Berrak zihinler için yalın, zengin, bağımsız bir Türkçe dijital medya üyeliği.
Ücretsiz Kaydol →Spor
Spor alanından öne çıkan hikâyeler.
64 Hikâye
Kuzeyin cehennemi: Paris-Roubaix 2023
Bisiklet sezonun en büyük anıtsal klasiklerinden Paris Roubaix’yi geride bıraktık. Cumartesi kadınlar pazar günü ise erkekler yarışıyla bol kazalı bir klasik izledik. Detaylar: Sezonun üçüncü anıtsal klasiği Paris-Roubaix’de kadınlar da Alison Jackson erkeklerde ise Mathiue van der Poel birinci oldu. Erkeklerde ise Alpecin-Deceuninck takımından Mathieu van der Poel kariyerinin ilk Paris-Roubaix şampiyonluğunu elde etti. Takım arkadaşı Jasper Philipsen ikinci, Jumbo-Visma takımından Wout van Aert ise üçüncü sırada yarışı bitirdi. Carrefour de l'Arbre'da Mathieu van der Poel ile çarpışan John Degenkolb düştü ve podyum şansını yitirdi. Peter Sagan, kariyerinin son anıtsal klasik yarışında 151 km kala yaptığı kazanın ardından yarışa veda etti. Kadınlar yarışında favorilerin kazaya karışmasıyla öne çıkan ED Education-TIBCO-SVB takımında Alison Jackson podyumun birinci basamağına yerleşti. 145.5 kilometre sonunda Alison Jackson’ın ardından, Liv Racin Teqfind takımından Katia Ragusa ikinci, Fenix-Deceuninck bisikletçisi Marthe Truyen ise üçüncü oldu. Bir adım geriden: Mathieu van der Poel, Paris-Roubaix şampiyonluğuyla beraber toplamda dördüncü Anıtsal Klasik zaferini elde etti. 2023 sezonunda Milano-San Remo’yu da kazanan bisikletçi ikinci anıtsal klasiğini kazandı. Alison Jackson ise World Tour başarısını iki yıl önce bir etap kazandığı Simac Ladies Tour'nda elde etmişti. Tepkiler: Mathieu van der Poel; Bugün takım olarak çok iyi sürdük. Jasper de ikinci oldu. Bundan daha iyisi olmazdı herhalde. Bisiklet üzerinde en iyi günlerimden biriydi ve çok güçlü rakiplere karşı savaştım. Onları düşürmek kolay olmadı, çok atak yaptım. Alison Jackson; Alberta kırsalında bir çiftlikte büyüdüm ve çocukken yapmam gereken şeylerden biri de tarlaya gidip elle kaya toplamaktı.Başka bir kaya seçiyorum ve onu eve götürüyorum. Cyclingweekly Paris-Roubaix'nin son 5 şampiyonu: 2017 Greg Van Avermaet 2018 Peter Sagan 2019 Philippe Gilbert 2021 Sonny Colbrelli 2022 Dylan van Baarle

Nisan 10, 2023
·
Makale
🤺 Eskrim Dünya Kupası'nda iptal kararı
Dünya Eskrim Şampiyonası Kadınlar Kılıç Yarışması'na ev sahipliği yapmaktan çekildi. Polonya, 21-23 Nisan tarihlerinde Poznan kentinde düzenlenecek Dünya Eskrim Şampiyonası Kadınlar Kılıç Yarışması'na ev sahipliği yapmaktan çekildi. Uluslararası Eskrim Federasyonu'nun Rusya ve Belarus vatandaşı sporcuların da yarışmaya katılacağı kararı üzerine aldıklarını bildirdi. PZS'ten yapılan açıklamada; Uluslararası Eskrim Federasyonu'nun bize ilettiği hiç de kibar olmayan bir tondaki mesajda yarışmaya katılacak sporculara karar verme yetkisinin Uluslararası Dünya Eskrim Federasyonu'nda olduğu, bizlerin ise sporculara vize vermek zorunda olduğu belirtildi. Bizi yasallaştırmalarına izin vermeyeceğiz, bu sebepten yarışmaya ev sahipliği yapmaktan çekilme kararı aldık. Bir adım geriden: Polonya Eskrim Federasyonu, Polonya Spor Bakanlığı ile birlikte yarışmaya katılmak isteyen Rusya ve Belarus vatandaşı sporcular ve antrenörlerinden, "Ukrayna'daki Putin rejiminin savaşını desteklemediklerini, bağımsız oldukları, Putin rejimiyle bir bağları bulunmadığı ve orduda ya da herhangi bir ulusal güvenlik kuruluşunda çalışmadıklarını" imzalı şekilde beyan etmesini talep etmişti. Bir adım sonrası: 2024 Paris Olimpiyatları'nın da ilk elemelerini oluşturacak yarışma Polonya'nın çekilmesinin ardından Tunus'un başkenti Tunus'un ev sahipliği yapacak.

Nisan 7, 2023
·
Makale
🏁 Formula 1'de yeni format, ilk yarış
Mayıs ayında Imola'da yapılacak Emilia Romagna Grand Prix'si yeni Formula 1 sıralama formatının deneneceği ilk yarış olacak. Pirelli’nin bu sezon Imola Grand Prix hafta sonunda denenecek olan yeni sıralama formatının arkasındaki mantık 2023'te altı yarışta kullanılacak olan sprint sıralama formatından ayrı olarak, bu sezon Imola Grand Prix hafta sonunda revize edilmiş sıralama formatını deneyecek. Detaylar: Yeni formatta pilotlar Q1/Q2/Q3'te sert hamur kullanacak. Böylelikle Pirelli her Grand Prix'e gönderdiği lastik seti miktarını azaltmayı amaçlıyor. Bu hafta sonlarında her sürücünün kullanabileceği lastik seti sayısı 13'ten 11'e düşürülmüş olacak. Normal hafta sonunda, her sürücüye iki set sert, üç orta ve sekiz set yumuşak olmak üzere on üç takım lastik verilir. Imola Grand Prix vesilesiyle, piste çıkmadan önce elektrikli battaniyelerde ısıtılması gerekmeyen yeni aşırı yağmur lastikleri olan yeni Full Wet lastikleri de görücüye çıkacak. Mario Isola 2023 sezonunun ilk yarışı Bahreyn Grand Prix'sinden sonra konuşan Pirelli patronu Mario Isola, bu değişikliğin nedenini F1'in 2030 yılına kadar tam karbon nötrlüğüne ulaşmak için ortak çabalarına bağlı olduğunu açıklamıştı. “Formula 1'de, sporu daha sürdürülebilir hale getirmenin bir yolunu bulmak ve 2030'a kadar karbon nötrlüğü elde etmek için her ayrıntıyı analiz edecekleri bir sürdürülebilirlik planı var. Açıkçası kolay değil çünkü şu an iyi işleyen bir durumumuz var; antrenman, sıralama ve yarış için yeterli lastikleri var. Ancak lastikleri azaltmanın bir yolunu bulmamız gerekiyordu. Bu yüzden akıllıca bir karar vermemiz gerekiyordu ve bunu adım adım yapmak, diziye zarar vermemek, örneğin işe yaramayacak bir formatı test etmek."

Nisan 7, 2023
·
Makale
Finalissima'da kupa İngiltere'nin oldu
İngiltere Kadın Millî Futbol Takımı ve Brezilya Kadın Millî Futbol Takımı, tarihteki ilk Finalissima'da karşı karşıya geldi. İngiltere, Brezilya'yı penaltılar sonucunda 4-2 mağlup ederek Kadınlar Finalissima'nın sahibi oldu. Neden önemli: Avrupa ve Güney Amerika şampiyonlarının karşılaştığı Finalissima’da İngiltere ve Brezilya Wembley’de kapalı gişede oynadı. Yeni Zelanda ve Avustralya'nın ev sahipliğinde bu yaz düzenlenecek 2023 Dünya Kupası'nda her iki takımda turnuvada yer alacak. İngiltere, D Grubu'nda Haiti, Danimarka ve Çin'le karşılaşacak. Brezilya ise F Grubu'nda Fransa, Jamaika ve Panama'yla mücadele edecek. Öte yandan: İngiltere'nin takım kaptanı Leah Williamson 14 ayda 4. kupasını kaldırdı. Leah Williamson Bir adım geriden: 2023'te Arnold Clark Cup'ta İngiltere, Güney Kore, İtalya ve Belçika'yı mağlup ederek üç maçta da sahadan galibiyetle ayrılmıştı. She Believes Cup'ta ilk maçında Japonya'yı mağlup eden Brezilya ise sonraki iki maçta Kanada'ya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde yenildi. Brezilya, İngiltere'nin Wembley başarısından bir gün önce Bucaramanga'da ev sahibi Kolombiya'yı 1-0 yenerek 2022 Copa América Femenina'yı kazanmıştı. Brezilya bu zaferiyle Copa América şampiyonluklarını sekize çıkardı. Arka plan: İngiltere ve Brezilya daha önce uluslararası üst düzey seviyesinde üç kez karşılaşmıştı. 6 Ekim 2018'de Nottingham'daki Meadow Lane'deki hazırlık maçında Fran Kirby'nin ikinci dakikada attığı golle İngiltere, Brezilya'yı 1-0 yendi. 27 Şubat 2019'da iki kez karşılaştılar. Pensilvanya'daki SheBelieves Kupası'nda İngiltere karşılaşmayı 2-1 kazandı. 5 Ekim 2019'da Middlesbrough Riverside Stadyumu'nda oynanan maçta Brezilya 2-1'li skorla sahadan ayrıldı. Dahası: Brezilya ayrıca daha önce Wembley'de 2012 Olimpiyat grup aşamasında, Hope Powell'ın koçluk yaptığı İngiltere oyuncularından oluşan bir Büyük Britanya takımına karşı oynamıştı. Her iki takım da çeyrek finalde kaybetmişti. Bilgi notu: 28 Nisan 1923'te, Bolton Wanderers'ın 126.047 kişilik resmi bir kalabalığın önünde FA Cup finalinde West Ham'ı 2-0 yendiği, sitedeki orijinal stadyumdaki ilk resmi maçın üzerinden neredeyse tam 100 yıl geçti.

Nisan 7, 2023
·
Makale
Fenerbahçe Opet-VakıfBank derbisi
Avrupa’nın kulüpler düzeyindeki en prestijli organizasyonu olan CEV Şampiyonlar Ligi’nde yarı final ilk maçları oynandı. Dün akşam oynanan CEV Şampiyonlar Ligi yarı final serisi ilk maçında Fenerbahçe Opet, VakıfBank’ı 25-10, 25-23 ve 25-20’lik setlerle 3-0 mağlup etti. Detaylar: Fenerbahçe Beko baştan sona üstün oynadığı maçı 3-0 kazandı ve final yolunda önemli avantaj elde etti. Karşılaşmanın setleri 10-25, 23-25, 20-25 tamamlandı.VakıfBank karşısında 15 hücum, 3 ace, 1 blok ve 19 sayı üreten ve maçın en skorer ismi olan Melissa Vargas, mücadelenin en değerli oyuncusu seçildi. VakıfBank oyuncusu Paola Egonu ise 17 sayı, 1 blok oynadı. Arina Fedorovtseva, VakıfBank maçında aldığı ace sayısı ile CEV Şampiyonlar Ligi tarihinde bu alanda bir sezonda en çok ace sayısı alan oyuncu olarak tarihe geçti. Arina Fedorovtseva: 41 ace 1.17 Mira Todorova: 14 ace 0.64 Melissa Vargas: 14 ace 0.58 Rövanş, 13 Nisan Perşembe günü Burhan Felek Voleybol Salonu'nda oynanacak. Eşleşmede rakibine üstünlük sağlayacak takım, Torino’daki Süper Final’de Eczacıbaşı Dynavit-Igor Gorgonzola Novara eşleşmesinin galibiyle karşılaşacak. Her iki maçın sonunda rakibine üstünlük kuran ekip 2023 CEV Şampiyonlar Ligi’nde finale kalacak. Karşılaşmanın tüm istatistiklerine buradan ulaşabilirsiniz. Maç sonrası açıklamalar Eda Erdem Dündar: İkinci maç çok çok daha öne mli İlk maçı deplasmanda bu skorla kazanmak, çok çok değerli. İlk set çok iyi servis attık ve hücumlarda çok iyiydik. İkinci sette çok basit hatalar yaptık ama direndik. Kesinlikle bırakmadık. Önde olduğumuz sette geriye düştük ve sonrasında geriden gelerek kazandık. Bence bu VakıfBank’ın direncini bozdu. Sahada çok güzel enerji vardı. İkinci maç çok çok daha önemli. Evimizde taraftarlarımızın desteğiyle inşallah Torino’ya gideceğiz. Eczacıbaşı maçtan mağlup ayrıldı TVF Eczacıbaşı Dynavit, deplasmanda Igor Novara'ya 3-2 mağlup oldu. Takım, rövanşı 3-0 veya 3-1 kazanırsa adını finale yazdıracak. 3-2'lik galibiyette altın sete gidilecek. Mağlubiyet, Novara'yı finalist yapacak. Ebrar Karakurt, 27 sayı üretti ve maçın 'MVP'si seçildi. Tijana Boskovic de 27 sayıyla oynadı. Ebrar Karakurt: İlk olarak çok mutluyuz. Gerçek maç İstanbul'da olacak. Bu zaferle ne kadar iyi olduğumuzu kanıtladık. Bugün takım harika iş yaptı aynı zamanda Eczacıbaşı çok iyi oynadı. Daha çok istedik ve kazandık çok mutluyum.

Nisan 7, 2023
·
Makale
EuroLeague'de derbinin kazananı Fenerbahçe Beko
EuroLeague'in 33. haftasında oynanan Fenerbahçe Beko, Anadolu Efes'i 103-86'lık skorla mağlup etti. Fenerbahçe Beko play-off'u garantilerken son 2 yılın şampiyonu Anadolu Efes Efes play-off şansını kaybetti. Öte yandan: Karşılaşmayı 26 sayıyla tamamlayan Nigel Hayes-Davis, EuroLeague’deki kariyer rekorunu kırdı. Fenerbahçe Beko’da Nick Calathes 14 sayı, 3 ribaund, 3 asist; Nigel Hayes-Davis 26 sayı, 4 ribaund, 4 asist; Dyshawn Pierre 17 sayı, 8 ribaund, 2 asist; Tyler Dorsey 17 sayı, 4 asistle oynadı. Bir adım sonrası: Ligdeki 33. maçında 19. kez sahadan galibiyetle ayrılarak bitime 1 maç kala play-offları garantileyen Fenerbahçe Beko Kızılyıldız deplasmanında sahne alacak. Geniş açı: Fenerbahçe Beko, bu sezon Anadolu Efes'e karşı oynadığı dört resmi maçın üçünü kazandı. Ayrıca, 28 Şubat 2019'dan bu yana Anadolu Efes'i Ülker Arena'da ilk kez mağlup etti. Anadolu Efes, bu sonuçla beraber ligdeki 33. maçında 17. yenilgisini alırken EuroLeague’de 2018-19 sezonundan bu yana ilk kez play-offl'arın dışında kaldı. Play-off şansını kaybeden Anadolu Efes, EuroLeague’in son haftasında Monaco ile karşı karşıya gelecek. Anadolu Efes‘te ise Vasilije Micic 16 sayı, 2 asist, 1 top çalma; Will Clyburn 21 sayı, 6 ribaund, 2 top çalma; Ante Zizic 10 sayı, 7 ribaund; Shane Larkin 13 sayı, 3 ribaund, 6 asistle mücadele etti. Maç sonrası açıklamalar Dimitris Itoudis Nigel Hayes-Davis: Kedilerime teşekkür ediyorum Bizim için ölüm kalım maçıydı. Takım arkadaşlarım ve koç ekibi bana güvendi ve ben de 40 dakika sahada kaldım. Takımın galibiyeti için elimden geleni yaptım. Bu sabah yavru kedilerimle konuştum. Onlarla iyi bir sohbet yaptık. Onlar bana ‘Elinden geleni yap Nig!’ dediler. Ben de miyavlayarak ‘Olur’ dedim. Yavru kedilerime teşekkür ediyorum. Dimitris Itoudis, Will Clyburn ile benç arasında yaşanan olay hakkında konuştu: “Şu anda basketbola bakmamız gerekiyor. Oyunda üstüne konuşabileceğimiz bir sürü ilgi çekici detay var. Yalnızca bu olaya odaklanamayız. Will iyi bir oyuncu ve arkadaş.” Ergin Ataman, Fenerbahçe Beko mücadelesinin ardından değerlendirmelerde bulundu: “Son 4-5 dakikaya kadar ortaya enerji koymaya çalıştık fakat savunmada büyük hatalar yaptık. Rakibimiz de maçı galibiyete çevirdi. Zaferi hak ettiler, tebrik ederim. Sonuç belki farklı olsa da güzel bir maçtı.”

Nisan 7, 2023
·
Makale
🏆 Finalissima'da kupa İngiltere'nin oldu
İngiltere Kadın Millî Futbol Takımı ve Brezilya Kadın Millî Futbol Takımı, Finalissima'da karşı karşıya geldi. İngiltere, Brezilya'yı penaltılar sonucunda 4-2 mağlup ederek Kadınlar Finalissima'nın sahibi oldu. Neden önemli: Avrupa ve Güney Amerika şampiyonlarının karşılaştığı Finalissima’da İngiltere ve Brezilya Wembley’de kapalı gişede oynadı. Yeni Zelanda ve Avustralya'nın ev sahipliğinde bu yaz düzenlenecek 2023 Dünya Kupası'nda her iki takımda turnuvada yer alacak. İngiltere, D Grubu'nda Haiti, Danimarka ve Çin'le karşılaşacak. Brezilya ise F Grubu'nda Fransa, Jamaika ve Panama'yla mücadele edecek. Bir adım geriden: 2023'te Arnold Clark Cup'ta İngiltere, Güney Kore, İtalya ve Belçika'yı mağlup ederek üç maçta da sahadan galibiyetle ayrılmıştı. She Believes Cup'ta ilk maçında Japonya'yı mağlup eden Brezilya ise sonraki iki maçta Kanada'ya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde yenildi. Brezilya, İngiltere'nin Wembley başarısından bir gün önce Bucaramanga'da ev sahibi Kolombiya'yı 1-0 yenerek 2022 Copa América Femenina'yı kazanmıştı. Brezilya bu zaferiyle Copa América şampiyonluklarını sekize çıkardı. Women's Finalissima Arka plan: İngiltere ve Brezilya daha önce uluslararası üst düzey seviyesinde üç kez karşılaşmıştı. 6 Ekim 2018'de Nottingham'daki Meadow Lane'deki hazırlık maçında Fran Kirby'nin ikinci dakikada attığı golle İngiltere, Brezilya'yı 1-0 yendi. 27 Şubat 2019'da iki kez karşılaştılar. Pensilvanya'daki SheBelieves Kupası'nda İngiltere karşılaşmayı 2-1 kazandı. 5 Ekim 2019'da Middlesbrough Riverside Stadyumu'nda oynanan maçta Brezilya 2-1'li skorla sahadan ayrıldı. Dahası: Brezilya ayrıca daha önce Wembley'de 2012 Olimpiyat grup aşamasında, Hope Powell'ın koçluk yaptığı İngiltere oyuncularından oluşan bir Büyük Britanya takımına karşı oynamıştı. Her iki takım da çeyrek finalde kaybetmişti. Bilgi notu: 28 Nisan 1923'te, Bolton Wanderers'ın 126.047 kişilik resmi bir kalabalığın önünde FA Cup finalinde West Ham'ı 2-0 yendiği, sitedeki orijinal stadyumdaki ilk resmi maçın üzerinden neredeyse tam 100 yıl geçti.

Nisan 7, 2023
·
Makale
🏀 EuroLeague'de derbinin kazananı Fenerbahçe Beko
EuroLeague'in 33. haftasında oynanan Fenerbahçe Beko, Anadolu Efes'i 103-86'lık skorla mağlup etti. Fenerbahçe Beko play-off'u garantilerken son 2 yılın şampiyonu Anadolu Efes Efes play-off şansını kaybetti. Karşılaşmayı 26 sayıyla tamamlayan Nigel Hayes-Davis, EuroLeague’deki kariyer rekorunu kırdı. Fenerbahçe Beko’da Nick Calathes 14 sayı, 3 ribaund, 3 asist; Nigel Hayes-Davis 26 sayı, 4 ribaund, 4 asist; Dyshawn Pierre 17 sayı, 8 ribaund, 2 asist; Tyler Dorsey 17 sayı, 4 asistle oynadı. Ligdeki 33. maçında 19. kez sahadan galibiyetle ayrılarak bitime 1 maç kala play-offları garantileyen Fenerbahçe ise Kızılyıldız deplasmanında sahne alacak. Bu sonuçla beraber Anadolu Efes, ligdeki 33. maçında 17. yenilgisini aldı Anadolu Efes‘te ise Vasilije Micic 16 sayı, 2 asist, 1 top çalma; Will Clyburn 21 sayı, 6 ribaund, 2 top çalma; Ante Zizic 10 sayı, 7 ribaund; Shane Larkin 13 sayı, 3 ribaund, 6 asistle mücadele etti.

Nisan 6, 2023
·
Makale
CEV Şampiyonlar Ligi'nde yarı final
2023 CEV Şampiyonlar Ligi’nde yarı final ilk maçında Igor Gorgonzola Novara'ya konuk olacak. İkinci maç öncesi avantaj elde etmek isteyen Eczacıbaşı şampiyonluğu hedefliyor. Takım turnuvada çıktığı 8 maçı da kazanmayı başardı. Avrupa’nın kulüpler düzeyindeki en prestijli organizasyonu olan CEV Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden Eczacıbaşı Dynavit, Fenerbahçe Opet ve VakıfBank yarı finale yükselmişti. Neden önemli? Türkiye, 1960 yılından itibaren düzenlenen organizasyonda tarihte ilk kez 3 takımla yarı finalde kupa için mücadele edecek. Eczacıbaşı ile Novara, Şampiyonlar Ligi tarihinde ilk kez karşı karşıya gelecek. Novara, Eczacıbaşı’nın Şampiyonlar Ligi’nde karşılaşacağı 11. İtalyan takım olacak. Eczacıbaşı, Şampiyonlar Ligi’nde İtalyan takımlarına karşı oynadığı son 3 maçı da kaybetti. Novara, Şampiyonlar Ligi’nde daha önce 4 farklı Türk takımıyla karşı karşıya geldi. Igor Gorgonzola Novara-Eczacıbaşı Dynavit yarı final 1. maçı saat 20.00'de Red Bull TV’den şifresiz ve naklen yayınlanacak.

Nisan 6, 2023
·
Makale
🏐 Fenerbahçe Opet-VakıfBank derbisi
Fenerbahçe Opet ve VakıfBank Avrupa’nın kulüpler düzeyindeki en prestijli organizasyonu olan CEV Şampiyonlar Ligi’nde yarı final ilk maçına çıkacak. 6 Nisan Perşembe günü VakıfBank Spor Sarayı’nda oynanacak müsabaka saat 19.30’da başlayacak ve Tivibu Spor’dan ekranlara gelecek. Avrupa serüvenine grup aşamasında başlayan ve Allianz MTV Stuttgart, ŁKS Commercecon ŁÓDŹ, Tenerife La Laguna takımlarıyla karşılaşan Fenerbahçe Opet grubunu 4 galibiyet, 2 mağlubiyet sonunda topladığı 13 puanla ikinci sırada tamamlayarak adını play-off turuna yazdırmıştı. CEV Şampiyonlar Ligi’nde 5 şampiyonlukla en çok zafer yaşayan, turnuva tarihinin en çok maç kazanan takımı, son şampiyon VakıfBank, 11. kez üst üste yarı final heyecanı yaşayacak. Fenerbahçe Opet ile VakıfBank, Şampiyonlar Ligi tarihinde 5. Kez karşı karşıya gelecek. Fenerbahçe ile Vakıfbank üst üste 2. kez Şampiyonlar Ligi’nde yarı finalde karşılaşacak. Şampiyonlar Ligi tarihinde 4 kez yarı finalde karşılaşan başka takım yok. CEV Şampiyonlar Ligi yarı final serisinin ikinci maçı 13 Nisan Perşembe saat 19.00’da TVF Burhan Felek Vestel Voleybol Salonu’nda oynanacak. Bilgi notu: Eczacıbaşı Dynavit, deplasmanda Igor Novara'ya 3-2 mağlup oldu. Takım, rövanşı 3-0 veya 3-1 kazanırsa adını finale yazdıracak. 3-2'lik galibiyette altın sete gidilecek. Mağlubiyet, Novara'yı finalist yapacak. Öte yandan: CEV Şampiyonlar Ligi yarı finalinde temsilcimiz Halkbank, 3-1 mağlup olduğu maçın rövanşında Jastrzebski Wegiel'i 3-2 mağlup etmesine rağmen CEV Şampiyonlar Ligi’ne yarı finalde veda etti.

Nisan 6, 2023
·
Makale
Formula 1’de üç yarış geride kaldı
5 Mart’ta başlayan Formula 1 2023 sezonu bir aylık araya girdi. Geride bıraktığımız üç yarış yeni sezon için konuşulacak çok fazla şeyin olduğunu gösterdi. Özellikle son yarış Avustralya GP’sinden sonra zaten uzun süredir tartışılan FIA hakemlerinin kararları iyice sorgulanmaya başladı. Red Bull’un dominasyonu, Aston Martin’in yükselişi ve Ferrari’nin bir türlü istediği sonucu alamamasıyla ilk üç yarış nasıl geçti? Bahreyn GP: Alonso’nun yükselişi Aston Martin 2023 Formula 1 sezonunun ilk yarışı olan Bahreyn GP'de Red Bull pilotları Max Verstappen ve Sergio Perez ilk iki sırada podyumda yer aldı. Aracın tüm özelliklerini ön plana çıkaran bir pistte Red Bull son derece güçlü başladı ve sezonun geri kalanı için bazı bilgiler verdi. Yarışın sürpriz ismi Aston Martin pilotu Fernando Alonso oldu. 2023 sezonuna yeni bir takımda başlayan Alonso en etkileyici sürüşlerinden birisini sergiledi. İlk turda George Russell ve Lewis Hamilton'ı geçip 7. sıraya yükselen Alonso, yarışı 3. sırada tamamladı. Tecrübeli pilot, 2021'den sonra ilk kez podyumda yer aldı. Max Verstappen Bahreyn’de ilk kez kazandı. En yakın rakibi takım arkadaşı Perez’in 12 saniye önünde damalı bayrağı gördü. Günün pilotu Fernando Alonso ise Perez’in 26, Verstappen’in ise 38 saniye arkasında yarışı tamamladı. Red Bull’u bütçe sınırı ve rüzgar tüneli sınırlaması takımı etkilememiş. F1, Red Bull’un ikinci sırada görülen Aston Martin ve Ferrari ile farkını 0,2 saniye olarak açıklamıştı. Red Bull diğer araçlarla arasındaki farkı hiç zorlanmadan açtı. Hatta bunu son 10 turda gücü %10 kısarak yaptı ve motorun ömrünü 7 yarış daha dayanması için uzattı. Ferrari ise güç ünitesinde yaşadığı sorunlarla sezona başladı. Charles Leclerc, 40. turun 13. virajında güç ünitesi sorunuyla tekrar karşılaştı ve yarışı bırakmak zorunda kaldı. Ferrari dayanıklılık açısından istemediği bir noktada olduğunu açıklamalarında belirtti. Binotto’dan sonra takımın yeni patronu Vasier; “Açıkçası dayanıklılığın bir sorun olmasını beklemiyorduk, böyle bir şey şey yaşayacağımızı hiç düşünmemiştik. Bir sonuca varmadan önce tam olarak ne olduğunu anlamamız gerekiyor fakat bu biraz şok ediciydi. Charles'ın 3.lüğü, yeni sezona iyi bir başlangıç olabilirdi." diye açıklama yapmıştı.Bahreyn GP'sinde sezonun ilk en hızlı pit stop ödülünü Ferrari kazandı. Charles Leclerc'in aracı 2.22s, Carlos Sainz'ın aracı ise 2.31s'de hazırlandı. Aston Martin ise antrenman turlarında yarışın bir fragmanını izletti. Orta gruptaki Mclaren ve Alphine gibi rakiplerini geçmekle kalmadı Mercedes’, de geçerek ön sıralarda yer edinmeyi başardı. Alonso’nun 10. virajda Lewis Hamilton’a yaptığı atak gibi geçişler Alonso’yu ve takımı öne geçirdi. Bu geçişler Alonso’nun aracın frenleme gücünü bilmesiyle oldu ve sıralamalardaki en hızlı tur kıyaslamalarında da gözüküyor. AMR23’ün geçen seneki araca göre büyük ölçüde değiştirmesinin sonucunu aldı. 2013 İspanya'dan beri hiç bu kadar iyi hissetmemiştim diyen Alonso için iyi bir başlangıç oldu. Suudi Arabistan GP: Geçmişi az ama mücadeleci bir pist F1 Cidde, 6.200 metreyle ideal olarak tanımlayabileceğimiz uzunlukta F1’e 2021 yılında dahil olan bir pist. Bir önceki yarış; Sakhir pisti 5.412 metre uzunluğundaydı. Sezonun ilk cadde pisti yarışını Suudi Arabistan GP ile izlemiş olduk. Perez birinci, Verstappen ikinci alonso üçüncü olarak podyumda yerini aldı. Yarışın lider takımı kim olacağı konusunda pek şaşırmadığımız bir yarış oldu. Ancak bu yarışta sürpriz sonuçları orta sıra takımlar arasında gördük. Bahreyn GP’sine göre daha güçlü olması beklenen Ferrari, Mercedes ile yer değiştirdi vi 4. sıraya yerleşti. Aston Martin ilginç ayar tercihine rağmen bir sıra yükselerek ikinci güç oldu. Aston Martin ve Mercedes, puanların yeniden dağıtılmasının ardından takım sıralamasında berabere kaldı. Max Verstappen'in sıralamalarda yaşadığı sorun nedeniyle yarışa 15. sırada başlamıştı. RB19 en hızlı araç olduğunu sezonun ikinci yarışında da gösterdi. Özellikle güvenlik aracından sonra Verstappen ve Perez arasında arasında yaşanan mücadele de en hızlı olduğu konusunda kimsenin şüphesi kalmadı. Red Bull pilotları en hızlı turların diğer takım pilotlarıyla arasında 1 sn farkla attılar. Sonrasında iki pilot arasındaki tartışmaya sebep olsa da en hızlı turu Verstappen attı ve şampiyona liderliğini korudu. İkinci olmak için Formula 1’de yarışmıyordu. Düzlüklerde yavaş olan Aston Martin aracı Red Bull’un hemen arkasındaydı. Hatta Alonso yarışın başında Perez’i geçerek hepimizi heyecanlandırmıştı. DRS’nin açılmasıyla bu liderliği koruyamadı. Takımın diğer pilotu Lance Stroll motor sorunuyla yolda kaldı. Güvenlik aracı hem iyi hem kötü haberdi. Güvenlik aracından sonra ilk on değişmiş; Verstappen 27. turda Russell ve Alonso’yu geçmiş oldu iki sıra, Hamilton ın bir sıra yükselmesine sebep olmuştu. Bu yarışa asıl damga vuran hakem kararlarıydı. Alonso’nun inişli çıkışlı bir podyum serüveni olmuştu. Yarış başlangıcında grid dışında sıraya girdiği için beş saniyelik bir ceza aldı. İlk cezayı doğru çekmediği için 10 saniyelik bir ceza daha aldı ve 4. sıraya geriledi. Bu ceza Alonso'yu 4. yapmıştı. Aston Martin, bu cezaya itiraz etti ve itiraz kabul edildi. Alonso, tekrardan 3. Oldu. Ceza umurumda değil diyen Alonso inişli çıkışlı podyum serüveninden sonra 100. podyumuna çıktı. “Asıl hayal kırıklığı FIA’nın vasat performansı. Eğer yarış esnasında ikinci cezayı bilseydim arkadaki araçla aramı 11-12 saniye açardım. Ceza umurumda değil. Kutlamamızı yaptık ve sponsorlarımızı gösterdik. FIA, cezayı vermek için 30 tura sahipti. Önceden söylenmiş olsaydı, aradaki farkı 5'in üzerine değil 11-12 saniyeye çıkarırdım.” FIA’nın cezaya dair bir açıklaması; gece yarısı yapıldı. Açıklamada Alonso’nun pit stop’unda sportif kurallarına uymadığı için 10 sn ceza verildiği açıklandı. Sonradan yapılan incelemelerde araç üzerinde bir çalışma yapılmasa da arka krikoyu taşıyan mekanikerin araca dokunduğu tespit edilmiş. Aston Martin in olayı yeniden inceletmesi üzerine Mekanikerin araçla temasının çalışma kabul edilip edilmeyeceği konusunda net bir anlaşma olmadığı için ceza geri alındı. FIA kararında geç kaldı ve cezayı geri aldı. Avustralya GP: Kaos F1 Melbourne sezonun 3. yarışında bize en karmaşık yarışı izletmiş olabilir. 3 kırmızı bayrak gördüğümüz ve neler oluyor dediğimiz bir yarış oldu. Ama yine de sezonun geri kalanını beklemekte fayda var. Yarışta üç kırmızı bayrağa ve startta üçüncü sıraya gerilemesine rağmen Max Verstappen yine de damalı bayrağı ilk geçen isim olmayı başardı. Yarışa ikinci ve üçüncü sırada başlayan George Russell ve Lewis Hamilton Verstappen’i geride bıraktı o sırada Ferrari’den Charles Leclerc ise çakıl havuzlarına girip yarışı bırakmak zorunda kaldı. Geçen seneki yarışın galibi, yarış dışı kaldı. İlkleri yaşayanlar da oldu; McLaren ve Oscar Piastri, Formula 1'deki ilk puanlarını aldı. Nico Hulkenberg dönüş sonrası ilk puanlarını, Guanyu Zhou ve Yuki Tsunoda da bu sezonki ilk puanlarını elde etti. Lance Stroll dördüncü oldu ve Aston Martin tarihte ilk kez ilk dörde iki aracıyla yer aldı. Red Bull, sezon başlarında net favori belirlemek zordur ama bu sezonun favori takımının Red Bull olduğuna sezonun 3. yarışında da hemfikir olduk. Max Verstappen 80. kez podyuma çıkarak Ayrton Senna'yı yakaladı. Perez 15. sırada başladığı yarışta Norris ve Hülkenberg’i geride bırakarak 7. sıraya kadar yükseldi. Verstappen bu galibiyetiyle takım arkadaşı Sergio Perez karşısında şampiyonluk liderliğini üç yarıştan sonra 15 puana çıkarmış oldu. Mercedes, Lewis Hamilton ile bu sezon ilk kez podyuma adım atarken, tecrübeli pilot F1 tarihinde 17 sezon üst üste podyuma çıkan ilk isim oldu. Hamilton yarış sonrası bir kez daha kendi aracını eleştirdi. Belki de George Russell güç ünitesi sorunu sebebiyle yarışı erken bitirmek zorunda kalmasaydı daha da büyük bir puan olabilirdi. Yarışın 25. turunda Verstappen Hamilton arasındaki 6 saniye üzerinde 30. turda ise 8 saniye üzerindeydi. Alonso ise Hamilton’ı 2 saniye farkla takip etti. Ferrari, Charles Leclerc, 2023 Formula 1 sezonunun ilk üç yarışının ikisinde yarış dışı kaldı ve Leclerc artık yarışlardaki önceliğinin "bir yarışı bitirmek" olduğunu söyledi. Ferrari pilotu, 2022 sezonundan kazandığı 68 puanla Suudi Arabistan'da kazanılan yalnızca altı puan topladı. 4. sıradaki Carlos Sainz ise geçişin yapılmayacağı son turda 12. sıraya geriledi. Ne yazık ki Avustralya GP’sinde sıfır puanla ayrıldılar. Bu sezon sıfır puan aldıkları 2009'dan bu yana bir sezona en kötü başlangıcı oldu. Takım, bir yıl önce aynı yarışı kazanan Ferrari’den çok uzak bir noktada.

Nisan 6, 2023
·
Makale
🏐 CEV Şampiyonlar Ligi'nde yarı final heyecanı
2023 CEV Şampiyonlar Ligi’nde yarı final ilk maçında Igor Gorgonzola Novara'ya konuk olacak. İkinci maç öncesi avantaj elde etmek isteyen Eczacıbaşı şampiyonluğu hedefliyor. Takım turnuvada çıktığı 8 maçı da kazanmayı başardı. Avrupa’nın kulüpler düzeyindeki en prestijli organizasyonu olan CEV Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden Eczacıbaşı Dynavit, Fenerbahçe Opet ve VakıfBank yarı finale yükselmişti. Neden önemli? Türkiye, 1960 yılından itibaren düzenlenen organizasyonda tarihte ilk kez 3 takımla yarı finalde kupa için mücadele edecek. Eczacıbaşı ile Novara, Şampiyonlar Ligi tarihinde ilk kez karşı karşıya gelecek. Novara, Eczacıbaşı’nın Şampiyonlar Ligi’nde karşılaşacağı 11. İtalyan takım olacak. Eczacıbaşı, Şampiyonlar Ligi’nde İtalyan takımlarına karşı oynadığı son 3 maçı da kaybetti. Novara, Şampiyonlar Ligi’nde daha önce 4 farklı Türk takımıyla karşı karşıya geldi. Igor Gorgonzola Novara-Eczacıbaşı Dynavit yarı final 1. maçı saat 20.00'de Red Bull TV’den şifresiz ve naklen yayınlanacak.

