görmemiş bir neslin varlığının umut aşıladığına dikkat çekti . Addario; Afganistan’ın Taliban'ın yıllar önce bıraktığı Afganistan olmadığını, ülkede daha özgür bir halkın ve medyanın bulunduğunu, hayalleri olan kadınların yaşadığı bir Afganistan'ın Taliban'ı beklediğini belirtti.

Ağustos 19, 2021
·
Makale
Nisan 26, 2025
·
Hikaye
Platformların yeni çıkmazı: Taliban
Ağustos ayının politik ve toplumsal gündeminin büyük bir bölümünü Afganistan’da yaşananlar oluşturdu. Buradan hareketle bugün; medya, teknoloji ve politikanın kesişiminde bir vaka çalışması sunuyoruz. Bugünün vaka çalışması kanalında Taliban’ın internete olan tutumuna ve yıllar içinde bu tutumun nasıl değiştiğine, sosyal medyanın Taliban’ın yeniden güç kazanmasındaki rolüne, sosyal medya platformlarının bir silahlı terör örgütünden uluslararası diplomaside kabul görme potansiyeli olan bir yapıya dönüşen Taliban’a karşı nasıl bir tavır aldığına ve yine platformların, potansiyel risklerin önüne geçmek ve kullanıcılarını korumak için hayata geçirdiği önlemlere odaklanıyoruz. Birkaç adım geriden 20 yıl önce başkent Kabil'i ve yönetimi ele geçirdiğinde interneti yasaklayan Taliban, son 10 yılda ülkede kullanımı artan akıllı telefonlar aracılığıyla mesajlarını yayabileceğinin farkında, üstelik birkaç yıldır. Atlantic Council bir çalışması üzerinden Afganistan'da 2019'da gerçekleşen seçimlerde 60'tan fazla Taliban bağlantılı Twitter hesabından bir etiketle atılan tweet'lerin seçim sürecinde Taliban etkisini artırmak ve seçmenleri korkutmak için kullanılmış olabileceği çıkarımını yapıyor. 2020'de yazılan bir başka akademik makale ise Taliban'ın Twitter'ı bir propaganda aracı olarak kullandığını doğruluyor. Taliban bugün sosyal medyayı nasıl kullanıyor? Taliban'ın başkent Kabil'i ele geçirdiğinden bu yana verdiği mesajlar "ılımlı" olarak yorumlanıyor. Bu mesajlar Taliban'ın dijital varlığına da yansıyor. Mavi mikrofonlu Taliban mensuplarının Kabil sokaklarında çektiği röportaj videoları, ülkede huzurun hâkim olduğu izlenimini yaratması için paylaşılıyor. Reuters Atlantic Council'den Benjamin Jensen bunun sebebini Taliban'ın dijital görünürlüğünde "acımasız olduğunu" hatırlatmasına gerek olmadığı üzerinden savunuyor, zira "halk bunu biliyor." Taliban'ın sosyal medyada çizdiği pozitif imaj, örgütün ülkeyi "yönetebildiği" izlenimini küresel olarak erişilebilir kılıyor. Diğer yandan Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahit, Twitter'da 350 bini aşkın takipçisine aktif olarak paylaşım yapıyor ve mesajlarını bu yoldan ulaştırıyor. Hatta bazı analistler; bu oldukça kurumsal görünen ve küresel siyasette uygulanan iletişim hamlelerinde en az bir halkla ilişkiler şirketinin Taliban'a destek olduğunu düşünüyor. Önlemler ve tutumlar Taliban boyutu: Geçmişte insan hakları ihlalleriyle kazandığı şöhretin örneklerini bugün de sergilediği bilinen Taliban'ın hızlı ilerleyişi sosyal medya platformlarının da bazı konularda karar vermesini mecbur kılıyor. Bugün diplomaside Taliban’ın -kimse ilk tanıyan olmaya yanaşmasa da- "kapsayıcı" bir