Berrak zihinler için yalın, zengin, bağımsız bir Türkçe dijital medya üyeliği.
Ücretsiz Kaydol →
Eren Kuru
Sipay Hazine Müdürü ve yatırım danışmanı. Daha önce Borsa İstanbul’da İş Geliştirme Departmanı’nda, Vakıf Yatırım'da Yatırım Danışmanlığı ve Algoritmik Trading Departmanı'nda, Ziraat ve Allbatross Portföy tarafında da Fon Yönetimi'nde çalıştı.
ABD Hazine Bakanlığı’nın son borçlanma duyurusu, piyasalarda zaten uzun süredir beklenen bir tabloyu resmileştirdi. 2026’ya kadar kısa vadeli borçlanmanın ağırlığının korunacağı, uzun vadeli tahvillerde ise artırıma gidilmeyeceği açıklandı. Bu karar, borç yönetiminde kısa vadeye dayalı bir yaklaşımın en azından bir süre daha devam edeceğini gösteriyor.

Temmuz 2025 itibarıyla Avrupa ekonomisinin üzerine yeni bir gölge düşüyor: ABD’nin yeniden şekillenen ticaret politikaları. Başkan Donald Trump’ın ikinci döneminde uygulamaya koyduğu "karşılıklı" gümrük tarifeleri yalnızca maliyetleri artırmıyor, aynı zamanda Avrupa Merkez Bankası'nın hareket alanını daraltıyor, şirket stratejilerini sarsıyor ve siyasi birliğin sınırlarını test ediyor.

Son yıllarda dünya ekonomisinin temel dinamiklerinden biri haline gelen kamu borçlarındaki yükseliş, artık sadece gelişmekte olan ekonomileri değil, gelişmiş ekonomileri de ciddi biçimde zorluyor. 2014 yılında gelişmiş ekonomilerin borç/GSYH oranı ortalama %110 seviyesindeydi. 2024'te bu oran %116’ya ulaştı. 2034’e kadar ise %132’ye çıkması bekleniyor.

Art arda gelen füze saldırıları, hedef alınan nükleer ve enerji altyapıları, öldürülen üst düzey generaller... Tüm bu başlıkların ötesinde esas sorulması gereken şu: Bu savaş küresel ekonomi için ne anlama geliyor?

Haziran 2025 itibarıyla küresel piyasaların nabzını ticaret savaşları, döviz dalgalanmaları ve siyasi restleşmeler belirliyor. Fakat bu seferki tablo, eskiye kıyasla daha yaygın, daha karmaşık ve belirsizliği daha keskin.

Pandemi sonrası toparlanma, Ukrayna savaşıyla tetiklenen enerji krizi, ardından gelen merkez bankası faiz artışları… Tüm bu çalkantılı sürecin ardından 2025 yılı, enflasyon cephesinde daha net bir tablo sunmaya başlıyor. Ancak bu tablo, yüzeysel bir sükûnetten ibaret değil.

2025 yılının ikinci çeyreğine girerken, dünya piyasalarında alışıldık bir istikrardan söz etmek zor. ABD’nin agresif gümrük politikalarıyla alevlenen ticaret savaşları, sadece emtia fiyatlarını ya da sektör bazlı değerlemeleri değil; yatırımcı psikolojisini, ülkeler arası sermaye korelasyonlarını ve stratejik risk algısını da yeniden şekillendiriyor.

ABD'nin son yıllardaki en tartışmalı dış ticaret politikalarından biri, Donald Trump’ın “önce Amerika” vizyonu çerçevesinde şekillenen agresif ve çoğu zaman tutarsız tarife politikalarıydı. Bu politikalar sadece küresel tedarik zincirlerinde kırılmalara neden olmadı; aynı zamanda ABD'nin geleneksel müttefikleriyle olan ticari ilişkilerini de derinden sarstı.

ABD, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana güvenilir imajını kimseyle paylaşmadan sürdürdü. Dolar ve ABD Hazine tahvilleri, kriz anlarında yatırımcıların sığındığı varlıklar oldu. Ancak son dönemdeki gelişmeler, bu "aşırı ayrıcalığın" geleceğini yeniden tartışmaya açtı.

Yatırım dünyasında çoğu zaman göz ardı edilen bir gerçek vardır: Liderlik kalıcı değildir. ABD hisse senetleri, onlarca yıl boyunca dünya borsalarına yön veren lokomotif konumundaydı. Ancak 2025 yılının ilk çeyreği, bu mutlak üstünlüğün sorgulanmaya başlandığı bir dönüm noktası olabilir.