Nisan 5, 2023
·
Makale
🏀 Los Angeles Lakers en üst sırada
Los Angeles Lakers, deplasmanda Utah Jazz'ı uzatmaya giden maçta 135-133 mağlup etti. Böylelikle son 8 maçta 7 galibiyet alan Lakers, kendisini play-in hattının en üst sırasına attı. LeBron James; 37 sayı, 5 ribaund, 6 asist ile takımında ön plana çıkan isim oldu. Öte yandan Kelly Olynyk’in 23 sayı, 7 ribaund, 7 asisti galibiyete yetmedi. Philadelphia 76ers ve Boston Celtics’i karşılaşmasında 103-101’lik skorla Philadelphia 76ers maçı kazanan taraf oldu. Joel Embiid; 52 sayı, 13 ribaund, 6 asist ile takımına galibiyeti getiren isim oldu. Diğer tarafta Derrick White’ın 26 sayı, 7 ribaund, 4 asistlik performansı galibiyet için yeterli olmadı. Golden State Warriors, rakibi Oklahoma City Thunder’ı 136-125 mağlup ederek sahadan galip ayrıldı. Bu sonuçla birlikte Warriors 80. maçında 42. galibiyetini aldı ve beşinci sıraya yükseldi. Thunder ise 80. maçında 42. galibiyetini aldı. Stephen Curry 34 sayı, 5 ribaund, 6 asist; Jordan Poole 30 sayı, 4 asist; Draymond Green 17 sayı, 9 ribaund, 5 asist; Donte DiVincenzo 16 sayı, 6 ribaund, 5 asist; Moses Moody 13 sayı, 5 ribaund ile mücadele etti. Shai Gilgeous-Alexander 32 sayı, 5 ribaund, 7 asist; Lu Dort 17 sayı, 3 ribaund; Jalen Williams 19 sayı, 4 ribaund; Josh Giddey 15 sayı, 6 ribaund,5 asist ile oynadı. Alperen Şengün, Nikola Jokic'e karşı Houston Rockets, rakibi Denver Nuggets 124-103 mağlup etti. Batı Konferansı’nda son sırada bulunan Rockets bu sezon 20. galibiyetini alırken lider, Denver Nuggets ise bu sezon 27. mağlubiyeti oldu. Millî basketbolcu Alperen Şengün'ün 20 sayı, 10 ribaunt, 7 asistle "double double" yaptığı Rockets'ta, Jalen Green 32, Kevin Porter Jr. 20 sayılık performans sergiledi. Jalen Green 32 sayı, 6 ribaund, 4 asist ile öne çıkarken, Denver Nuggets’te Michael Porter Jr.’in 23 sayı, 7 ribaund'luk performansı galibiyet için yeterli olmadı. Alperen’in performansını buradan izleyebilirsiniz Alperen Şengün’ün Nikola Jokic’le ilgili açıklaması: “Nikola Jokic’e karşı oynamak her zaman harika bir his. O, harika bir oyuncu. Bugün savunmada bence iyi bir iş çıkarttım. Jokic’in her hareketini biliyorum. Ona karşı sert oynadım ve onu iyi savundum. Harika bir maçtı. Jokic’e karşı oynamak her zaman çok iyi hissettiriyor.” Diğer maç sonuçları: Washington Wizards-Milwaukee Bucks: 128-140 Orlando Magic-Cleveland Cavaliers: 113-117 Charlotte Hornets-Toronto Raptors: 100-120 Detroit Pistons-Miami Heat: 105-118 Brooklyn Nets-Minnesota Timberwolves: 102-107 Chicago Bulls-Atlanta Hawks: 105-123 Philadelphia 76ers-Boston Celtics: 103-101 New Orleans Pelicans-Sacramento Kings: 103-121 Houston Rockets-Denver Nuggets: 124-103 Memphis Grizzlies-Portland Trail Blazers: 119-109 Utah Jazz-Los Angeles Lakers: 133-135 (uzatmada) Golden State Warriors-Oklahoma City Thunder: 136-125 Phoenix Suns-San Antonio Spurs: 115-94

Nisan 5, 2023
·
Makale
⚽ İngiltere Kadın Millî Futbol Takımı'nın regl düzenlemesi
İngiltere Kadın Millî Futbol Takımı oyuncularının regl konusunda yaptıkları uyarılar göz önünde bulunduruldu ve bu yaz düzenlenecek FIFA Dünya Kupası'nda beyaz yerine mavi şort giymelerine karar verildi. Futbol Federasyonu (FA) yaptığı açıklamada, İngiltere Kadın Millî Futbol Takımı'nın beyaz şortlarını mavi ile değiştireceğini söyledi. Beyaz şort giymeme konusu geçen yaz Avrupa Şampiyonası sırasında İngiltere takımı tarafından gündeme getirilmişti. Beth Mead ve Georgia Stanway dahil bazı oyuncular Euro 2022'de giyilen beyaz şortla ilgili endişelerini belirtmişti. "Konunun önemini anlıyoruz ve oyuncularımızın bu konuda devam eden desteğimizi hissetmesini istiyoruz. Bu konunun göz önünde tutulması ve formaların renk kombinasyonlarında daha büyük bir esnekliğe izin verilmesi için uluslararası turnuva düzenleyicilerine başvuruda bulunduk." Avrupa şampiyonu İngiltere, bu ay Brezilya ve Avustralya ile oynayacağı hazırlık maçlarında ve 20 Temmuz - 20 Ağustos tarihleri arasında Avustralya ve Yeni Zelanda'da yapılacak Kadınlar Dünya Kupası'nda hem iç saha hem de deplasman formaları için mavi şort kullanılacak. Yeni şortlar, perşembe günü CONMEBOL-UEFA Şampiyonlar Kupası maçında (Finalissima), Brezilya karşısında giyilecek. Bir adım geriden: 2022 yılında Manchester City futbol kulübü kadın takımı oyuncularının regl günlerinde daha rahat performans sergilemelerini sağlamak amacıyla beyaz şortla sahaya çıkmayacakları bildirildi. Kulüp ve forma üreticisi Puma tarafından yapılan ortak açıklamada; "Oyunculardan alınan geri bildirim doğrultusunda kadınların regl günlerinde beyaz şort giymek istememesi üzerine kadınlara yönelik ürünlerde değişiklik yapma kararı aldık" demişti. Geniş açı: Beyaz şort giymeyi bırakan İngiltere, Manchester City, West Brom ve Orlando Pride gibi kadın futbol takımları ve İrlanda Kadın Rugby Takımı’nı takip ediyor. İrlanda Kadın Rugby Takımı, bu yılki Six Nations'da lacivert şort giyecek ve regl endişeleri nedeniyle geleneksel beyaz şortlarında değişiklik ilan eden ilk ülke takımı olacak. Öte yandan: Wimbledon, turnuvanın tamamen beyaz olan kıyafet yönetmeliğini kaldıracak ve regl olan kadın oyuncuların endişelerini gidermek için kadın oyuncuların koyu renkli iç çamaşırı giymesine izin verecek.

Nisan 5, 2023
·
Makale
Nadal'ın sakatlığı, Wimbledon'ın tarafsız sporcu açıklaması
Rafael Nadal, sakatlığı sebebiyle Monako'da düzenlenen Monte Carlo'da oynamayacağını açıkladı. Nadal'ın, toprak kort sezonunda, 8 Nisan'da başlayacak Monte Carlo Masters turnuvasıyla kortlara dönmesi bekleniyordu. “Monte Carlo benim kariyerimdeki önemli turnuvalardan biri ancak ne yazık ki sakatlanma riskim olmadan oynamaya hazır olmadığım için, oynamayı sevdiğim bu özel turnuvayı yine kaçıracağım. Yakında geri dönmeyi umarak iyileşme sürecine ve hazırlığıma devam ediyorum.” Bir adım geriden: Bir süredir sakatlığı ile uğraşan tenisçi geçen hafta kortlara ne zaman döneceğinin henüz belli olmadığını “Tedavime devam ediyorum ve işin aslı ne zaman oynayabileceğimi bilmiyorum” açıklamasında bulunmuştu. Geniş açı: ABD'de düzenlenen Indian Wells ve Miami Açık Masters turnuvalarına katılamayan Nadal'ın uzun süreli sakatlığı, tek erkekler dünya sıralamasında ilk 10 içinde kalma rekorunun 912 hafta sonra sonlanmasına neden olmuştu. Bilgi notu: Nadal, Monte Carlo’yu 11 kez şampiyon olmuştu. • Rafael Nadal’ın ardından Carlos Alcaraz ve Félix Auger-Aliassime de Monte-Carlo turnuvasından çekildiğini açıkladı. Carlos Alcaraz ve Félix de Monte-Carlo turnuvasından çekildi Carlos Alcaraz, sağlık problemleri sebebiyle Monte Carlo'ya gidemeyeceğini açıkladı. Alcaraz geçen hafta Miami Açık’ta Jannik Sinner’e karşı yarı final mağlubiyetinin ardından "fiziksel rahatsızlık" nedeniyle yarışmadan çekildi. “İki ayın ardından eve döndüğüm için mutluyum ama Miami’deki yarı final maçımı acılar içinde bitirdiğim içim üzgünüm. Bugün Murcia’daki doktorumu ziyaret ettim ve yaptığımız değerlendirmeler sonucunda, toprak sezonuna başlamak için Monte Carlo’ya gidemeyeceğim.” Felix Auger-Aliassime sol diz sakatlığı sebebiyle Monte Carlo’dan çekildi. “Maalesef bu yıl Monte Carlo Masters'tan çekildiğimi duyurmak zorundayım. Hâlâ oynamayı sevdiğim ve her yıl sabırsızlıkla beklediğim bir turnuva, ancak birkaç haftadır sol dizimde ağrı var ve bir sonraki turnuvam için formda olmak için biraz zaman ayırmanın benim için en iyisi olduğuna karar verdim.”

Nisan 5, 2023
·
Makale
Avustralya GP'sindeki iddialar, Formula 1'de yeni format
2023 F1 sezonunun üçüncü yarışı Avustralya GP’sinde pole poziyonunda başlayan Red Bull pilotu Max Verstappen birinci oldu. Yarışı Mercedes pilotu Lewis Hamilton ikinci, Aston Martin pilotu Fernando Alonso üçüncü sırada tamamladı. Kazaların yaşandığı yarıştan sonra takımların ve pilotların itirazları oldu. Ferrari, Carlos Sainz'a verilen cezaya itiraz edeceğini açıkladı. Bir adım geriden: Kevin Magnussen'in duvara temas ederek sağ arka lastiğini patlatmasının ardından kırmızı bayrak çıkmış ve yarış yeniden başladığında, Sainz Alonso'ya çarpmıştı. Carlos Sainz, Alonso ile kazası nedeniyle beş saniye zaman cezası aldı ve yarışı 11. sırada tamamladı. Bu sonucun ardından Ferrari, Avustralya GP'den sıfır puanla ayrıldı. Haas, yarış sonucunu protesto etmeye hazırlanıyor. Kabul görmesi halinde Nico Hulkenberg podyuma çıkacak. Arka plan: Sıralama turlarında bu yıl ikinci kez ilk 10'a giren Nico Hulkenberg, damalı bayrağı yedinci sırada görerek Haas'la bu yılki ilk puanlarını aldı. Max Verstappen, Lewis Hamilton'ın ilk tur mücadelesinde Formula 1'in sürüş davranışı kurallarına uygun şekilde uymadığını iddia ediyor. Mercedes pilotu George Russell, Red Bull'un FIA tarafından aranmamak için hızını gizlediğini iddia etti. "Max Verstappen'in sınırları zorlamak için bir nedeni yok. Kesinlikle hızlarını saklıyorlar çünkü ne kadar çok ellerini gösterirlerse, spor tarafından o kadar çok durdurulmaya çalışılacaklar. Bence gerçekçi bir şekilde gridin geri kalanından 0.7s daha avantajlılar." Formula 1'de yeni format Sprint yarışı hafta sonlarındaki değişikliklerle ilgili tartışmaların ardından Formula 1 takımları, Azerbaycan Grand Prix hafta sonu formatındaki değişiklikler konusunda anlaşmaya vardı. Racing News 'te yer alan habere göre, cuma günkü antrenmanın ardından yapılacak sıralama turları, normal yarışın grid dizilimini belirleyecek. Bu sıralamanın sprint yarış için bir etkisi olmayacak. Sprint yarışları için yeni format hafta sonu takımlar tarafından kabul edildi. Format, FIA ve F1’in onayını bekliyor. Onaylanırsa; cuma yarış için sıralama turları (FP1), cumartesi sprint için sıralama turları ve sprint yarışı, pazar ana yarış koşulacak. Sprint yarışı: Bir sprint yarışı, normal yarışın kısaltılmış bir versiyonudur. Sprint yarışları 100 km'nin üzerinden (normal yarış mesafesi olan 305 km'den aşağı) gerçekleştirilir ve yaklaşık 25-30 dakika sürer. Formula 1 'de bu sezon öncesinde sprint yarışların sayısının 6'ya yükseltildiği açıklanmıştı. Azerbaycan 'ın yanı sıra Avusturya, Belçika, Katar, ABD ve Brezilya Grand Prix 'lerinde sprint yarış düzenlenecek. Kuralların ayrıca, 28-30 Nisan tarihleri arasındaki tur öncesinde resmî olarak onaylanmadan önce spor danışma komitesindeki takım sporları direktörleri tarafından kontrol edilmesi ve test edilmesi gerekecek. Öte yandan: FIA komiserler kurulu, ilk yeniden start öncesi yaşanan kaosun engellenmesi için prosedürlerin yeniden gözden geçirilmesini istiyor. Azerbaycan Grand Prix'si 30 Nisan Pazar günü 14.00 'te.

Nisan 5, 2023
·
Makale
Wimbledon, 'tarafsız' sporcular olarak yarışmalarına izin verecek
Wimbledon, bu yıl Rusya ve Belarus vatandaşı oyunculara izin vermeyi planladığını açıkladı. Sporcular diğer turnuvalardaki gibi tarafsız bir şekilde katılım sağlayabilecekler. Bir adım geriden: Wimbledon; 2022 yılında Rusya devlet başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından Rusya ve Belarus vatandaşı sporcuların girişine izin verilmeyen tek Grand Slam oldu. Dahası: Bu durum para cezası veren Tenis Profesyonelleri Derneği (ATP) ve Kadın Tenis Derneği'nden (WTA) önemli eleştirilere yol açmıştı. Yetkililer Wimbledon'u sıralama statüsünden çıkardı ve LTA'nı (İngiltere'nin Çim Tenisi Derneği) yasağını yürürlükte tutması halinde Queen's Club Championships ve Birmingham Classic dahil olmak üzere ısınma turnuvalarını kaybetmekle tehdit edildiği bildirilmişti. Ayrıca devlet kontrolündeki şirketlerin sponsorluğu da dahil olmak üzere, "Rusya ve/veya Belarus devletlerinden fon alan" Rusya veya Belarus’tan hiçbir oyuncunun girmesine izin verilmemişti. Detaylar: All England Kulübü Başkanı Ian Hewitt; “Rusya'nın yasadışı işgalini tümden kınamaya devam ediyoruz ve tüm kalbimizle Ukrayna halkına desteğimizi sürdürüyoruz. Bu inanılmaz derecede zor bir karardı, etkilenecek olanlar için hafife alınmamalı veya çok fazla düşünülmeden alınmamalı. Biz ve diğer tenis paydaş kuruluşlarımız bu karmaşık meseleyi çözdüğümüz ve uygulanabilir olduğuna inandığımız koşullar üzerinde anlaşmaya vardığımız için Hükümetin desteğine minnettarız” açıklamasında bulundu. Neyse ki: Wimbledon, koşulların Birleşik Krallık Hükümeti, LTA ve uluslararası tenis paydaş kuruluşları ile "yapıcı diyalog" yoluyla "dikkatlice geliştirildiğini" söyledi. Açıklamada, "Hükümetin Birleşik Krallık'taki spor organlarına yönelik yayınladığı kılavuzla uyumlu oldukları" belirtildi. Bu yaklaşım, hükümetin ve LTA, ATP, WTA ve Uluslararası Tenis Federasyonu'nun tam desteğine sahiptir." Bilgi notu: Tek kadınlar geçen yıl Rusya doğumlu ancak Kazakistan'ı temsil eden Elena Rybakina kazanmıştı. Tek erkeklerde ise Novak Djokovic şampiyon olmuştu. Wimbledon bu yıl 3-16 Temmuz tarihleri arasında yapılacak. Editörün önerisi: 2022 yılında getirilen yasakla birlikte korttan uzak kalanlara, ATP ve WTA'nin yaptırımlarına ve her iki taraftan sporcuların tepkilerine odaklandığımız " Wimbledon yolu açıldı" yazımızı buradan okuyabilirsiniz.

Nisan 5, 2023
·
Makale
🎾 Rusya ve Belarus vatandaşı sporcular Wimbledon'da oynayabilecek
Wimbledon da bu yıl Rusya ve Belarus vatandaşı oyunculara izin vermeyi planladığını açıkladı. Sporcular diğer turnuvalardaki gibi tarafsız bir şekilde katılım sağlayabilecekler. Bir adım geriden: Wimbledon; 2022 yılında Rusya devlet başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından Rusya ve Belarus vatandaşı sporcuların girişine izin verilmeyen tek Grand Slam oldu. Dahası: Bu durum para cezası veren Tenis Profesyonelleri Derneği (ATP) ve Kadın Tenis Derneği'nden (WTA) önemli eleştirilere yol açmıştı. Yetkililer Wimbledon'u sıralama statüsünden çıkardı ve LTA'nı (İngiltere'nin Çim Tenisi Derneği) yasağını yürürlükte tutması halinde Queen's Club Championships ve Birmingham Classic dahil olmak üzere ısınma turnuvalarını kaybetmekle tehdit edildiği bildirilmişti. Ayrıca devlet kontrolündeki şirketlerin sponsorluğu da dahil olmak üzere, "Rusya ve/veya Belarus devletlerinden fon alan" Rusya veya Belarus’tan hiçbir oyuncunun girmesine izin verilmemişti. Detaylar: All England Kulübü Başkanı Ian Hewitt; “Rusya'nın yasadışı işgalini tümden kınamaya devam ediyoruz ve tüm kalbimizle Ukrayna halkına desteğimizi sürdürüyoruz. Bu inanılmaz derecede zor bir karardı, etkilenecek olanlar için hafife alınmamalı veya çok fazla düşünülmeden alınmamalı. Biz ve diğer tenis paydaş kuruluşlarımız bu karmaşık meseleyi çözdüğümüz ve uygulanabilir olduğuna inandığımız koşullar üzerinde anlaşmaya vardığımız için Hükümetin desteğine minnettarız” açıklamasında bulundu. Neyse ki: Wimbledon, koşulların Birleşik Krallık Hükümeti, LTA ve uluslararası tenis paydaş kuruluşları ile "yapıcı diyalog" yoluyla "dikkatlice geliştirildiğini" söyledi. Açıklamada, "Hükümetin Birleşik Krallık'taki spor organlarına yönelik yayınladığı kılavuzla uyumlu oldukları" belirtildi. Bu yaklaşım, hükümetin ve LTA, ATP, WTA ve Uluslararası Tenis Federasyonu'nun tam desteğine sahiptir." Bilgi notu: Tek kadınlar geçen yıl Rusya doğumlu ancak Kazakistan'ı temsil eden Elena Rybakina kazanmıştı. Tek erkeklerde ise Novak Djokovic şampiyon olmuştu. Wimbledon bu yıl 3-16 Temmuz tarihleri arasında yapılacak.

Nisan 4, 2023
·
Makale
🎾 Alcaraz ve Félix de Monte-Carlo turnuvasından çekildi
Rafael Nadal’ın ardından Carlos Alcaraz ve Félix Auger-Aliassime de Monte-Carlo turnuvasından çekildiğini açıkladı. Carlos Alcaraz, sağlık problemleri sebebiyle Monte Carlo'ya gidemeyeceğini açıkladı. Alcaraz geçen hafta Miami Açık’ta Jannik Sinner’e karşı yarı final mağlubiyetinin ardından "fiziksel rahatsızlık" nedeniyle yarışmadan çekildi. Alcaraz: “İki ayın ardından eve döndüğüm için mutluyum ama Miami’deki yarı final maçımı acılar içinde bitirdiğim içim üzgünüm. Bugün Murcia’daki doktorumu ziyaret ettim ve yaptığımız değerlendirmeler sonucunda, toprak sezonuna başlamak için Monte Carlo’ya gidemeyeceğim.” Felix Auger-Aliassime sol diz sakatlığı sebebiyle Monte Carlo’dan çekildi. Felix : “Maalesef bu yıl Monte Carlo Masters'tan çekildiğimi duyurmak zorundayım. Hâlâ oynamayı sevdiğim ve her yıl sabırsızlıkla beklediğim bir turnuva, ancak birkaç haftadır sol dizimde ağrı var ve bir sonraki turnuvam için formda olmak için biraz zaman ayırmanın benim için en iyisi olduğuna karar verdim.”

Nisan 4, 2023
·
Makale
Formula 1'de yeni format
Sprint yarışı hafta sonlarındaki değişikliklerle ilgili tartışmaların ardından Formula 1 takımları, Azerbaycan Grand Prix hafta sonu formatındaki değişiklikler konusunda anlaşmaya vardı. Sprint yarışları için yeni format hafta sonu takımlar tarafından kabul edildi. Format, FIA ve F1’in onayını bekliyor. Onaylanırsa; cuma yarış için sıralama turları (FP1), cumartesi sprint için sıralama turları ve sprint yarışı, pazar ana yarış koşulacak. Sprint yarışı: Bir sprint yarışı, normal yarışın kısaltılmış bir versiyonudur. Sprint yarışları 100 km'nin üzerinden (normal yarış mesafesi olan 305 km'den aşağı) gerçekleştirilir ve yaklaşık 25-30 dakika sürer. Kuralların ayrıca, 28-30 Nisan tarihleri arasındaki tur öncesinde resmi olarak onaylanmadan önce spor danışma komitesindeki takım sporları direktörleri tarafından kontrol edilmesi ve test edilmesi gerekecek. Öte yandan: FIA komiserler kurulu, ilk yeniden start öncesi yaşanan kaosun engellenmesi için prosedürlerin yeniden gözden geçirilmesini istiyor. Azerbaycan Grand Prix'si 30 Nisan Pazar günü 14.00 'te.

Nisan 4, 2023
·
Makale
🎾 Rafael Nadal'ın sakatlık açıklaması
Sakatlığı devam eden Rafael Nadal, Monako'da düzenlenen Monte Carlo'da oynamayacağını açıkladı. Nadal'ın, toprak kort sezonunda, 8 Nisan'da başlayacak Monte Carlo Masters turnuvasıyla kortlara dönmesi bekleniyordu. Nadal: “Monte Carlo benim kariyerimdeki önemli turnuvalardan biri ancak ne yazık ki sakatlanma riskim olmadan oynamaya hazır olmadığım için, oynamayı sevdiğim bu özel turnuvayı yine kaçıracağım. Yakında geri dönmeyi umarak iyileşme sürecine ve hazırlığıma devam ediyorum.” Bir adım geriden: Bir süredir sakatlığı ile uğraşan tenisçi geçen hafta kortlara ne zaman döneceğinin henüz belli olmadığını “Tedavime devam ediyorum ve işin aslı ne zaman oynayabileceğimi bilmiyorum” açıklamasında bulunmuştu. Geniş açı: ABD'de düzenlenen Indian Wells ve Miami Açık Masters turnuvalarına katılamayan Nadal'ın uzun süreli sakatlığı, tek erkekler dünya sıralamasında ilk 10 içinde kalma rekorunun 912 hafta sonra sonlanmasına neden olmuştu. Bilgi notu: Nadal, Monte Carlo’yu 11 kez şampiyon olmuştu.

Nisan 4, 2023
·
Makale
Wimbledon yolu açıldı
2022 yılında Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı bir duruş sergilemek amacıyla Rus ve Belaruslu oyuncuların katılımına izin vermeyen LTA, bu sene gönülsüz de olsa yasağı kaldırdığını açıkladı. Wimbledon 2023’te yeniden tam kadro olarak oynanacak. Neler olmuştu? New York Times Pandemi döneminden bu yana, çeşitli sebeplerle oyuncuların turnuvalarda yer almalarının yasaklandığına şahit oluyoruz. 2022 yılında oyunun dışında kalanlara Perde arkası: Oyunun dışında kalanlar yazımızda değinmiştik. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından tüm spor dünyasında Rus ve Belaruslu sporcuların ve takımların müsabakalara katılımı tartışılmış, pek çok spor dalında oyuncular ve takımlar men edilmişti. Tenisin “oyuncular birliği” statüsündeki yönetici kurumları ATP ve WTA turları ise bu anlamda farklı bir tutum sergiledi ve “milliyetlerinden dolayı ayrımcılığa uğramamaları gerektiğini” belirterek oyuncuların yanında yer almayı tercih etti. Oyuncular kendi bayrakları altında yarışmayacak, isimlerinin yanında bayrak yer almayacaktı. Taraf ülke sporcularının tepkileri New York Post Elina Svitolina, Sergiy Stakhovsky, Alex Dolgopolov başta olmak üzere Ukraynalı tenisçiler savaşın ilk günlerinden itibaren seslerini yükseltirken, Rusya tenisinin önemli isimlerinden Andrey Rublev’in sosyal medya paylaşımları ve Dubai’de kazandığı maç sonrası kameraya “Savaşa hayır, lütfen” yazması konuyu tenis dünyasının dışına çıkardı. Rus bir sporcunun açık bir şekilde barış mesajı vermesi pek çok mecrada yer verilen bir hikayeye dönüştü. Rublev ayrıca, işgalin henüz resmileşmediği ancak gerginliğin üst seviyede olduğu günlerde, Ukraynalı tenisçi Denys Molchanov ile Marsilya’da çiftler şampiyonluğuna ulaşmıştı. O dönemde dünya 1 numarasına çıkmak üzere olan Daniil Medvedev, barıştan yana olduğunu açıkladı. Yevgeny Kafelnikov, Karen Khachanov, Anna Kalinskaya, Aslan Karatsev, Anastasia Pavlyuchenkova, Maria Sharapova, Victoria Azarenka da barış mesajları yayınlayan Rus ve Belaruslu isimlerdi. Yasak kararı Çim sezonu öncesinde, Britanya tenisinin yönetici kurumu Lawn Tennis Association (LTA), hükümetin önerilerini dikkate alacaklarını, savaşa karşı bir duruş sergilediklerini söyleyerek Rus ve Belaruslu sporcuların turnuvalara katılımının yasaklandığını açıkladı. Yasak kararı sonrası Rus ve Belaruslu bazı oyuncularla yapılan toplantıda, Andrey Rublev gerekirse tarafsızlıklarına dair bir kağıt imzalayabileceklerini, Wimbledon’da kazanacakları para ödülünü bir insani yardım derneğine bağışlayabileceklerini ve böylece bir spor organizasyonu adına yapılan en büyük bağışı gerçekleştirmeyi önerdiklerini ancak bunun kabul edilmediğini açıkladı. Böylece, Rus ve Belaruslu tenisçiler Wimbledon başta olmak üzere Britanya’daki turnuvalara katılamadı. YouGov’un yaptığı araştırmaya göre, halkın %69’u Rus ve Belaruslu tenisçilerin Wimbledon’a kabul edilmemesi kararını desteklediğini belirtti. Restleşme WTA ATP ve WTA’in bu konudaki tepkisi ise sert oldu. İki kurum da, Wimbledon’dan sıralama puanı kabul etmeyeceklerini açıkladılar. Bu durum turnuvanın değeri üzerine farklı görüşlerin oluşmasına sebep olurken, başarı gösteren oyuncular için ise mağduriyet yarattı. Aralarındaki anlaşmaya uymadığı gerekçesiyle WTA tarafından 750 bin dolar, ATP tarafından ise 1 milyon dolar ile cezalandırılan LTA, ekonomik olarak büyük darbe aldıklarını, 2023 başında yapmayı planladıkları Challenger turnuvalarını gerçekleştiremeyeceklerini açıkladı. Üstelik, yasağın tekrarlanması durumunda LTA'nın üyeliğinin düşürebileceği konusunda uyarı yapıldığı da belirtiliyordu. Ortak noktaları barış isteği Genel anlamda bakıldığında, turda yer alan Ukraynalı tenisçilerin ülkelerinin içinde bulunduğu durum nedeniyle anlaşılabilir bir şekilde öfkeli olduğunu görüyoruz. Bu konuda soru sorulan Rus ve Belaruslu sporcuların çoğunluğu da barıştan yana olduklarını belirtirken, üzgün oldukları göze çarpıyor. Vitya Kravchenko’nun Andrey Rublev ve Daria Kasatkina ile çektiği vlog’da duruma Rus oyuncuların gözünden bakmak oldukça enteresan. İstemsiz bir şekilde yaşananların içinde kalan genç oyuncuların kariyerlerinin devamıyla ilgili düştükleri çıkmazları, vatandaşlıktan çıkmayla ilgili düşüncelerini bu vlog’da görebiliyoruz. Bir yandan da kısa bir süre önce kortta izlediğimiz ancak şimdi orduda yer alan ve savaşın içinden paylaşımlar yapan Sergiy Stakhovsky’i, memleketine gidip savaşın etkilerini gösteren Elina Svitolina’nın paylaşımlarını görüyoruz. Milliyetlerinden bağımsız olarak bu oyuncuların hiçbiri, savaşı başlatan ya da yaşananları değiştirebilecek yetkisi olan kişiler değil. Acı çekiyor, korkuyor, öfkeleniyor, bir şekilde ses çıkarmaya çalışıyorlar. İstenmeyen olaylar Bireysel olarak oyuncular üzerindeki etkisinin yanında, korta yansıyan büyük gerginliklere henüz şahit olmadık. Yine de, konuyla ilgili bazı istenmeyen durumlar yaşanabiliyor. Rus tenisçi Sofya Lansere’nin savaşı destekleyen sosyal medya beğenileri oldukça tepki çekmiş ve “Rus bakış açısı” olarak öne sürülmüştü. Avustralya Açık sırasında tribünlerde savaş yanlılarının kullandığı “Z” sembolünün yer aldığı bir tişört giyen bir seyirci görmüştük. 2.turda Andrey Rublev, maç boyunca Ukrayna bayrağı açan seyircilerin hakaretine maruz kalmış, hakemden seyircileri tribünden atmamasını ama uyarmasını istemişti. Yine Avustralya’da, Novak Djokovic’in babası Srdjan Djokovic’in fotoğraf çektirdiği taraftarların Rusya bayrağı açması tartışmalara sebep olmuştu. Rus tenisçi Anastasia Potapova, Dubai ve Indian Wells’te giydiği Spartak Moskova forması sebebiyle WTA tarafından resmi olarak uyarıldı. Indian Wells sırasında Belaruslu Aryna Sabalenka ile eşleşen Ukraynalı Lesia Tsurenko, maça çıkmadı. Wimbledon yolu açıldı New York Times Geçtiğimiz hafta LTA’dan yapılan açıklamada, 2022 yılında verilen kararın hala arkasında durulduğu, ancak ATP ve WTA tarafından uygulanan cezalar ve yasağın tekrarlanması halinde 2023’te LTA’nın üyeliğinin sonlandırılması ihtimalinin Britanya tenisine vereceği zararların hesaba katıldığı belirtilerek, oldukça gönülsüz bir şekilde yasağın kaldırıldığı belirtildi. Buna göre, Rus ve Belaruslu oyuncular ve görevlilerden bir tarafsızlık beyannamesi imzalamaları istenecek. Turnuvalar sırasında oyuncular, görevliler ya da seyircilerin Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline yönelik herhangi bir destek ifadesinde bulunmasına, herhangi bir bayrak ya da sembol taşımasına izin verilmeyecek. Ayrıca, turnuvalara katılacak oyuncuların Rusya/Belarus hükümetlerinden direkt ya da dolaylı yoldan devlet desteği almaları, devlet tarafından işletilen ya da devlet destekli faaliyet gösteren firmalar tarafından sponsorluk almaları kabul edilmeyecek. Ukrayna karardan memnun değil Pek çok spor dalında Rus ve Belaruslu sporcular, takımlar ve görevliler uluslararası müsabakalardan men edildi. Söz konusu ülkelerin görünürlüğünün azaltılması ve yalnızlaştırılması anlamında çok mantıksız gelmese de, “milli” bir durumun yaşanmadığı, bireysel bir spor olan tenis gibi sporlarda bu yasağın nasıl bir etkisi olacağı iki taraflı olarak tartışılmaya devam ediyor. Ukraynalı otoriteler yasağın kaldırılmasından memnun değil. Ukrayna Dış İşleri Bakanı Dmytro Kuleba, kararı eleştirerek Birleşik Krallık hükümetini oyunculara vize vermemeye davet etti. Oyuncuların tepkileri Wimbledon şampiyonluğu yaşamış iki ismin Miami’de karşı karşıya geldiği final sonrası, sorulardan biri de Wimbledon’ın yasağıyla ilgiliydi. Rusya doğumlu olan ancak 2018 yılında Kazakistan vatandaşlığına geçen son şampiyon Elena Rybakina, Rus ve Belaruslu oyuncuların bayrakları olmadan yarışmalarında bir sakınca görmediğini, Wimbledon’ın kabul edilmedikleri tek Slam olduğunu ve tarafsız bir şekilde yarışmalarının en doğru karar olacağını belirtirken, 2 kez şampiyon Petra Kvitova ise, Wimbledon’ın geçen seneki kararından dolayı memnun olduğunu ve önümüzdeki sene Paris Olimpiyatları’nda da yarışmamaları gerektiğini düşündüğünü belirtti. Dünya 4 numarası Daniil Medvedev, henüz karar açıklanmadan verdiği cevapta Wimbledon’da oynamayı istediğini ama bunun için herhangi bir baskı yapmayacağını belirtmişti.

Nisan 4, 2023
·
Makale
Şampiyonlar Ligi'nde yarı final zamanı
CEV Kadınlar Şampiyonlar Ligi yarı finalleri, turnuva tarihinde ikinci kez son dörde kalan üç takımın isimlerinin yanında aynı bayrağın yer aldığı bir tabloyla başlıyor. Daha önce, pandemi arasının hemen ardından oynanan 2020-21 sezonunda Novara’nın Fenerahçe’yi, Busto-Arsizio’nun ise Eczacıbaşı’nı çeyrek finalde elemesiyle İtalya’nın hegemonya kurduğu Şampiyonlar Ligi yarı finallerine bu sefer Türkiye’den üç takım yükseldi. Geçen yıl üç takımla çeyrek finale yükselen Rusya temsilcilerinin Ukrayna’da devam eden savaş nedeniyle sezonun ortasında menedildikleri Şampiyonlar Ligi’nde bu sene hiç yer bulamamasıyla, uzun süredir Avrupa kulüp voleybolunun en güçlü ülkeleri olan İtalya ve Türkiye takımları çeyrek final listesini domine etti. Son şampiyon Vakıfbank’ın Vero Volley Milano, Eczacıbaşı’nın da üst üste ikinci çeyrek finalini oynayan Polonya ekibi Developres Rzeszow karşısında sürprize izin vermemesinin yanı sıra, Fenerbahçe’nin de dünya şampiyonu Imoco Conegliano’yu elemesiyle Türkiye’den üç takım yarı finalde buluştu. Onlara, Stuttgart’ı eleyen 2019 şampiyonu Novara’nın da katılmasıyla 2022-23 Şampiyonlar Ligi’nin kare ası tamamlandı. CEV Kadınlar Şampiyonlar Ligi’nde son yedi sezonun altısında final maçları Türkiye ve İtalya’dan birer takımla oynandı. Eğer Novara, Eczacıbaşı’nı elerse bu gelenek devam edecek ancak Eczacıbaşı’nın bu sezonki formu Türkiye’nin, 1960’larda Moskova takımları CSKA ve Dinamo’nun oynadığı finallerle Sovyetler Birliği ve sosyalist blokun dağılmasının ardından üç kez finalde iki temsilcisini buluşturan İtalya’nın ardından, Avrupa’nın 1 numaralı kupası için iki ekibinin şampiyonluk maçında karşı karşıya geleceği üçüncü ülke olması ihtimalini ortaya çıkarıyor. Derbide yeni randevu: Vakıfbank-Fenerbahçe Geçtiğimiz sezon tam 11 kez karşı karşıya gelen Vakıfbank ve Fenerbahçe’nin birlikte oynadığı neredeyse bütün maçlar büyük merak uyandırmış, iki ekip aynı zamanda bir kez daha Şampiyonlar Ligi yarı finalinde birbirlerinin rakibi olmuştu. Altın setle finale yükselen taraf olan Vakıfbank geçtiğimiz yıl rakibine hiç eşleşme kaybetmese de bu sezon o yenilmez görüntüsünden uzak. 2022’yi beş kupayla tamamlayan ve bu sezona da dünyanın en iyi pasör çaprazlarından Paola Egonu’yu kadrosuna katarak başlayan Vakıfbank, çıktığı ilk şampiyonluk maçı olan Şampiyonlar Kupası’nda Fenerbahçe’den set alamadı. Yine son şampiyon olarak geldiği Dünya Kulüpler Şampiyonası’nda ise unvanını, eski pasör çaprazı Isabelle Haak’ın takımı Imoco Conegliano’ya kaybetti. Fenerbahçe ise Şampiyonlar Kupası’nı kazanarak başladığı sezonun devamında, çıktığı büyük maçlarda yalpalasa da Çin’deki ligi tamamlayıp İstanbul’a dönen Melissa Vargas’ın takıma eklenmesiyle form kazanmaya başladı. Şampiyonlar Ligi’ne gruptaki ilk üç maçının ikisini kaybederek başlayan sarı-lacivertli ekip, daha sonra rakiplerine puan vermeden ikinci sıradan kendisini play-off’a atmayı başardı. Fenerbahçe için işler çeyrek finalde itibaren daha da iyiye gitmeye başladı. Sarı-lacivertliler, Vargas’ın dönüşüyle birlikte smaçörleri Ana Cristina ve Arina Fedorovtseva’nın da tuttuğu formla karşısında savunma yapması çok zor bir hücum takımına dönüştü. Çeyrek finalde, özellikle Fedorovtseva’nın etkili servis performansının yanı sıra sık sık sorun yaşadığı manşet yüzdelerini de iyileştirmesiyle, son finalist ve Dünya Kulüpler Şampiyonası şampiyonu Imoco Conegliano’yu üst üste kazandığı beş sette sürklase eden Fenerbahçe bir kez daha yarı final bileti aldı. Fenerbahçe’nin İstanbul’da 3-0 kazandığı maç, hem İtalyan rakibine karşı oynadığı sekizinci maçta ilk galibiyeti olması hem de Imoco’nun 11 yıl sonra setlerde 20’li sayıları göremeden kaybettiği ilk maç olması nedeniyle kaydadeğerdi. Vakıfbank’ın uzun bir süre sonra ilk kez favori olarak çıkmayacağı Fenerbahçe serisinden umutlu olabilmesi için, bu sezonki en büyük zaafı olan servis karşılamada yüzdelerini iyileştirmesi gerekiyor. Imoco’yu eledikleri beş sette 12 ace bulan ve maç başına 4.28 ace ortalamasıyla bu sezonun Şampiyonlar Ligi lideri olan Arina Fedorovtseva gibi bir silaha sahip Fenerbahçe karşısında Vakıfbank’ın oyun kurabilmesi için alacağı manşetler kritik önemde. Ayça Aykaç ve Gabi Guimaraes bu sezon servis karşılama yüzdelerinde Şampiyonlar Ligi oyuncu istatistiklerinin en üst sıralarında yer alsalar da özellikle Gabi’nin geçirdiği sakatlığın ardından bir türlü geçtiğimiz yılki formuna ulaşamaması, bunun yanı sıra takıma bu sezon eklenen bir başka isim olan Hollandalı smaçör Nika Daalderop’un kendisinden beklenen performansı verememesi de endişe kaynağı. Vakıfbank’ın karşı karşıya olduğu tek sorun manşet değil. Manşet performansının düşüklüğü pasör için oyun kurmayı zorlaştırırken, Cansu Özbay’ın bu sezon formundaki istikrarsızlık ve geçtiğimiz Dünya Şampiyonası’nda İtalya’da karşı karşıya kaldığı ırkçılıktan sonra gözle görülür bir düşüş yaşayan Paola Egonu’nun yüksek hata oranıyla oynaması, hücum hattını rakipler için ciddi bir tehdit olmaktan çıkarıyor. Orta oyunculardan Chiaka Ogbogu blokta güven verse de Zehra Güneş’in de geçtiğimiz sezonki performansından uzak oyuncular arasında yer alması Vakıfbank’ı serinin dezavantajlı takımı haline getiriyor. Fenerbahçe ise özellikle hücum oyuncularının etkinliğiyle belki de şampiyonluk için en büyük favori. Ana Cristina, Fedorovtseva ve Vargas’ın istikrarlı oyunları sayesinde pasör Macris Carneiro’nun güvenle pasları bu üç oyuncu arasında dengeli bir şekilde dağıtabilmesi hücum performansı açısından eşine zor rastlanır bir konfor. Smaçör ikilisi Ana Cristina ve Fedorovtseva’nın manşet yüzdelerini de sezon içinde artırmalarıyla takım daha komple bir görüntü sergilemeye başladı ve eşleşmeyi kazanan taraf olmaya adaylar. Geri dönüş: Eczacıbaşı-Novara CEV Kadınlar Şampiyonlar Ligi yarı finalinin diğer serisi olan Eczacıbaşı-Novara eşleşmesi, 2010’larda Avrupa’nın zirvesine çıkan ancak son yıllarda istediği sonuçları alamayan iki takımdan birinin 1 numaralı kupanın finaline dönüşüne tanıklık edecek. Bu yıl ligde yalnızca THY’ye iki maçta kaybettiği ikişer setle yoluna namağlup devam eden Eczacıbaşı, kritik maçlarda ise sendeleyebiliyor. Dünya Kulüpler Şampiyonası yarı finalinde Vakıfbank’a, Kupa Voley çeyrek finalinde ise Fenerbahçe’ye yenilen Eczacıbaşı, eleme maçlarında öngörmesi güç bir ekip. Ebrar Karakurt’un formasını giydiği Novara ise ligde istikrarsız bir performans sergilerken İtalya Kupası’na da yarı finalde Imoco’ya karşı aldığı mağlubiyetle veda etti. Bu sezon en iyi sonuçlarını Şampiyonlar Ligi’nde alan 2019 şampiyonu ekip, Vakıfbank’ın olduğu gruptan yalnızca İstanbul ekibine bir maç kaybederek lider çıktı ve çeyrek finalde Stuttgart’ı puan vermeden eleyerek adını son dörde yazdırdı. Geçtiğimiz sezon yaptığı puan hesabı hatası nedeniyle gruptan çıkamayan Novara, Şampiyonlar Ligi’nde finale yükselerek moral bulmak istiyor. Her iki takımın da skor üretmek için pasör çaprazlarına fazlaca güvendiği eşleşmede, İtalyan ekibi kazanmak için smaçörlerinin performansına güvenecek. Tijana Boskovic gibi bir hücum silahına sahip olan Eczacıbaşı karşısında iyi savunma yapması gereken Novara, Bosetti’nin ve libero Eleanora Fersino’nun manşetteki etkinlikleriyle sonuca gitmeye çalışacak. McKenzie Adams’ın sezon içinde yaşadığı sakatlık nedeniyle smaçör performansları bakımından istediği verimi alamayan Novara’da sayıyı bitirmek için en önemli koz ise, bu yıl Şampiyonlar Ligi’nin en skorer oyuncuları arasında yer alan Ebrar Karakurt. Altı yıl sonra Şampiyonlar Ligi yarı finaline dönen Eczacıbaşı ise, orta oyuncuların hücumda daha büyük rol üstlendiği geçen sezona göre bu yıl, smaçörlerin daha fazla top aldığı bir hücum planıyla oynuyor. Hande Baladın böylelikle skor üretmede daha etkili hale gelirken, Irina Voronkova’nın hücumda yaptığı hataları yüksek savunma yüzdesiyle telafi etmesi gerekecek. Uzun sakatlık arasından sonra salona dönen Yasemin Güveli’nin de eklendiği smaçör rotasyonunun yanı sıra, kariyerinin ilk Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu hedefleyen Boskovic’in pasör çaprazında takıma verdiği güven de Eczacıbaşı’nın final hedefindeki en önemli kozu.