yönetim kurması koşuluyla tanınacağına dair sinyaller verilmesi, örgütün sosyal medya platformlarının bir süre gündeminde kalacak bir darboğaz olduğunu gösteriyor. Taliban'ın ülkedeki yükselişini "sürreal" olarak tanımlayan Atlantic Council'den Emerson Brooking, örgütün ABD askerlerine yönelik şiddet içerikli eylemlerini yayımlaması gerekçesiyle sosyal medya platformlarında bir süre önce yasaklandığını belirtiyor. Facebook ve TikTok geçtiğimiz hafta salı günü CNBC'ye, Taliban'ı tanıtan içeriklere dair yasakları kaldırmayacaklarını söylemişti. Dari ve Peştu dillerini konuşan bir ekiple yerel içeriklerin incelendiğini söyleyen Facebook şirket sözcüsü, platformun Taliban'a karşı alacağı tavır konusunda "uluslararası toplumu" takip ettiğini belirtmişti. Mesajların uçtan uca şifreli olması sebebiyle uygulamayı kimin kullandığına pek müdahale edemeyen WhatsApp ise 17 Ağustos'ta Taliban tarafından açılan bir şikâyet-yardım hattını kapatmıştı. Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahit ise Facebook'u ifade özgürlüğünü kısıtlamakla suçladı. YouTube, şirketin uzun süredir Taliban tarafından yönetilen hesaplara izin vermediği bir politika izlediğini hatırlattı. Twitter ise en büyük önceliğinin "insanları güvende tutmak" olduğunu vurgulayarak Twitter kurallarını ihlal eden içerikleri sürekli gözden geçirdiklerini belirtti. Kullanıcı boyutu: Afganistan kadın futbol takımının eski kaptanı Khalida Popal; Reuters'a sporcuların sosyal medya hesaplarını güvenlik gerekçesiyle sildiğini, halka açık dijital görünürlüklerini gizlediklerini söylemişti. İnsan hakları grupları da Taliban'ın sosyal medyayı kişilerin geçmişleri ve bağlantıları için kullandığını söyleyerek insan hakkı savunucularının, gazetecilerin ve akademisyenlerin tehdit altında olduğunu paylaşmıştı. Bu endişeler, platformları harekete geçirdi. Facebook, Afganistan'da arkadaş listelerini görüntüleme veya arama özelliğini durdurdu. LinkedIn Afganistan'daki kullanıcıların bağlantılarını gizledi. Clubhouse da aktif olmayan kullanıcıların fotoğraflarını ve biyografilerini gizledi. Şimdi ne olacak? Sosyal medya platformları yerelden küresele politikacılar, devlet görevlileri, devlet kurumları ve uluslararası organizasyonların iletişim araçları arasında önemli yer tutuyor. ABD'de Trump destekçilerinin Kongre baskınının ardından Twitter, şiddetin yüceltilmesi başlıklı platform politikası uyarınca iddialı bir kararla eski ABD Başkanı Donald Trump'ın hesabını kalıcı olarak engellemişti. Facebook da yaz mevsiminin başında çeşitli kuralları ihlal ettiği gerekçesiyle Trump’ı iki yıl boyunca platformdan uzaklaştırmıştı. Bu örnekler, platformların bu iletişime izin verip vermeme konusunda güçlü bir inisiyatife sahip olduğunu gösteriyor. Bugün, sosyal medya şirketlerinin ellerinde güvendikleri topluluk kuralları, daha önce verdikleri emsal kararları; fakat tam karşısında "ifade özgürlüğünün sınırları" gibi yanıtlamaları gereken zor sorular var. Yine de esas cevabı Taliban'ın kuracağı hükümetin meşruiyetini belirleyecek olan devletler verecek.

