Maç 0-0 değil, sonucu katılım oranı belirleyecek

103 yaşındaki “hocaların hocası” Prof. Dr. Nermin Abadan Unat’ı evinde ziyaret ettik. Nermin Hoca da aracılığımızla “Evlatlarım, önümüzdeki yeni bir seçim var. Bu seçim bir referandumdur. Ya demokrasiyi seçeceğiz ya otokrasiyi. Ya adaleti seçeceğiz ya keyfiyeti. Türkiye’de yapılan ilk seçimden bu yana hep oy kullandım. 28 Mayıs’ta da kullanacağım. Bu çok önemli seçimde lütfen küskünlük ve kırgınlıklarınızı bir kenara bırakın. Sizleri oy kullanmaya, sandıkları korumaya çağırıyorum. Atatürk bu vatanı bize emanet etti. Emanetine sahip çıkalım. Arkadaşlarınızı oy vermeye davet edin. Hepinizi gözlerinizden öperim.” mesajını topluma iletti.
Nermin Hoca’nın mesajı çok kritik, çünkü 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tur Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucu, tamamen seçime katılım oranıyla şekillenecek. “Maçın yeniden 0-0 başladığı” tespiti yapan yorumcu ve siyasetçileri biraz iyimser bulduğumu söylemem lazım. 14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan, en yakın rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’na iki buçuk milyon oy fark atarak yarışta önde olduğunu kanıtladı.
İlk turu %5,17 oy oranıyla üçüncü sırada bitiren Sinan Oğan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Oğan’ı aday gösteren ve %2,43 oranında destek bulan ATA İttifakı’nı oluşturan partiler Ümit Özdağ liderliğindeki Zafer Partisi ve Adalet Partisi ise Kılıçdaroğlu’na desteğini açıkladı. Oğan’ın 2 milyon 800 bin oyu vardı. Bu seçmenlerin 1 milyon 323 bini parlamento oylamasında ATA İttifakı’na oy vermişti.
Oğan seçmenlerinden illa ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kayanlar olacaktır. Ancak ben Oğan’dan daha uzun süredir partisini teşkilatlandıran, Türkiye’yi gezen, görüşlerini paylaşan ve oldukça ses getiren Özdağ’ın Oğan’dan daha büyük bir kitle üstünde etkisi olduğunu gözlemliyorum. Oğan seçmenlerinin daha büyük bir kısmının Kılıçdaroğlu’na yöneleceğini ya da seçime katılmayacağını, hatta Özdağ’ın devreye girmesinin kimi MHP seçmenlerinin tercihlerini de etkileyebileceğini düşünüyorum. Ancak bunun aradaki farkı kapatmaya, “durumu 0-0’a getirmeye” yetip yetmeyeceğini, HDP’nin ikinci turda da “Tek seçenek Erdoğan’ı değiştirmektir.” diyerek Kılıçdaroğlu’na destek açıklamasının Kılıçdaroğlu’na yönelecek milliyetçilerin ne kadarını durduracağını bilemiyorum.
Seçime katılım oranının aynı olduğu senaryoda aradaki fark gözetilerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’ndan daha avantajlı olduğu söylenebilir. Ancak seçime katılım oranı aynı kalmayabilir.
İlk turda seçmenler, seçime %87 gibi oldukça yüksek bir oranla katılmıştı. Her ne kadar bu olumlu kabul edilse de rejim otoriterleştikçe ve seçim sandığı dışındaki demokratik katılım, denge ve denetleme mekanizmalarını yok ettikçe insanların ya iktidara var gücüyle sahip çıkmak ya da iktidardan derhal kurtulmak için sandığa koşarak gittiği biliniyor. Bu yüksek oran maalesef doğrudan demokrasimizin gelişmişliğini veya içselleştirildiğini göstermiyor.
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm seçmenlerin değil, seçmenlerin %87’sinin %49,5’inin desteğine sahip. İkinci turun sonucunu belirleyen de doğrudan seçime katılım oranı olacak.
Örneğin MHP, Yeniden Refah Partisi, HÜDA-PAR ve Büyük Birlik Partisi seçmenlerinin bir kısmı, parlamento seçimlerinde oy kullanıp Cumhur İttifakı’nı çoğunluk yapmanın verdiği rahatlıkla, ikinci turda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy verme motivasyonunu kendinde bulmayabilir. Kasım 2015’te %49,5 oy olan AK Parti’nin %35’lere kadar gerilemiş olmasının arkasında Cumhur İttifakı seçmeninin AK Parti’ye duyduğu kızgınlık varsa, eli muhalefete oy vermeye gitmeyen bir grup Cumhur İttifakı seçmeni seçime katılmayabilir. Ya da AK Parti seçmenleri, milyonlarca oy önde olmanın verdiği rahatlıkla seçimi cepte görebilir ve sandığa gitmeyebilir.
Bunu bilen Cumhurbaşkanı Erdoğan da sık sık seçmenlerini rehavet konusunda uyarıyor. "Bizim rakibimiz ne Kılıçdaroğlu ne CHP’dir. Zafer sarhoşluğudur." diyerek seçmenlerini yeniden sandığa davet ediyor. İktidar yanlısı basının satır aralarında da rehavet uyarısı sık sık yapılıyor.
Buna karşın, ilk turda Kılıçdaroğlu’na ve kendi partilerine oy veren Yeşil Sol Parti seçmenleri Özdağ’ın Kılıçdaroğlu’na desteğinden rahatsız olarak seçime katılma motivasyonunu kaybedebilir. CHP seçmenlerinin bir kısmı, ilk turun ardından girdikleri mağlubiyet psikolojisinden çıkamayarak "nasıl olsa kaybedilecek" bir seçimde oy vermek istemeyebilir.
Benzer şekilde, her ne kadar anlamlı bir oy oranına sahip olmadıkları görülse de, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nden kimi figürlerin Özdağ-Kılıçdaroğlu protokolünden sonraki “kazanmak için her yol mübah değil” benzeri çıkışları gözetilerek, “endişeli muhafazakarların” da ikinci turda Kılıçdaroğlu için sandığa gitme motivasyonlarının kaybolabileceği tespiti yapılabilir.
Kesin olan, seçmenini sandığa taşıyabilen tarafın kazanacağı bir seçime gittiğimiz.
Hikâyeyi beğendiniz mi?
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş
Nerede Yayımlandı?

Kılıçdaroğlu’nun Babala performansı, Sığınmacı referandumu
Yayın & Yazar

Spektrum
Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!

Bartu Özden
Politics editor @ Aposto