Nisan 4, 2023
·
Makale
Basketbol Süper Ligi’nde derbi: Fenerbahçe Beko-Galatasaray NEF
Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi'nde Fenerbahçe Beko, sahasında Galatasaray Nef'i 86-64 mağlup etti. Böylelikle Fenerbahçe Beko 19. galibiyetini alırken Galatasaray NEF ise 13. yenilgisini yaşadı. Detaylar: Fenerbahçe’de Dyshawn Pierre 15 sayı – 7 ribaund, Johnathan Motley 14 sayı – 4 ribaund, Melih Mahmutoğlu 11, Tarık Biberovic 10, İsmet Akpınar 9 sayıyla oynadı. Şehmus Hazer 8 sayı – 5 ribaund, Samet Geyik 7 sayıyla oynadı. Fenerbahçe Beko’da Dyshawn Pierre skorer oyunuyla derbide öne çıkan isim oldu. ING Kadınlar Basketbol Süper Ligi play-off çeyrek final ikinci maçında Fenerbahçe Alagöz Holding, Beşiktaş GKN Kargo’yu deplasmanda 79-64 mağlup etti. serinin ilk maçını 90-70 kazanan Potanın Kraliçeleri böylece çeyrek final serisini 2-0’la geçti ve adını yarı finale yazdırdı. Fenerbahçe Alagöz’ün skor dağılımı Stewart 26, Vandersloot 20, Meesseman 14, Stokes 6, Merve 5, İdil 5, Alperi 3.

Nisan 3, 2023
·
Makale
🏁 Avustralya Grand Prix'sindeki iddialar
2023 F1 sezonunun üçüncü yarışı Avustralya GP’sinde pole poziyonunda başlayan Red Bull pilotu Max Verstappen birinci oldu. Yarışı Mercedes pilotu Lewis Hamilton ikinci, Aston Martin pilotu Fernando Alonso üçüncü sırada tamamladı. Kazaların yaşandığı yarıştan sonra takımların ve pilotların itirazları oldu. Ferrari, Carlos Sainz'a verilen cezaya itiraz edeceğini açıkladı. Bir adım geriden: Kevin Magnussen'in duvara temas ederek sağ arka lastiğini patlatmasının ardından kırmızı bayrak çıkmış ve yarış yeniden başladığında, Sainz vatandaşı Alonso'ya çarpmıştı. Carlos Sainz, Alonso ile kazası nedeniyle beş saniye zaman cezası aldı ve yarışı 11. sırada tamamladı. Bu sonucun ardından Ferrari, Avustralya GP'den sıfır puanla ayrıldı. Haas, yarış sonucunu protesto etmeye hazırlanıyor. Kabul görmesi halinde Nico Hulkenberg podyuma çıkacak. Arka plan: Sıralama turlarında bu yıl ikinci kez ilk 10'a giren Nico Hulkenberg, damalı bayrağı yedinci sırada görerek Haas'la bu yılki ilk puanlarını aldı. Max Verstappen, Lewis Hamilton'ın ilk tur mücadelesinde Formula 1'in sürüş davranışı kurallarına uygun şekilde uymadığını iddia ediyor. Mercedes pilotu George Russell, Red Bull'un FIA tarafından aranmamak için hızını gizlediğini iddia etti. "Max Verstappen'in sınırları zorlamak için bir nedeni yok. Kesinlikle hızlarını saklıyorlar çünkü ne kadar çok ellerini gösterirlerse, spor tarafından o kadar çok durdurulmaya çalışılacaklar. Bence gerçekçi bir şekilde gridin geri kalanından 0.7s daha avantajlılar."

Nisan 3, 2023
·
Makale
Alperen Şengün double-double yaptı
NBA’de Houston Rockets, Los Angeles Lakers‘a 134-109’luk skorla mağlup oldu. Rockets forması giyen millî basketbolcu Alperen Şengün, Lakers karşısında double-double ile oynadı. Detaylar: Bu sezon 40. kez kazanarak play-off barajının bir galibiyet altında konferansında 7. sırada yer alan Lakers'ta Anthony Davis 40 sayı, 9 ribaunt, LeBron James 18 sayı, 11 asist, 10 ribaunt, Rui Hachimura 20 sayı, 12 ribaunt, Austin Reaves 18 sayı, 8 asist, Malik Beasley 13 sayıyla oynadı. Bu sezon 60. kez kaybeden Rockets'ta Jalen Green 24 sayı, 7 asist, Kevin Porter 20 sayı, Jabari Smith 14 sayı, 6 ribauntluk performans sergiledi. Alperen Şengün'ün Lakers karşısındaki performansı: 18 Sayı 15 Ribaund 5 Asist 2 Top Çalma 3 Blok Alperen Şengün: “Bence sezon başına kıyasla savunmada bariz bir gelişim gösterdim, özellikle ikili oyun savunmasında sezon başına ve geçtiğimiz sezona göre çok daha iyi durumdayım. Takım savunmasına yardımcı olabilmek için elimden gelen en iyi çabayı ortaya koyuyorum.” Öte yandan: NBA’de bu sezon toplam 71 karşılaşmada süre bulan Alperen Şengün, maç başına 14.7 sayı, 8.7 ribaund ve 3.8 asist ortalamalarıyla mücadele ediyor.

Nisan 3, 2023
·
Makale
🚲 Bahar Klasikleri: Ronde van Vlaanderen 2023
Anıtsal Klasiklerden Ronde van Vlaanderen 2023'te, erkek yarışında UAE Team Emirates takımından Tadej Pogacar şampiyon oldu. 73.4 kilometre uzunluğundaki yarışı Alpecin-Deceuninck takımından Mathieu van der Poel ikinci, Trek-Segafredo takımından Mads Pedersen ise üçüncü oldu. Domestique Pogacar: “Müthiş çalıştık bugün, hiç unutmayacağım bir gün oldu. Kwaremont'un son geçişini tek çıkmak istiyordum ama Paterberg'de neredeyse problem yaşıyordum ancak bugün finişe ulaşabilmemin tek yolu buydu.” Detaylar: Anıtsal Klasiklerin 2.'si Ronde'de yaşanan kazanın ardındana kazaya sebep olan Bahrain Victorious takımından Filip Maciejuk yarıştan diskalifiye edildi. Öte yandan, Ronde van Vlaanderen'in 2023 edisyonu, saatte 44.1 km ortalama hızla yarış tarihinin en hızlısı oldu. Kaza anını buradan izleyebilirsiniz. Dahası: Tadej Pogacar, tarihte Louison Bobet ve Eddy Merckx’den sonra Fransa Bisiklet Turu ve Ronde van Vlaanderen kazanan 3. isim oldu. Eddy Merckx gazete La Dèrniere Heure’e yaptığı açıklamada; “Bunun için gittiğinde, sonuçlarını düşünmediğini görebilirsiniz. Kendine soru sormuyor. Bu gerçek bisiklet, insanların sevdiği türden. Tadej olağanüstü bir sürücü. Benim neslimle günümüz bisikletçiliğini karşılaştıramayız, ancak Pogacar'ın her şeyi kazanabileceği açık. O, son yıllarda sporu çok fazla ele geçiren bir trend olan bilgisayar verileriyle yönetilen bir sürücüden başka her şey. Bu tür yarışlarda yer alması bisiklet tutkunları için bir nimettir, Tadej spor tarihine girdi.” dedi. 24 yaşındaki Tadej Pogacar'ın kariyerinde 56., 2023'te ise 10. galibiyetini aldı. Tour de France 🏆🏆 Il Lombardia 🏆🏆 Ronde van Vlaanderen 🏆 Liege-Bastogne-Liege 🏆 Strade Bianche 🏆 Tirreno-Adriatico 🏆🏆 Paris-Nice 🏆 Lotte Kopecky şampiyonluk savunması Lotte Kopecky/ Velonews Kadınlar yarışında ise SD Worx takımından Lotte Kopecky üst üste ikinci şampiyonluğunu elde etti. Demi Vollering, yarışta SD Worx hakimiyetini bitirmek için ikinci sıraya yükseldi ve Elisa Longo Borghini (Trek Segafredo) üçüncü oldu. Lotte Kopecky: "Tekrar kazanmak çok özel. Herkes bana tekrar kazanmam için beş yıldız veriyordu, bu yüzden baskı vardı,” dedi Kopecky. Koppenberg kaygandı ve bisikletimden inip koşmak zorunda kaldım. Bununla birlikte: 2023'te SD Worx takımıyla dört yol yarışına katılmıştı. 27 yaşındaki oyuncu, bunlardan ikisini kazanmış, diğerini ikinci bitirmişti. Ardından, yakındaki Rumst'tan gelen sürücü bitiş çizgisini geçtiğinde, bu yıl yaptığı beş yarıştan üçünü kazanmıştı. Şimdiye kadar 2023'te Kopecky'nin takımı, altısı World Tour takviminde olan dokuz yarışta yarıştı ve SD Worx dört kez birincilik ve ikincilik elde etti.

Nisan 3, 2023
·
Makale
Miami Açık Finali'nde şampiyon: Medvedev ve Kvitova
Daniil Medvedev rakibi Jannik Sinner’ı 7-5 6-3 ile yenerek Miami Açık’ta ilk şampiyonluğuna ulaştı. Medvedev, 2023 sezonunda Rotterdam, Doha ve Dubai’nin ardından 4. şampiyonluğunu elde etmiş oldu. Dünyanın 11 numarası olan Jannik Sinner, yarı finalde seri başı Carlos Alcaraz karşısında galibiyet alarak finale yükselmişti. İstatistikler: ATP sıralamasında dünya 4 numarasında yer alan tenisçi son 26 maçta 25 galibiyet kazandı ve Miami Open'da kariyerinin 5. Masters zaferini elde etti. Medvedev, 1981'de Ivan Lendl'den bu yana, son dörtte Karen Khachanov'u yenerek art arda beşinci ATP finaline ulaşan ilk oyuncu oldu. Medvedev'in 19 ATP tekler şampiyonluğu 19 farklı etkinlikte geldi. Sydney Winston-Salem Tokyo Sofia Cincinnati St. Petersburg Shanghai Paris London Marseille Mallorca Toronto NYC Los Cabos Vienna Rotterdam Doha Dubai Miami WTA Tek kadınlar finali: Miami Açık tek kadınlar finalinde, Petra Kvitova rakibi Elena Rybakina’yı 1 saat 42 dakika süren mücadelenin ardından 7-6 ve 6-2'lik setlerle mağlup etti. Kvitova, Miami'de ilk, kariyerinin ise 30. şampiyonluğunu kazandı. Serena Williams ve Victoria Azarenka’nın ardından, Simona Halep ile birlikte 2009’dan bu yana en çok WTA 1000 şampiyonluğu yaşayan 3. isim oldu. 33 yaşındaki iki Grand Slam galibi Kvitova, kazandığı 1.26 milyon dolarlık (1.02 milyon sterlin) para ödülüne ek olarak kazandığı 1.000 sıralama puanıyla Eylül 2021'den bu yana ilk kez dünyanın ilk 10'u arasına geri dönecek. Bir adım geriden: Geçen ay Indian Wells'te şampiyon olduktan sonra Sunshine Double'ı kovalayan Wimbledon şampiyonu Rybakina'nın 13 maçlık galibiyet serisi son verdi.

Nisan 3, 2023
·
Makale
Avustralya GP: 3 dünya şampiyonu podyumda
2023 F1 sezonunun üçüncü yarışı Avustralya GP’sinde pole poziyonunda başlayan Red Bull pilotu Max Verstappen birinci oldu. Yarışı Mercedes pilotu Lewis Hamilton ikinci, Aston Martin pilotu Fernando Alonso üçüncü sırada tamamladı. Yarış sonucunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz. Detaylar: Yarışa kırmızı bayraklar sebebiyle 3 defa gridden start verildi. Verstappen, ilk turda Mercedes pilotlarının geçmesine rağmen yarış içerisinde birinci sıraya yükselmeyi başararak bu sezon 2. kariyerinin ise 37. Formula 1 zaferini kazandı. 7. sıradan başlayan Ferrari pilotu Charles Leclers ise startın ardından yarış dışı kaldı. Yarışın son turlarında Carlos Sainz, Alonso ile kazası nedeniyle beş saniye zaman cezası aldı ve yarışı 11. sırada tamamladı. Bu sonucun ardından Ferrari, Avustralya GP'den sıfır puanla ayrıldı. Yarış dışı kalanlar Mercedes: George Russell Ferrari: Charles Leclerc Williams: Alex Albon Alpine: Pierre Gaslly ve Esteban Ocon Haas: Kevin Magnussen Alpha Tauri: Nyck de Vries Yarış sonrası açıklamalar Lewis Hamilton: Herkese çok teşekkürler. İnanılmaz bir hafta sonu geçirdik. Russell için üzgünüm. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Ön tarafta yarışmak ve Aston Martin’le savaşmak harika. Bugün 3 dünya şampiyonu podyuma çıktı bu harika. Max Verstappen: Kötü start aldım. Sonrasında ise çok hızlıydık. Kırmızı bayraklar… bilemiyorum. İlki doğru olabilir ancak ikincisi olmayabilirdi. Kazandığım için çok mutluyum. Fernando Alonso: Yarış bizim için çok iyi geçti. Mercedes burada çok hızlıydı. İlk kırmızı bayrakta bedavadan sıra kazandık ama ikincisi yardımcı olmadı. Carlos Sainz: Konuşmamayı tercih ederim. Çünkü kötü sözler söyleyebilirim. İlk önce gidip komiserlerle konuşmak istiyorum. Öte yandan: Lewis Hamilton Formula 1 tarihinde arka arkaya 17 sezon podyuma çıkan ilk pilot oldu. Verstappen ise 80. kez podyuma çıkarak bu alanda Ayrton Senna'yı yakaladı. Bir adım geriden: F1'de 2023 sezonunda bir önceki yarış Suudi Arabistan'da start aldı. İlk iki yarışın kazananı Red Bull takımından Max Verstappen ve Sergio Perez olmuştu. Max Verstappen ile George Russell’ın attıkları en iyi turların kıyaslandığı videoyu buradan izleyebilirsiniz. Bir sonraki yarış: Azerbaycan GP 30 Nisan TSİ 14.00

Nisan 2, 2023
·
Makale
Avustralya GP’sine hazırlık
Formula 1’in dünyada bu kadar popüler olmadığı, Arap sermayesinin spora bu miktarda para akıtmadığı dönemlerde sezona Avustralya GP’si ile başlardık. Ama artık yeni bir dönem var. Formula 1 bir spor olmaktan çok bir şova dönüştü ve bu sayede hiç olmadığı kadar popüler. Arap sermayesiyse paranın gücü sayesinde kendisine sezonun açılışını ve kapanışını satın aldı. Popülerlik ve parayla birlikte Formula 1’deki tüm alışkanlıklar değişti, aynı Avustralya GP’sinin yeri gibi. Avustralya artık sezonun 3. yarışı. Avustralya yarışının adı çok eski fakat pistleri devamlı değişim halinde. Kendi adıma söylemem gerekirse 1980’lerin ortasından itibaren iki farklı pistte Avustralya GP’si seyrettim. İlki Adelaide, ikincisi şimdi seyrettiğimiz ve 1995 yılından beri bu yarışa ev sahipliği yapan Melbourne. Melbourne çok güzel bir tasarıma (layout) sahip olmasına rağmen özellikle 2014 sonrasında araçların boyutlarının artması nedeniyle heyecan anlamında eksik kalıyordu. Takvimdeki yeri sallantıda olan pistin yönetimi pistte son yaptıkları güncellemelerle 2035 yılına kadar takvimdeki yerlerini garanti altına almayı başardılar. Melbourne, yeni yapısıyla artık geçişin daha kolay olduğu, daha hızlı bir pist haline dönüştü. Pistin yaşadığı değişimler ışığında önümüzdeki hafta sonundan neler beklemeliyiz, kısaca anlamaya çalışalım. Pistin karakteristiği Kırmızı bölgeler, pistin güncellenen kısımları/F1 Pistte yapılan değişikliklerle pistin uzunluğu 5.278 metreye ulaştı. Bu uzunluk çok ideal değil, nispeten kısa olarak adlandırabileceğimiz bir mesafe. Pistin kısa olmasının sonucunda kaçınılmaz olarak bolca tur bindirme göreceğiz. Bu sezon araçlardan yayılan türbülanslı hava arttığı ve araç takibi zorlaştığı için tur bindirmeler nispeten daha zor olacaktır. Tur bindirmeler yarışa etki edecek mi, izleyip göreceğiz. Eskiden 16 viraja sahip olan pistten 9 ve 10 numaralı virajlar (aslında bir şikandı) ortadan kaldırıldığı için pist artık 14 viraja sahip. Sağ viraj sayısı daha çok, toplam 9 tane. 5 tane de sol viraj var. Pist için hiper akıcı ifadesi abartılı olmaz. Çünkü sadece 2 tane yavaş viraj, 1 tane de orta hıza yakın olarak değerlendireceğimiz viraj var. Geri kalanı orta hızlı, yüksek hızlı ve tam gaz geçilen virajlar. Ayrıca peş peşe virajlar ve 2 bölgedeki yüksek hızlı yön değişimleri de akıcılığı artıran unsurlar. Tabii bu tip virajların araçları ve pilotları zorladığını da eklememiz lazım. Güncellenen tasarımın pisti daha hızlı yaptığını söylemiştim. Pistin tam 4 farklı noktasında 300 km/sa hızın üstüne çıkılıyor. DRS ve hava koridoruyla 320 – 330 km/sa gibi hızlar bu sezon mümkün olabilir. Bildiğiniz üzere son yılların modası, Formula 1 pistlerine banket (eğim) eklenmesi. Çooooook eski dönemlerde Monza başta olmak üzere pek çok pistte yer alan eğimli virajlar 2000’li yılların başında ABD ile geri dönmüştü. İndianapolis skandalından sonra ABD’de yarış yapılmayınca bu tip virajlar bir süre Formula 1’e uzak kaldılar. Yakın dönemde Zandvoort ile aramıza yeniden döndü eğimli virajlar. Cidde’den sonra Avustralya’da da 11. virajda hafif bir banket var. Burası da eskisinden daha hızlı dönülecektir. Piste yapılan tasarım güncellemesinde 13. viraj genişletildi. Böylece geçişe daha uygun hale getirildi. O bölgedeki DRS de düşünüldüğünde bu bölgede güzel geçişler göreceğiz diye düşünüyorum. Sonuç olarak yapılan değişiklikler pistin daha da hızlanması ve geçişin kolaylaşması için gerçekleştirildi. Yapılan değişikliklerin olumlu sonuç verip vermeyeceğini göreceğiz. İlginç DRS yerleşimi/F1 Albert Park’ın tam gaz geçilme oranı %80 civarında. 4 noktada 300 km/sa hızın üstüne çıkıldığını yazmıştım. Bunların ikisinde pilotlar şiddetli frenlemeyle çok düşük hızlara geriliyor. Bu negatif ivmelenme değerli frenleri zorluyor. Geçmiş dönemde frenlerin sıklıkla aşırı ısındığına şahit olmuştuk. Geçen sezon pistte yapılan değişiklikler nedeniyle düzlükler arttığı için frenleri soğutmak daha kolay. FIA geçen sezon ilginç bir DRS denemesine kalkışmıştı. Bir tur içinde DRS’nin 4 defa açıldığı bir formül düşünmüşlerdi. Ancak geçen sezonki antrenmanlardan sonra, güvenlik nedeniyle bu fikirden vazgeçmişlerdi. Geçen sezonki araçlar çok zıpladıkları için yere basma kuvveti fazla dalgalanıyordu. Bu durum sürüş güvenliğini olumsuz etkiliyordu. Bu sezon araçların Z-ekseninde daha kontrollü olmaları nedeniyle FIA 4’lü DRS’yi yeniden gündeme aldı. 2 DRS tespit noktasına karşılık 4 DRS bölgesi olacak. Geçen sezon, “Biraz daha zorlasalardı, pistin tamamını DRS bölgesi yapabilirlerdi.” demiştim. Yine aynısını yazayım. Pistin hemen hemen tamamı DRS bölgesi gibi duruyor. Yapaylıkta son nokta. Pistin en önemli özelliklerinden biri güvenlik aracı altında pit yapıldığında kazanılan süre. Bu pistte güvenlik aracı altında pit yapan pilotlar, normal yarış akışına göre 15 saniye kazanıyor. Yarış stratejilerinde güvenlik aracı beklentisi önemli rol oynayabilir. Lastikler Pirelli Avustralya’ya C2, C3 ve C4 lastikleri getirdi. Lastikleri genel anlamda çok zorlayacak bir pist değil. Fakat Pirelli’nin ön lastiklerde 23 PSI basınç belirlemesi, endişelendiklerini gösteriyor. Endişenin kaynağı 8. viraj boyunca uzunca bir süre sağ lastiklere binecek yanal yükler olabilir. Ayarlar Motorsport Pist eskiden klasik bir orta yere basma kuvveti gerektiren pistti. Artık biraz daha verimlilik ön planda. Düzlük hızları pistin eski tasarımına göre fazlaca önem kazandı. Bunda 4 DRS bölgesi önemli bir etken. Geçen senelere göre biraz daha küçük kanatlar ve/veya açıları biraz daha düşük açılı kanatlar görebiliriz. Eskiden asfalt oldukça dalgalıydı. Zemin dalgaları, araçların süspansiyonlarının alçak ayarlanmasının önünde engeldi. Ancak pistin yerleşimi değişince asfalt da değişti. Artık pistin çoğunda çok düzgün bir asfalt var. Yani araçlar daha alçak ayarlanabilir. Yine de bu pistin hibrit yapıda, diğer bir deyişle kısmen günlük hayatta kullanılan yollardan oluştuğunu göz önünde bulundurmak lazım. Günlük trafikte yıpranan asfalt, yol tutuşla ilgili doğru ayaların yakalanması anlamında mühendisleri zorlayacak. Gündelik olarak kullanılan asfaltta yol tutuş az olur, lastik ısıtmak da meseledir. Pistin yeni olan diğer yarısındaysa asfaltın yapısı ve rengi tamamen farklı. Yeni asfalt daha koyu renkte. Güneş, daha yeni ve koyu renkli asfalta vurduğunda koyu renk güneş ışınlarını daha fazla absorbe eder. Böylece asfalt daha sıcak olur. Lastiğin ideal sıcaklığa çıkması kolaylaşır, ama agresif ayarlar tercih edildiğinde lastik aşınması da artar. Tüm bu nedenlerle mühendisler lastiklerin eski ve yeni asfaltta denge yakalamasında zorlanabilir. Diğer ilginç bölge 8. viraj. Yüksek hızla uzun süre tam gaz geçilen 8. viraj boyunca arabaları dikkatle izleyeceğim. Hız arttıkça tabandan üretilen yere basma kuvveti artacak. Yunuslamaya veya tabanlamaya hassas olan araçların bu virajdaki davranışlarını izlemek ilginç olacak. 3 noktada arabaların yavaş virajlardan sonra hızlanması gerekecek. Bu nedenle arka süspansiyon sertliği önemli. Daha iyi çekiş için biraz daha yumuşak arka süspansiyon ayarları görebiliriz. Hava sıcaklığına göre büyük motor soğutma mazgalları gözlemleyebiliriz. Favoriler Red Bull Racing Normalde sezon başlarında net favori belirlemek zordur. Ama bu sezon favori net: Red Bull. Tabii ki güvenlik aracı ve mekanik arıza gibi parametreler sonucu değiştirebilir. Gerçi zamansız gelebilecek bir güvenlik aracında bile Red Bull’un yarışı çevirecek gücü var. Sadece mekanik arıza onları durdurabilir. Red Bull’dan sonrası için güç dengesi liderlik kadar net değil. İkincilik için şimdilik en kuvvetli aday Aston Martin gibi görünüyor. Aston Martin ürettiği büyük yere basma kuvveti sayesinde lastiklerini iyi ısıtıyor. Bunun sonucunda da hem viraj performansları çok iyi hem de lastikleri koruma performansları rakiplerinin önünde. Karar veremediğim takım Ferrari. En güçlü motor Ferrari’de ama dayanıklılık endişeleri nedeniyle motoru geçen yarış kıstılar. Burada da kısacaklar mı? Kısmazlarsa ikincilik şansları yüksek, aksi taktirde başka bir senaryo olur, daha geride konumlanırlar. 3 tane yavaş virajın çıkışında ivmelenme önemli. Ferrari’nin arka süspansiyonları çekiş bölgelerinde çok başarılı. Her şey yerli yerine oturursa yani mühendislerin “sweet spot” dedikleri nokta yakalanabilirse Ferrari fark yaratabilir. Ferrari ilk iki yarışta ön aksta sorun yaşadı. Oysa ki Ferrari 5-6 sezondur en iyi ön süspansiyonlara sahipti (Mercedes’in DAS avantajına sahip W11’i hariç). İlk iki yarışta ön süspansiyonlardaki yol tutuş eksikliği tasarım hatası olarak mı değerlendirilmeli? Yoksa Ferrari, ayar penceresi çok dar bir Diva mı? Birkaç yarış daha bekleyip öyle yorumlayalım. Scuderia Ferrari W14 çöpe gidecek bir tasarım. Son aylarını yaşayan bu tasarım konseptinin onları Avustralya’da çok ileriye götüreceğini düşünmüyorum. 3. veya 4. güç olmaları beklenmeli. Motor gücü düzlüklerde çok hızlı olmalarının önündeki önemli bir engel. Aerodinamik anlamda da çok iyi bir araç olmadığı için vasat bir sonuç beklenebilir. Aksi durum, sürpriz olarak değerlendirilmeli. Sezon başında testlerden sonra Alpine Mercedes’i zorlayabilir demiştim. Şimdilik tahmin ettiğim kadar yakın bir mücadele olmadı. Fakat Alpine, Mercedes’e çok uzak değil. Verimli bir araba olan Alpine burada bekleneni verebilecek mi, göreceğiz. Sonraki grup Alpha Tauri, McLaren, Haas, Alfa Romeo ve Williams’tan oluşuyor. Bu gruptaki güç farkını net olarak tespit etmek ve yazmak için erken. Yine de düşük sürüklenme değerine sahip Williams ve yüksek motor gücüyle Haas bu grubun öncüleri olabilir. Puan almak için öndeki 5 takımın araçlarının yarış dışı kalmalarını beklemek zorundalar. Pistin diğer özelliği iki noktada çok sert frenleme gerektirmesi. Frenleme bölgelerinde Ferrari’nin ve McLaren’ın biraz zayıf kaldığını söyleyebiliriz. McLaren’da sorun geçen seneden kalan kronik bir hastalık. Ferrari’de biraz daha optimizasyonla ilgili olabilir. Tabii ki tüm bu yazdıklarım sezonun çok erken döneminde gelen tahminler. Yanılma payı yüksek. Ayrıca yarış içindeki güvenlik aracı, taktik hatalar ve mekanik arızalar yarışı beklenenin dışına sürükleyebilir. Her halükarda keyif alacağımız bir hafta sonu olmasını umuyorum.

Mart 30, 2023
·
Makale
🏀 Çift maç haftası: Bir galibiyet, bir yenilgi
Anadolu Efes’in kritik maçı EuroLeague 31. hafta maçında Anadıolu Efes İtalya’nın Olimpia Milano takımını ağırladı. Sinan Erdem Spor Salonu’nda oynanan karşılaşmada Efes rakibini 89-69 mağlup etti. Bu sezonki 15. galibiyetini alan takım 10. sıradaki yerini korudu. İstatistikler: Shane Larkin 18 sayı ve 5 asist, Will Clyburn 16 sayı ve 5 top çalma,Vasilije Micic 15 sayı ve 6 ribaund kaydetti. Maçın tüm istatistiklerini buradan okuyabilirsiniz. Maçın MVP’si: 16 sayı, 3 ribaund, 2 asist, 25 verimlilik puanı ile Will Clyburn oldu. 1000. sayı: Elijah Bryant, Olimpia Milano karşısında bulduğu sayılarla EuroLeague kariyerindeki 1000. sayısına ulaştı. Maç sonu açıklamaları: Ergin Ataman: Bu akşam oynadığımız basketbolun ardından mutlu olmalı mıyım bilmiyorum. Bu agresifliği, pas trafiğini, doğru şut seçimlerini ve mücadeleyi sadece playofflara kalma konusunda sıkıntıya girdiğimiz zaman sergiliyoruz. Shane Larkin: Taraftarlarımızın önünde önemli bir galibiyet aldık. Biz kimyamızı bu akşam gösterdik. 5 oyuncu çift haneli sayı üretti. Savunmada çok odaklanmıştık. Olimpia Milano son dönemin en formda takımlarından birisi. Onları 70 sayının altında tuttuk. Play-off umutları: Ergin Ataman: Şansımız çok az. Herhangi stratejik bir açıklama değildi. Beş yıldır bu takımda görev yapıyorum. Çok büyük, Avrupa basketbol tarihinde kimsenin kolay kolay elde edemeyeceği başarılar elde ettik. Gelecekte bunu göreceksiniz, zaman gösterecek. Ancak ilk kez böyle bir durumla karşı karşıyayız ve bizim alacağımız galibiyetler bile play-off’a yetmeyebilir. Bu, bir stratejik açıklama değildi. O anki duygularımla var olan bir açıklamaydı. Bir sonraki maç: Anadolu Efes, 30 Mart Perşembe günü saat 20.30’da Virtus Segafredo Bologna ile karşılaşacak. Fenerbahçe Beko İspanya'da mağlup Fenerbahçe Beko EuroLeague'de deplasmanda Real Madrid'e 90-75 mağlup olan Fenerbahçe Beko, bu sezonki 13. yenilgisini aldı. Fenerbahçe Beko, EuroLeague’de normal sezonun bitimine 3 maç kala 5. sırada yer alıyor. Real Madrid 22 galibiyet ve 9 mağlubiyetle zirve için yarışıyor. Skor dağılımı: Nigel Hayes-Davis 17 sayı, Nick Calathes 12 sayı, Devin Booker 7, Marko Guduric 10, Tyler Dorsey ile Johnathan Motley de 6 sayıyla mücadele etti. Bir sonraki maç: Fenerbahçe Beko, 31 Mart Cuma günü TSİ 21.30'da Cazoo Baskonia'ya konuk olacak. Tarihi rekor: Virtus Bologna’yı 111-80 mağlup eden Maccabi Tel Aviv, ligi 38 asistle tamamlayarak EuroLeague’de bir maçta en çok asist yapan takım olma unvanını elde etti. EuroLeague’de 31. hafta maçları sonunda oluşan puan durumu:

Mart 29, 2023
·
Makale
Mümkün mü artık dönmek?
Sakatlıklar maalesef sporun bir parçası. Teniste de üst düzey oyuncuların yaşadıkları sakatlıklar sebebiyle turdan uzak kalışlarına defalarca şahit olduk. Ancak Nadal ve Djokovic gibi iki makine ve Murray-Wawrinka gibi iki asla vazgeçmeyen savaşçıyla büyüyen bizler için, her düşüşün bir çıkışı da vardı ve her ne olursa olsun bu isimler belirli bir seviyeye geri dönebiliyordu. Dominic Thiem onlardan biri olabilecek mi, yoksa onun “en iyi”sini çoktan geride mi bıraktık? Neslinin tek temsilcisi Öncelikle Dominic Thiem’in kariyerine biraz bakalım. 1993 doğumlu tenisçinin yaşıtlarını düşündüğümüzde, sayabileceğimiz isimler bir elin parmaklarını geçmiyor. Bir ara “Next Big 4” şeklinde anılan Thiem-Medvedev-Tsitsipas- Zverev dörtlüsünün içinde de olsa, Thiem aslında “NextGen” diye bildiğimiz bu isimlerden birkaç yaş daha büyük bir ara neslin, bu seviyeye ulaşmış tek temsilcisi. Toprağın prensi Dominic Thiem/ATP Thiem’i “toprağın prensi” olarak andığımız günlere dönelim. Roland Garros’ta 2016 ve 2017’de yarı final ve nihayet 2018 ve 2019’da Rafael Nadal ile karşılaştığı final maçları, Thiem’in kariyerinin sonraki aşamasında mutlaka Roland Garros şampiyonlukları yaşayacağına hepimizi ikna etmişti. 2016’da yarı finalde o yılın şampiyonu Novak Djokovic’e yenilmiş, 2017’de Nadal ile yarı finalde karşılaşmıştı. 2018’de Djokovic’in çeyrek finalde elenmesiyle şans bulmuş ve finalde Toprağın Kralı’nın karşısına dikilmişti. 2019’da bu sefer Djokovic’i 5 sette yenerek finale çıktı ve Roland Garros finalinde Nadal’dan set aldı. Domi-nator 2019 ATP Finalleri’nde sert kortta Roger Federer ve Novak Djokovic’i üst üste yendi. 2020 Avustralya Açık’ta Rafael Nadal’ı çeyrek finalde, Alexander Zverev’i yarı finalde turnuva dışında bıraktı ve pandemi döneminden önce sıralamada 3 numaraya yükseldi. Bu dönemlerde Dominic Thiem ve Daniil Medvedev’in isimleri yeni nesil arasında ilk Slam kazanabilecek isimler olarak öne çıkıyordu. Hala son 60 Slam’in 51’ini ve son 13 Slam’i Büyük Üçlü’nün kazandığı dönemden bahsediyoruz. Thiem’in “Toprağın Prensi” olarak ilk Slam şampiyonluğunu Roland Garros’ta kazanması bekleniyordu ama “Toprağın Kralı”nı geçmenin bu oyundaki en büyük meydan okumalardan biri olduğu gerçeği vardı. Bunun yanında, Thiem sert kortta da rüştünü ispat etmeye başlamıştı. Özellikle 2017-2020 arasında, Federer-Nadal-Djokovic ve Medvedev-Zverev-Tsitsipas üçlülerine karşı galibiyet oranlarında öne geçmiş, Djokovic’i sert kortta, Nadal’ı toprakta yenmeyi başarmıştı. Zinciri kıran isim New York Times 2020 Amerika Açık, 1990’larda doğan bir erkek tenisçinin ilk Slam şampiyonluğunu yaşadığı yer olarak tarihe geçti. Alexander Zverev ile hem kendilerinin hem de televizyon başında izleyenlerin oldukça yorulduğu epik bir final oynadı. İlk 2 seti kaybeden Thiem, 4 saati aşan maçta müthiş bir geri dönüşe imza attı ve son seti tie-break ile kazanarak kariyerinin ilk Slam şampiyonluğuna boş tribünler önünde ulaştı. Bu şampiyonlukla Thiem, 2014’te yine Amerika Açık’ta şampiyon olan Marin Cilic’ten bu yana erkeklerde ilk yeni Slam şampiyonu oldu. Thiem ilk Slam şampiyonluğu yolunda Marin Cilic, Felix Auger-Aliassime, Alex de Minaur, Daniil Medvedev ve Alexander Zverev gibi isimleri yenmiş olsa da, kimileri bu şampiyonluğun yanına bir işaret konması gerektiği görüşünde. Roger Federer’in sakatlığı sebebiyle, Rafael Nadal’ın COVID endişesi ve takvimin sıkışması nedeniyle katılmadığı 2020 Amerika Açık, bu iki isimden de yoksun ilk Slam oldu. Bunun yanı sıra dünya 1 numarası Novak Djokovic, Pablo Carreño Busta karşısındaki 4. tur maçında öfkeyle vurduğu topun çizgi hakemine gelmesiyle diskalifiye edildi. Djokovic devam etseydi finalde Thiem’in karşısına gelebilirdi. Thiem bu şampiyonluğu Büyük Üçlü’den kimseyle karşılaşmadan almış olsa da, Thiem’in turnuvada 2 numaralı seri başı olduğunu ve rakiplerine karşı H2H’lerde başabaş ya da önde olduğunu unutmamakta fayda var. Yakıt tükeniyor New York Times Thiem’in izleyenleri ve kendini yorduğu tek maç Amerika Açık finali değil. 2021 Avustralya Açık’ta, John Cain Arena’da Nick Kyrgios’a karşı oynadığı maç, depoda kalan benzinini tükettiği maçlardan bir başkası. Tenis kortundan ziyade savaş arenası gibi bir ortamda oynanan maçta Thiem yine 2 set geriden gelerek kazanmak zorunda kalmıştı ancak bu maç henüz 3. tur maçıydı. Maçın mental ve fiziksel yükü maç sonunda kendini göstermiş, 4. turda beklendiği üzere Dimitrov’a karşı silik bir Dominic Thiem karşımıza çıkmıştı. Sanırım bu maç, benim Thiem’e dair hatırladığım son iyi maç... Ardından verdiği ara, pek iyi geçmeyen bir toprak sezonu, Roland Garros ilk turunda 2 set öndeyken 5 sette Pablo Andujar’a yenilmesi, Olimpiyat’tan çekilmesi ve tüm bu formsuzluğun üstüne gelen, Mallorca’da Adrian Mannarino maçında yaşadığı bilek sakatlığı. Sezonu kapatmasına sebep olan bu sakatlık, Thiem’in kariyerine de mi mal oldu? Kabul etmek istemesek de, her Dominic Thiem maçı izlediğimizde aklımıza gelen soru maalesef bu. Motivasyon kaybı Aslında Thiem’in mental anlamdaki düşüşü Amerika Açık şampiyonluğuyla başlamıştı. Seyircisiz oynanan bir Slam’de kupa kaldırdıktan sonra Thiem, içindeki ateşin söndüğünü itiraf etmiş, kendiyle ilgili bazı farkındalıklarından bahsetmişti: “Büyük başarılarla motive olan, daha da iyi performans göstermek için daha da zorlayan, bir sonraki Grand Slam şampiyonluğunu kazanmak için hemen alevlenen oyuncular var. Benim için öyle değildi, ben farklı bir adamım. Kendime karşı diğerlerinden biraz daha katı olduğumu kabul etmem biraz zaman aldı. Kesinlikle öğrenmem gereken bir şey de, bunun sadece bana bağlı olduğu”. Bu sözlerden sonra, Thiem’in ağzından “kendini sonuçlarla tanımlamanın mental açıdan sağlıklı bir yaklaşım olmadığı”, “hayatın tenisten ibaret olmasını istemediği” gibi sözler duyduk. Yazının en başında da bahsettiğim gibi, farklı bir nesli izleyerek büyümüş bizler için bu yaklaşım tuhaf gelebilir ancak Osaka, Raducanu, Barty gibi isimlerden bu sözlerin çok benzerlerini duyduğumuzu unutmamak gerekiyor. Bir kanadı kırık Ubitennis Dominic Thiem’in oyununun nasıl tanımlandığına baktığımızda, “agresif bir baseline oyuncusu”, “her iki kanatta da güçlü vuruşlara sahip” gibi tanımlarla karşılaşıyoruz. Alıştığımız Thiem için bu tanımlar çok doğru ve aklımıza hemen maçlardan görüntüler de geliyor. Ancak bilek sakatlığı sonrası Thiem, maalesef bir kanadı kırık olarak korta çıkıyor. Backhand’i zaman zaman eski gücüne ve hayran bırakan güzelliğine kavuşsa da, forehand’i hiç işlemiyor. Bu durum oyununun “agresif” özelliğini de etkiliyor. Sonuç olarak kortta Dominic Thiem’i izliyoruz ama izlediğimiz oyuncu bizim bildiğimiz oyuncu değil. Bu durumun televizyon başında izlerken bizde yarattığı hayal kırıklığının kat kat fazlasını Thiem’in kendisinin de yaşadığını, Miami Masters ilk turunda Sonego maçında Thiem’in tepkilerinde de gördük. Bir kısır döngü Thiem’in dönemeyişindeki ana etkenin mental mi yoksa fiziksel mi olduğu tartışması biraz yersiz, zira bu iki faktörü birbirinden ayırmak pek mümkün değil. Bilek sakatlığı sonrasında ameliyat olmamaya karar vermesi yanlış bir karar mıydı, bunu tıbbi olarak bilmiyoruz ancak oyununun ana etmenlerinden olan güçlü forehand’ini ve agresifliğini ciddi anlamda etkilediğini ve bunun çalışmayla eski haline getirilebilecek gibi durmadığını görebiliyoruz. Oyununu ortaya koyamaması bir yana, Thiem maç da kazanamıyor ve kazanamadıkça üzerindeki baskı daha da büyüyor. 2022 sezonunu 18 galibiyet 16 mağlubiyet ile tamamlayan Thiem, bu sezon çıktığı 10 maçta tek galibiyetini toprakta Alex Molcan’a karşı aldı. Son bir dans? Tennis Life Bundan sonrası yokuş aşağıya mı gider, yoksa bu yolun inişleri kadar çıkışları da olabileceğini yeniden hatırlayan ve kendini “olmaz” denilen yerden çıkaran bir şampiyon daha görebilir miyiz? Geçen sene Madrid Masters’ta ilk turda yenildiği Andy Murray’nin file önü selamlaşmasında söylediği “zaman alıyor ama daha iyi olacaksın" sözlerini hatırlaması iyi bir başlangıç olabilir. Fiziksel olarak bazı şeyleri eskisi gibi yapamamak hem sakatlık hem de yaşın getirdiği bir gerçek olsa da, önünde bu tip durumlara adapte olan, gerekirse oyun stilini iyi yapabildikleri ölçüsünde değiştiren ve hala kazanmaya, heyecanlandırmaya devam eden örnekler mevcut. Yazıda sık sık bahsettiğimiz Andy Murray ve Stan Wawrinka’nın geri dönüşlerinde yaptıkları gibi, bir adım geri atıp Challenger turnuvalarında oynamak, kazanmayı hatırlamak yolunda destek olabilir. Bence, Thiem’in maalesef çok kısa süren “en iyi” dönemini geride bıraktık. Ancak kariyerinin başından beri takip eden ve bir gün kaldıracağı kupaları hayal eden izleyicilerden biri olarak, potansiyeli bu kadar yüksek bir kariyerin böyle yokuş aşağıya sonlanması tenis adına en üzücü senaryolardan biri olur. Dolu tribünlere bir kupa borcun var Domi!

Mart 28, 2023
·
Makale
EURO 2024 Elemeleri: Türkiye-Hırvatistan
A Millî Futbol Takımı , UEFA 2024 Avrupa Şampiyonası (EURO 2024) Elemeleri D Grubu'nda bugün konuk edeceği Hırvatistan ile 11. kez karşı karşıya gelecek. Türkiye: İlk maçında deplasmanda Ermenistan'ı 2-1 mağlup eden Türkiye, 3 puanla lider durumda bulunuyor. Hırvatistan: Sahasında Galler ile karşılaşan takım maçın sonunda 1-1 berabere kaldı. Grupta, Galler ve Hırvatistan 1'er puana sahip. Ne dediler? Hırvatistan teknik direktörü Zlatko Dalic: "Burada Türkiye ile oynayacağımız maç biraz daha zorlu geçecektir. İki taraftan da daha fazla saldırı olacaktır. Onlar da gol atmak için bize saldıracak, biz de onlara saldıracağız." A Millî Futbol Takımı teknik direktörü Stefan Kuntz: "Bu kez evimizde oynayacağız. Karşımızdaki rakip dünyanın en iyilerinden birisi. Ermenistan maçında favoriydik ama bu kez favori değiliz. En büyük takımlarla kıyaslanmak istiyoruz. Bu açıdan yarın örnek bir maç oynayacağız." Teknik ve taktik: Teknik heyetin 2022 Dünya Kupası’nı üçüncü bitiren, bugün Bursa’da konuk edeceği Hırvatistan karşısında Ermenistan maçının ikinci yarısındaki üçlü defansı dörtlüye çevirdiği diziliş ve sistemi kullanacağı belirlendi. ‘Oruç’ açıklaması: Bazı oyuncuların oruç tuttukları için kadroya alınmadığı iddia edilmişti. Bu iddialar üzerine Kuntz, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: "Ben Ramazan ayına saygı duyuyorum. Bunlar dedikodudan ibaret. Bütün kararlarımızı oyuncularımızın performansları doğrultusunda veriyoruz. Bu yüzde yüz olan bir yalandır. Bu Ermenistan maçından sonra da bana soruldu. Bugün de Hırvat basın mensubundan duyulan bir soru. Bu tarz durumları yayan ve yaymaktan zevk alan insanlarla nasıl bir iletişim halinde olmalıyız?" Kaçıncı maç: Türkiye, Stefan Kuntz yönetiminde 16. maçını Hırvatistan karşısında oynayacak. EURO 2024'e katılacak 20 takımın belli olacağı grup aşaması, 16-21 Kasım 2023'te oynanacak karşılaşmalarla sona erecek. 10 grupta ilk 2 sırayı alan takımlar EURO 2024'e katılma hakkını elde edecek. Hakem: İsveç Futbol Federasyonu'ndan Andreas Ekberg yönetecek. Bursa Büyükşehir Belediye Stadı'nda yapılacak maç, saat 21.45'te başlayacak ve TRT 1'den naklen yayımlanacak.

Mart 28, 2023
·
Makale
Teniste yeni nesil
Elif Alper , Gökalp Taşkesen Tenis her dönem kort içinde kendi rekabetlerini ortaya çıkarıyor. Örneğin erkek tenisinin son 20 yılına neredeyse tamamen üç isim hakim oldu: Roger Federer, Rafael Nadal ve Novak Djokovic. Kadınlarda ise zaman zaman ortaya çıkan Serena Williams dominasyonundan bahsetmek mümkün. Bu yazıda üç büyüklerin açtığı yolu sağlam adımlarla takip eden tenisin yeni nesil oyuncuları Alcaraz, Świątek, Gauff, Rune ve Musetti'nin kariyerlerine ve tenisi nasıl şekillendirdiklerine odaklanıyoruz. Tenisin yeni süperstarı Carlitos Alcaraz CNN Başarılı tenisçilere gençlere tavsiye verilmesi sorulduğunda, birçoğu genç tenisçilere iyi bir takım kurmalarını, etraflarını onları koruyacak ve onların iyiliklerini düşünecek insanlarla donatmalarını öğütlüyor. Juan Carlos Ferrero için herhalde bu tanıma en uygun kişi Carlitos Alcaraz . Ferrero’nun hem Alcaraz, hem de (özellikle güneydoğu) İspanya üzerindeki etkisi yadsınamaz derecede. Alcaraz’ın farklı bir yetenek olduğunun farkına vardığında; 2018 yazında çalışmaya başlıyorlar: “Kortta bu kadar dinamik bir oyuncu görmeye alışık değildim. Biraz istikrarsızdı ama etkileyici bir kalitesi vardı. Forehand ve backhand’i halihazırda iyiydi. Servisi belki o kadar değil. Fiziksel olarak da şimdi olduğu gibi değildi. Fakat başkalarına benzemeyen bir oyuncu olduğu belliydi.” 2019 yılına Juan Carlos Ferrero eşliğinde hazırlık kampı yaparak giren 15 yaşındaki Carlitos, ATP Challenger turnuvalarında tur atlamaya başlıyor bile. Şubat 2020’de ise davetiye ile ilk kez bir ATP turnuvasına katılıyor. ATP 500 Rio de Janeiro’da, henüz 16 yaşındayken, dünya 41 numarası Albert Ramos’u sabaha karşı 3’te biten ve 3 saat 36 dakika süren maçta geçiyor. Henüz daha o maçtan mantrası belli : “Hep kazanabileceğimi düşünüyorum, rakip kim olursa olsun. Kazanabileceğinizi düşünmüyorsanız, korta çıkmamalısınız.” 2021’de ilk iş olarak Avustralya Açık’ta elemeleri geçiyor ve ana tabloda da Botic van de Zandschulp’u yenerek tur atlıyor. Nadal’a o turnuvanın ilk turunda sonraki sene boyunca birçok kez veliahtı olarak gösterilen Alcaraz sorulduğunda İspanyol efsanenin cevabı net: “Çok iyi bir oyuncu. Çok genç. İleride daha iyi olabilmek için her şeyi var. Harika bir geleceği olacağına gerçekten inanıyorum.” Seneye 141 numarada başlayan ve ilk 50’de bitirme hedefiyle ilerleyen Alcaraz, ilk büyük maçını Madrid’de idolü Nadal’a karşı doğum gününde oynuyor ve seneyi 32 numara olarak kapatıyor. 2022’nin başında Carlitos artık bilinmeyen bir genç değil. ATP kupası olan ve Grand Slam'lerde seri başı olacak sıralamadaki bir süper yetenek. 2022 yılının şubat ayında ATP 500 Rio’yu, ertesi ay da Miami Masters’ı kazanarak dünya 11 numarasına yükseliyor. Bu noktada, kırdığı “Nadal’dan beri en genç” diye başlayan rekorlar yavaş yavaş kendini “ATP tarihinin en genç” diye başlayan rekorlara bırakıyor. Sinner’e karşı oynadığı ve tarihin en uzun 2. Amerika Açık maçı olan çeyrek final karşılaşmasında maç puanı çevirerek seneyi ilk büyük zaferi olan Amerika Açık şampiyonluğu ile noktalıyor. Bu sonuçla dünya 1 numarasına yükselerek ATP tarihinin en genç 1 numarası oluyor. 2023 Avustralya Açık’ta şampiyon olan Djokovic dünya 1 numarasına yükselmişti ancak Alcaraz, Indian Wells sahnesinde şampiyon olarak tekrardan dünya bir numarasına yükseldi. Yenilmez yıldız IGA Polsat Tenise oyun olarak bakan Iga 12 yaşındayken oynamaya başladığı Tennis Europe turnuvalarında hızla yükseliyor. 2016 yılında 15 yaşındayken ilk junior Grand Slam’i olan Roland Garros’u oynuyor. O zamanlar tenisin ne kadar mental bir oyun olduğunu öğreniyor. 14-16 yaşları arası çok raket kıran bir genç olduğunu söylüyor; duygularını kontrol altına almanın önemini bildiğinden inisiyatifi de çok erken alıyor. 17 yaşında ve dünya 140 numarasıyken Budapeşte’de bir turnuva oynadığı sırada spor psikoloğu Daria Abramowicz’i turnuvaya çağırıyor ve orada çalışmaya başlıyorlar. Abramowicz’in o anki izlenimi şöyle : “Psikolojik anlamda ne kadar açık fikirli ve ne istediğini bilen biri olduğunu gördüğümde çok etkilenmiştim. Mental hazırlık konusunda çok hevesliydi.” Koçu Sierzputowski’nin yanına eklenen spor psikoloğu Abramowicz’le daha 4. turnuvasında ilk WTA finaline yükseliyor Lugano’da; uzun bir süre boyunca tekrar etmeyecek bir şey oluyor ve finalde kaybediyor. Ardından 2018 Roland Garros’ta 4. tura kadar yükseliyor ve seneyi 49 numara olarak tamamlıyor. 2020’nin ilk Grand Slam’i Avustralya Açık’ta Świątek turları adım adım geçiyor. Forehand’i halihazırda turun en tehlikeli silahlarından biri. Backhand’i keza. Sert kortta kayabilen ve açık duruşta dengeli winner’lar çıkaran bu genç yetenek Djokovic ve Clijsters’tan enstantaneler sunuyor (her ne kadar idolü Rafael Nadal olsa da). Iga Świątek büyük yükselişini 2020 sonbaharında tenis dünyasını sarsacak cinsten bir şampiyonluk ile yapıyor. Dünya 54 numarası olarak katıldığı Roland Garros’ta bir maçta 5’ten fazla oyun kaybetmeyerek eşi benzeri görülmemiş bir efsaneye imza atıyor. İlk turda son finalist Vondrousova’yı 6-1 6-2, 4. turda dünya 1 numarası Halep’i 6-1 6-2, finalde ise 6 numara Kenin’i 6-4 6-1 geçerek Roland Garros’un 1992’den beri en genç tek kadınlar şampiyonu oluyor. Bunların hepsini 19 yaşında başarıyor Iga ve kendini ilk 20’de buluyor. 2021’e de istikrarlı bir giriş yapıyor. Świątek’e onun kariyerini etkileyen bir söz sorulduğunda, şu sözü söylüyor: “Sıradan olmak için uyanmadın.” Bu cümleyi sonuna kadar yaşadığı bir yıl oluyor 2022. 2022 gerçek anlamıyla muazzam bir sezon oldu Świątek için. Iga'nın 37 maçlık galibiyet serisi 21. yüzyılın en uzun serisi. İlk 10’a karşı arka arkaya 15 maç kazanıyor (Daha çok kazanan iki isim Navratilova [20] ve Graf [17]). 22 tane bagel set (6-0) kazanıyor. 48 tane maçı set kaybetmeden kazanıyor. Son 10 yılda bunlardan yüksek istatistik yakalayan tek isim Serena Williams. Maçlara Led Zeppelin dinleyerek çıkan ve elinden kitap düşmeyen Świątek özgün bir karakter. 1 numaraya yükseldiği andan itibaren bir platformu olduğunun farkında ve bunu anlamlı şekillerde kullanmak için özel çaba sarf ediyor. Onun adı “Coco” CNN 2019 Wimbledon diyince aklınıza efsanevi Djokovic-Federer finali geliyor olabilir. Peki ya o turnuvanın ilk haftası desem? O sene Amerikalı bir genç kız Wimbledon tarihinin elemelerden yükselerek ana tablo oynayan en genç oyuncusu olmayı başardı. O da yetmediği gibi 1. turda idollerinden 4 kez Wimbledon şampiyonu olan Venus Williams’ı, 3. turda da dünya 60 numarası Hercog’u maç sayısı çevirip geçerek daha ilk Grand Slam’inde 2. haftayı görmeyi başardı. 2000’lere kadar teniste, özellikle kadınlar tenisinde, çocuk yıldızlar görmek çok nadir rastlanan bir durum değildi. 1979 Amerika Açık şampiyonu Tracy Austin, 1990 Fransa Açık şampiyonu Monica Seles ve 1997 Avustralya Açık şampiyonu Martina Hingis bu büyük turnuvaları kazandıklarında 16 yaşındaydılar. Fakat bu başarı çok erken bir profesyonel düzen gerektiriyordu. Bu profesyonel düzen uğruna tükenmişlik sendromu yaşayan birçok genç tenisçi (en tanınmışı Jennifer Capriati) olduğunu gören WTA, oyuncuların 18 yaş öncesi turnuvalara katılmalarını kısıtladı ve 14 yaş doldurmamış oyuncuların oynamasını tamamen yasakladı. Böyle olunca eskisi gibi “çocuk yıldızlar” nerdeyse sıfıra indi. Ta ki Coco Gauff’a kadar. Tenis her sene birçok yeni genç isim vadeder. Bu genç isimler 18 yaş öncesi büyük başarılar gösterirler, junior Grand Slam’leri kazanırlar, ilgi odağı olurlar, erken yaşta sponsorlar bulurlar. Fakat süreci iyi yönetemeyen birçoğu, profesyonel tura geçişi iyi bir şekilde yapamaz. Junior oynarken maç kaybetmek nedir bilmeyen ve ilgi odağından düşmeyen gençler, Pro tura geçtiklerinde neye uğradıklarını şaşırıp toparlanamayabilir. Gauff ise iyi planlama ve kendi sürecine duyduğu güven ile bu kötü örneklerden birini dönüşmekten kurtuldu. 2022’de Fransa Açık’ta ilk Grand Slam finaline yükseldi ve dünya sıralamasında 4 numaraya kadar yükseldi. Çiftlerde ise daha iyisini yapıp 1 numarayı gördü. Tenisçilerin kişiliklerini anlamak zaman alabiliyor. Fakat 2020’de pandemiden dolayı tenise verilen araya denk gelen Black Lives Matter (BLM) protestoları boyunca Coco Gauff’un karakterini keşfetmemiz zor olmadı. 16 yaşındaki Coco’nun protestolardan birinde yaptığı kısa ama etkili konuşma hala akıllarda. Zirveye odaklanmış bir yıldız adayı: Rune Bloomberg Holger Rune gibi, profesyonelliğe geçiş yaptığı ve tenise pandemi sebebiyle ara verilen 2020 senesinde 827. sırada olan bir oyuncunun 2 buçuk yıl sonra ilk 10 görmüş, Masters şampiyonluğu yaşamış ve henüz 20 yaşına gelmemiş olması sıradışı, heyecan verici bir durum. Küçüklüğünde önce Rafael Nadal’ı, sonraysa Roger Federer’i idol olarak gören küçük Rune’nin saç bandı ve kolsuz üstlerle zaman zaman Rafael Nadal’ı, zaman zaman da Roger Federer’i taklit ettiği de çocukluğundan beri yanında olan koçundan gelen sevimli bir bilgi. Holger Rune, serinin bir önceki konuğu Coco Gauff gibi, Junior’larda 1 numaraya ulaşmış ve Junior Roland Garros kupasını kaldırmış bir isim. Bir başka ortak noktalarıysa Mouratoglou Academy. 2016’da 13 yaşındayken Akademi’de antrenman yapmaya başlayan Rune, 2017’de 14 yaş altı Avrupa tekler şampiyonu oldu. 2019’da Roland Garros’ta Junior şampiyonluğu elde etti. Patrick Mouratoglou’nun Rune’nin gelişimindeki katkısına ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Rune’nin Akademi’ye ilk geldiğinde 14 yaş altındaki en iyi oyunculardan biri olduğunu ancak onu öne çıkaracak bir tekniğinin olmadığını düşünen Mouratoglou: “Etkileyici bir oyunu yoktu. İyi oynuyordu ancak spesifik bir vuruşu yoktu. İzleyenlerin aradığı şeylere sahip değildi. Ama düşünce yapısı, kararlılığı, bunlara o zamandan sahipti, onu öne çıkaran da bu oldu. Başından beri bir şampiyonun düşünce yapısına sahipti.” diye tanımlıyor Rune’yle tanıştığı ilk dönemki hislerini. Rune ise neler yapabileceğinin en büyük sinyallerini 2022 Paris Masters turnuvasında verdi. Finalde Djokovic olmak üzere 4 ayrı ilk 10 oyuncusunu geçerek kariyerinin en büyük şampiyonluğunu elde etti. Tek el backhand’in yeni temsilcisi: Musetti ATP Tour Bazı oyuncular vardır, içlerindeki potansiyel kariyerlerinin başından itibaren kendisini gösterir. Bu oyuncular genelde ya hızlıca sıralamada yükselir ve oyunundaki belirgin elementlerle kalıcı hale gelir, ya da potansiyelini yerine getirmesi konusunda soru işaretleri yaratır. 2020 yılında tur düzeyine Dubai’de elemelerden gelerek Andrey Rublev karşısında oynadığı ana tablo maçıyla adım atan Musetti, Trieste Challenger yarı finalinde Carlos Alcaraz ile karşılaştığında iki genç tenisçi de henüz ilk 100’ün oldukça uzağındaydı. Musetti’nin 18 yaşındayken Roma’da oynadığı Wawrinka maçının akıllarda kalmasında skordan daha etkili olan nokta, bu oyunun en estetik tek el backhand’ine sahip isimlerinden birine karşı, oldukça benzer düzeyde haz veren, gerektiğinde etkili kullanabildiği tek el backhand’iydi. Bu vuruşun oyununa kattığı estetik Musetti’yi yaşıtları arasında göze çarpan bir noktada konumlandırıyor. 18 yaşında yakaladığı bu çıkışa bedeninin de eşlik etmesi gerektiğinin farkında olan Musetti pandemi arasının neredeyse tümünü spor salonunda geçirdi. Junior’lardan profesyonelliğe geçişin turun temposuna ayak uydurmak dışında bir başka zorluğu da çocuk vücudundan yetişkin vücuduna geçiş ve oyununu da buna adapte edebilme becerisi. 2021 sezonuna gelindiğinde Musetti’de bu anlamda gözle görülür bir fark olduğu aşikardı. 2022 ise en başarılı senesi oldu. Finalinde Alcaraz’ı yendiği ATP 500 Hamburg’u kazandı ve seneyi ilk 25’te kapadı.

Mart 26, 2023
·
Makale
Taner Turna ile Soru-Cevap: Mart Nasıl Geçti?
Ayın en önemli gelişmesiyle başlayalım. Ligde 12 maçtır kazanamayan ve mart ayını puansız kapatan Crystal Palace’ta Patrick Vieira ile yollar ayrıldı. Ayrılığı nasıl değerlendiriyorsun? Vieira'nın Palace’ını genel olarak nasıl hatırlarsın? Sence Roy Hodgson ‘aranan kan’ mı? Taner Turna (TT): Patrick Vieira'nın çok da parlak olmayan OGC Nice kariyerinden sonra Crystal Palace’ta göreve gelmesi beni şaşırtmıştı. Buna karşılık Vieira, Palace’taki ilk sezonunda takımı düşme hattından 13 puan yukarıda tuttu. Hedefi ligde kalmak olan bir takımda özellikle Marc Guéhi, Tyrick Mitchell, Conor Gallagher, Michael Olise, Odsonne Édouard hatta Jean-Philippe Mateta gibi genç bir iskeletle neticeye ulaşması Vieira’yı bir anda yeni nesil menajerler arasında öne çıkarmıştı. Üstüne üstlük Wilfried Zaha gibi takımın yıllardır kağıt üstündeki en büyük yıldızına, potansiyelini yansıtabileceği bir oyun şablonu inşa etmişti. Zaha da buna karşılık olarak sezonu, hücum hattının en verimlisi olarak 17 gole direkt katkı sağlayarak tamamlamıştı. Tüm bunların üstüne Crystal Palace’ın ligde kalma hedefi değişmemiş olsa da sahada gösterdiklerine karşı beklentiler artmıştı. Nitekim takım bence Dünya Kupası arasına kadar da gayet kendi ritminde ilerliyordu. Aralık ayındaki yeniden başlamanın ardından takımın özellikle gol yollarındaki tıkanıklığı, senin de vurguladığın 12 maçlık bir galip gelememe serisine dönüştü ki bu dönemde 5 beraberlik de var. Ancak son maçta 1 gol atarak geçilen süre, Premier Lig’de son dönemde gördüğümüz 'menajer tahammülsüzlüğü' trendini destekleyecek bir sonuçla bitti. Bence Patrick Vieira, Premier Lig’deki ilk macerasında başarılı bir sınav verdi. Ligden düşmemek için oynamaya alışmış bir takımı 1.5 yıl boyunca genç bir oyuncu grubuyla orta sıra seviyesinde oynattı. Şahsi düşüncem, Palace yönetimi sabırlı davransaydı, Vieira’nın takımdaki gelişimi kalıcı olurdu. Büyük bir ihtimal sonraki adresi yine İngiltere sınırları içerisinde, hatta Premier Lig’de olacaktır. Yakından takip etmeye devam edeceğim. Sky Sports Roy Hodgson’a gelince. Kendisi bir nevi Premier Lig’in Yılmaz Vural’ı. Hatırlayanlar vardır, Palace’daki ilk görevine takım lige 4 maç üst üste kaybettikten sonra başlamıştı. Ardından bir üç maç da Hodgson kaybetmişti. Ligin 7. haftasından sonra kesin düşecek denilen takımı Hodgson, ligde tutmak bir yana, 11. sıraya kadar tırmandırmıştı. 2020/21 sezonu sonuna kadar da takımı düşme hattından uzak tutmayı başardı. Bence yönetim Hodgson'ı orta vadeli bir planla değil, takımı daha önce yaptığı gibi buhrandan çıkarıp ligde tutması için getirdi. Böyle bakınca mantıklı bir hamle gibi görünüyor. Yine de Vieira’yı yazık oldu bence. Henüz Vieira ile aynı kaderi paylaşmasa da sallantıdaki isimlerden biri de Antonio Conte. Southampton maçı sonrasındaki açıklamaları hakkında ne düşünüyorsun? Bu hikaye, nerede mutsuz sona evrilmeye başladı? Tottenham’da Conte sonrası kimi kulübede görmek istersin? TT: Sondan başlayayım. PSG’den ayrıldığı 5 Temmuz tarihinden beri bence o koltuğun tek bir adayı var. O da Mauricio Pochettino . Gidişinden itibaren hikayenin yarım kaldığı ve yolların gelecekte elbet tekrardan kesişeceği belliydi. Yönetim, lig sonunu Antonio Conte’yle getirme kararı alsa da bence yazın kapısını çalacakları ilk isim Pochettino olacak. Conte’nin açıklamaları artık şaşırtıcı bile değil. Ancak bu açıklamalara iki yönlü bakmakta fayda var. Evet, Conte'nin adı Inter’le alınıyor. Karşılıklı bir isteğin olduğuna dair dedikodular da hayli fazla. Bu sert açıklamaların ardındaki motivasyonlardan biri bu olabilir. Ama Conte’nin yalnızca bu sebeple açıklamalarda bulunduğunu söylemek doğru olmaz. Conte’nin futbolcu grubuyla kurduğu bağı ve bu ilişkiyle birlikte takımın sahadaki agresif kimliğini yarattığını biliyoruz. Tottenham oyuncuları maalesef çok uzun zamandır sahada bu agresiflik seviyesine çıkamıyor. Bence aynı durum José Mourinho takımın başındayken de yaşandı. Hatta o da bu yönde açıklamalarda bulunmuştu. Bu yüzden Conte’nin söylediklerinde haklılık payı olduğunu düşünüyorum. Bunun tek başına sebebi oyuncu grubu değildir ama karşılıklı beklentilerin uyuşmadığı aşikar. Conte ve Tottenham evliliği bence tamamen kupa odaklıydı. Conte, eldeki oyuncu grubuyla yıllardır kupa kazanamamış bir Big 6 takımına kupa kazandırabileceğini düşünerek geçti Tottenham’ın başına. Ancak hayal ettiği agresif ve sonuç odaklı takım ortaya çıkmayınca hikaye mutsuz sona doğru evrilmeye başladı. Liverpool için oldukça umutlu başlayan ay, Bournemouth ve Real Madrid mağlubiyetleriyle yine krizde tamamlandı. Liverpool için bir tedavi önerin var mı? Salah-Gakpo-Nunez üçlüsüne bir sonraki sezon gözün kapalı güvenir misin? TT: Salah-Gakpo-Nunez üçlüsüne göz kapalı güvenmek için henüz çok erken. Liverpool teknik ekibi, gizliden gizliye bekledikleri buhran dönemiyle bir şekilde baş etmeye çalışıyor. Özellikle geçen yıl kafa kafaya biten ligin ardından son senelerde Manchester City’le olan rekabetten yorgun çıkacak tarafın Liverpool olması kaçınılmazdı. 3’ü oldukça yakın, 4 sezondur devam eden rekabette geniş oyuncu kadrosuyla rahat olan taraf genelde City'di. Uzun süredir dar bir rotasyonla elit takım seviyesinde oynayan Liverpool kadrosu bence mental olarak epey yıprandı. Bunun karşılığında istenmeyen sonuçlar gelince de takımın formu iyice düştü. İstenmeyen sonuçlar kısmında da Sadio Mane’nin takımdan ayrılışının çok etkili olduğunu düşünüyorum. Büyük maçlardaki performansının yanı sıra, beraberlik ya da yenik durumdayken direkt gol katkısı bakımından Salah’ın çok önündeydi. Onun ayrılışı çöküş sürecini de hızlandırdı. The Athletic Neticede Jürgen Klopp, Salah’ın yanına Gakpo ve Nunez’i monte ederek gelecek yılın provasını yapıyor. Bu prova mart ayı boyunca olumlu sinyaller verdi. Bu üçlünün arasına gelecek sene için Jota’yı da eklemek gerek. Gakpo ve Nunez’in Klopp’un elinde gelecek sene daha da kıymetli hâle geleceğini düşünüyorum ama ideal üçlü olduklarını söylemek için henüz çok erken. Şampiyonluk yarışına değinmeden olmaz. Arsenal, Villa Park’ta rüzgarın yönünü değiştirdi ve bu ayı kayıpsız atlattı. Üstelik bu süreçte Leandro Trossard ile farklı bir forvet profiline de aşina olmuş gözüküyorlar. Manchester City ise tüm kulvarlarda galibiyet serisini 6 maça çıkarttı ve ritim bulmuş gözüküyorlar. Fikstürleri de hesaba kattığında, şampiyonluk favorin kim? City’nin ihtimalini nasıl görüyorsun? Aradaki puan farkı Premier Lig seviyesinde ve özellikle Arsenal gibi uzun süredir zirveye oynama alışkanlığı olmayan bir takımın liderliğinde her an kapanabilir. Fikstür avantajı kesinlikle Manchester City’den yana. Bütün önemli maçları (Arsenal, Chelsea ve Liverpool) iç sahada oynayacaklar. Ancak senin de soruda belirttiğin gibi, Arsenal’ı şimdiye kadar zirvede tutan en önemli faktör, kimlikleşen oyunlarının yanı sıra bu oyuna Leandro Trossard gibi görece sürpriz katkılar sunan isimlerin çıkabiliyor olması. Bu tarz ana planda olmayan oyuncuların dönemsel artan formları, Arsenal’ı durdurulamaz bir takım hâline getiriyor. Diğer taraftan City’nin de bitiş çizgisine yaklaştıkça oyunundaki artan keskinliğini görüyoruz. Bence şampiyonluk yarışını etkileyecek en önemli faktör, City’nin önümüzdeki ay Bayern’le oynayacağı Şampiyonlar Ligi çeyrek final maçları olacak. City’nin bu sert eşleşmeden çıkıp yoluna devam etmesi Premier Lig’deki yarışı da etkileyecek. Ben Arsenal’ı -çok az da olsa- önde görüyorum. Özellikle Manchester City-Arsenal maçının da nisan maç takviminde olması bize bu yarışın gidişatı hakkında gelecek ayın oldukça belirleyeceği olacağını gösteriyor. Bu ayın senin açından öne çıkanları nelerdi? TT: En iyi maç : Kalite anlamında zirvede olmasa da ikili rekabet açısından tarihe geçen bir karşılaşma olduğu için Liverpool’un Manchester United’a karşı aldığı 7-0’lık galibiyeti söyleyebilirim. Gunners En iyi bireysel performans: Mart ayını -üçü tek maçta olmak üzere- 5 asistle tamamlayan Leandro Trossard ayın hem en iyi hem de en sürpriz performansını sergiledi. Premier Lig seviyesinde, Brighton’dan Arsenal’a geçerkenki transfer ücretini de düşünürsek devre arasının en iyi transferi olduğunu da söyleyebilirim. En iyi takım: Yukarıda da belirttiğim gibi Arsenal, sezon içerisinde değişen ve gelişen oyununun yanı sıra istikrarı koruyarak ayın en iyi takımı oldu diyebilirim.