Ağustos 26, 2021
·
Makale
Afganistan’da güç boşluğunu Taliban dolduruyor
ABD’nin 11 Eylül itibarıyla askerî varlığını sonlandıracağını duyurduğu ve kademeli olarak çekildiği Afganistan’da radikal dinci örgüt Taliban hızla güç kazanıyor. Afganistan ordusu çoğu bölgede silahlarını geride bırakarak çekilirken uluslararası kamuoyunda ülkenin geleceğinden endişe ediliyor. Bir adım geriden ABD, 11 Eylül 2001’de topraklarında gerçekleşen kanlı saldırılardan sonra “terörle savaş” paradigması kapsamında Taliban’ın etkin olduğu Afganistan’ı “demokrasi ve özgürlük” vaadiyle işgal etmişti. Taliban, ABD’nin 170 binden fazla ölüme ve 2 trilyon dolardan fazla harcamaya sebep olan 20 yıllık işgalin ardından çekilme kararı alması sonrasında “zafer” ilan etmişti. Örgüt, kendisini bir “direniş grubu” olarak değil, sırasını bekleyen bir hükümet olarak tanımlıyordu. Taliban’ın yayılması 1990'lı yıllardaki iç savaşta Taliban’a karşı mücadelenin kaleleri konumundaki Bedahşan ve Tahar vilayetleri neredeyse tümüyle örgütün kontrolüne geçti. Ülkenin büyük şehirlerinden Kandahar'ın etrafındaki, kuzey sınırlarındaki ve Helmend vilayetindeki stratejik lokasyonlar da örgüt tarafından ele geçirildi. Örgütün Tacikistan sınır ticaretinden de çok büyük miktarda para kazanmaya başladığı rapor edildi. Pek çok ülkenin büyükelçilikleri için tahliye planları yaptığı ülkede yeni bir iç savaşın patlak verebileceği, komşu ülkelerin de içine çekilebileceği bir kaos oluşabileceği ifade ediliyor. Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin danışmanının Rusya basınına ülkenin kuzeyinde Taliban’a karşı yeni bir saldırı planı yapıldığını söylediği biliniyor. Tacikistan’dan açıklama Tacikistan yönetimi, Taliban’dan kaçan binden fazla Afganistan askerinin pazartesi gecesi sınırı geçerek ülkelerine sığındığını, "iyi komşuluk ilişkileri” gereği askerlerin geçişine izin verdiklerini duyurdu. Tacikistan’ın sınıra 20 bin asker göndereceği ve olası bir göç akınına karşı mülteci kampları kuracağı da öğrenildi. Rusya’dan açıklama Rusya Mezar-ı Şerif'teki konsolosluğunu kapatırken Kabil’deki büyükelçiliği açık tutacağını açıkladı. “Ülkedeki istikrarsızlaşmadan endişe edildiği” ifade edildi ve Tacikistan’a sınır güvenliği konusunda destek verileceği duyuruldu. Öte yandan, Sovyetler Birliği dönemindeki Afganistan müdahalesinin sonuçlarını hatırlayan Rusya yönetimi, ABD’nin çekilmesinin ardından Afganistan’a asker göndermeyi düşünmediğini bildirdi. Taliban’dan tehdit Taliban, "Tüm yabancı güçler, üstleniciler, danışmanlar, eğitmenler, ülkeden çekilmeli çünkü bir ihlal olan işgalin parçasıydılar.” sözleriyle 11 Eylül’den sonra ülkede kalacak tüm yabancı güçleri hedef alacaklarını duyurdu. Bu, Kabil’deki uluslararası havalimanının güvenliğini üstleneceği konuşulan Türkiye’ye yönelik de bir tehdit olarak yorumlandı. Türkiye kalacak mı? Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, Kabil’deki havalimanının güvenliğini şu an ABD ile birlikte sağlayan Türkiye’nin “ülkeye yeni asker göndermeyeceğini” açıklamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Pakistan’ı ve Macaristan’ı yanımıza alırız” açıklamasında bulunmuştu. Türkiye ile ABD arasında havalimanı güvenliğinin Türkiye tarafından üstlenmesi konusunda görüşmeler sürerken Türkiye’nin talebine rağmen ABD’nin “S-400 konusunda taviz vermeyeceği” basına sızmıştı. Uzmanlar ne diyor? Eski NATO Daimî Temsilcisi Fatih Ceylan, Türkiye’nin bölgede kalmak için Taliban’la mutabakat yapması gerektiğini savunurken uluslararası ilişkiler uzmanı Sezin Öney, “yabancıların Taliban’ın izin verdiği ölçüde Afganistan’da var olabileceğini” söylüyor. Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu da Türkiye’nin “dış politikadaki yanlışlarını günü kurtarmaya dönük politikalardan uzaklaşarak düzeltmeye başlamak zorunda” olduğunu belirtiyor.