Mart 25, 2023
·
Makale
WSL Panorama: Mart 2023
Herhangi bir pazar günü seyir zevki yüksek, rekabet seviyesi zirvede, kavga gürültüden uzak, çeşitlilik ve eşitliğe önem veren bir oluşumla öğleden sonranızı ve hatta akşamınızı doldurmak isteyen bir sporsever misiniz? İngiltere Kadınlar Süper Ligi (WSL) bu arzunuzu karşılayabilecek en doğru seçeneklerden biri. Gelişmek ve geliştirmek için elinden gelen her şeyi yapan sporcular ve onları destekleyen sponsorluk ve yayın anlaşmalarıyla bezenen ligde, “Dünyanın En İyisi” olma yolunda her şey olması gerektiği gibi gidiyor. WSL, mart ayının sonuna gelirken sezonun son çeyreğine girmiş bulunuyor. Chelsea son yıllarda domine ettiği ligi yine zirvede götürürken şampiyonluğu Maviler'den çalmak isteyen üç ana rakip var. Manchester ekipleri ve Şampiyonlar Ligi çeyrek finallerinde İngiltere’yi temsilen Chelsea’ye eşlik eden Arsenal , ligin son çeyreğini zirvede bitirmek için son dönemece girdiler. Başaltı takımlarından Aston Villa yeni yılı kayıpsız sürdürerek üstteki dörtlüye en yakın takım olurken kümede kalma mücadelesine Kuzey Londra’dan sürpriz bir ekip eklendi. Chelsea’nin Gözdesi Lauren James Arka arkaya 4. lig şampiyonluğunu kovalayan Chelsea, sezonun 3. çeyreğini kayıpsız tamamladı. Ligdeki rakiplerinin kazanmayı adet edinmiş bu takımı nasıl durduracakları hala merak konusuyken mart ayı başındaki Lig Kupası finalinde gelen mağlubiyet onların da yenilebilir olduğunu gösterdi. Arsenal’a karşı Conti Cup finalini kaybettikten sonra teknik patron Emma Hayes’den sürekli kazanmanın rehavetine girmemeleri konusunda ültimatom alan oyuncular, disiplini ve özveriyi elden bırakmamak gerektiğini bir kez daha hatırladı. Sport Illustrated Sert ve ekibini medya önünde dahi eleştirmekten kaçınmamasıyla bilinen Hayes’in bu tavırlarında, elindeki ham yetenekleri ince ince işlemesinin yattığını söylemek, Chelsea’nin son on yılına şahit olan kimsenin itiraz edemeyeceği bir konu. Yıllar içinde Avustralya’nın en iyi forvetini alırken veya sayısız kez Şampiyonlar Ligi görmüş elit bir orta saha oyuncusunu kadrosuna katarken “hazır” yetenekleri takıma eklemleyen Hayes, aynı zamanda gözden uzak, underdog isimleri de futbolun zirvesine taşımayı başardı. Örneğin; İskoç oyuncu Erin Cuthbert’ü 2017’de takıma kattığında henüz tek başına seyahat etmemiş çekingen bir oyuncuyla karşılaşmıştık. Şimdiyse Chelsea orta sahasının en hırçın ve vazgeçilmez yeteneği olarak izleyenleri büyülüyor. Hayes’in teknik patronluk meziyetleri en iyiyi alıp takıma harmanlamak veya tanınmayanı alıp parlatmakla da bitmiyor. Futbolda belki de en zor işlerden biri, yeşil sahaya adım attığı anda saf meziyetleriyle tüm ilgiyi üstüne çeken genç bir yeteneğin tabiri caizse pişmesini sağlamaktır. Lauren James böyle bir hikaye için biçilmiş kaftan. İngiliz yetenek, son zamanlarda Chelsea’de yükselen ivmesini milli takıma da taşımayı başardı. Emma Hayes ise saha kenarında, antrenmanlarda ve çoğu kez medya önünde ipleri elinde tuttuğunu göstermekten çekinmiyor. Kariyerine Chelsea ve Arsenal akademilerinde başlayan Lauren James, ilk profesyonel kontratını 17 yaşında Manchester United ile imzalarken birçoklarınca yetenekli ama “problemli” bir genç olarak gösteriliyordu. Kamuoyunda kilo problemleri ve pozisyon alma bilgisindeki sıkıntıların konuşulmasıyla geçen Manchester kariyeri, 2021’de Chelsea’den gelen çağrının ardından 200 bin Euro’luk rekor transfer ücretiyle sona erdi. Hayes’in ise o dönemden bugüne değişmeden tekrarladığı tek söz kalıcılık için sabrın gerekliliğinin önemi oldu. Takımdaki ilk yılında ligde sadece 6 maç sahaya çıkabildiği sessiz bir sezonun ardından James, emeklerinin ve sabrının meyvelerini son dönemlerde görmeye başladı. İngiltere’yi temsil eden ilk erkek ve kız kardeş olarak abisi Reece James ’le zaten tarih yazan genç yetenek, şu an medyanın da gözdesi. Kulüpte gösterdiği etkileyici performansın ardından şubat ayında Lionesses kadrosunda kendine ana oyuncular arasında yer bulan ve unutulmaz bir hazırlık turnuvası geçiren İngiliz oyuncu, daha da gelişmek için önüne bakıyor. Reece James onun için dünyanın en iyi kadın futbolcusu demekten çekinmezken, milli takım kaptanı Leah Williamson onu rakipler için bir nevi “hile” olarak tanımlıyor. Kendisi de bir gün Ballon d’Or almak istediğini söylüyor. Ancak günün sonunda henüz kariyerinin başındaki James’in gürültülü sesler arasından dinlediği tek bir kişi var: Yıldızlaştığı maçlarda dahi onu eleştirmeyi seçen Emma Hayes. Chelsea FC Women Şampiyonluk Yarışında 4 Takım Sezonun 3. çeyreği tamamlanırken WSL’de puan tablosunu Chelsea lider kapattı. Şubat ve mart ayları arasında küme düşme tehlikesi altındaki iki takımla ve maç farkıyla kendine kısa süre zirvede yer bularak özgüven kazanmış bir Manchester United’la karşılaşan son şampiyon, rakiplerinin yüzünü güldürmedi. Ön üçlüsü Guro Reiten , Sam Kerr ve Lauren James eşliğinde yoluna doludizgin devam eden Maviler, veteran oyuncu ve Emma Hayes’in tabiriyle “takımın kalbi” Fran Kirby ’nin sakatlığını hissetmemeye çalışıyor. Chelsea’yi maç fazlasıyla yakından takip eden iki Manchester ekibi, geçtiğimiz iki ayda şampiyonluk yarışı için çetin mücadeleler verdi. Ara transfer döneminde Manchester United’ın İngiliz santrforu Alessia Russo , Arsenal’dan rekor transfer teklifi alırken Manchester tarafı teklifi karşılıksız bıraktı. Kulağına kar suyu kaçırılan yıldız ismin ise geleceğini takımının sezon sonunda Şampiyonlar Ligi vizesini alıp alamayacağına göre belirleyeceği söyleniyor. Bu yolda Russo’nun Leicester karşısında yaptığı hat-trick’le birlikte formunu arttıran takım, geçtiğimiz hafta belki de sezonun maçında Chelsea deplasmanından mağlup ayrıldı. Marc Skinner önderliğindeki Kırmızı Şeytanlar, Londra ekibini yakından takip etmeyi sürdürüyor. Manchester’ın mavi yakası ise ocak ayının ardından sıralamada bir sıra yükselerek Arsenal ’ı geride bırakmayı başardı. Şampiyonluk yarışında geride başladığı seneye ivmelenerek devam ettiği kritik Arsenal ve Tottenham galibiyetleriyle giren Gareth Taylor’ın ekibi, Şampiyonlar Ligi’ne katılma hayalini de sürdürüyor. Sezon başında İngiliz oyuncuları Keira Walsh ve Lucy Bronze ’u Barcelona’ya, Georgia Stanway’i de Bayern Münih’e kaptıran Manchester ekibi, yeni transferleri Aleixandri Lopez ve Hasegawa ’nın artan performanslarıyla tekrardan form yakalamaya başladılar. Takımın şampiyonluk hayallerini hayatta tutan başroldeki isimse altın ayakkabı ödülünün en büyük adayı Bunny Shaw. Jameikalı forvet, performansıyla çoğu takıma kendini imrendiriyor. The Athletic Manchester City’nin forvetine imrenen takımların başını da Arsenal’ın çektiğini söylersek yanlış olmaz. Sezon başında yıldız oyuncuları Beth Mead ve Vivianne Miedema’yı çapraz bağ sakatlıklarıyla kaybeden Kuzey Londra ekibinin en büyük problemi bitiricilik sıkıntısı. Maç eksiğiyle de olsa kendini ligin 4. sırasında bulan Gunners, geçtiğimiz sezon takıma katılan İsveçli forvet Stina Blackstenius’un girdiği ama bitiremediği pozisyonlardan muzdarip. Şubat ayında üç maçlık galibiyet hasretine Lig Kupası finalinde Chelsea’ye karşı aldığı galibiyetle son veren ekip, yeni bir ivmelenmenin ve ligin zirvesine ulaşmanın peşinde. Bu yolda önünde iki Manchester tarafı ve son şampiyonla karşılaşacağı maçlar bulunuyor. Aston Villa Doludizgin Başaltı takımlarının mücadelesinde Aston Villa ve Everton’ın beşincilik rekabeti son iki aya damgasını vurdu. Birmingham ekibi ocak ayı transferi Jordan Nobb s’un takıma gelmesiyle yükselen formlarını, altın ayakkabının ikinci büyük adayı Rachel Daly ve Fransız orta saha Kenza Dali ’yle pekiştirdi. Everton ise oynadığı maçları rekabetçi geçmesine rağmen hiç gol atamadığı iki ayda puan kaybederek 6. sıraya geriledi. Yeni yıla galibiyet hasretiyle devam eden West Ham’ı, veteran oyuncu Megan Campbell’in uzun taçları ve rakibe göre değişen pragmatist oyun planlarıyla Liverpool izledi. Matt Beard’ın ekibi ligin dibindeki takımlardan puanlar kopararak biraz rahatladı. Ocak ayını Beth England transferiyle gündemde geçiren Tottenham, İngiliz forvetin yoğun gayretine rağmen arka arkaya aldığı 9 mağlubiyet sonucunda teknik direktör Rehanne Skinner ile yollarını ayırdı. Ligin dibine koşar adımla ilerleyen Kuzey Londra ekibi, asistan koç Vicky Jepson’la birlikte tekrar puanlar almanın yollarını arıyor. Bu yolda ilk maçlarında küme düşmenin en büyük adayı Leicester’dan 3 puanı kapmayı başararak ilk adımı attılar. Cartilage Free Captain Sezona yaptığı korkunç başlangıçtan sonra yavaş yavaş ivmelenen ve oyununu geliştiren ekip Reading mütevazı kadrosuyla lige tutunmaya çalışırken, genç ve dinamik futbolcularıyla göz dolduran Brighton maç eksiğiyle küme düşme hattında bulunuyor. WSL’de Mart ayının son haftasında önce Kuzey Londra derbisinde kazanmaya ihtiyacı olan ezeli rakipler Tottenham ve Arsenal karşılaşacak. Ardından şampiyonluk yarışını etkileyecek kritik mücadelede Chelsea, Manchester City’nin konuğu olacak. Ada raporu Mart 2023 için böyleydi. Nisan ayında görüşmek üzere.

Mart 25, 2023
·
Makale
EuroLeague'de son durum
EuroLeague normal sezonunun 30. hafta müsabakasında Fenerbahçe Beko, sahasında ağırladığı Zalgiris‘i 87-79 mağlup ederek ligdeki 18. galibiyetini elde etti. Böylelikle takım 2 maçlık mağlubiyet serisine son verdi ve play-off sıralaması açısından önemli bir galibiyete imza attı. Nigel Hayes: Fenerbahçe Beko-Zalgiris Kaunas maçının MVP'si seçildi. 39:19 dakika 19 sayı 6 ribaund 2 asist 26 verimlilik puanı Tyler Dorsey: Maçta 21 dakika süre alan oyuncu en skorer performansını sergiledi. 15 sayı 3 asist 3/3 iki sayı 2/6 üç sayı 3/3 serbest atış 14 verimlilik puanı Maçı başlatan Tyler Dorsey üçlüğünü buradan izleyebilirsiniz. Bir sonraki maç: Fenerbahçe Beko, 29 Mart Çarşamba günü Real Madrid deplasmanında sahne alacak. Anadolu Efes ise ALBA Berlin deplasmanında 95-93 mağlup oldu. Son bölümde üstünlüğünü koruyamayan Efes, Luke Sikma'nın bitime 1 saniye kala gelen smacıyla maçı kaybetti. Ligdeki 30. maçında 16. yenilgisini alan Anadolu Efes, ligde 14 galibiyet ile 11. sırada yer alıyor. Bir sonraki maç: 28 Mart Çarşamba günü Olimpia Milano’yu konuk edecek. Bu sezon Playoff'a kalmayı garantileyen 4 takım: EuroLeague

Mart 25, 2023
·
Makale
🏐 CEV Şampiyonlar Ligi tarihinde bir ilk
Avrupa’nın kulüpler düzeyindeki en prestijli organizasyonu olan CEV Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden Eczacıbaşı Dynavit, Fenerbahçe Opet ve VakıfBank yarı finale yükseldi. Neden önemli? Türkiye, 1960 yılından itibaren düzenlenen organizasyonda tarihte ilk kez 3 takımla yarı finalde kupa için mücadele edecek. Fenerbahçe Opet, CEV Şampiyonlar Ligi çeyrek final rövanş maçında İtalya'nın Carraro Imoco Volley ekibine konuk oldu. İstanbul'da 3-0 kazandığı maçın rövanşında ilk iki seti alan Fenerbahçe 3-2 mağlup olmasına rağmen son dünya şampiyonunu Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde eledi. Maçın skoreri: Ana Cristina, Imoco Volley karşısında tam 29 sayı üretti ve maçın en skorer ismi oldu. Eczacıbaşı Dynavit, CEV Şampiyonlar Ligi çeyrek final rövanşında Developres karşısında durumu 2-2'ye getirerek adını son 4 takım arasına yazdırdı. Maçın skoreri: Pasör çaprazı Tijana Boskovic, 30 sayıyla maçın en skorer ismi olurken, MVP seçildi. VakıfBank, Milano deplasmanında setlerde durumu 2-2'ye getirdi ve CEV Şampiyonlar Ligi'nde yarı finali garantiledi. Takım, turnuvada üst üste 11. kez yarı finale yükseldi. Maçın oyuncusu: Pasör çaprazı Paola Egonu seçildi. Yarı final eşleşmeleri: Eczacıbaşı Dynavit-Novara | Fenerbahçe-VakıfBank Yarı final etabı, 4-13 Nisan tarihleri arasında oynanacak. Öte yandan: Geçtiğimiz hafta Erkekler CEV Şampiyonlar Ligi'nde Halkbank yarı finale yükselmişti. Halkbank ile beraber CEV Şampiyonlar Ligi'nde Türkiye'den 4 takım yarı finalde mücadele edecek. Halkbank'ın yarı final rakibi Jastrebski Wegiel takımı oldu.

Mart 24, 2023
·
Makale
Suudi Arabistan GP’si değerlendirmesi
Sezonun yeni pistlerinden biri olan Suudi Arabistan GP’si ön sıralarda pek sürpriz yaşatmadan bitti. Red Bull yarışı 1 – 2 bitirerek kimseyi en azından beni şaşırtmadı. Sezonun lider takımı açısından sürpriz olmamasına rağmen orta sıra takımlar arasında bazı sürpriz sonuçlar ortaya çıktı. Geçtiğimiz yarışa göre daha güçlü olması beklenen Ferrari, Mercedes ile yer değiştirerek kendisini 4. sırada buldu. Aston Martin ilginç ayar tercihine rağmen bir sıra yükselerek ikinci güç oldu. Mercedes ise Ferrari’nin zayıflığı nedeniyle olduğundan iyi göründü. Bu haftanın diğer ilginç konusu hakemlerin verdiği kararlar ve sonuçları oldu. Whiting vefat ettiğinden beri devam eden kötü hakem kararlarına bu yarıştaki kararlar da eklendi. Onları da kısaca konuşacağız. Şimdi soru cevaplarla yarışı anlamaya çalışalım. Ferrari neden kötüydü? Scuderia Ferrari Burada belki de sorulması gereken soru şu: Ferrari kötü müydü? Ferrari Red Bull’a göre kötü ama geçen yarışa göre iyiydi. Yarışın sonundaki sert lastikle atılan bölüm hariç. Bu bölümde Ferrari sert lastikleri çalıştıramadığı, özellikle ön lastikleri çalıştıramadığı için kötü göründü. Sert lastikleri çalıştıramamalarının iki nedeni vardı. İlk neden lastikleri tüketme konusundaki endişe, ikinci neden ise kendileri dışında gelişen olaylar. Konuyu açalım. Yarış haftalarında yarışa hazırlık yazıları yayınlarım. Bu yazıların tamamında lastikler için ayrı bir başlık açarım. Bunun son derece basit nedenleri vardır. Aracınız ne kadar iyi olursa olsun, aracın pistte iyi dereceler yapabilmesinin yolu lastikleri iyi kullanmasından geçer. Çünkü aracın yolla tek ilişkisi lastikler aracılığıyladır. Aracın süspansiyon sistemi, ağırlık dağılımı ve pilotun lastik kullanımı gibi parametreler doğrudan lastik kullanımını ve oradan da aracın performansını etkiler. Ferrari, antrenman seanslarına gücü kısarak (kendisini kısmen saklayarak) başladı. Amaç, dayanıklılık endişesi doğuran motoru çok zorlamadan, biraz da performans saklayarak araç kurulumundaki “tatlı noktayı” bulmaktı. Nitekim Ferrari muhafazakâr ayarları sayesinde yarış simülasyonlarında lastiklerine iyi bakan araç görünümündeydi. İkinci antrenman sona erdiğinde Ferrari 3. güç olarak görünüyordu. Motoru açtıklarında 2. güç olacaklarını tahmin ediyordum. Scuderia Ferrari Ancak cumartesi günü önemli bir değişiklik gerçekleşti. Pirelli “muhtemelen” dayanıklılık endişeleri nedeniyle cumartesi sabahı lastik basınçlarını artırdığını açıkladı. Bu değişiklik lastiklerin zeminle temas yüzeyini azalttığı için lastiklerin ideal sıcaklığa çıkarılmasını zorlaştırır. Ayrıca yol tutuşu azaltarak araçların önden kaymaya meyilli olmasına neden olur. Lastik basınçlarının artırılması belki yüksek yere basma kuvveti paketi gerektiren pistlerde daha az dikkat çeker ve daha az sorun olur. Ama lastiklerin hali hazırda zor çalıştırıldığı (yani ideal sıcaklığa zor ulaştığı) pistlerde bu durumu yönetmek zorlaşır. Aynı Suudi Arabistan gibi. Değişikliğe rağmen sıralama seansında Ferrari tek turda ikinci güç olarak ön plana çıktı. Leclerc ile Perez arasında sadece 0,155 saniye fark vardı. Yarıştaysa ceza alan ve arkalardan başlayan Leclerc yumuşak lastikle üst sıralara tırmanmaya başladı. Sainz’ın da ortalama tur dereceleri Mercedes’lerden iyiydi. Ta ki sert hamurlar takılana kadar. Ferrari’nin tüm olumlu görüntüsü sert lastikte değişti. Ferrari özellikle ön lastikleri çalıştıramadı ve süratle geriye gitmeye başladı. Bu durum, Ferrari’yi olduğundan daha kötü gösterdi. Sonuç olarak Ferrari bence Bahreyn’den iyi bir performansa sahipti, özellikle lastik kullanımı konusunda performansları olumluydu. Ama Pirelli’nin lastik basınçlarını artırması ve Pazar akşamı havanın biraz daha serin olması tüm görüntüyü değiştirdi. Elbette Ferrari’nin çok dar bir ayar penceresine sahip olması da sert lastiğin çalıştırılamamasında rol oynadı. Ama dış etkenleri görmemezlikten de gelemeyiz. Gelişmeye devam etmeleri lazım. Bu sene şampiyonluk olmaz belki ama Ferrari göründüğü kadar da kötü değil. Aston Martin nasıl fark yarattı? Aston Martin Aston Martin sezonun ilginç ve sürpriz takımı oldu. Spor severler için tatlı bir sürpriz desem yanılmış olmam. Yaşlı kurt Alonso’nun gelişiyle başlayan bahar havası, aracın da iyi çıkmasıyla yaz etkisine döndü. Bu hafta Aston Martin rakiplerinden farklı bir ayarla piste çıktı. İngiliz Yarış Yeşili rengine sahip takım, rakiplerinden farklı olarak daha yüksek yere basma kuvveti ayarını tercih etti. Bu tercihin sonuçlarını antrenmanlarda ve sıralamalarda “düşük düzlük hızlarıyla” teyit ettik. Fakat Aston Martin düzlüklerde kaybettiğinin fazlasını hızlı virajlarda ve yüksek hızlı yön değişimlerde telafi etti. Yani rakiplerinden farklı yola gitmeleri, yanlış yola girdikleri anlamını da taşımadı. Yüksek yere basma kuvveti ayarı onlara yüksek hızlı virajların yanında bir konuda daha yardım etti: lastik yönetimi. Aston Martin daha büyük yere basma kuvveti sayesinde lastiklerini daha çabuk ısıttı ve onları ideal sıcaklık penceresinde daha uzun süre tuttu. Lastikler ideal çalışma sıcaklığında kaldıkça yol tutuş arttı, lastik ömrü uzadı, tur dereceleri daha istikrarlı bir hal aldı. Buna yaşlı kurt Alonso’nun başarı açlığı eklenince sonuç podyum oldu. Alonso yarışı podyumda bitirmedi demeyin, aslında bitirdi. Alonso’nun “resmi” olarak podyumda yer almamasını rezalet hakem kararlarında aramamız lazım. Bunları da yazının devamında inceleyeceğiz. Aston Martin Fakat Aston Martin ile ilgili dikkat çeken nokta belki de şuydu: Alonso, güvenlik aracına kadar geçen 18 turda Perez’e sadece 6 saniye kaybetti. Yani Alonso, Perez’den tur başına sadece 0,35 saniye yavaştı. Bu fark, Aston Martin ve Alonso için tünelin sonundaki ışıktır. Fakat yine de aşırı iyimserlik aşılamak istemiyorum. Sert lastiklerde bu fark tur başına 0,6 saniyeye çıktı. Ki zaman zaman Red Bull sadece önde temposunu yönetti. Alonso ise arkasındaki Russell’dan kaçmak için sonuna kadar zorladı. Kısacası Red Bull her türlü lastik hamurunda daha iyi. Ama Aston Martin-Alonso ikilisini beğenmemek elde değil. Sonuç olarak Aston Martin bu hafta rakiplerinden farklı yöne gitmesine rağmen iyi sonuç aldı. Geçen yarışta kıl payı 3. güç olan Aston Martin, bu hafta “şimdilik” ana rakibi olarak görünen Ferrari’nin zayıflık göstermesiyle ikinci güç oldu. Peki ya şampiyonluk? Pek çok taraftarının Alonso’yu şampiyon görmek istediğini biliyorum. Ama rakipleri, yani RB19, hala farklı dünyanın aracı. RB19 şampiyonluğa koşarken Aston Martin “Best of the Rest” mücadelesinin en şanslı adayı konumunda. Yine de Alonso’yu yıllar sonra podyumda görmek bu sporun tarihinde yer alacak paha biçilmez bir kesit. Bu kesitin keyfini çıkarmak lazım. Mercedes ileri doğru bir adım attı mı? Mercedes-AMG Mercedes pist üstünde kendi dünyasında bir takım görünümünde. Peş peşe şampiyonluklarla tarihin en başarılı takımını oluşturan ekibin parçaları birer birer ayrıldı. Bu ayrılıklar takımı zayıflatarak sıradanlaştırdı. Niki Lauda öldüğü gün, “Toto’nun sınavı asıl şimdi başlıyor.” demiştim. Çünkü kapalı kapılar ardındaki güç Niki’ydi. Onun yokluğunun Toto’yu pist üstünde ve pist dışında zorlamasını bekliyordum. Pist üstünde lobi anlamında zayıf kalan Toto, pist dışında da Helmut Marko ve Horner gibi bel altı çalışmayı seven iki boksörün sıklıkla hedefi oldu. Lauda zamanında onun karizmasından çekinerek ağzını açamayan bu ikili, onun ölümüyle birlikte Toto’yu her fırsatta ve çoğunlukla da bel altı vurarak yıprattı, hatta belki de tüketti. Ama bu spor böyledir, gardını her zaman iyi tutmak lazım. Yarışa dönersek, performans açısından bakıldığında Mercedes takımı, geçtiğimiz hafta sonu son iki sezondur alıştığımız gibiydi. Bir anlamda Toto’dan son 2 sezondur duyduğumuz cümleleri tekrar duyduk diyebilirim. Toto hafta sonu boyunca, “Aracımızı anladık.”, “Büyük bir paket getireceğiz.”, “Şampiyonluk mücadelesinde pes etmek için erken.” gibi havalı cümlelerle gaz almaya çalıştı. Kimi izleyici inandı, kimisi inanmadı. Ben daha az inanan taraftayım. İşin özünde W14 şampiyon olamaz. Yarış kazanabilir mi? Belki. Eğer rakiplerini aynı anda olumsuz etkileyen pek çok olay yaşanırsa belki 1, hatta 2 yarış kazanabilirler. Mercedes, hafta sonuna düşük yere basma paketiyle başladı. Bu tercih yanlış değildi, Cidde yüksek hızlı bir pist. Fakat Mercedes ne kadar küçük kanatla çıkarsa çıksın yapabilecekleri sınırlı. Motor gücü bu alandaki lider Ferrari’den ve Honda’dan geride. Düzlük hızlarına bakıldığında benzer kanat konfigürasyonlarına ve Ferrari’nin motoru kısmasına rağmen düzlüklerde geride kalıyorlar. Red Bull’dan geride kalmalarını belki RB19’un sihirli (ve düzlüklerde hava akışının stall olmasını sağlayan) arka süspansiyonlarında arayabiliriz. Ama Ferrari’den geride kalmaları güç konusundaki handikabı gösteriyor. Resim: Kırmızı renk Ferrari, yeşil renk Mercedes. Ferrari düzlüklerde Mercedes’e şans tanımıyor. Yine de başarılı lastik yönetimi ve Alonso’nun aldığı haksız cezayla bir şekilde podyum almayı başardılar. Podyum, onları olduklarından iyi gösterdi ancak şimdiden uyarmam lazım: Temiz havada Red Bull, Mercedes’ten tur başına 1,0 saniye hızlıydı. Gelecek güncelleme paketinden 1 saniye beklememek lazım. Olursa mucize olur. Öte yandan pist üstünün yanında pitlerde de kendilerini hala geliştirmeleri lazım. Yapacak çok iş var. Red Bull’da ne oldu? Red Bull Red Bull ile ilgili yazılacak konular sadece işin magazin yönüyle ilgili olabilir. Red Bull RB19’un pist üstü performansıyla ilgili söylenecek pek bir şey yok. RB19 – Verstappen ikilisi bu sezonu şampiyon olarak bitirecektir, buna şüphe yok. Ama bu kadar başarılı olmuş bir takımla ilgili sadece iki cümle yazsak ve hiçbir şey konuşmasak ayıp olur. Şampiyonluk yolunda ilerleyen takımla ilgili konuşulacak konu, o da sadece sezona renk katsın diye, pilotların atışması olabilir. Aynı geçen sezon Brezilya’da olduğu gibi, bu hafta da takım arkadaşlarının anlaşmazlığı takıma damga vurdu. Mekanik arıza sonucu yarışa 15. başlayan Verstappen, performansı ve biraz da yarış şansıyla (güvenlik aracının zamanlaması) kendisini galibiyet potasına soktu. Kariyerinde en geriden kazandığı yarışta, yarışa 14. sıradan başlamıştı. Eğer Pazar günü 15. sıradan kazansaydı, bu kendisi adına yeni bir başarı olacaktı. İşte bu başarı ihtimalinin yarattığı heyecan belki de neredeyse takım içi bir çatışmanın fitilini ateşleyecekti. Güvenlik aracı sonucu en önde kendi başlarına yarışan boğalarda mekanik arıza endişesi yaşanıyordu. Bu nedenle takım telsizinden her iki pilota da tempolarını kontrol etmeleri istendi. Araçları zorlayarak dayanıklılık riskinden kaçınmak istendi. Fakat Verstappen aynı geçen sezon Brezilya’da olduğu gibi bu karara uymadı ve Perez’e yaklaşmaya çalıştı. 6 tur boyunca her iki pilotla yapılan telsiz görüşmeleri sonucunda durumu yönetemeyeceğini anlayan takım her iki pilota da yarışmak konusunda serbest olduklarını açıkladı. Bu konuşmalar, Perez’in bu sezon mücadele etmek istediğini gösterdi. Sanki 2. pilot olarak ilan edilmeye henüz hazır değil gibi bir görüntü çizdi. Bu konu önümüzdeki yarışlarda iki takım arkadaşının çatışmasına dönecek mi, birlikte göreceğiz. Skandal hakem kararları F1 Hakemler bir türlü olmuyor. Whiting’in ölümünden sonra son 4 sezonda verilen kararlar gerçekten herkesin canını sıkmaya devam ediyor. Geçtiğimiz sezonlarda şampiyonluğu dahi belirleyecek olumsuz kararların benzerleri alınmaya devam ediyor. Son 4 sezonda, taraftarı olduğu takımı ve/veya pilotu çok etkilemediği için bazı taraftarların çok tepki göstermediği kararlara karşı isyan büyüyor. Neyse ki o günlerden beri kararların yanlışlığını söyledim, bugün de söylemeye devam ediyorum. Geçen yarışta Ocon’un start sırasında cebinde doğru durmamasıyla ilgili aldığı ceza geçtiğimiz hafta Alonso’ya da verildi. Kural kuraldır, karara çok yanlış diyemem. Fakat yarıştan sonraki çekimlerde, Alonso ile birlikte 4 pilotun daha ceplerinden taştıkları görüldü. Hal böyleyken neden diğer pilotlara da ceza verilmediği tartışma konusu oldu. Ayrıca güvenlik aracının çıkışı da yanlıştı. Aracı arızalanan Stroll aracını bariyerlerin dışında park etmeyi başarmıştı. Araç 13. virajın arkasında yer alan koruyucu bariyerlerin tamamıyla arkasına park edilmişti. Bırakın tam güvenlik aracını, sanal güvenlik aracına bile ihtiyaç var mıydı, sorgulanabilir. Bu yanlış karar o ana kadar pit yapmış tüm pilotlara yapılan bir haksızlıktı. Tüm stratejiler çöp oldu ve pit yapmamış tüm takımlara haksız bir avantaj sağlandı. Hakemlerin yanlış mantaliteye sahip olması ve yanlış değerlendirmeleri şimdilik sadece bir yarışın sonucuna etki etti. Ama gelecekte böyle bir karar şampiyonaya etki eder. Dolayısıyla hakemlerin karar verirken biraz zekâlarını, bolca da vicdanlarını kullanmaları spor açısından olumlu olacaktır

Mart 23, 2023
·
Makale
Yeni nesil rekabet: Merak uyandıran, yüksek oyun zevki
Teniste merakla bekleyeceğimiz maçlar geride mi kalıyor diye düşünüyor olabilirsiniz, ancak her dönem kendi rekabetlerini çıkarıyor. Turda büyük bir dominasyon kuran Iga Swiatek ve dünya 1 numarasının kriptoniti haline gelen, ayrıca Aryna Sabalenka ile keyif seviyesi oldukça yüksek maçlar oynayan Elena Rybakina ve bir süredir ikisini de ayrı ayrı gözlemlesek de karşılıklı maçlarında ayrı bir heyecan duyduğumuz Sinner-Alcaraz. Merak uyandıran, yüksek oyun zevki Sevdiğiniz sporda sezon içinde en merakla beklediğiniz maçları düşünmeniz istense, sayacağınız maçlar muhtemelen tuttuğunuz takım ya da desteklediğiniz sporcu ve “ezeli” rakibi arasındakiler olacaktır. Rekabet hem söz konusu olan tarafları, hem de sporun kendisini geliştiren bir olgu. 2000’lerin ortasından bu yana tenisi takip ediyorsanız, dünyanın en güçlü rekabet kombinasyonlarından birine şahit olmuş, şanslı birisiniz. Rekabetin öznelerine mikrofon uzatıldığında, hepsi de birbirleri hakkında aynı şeyi söylüyor. Djokovic’e kulak verelim: “Kariyerimde yaşadığım büyük meydan okumalar beni bir oyuncu olarak olumlu yönde değiştirdi. Rafa ve Roger sayesinde bir bakıma bugün neysem oyum.” Bazen, özellikle de Büyük Üçlü’ye baktığımızda, “her şeyi” kazanan birinin devam etme konusunda nasıl bu kadar istekli olabildiğine şaşırıyoruz değil mi? Rekabetin bir sporcu için nasıl bir motivasyon unsuru olduğunu, 2021’de Forbes tarafından dünyanın en çok kazanan sporcusu seçilen dövüşçü Conor McGregor şu sözlerle açıklıyor: “Saten çarşaflarım var, ipek çarşaflarım var, Mısır pamuğundan yorganlarım ve yastıklarım var. Her şeyim var. Ama bu lüks yaşama rağmen "rekabet" beni yataktan kalkmaya ve savaşmaya motive ediyor. Bundan nasıl uzak durabilirsin ki?” Rekabet hem sporcuları hem de taraftarları oyuna bağlayan en önemli olgu. Açık söyleyeyim, günlük hayatının en az 1-2 saatini tenise ayırmazsa rahat edemeyen ben, bir süredir tenisle eski bağımı yakalayamıyorum. Oldukça keyifli geçen bir Avustralya Açık sonrası hepimizi kendi küçük dünyalarımızdan bir nebze koparan deprem felaketinin hala hissettirdikleri bunun sebeplerinden biri. Turnuva yayın haklarının pek çok platforma yayılmış olması bir başka sebep. Tabii ki Nadal’ın sakatlık, Djokovic’in aşı yasakları sebebiyle bir süredir olmayışını da hesaba katmalıyız. Son birkaç gündeyse, bir şeylerin içimde tenise dair merak ve heyecanı harekete geçirdiğini fark ediyorum: son dönemde gelişen, merak uyandıran, yüksek oyun zevki vaadeden rekabetler! Rybakina vs. Swiatek: İlgi çekici CNN 2022 yılında Wimbledon şampiyonu olurken oyun stili ve sakin tarzıyla çok daha fazlasının geleceğine işaret eden Elena Rybakina, 2023 Avustralya Açık 4. turunda, dünya 1 numarası Iga Swiatek’i 6-4 6-4’lük 2 sette yendi. Indian Wells yarı finalinde tekrar karşı karşıya gelen ikiliden kazanan yine 6-2 6-2 gibi rahat bir skorla Rybakina oldu. Maç içinde az sayıda oyun kaybederek dominant maçlar sergileyen dünya 1 numarasını “B planını” uygulamaya mecbur bırakan Rybakina’ya karşı Iga’nın henüz bir çözüm bulamamış olması, bu rekabeti ilgi çekici bir noktaya taşıyor. Rybakina’ya Iga üstünde kurduğu bu baskı sorulduğunda, agresif oyun tarzını ve büyük servislerini ön plana çıkarıyor. Oyunları kısa tutmaya yönelik, çapraz backhand’lerle Swiatek’e yüklendiği oyun planı işliyor. Swiatek Avustralya Açık’taki maçı analiz ettiklerini ve dersler çıkardıklarını söylese de, bu dersleri henüz korta yansıtabilmiş değil. Eski oyuncu ve tenis yorumcusu Pam Shriver, Rybakina ile Swiatek’in Indian Wells karşılaşmasını izlerken ikili arasındaki rekabete dair “Iga B planını kullanmıyor, bu güç saldırısına direnmiyor. Gezegene bu gece inmiş olsanız ve 1 numaranın oynadığını duysanız, bu kişi Rybakina olurdu” yorumunda bulundu. Gerçekten de Rybakina, Iga karşısında soğukkanlılığını koruyup oyun planına sadık kalarak onu normalde olduğundan çok daha fazla basit hata yapan, daha “çaresiz” bir oyuncu gibi göstermeyi başarıyor. Iga Swiatek için kadın tenisinde aranan istikrarın en güçlü adayı yakıştırmasını yapmak yanlış olmaz. Rybakina ise son zamanlardaki performansıyla Slam şampiyonu seviyesinde kalmaya, büyük turnuvalarda favoriler arasında yer almaya devam edecek gibi görünüyor. Bu ikili arasındaki rekabet hem iki oyuncu için, hem de biz seyirciler için kazançlı olacak gibi. Peki onlar ne düşünüyor? Rybakina Iga’yı zorlu bir rakip olarak gördüğünü belirtirken, ona karşı iyi oynadığında “herkesi yenebilirmiş gibi” hissettiğini söylüyor. Dünya 1 numarası ise, rakibinin onu daha iyi oynamaya ittiği fikrinde. Bu düşünce tanıdık, değil mi? Rybakina vs. Sabalenka: Duygu ve vuruş yoğunluğu WTA Avustralya Açık’taki Rybakina-Sabalenka finali, Raducanu-Fernandez finalinden sonra son yılların en hikayeli finali olabilir. İki ismin de zorlu yollardan finale gelmesi, Rybakina’nın Sabalenka’dan önce bir Slam kazanmış olması, Sabalenka’nın çözmüş gibi göründüğü çift hatalarının maç içinde birden yeniden ortaya çıkması, iki oyuncunun büyük servisler ve büyük vuruşlarla dolu oyun tarzları, maç içinde yaşadığımız duygu geçişleri... Ben tarafsız gibi başlayıp maç içinde Rybakina’nın tarafına doğru kaymıştım. Maçın son birkaç dakikasında ise Sabalenka için gözyaşlarımı zor tutar haldeydim. Duygu yoğunluğu, vuruş yoğunluğu, kısacası bir rekabette olması gereken her şey! Rekabetin belki de tek eksik yanı, iki ismin 4 karşılaşmalarını da Sabalenka’nın kazanmasıydı. Sabalenka kötü geçirdiği 2022 sezonunun ardından 2023’e muazzam girmiş, oynadığı 19 maçta yalnızca Dubai’de Krejcikova’ya yenilmişti. Ama Rybakina’nın rakiplerini domine eden oyuncuların aklına girmek gibi bir huyu var. Sabalenka da Rybakina’ya karşı ilk mağlubiyetini alırken, bundan kaçamadığını itiraf ediyor: "Servisimi bozdu ve ben biraz gerilmeye başladım. Topa fazladan vuruyor gibiydim. Bu onun canını o kadar yakmadı. Üçüncü sette onu biraz daha hareket ettirmeye çalıştım. Ona o kadar zaman vermemeye ve bir yandan diğer yana biraz daha hızlı hareket ettirmeye." Rybakina’nın hiç renk vermeyen, yaptıklarını çok kolay gibi gösteren sakin, rahat ve özgüvenli tavrı ile Sabalenka’nın kendisiyle kavga eden, kendini dizginlemeye ve hata yapmamaya çalışan tavrını karşılıklı izlemek de keyif verici bir yanı bu rekabetin. Bu durum özellikle Sabalenka’nın mental gelişimine katkı sağlayabilir. Alcaraz vs. Sinner: Gelecek vaadeden ATP Tenisin genç yetenekleri Jannik Sinner ve Carlos Alcaraz, 2019’da Alicante Challenger turnuvasında ilk kez karşı karşıya geldiklerinde Carlos 16 yaşını doldurmak üzereyken, Sinner da 17 yaşındaydı. Bu ilk maçın kazananı 3 sette Alcaraz olmuştu. Yıllar içinde iki oyuncunun da ayrı ayrı gelişimini izlerken, kariyerleri gibi aralarındaki rekabet de 2022 sezonunda boyut atladı. Wimbledon’da 4 sette, Umag finalinde 3 sette Jannik Sinner galip geldi. Amerika Açık çeyrek finali, bu rekabetin şu ana kadarki en keyifli, en gelecek vaadeden maçıydı. Yerel saatle sabaha karşı 02.50’de biten, 5 saat 15 dakika ile Amerika Açık tarihinin en uzun 2. maçında, iki tarafın da baseline’dan yüksek güçle gönderdiği toplar, karşılık verebilmek için ortaya koydukları hız, atletizm ve Alcaraz’ın maç puanı kurtararak 5 sette maça noktayı koyması, maçı “epik” sıfatına yaklaştıran unsurlar. Kariyerlerinin benzer noktalarında, hali hazırda tenisin bugününde yer edinmiş ancak tenisin yarınında da en büyük pay sahibi olması beklenen bu ikiliyi böyle bir rekabetin içinde görmek, sanırım hepimizi umutlandırdı. İki ismin fiziksel, taktiksel ve mental gelişim yolculuğuna bu rekabetin katkısının da eklenmesi, ikisini de farklı noktalara taşıyabilir. Carlos bu rekabeti daha fazla dillendiren, bu konuda daha konuşkan olan taraf. "Gerçekten zor maçlar, yakın maçlar, yüksek kaliteli maçlar oynamayı seviyorum" Jannik harika bir oyuncu ve harika bir hücumcu. Sadece harika bir servis atışı, harika bir hareketle değil, rakibin sınırlarını zorladığı için... bu yüzden ona karşı oynamayı seviyorum, bu benim sınırlarımı zorluyor. Gerçekten odaklanmalıyım. Bunu hissetmeyi seviyorum”. Carlitos’un bir başka basın toplantısında bu konuda kurduğu cümleler, bize çok tanıdık gelen bir tona sahip, bu da bu cümleleri Büyük Üçlü’nün ağzından duyanlar için heyecan verici: "Onu yenmek için, daha iyi bir oyuncu olmak için kendimi zorlayacağım. Sanırım onun için de aynısı olacak; Djokovic, Rafa ve Federer'in gençken yaptıkları gibi onu daha iyi bir oyuncu olması için zorlayacağım. Bence harika bir rekabet olacak! Saha dışında da çok iyi arkadaşız.” Sosyal medyayı aktif kullanan Alcaraz, Indian Wells karşılaşmaları öncesinde Sinner’a Twitter’dan laf attı ama Sinner pek oralı olmadı. Indian Wells’te kupaya uzanarak tekrar dünya 1 numarası koltuğuna oturan ve h2h’de öne geçen Alcaraz, bu rekabetin pazarlama açısından önemini de daha iyi kavramış gibi görünüyo

Mart 21, 2023
·
Makale
Belçika Klasiklerinin Haikimi Jumbo Visma
Bilen bilir, yol bisikletinde sezonun gerçek manada açılışı Belçika topraklarında yapılır. Öncesi bir nevi hazırlık dönemidir. Her zaman olduğu gibi yine şubat ayının son hafta sonunda Omloop Het Nieuwsblad ve Kuurne-Brüksel-Kuurne yarışlarıyla birlikte 2023 sezonunu açtık. Sezon açılışıyla beraber ise arı kovanına çomak sokmuş gibi olduk. Zira iki yarışın da her anını kontrol eden Jumbo Visma’nın arıları oldu. Bisikletin süper takımı unvanını Team Sky ve devamı Ineos Grenadiers’den devralalı çok oldu Jumbo Visma. Geçen yılki Tiesj Benoot ve özellikle Christophe Laporte eklemeleri takımı sezon genelinde hemen her yarışta iddialı konuma getirmişken bu sene de Attila Valter ve son Paris-Roubaix şampiyonu Dylan van Baarle ekibe dahil oldular. Attila Valter, Strade Bianche’de yaptığı fevri hamlelerle Benoot’u biraz kızdırmış olabilir ancak öte tarafta van Baarle, yeni takımında ilk zaferini elde etmek için çok beklemek zorunda kalmadı. Henüz ilk yarışında Omloop’u kazanarak sezon açılışını yaptı. Omloop’un hemen ertesi günü koşulan Kuurne-Brüksel-Kuurne yarışında kazanan ise Tiesj Benoot’tu. Her iki yarışta da ön grupta sayıca üstünlük kurabilen Jumbo Visma, ekip olarak bu zaferleri elde etti. Görsel: AD.nl Hali hazırda Wout van Aert, Primoz Roglic ve son Fransa Turu şampiyonu Jonas Vingegaard gibi süper starlara sahip bir takım olarak Jumbo Visma, geçmişteki Team Sky’ın kara treni gibi büyük turlara hükmedebilecek dayanıklılığa ve Quick-Step takımının kurt sürüsü gibi klasiklerde rakiplerini avlayabilecek taktiksel güce sahip görünüyor şu anda. Önümüzdeki iki hafta boyunca Flandre topraklarında irili ufaklı yarışlarla Belçika’yı turlamaya devam edecek peloton. 2 Nisan Pazar günü Ronde van Vlaanderen ile heyecanımız zirveye ulaşacak. Bu süreçte muhtemelen gözleriniz sürekli sarı siyahlı mayolara takılacak. Zira onlardan bazen biri, bazen ikisi, belki üçü ön tarafa hamle yapacak. Son kilometreler yaklaşırken sayıca üstünlük kurup yine zaferi kucaklayacak.

Mart 21, 2023
·
Makale
Siena'dan Sanremo'ya İtalya Baharı
Bu sene de Mart’ı Toskana ve Ligurya’da karşıladık. Belki orada değildik ama, bisiklet sporu sağ olsun bize her zaman “gitmiş kadar olduk” dedirtmeyi başarıyor. İtalya topraklarında koşulan Mart ayının en büyük iki bisiklet yarışı Strade Bianche ve Milano-Sanremo bu sene belki farklı senaryolara sahipti ama ikisi de isimlerinin hakkını sonuna kadar verdi. Tabii ki bunda pelotonun sahip olduğu müthiş yetenek havuzu başroldeydi. Cüret Etmek Kazanmaktır Takvimde öncelik her zaman olduğu gibi Toskana topraklarında koşulan Strade Bianche’nindi. Sadece 17 yıllık oldukça kısa bir geçmişe sahip olmasına rağmen farklı yol şartlarıyla kısa zamanda bir klasik haline gelen Strade, toz ve toprağın arasından yine hızla geçip gidiverdi. Bu hızı yaratan isimse genç bir canavardı. Strade Bianche kazanmak kolay iş değil. Bitmek bilmeyen tozlu yollardan hatasız geçecek, defalarca önünüze çıkan irili ufaklı yokuşları tırmanacak dirayete sahip olmanız gerekir. Strade’nin alameti farikası da zaten budur. Paris-Roubaix’de de bol bol toz toprak vardır; ancak yokuş yoktur. Flandre ve Arden klasiklerindeyse istemediğiniz kadar yokuş vardır; ancak toz-toprak yoktur. İşte tüm bu şartlar altında Strade’yi kazanmak için diğer klasiklerin aksine sadece süper bir punçör olmanız yeterli olmayabilir. Tozlu yollarda bisiklet hakimiyeti yüksek, kros bisikleti geçmişi olan yarışçıların avantajı geçtiğimiz yıllarda görülmüştü. Pelotonun iki harika çocuğu: 2021 şampiyonu Mathieu van der Poel ve 2020 şampiyonu Wout van Aert yol bisikletindeki müthiş başarılarının yanında kros bisikletinde boy göstermeye devam eden isimler. İşte bunlardan bir diğeri, yine bisikletin süper yeteneklerinden Britanyalı Ineos Grenadiers sporcusu Tom Pidcock 2023 Strade Bianche’yi kazanan isim oldu. Görsel: Cycling News Hem 2022’de Tadej Pogacar’ın hem de 2021’de van der Poel’un zaferleri son derece görkemliydi. Pidcock’un galibiyetiyse belki onlar kadar görkemli değildi ama neredeyse 50 km’lik bir atağı göz ardı etmek de saçma olur. Üstelik kazanan her zaman en güçlü olan değil, bazen en iyi yarış hissine ve en doğru atak zamanlamasına sahip olan, en akıllıca yarışan ve risk alandır. İşte Pidcock tam olarak böyle yarıştı. Pelotonun içinden ilk atağı kendisi değil, Alberto Bettiol yaptı, ancak Pidcock bu atağı takip etmesi gerektiğini hissetti. Ardından da yokuşun inişinde kendi atağını yaparak Bettiol’ün ve gruptaki diğer isim Andrea Bagioli’nin yanından bir anda, kelimenin tam anlamıyla, toz oldu. Zaten inişte ne kadar yetenekli bir isim olduğunu geçtiğimiz seneki Fransa Turu’nda kazandığı Alpe d’Huez etabında herkese göstermişti. Bu müthiş atağa rağmen Strade Bianche gibi bir yarışta 45-50 km kala yapılan bir hamle, hiçbir zaman galibiyeti garanti etmez. Ancak cüret etmezseniz, kazanamayacağınız kesindir. İşte Pidcock da cüret etti ve galibiyete ulaştı. Strade Bianche, 23 yaşındaki genç süper yeteneğin kariyerinde şu ana kadar elde ettiği en büyük klasik zaferi oldu. Ancak daha hala yolun başında ve bu izlediğimizin sadece fragman olma olasılığı bir hayli yüksek. Aile Yadigârı 1960 yılından 1977’ye kadar profesyonel pelotonun en sevilen isimlerinden Raymond Poulidor, hep bir “kaybeden” oldu; kendisine Fransızlar tarafından “Ebedi İkinci” lakabının takılmasına neden olan bu kariyer tabii ki tamamen başarısızlıklardan ibaret değildi. Fransa Turu’nda sürekli vatandaşı Jacques Anquetil’e yenilmesine rağmen, hatta tam aksine belki de bu sayede, ondan her zaman çok daha popüler bir figür oldu. Bugün bize bıraktığı en güzel miras, kuşkusuz torunu Mathieu van der Poel. Mathieu’ye bıraktığı en büyük yadigârsa kariyerinin en büyük zaferi olan 1961 Milano-Sanremo şampiyonluğuydu. Il Lombardia kusura bakmasın ama, iki İtalyan anıtsal klasiğinden Milano-Sanremo yaşattığı heyecanla Ekim ayında düzenlenen kardeşini gerilerde bıraktı. Belki bunda henüz yarış izlemeye aç olduğumuz bir dönemde düzenleniyor olması bir etkendir ama son yıllarda izlediğimiz Milano-Sanremo’lara bakınca da işin tamamen bundan ibaret olmadığı kesin. Bunda yarışın tahmin edilemez olmasının payı tabii ki çok büyük. Üstelik tahmin edilemez olan sadece kimin kazanabileceği değil, kazananın galibiyeti nasıl elde edeceği de. Bize her sene farklı bir menü sunan Milano-Sanremo, bunu bu sene de başardı. Her edisyonda değişmeyen belki de tek şey, Cipressa yokuşuna kadar yarışta çok da fazla hareket olmaması. Eh, her mekânın bir de spesiyali olmalı değil mi. Bu sene de pelotonu harekete geçiren ilk bölüm Cipressa oldu. Fakat geçen senelerden farklı olarak, bu sefer Cipressa atakları pelotonu dağıtmaya yetmedi. Bunun için Milano-Sanremo’nun iki büyük yokuşundan ikincisine, yani Poggio’ya kadar gitmemiz gerekti. Poggio’da pelotonu dağıtan isimse, tahmin edilebileceği gibi Sloven süperstar Tadej Pogacar oldu. Pogacar belki de bu atakla herkesi dökebileceğini düşündü, ki bunu başarabilirdi de. Eğer arkasında onu takip edenler Mathieu van der Poel, Wout van Aert ve Filippo Ganna olmasaydı. Görsel: Bici da Strada Önde oluşan bu süper dörtlünün artık Poggio’yu beraberce bitirmesi bekleniyordu. Ama bu Milano-Sanremo, beklentileri her zaman bir kenara bırakmak gerek. Poggio’nun son metrelerinde atağını yapan van der Poel, diğerlerinin bir anlığına birbirlerine bakmasından faydalanarak inişte bir fark yakaladı. Bu öyle bir farktı ki; hem her an kapanacakmış hem de sonsuza kadar pedallasalar yine de kapanmayacakmış gibi hissettiriyordu. Sonuç: Kapanmadı. Pogacar, Ganna ve van Aert üçlüsü bir süre birlikte çalışsalar da van der Poel bu tip solo atakları yüksek başarı oranıyla sonuçlandırabildiğini bize geçmişte çok kez göstermişti. Aynı başarıyı bir kez daha gösterdi ve büyükbabası Poulidor’dan aile yadigârını teslim aldı. Poupou kariyeri boyunca belki çok fazla yarış kazanmadı, ancak çok fazla kalp kazandı. Torunu Mathieu ise hem şampiyonlukları hem kalpleri kazanıyor. 2020 ve 2022’de elde ettiği iki Ronde van Vlaanderen zaferinin ardından üçüncü anıtsal klasiğini kazanan 28 yaşındaki van der Poel’un kariyeri bittiğinde adı en büyük klasikçilerin arasında yazıyor olacak.

Mart 21, 2023
·
Makale
🎾 Rafael Nadal, ilk kez ilk 10'dan çıktı
• Rafael Nadal, 25 Nisan 2005'te çıktığı günden bu yana ilk kez dünyanın en iyi 10'u arasında yer almayacak. Tenisçi, 2005 yılının Nisan ayında henüz 18 yaşındayken Barcelona Açık'ı kazanarak ilk ona 7. sıradan girmişti. Bugün (20.03.2023) açıklanan yeni sıralamayla 13 numaraya düşerek ATP ilk 10'a veda etti. Wimbledon etkisi: 2022 Wimbledon'dan sıralama puanları Rusya ve Belarus vatandaşı oyuncuların yasaklanması nedeniyle kaldırılmasaydı ilk 10'da yer alacaktı. Rekor: Martina Navratilova en uzun süre kesintisiz ilk 10’da kalma rekoru 1000 hafta ile elinde tutuyor. Nadal ilk 10'a girdiğinde: Twitter yoktu, Coco Gauf 1, Iga Swiatek 4 yaşındaydı. Müzik listelerinde 50 Cent Candy Shop 1 numaraydı. Erkeklerde 934. haftada serisi sona eren Nadal’ın en yakın takipçileri: 789- Jimmy Connors 742- Roger Federer 619- Ivan Lendl 565- Pete Sampras Korta ne zaman dönecek? Nadal'ın, toprak kort sezonunda, 8 Nisan'da başlayacak Monte Carlo Masters turnuvasıyla kortlara dönmesi bekleniyor. Nadal, Monte Carlo turnuvasını toplamda on bir kez kazandı.

Mart 20, 2023
·
Makale
Suudi Arabistan GP’sinde kazanan Sergio Pérez
2023 F1 sezonunun ikinci yarışı Suudi Arabistan GP’sinde yarışa pole pozisyonunda başlayan Sergio Pérez birinci oldu. Yarışı Max Verstappen ikinci, Aston Martin pilotu Fernando Alonso üçüncü sırada tamamladı. Yarış sonucunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz. Detaylar: Sergio Pérez yarıştan önce kariyerinin ikinci pole ödülünü Patrice Evra'nın elinden aldı. Yarışa 15. sırada başlayan Verstappen yarışın henüz yarısı tamamlanmadan 2. sıraya yerleşmeyi başardı. Son anda yarışın en hızlı turunu da atan Verstappen, şampiyona liderliğini korudu. FIA'nın kararı: Alonso yarış başlangıcında grid dışında sıraya girdiği için beş saniyelik bir ceza aldı. İki kez şampiyon olan oyuncu daha sonra ilk cezayı doğru çekmediği için 10 saniyelik bir ceza daha aldı ve 4. sıraya geriledi ve Mercedes pilotu George Russell 3. sıraya yükseldi. Ancak Aston Martin'in inceleme hakkı talebinde bulunmasının ardından FIA kararı tekrar gözden geçirerek cezası iptal edildi. Böylelikle Alonso 3. sıradaki yerini korudu. Puan sıralaması: Aston Martin ve Mercedes, puanların yeniden dağıtılmasının ardından takım sıralamasında berabere kaldı. Cumartesi günü takı kurallarına uymadığı gerekçesiyle hakemler kuruluna çağırılan Lewis Hamilton bu sefer de pistte scooter ile gezdiği için aynı hafta ikinci ihlalden diskalifiye kararı verildi. F1 Kim ne dedi? Perez: "Beklediğimden zor bir yarıştı. Geçen sene de galip gelebilirdim ama bu kez oldu. Takım harika çalışıyor. Zorlamaya devam edeceğiz. En hızlı araç olmamızdan dolayı mutluyum." Verstappen: " İlk bölümde yükselmek zordu, çok kayma yaşadım. Ama sonra teker teker herkesi geçtim ve ritme oturdum. Gayet güzel bir geri dönüş oldu." Alonso: "Sezona böyle başlamamız düşünülemezdi. Takım araç konusunda harika iş çıkardı. Start esnasında hata yaptım ve cezayı telafi etmem için hızlı sürmem gerekti." Leclerc: "En hızlı Ferrari pilotu olup olmadığımı göstermekle ilgilenmiyorum. İlgilendiğim şey, ilk sıradaki pozisyonlar ve şu anda zor bir durumdayız. Çalışmamız gerekiyor." Bir adım geriden: F1'de 2023 sezonu Bahreyn GP'siyle start aldı. İlk yarışın kazananı Red Bull pilotu Max Verstappen olmuştu. Red Bull ile diğer takımlar arasındaki fark kimsenin tahmin edemediği kadar fazla. Bahreyn GP'si sona erdiğinde Red Bull'dan sonra finişe ulaşan ilk takım arasında yaklaşık 39 saniye vardı. Bahreyn'den sonra değişen güç dengelerini yazmıştık, buradan okuyabilirsiniz. Bir sonraki yarış: Avustralya GP 2 Nisan Pazar TSİ 08.00 - 10.00

Mart 20, 2023
·
Makale
Avrupa Şampiyonu Tuğba Danışmaz
Sen yapamazsın dediği hocasından gizleyerek seçmelere katılıp, yaparsın denilenler arasında tek seçilenin Tuğba olması, onu ileriye götüren ilk hamle oldu. Bu, ayrıca her söylenene kulak asmamamız gerektiğini gösteren iyi bir örnek. Çünkü muhakkak yolun başında yapamazsın diyenler oluyor ve şampiyonlar bunun aksine inananlar arasından çıkıyor. Kaç kişi bu söz yüzünden vazgeçti ya da başarıya ulaştı? Okul yarışlarına ismini yazdırarak katılan Tuğba, uzun atlamada elde ettiği iyi dereceyle kendisini gösterdi. Yarışta herkesin isminin yanında artı varken Tuğba’nınkinde eksi vardı ve bu senden olmaz demekti. Tuğba — neden bana eksi verdiniz, benim ne eksiğim var? sorusuyla beraber yine de farklı branşlardaki seçmelere katılmaya devam etti. Bir şeyi kabul etmeden önce herkesin sorması gereken en temel soru: benim ne eksiğim var? Tıpkı Tuğba’nın yaptığı gibi. İlk antrenör, kulüp ve sakatlık Chiara Montesano Uzun atlama, üç adım atlama, 800m. Tuğba’nın dereceleri seçmelere katılanlardan hep çok daha iyiydi. Okul dışında katıldığı ilk seçmelerin ardından da ilk antrenörü olacak Hakan Çadırcı ile tanıştı. Antrenör, seçmelerin ardından sadece Tuğba’ya — sen kal dedi. Aynı gün içinde sen yapamazsın denilen Tuğba’nın spor hayatına başladı. Hayalleri büyük kulüplerde yarışmak olan Tuğba’ya ENKA’dan teklif geldi. O da bu teklifin karşılığını ilk yarışında birinci olarak verdi. 19 Kasım 2017 Tuğba’nın asla unutamadığı bir tarih. O gün ilk kez ciddi bir sakatlık geçirdi. Daha da önemlisi bu sakatlığın ardından, hiç alışık olmadığı şekilde, yapacak gücü kendinde bulamamaya başladı. Kendisine 14m atlayan ilk Türk kadını olma hedefi koyan Tuğba, bu arzusundan uzaklaştı. Sakatlığını atlatmasına rağmen antrenmanlarına geri dönmedi. Yarışmaları heyecanla bekleyen Tuğba, spora karşı isteksiz olduğu bir dönemdeydi. Tuğba’nın bu dönemden çıkması için kardeşinin — eskiden eve hep madalyayla gelirdin demesi yeterli oldu. Tuğba bu cümleyle vazgeçmek için spora başlamadığını hatırladı. Ardından 13.97, 14.09, 14.14, 14.31 dereceleri artarak gelmeye başladı. Tuğba ve çalışma ekibi, bu dereceleri artırmak için izledikleri yolu “Bu derecelerin olabilmesi için belirli bir sürecin olması gerekiyor. Yaptığımız antrenmanları deneme yarışmalarında gözlemleyerek eksiklerimizi bulup ona göre bir çalışma programı hazırlıyoruz.” sözleriyle anlatıyor. İstanbul'da yarışmak Gökhan Taner Filmi bugüne saralım. Tuğba’nın 2023 Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası’ndaki 14.31’lik Türkiye rekorunu canlı izledim. Öncelikle kendimi çok şanslı hissettiğimi belirtmek isterim. Tuğba bugüne kadar birçok farklı ülkede yarıştı ve harika dereceler yaptı. Ancak Türkiye’nin ilk kez ev sahipliği yaptığı Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası için İstanbul’da yarışmanın yerinin ayrı olduğunun altını çiziyor: “Kesinlikle farklıydı. Çünkü kendi seyircimizin önünde bu atmosferin getirmiş olduğu dezavantajları avantaja çevirdik” H er atlayış öncesi seyirciden destek alkışı isteyen Tuğba Avrupa Şampiyonu oluyor. Bu işi en iyi şekilde yapabilmenin seyirci desteğinden geçtiğini düşünüyor. Dört gün boyunca salonun her noktasında başka bir yarışma gerçekleşti. Karsten Warholm, Nafi Thiam, Marcell Jacobs, Pedro Pichardo gibi isimleri izleyerek birçok heyecanlı ana şahitlik ettik. Tuğba’ya şampiyonluğu getiren ilk atlayışı da buna dahil. Kuşkusuz en özel anlardan biriydi. Kendi yarışı dışında Tuğba’ya aklında kalan anları sordum. Son olimpiyat şampiyonu ve daha önce Avrupa şampiyonu olmuş Marcell Jacobs’un 60 metrede ikinci olması çoğu insan gibi ona da, nasıl oldu bu dedirtmiş. Şampiyonanın favori isimlerinden olan Jacobs 100 metre Avrupa rekoru ve 60 metre Avrupa salon rekoruna sahip. Ancak Samuele Ceccarelli 60 metrede 6.48 sn'lik derecesiyle Jacobs’u geride bıraktı. Tuğba, Türkiye’yi üç adım atlama gibi aslında çok da başarı geçmişi olmayan bir branşta temsil ediyor. Onun bugünkü başarısını daha iyi anlamlandırabilmek için biraz geçmişe bakmakta fayda var. Türkiye'nin üç adım atlama tarihi Gökhan Taner Türkiye için üç adım atlamada her sene kazanılan bir başarı ya da madalya olmayabilir ancak hatırlanması gereken başarılar var. Bundan yıllar önce 1948 Londra Olimpiyatları’nda Ruhi Sarıalp’in kazandığı bronz madalya buna bir örnek. Sarıalp, Türkiye atletizmi için en önemli isimlerden biri. 2023 Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası’nın tasarımında da kendisine yer verildi. 1967’deki Balkan Şampiyonası’nda üç adım rekorunu dört kez geliştiren Aşkın Tuna da anılması gereken isimlerden. 2019 yılında Avrupa U23 Şampiyonası'ndaki 17,37'lik derecesiyle Türkiye rekoru kıran Necati Er, 17 m üzerine çıkan ilk Türk erkek üç adım atlamacı oldu. Er, bu sonuçla olimpiyat barajını geçti ve 2020 Tokyo Olimpiyatları'nda Türkiye’yi temsil etti. Üç adım atlamada uzun zamandır Tuğba gibi bir figür yoktu. Bir branşta çok uzun süre başarı gelmemesinin etkileri sporcu üzerindeki baskıyı da artırıyor. Tuğba bu baskıyı hem de ev sahipliği yapılan bir turnuvada en iyi derecesini elde ederek başarıya dönüştürdü. Bu başarının ardından Tuğba’yı 2024 Paris Olimpiyatları’nda yarışırken görmek pek çoğumuzun hayali. Bunun için Tuğba’nın önce 14.55’lik kotayı geçmesi gerekiyor. Yapabileceğine kuşkum yok. Profesyonel bir sporcunun boş günü Chiara Montesano Tuğba şampiyonluğunun ardından spora, atletizme, kariyerine dair birçok soruya cevap verdi. Ben biraz da spor dışındaki Tuğba’yı tanımak istedim. Profesyonel bir sporcunun boş bir gününün nasıl geçtiği merak ettiklerim arasındaydı: “Tek boş günüm pazar (gülüyor). Haftanın yorgunluğundan dolayı ve antrenmanın olmayışından biraz geç kalkıyorum ve geç kahvaltı yapıyorum. Sonrasında kahve içmeye çıkıyoruz 1-2 saat kafa dağıtıyoruz. Sonra haftaya güzel başlamak için dinlenmeye geçiyoruz.” Ne izleyip dinlediğine dair çok detaylı bilgi vermeden gerilim aksiyon dizileri izleyerek dinlendiğini ve ismini bizimle paylaşmayı unuttuğu dizilerinin ikinci sezonunu beklediğini söylüyor. Çok yoğun bir çalışma programına sahip olan Tuğba’nın spor dışındaki hayatını merak ediyorum aslında. Onu sahada çok güçlü ve kendinden emin bir karakter olarak görüyorum. Kendine bakmayı seven, buna özen gösteren bir atlet var karşımızda. Performansını tüm detaylarıyla düşündüğünü hissettiriyor insana. Böyle bir motivasyonla sahaya çıkıyorsunuz, kendinizden bir beklentiniz var. Ne “sen yapamazsın” demeler işe yaramış ne sakatlıklar yoldan çevirmiş. Vazgeçmek için çıkmadığı bu yolda her şeyiyle yarışmak için sahada. Yıllar sonra bu alanda bir şampiyonluk elde ediyor. Tuğba’nın her detayını düşündüğü performansına dair olumsuz yorumlar tabii ki kaçınılmaz: “Asıl amacım işimi icra etmek ve Türkiye'de bu branşta yapılmayanları yaparak tarihe geçmek, sesimizi duyurmak. Gurur duyulması gereken bir olay ama eğer bu kendi milletimizden bazılarını rahatsız ediyorsa orada suçlanacak ve eleştirilecek benim kıyafetim değil bu tarz yorumları yapanların zihniyetidir.” Kurallar ve ilkelerle antrenör Cahit Yüksel Tuğba Danışmaz ve Cahit Yüksel/Diyagonal Dergi 13.97 ile başlayan süreç 14.31 ile bir Avrupa şampiyonluğu getirdi. Tuğba ve antrenörü Cahit Yüksel için bütün planlar öncelikle Dünya Şampiyonası finali ve 2024 Paris Olimpiyatları. Tuğba sakatlık sürecinden sonra Cahit Yüksel’i arayıp kendisiyle çalışmak istediğini söylüyor fakat antrenör Tuğba’nın disiplinli olmadığını düşünüp kabul etmiyor. Fakat Tuğba’nın vazgeçmeme özelliği burada da önünü açıyor. İkili, beş yıldır beraber çalışıyor. Cahit Yüksel bir sporcu için antrenörün önemini sadece sporla ilgili olmadığını söylüyor. “Bir antrenörün en önemli özelliklerinden bir tanesi, kuralları ve ilkesi olmasıdır. Kurallar ve ilkeler prensipleri oluşturur. Prensipler de çalışma düzenini oluşturur. O nedenle çok önemsiyorum. Bir sporcunun örnek olabilmesi ve başarılı olabilmesi için kendini her anlamda geliştirmesi gerektiğini düşünmekteyim. Sanattan siyasete, edebiyattan sinemaya, tiyatroya kadar her türlü düşüncenin tartışıldığı birçok konuda fikir sahibi olabilmesi için neler yapması gerektiğini ortaya koymasına düşünsel anlamda katkıda bulunuyorum.” Tuğba'nın bu başarısının ülkede atletizme dair bazı gelişmelerin önünü açacağını umarak, bir ülkede spora dair başarılı örneklerin olması bu ilerleme için önemli. Bir şeye niyetlenmede, hayal etmede rol modellerin olması gerekiyor. Tuğba’nın idolü üç adım atlama dalında 1999-2013 yılları arası Türkiye rekorunu elinde tutan Ayşegül Baklacı. Çünkü bir branşta çok uzun süre başarı gelmemesinin zorlaştırdığı şeyler var: “Sporcu ve antrenör üzerinde baskıyı artırıyor. Çünkü beklentiler artıyor ve başarısız olabilme ihtimali stresi ve yarışma rahatlığını zora sokuyor. O nedenle ne kadar çok fazla sporcu başarılı sporcu olursa baskı ve beklenti o kadar az olacaktır.” Diyagonal Dergi Cahit Yüksel ve Tuğba başarıyı da ve başarısızlığı da beraber yaşıyorlar. Bir sporcunun başarı anında herkesin aklına gelmesi çok olası peki ya başarısızlığın getirdikleriyle nasıl baş ediyorlar sporcunun yanında olmak bir eğitimci olarak nasıl dinamikler içeriyor? “5 yıllık süreçte genel anlamda başarılı olduk, ancak bu yolu yürürken birçok eksiğimiz ve başarısız günlerimiz de oldu, bu yaşananların bizi yolumuzdan çevirmemesi, bizi yıldırmaması ve bu süreçten daha iyi bir şekilde çıkabilmemiz için hatalardan, eksikliklerden gerekli dersi çıkarıp bunun yaşamımıza olumlu katkı yapabilmesi için her türlü desteği veriyorum.” Podyum: Tuğba Danışmaz (altın), Dariya Derkach (gümüş), Patricia Mamona (bronz) Getty Images Futbol ve basketbol dışındaki sporların herhangi bir başarı elde etmeden gündemde çok da yer almadığını biliyoruz. Tuğba’nın ya da atletizm gibi sporlardaki gelişmelerin geniş kitlelere ulaşmasının bu başarıların artmasında da önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Başarının sahiplenilmesi kadar başarısızlığın ya da kazanamamanın sporcuyu güçlendirmesi gerekiyor. Sporu sadece zafer anlarından ibaret olduğunu varsaymak hedeflere ulaşmayı biraz zorlaştırıyor gibi. Atletizm konusunda daha fazla destek olunması için neler yapılabilir? Bütün bunları gerçekleştirebilmemiz ve istediğimiz hedefe ulaşabilmemiz için, sağlık ekibimizin, biyomekanik ekibimizin oluşturulabilmesi, kurumsal bir yapı içerisinde daha düzenli ve konforlu Kamp imkanlarımızın olması, yazılı ve görsel basının sadece başarı anında değil, başarısız olduğumuz anda da bizi desteklemeleri ve uzun süreçte yanımızda olup, bizimle bu uzun yolda yapıcı bir yol almaları, bizleri daha mutlu edecektir. Çünkü koyduğumuz hedeflere ulaşabilmemiz ve başarılı olabilmemiz için düştüğümüzde yanımızda olan birilerinin olması ayağa kalkmamızı çabuklaştıracaktır.

Mart 18, 2023
·
Makale
Suudi Arabistan GP’sine hazırlık
Sezonun ilk yarışının ardından ikinci yarış için Suudi Arabistan’ın başkenti Cidde’deyiz. İlk yarışın ardından bazı pilotlar, ben dahil olmak üzere pek çok yorumcu ve takım patronu sezonun sona erdiğini ima etse de biz yarışları seyretmeye ve yorumlamaya devam edeceğiz. Artık şampiyonluk mücadelesinin heyecanından ziyade spordan alacağımız keyfe odaklanacağız. Öncelikle Arap Yarımadası’ndaki yarışlar, gündüz hava sıcaklıklarının çok yüksek olması nedeniyle gece yarışları olarak düzenleniyor. Sezonun 6 gece yarışından 4’ü Arap Yarımadası’nda. Bu bölgedeki yarışların çok önemli bir özelliğinden bahsederek haftaya hazırlanmak doğru olabilir diye düşünüyorum. Bölgede yapılan yarışlarda 1. ve 3. antrenmanlar gündüz çöl sıcağında gerçekleşiyor. Yüksek sıcaklıklarda yapılan antrenmanlar veri toplamayı zorlaştırırken araçların gerçek performanslarıyla ilgili yorum yapmayı da zorlaştırıyor. Özellikle 2. antrenman seansı böyle hafta sonlarında daha büyük önem kazanıyor. Bu kısa hatırlatmadan sonra pisti tanıyarak yarıştan beklentilerimizi yazmaya başlayabiliriz. Pistin karakteristiği F1 Kısa pistleri, başka bir deyişle 5.000 metreye kadar uzunluğa sahip pistleri sevmediğimi pek çok defa yineledim. Aynı şekilde cadde pistlerine de biraz daha mesafeli olduğumu eskiden beri beni takip eden okuyucularım bilir. Cidde, 6.200 metreyle ideal olarak tanımlayabileceğimiz uzunlukta bir pist. Ayrıca burası bir cadde pisti olmasına rağmen aslında bir cadde pisti de diyemeyiz. Cidde’nin; Bakü, Monaco ve Singapur gibi cadde pistleriyle benzerliği çok az. Yüksek ortalama hızı nedeniyle pisti ilk gördüğümde “Şehir Monza’sı” diye bir benzetme yapmıştım. Gerçekten de öyle. Sezonun en hızlı pistlerinden biri. Pist genel anlamda şehir pistlerinden farklı olsa da bazı benzerlikleri de yok değil. Cidde’nin diğer şehir pistleriyle en önemli benzerliği “hata yapan pilotu cezalandırma” özelliği. Pistin hemen dibinde başlayan pist duvarları, hata yapan pilotu “kollarını açarak” bekleyecek. Hatadan geri dönüş yok. Bir kaza anında duvarların önündeki TechPro koruyucu bariyerler pilotların yaralanmalarını önleyecek teknolojiyle üretilse de darbe sırasında araçların hasar görmesi kaçınılmaz. Bariyerlerin pistin hemen dibinde olması başka bir tehlikeyi daha beraberinde getiriyor. Bir kaza anında bariyerlere çarpan araçlar sekerek piste dönüyor. Bu durum, kaza yapan aracı yakından takip eden rakip pilotlar için ciddi bir kaza tehlikesi doğuruyor. Geçen seneki yarışı 13 aracın bitirdiği düşünüldüğünde tehlike daha da belirginleşiyor. Pistte toplam 27 viraj var. Bu virajların 16 tanesi sol, 11 tanesi sağ viraj. Virajların ezici çoğunluğu hızlı virajlar. Hızlı virajların önemli bir kısmı da yüksek hızda yön değişimi gerektiriyor. Pist diğer önemli özelliği akıcılığı. Her sektörde akıcı, hızlı, tam gaz ve/veya sadece gaz keserek geçilen peş peşe virajlar var. İlk sektörde 4. virajdan sonra gaza oturan pilotlar neredeyse 13. viraja kadar tam gaz (bir noktada motor freni yapılıyor) geçiyor. 13. viraj banketli, yani eğimli bir yapıda. Virajın eğimi ABD’nin oval pistlerindeki veya Zandvoort’taki kadar dik değil. Fakat yine de arka düzlük öncesinde pilotların işini kolaylaştıracak hafif bir eğime sahip. Eğimli viraj dönüldükten sonra, ikinci sektörün akıcı kısmı geliyor. 16. virajla 22. viraj arası da yine hemen hemen tam gaz geçiliyor. Sonra kısa bir süre gaz kesip vites düşürülüyor. Sonra yine yirmi yedinci ve son viraja kadar tam gaz gidiliyor. Autosport Üç yerde 330 km/sa hıza çıkılıyor. Yüksek hızlar pistin tehlike seviyesini artırıyor. Hata yapıldığında aracı yavaşlatacak beton alanlar ve/veya çakıl kum havuzları yok. Pistin tam gaz geçilme oranı yaklaşık %80. Bu oran, sezonun en yüksek tam gaz geçilme oranlarından biri. Motorların ve diğer güç üretme/aktarma komponentlerinin çok zorlanacağı pistle karşı karşıyayız. Sadece belki şanzımana ayrı parantez açabiliriz. Her turda yaklaşık 40 defa vites değişimi gerektiğinden şanzımanlar motorlara göre daha az zorlanabilir. Aynı şekilde sadece iki sert frenleme noktası nedeniyle frenlerin de çok zorlanmamaları beklenebilir. Ayrıca uzun düzlükler frenlerin soğumasına yardımcı olacak yapıda. Bu sezondaki en önemli değişiklik 3. DRS bölgesinin tespit noktası. Eskiden son virajdan önce yer alan DRS tespit noktası son virajın “sonrasına” alındı. Böylece uzun düzlükte pilotların birbirine üstünlük sağlamak için akıl oyunları yapmalarının (hatta brake testing) da önüne geçilecek. Pit yolu çok uzun olduğu için pitler uzun sürecektir. Pit stopların uzun sürmesiyse lastik stratejilerinin belirlenmesinde önemli rol oynayacaktır. Normal koşullarda çift pit beklerdim ama bu sezon değişen hamurlar ve artan yere basma kuvveti nedeniyle ne olur kestirmekte zorlanıyorum. Tabii neredeyse çıkması garanti olarak görülen güvenlik aracı da pit stratejilerinde belirleyici olabilir. Lastikler Pirelli, yarışın ilk düzenlendiği sezonda tercih ettiği C2, C3 ve C4 hamurları getirdi. Yanal yükler etkidiğinde lastik yanakları ve omuzlarının dayanımı test edilir. Bu kadar yüksek hızların söz konusu olduğu pistte orta sertlikteki hamurları getirmek dayanıklılık açısından bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Pirelli de riskleri azaltmak için lastik omuzlarını koruyacak önlemini devreye almış. Ön lastiklerde belirlenen 22,5 PSI basınç, lastik omuzlarını korumak açısından önemli. Elbette belirlenen yüksek lastik basıncının lastiğin yol ile temas yüzeyini ve dolayısıyla yol tutuşu azaltması bir yan etki olarak ortaya çıkacaktır. Bununla ilgili sorunlarla baş etmek için bazı takımların diğerlerinden yüksek ön kanat açılarıyla pistte olması beklenebilir. Asfalt henüz 2 yıllık, hatta bazı yerlerde henüz 1 yıllık olduğu için lastik aşınması önemli bir rol oynamayacaktır. Zaten cadde pistleri genelde aşındırıcı olmaz. Daha çok araçların yolda tutunamamasından dolayı graining (topaklanma) diye adlandırılan fenomen önemli bir sorun olarak ortaya çıkar. Burada hava sıcaklıklarının yüksek olması topaklanmayı da azaltabilir. İkinci antrenmanları izleyip göreceğiz. Ayarlar Bu yarışın kilidini çözecek parametre düşük sürüklenme değerleri diyebiliriz. Küçük ve/veya daha küçük açıyla ayarlanmış arka kanatlar düzlük hızlarına katkı yapacaktır. Ön kanatlarda da benzer bir durum söz konusu. Hava akımına karşı daha küçük açıyla ayarlanmış ön kanatlar düzlük hızlarına olumlu etki edecektir. Fakat ön tarafta belki biraz daha dikkat etmek gerekebilir. Cidde, önden sınırlı (front limited) bir pist. Yani yükün çoğu ön lastiklerde olacak. Böyle pistlerde ön tarafta yere basma kuvvetini artırmak lastikleri korumak için hayati önemde olur. O nedenle takımlar arka kanatlardaki kadar rahat hareket edemeyeceklerdir. Pistte çok sayıda yüksek hızlı yön değişimi var. Yüksek hızlı yön değişimlerinde üretilen yere basma kuvveti önemlidir. Yer etkili araçlarda hız arttıkça üretilen yere basma kuvveti ve zıplama artıyor. Zıplayan araçlarda sürüş yüksekliği devamlı değiştiği için üretilen yere basma kuvveti de dalgalanıyor. Yüksek hızlı virajlarda ve yön değişimlerinde zıplamayan araçlar büyük avantaja sahip oluyor. Takımlar zıplamayı kısmen süspansiyon ayarlarıyla dengelemeye çalışıyor. Bu hafta sonu süspansiyon sertliklerini ve yüksekliklerini belirleyecek konu da bu olacak. Süspansiyonlarını alçak ve sert ayarlayabilen takımlar fark yaratacak. Bu sayede aracın ağırlık merkezi hem düşürülecek hem de gereğinden fazla lastiklerin üzerine kayması engellenecektir. Cidde’de bu durum, orta hızlı pistlere göre daha büyük önem kazanıyor. Favoriler Red Bull Racing Favori takım ve pilot, sezonun ilk yarışını kazanan ikili, yani Red Bull ve Verstappen. Red Bull’un en önemli özelliği ürettiği yüksek yere basma kuvveti sayesinde lastiklerini rakiplerinden iyi koruması. Bu özellik her yarışta stratejik olarak ve hız anlamında bir avantaj demek. Fakat burada belki de bir parantez açmak lazım. Lastik ömürlerindeki farkların Bahreyn’deki kadar büyük olmasını beklemiyorum. Çünkü bu pistteki asfalt, Bahreyn kadar yıpratıcı değil. Yine de en azından Red Bull lehine stratejik bir avantajdan bahsedebiliriz. Bu pistteki diğer önemli girdi de pillerin şarj edilme hızı ve MGU-K vasıtasıyla tekerleklere aktarılması. Yani elektriksel verimlilik. Burada Honda geçen sezon üstündü. Honda motor sporları direktörü bu sezonun başında, “MGU-K konusunda büyük fark yaratacak değişiklikler yaptık.” dedi. Rakiplere verilen önemli bir gözdağı olarak görmek lazım. Ayrıca tam gaz oranının yüksek olduğu böyle yarışlarda da bir avantaj olarak değerlendirmek gerekir. Red Bull için bir avantaj daha. Cidde’de, Ferrari’nin öndeki rakiplerine daha yakın olmasını bekliyordum. Ferrari pistteki en güçlü motora sahip olduğu için uzun düzlüklerde fark yaratabileceklerini düşünüyordum. Lastik aşınması da ikincil önemde olduğundan podyum şanslarının oldukça yüksek olduğuna inancım tamdı. Ta ki Leclerc’in 10 sıra grid cezası alacağını duyana kadar. Bu ceza stratejik anlamda Sainz’ın ve Ferrari’nin elini zayıflatacaktır. Aston Martin’in podyum ihtimalini de güçlendirebilir. Yine de Ferrari’nin getireceği yeni arka kanat fark yaratabilir. Ben de bu kanadın düzlük hızlarını nasıl etkileyeceğini merak ediyorum. Aston Martin Aston Martin’in üçüncü güç olmasını bekliyorum. Aston Martin çok iyi bir araç. Fakat ilk yarışta onların asıl gücü lastiklerini iyi koruması gibi göründü. Cidde, yukarıda da bahsettiğim gibi lastikleri çok yormadığından bu avantajlarının azalmasını bekliyorum. Mercedes motoru, pistin en güçlü üçüncü motoru. Aston Martin’in sürüklenme değerleri de Ferrari’ye yakın gibi. Bu nedenle düzlüklerde üçüncü güç olmaları beklenebilir. Tabii, Aston Martin de Ferrari gibi daha düşük sürüklenmeye sahip bir kanat güncellemesi getirirse işler değişebilir. Sonuç olarak, lastik aşınmasının daha az önemli olduğu, motor gücünün daha önem kazandığı bu pistte üçüncü güç olmaları normal karşılanabilir. Mercedes, pistin en iyi dördüncü arabası. Red Bull onlar için zaten erişilmez. Burada bence Ferrari de çok güçlü motoru nedeniyle Mercedes için erişilmez olur. Bir ihtimal aynı motora ve süspansiyon sistemine sahip Aston Martin ile çekişebilirler. Mercedes, Cidde’ye yeni güncellemelerle gelecek. Çok küçük bir ihtimal de olsa mühendisler araçtaki potansiyeli (eğer varsa) anlama konusunda adım atmış olabilir. Gelecek yeni güncellemelerle birlikte beklenenden biraz daha iyi olabilirler. Fakat iyimserlik konusunda dikkatli olunmalı. Öndekilerle fark o kadar büyük ki ne gelecek güncellemeler ne de araçtaki “gizli” potansiyel bu farkı azaltabilir. Yani Mercedes bu hafta sonu 3. güç olmak için mücadele edebilir. Mercedes AMG McLaren rahiplerinden yüksek sürüklenme değerleri ve rakiplerinden daha zayıf motoruyla (en azından Ferrari ve Honda motorlu rakiplerinden) orta sıraların sonuna doğru gerileyebilir. Alpine, Alfa Romeo ve Alpha Tauri’nin Papaya renkli takımın önünde yer alması bizleri şaşırtmamalı. Alpine, daha verimli bir araç olmasıyla; Alfa Romeo daha güçlü motoruyla, Alpha Tauri de daha güçlü ve daha verimli motoruyla McLaren’ı üzebilir. Alpine’in yüksek hızlı yön değişimlerindeki tepkisi de taraftarları açısından umut verici. McLaren açısından da üzücü. Dolayısıyla bu hafta sonu McLaren’ın işi çok zor. Aynı motora sahip Williams da daha düşük sürüklenme değeri sayesinde McLaren’a kök söktürürse şaşırmamak gerekir. Yine de tahminlerimde yanılma olasılığım olduğunu unutmayalım. Henüz ikinci yarıştayız, araçları tam tanımıyoruz. Ayrıca gelecek güncellemeler orta sıralarda daha büyük etkiler yapabiliyor. Çünkü bu bölümde performans farkları oldukça az. Gelen güncellemeler, takımların ve pilotların haftalık performansı çok belirleyici oluyor. Yapmamız gereken, bir yandan bu bilgileri aklımızın bir köşesinde tutmak ve arkamıza yaslanıp keyifle mücadeleyi izlemek olmalı.