Temmuz 7, 2021
·
Makale
ABD Afganistan'dan çekiliyor
ABD Başkanı Joe Biden 14 Nisan Çarşamba günü ABD askerlerinin 11 Eylül terör saldırılarının 20'nci yıl dönümünde, yani 11 Eylül 2021’de Afganistan’dan çekilmiş olacağını duyurdu. Biden, sayısı toplamda 10 bini bulan ABD ve NATO askerlerinin Afganistan’dan çekilme sürecinin 1 Mayıs’ta başlayacağını, ABD askerleri ile Birleşik Krallık askerlerinin de çekileceğini belirtti. Biden tarafından yapılan açıklamadan sonra tüm NATO üyeleri çekilmeyi doğruladı. Çekilme sürecinde Taliban ve Kabil’deki Afganistan yönetimi arasında barış görüşmeleri de devam edecek. 20 yıldır süren ve dört farklı ABD Başkanı gören savaş şimdiye kadar ABD için trilyon dolardan fazla paraya mal oldu. Daha da önemlisi, bu savaş 2.400’den fazla ABD askerinin, 71 binden fazla sivilin, 78 binden fazla Afganistan güvenlik görevlisinin ve 84 binden fazla Taliban savaşçısının hayatını kaybetmesine neden oldu. Ancak bu sayılar açlıktan, kıtlıktan, susuzluktan, altyapı yetersizliğinden, hastalıktan veya savaşın dolaylı etkilerinden kaynaklanan can kayıplarını içermiyor. Çekilme kararı: Biden açısından Afganistan’dan çekilmek uzun süredir büyük önem taşıyor. 2000’li yılların başlarında hem Afganistan hem de Irak savaşını desteklemiş olsa da Biden, özellikle 2008’den bu yana Afganistan’da bulunan ABD askerlerinin meşruiyetini ve ABD’nin izlediği yöntemi sorguladığını belirtmekten çekinmedi. Hem Senatör olduğu dönemde hem de ABD Başkan Yardımcısı olduğu dönemde Afganistan’daki savaş hakkında yüzlerce toplantıya katılan Biden, ABD’nin bölgedeki askerî varlığının artık bir anlamı olmadığı kanısına vardı. ABD başkanları şimdiye kadar birçok kez Afganistan’dan çekilmeyi düşünmüş, hatta bölgedeki asker sayısını azaltmaya gitmiş ancak çekilme kararını uygulayamamıştı. Başta Pentagon’dan yapılan baskı olmak üzere, ABD başkanlarının Afganistan’dan çekilmemesinde bölgesel karışıklıklar, ekonomik sebepler, Çin ve Rusya ile bölgede edilen mücadele gibi birçok sebebin etkisi var. Biden, Pentagon’dan ve hatta kendi kabinesinden gelen tüm baskılara rağmen çekilme konusunda kararlı olduğunu ortaya koydu. Kendisini “doğru zaman bu değil” diyerek eleştirenlere “ne zaman çekilmek için doğru an olacak? 1 yıl sonra mı? 2 yıl sonra mı? 10 yıl sonra mı?” şeklinde cevap verdi. Afganistan kamuoyu: ABD’nin Afganistan’dan çekilme kararı alması, Afganistan halkı için yeni ve belirsizliklerle dolu bir dönemin başlangıcı anlamına geliyor. ABD 20 yıldır verdiği barış, refah, demokrasi gibi birçok sözü büyük ölçüde tutamamış olsa da özellikle kentsel bölgelerde önemli ilerlemeler kaydedilmişti. Kadın hakları, eğitim gibi alanlarda kaydedilen ilerlemenin akıbetinin ABD askerleri çekildiğinde ne olacağı belirsizliğini koruyor ve bu durum özellikle genç kadınlar için problemli bir atmosfer oluşturuyor. ABD askerleri bölgeden çekildikten sonra ortaya çıkacak olan boşluğun Taliban tarafından doldurulma ihtimali yok değil. 1996 – 2001 arasında Afganistan’ı idare eden Taliban, radikal İslamcı yönetimiyle kadınların eğitimine ve çalışmasına büyük ölçüde izin vermemiş, kadınları bir anlamda eve hapsetmişti. Kimi çevrelerde ise bir iç savaş ihtimalinden bahsediliyor. Adil ve özgür seçim yapılma ihtimalinin olmadığı Afganistan’da ABD’nin çekilmesiyle beraber Taliban güçlerinin Afganistan Başkanı Eşref Gani’ye hâlihazırda yaptıkları baskıyı artırmaları bekleniyor. Taliban uzun süredir Başkan Gani’nin görevi bırakmasını talep ediyor. ABD kamuoyu: ABD halkı ABD askerlerinin Afganistan’da konuşlanması konusunda ikiye bölünmüş durumda. 2019 yılında Gallup tarafından yapılan bir araştırmaya göre ABD halkının %43’ü askerlerin Afganistan’da olmasını desteklemiyorken destekleyenlerin oranı %52 olarak belirlenmiş. 2001'deyse askerlerin Afganistan’da konuşlanmasını doğru bulanların oranı %89, yanlış bulanların oranı %9 olarak tespit edilmişti. Parti tabanları düzeyindeyse Cumhuriyetçiler Demokratlara kıyasla askerî müdahaleye daha sıcak bakıyor.