Mart 16, 2023
·
Makale
Kadın tenisinin yönetiminde yeni bir çağ
Kadın tenisinin yönetici kurumu WTA, 7 Mart’ta yeni bir yatırım haberini duyurdu. CVC Capital ile yapılacak stratejik ortaklığın ticari anlamda WTA turuna katkı sağlaması, kadın tenisinin profilini yükseltmesi ve ticari büyümeyi hızlandırması amaçlanıyor. WTA bugüne kadar farklı markalar ile dönemlik işbirliklerinde bulunmuştu ancak 150 milyon dolarlık bu yeni ortaklık, hedeflendiği şekilde gerçekleşirse, uzun vadede WTA’yı ticari anlamda farklı bir lige taşıyabilir. Kadınlarda en çok kazanç getiren spor inside the games Her yıl “en çok kazanan” listeleri açıklandığında, kadınlarda ilk 10 ismin ağırlıklı olarak tenis oyuncularından oluştuğunu görüyoruz. Tenisin kadınlarda kazanç anlamında en yüksek sporlardan biri olması yeni bir durum da değil. 1971’de WTA’nın kurulma adımlarından biri olan Virginia Slims Series turnuvalarının düzenlenmesinin ardından, Billie Jean King altı basamaklı kazanç elde eden, 1976’da Chris Evert, toplam kazancı 1 milyon doları aşan ilk kadın sporcu olmuştu. 1982’de ise Martina Navratilova’nın bir sezondaki kazancı 1 milyon doları aştı, 5 yıl içinde toplam kazancı 10 milyon dolara ulaştı. 1984’te Navratilova erkekler 1 numarası John McEnroe’dan, 1991-92’de ise Monica Seles Stefan Edberg’den daha fazla kazanç elde etti. 2003’te Kim Clijsters sezonluk kazancı 4 milyon doları aşan ilk kadın sporcu oldu. 2005’te Sony Ericsson ile imzalanan 6 yıl ve 88 milyon dolarlık anlaşma, o güne kadar kadın sporunda yapılmış en büyük ve kapsamlı anlaşmaydı. 2013’te turdaki toplam para ödülü 118 milyon dolar’a çıkarken, sezon sonunda 25 oyuncu en az 1 milyon para ödülüne ulaşmıştı. 2018’de 6 oyuncu 5 milyon doların üzerinde ödül parası kazandı. Tablo bu kadar mükemmel mi? Sky Sports Yukarıdaki tabloya bakınca her şey oldukça iyi görünüyor, değil mi? Kendi içinde bakınca belki, ancak aynı sporun içindeki erkekleri işin içine katınca işler değişiyor. 4 Grand Slam turnuvasının kadın-erkek oyunculara eşit ödül parası vermesi 2006’da Roland Garros, 2007’de Wimbledon’ın katılımıyla anca gerçekleşebildi. Söz konusu Slam’ler olunca, kadınların 3 set, erkeklerin 5 set üzerinden oynaması “eşitlik” konusunu tartışmaya açabiliyor. Ancak her iki grubun da eşit şartlarda, 3 set üzerinden oynadığı Slam dışı turnuvalara bakıldığında, 2021 verilerine göre %34,32’lik bir gelir eşitsizliği görülüyor. Yıllar süren mücadelenin ardından bu fark diğer sporlarla kıyaslayınca düşük, ancak fark hala oldukça açık. Denis Shapovalov’un tenis oyuncusu olan kız arkadaşı Mirjam Björklund üzerinden tenisteki gelir eşitsizliğinin farkına vardığı ve sorguladığı yazısını The Player’s Tribune’da okumanızı öneririm, yazının Türkçe çevirisini ise Sadece Tenis’te bulabilirsiniz. Denis’in Mirjam ana tabloya çıktığında 7 bin dolar gibi bir para kazanacağını düşünmesi, erkeklerdeki ödül paralarıyla karşılaştırdığında yaşadığı şaşkınlığı, bu gelir eşitsizliğinin katılımı nasıl düşürdüğünü ve bunun yarattığı negatif domino etkisi anlamındaki farkındalığını onun kendi kelimelerinden okumak -benim için- beklenmedik ve şaşırtıcı. WTA’nın finansman yönetimi WTA’nın ekonomik yönetimine geri dönecek olursak, organizasyonun ekonomik anlamda aldığı destek, kadınlara yönelik bir Philipp Morris markası olan Virginia Slims ile başladı. Yıllar içinde Colgate, Avon, Toyota, Kraft, Corel, Sonex gibi markalar turun sponsorları arasında yer aldı. 2001’de Doha, Katar, Dubai gibi turnuvalarla WTA Turu ilk kez Ortadoğu’ya açıldı. 2005’te ise turun en büyük anlaşmalarından Sony Ericson anlaşması geldi. 2008’de WTA Asya-Pasifik ofisini açtı. 2019’da WTA Finalleri’nin 10 yıllığına Çin’e taşınmasıyla, Asya Pazarı WTA için oldukça önemli hale geldi. Japon kozmetik devi Shiseido ile imzalanan sponsorluk rekor ödül paralarını beraberinde getirdi. Covid’in vurduğu 2020 sezonunda WTA yeni bir kurumsal kimlik oluşturma sürecine girdi. Bu yenilenme süreci WTA logosuna ve turnuva klasmanlarına da yansıdı. ATP ile ortak hareket etme yolunda “Tennis United” vizyonu dillendirilmeye başlandı. Üst üste darbeler CNBC 2019’da Çin ve Asya pazarı için yapılan anlaşmalar ve projeksiyonlar, 2020’de önce Covid ile sekteye uğradı. 2021’de ise, Çinli eski çiftler 1 numarası Peng Shuai’nin sosyal medya üzerinden önce yayınladığı, sonra sildiği, tacize uğradığını anlattığı mesaj ve sonrasında yaşanan belirsizlik, WTA’yı politik bir duruş sergilemeye itti. Peng Shuai’nin sağlığı ve güvenliğinden duydukları endişeyi tekrar tekrar belirten ve bu konuda şeffaf bir süreç bekleyen WTA Başkanı Steve Simon, sonunda Çin ve Hong Kong’daki turnuvaları askıya aldıklarını açıkladı. WTA Finalleri yalnızca 1 kere Shenzen’de düzenlenmesinin ardından, 2021’de Guadalajara’ya alındı. Bu durum WTA’nın finansmanına darbe vurdu. Yeni yatırım ile beklentiler büyük Madrid Open 50. yılını kutlayan WTA, CVC Capital ile yaptığı stratejik ortaklık ile kadın tenisinin profilini yükseltmeyi, taraftarların, oyuncuların, turnuvaların ve oyundaki diğer paydaşların yararına ticari büyümeyi hızlandırmayı ve yayın anlaşmalarının boyutunu artırmayı hedefliyor. WTA CEO’su Steve Simon, anlaşmayı “bu ortaklık, sporumuzu bir sonraki seviyeye taşımak için deneyim, ağ ve sermaye getiriyor, kurucu üyelerimizin hırslarını benimsiyor, kadın tenisini engellerinin ötesine taşıyor ve daha adil ve değerli bir spor için yeni standartlara öncülük ediyor" sözleriyle anlatıyor. Simon’ın bahsettiği “deneyim ve ağ” kelimelerinin derinine indiğimizde, CVC Capital ismini Formula 1 başta olmak üzere Moto GP, Premier Rugby, Ligue 1, La Liga ve Hindistan Premier Lig (Kriket) şampiyonları Gujarat Titans gibi sportif oluşumlarla yan yana görüyoruz. Tüm bu isimler son yıllarda pazarlarını geliştiren, global yayılımını artıran organizasyonlar. WTA ile yapılacak ortaklık çerçevesinde de CVC Capital WTA’ya 150 milyon dolarlık bir yatırım yaparken, WTA Ventures ismiyle kurulan yeni şirketin %20 hissesine de sahip olacak. CVC, WTA'nın ticari ortağı olacak ve yönetilen fonları aracılığıyla dolaylı olarak sermaye yatırarak, sporun büyümesini hızlandırmak için bir katalizör görevi görecek. CVC ile yapılan stratejik ortaklığın temel odak alanları, taraftarların spora erişimini artırmak, oyuncu ve turnuva profilleri oluşturmak ve dijital platformlara ve ticari olanaklara yatırım yapmak olarak açıklandı. WTA, ortaklıktaki çoğunluk hissesine sahip olmaya ve kadın tenisinin tüm sportif sorumluluğunu ve yönetimini elinde bulundurmaya devam edecek. Bu ortaklık, WTA’nın son yıllarda gündemine aldığı ve bebek adımlarıyla ilerlense de devam eden ATP ile ortak hareket etme vizyonunu da etkilemeyecek. Iga Swiatek/WTA WTA tarafından basın açıklamasıyla birlikte yayınlanan video’da Alicia Keys’in “This Girl Is On Fire” şarkısı eşliğinde ortaklığın sağlayacağı faydalardan bahsediliyor: " İlerlemeyi hızlandırmak, inovasyon ve yatırım, daha fazla dijital erişim, daha fazla hayran katılımı, turnuvalar ve oyuncular anlamında markalar inşa etmek." Bu anlaşma WTA’nın oldukça ihtiyaç duyduğu bir dönemde gerçekleşti, buna şüphe yok. Finansal anlamda Covid ve Çin’den çekilmeyle üst üste darbeler alan WTA, tüm bunlar yaşanmasa da sahip olduğu ürünü pazarlama konusunda iyi bir noktada sayılmazdı. Bu anlaşma hem finansal anlamda, hem de sporun içinden gelen ve başarılı olan deneyimlerin aktarımı anlamında WTA’ya katkı sağlayacak. Şu ana kadar oyunculardan gelen tepkiler de oldukça olumlu. Dünya 1 numarası Iga Swiatek, "sporu yenilemeye, oyunculara yatırım yapmaya ve bizi tüm dünyada tanıtmaya kararlı oldukları için WTA'nın bir parçası olmaktan gurur duyuyorum. Kadın tenisinin evriminin bir parçası olmak ve WTA'nın gelecek 50 yılını inşa etmek için heyecanlıyım" derken, spor yönetiminde söz sahibi bir aileden gelen ve oyuncu konseyinde yer alan Jessica Pegula da düşüncelerini “Bu tam olarak kadın tenisinin ihtiyacı olan şey ve ileride olacaklar için heyecanlıyım. Oyunculara ve WTA ürününe inanmaları ve yatırım yapmaları harika" sözleriyle açıklıyor.

Mart 14, 2023
·
Makale
Dünya Kupası Öncesi İsyan
Futbolcuların, hatta genel olarak sporcuların emeğin bir parçası olarak işverenlerine (kulüp/federasyon yöneticilerine) ve sermaye sahiplerine karşı harekete geçmesinin örnekleri olsa da bunlar beklendiği ölçüde yaygın değildir. Bunun sebebi çoğunlukla sporcuların kendisini işçi sınıfının bir parçası olarak görmemesi, özellikle futbol gibi büyük hacimli para hareketlerinin olduğu branşlardaki atletlerin kendilerini sermaye sahibi sınıfına mensuplukla özdeşleştirmesidir. Bu, sporun zengin ve ultra-zengin sınıfına üye oyuncuları için bir ölçüde doğru olsa da atletlerin çok büyük bölümü en nihayetinde emeklerini satarak hayatlarını kazandıkları için işçi sınıfının bir parçasıdırlar. Hâl böyle olunca, örgütlü hareket etme biçimleri nispeten sınırlı ancak kayda değer ölçüde etkilidir. Futbolda, özellikle kadın futbolu takımlarında bunun diğer dallara kıyasla daha fazla görülmesi tevekkeli değil, zira daha çok amatör olan kadın spor branşlarının yanı sıra futbol ve diğer sporlarda ücretten çalışma koşullarına çeşitli alanlarda devam eden eşitlik mücadeleleri atletlerin daha örgütlü hareket edebilmelerinin yolunu açıyor. Bunun açık bir örneği şu sıralarda Avrupa’nın devlerinden Fransa ve İspanya’da görülmekte. Avustralya ve Yeni Zelanda’da düzenlenecek olan 2023 Dünya Kupası’na yaklaşık dört ay kala Fransa’da futbolcuların protestoları teknik direktör Corinne Diacre’ı koltuğundan ederken, İspanya’da ise iki kez Ballon d’Or ödüllü Alexia Putellas’ın başını çektiği oyuncuların grevi sürüyor. İsyan Bayrağı Futbolcuların teknik ekibe karşı isyan bayrağı açıp onları koltuklarından etmeleri özellikle ABD Kadın Futbol Milli Takımı'nda yaygın görülen bir şey. Futbolcuların 1990’larda örgütledikleri iki grev kampanyasıyla Anson Dorrance ve Tony DiCicco gibi iki teknik direktörün milli takım kariyerlerini sonlandırmaları bunun bir örneği. Fransa’da ise oyuncuların bir süredir koç Corinne Diacre’la aralarında yaşanan sorunlar geçtiğimiz yılki Avrupa Şampiyonası öncesinde iyice görünür olmuş, takım bütün bu türbülansın içinde 2012’deki Olimpiyat dördüncülüğünden beri ilk kez bir büyük şampiyonada yarı finale kalmayı başarmıştı. Fransa’yla 121 maça çıkan eski savunma oyuncusu Corinne Diacre, teknik direktör olarak göreve geldiği ilk sezondan itibaren kadro tercihleriyle tartışma yaratan bir isim oldu. 2014’te Clermont’un başına gelerek Fransa’da bir erkek futbol takımını yöneten ilk kadın teknik direktör olan Diacre, 2017’de görevini bırakarak Fransa kadın milli futbol takımının başına geçti. Neredeyse göreve gelir gelmez Wendie Renard’ı kaptanlıktan alması ve 2019’da Fransa’nın ev sahipliğinde düzenlenen Dünya Kupası’nda Marie-Antoinette Katoto’yu kadro dışı bırakması, milli takımın başındaki döneminin ilk yarısında verdiği en tartışmalı kararlardı. Bu, takımla teknik yönetim arasındaki makasın da açılmasına sebep olurken, 2020 yazında da deneyimli kaleci Sarah Bouhaddi, Diacre takımın başında olduğu sürece milli takımda yer almayacağını söyleyerek Fransa formasına veda etmişti. Wendie Renard | Görsel Kaynak: Sky Sports 2022’de ise Avrupa Şampiyonası öncesi takım tarihinin en golcü futbolcusu Eugénie Le Sommer’yi ve Amandine Henry’yi kadro dışı bırakması takımla aralarındaki iplerin iyice gerilmesine yol açtı. Buna karşın İngiltere’de düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda son dörde adını yazdıran Fransa, Almanya’ya elendi ve Diacre’ın kendisine biraz daha zaman kazandığını düşünmesiyle bu yaz düzenlenecek Dünya Kupası’nı beklemeye başladı. Ancak geçtiğimiz şubat ayının sonunda, 2021’de takım kaptanlığına geri dönen Wendie Renard’ın ülkede futbolun yönetildiği sistemi eleştirerek (eleştirip) “mental sağlığımı korumak için bunu yapmam gerekli” diyerek milli takımdan ayrıldığını açıklamasıyla tartışmalar yeniden alevlendi. Renard’a, Katoto ve Kadidiatou Diani’nin de eklenmesiyle Corinne Diacre için yolun sonu görünmüş oldu. Görevde olduğu süre boyunca Diacre’ın arkasında duran federasyon başkanı Noel Le Graet’nin, bu yılın başında hakkında çıkan cinsel taciz iddiaları nedeniyle istifa etmesi de Croix’lı teknik direktörün koltuğunda kalmasını iyice zorlaştırdı. Şimdiyse, Dünya Kupası’na dört ay kala boşalan koç (teknik direktör) koltuğunu henüz dolduramayan federasyonun önünde zorlu bir görev var: (var,) futbolcuların ve ülke futbolu için çalışan diğer kadınların kötü muamele ve tacizden uzakta işlerini yapabilecekleri bir ortam yaratmak. İspanya'da Sorunlar Sürüyor Teknik ekiple takım arasında yaşanan sorunların oyuncuların greviyle sonuçlandığı bir başka ülke ise İspanya. Geçtiğimiz yıl favoriler arasında gösterildikleri Avrupa Şampiyonası’na çeyrek finalde veda eden İspanya’da 15 oyuncu sonbaharda, teknik direktör Jorge Vilda yönetiminin üzerlerindeki olumsuz mental etkisinden bahsederek İspanya Futbol Federasyonu’na takımdan ayrıldıklarını açıklayan bir e-posta yolladılar. Sakatlığı nedeniyle bir süredir sahalardan uzak olan Barcelona’lı yıldız Alexia Putellas ise e-posta gönderenler arasında olmasa da takıma desteğini açıkladı. Alexia Putellas | Görsel Kaynak: Eurosport Federasyonun ise “oyuncuların teknik ekiple ilgili kararlar vermesine izin vermeyeceklerini” duyurması takımla ülke futbolunu yöneten organ arasındaki ipleri de kopardı. Vilda da oyuncuların bu isyanına geçtiğimiz ay, Dünya Kupası hazırlıkları çerçevesinde Sydney’deki Cup of Nations’ta mücadele edecek takıma bu 15 oyuncunun hiçbirini almayarak yanıt verdi. Daha önce oyuncu yükünü yönetemeyerek takımda önlenebilir sakatlıkların yaşanmasına yol açmakla eleştirilen Vilda’nın bu hamlesi nihai bir karar değil. Dünya Kupası kadroları hazirandan önce açıklanmayacak. Bu esnada ise İspanya Futbol Federasyonu’nun en iyi oyuncularından yoksun şekilde Dünya Kupası’na gitmek pahasına oyuncuların taleplerine kulak tıkayıp tıkamayacağı ise merak konusu.

Mart 14, 2023
·
Makale
İlk yarış sonrası güç dengeleri
İlk yarış, geride pek çok karanlık nokta bırakarak geçti. Bu karanlık noktalar nedeniyle henüz takımların güçlerini net bir şekilde değerlendirmek mümkün değil. Yarışa hazırlık yazımda belirttiğim gibi net bir resim çizmek için en az 4 yarış beklemek lazım. Araçları farklı karakterlere sahip pistlerde izledikten sonra sürüş dinamikleri konusunda daha net bir yorumda bulunabileceğiz. Fakat Bahreyn’e özel genel değerlendirme yapılmasından yanayım. Çünkü Bahreyn, aynı Barcelona gibi aracın tüm özelliklerini ön plana çıkaran bir yapıda. Barcelona’ya benzerliği nedenliyle de zaten sezon öncesi testler artık Bahreyn’de yapılıyor (Elbette Arapların kesenin ağzını açmaları ve ilk yarışın zaten Bahreyn’de olması gibi parametreler de etkin). Sonuç olarak Bahreyn GP’sinde bazı okumalar yapma fırsatımız oldu. Bu bilgileri sizlerle paylaşarak ilk yarış yazısını yazmış olayım. Red Bull: Zaman avantajı Red Bull Racing Öncelikle sezon öncesi testlerin favori takımı olduklarını herkes söylüyordu. Testleri yerinden izleyen gazeteciler ve uzmanlar, Red Bull’un ikinci sırada görülen Aston Martin ve Ferrari ile farkını 0,2 saniye olarak açıklamıştı. Mercedes ise tur başına maksimum 0,4 saniye geride olarak tanımlanıyordu. Sezon içindeki heyecanın korunması açısından bu tahminlerin tutmasını beklerdim. Ben farklarla ilgili net bir değer vermemekle birlikte sıralamayı benzer görüyordum. Sadece Ferrari’nin, Aston Martin’e oranla daha fazla saklandığını (sandbagging) düşünüyordum. Yani Ferrari’yi Aston Martin’in biraz önünde görüyordum. Red Bull’un beklentiler doğrultusunda en önde olduğu bu yarışla birlikte teyit edildi. Ancak rakiplerle fark kimsenin tahmin edemediği kadar fazla. Yarış sona erdiğinde Red Bull olmayan ilk araç finiş çizgisini Verstappen’ın yaklaşık 39 saniye gerisinde tamamlamıştı. Bu fark, tur başına yaklaşık 0,7 saniye farka eşdeğerdir. Ancak sezonun heyecanlı geçmesini bekleyenler açısından işin üzücü yanı bu fark da değildi. İşin üzücü yanı, Red Bull’un bu farkı hiç zorlanmadan yakalamış olmasıydı. Hatta öyle ki, son 10 turda Red Bull pilotlarına kenar yönetiminden “gücü %10 kısma” talimatı gelmişti. Bu talimatın nedeni yarış içinde motorda bir dayanıklılık endişesi taşımaları da değildi. Yaklaşık 7 yarış dayanmasını istedikleri motorun ömrünü uzatmak amaçlıydı. Burada Red Bull yönetiminin açıkladığı %10 güç kısma tabirini, tur derecesine %10 etki edecek şekilde yorumlamak gerekir. Bu durumda Red Bull’un en yakın rakibinden yaklaşık 0,8-0,9 saniye daha hızlı olduğunu söyleyebiliriz. Geçmiş olsun, sezon bitmiştir. Peki Red Bull nasıl bu kadar avantajlı oldu?: Red Bull bu zaman avantajını büyük oranda yumuşak lastikleri aşındırmadan uzun turlar boyunca kullanabilmesine borçluydu. Bu yarışa özel olarak yumuşak lastiklerin, sert lastiklerden tur başına 1,4 saniye daha hızlı olduğu tahmini yapıldı. Ama aynı oranda yumuşak lastik ömürlerinin de daha kısa olması bekleniyordu. Ama lastik ömrüyle ilgili önerme Red Bull için geçerli değildi. Red Bull ürettiği yüksek yere basma kuvveti sayesinde lastiklerini de çok az aşındırarak avantajını korudu. Uzun turlar yumuşak lastiği aşındırmadan kullanmaları sayesinde de fark açıldı. Bundan sonra bazı yarışlarda sürpriz beklemek dışında izleyicinin yapabileceği çok bir şey yok. Takımlarından ziyade spordan nasıl keyif alırız noktasına odaklanmak iyi olur. Ferrari: Yere basma kuvveti Scuderia Ferrari Yarıştan önce Twitter hesabımda, ikincilik mücadelesinde Aston Martin ile Ferrari’nin çekişmesini beklediğimi açıkladım. Öyle de oldu. İlk yarışın sonunda Ferrari geride gibi görünse de Ferrari’nin Aston Martin’den daha iyi bir konumda olduğunu düşünüyorum. Eğer Leclerc dayanıklılık sorunu yaşamasaydı, yarışı podyumda bitirecekti. Ama sadece podyuma çıkmak, Red Bull’dan sonra en iyi ikinci araba olmak Tifosiler’e yetmez. Hatta Formula 1 denilen sporun doğasına da aykırı Ferrari’nin ikincilikle yetinmesi. Ferrari’nin sorunları nerede?: Ferrari, yere basma kuvveti konusunda rakiplerine göre daha az sorun yaşayan bir takım bence. Rakipler derken Aston Martin’i ve Mercedes’i kastediyorum. Red Bull zaten “off the charts”. Bu sonucu Ferrari’nin hızlı virajlardaki performansına bakarak gözlemlemek mümkün. Hızlı virajlarda Ferrari Red Bull ile başa baş. Hızlı virajlardaki başarı, yere basma kuvveti üretmenin önemli bir göstergesidir. Düzlüklerde de en hızlı araç Ferrari. Buna iki kategorideki başarısına rağmen Ferrari, yarış temposunda Red Bull’dan çok uzakta (tek turda daha yakın). Kısa bir araştırmadan sonra Ferrari’nin ilk sorunu yüksek hızlı yön değişimleri olduğu sonucunu çıkardım. 5-6-7 ve 11-12-13 numaralı virajlardaki “yüksek hızlı yön değişimlerinde” Red Bull’a oranla çok zaman kaybettiler. Aynı zamanda araç bu virajlarda lastiklerinin üstünde daha çok kayarak lastiklerini de çok hızlı tüketti. Ferrari’nin yeterli yere basma kuvvetini ürettiğini varsaydığımıza göre sorunu başka bir yerde aramak lazım. Bence sorun ağırlık merkezinin dağılımı ve yüksekliği olabilir. Dar sidepod girişi ve küvet şeklindeki sidepod tasarımı bu bölgede yer alan soğutma elemanlarının yerleşimini olumsuz etkilemiş ve ağırlık merkezini yukarı taşımız olabilir. Ferrari’nin bu yarıştaki diğer sorunu ön lastiklerdeki yol tutuştu. Özellikle Leclerc, yavaş virajlar öncesinde pek çok kere ön lastiklerini (sol ön) kilitleyerek sorun yaşadı. Bu durum bir süspansiyon tasarımı hatasına işaret edebilir. Bence bu daha düşük bir ihtimal. Çünkü Ferrari geçen seneki başarılı süspansiyon tasarımını korudu. Burada süspansiyondan ziyade arka kanatlarına odaklanmayı tercih ederim. Ferrari, Bahreyn’e getirdiği yeni arka kanadın fazla esnemesi nedeniyle araçtan sökmek zorunda kaldı. Taktıkları daha büyük arka kanat aracın arkasındaki yükü artırırken ön kısmın beklenenden daha düşük yüke sahip olmasına neden oldu gibi. Yani kaba tabirle arabanın arkasını istediklerinden daha ağır ayarlamak zorunda kaldıkları için ön kısım fazla hafif kalmış olabilir. Ferrari’nin diğer sorunu da dayanıklılık gibi göründü. Yaşanan mekanik sorunun tasarımla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Ferrari’de, geçmişte sıklıkla görülen giriş kalite kontrol prosesindeki eksikliğin sorunu tetiklediğine inanıyorum. Tedarikçilerinden aldıkları bir sevkiyata özgü bir sorun olabilir. Eğer yapısal bir sorun olsaydı hem testlerde pek çok Ferrari motorlu takımda mekanik arızalar görürdük. Hem de motor henüz dinamometreye bağlıyken bu sorun yaşanırdı. Yukarıdaki tüm tahminleri teyit etmek için birkaç yarış daha beklememiz gerekecek. Aston Martin: Lastiklerini koruma becerisi Aston Martin Haftanın yıldızı Aston Martin’di. Aston Martin sezon öncesi testlerde gösterdiği performansı yarışa taşıyarak büyük bir sansasyona imza attı. Çoğu insan Aston Martin’i “Yeşil Red Bull” olarak nitelese de ben pek benzerlik göremiyorum. Sidepod girişlerini Ferrari’den, “downwash” etkili kenarları bombeli sidepod tasarımlarını ise Alpine’den aldıklarını düşünüyorum. Onun dışında arka süspansiyon, motor ve şanzıman da Mercedes. Dolayısıyla insanlardaki “Red Bull” benzetmesi nereden geliyor pek anlayamadım. Görselliği bir kenara bırakırsak Aston Martin, Mike Krack önderliğinde çok iyi bir araç yapmış. Krack, “Sezon öncesinde RB18’i hedefimize koymuştuk. Kendi aracımızı tamamlayıp rüzgâr tüneline koyduğumuzda RB18’den bile iyi olduğunu gördük. Sezon öncesindeki tüm hedeflerimize ulaştık. Tek sorun, Red Bull çok büyük bir gelişim göstermiş, onları yakalamamız biraz zaman alacak.” dedi. Aston Martin’in en önemli özelliği lastiklerini koruma becerisi. Lastiklerini koruması, ürettiği yere basma kuvvetinin de önemli bir göstergesi. Onların sorunu biraz sürüklenme, biraz da motor gücü gibi görünüyor. Honda ile aralarındaki tahmini yaklaşık 15 beygirlik fark tur başına 0,3 saniyeye karşılık geliyor. Bu farkı aero geliştirmelerle kapatabilecekler mi sezon içinde göreceğiz. Ama ellerinde, üstüne koyabilecekleri çok iyi bir platform var. Aston Martin’i ve özellikle Alonso’yu izlemeye devam edeceğiz. Mercedes: Orta hızlı ve yavaş virajlarda üstünlük Mercedes Mercedes tüm hafta sonunun en büyük hayal kırıklığıydı desek abartmış olmayız. Red Bull ile fark, tur başına 1,2 saniye. Bu farka bakarak Mercedes için sezon bitti diyebiliriz. Bence zaman farkının küçük bir bölümü, belki 0,2 – 0,3 saniye kadarı, sidepod konseptiyle ilgili. Farkın önemli bir bölümü tabanın altından üretilen yere basma kuvvetinin yetersiz olmasıyla ilgili. Geri kalan farksa ön süspansiyon, motor gücü, sürüklenme gibi pek çok destekleyici unsurla ilgili diyebiliriz. Yani sidepod değişirse araca sihirli bir değnek değeceğini düşünenler yanılıyor. Geçen sezon Mercedes zıplarken de buna benzer bir görüş vardı. Zıplama çözülünce araç birden yarış kazanacak zannediliyordu. O dönemde de bu görüşe karşı çıkmıştım. Zaman beni haklı çıkardı. Sonuç olarak Mercedes’te sidepod’a değil, tabana odaklanmak lazım. Mercedes ile ilgili görüneni de Twitter hesabımda da yazmıştım. Mercedes’in sorunu yere basma kuvveti üretememek. Mercedes’in patronu Toto Wolff, “Temel sorunumuz hızlı virajlarda. Oralarda çok zaman kaybediyoruz.” derken durumu teyit etti. Rakiplerle yaptığım karşılaştırmalarda Mercedes’in orta hızlı ve yavaş virajlarda üstünlüğü göze çarptı. Ama hızlı virajlardaki zaman kaybı çok büyük. Sürüklenme meselesi artık Mercedes için önemli bir sorunmuş gibi görünmüyor. Yanlış anlamayın, hala bir sorun, ama geçen seneye oranla daha küçük bir sorun. Hamilton – Alonso mücadelesinde Mercedes’in sürüklenme değerleriyle ilgili fikre sahip olabildik. Alonso, Hamilton’ı geçtikten hemen sonra Hamilton karşı atak yapmak üzere yakın takibe başladı. Bu sırada Hamilton, DRS ve hava koridoruna rağmen Alonso’ya istediği kadar yaklaşamadı. Elbette bu noktada yavaş virajlardan çıkıştaki çekiş ve son hızı belirleyen son dişli oranı da önemlidir. Ama bendeki intiba, aynı motora rağmen Hamilton’ın geçiş deneyememesinde, Mercedes’in sürüklenme değerinin en azından Aston Martin’den biraz daha fazla olduğuna yönelik. Mercedes’in motor gücüyle ilgili de bence biraz fazlaca olumlu düşünülüyor. Olumlu görüşün kaynağı Mercedes fabrika takımının ulaştığı son hızlar. Mercedes, yarışta en yüksek son hıza sahip araçtı. Ulaşılan yüksek son hızlar nedeniyle sosyal medyada ve basında motor sorununun çözüldüğüne dair bir görüş vardı. Ancak pek çok yerde yazıldığı gibi, “Mercedes motor sorununu çözdü. Artık en iyilerle yarışabilir.” ifadesine katılmam çok mümkün değil. Yüksek düzlük hızlarını göz önünde bulundurarak bu görüşü savunanların atladığı önemli bir konu var: Mercedes bu son hızlara hava koridoru ve DRS sayesinde ulaştı. Ayrıca Hamilton, DRS ve hava koridorundan faydalandığında yarışın sonlarıydı. Yani araçta çok az yakıt kalmıştı. Fernando Alonso-Lewis Hamilton mücadelesinin çizgi analizi Verstappen ve Leclerc hiç DRS ve hava koridoru kullanmadığı, daha doğrusu hiç kullanma mecburiyetinde kalmadığı için benzer koşullarda onların ulaşacakları son hızlar hakkında çok fikir sahibi değiliz. Ama şu konuda fikir sahibiyiz: Mercedes tüm hafta sonu rakiplerinden daha küçük arka kanatlar kullandı. Ayrıca sıralamalarda tüm araçlar benzer yakıt yüklerine sahiptir. Bu parametrelere rağmen Mercedes fabrika takımı en yüksek üçüncü düzlük hızına sahipti. Hem Verstappen hem de Leclerc düzlüklerde Mercedes pilotlarından daha hızlıydı. Demem o ki, bence Mercedes’in motor tarafında da yapması gereken biraz daha iş var. Ama geliştirme dondurulduğu için bu sorunu aşmaları imkânsıza yakın. Yanlış anlaşılmasın, fark geçen seneki kadar büyük değil. Ama pistin en güçlüsü hala değil. Cidde pisti, Bahreyn’den oldukça farklı karakterde. Düzlükler ve yüksek hızlı virajlar çok daha fazla. Asfalt lastikleri daha az aşındırıyor. Burada belki Ferrari’yi öne biraz daha yakın görebiliriz. Böylece bazı tahminlerimizin de teyidini almış oluruz