Nisan 22, 2021
·
Makale
Taliban ile benzemeyen inançlarımız
ABD’nin önümüzdeki eylülde Afganistan’dan çekilmesini tamamlaması, TSK’nın Kabil Havalimanı’nın güvenliğini/işletmesini üstlenmesi ve Afganistan’dan gelen göç son günlerin en önemli tartışma başlıkları hâline geldi. Afganistan ve Taliban ile ilişkilerle alakalı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta sarf ettiği “Türkiye’nin, Taliban’ın inancıyla ters bir yanı yok” sözleri ise Taliban gündemini daha yerel bir meseleye çekti. İslam kisvesi altında kendi kurallarına aykırı gelen insanlara, özellikle kadınlara ve çocuklara karşı işkenceler uygulayan bir hareketin inancının, laik bir cumhuriyetle ters olmadığının ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından ifade edilmesi tepkilere yol açtı. Hükümet, Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çıkalı 4 ay oldu ve İstanbul Sözleşmesi olmasa da farklı regülasyonlarla kadın haklarını korumaya devam edeceklerini belirtti. Bu sözlerden sonra ise iktidarın kadın politikalarına olan bakış açısı bir kez daha sorgulanmaya başlandı. Taliban ve kadın politikaları ABD ve NATO güçleri Afganistan’a girmeden önce, 1996’dan 2001’e kadar bütün ülkeyi Taliban yönetiyordu. Bu süreçte Taliban’ın yönetimi altında Afganistan’da yaşamış bir kadın (A.K.) ile Taliban’ın inançlarını konuştuk. Beş sene boyunca olan yönetimi bir hücre hatta ömründen geçen 20 sene olarak tanımlayan A.K.; yaşadıklarını aşağıdaki cümlelerle anlattı: “Kadınlar, erkek vasi olmadan evlerini terk edemezlerdi ve burka adı verilen uzun bir robada ile bedenlerini tepeden tırnağa örtmeleri gerekirdi. Bedenlerimizi örtmemiz yetmezdi. Yok olduğumuzdan emin olana kadar bütün alanlarımız kısıtlanırdı.” Sadece sosyal alanlarda değil aynı zamanda temel ihtiyaçlarda, hatta zorunluluk hâllerinde bile kadınların var olmasının istenmediğini belirten A.K. “Sağlık merkezlerini, hastaneleri yalnız başımıza ziyaret edemedik; okula veya işe gidemedik.” diyerek Taliban tarafından kadınlara bir varlık atfedilmediğini iletti. Dine dayalı kendi kurallarını uygulayan grup, kadınların taşla ölüme mahkûm edilmesi gibi uygulamaları devreye soktu. 2001’den sonra kadınların siyasi temsilinin başladığını, Fawzia Koofi gibi güçlü kadınların yetiştiğini, Taliban’ın tekrar hükmetmeye başlamasının bu kazanımları yerle bir edeceğini ve böyle bir döneme geri dönmek istemediklerini anlattı. ABD Ulusal İstihbarat Konseyi tarafından hazırlanan raporda, Taliban'ın "ulusal gücü geri kazanırsa son 20 yıllık ilerlemenin büyük bir kısmına geri d ö nece ği" belirtiliyor. ABD liderliğindeki güçlerin ülkede konumlandığı 20 yıl içinde, büyük ölçüde şehir merkezleriyle sınırlı kalsa da kadın hakları açısından büyük kazanımlar elde edildi. Taliban geçtiğimiz ay ABD ile yaptığı görüşmede, “Kadınların toplum için eğitim, iş, sağlık ve sosyal alanlarda hizmet edebileceğini, bununla beraber doğru İslami örtünmeyi koruyabileceğini” söyledi; ancak Taliban’ın tahayyülündeki "doğru" Afgan kadınlar için büyük bir soru işareti. Afganistan'daki kadınlar yaklaşık 20 yıldır çalışarak sosyal ve siyasi yaşamda rol oynayabildi ve bu kazanımları kaybetmek konusunda büyük endişe taşıyorlar. Afganistan’da kadın hakları konusunda ilerlemenin iç destekten daha çok dış baskıyla olduğunu vurgulayan rapor, Taliban’ın geri çevirme çabaları olmasa bile koalisyonun geri çekilmesinden sonra ilerlemelerin risk altında olacağını öne sürüyor. Afganistan'ın Taliban etkisi altında nasıl değişeceğine ve kadınların hangi koşullarda yaşamaya zorlanacağına ilişkin büyük sorular var. İnançlarımız mı? ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi durumunda Taliban’ın Afganistan’daki kadınlara yönelik politikaları uluslararası haberlerin güncel başlığı ve diplomatik kaygılardan biriyken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Taliban ile inançlarımızın ters olmadığını belirtmesi; Afganistan kadınlarına yönelik küresel kaygıyı yerelleştirdi de. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre sadece haziran ayında 18 kadın cinayeti, 20 şüpheli kadın ölümü bulunuyor. Dijital kamusal alanlarda her gün kadına şiddet vakalarının görünürleştiği, LGBTİQ+ bireylere yönelik nefret suçlarının ve söylemlerinin arttığı, politikacıların cinsiyetçi söylemlerinin normalleştiği, kadına yönelik şiddeti durdurmayı amaçlayan bir sözleşmenin yürürlükten kaldırıldığı ve yeni bir regülasyon için çalışılmadığı bir dönemde olsak da Anayasa, Medeni Kanun, Türk Ceza Kanunu ve 6284 sayılı Kanun başta olmak üzere kadınların haklarını tekrar hatırlatarak Taliban ile benzemeyen inançlarımızı tekrar değerlendirelim.

Temmuz 29, 2021
·
Makale
Kohistani ve Afganistan hak karnesi
Kadın hakları savunucusu Freshta Kohistani, Afganistan'da kimliği belirsiz kişiler tarafından 24 Aralık’ta gerçekleşen silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Ülkenin İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Kapisa şehrinde motosikletli kişilerin saldırısına uğradığı ve saldırıda erkek kardeşinin de öldüğü iletildi. Soruşturma başlatıldığı söylense de Kohistani'nin geçen hafta tehditlere maruz kaldığını bildirmesine rağmen korunmaması ve ülkede son haftalarda hak savunucuları ve gazetecileri hedef alan saldırıların artması dikkat çekiyor. Son seçimlerde eski Afganistan doğumlu politikacı Abdullah Abdullah lehine kampanya yapan Kohistani, sosyal ağlarda geniş bir kitle tarafından takip ediliyordu. Kohistani, Kabil'de sivil toplumun bir araya geldiği düzenli aktiviteler organize ediyor, kadın haklarına vurgu yapıyordu. Aralık ayında gazeteci Malala Maiwand, kasımda ise gazeteci Elyas Dayee ve Yama Siawash öldürülmüştü. Sınır Tanımayan Gazeteciler’e (RWB) göre kadın gazeteciler için en tehlikeli ülkelerden biri Afganistan. Taliban dönemi: Sovyet güçlerinin çekilmesi sonrası 1990’lı yıllar insan haklarının ihlallerinin en yoğun olduğu dönem olarak anılıyor. Taliban iktidarı; kadınlara karşı hak ihlalleri, baskı ve şiddetle biliniyor. Kadınlar ve kız çocukları evlerinde hücre hapsindelerdi, çok basit hakları bile ellerinden alınmıştı. Kız çocukları eğitim göremiyordu. Kadınlar, evlerinin içinde bile olsa ancak camların tamamen kapatılması veya boyanması durumunda rahat olabiliyordu. Yasaklara uymayan kadınlar topluluk önünde kırbaçlanıyor, dövülüyor veya taşlanarak öldürülüyordu. ABD'nin Taliban'ı iktidardan devirmesiyle 2001'den bu yana en az 100 bin Afganistan vatandaşının çatışmada öldürüldüğü tahmin ediliyor. Birkaç adım geriden: Kabil doğumlu Prof. Dr. Muhammed Humayun Kayyumi 1950-70 arasındaki Afganistan'a ait fotoğrafları ABD'de yayımlamıştı. Bir Zamanlar Afganistan isimli kitapta toplanan fotoğraflarda, kadınların Taliban ve şeriatla tanışmadan önce dünyanın birçok yerindeki kadınlardan daha özgür olduğunu gösteren görüntüler yer alıyordu. Kaynak: Bir Zamanlar Afganistan Afganistan’ın karnesi: Afganistan, dünyada kadın/kız çocuğu olmak için en tehlikeli ülkelerden biri. Her on kadından dokuzu fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Cinsel saldırı, yasalarda suç değil. Birleşmiş Milletler Kadınlar Kalkınma Fonu'na (UNIFEM) araştırmalarına göre kadınların %85’i okur-yazar değil ve temel eğitimden yoksun. Kız çocuklarının yalnızca %30′u eğitim alabiliyor. Eğitim alamayan kız çocuklarının oranı, güneydeki Urozgan ve Zabul bölgelerinde %90'a kadar çıkıyor. Kadınlar/kız çocukları ortalama 6 çocuk doğuruyor. Zira Afganistan’da kız çocuklarının yarısı 12 yaşına gelmeden evlendiriliyor. Gebelik ve doğum sırasında ölümlerde en yüksek orana sahip Afganistan’da kadınların ortalama yaşam süresi 44 yıl. Kendilerini yakarak intihar etmeyi seçen kadınların sayısı giderek artıyor, çünkü en ucuz intihar şekli bu. Afganistan'daki kadınlar en kolay biçimde ateşe ulaşabiliyor. Afganistan Başkanı Eşref Gani 2014’te iktidara geldiğinden bu yana kadın haklarının öncelikli konularından biri olduğunu açıkça ifade ediyordu. İkinci kez mazbatasını alan Gani’nin insan hakları ihlallerini engellemek için aktif çaba göstereceğine dair dünya kamuoyunda umutlar vardı. Ancak Gani yönetimindeki hükümet için büyük tehdit unsuru olan Taliban, ülkenin birçok bölgesinde hakimiyetini hâlâ koruyor. Taliban’ın söz sahibi olduğu bölgelerde kadınlara yönelik baskı ve şiddet altı yıldır devam ediyor. Örgüt, saldırılarıyla sık sık hükümete meydan okuyor. Kızların eğitimini engellemek için okulları yakıyor, kız öğrencilere ve öğretmenlere saldırıyor, kadın hakları savunucularını öldürüyor ve kadınları tehdit ediyor. Hükümetin geçen yıllarda Taliban ile barış görüşmelerine başlamak için defalarca girişimde bulunmasına ve bu kapsamda Barış Konseyi kurmasına rağmen henüz sonuç alınamadı. Gani'nin kararıyla Taliban ile barış görüşmelerini hızlandırmak için Barış Bakanlığı kuruldu. Meclis'in onayından da geçen Bakanlık barış süreciyle ilgili ilk toplantısını başkent Kabil'de gerçekleştirdi. Taliban, hükümet ya da güvenlik güçleri için muhbir olduklarından şüphelendikleri köylüleri düzenli olarak öldürüyor. Son aylarda militanlar, Kabil ile barış görüşmelerini kabul etmelerine rağmen güvenlik güçlerine karşı saldırılarını hızlandırdı. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Afganistan Özel Temsilcisi Büyükelçi Hüseyin Avni Botsalı, Taliban ile Afganistan hükümetinin ateşkes yapmasını istediklerini söyledi. Siyaset bilimci Mariam Wardak, sosyal medya hesabında ciddi bir basın mücadelesi veriyor. Kurmuş olduğu herafghanistan platformuyla Afganistan’daki kadınların unutulmamasını sağlamaya çalışıyor. Hak mücadelesini sürdürüyor. Bu yıl gerçekleşen 10 gazetecinin ölümünde de sosyal medyadan kamuoyu oluşturmaya çalışan Wardak, suikastlerin ardından özellikle kadın gazetecilerin sessiz kalmalarını eleştiriyor.

Mart 10, 2021
·
Makale
Afganistan'da kadının adı var
Geçtiğimiz hafta Sudan’da devlet yapısının laikleşmesi ve kadın haklarında ilerlemeler görülmesi konusundaki yazıma çok olumlu tepkiler geldi. İnsanların iyi haberler duymaya ve umutlanmaya ihtiyacı olduğunu yakından gördüm. Bugün de sizlere insanlık için küçük ama Afganistan için büyük bir iyi haber vermek istiyorum. Afganistan’da artık çocukların kimliklerine babalarının yanı sıra annelerinin de isimleri yazılacak. Kaynak: BBC Afganistan’da kadının durumu: Taliban yönetimi döneminde sosyal, ekonomik ve kültürel haklarını yitiren Afganistanlı kadınlar, 2001’de Taliban rejimi sona erdikten sonra da cinsiyet eşitliğine kavuşamadı. Taliban sonrası dönemde bir takım reformlar yapılsa da kadınlar için eğitim olanaklarının kısıtlı olduğu ülkede, kadınlara yönelik sistematik şiddet ve sosyal kısıtlamalar devam ediyor ve çocuk yaşta evlilik hâlâ yaygın. Kenya merkezli sivil toplum kuruluşu Oxfam International’ın yayımladığı rapor da ülkedeki cinsiyet eşitsizliğinin pandemi dolayısıyla daha da derinleştiğini; kadınların iş gücüne katılımının, sağlık ve eğitim hizmetlerine erişiminin azaldığını ve hane içi şiddetin arttığını ortaya koyuyor. Geçtiğimiz ay ülkenin ilk kadın yönetmeni Saba Sahar’ın başkent Kabil’de silahlı saldırıya uğraması da kadının görünür olmasına karşı zihniyetin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Kadının adı tabusu: Ülkede, cinsiyet eşitsizliğinin de ötesinde kadını yok sayacak bir anlayış sebebiyle kamusal alanda kadın isimlerinin kullanılması bir tabu olarak görülüyor. Kimi erkekler, eşlerinin ya da kardeşlerinin isimlerinin bilinmesinden rahatsız oluyor. Resmî belgelerde, nikâh davetiyelerinde ve hatta mezar taşlarında dahi kadın isimleri yer almıyor. Kadınların resmî işler için en yakın erkek akrabasının adını kullanmak zorunda kaldığı ülkede kendi isimlerini kullanan kadınların Taliban şiddetine maruz kaldığı olaylar yaşanmıştı. “Benim Adım Nerede”: İsminin yok sayılmasına dayanamayan Afganistanlı kadın Laleh Osmany, üç yıl önce “Benim Adım Nerede” adında bir kampanya başlatmıştı. Kampanya Taliban destekçilerinin tepkisini çekse de uluslararası toplumda büyük destek görmüş, Afganisanlı ünlü simalar, siyasetçiler ve özellikle yurt dışında yaşayan Afganistanlılar kampanyayı duyurmuştu. #WhereIsMyName etiketiyle paylaşılan kampanya oldukça ses getirmişi. Osmany, kampanyanın dinle değil, dinin arkasına gizlenmiş ve kökleşmiş kadın düşmanlığıyla savaştığını açıklamıştı. Yasa değişikliği: Devlet Başkanı Eşref Gani tarafından geçtiğimiz hafta imzalanarak yürürlüğe giren yeni yasa, kimlik kartlarında baba adının yanı sıra anne adının da yazılmasını öngörüyor. Bu, ülkede kadın hakları için büyük bir kazanım olarak görülüyor. Osmany, "Bu zaferin aktivistlerle yurttaşların ısrarlı kampanya ve dayanışmasının sonucudur. Hükümet yurttaştan yana tavır aldı, destekleri için cumhurbaşkanına ve partinin milletvekillerine bizzat şükranlarımu sunuyorum. Kampanyamızı destekleyen, sesini yükselten kadın, erkek, herkese teşekkür ediyorum ve tüm eşit haklar kampanyacılarını kutluyorum." diyerek yasayı kutladı. Taliban endişesi: Öte yandan hükümetin hâlâ ülkenin bir kısmını kontrol altında tutan Taliban'la arasındaki barış görüşmelerinin değişikliğe engel olmasından korkuluyor. Taliban, değişikliğin “İslami prensiplerle çeliştiğini ve Batılı bir plan olduğunu” savunuyor. Kadının adı var: Duygu Asena’nın 1987’de yayımlanan ve bir dönem yasaklanan “erkeklerin belirlediği kalıplar içinde kadın olmaya karşı fısıltıyla çığlık atan” Kadının Adı Yok kitabı, bir kadın karakterin toplumsal hayatta cinsiyet eşitsizliğiyle mücadelesini anlatıyordu. Kitabın belki de en vurucu yanı, ana karakterin isimsiz olmasıydı. Cinsiyet eşitsizliği hâlâ dünyanın her yerinde bir problem. Bazı coğrafyalarda kimlik kartına kadının da isminin yazılması, “kadının bir adı olması” bile büyük bir kazanım. Durum acı ama mücadele kararlı.

Mart 10, 2021
·
Makale