Mart 9, 2023
·
Makale
Teniste sendika girişimi: PTPA
2020 Amerika Açık’tan hemen önce, Vasek Pospisil’in Profesyonel Tenis Oyuncuları Birliği (PTPA)’nin kuruluşunu açıklarken paylaştığı maskeli-sosyal mesafeli fotoğrafı hatırlayanlar olacaktır. “Profesyonel teniste karar verme sürecinde şeffaflık ve adalet yaratmak” için yola çıkan PTPA, aradan geçen 2 buçuk yılın ardından hala zaman zaman görünürlük kazansa da, henüz söz sahibi anlamında yolu var. Yeni bir birlik fikri nereden geliyor? Vasek Pospisil Teniste “ödül parası”nı genelde turnuvayı kazanan oyuncular üzerinden okusak da, özellikle düşük sıralamalı oyuncular için turda sürdürülebilirlik sağlama açısından ilk turlarda, hatta elemelerdeki ödül miktarları önemli hale geliyor. Üst sıralamalardaki isimler turnuvalardan kazandıkları paranın yanı sıra katılım bedeli, sponsorluk gelirleri gibi ek gelirlere sahip. Bu da aradaki makası iyice açan bir durum yaratıyor. Pandemi döneminde turların bir süre durmasıyla bu durum yeniden gündemimize gelmişti. Pandemi öncesinde adımları atılan ancak kuruluşunu tam da pandemi koşullarının en baskın olduğu dönemde açıklayan PTPA’in öncelikli amaçlarından biri, başkan Novak Djokovic’in sözleriyle “saha içinde ve dışında geçim kaynaklarını ve fırsatlarını iyileştirmek”. Oluşumun kurucularından Vasek Pospisil, profesyonel teniste iş yapış şeklinin bir reforma ihtiyacı olduğunu savunuyor. “PTPA'daki ekibimiz, erkek ve kadın tenisçilerin sağlık, güvenlik, refah ve ücretlerini etkileyen tüm alanlarda adil bir şekilde temsil edilmesini sağlamak için reformu savunmaya devam edecek". Mevcut oyuncu birlikleri Aslında tenis turlarını yöneten ATP ve WTA, birer oyuncu birliği. Profesyonel Tenisçiler Birliği (ATP), 1972 yılında kuruluyor. Teniste yasaklı madde testi programı başlatarak tenisi yasaklı madde testi yapan ilk profesyonel spor haline getirmek, Yugoslavya 1 numarası Nikola Pilić’in Wimbledon’da oynamasına izin verilmemesinin ardından 1973 Wimbledon’ın boykot etmek gibi eylemlerin ardından, 1990’da erkekler turunun yönetici kurumu haline geliyor. WTA’in kuruluşu ise “erkeklerin domine ettiği” bir sporda, 1970 Amerika Açık öncesinde kadınlarla erkeklerin ödül parası arasındaki farkın 12’ye 1 gibi bir uçuruma çıkmasıyla başlıyor. Orijinal 9 olarak bilinen, Billie Jean King’in öncülüğündeki oyuncular Julie Heldman, Valerie Ziegenfuss, Judy Dalton, Kristy Pigeon, Peaches Bartkowicz, Kerry Melville Reid, Nancy Richey ve Rosie Casals, Houston’da ilk turnuvalarını düzenliyorlar ve günümüzdeki kadınlar turunun ilk adımını atıyorlar. 1973’te Amerika Açık, kadın ve erkeklere eşit ödül parası veren ilk Grand Slam turnuvası oluyor. Şu anda ise tüm Grand Slam turnuvaları kadınlara ve erkeklere eşit para ödülü veriyor. WTA’in yakın dönemde oyuncu haklarıyla ilgili çıkışını ise Peng Shuai’nin kayıp olduğu iddialarında görmüştük. WTA Çin ve Hong Kong’daki turnuvalarını askıya almıştı. PTPA’e neden ihtiyaç var? PTPA Peki turların yönetici kurumları hali hazırda oyuncu birlikleri tarafından yönetiliyorken, yeni bir oluşuma neden ihtiyaç duyuluyor? Hem ATP hem de WTA’de oyuncuları temsilen birer Oyuncu Konseyi bulunuyor. Oyuncu konseyleri sıralamaları temsilen kotalı şekilde oluşturuluyor ancak bu temsiliyet ilk 100’deki oyuncuları kapsıyor. PTPA’in ana argümanlarından biri bu temsiliyeti artırmak. Şu anki durumda erkekler ve kadınlar turlarında teklerde ilk 350, çiftlerde ise ilk 150 oyuncuları PTPA’e üye olabiliyor. Kuruluşunun ilk yılında PTPA’in 500 üyeye ulaştığı açıklandı ancak bu 500 üyenin kimler olduğunu henüz göremiyoruz. PTPA yönetim kurulu ve temel ilkeler Geçen hafta Dubai’de PTPA’in misyonu hakkında açıklama yapan Novak Djokovic, “Tüm oyuncuların refahı için birlik olmak istiyoruz. Normalde seslerini pek duyuramayan oyuncuların seslerini temsil etmek istiyoruz” diyerek bu argümanı destekledi. 2023’ün başında açıklanan ilk PTPA yönetim kurulunda 7 ülkeden 4 erkek, 4 kadın oyuncu bulunuyor; Paula Badosa, Novak Djokovic, Hubert Hurkacz, John Isner, Ons Jabeur, Bethanie Mattek-Sands, Vasek Pospisil ve Saisai Zheng. Kurucu Yönetim Kurulu üyelerinin amacı “çeşitli bakış açıları ve kariyer deneyimleriyle bu önemli yeni liderlik organına katkıda bulunmak, organizasyonu inşa etmek ve PTPA'nın misyonunu ve iş gündemini ilerletmek için stratejik liderlik sağlamasına yardımcı olmak” olarak belirtildi. PTPA’in temel ilkelerinin de belirlendiği açıklamada, 5 temel ilke şu şekilde sıralanıyor: Kolektif eylemde bulunmak ve dünya çapındaki tenisçiler adına savunuculuk yapmak Oyuncuların tenis işinden ve katılım koşullarından adil pay almalarını sağlamak Tenis oyuncularının haklarını optimize etmek ve titizlikle korumak Tenisçinin refahını korumak ve oyuncuları kötüye kullanımdan korumak Dünya çapında tenisin en iyi vizyonunu ve yapısını savunmak ve buna katkıda bulunmak ATP-PTPA gerginliği Vasek Pospisil/Eurosport ATP ile PTPA arasındaki gerginliği en net gördüğümüz olaylardan biri, 2021 Miami Masters ilk tur maçında PTPA kurucularından Vasek Pospisil’in kortta geçirdiği sinir harbinin ardından, önceki gün oyuncular toplantısında ATP Başkanı Gaudenzi ile yaşadığı gerginliğin ortaya çıkmasıydı. Gaudenzi’nin diğer oyuncuların önünde Pospisil’e bağırdığı, “cahil”, “eğitimsiz” gibi ifadeler kullandığı iddia edilmişti. Aslında bu gerginlik PTPA’in Amerika Açık öncesi yaptığı ilk toplanmayla başlamış, ATP’nin başka organizasyonlarda yer alan oyuncuların Oyuncular Konseyi’nde yer alamayacağını açıklamasının ardından Djokovic ve Pospisil ATP Oyuncular Konseyi adaylıklarını geri çekmişlerdi. 2021 Avustralya Açık’ta bazı oyunculara daha ayrıcalıklı karantina koşulları sağlanması hakkında Novak Djokovic’in itirazı olmuştu. Oyuncuların tepkileri Oyuncular tarafından oyuncu haklarını koruyan yeni oluşum ihtiyaçları zaman zaman dillendirilse de, bu sesin sürekli bir şekilde çıktığını söylemek güç. Oyuncu tepkileri de yine Pospisil’in Miami’de yaşadıklarından sonra net bir şekilde ortaya çıkmıştı. Milos Raonic, Ivo Karlovic, John Isner, Rajeev Ram, Steve Johnson gibi isimler #playersvoice etiketi altında Vasek Pospisil'e destek mesajları atarak yeni bir oyuncular birliğine her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğunu belirtmişlerdi. Pospisil’in vatandaşı Denis Shapovalov da ATP ile ilgili görüşlerini “Yeterince temsil edilmediğimizi düşünmüyorum ama daha iyi temsil edilebileceğimiz yollar var. Bize sadece tenis oynamamızı söylüyorlar ama bence bu doğru değil. Eğer bu işte ortaksak bizlerle böyle konuşmamalılar” sözleriyle belirtmişti. PTPA’in etkisi ne oldu? Son birkaç yılda yaşadıklarımıza bakıldığında, zaman oldukça hızlı geçiyor. PTPA’in kuruluş açıklamasının üstünden de 2 buçuk sene geçmiş. Bu 2 buçuk seneye baktığımızda, Novak Djokovic’in Amerika Açık’tan diskalifiye edilmesi, Avustralya Açık’taki adaletsiz karantina koşulları, Peng Shuai’nin kayıp olduğu iddiaları, aşı yaptırmayan oyunculara gelen turnuva yasakları, puanlama sisteminin pandemi koşulları nedeniyle yeniden düzenlenmesi, Djokovic’in Avustralya’dan sınır dışı edilmesi, Rusya ve Belarus vatandaşı oyuncuların turnuvalara alınmaması, ATP ve WTA’in Wimbledon’dan puan vermemesi gibi pek çok tartışmalı durum yaşandı. Bu durumların bir kısmında PTPA’den açıklamalar gelirken, oluşumun somut ya da gözdağı veren bir adımına henüz şahit olmadık. 2023’ün başında açıklanan temel ilkeler, bu tip konularda aksiyon alınmasını gerektiriyor. Kuruluş aşamasında tartışmaya neden olan kadın oyuncuların dahil edilmemesi konusu aşıldı. PTPA’in ilk Yönetim Kurulu’na bakınca ülke ve cinsiyet bazında bir temsiliyet olsa da, bashsedildiği gibi sıralamalar manasında bir temsiliyet görünmüyor. Oluşumun büyümesi açısından popüler isimlerin kurucu yönetim kurulunu oluşturması bu noktada anlaşılabilir, ancak kuruluş amaçlarına uygun olarak bu temsiliyetin artırılması gerekiyor. PTPA’in öncelikli amacı; ATP ya da WTA’in kuruluşundaki gibi bir devrimden ziyade, bu kurumlara aslında birer oyuncu birliği olduklarını yeniden hatırlatmak olabilir, zira turun yöneticisi konumundaki bu iki kurum, bunu zaman zaman unutuyor gibi.

Mart 7, 2023
·
Makale
Şampiyonanın Ardından
Onlar Hep Aynı Amerika kıtasının dünyada ambargo koyduğu sprint yarışlarında Avrupalı atletler için kendi kıtalarındaki şampiyonalar madalya koleksiyonları için çok önemli bir yer tutuyor. Ancak bu durum Mujinga Kambundji için geçerli değil. Geçtiğimiz yıl Belgrad’da düzenlenen Dünya Salon Atletizm Şampiyonası’nda altın madalyaya uzanan İsviçreli sprinter, İstanbul’daki organizasyonda da şampiyona rekorunu egale ederek 7.00 ile zafere ulaştı. Son dönemin en gözde sprinterlerini salonda 400 metrede ve açık havada 400 engellide izliyoruz. Karsten Warholm ve Femke Bol sadece Avrupa’nın değil Dünya’nın da bu mesafedeki süper yıldızları. Hal böyle olunca İstanbul’da da rakipsiz kalmaları bekleniyordu, onlar da altın madalyaya ulaşarak kimseyi şaşırtmadılar. Karsten Warholm son metrelerde hızını yitirse de 45.35 ile birinci olurken, Bol 49.85’lik derecesiyle kürsünün en üst basamağında yer aldı. Femke Bol | Görsel Kaynak: TRT Spor Britanyalı atlet Keely Hodgkinson, henüz 21 yaşında olmasına rağmen 19 yaşından bu yana büyük şampiyonaların 800 metre disiplininde madalyaları toplayan bir isim. Tokyo Olimpiyat Oyunları’nın gümüş madalyalısı, İstanbul’da da çok rahat bir final koşarak en yakın rakibine yaklaşık iki saniye fark atıp 1:58.66 ile zafere ulaştı. Erkeklerde Jakob Ingebrigtsen ve kadınlarda Laura Muir, Avrupa’da 1500 metre denilince ilk akla gelen iki isim. Üstelik ikilinin 3000 metrede de birer uzman olduklarını belirtmeliyiz. Bu şampiyonada da farklı bir sonuç beklenmiyordu. Madalya makinası Norveçli mesafeci Ingebrigtsen, İstanbul’da fırtına gibi esti. Torun’daki 2021 Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası’ndaki 1500 ve 3000 dublesi sonrası istanbul’da da her iki disiplinde şampiyonluk kendisine gitti. 1500 metredeki 3:33.95’lik şampiyona rekoru ve 3000 metredeki 7:40.32’lik ulusal rekorlar ise pastanın üzerindeki krema oldu. Bir diğer Britanyalı Laura Muir, Avrupa’da orta mesafenin yıllardır bir numaralı atleti konumunda. Salonda 2017 ve 2019 yıllarındaki Avrupa Şampiyonaları’nda 1500-3000 dublesi yapan yıldız atlet, İstanbul’da ise sadece 1500 metrede yarıştı ve 4:03.40’lık derecesiyle şampiyonluğa ulaştı. Avrupa Salon Şampiyonaları tarihindeki beşinci madalyasına ulaşan Muir, halen bu dalda rakipsiz durumda. Üç adım atlamada altın adam Pedro Pichardo, Torun’dan sonra İstanbul’da da kürsünün en üst basamağında yer alıp Avrupa Salon’da üst üste ikinci altınına ulaştı. Son yılların rakipsiz ismi, finalde üçüncü atlayışında 17.60’ı gördü. Bu atlayış aynı zamanda dünyada yılın en iyi derecesi ve Portekiz rekoru olarak kayıtlara geçti. Yarışmada Pichardo’nun rakiplerinden 17 metreyi gören olmadı. Uzun atlamanın yaşayan efsanesi Yunan atlet Miltiadis Tentoglou, bir şampiyonayı daha altınla kapamayı başardı. Finaldeki ilk atlayışı olan 8.30 ile altın madalyaya ulaşan Yunan atlet, toplam altı hakkında bir kez hata yaparken kalan tüm haklarında 8 metrenin üstünü görmeyi başardı. Olimpiyat şampiyonu, Avrupa şampiyonu, Avrupa Salon ve Dünya Salon şampiyonu Yunan yıldız artık kariyerindeki tek eksik olan Dünya şampiyonluğuna ulaşmayı bekliyor. Miltiadis Tentoglou | Görsel Kaynak: TRT Spor Yüksek atlamanın genç yıldızı Yaroslava Mahuchikh, İstanbul 2023’te kendi disiplinindeki en büyük favoriydi. Finalde Hollandalı Britt Weerman ile birlikte 1.98’e kadar hatasız gelen ikili için bu yükseklik belirleyici oldu. Mahuchikh 1.98’i ilk hakkında geçti, Weerman ise 1.96 ile kırdığı ulusal rekor sonrası 1.98’de üç hakkında da başarılı olamayarak yarışmayı ikinci tamamladı. Son üç yıldaki iki Avrupa ve bir Dünya Salon Atletizm Şampiyonası’nın tamamından altın madalya çıkaran Mahuchikh, genç yaşıyla önümüzdeki yıllarda da atletizm severlere keyifli anlar yaşatmaya devam edecek. İstanbul 2023 oldukça heyecan verici yarışlara ve rekabetlere sahne oldu ancak hiçbir yarış belki de çoklu branşlardaki kadar keyif vermedi. Pentatlonda yaşayan efsane Nafi Thiam ve Adrianna Sulek arasındaki çekişme uzun yıllar unutulmayacak bir mücadeleye sahne oldu. Thiam son yarış olan 800 metre öncesi Polonyalı Sulek karşısında 100 puanın üzerinde bir farkla lider durumdaydı. Ancak bir Polonyalı ile 800 metrede rakipseniz çekinmeniz gerekir, ki öyle de oldu. Sulek inanılmaz bir 800 metre koştu ve yarışı bitirdiğinde 5014 puan ile yeni dünya rekorunun sahibi olmuştu ancak Thiam’ın söyleyecek son bir sözü vardı. Son metrelerde temposunu artırdı ve yarışı dördüncü bitirdi. Bu toplamda Thiam’ın 5055 puana ulaştığı anlamına geliyordu. Dahası saniyeler içinde dünya rekoru yeniden kırılmıştı. Heptatlonda da epey ilgi çekici bir mücadele yaşandı. Büyük favori Fransız heptatlet Kevin Mayer beklediğinin ötesinde zorlandı. Genç Norveçli Sander Skotheim özellikle cumartesi gecesi yüksek atlamadaki tek kişilik şovu seyirciyi mest etti. Son gun öncesi Skotheim liderliği elinde tutuyordu ancak Meyer’in uzmanlık alanı olan 60 engelli ile sırıkla yüksek atlama belirleyici oldu ve Fransız yıldız, şampiyon unvanını yılın en iyi derecesi olan 6348 puanla korumayı başardı. Skotheim ise ulusal rekoru 6318 puanla kırmasını bildi. Sürprizler Şampiyonanın en büyük sürprizi tartışmaya çok da açık değil. 60 metre erkeklerde olimpiyat şampiyonu Marcell Jacobs’a normalde yazımızın “Onlar hep aynı” bölümünde yer vermeyi beklerdik ancak bir diğer İtalyan Samuele Ceccarelli bu planı bozdu. Aslında bugünün geleceği dünden belliydi desek yanlış olmaz. 20 Şubat 2023 tarihinde Ancona’da yapılan İtalya Salon Şampiyonasında da Ceccarelli, Jocobs’u geçmeyi başarmıştı ancak bu başarısını Avrupa’nın en büyük organizasyonunda tekrarlaması beklenmiyordu. İtalya Salon Şampiyonası’nda sırasıyla 6.54 ve 6.55 koşan Ceccarelli, Jacobs ikilisinden Ceccarelli İstanbul’da derecesini 6.48’e çekerken Jacobs 6.50 ile sezonun kendi adına en iyi derecesine imza atmasına rağmen gümüş madalyada kaldı. Samuele Ceccarelli’yi atletizm severlerin bundan sonraki organizasyonlarda farklı bir gözle izleyeceği kesin. Erkekler 400 metrede altının sahibi Karsten Warholm’e hak ettiği sayfalarda yer verdik ancak bu yarış ardında sadece Warholm’den ibaret bir hikaye bırakmadı. Bu hikayenin sahibi, Belçikalı sprinter Julien Watrin. Özellikle Belçika bayrak takımlarıyla pek çok prestijli şampiyonada madalya kazanan tecrübeli atlet, ilk kez büyük bir şampiyonada bireysel bir madalyanın sahibi oldu. Bu gümüş madalya Watrin’in madalya koleksiyonunda özel bir yere sahip olacaktır. 2000 yılından bu yana Avrupa Salon’da altın madalyaya ulaşamayan Finlandiya, İstanbul’da iki altın madalyayla bu seriyi bitirmiş oldu. 60 metre engelli de Reetta Hurske, İstanbul 2023’e kadar ismini çok da duyurabilmiş bir sprinter değildi. Hurske, Ditaji Kambundji gibi genç bir yetenek ve Nadine Visser gibi son iki Avrupa Salon Şampiyonası’nın altın madalyalısı önünde 7.79’luk derecesiyle zafere ulaşırken Finlandiya rekorunun yeni sahibi olmayı başardı. Tuğda Danışmaz | Görsel Kaynak: AA Ve Tuğba Danışmaz’ın büyük zaferi… Cumartesi gece seansında tribünlere büyük bir coşku yaşatan Tuğba Danışmaz, yıllardır verdiği emeğinin ve inadının karşılığını almayı başardı. Patricia Mamona gibi bir efsane ve Dariya Derkach gibi bir tecrübe önünde üstelik yaptığı ilk atlayış olan 14.31 ile - ki bu aynı zamanda yeni Türkiye rekoru- altın madalyaya uzanan Tuğba Danışmaz, uluslararası seviyedeki en prestijli madalyasına hem de zirvede yer alarak ulaşmayı başardı. Antrenörü ve başarısında büyük bir paya sahip olan Cahit Yüksel ve kendisinin ifadeleriyle onlar için bu şampiyonluk sürpriz değildi belki ama Tuğba’nın ilk büyük zaferinin bu satırlarda yer alması gerekiyordu. Erkekler gülle atma, Avrupa’nın son yıllarda dünya geneline göre daha düşük seviyede kaldığı bir disiplin. Dünya çapındaki organizasyonlarda daha çok Ryan Crouser, Joe Kovacs, Tom Walsh ve Darlan Romani gibi Avrupa dışındaki atletlerin rekabetini izliyoruz. Avrupa Salon’a gelirken altın madalya için en büyük favori Çek atlet Tomas Stanek’ti. Ancak Stanek elemlerden itibaren iyi bir görüntü vermedi. Finale kalırken eleme standardı olan 21.20’yi geçemeyip küçük q ile final bileti aldı. Yine de finalde kendi adına sezonun en iyi derecesini yapıp 21.90 ile ikinciliği almayı başardı. Gülle atmada İtalyan Zane Weir ise şampiyonanın önemli sürprizlerinden birine imza attı. Geçtiğimiz yıl Avrupa Atmalar Kupası’nda 21.99 ile kendi en iyisini geliştirip kupayı zirvede tamamlayan 27 yaşındaki atlet, uluslararası seviyede ilk kez böylesine çarpıcı bir başarıya imza attı. İstanbul 2023’te 22.06 ile şampiyon olan İtalyan gülleci Avrupa’da yılın en iyi derecesiyle birlikte ulusal rekorun da yeni sahibi oldu.

Mart 7, 2023
·
Makale
Koltuk savaşları: Drive to Survive 5
Tüm Formula 1 hayranlarının merakla beklediği ve izlenme rekorları kıran Netflix belgeseli Drive to Survive 'ın beşinci sezonu geçtiğimiz hafta yayınlandı. Grand prix yarışlarını takip eden belgesel dizisi, 2019'da yayımlanan ilk sezonundan bu yana F1'e yeni seyirciler, spor dünyasına da yeni yıldızlar kazandırdı. Drive to Survive, Formula 1'in son beş yıldaki popülaritesi (özellikle ABD'de) üzerinde dönüştürücü etkisiye sahip. Buna rağmen belgesel serisinde F1’i yakından takip edenler için pek çok tartışmalı konu da mevcut. Box to Box Films tarafından hazırlanan belgeselin özellikle sahte rekabetleri öne çıkartan ve pek de doğru olmayan gerilimleri odağına alan şekilde kurgulanması, birçok F1 takipçisini hüsrana uğrattı. Dünya şampiyonu Red Bull pilotu Max Verstappen, çok fazla yalan olduğunu düşündüğü için bir ara seride yer almayı reddetti. Formula 1 pilotların kendilerini daha rahat hissetmeleri için Netflix yapımcılarıyla özel görüşmeler yaptı. Bununla birlikte Drive to Survive, Formula 1’deki perde arkasına, bireysel konuşmalara herkesin çok da kolay ulaşamayacağı derin alanlara ulaştı. Racefans Verstappen bir röportajında konuyla ilgili; “Tabii ki, bir şov yarattığınızda drama olması gerektiğini, heyecan verici olması gerektiğini anlıyorum. Ama ben, sizin iyi tasvir edilmenizi ve böyle bir şey olmadığı halde farklı çekim türleri hakkında yorum kopyalamaya başlamamanızı da çok önemli bulan bir adamım." şeklinde bir açıklamada bulundu ve devam etti: “Onlara bunun benim görüşüm olduğunu açıklamak zorunda kaldım. Aksi takdirde, bunun bir parçası olmak istemedim. Ama evet, anladılar. Bir kez ortaya çıktığında, ondan ne yaptıklarını görelim. Ama tabii ki olumluyum çünkü bunun Formula 1 için de çok önemli olduğunu biliyorum.” Red Bull'un New York'ta sezon lansmanı sırasında Verstappen , Drive to Survive 'ın "her zaman bir parçası olmak istediğini" ancak bunun "gerçekçi olması gerektiğini" açıklayarak belgeseli ekibiyle tekrardan görüşmelere başladı. Öte yandan pilotlar daha özenli bir yaklaşımdayken F1 CEO'su Stefano Domenicali, Netflix belgeselinin şampiyonaya getirdiği faydaların farkında ve bundan çok memnun: “Doğru şekilde temsil edilmediğini hissettiği için yarışmaya katılmayı reddeden bir sürücü yapıcı davranmıyor demektir; bu yüzden doğru olduğunu düşündüğü bir formata nasıl dahil edilebileceğini anlamak için bir diyaloğa ihtiyaç vardır. Netflix ile de konuşacağız çünkü hikayenin gerçeklikten uzaklaşmaması gerekiyor, aksi halde artık uymuyor. Pilotlarla birlikte ele alacağımız bir konu. Böylesine olağanüstü bir ilgi uyandıran bir projenin, her gün birlikte yaşadığımız sporun imajını ve anlamını bozmadan, çekiciliği sürdüren bir dile sahip olduğundan emin olmalıyız.” Daniel Riccardio Daha önce The Post'a konuşan belgeselin yapımcısı Paul Martin, “Daniel olmasaydı, Drive to Survive olmazdı” demişti. Ricciardo’nun hikayesine geniş bir yer verilen 5. sezonda koltuk savaşlarını biraz daha net görüyoruz. Oscar Piastri ile Alpine arasında yaşanan iletişimsizliği ise sosyal medyadan takip etmiştik. Belgeselde bazı ayrıntılarda F1 ekibinin insan olduğuna dair günlük rutinlerini ya da aile detaylarını görebiliyoruz. Steiner’ın eşi Gertraud Steiner ile sohbeti, Christian Horner’ın yaz arasında ailesi ve arkadaşlarıyla vakit geçirdiği Kevin Magnussen’in bebeği ile arasındaki ilişkiyi görebiliyoruz. Görmeyi beklediğimiz ama göremediklerimiz de var. Neler eksikti? Jennie Gow Twitter Seb’in vedası, Russell’ın zafer mutluluğu, kadın temsiliyeti Tüm bölümlerin süre toplamı 32 saat olan belgeselin yüzde 1,54'ünde kadınlar konuştu. Bu, altı buçuk saati aşan toplam sürenin yalnızca altı dakika yedi saniyesiydi. Sezon boyunca ekranda sadece altı kadın yer aldı. Formula 1 muhabiri Jennie Gow, bölümlerde görüş bildiriyor, muhabir Laura Winter ise F1 ekipleriyle röportaj yaparken arada gözüküyor. Belgeselde yer alan diğer kadınlar arasında pilot ya da takım patornlarının aile üyeleri; Haas’ın patronu Guenther Steiner’ın eşi Gertraud Steiner, Mick Schumacher’ın annesi Corinna Schumacher ve Christian Horner’ın eşi Geri (Halliwell) Horner yer alıyor. McLaren Racing'in İletişim Direktörü Sophie Ogg'un adı 6. Bölüm'de ekranda, Jenner Racing'in W Series takım sahibi Caitlyn Jenner'ın ise 3. bölümde Christian Horner ile el sıkışırken biraz gösteriliyor. Red Bull'un iyi bir sezon geçirmesinde önemli bir payı olan Red Bull mühendisi Hannah Schmitz'i görmek ve görüşlerini duymak bu belgeselden beklentimdi. Oscar Piastri Aslında bildiğimiz her şeyi biraz daha detayıyla izledik. F1’i takip eden birinin belgeseldeki detayları bilmediğini düşünmüyorum. İzleyici kitlesi ve belgeselin yapılma amacını düşünürsek bile çok yüzeysel kalan bir kurgu izliyoruz. F1 gibi çoğu detayı diğer spor alanlarından daha fazla düşünen ve nispeten reaksiyon alan bir yapı bu kadar etki alanını küçültmemeliydi. Oscar Piastri’nin kontrat anlaşmazlığı Alpine patronu Otmar Szafnauer'in ve McLaren’in patronu Zak Brown arasında dışarı çok da yansımayan bir husumet ortaya çıkardı. Brown ve Safnauer arasında geçen konuşmalara kulak verdik. Piastri'nin McLaren ile Otmar davadan neden vazgeçti biraz daha detay öğrenebilirdik. Açıkladığı günden itibaren F1 medyasında her gün bir detayıyla gündem olan Sebastian Vettel'in emekliliğine Drive to Survive 'da 2 dakikalığına yer verilmiş. Diğer pilotların Vettel'in emekliliğini öğrendiklerinde verdikleri tepkiyi izliyoruz fakat pek bir yorum yok. Vettel ise emeklilik kararını alırken sarhoş olmadığını söylediği bir kesitten ibaret. Tabii bu Vettel'in tercihi de olabilir. Georg Russell/F1 George Russell’ın havada durduğu ve ağlamaktan helak olduğu Brezilya GP zaferine dair tek bir saniye bile izleyemedik. Mercedes’in geçirdiği sezonu da düşünürsek en azında bu sezonuna dair sadece olumsuzluklara boğulmaz, sinirli bir Toto Wolff görmezdik. Red Bull’un bütçe aşımına dair ekibin sadece — bizi kıskanıyorlar, çekemiyorlar— çıkışlarını görüyoruz. Bu kurgu/montaj aşamasında bir araya getirilmiş bir durumsa bile baya talihsiz duruyor. Geçtiğimiz sezonun en önemli olaylarından biriydi bütçe aşımı konusu ve Red Bull ciddi iddialar ile karşı karşıya kaldı. Bu iddialara dair tepkiler gerçekten bu minvalde mi olmalıydı düşündüm. Düzenlemelerin talihsizliğine de değinmek isterim. Daniel Ricciardo’nun vedasının anlatıldığı süreçlerdeki kurgu biraz rencide ediciydi. Riccardio’nun Alphine önerilmesi detayı ise en bilmediğimiz konuydu. Bir süre koltuksuz kaldığını düşümüştük. Ancak Daniel, Alphine ve McLaren arasında pazarlık etmenlerinden biriymiş. Zak, bizzat Otmar’ın yanına giderek takımlar arası dava sürecine gitmeden bir çözüm yöntemi olarak Oscar ve Daniel değişimini önermiş. SI Zhou Guanyu’nun Silverstone'daki kazası sezonun en büyük olaylarından biriydi. Silvester’a bu kadar fazla yer verilmişken kazaya dair sadece yeni görüntüleri biraz daha detaylı izliyoruz fakat Zhou’nun görüşlerine çok da fazla yer verilmemiş. Kazadan sonra durumuna dair açıklama beklerken doktorların Zhou'yu arabadan nasıl çıkarıp ambulansa bindirdiğini izliyoruz. George Russell'ın çabaları da daha detaylı bir şekilde gösteriliyor. Formula 1’de kazaların yeri önemli pilotların hayatlarını riske atarak bu sporu neden yaptıkları bile irdelenebilirdi biraz. Geçen sene gittiği her şehirde izlenme rekorları kıran Formula 1, Drive to Survive ile pilotların ve bu pazarın etkisini artırıyor. Spor belgesellerinin etkisini en iyi kullanan organizasyonlardan biri Formula 1. Break Point ile tenis dünyası bu etkiyi yakaladı mı ya da yakalayacak mı görmek için zamana ihtiyaç var. Fakat bu sporların kitleleri arasındaki izleme deneyimlerinin bile farklılık yarattığını düşünüyorum. Sporcuları büyük yıldızlar haline gelmesinde ise etkisini yadsıyamayız. Belgeselin anlatısı her zaman böyle bir dil ve kurgu kullanmamış olsa da sadece belgeseli izleyen biri Oscar Piastri’nin ne kadar gelecek vaad ettiğine dair bir düşünceye ya da merağa sahip oluyor. Diğer yandan perde arkasında kalan bir krizin yönetim şeklini gördüğünde çok fazla strateji olduğu ön bilgisiyle yarışları izleme deneyimi değişebiliyor.

Mart 4, 2023
·
Makale
Mükemmelden İki Adım Uzakta
Premier Lig’de yeni sezona standartlarının altında bir başlangıç yapan Wolverhampton, ekim ayının başında Bruno Lage'ın biletini kesti. Geçici menajer Steve Davis'le tamamlanan inişli çıkışlı 1.5 ayın ardından eski Real Madrid teknik direktörü Julen Lopetegui , Molineux'deki sahibini arayan koltuğu devralmayı kabul ederek Wolves için yeni bir sayfanın açılmasına vesile oldu. Daha önce Porto ve İspanya'yı da çalıştıran tecrübeli figür, 2018 Dünya Kupası'nın ilk düdüğüne saatler kala patlak veren olaylı sürecin ardından göreve geldiği Real Madrid'de tutunamamış ve görev süresi kısa sürmüştü. 3 yıllık Sevilla macerasını UEFA Avrupa Ligi şampiyonluğuyla taçlandıran İspanyol menajer, bununla birlikte kariyerinin kulüp düzeyindeki ilk ve tek kupasını kazanıyordu. Menajer profili ve kadronun büyük çoğunluğunun alışık olduğu oyun düşünüldüğünde kağıt üzerinde son derece uyumlu gözüken birliktelik, sahaya da olumlu yansıdı. Dünya Kupası arasının ardından lig mesaisine başlayan Lopetegui ile Wolverhampton şimdiye kadar ligde yalnızca 4 mağlubiyet aldı: bu yenilgilerden üçünün Manchester City, Manchester United ve Liverpool karşısında gelmesi ise gayet kabul edilebilir bir ilerleyişi karşımıza çıkartıyor. Wolves.com Bu dönemdeki yükselişte İspanyol menajerin payı, tahmin edilebileceği gibi oldukça büyük. Lopetegui’nin taktiksel hamleleri ve dizilişleri maçtan maça değişse de sahaya çıkan isimler konusunda şimdilik bir istikrar yakalanmış durumda. Ruben Neves, Nelson Semedo, Matheus Nunes ve Adama Traore, İspanyol menajerin Wolves’un başında çıktığı 14 maçta da forma giydiler. Sadece 10 lig maçı hesaba katıldığındaysa Lopetegui ile tüm maçlarda oynayan futbolcuların sayısı 7’ye çıkıyor. Diziliş konusunda da Lopetegui’nin kariyerinde daha önce sık sık kullandığı 4-2-3-1 ve kısa Real Madrid kariyerinde denediği, aynı zamanda Sevilla’da da tercih ettiği 4-3-3 arasında gidip geldiğini görüyoruz. Bunun yanı sıra, düzenli olmasa da Wolverhampton’ı 4-4-2 şeklinde de izlediğimiz oldu. Özellikle Liverpool karşısında alınan 3-0’lık galibiyette Sarabia’nın yardımcı forvet olarak konumlandığı bir 4-4-2 ile takımını sahaya süren İspanyol menajer, efektif hücum baskısıyla Liverpool’a karşı hızlı geçiş oyunları kurguladı ve dominant bir galibiyet aldı. Ruben Neves takımın en büyük çıkış yakalayan isimlerinden biri oldu. Lage ile topsuz oyununu geliştiren Portekizli, Lopetegui geldiğinden beri daha ofansif bir oyuna geçti. Neves’in orta sahadaki defansif sorumlulukları da büyük ölçüde Lemina’ya kaldı. 4-2-3-1 dizilişine geçildiğindeyse son haftalarda İspanyol menajerin tercihi Moutinho oldu. Kış transfer döneminde kadrosunu Matheus Cunha, Joao Gomes, Mario Lemina, Pablo Sarabia, Craig Dowson ve Daniel Bentley ile güçlendiren Wolves, takımda mutsuz olduğu haberleri çıkan ve Sarabia transferi sonrası rotasyonda gerilere düşen Gonçalo Guedes ile de kiralık olarak yollarını ayırdı. Mart ayının ilk günlerinden geriye dönüp baktığımızda, Wolverhampton’ın başarılı bir transfer dönemi geçirdiğini söylemek abartı olmaz. Cunha, Lemina, Sarabia ve Dowson gelir gelmez takımın değişilmez isimleri arasına girdiler. Brezilya Ligi’nden Premier Lig’e geçiş yapan Gomes ise oynadığı kısa sürede kalitesini gösterse de hem takıma hem de lige adapte olabilmesi için zamana ihtiyaç var. The Athletic Sezonun ilk yarısında santrfor rolünde hem nitelik hem nicelik olarak eksiklik çeken Wolves’ta yeni transfer Cunha’dan beklenti bir hayli yüksek. Lopetegui döneminin ilk transferi olan Brezilyalı futbolcu, Atletico Madrid’den kiralık olarak kadroya katılsa da şartlara bağlı olarak satın alma zorunluluğunun devreye girmesi bekleniyor. Kendisinden beklenen birincil katkı olan golle henüz buluşamasa da soyunma odasının sempatik yüzlerinden biri olarak saha içinde de belli alanlarda Wolves’a eklemeler yaptı. The Athletic’te çıkan habere göre Lopetegui, oyuncunun enerjisi ve bağlantı oyununa katkısıyla faydalı olabileceğini düşünüyor. Bu nedenle Cunha’yı geleneksel bir 9 numara olarak adlandırmak zor. Kariyerinin ligde çift haneli gol sayısına ulaştığı tek sezonunu 2017/18’de Sion formasıyla geçiren Brezilyalı, 74 Bundesliga maçında 14, 40 La Liga maçındaysa 6 gol atabildi. Ancak bu 114 maçın 58’inde oyuna sonradan girdiğini ve özellikle Hertha Berlin döneminde kanatta tercih edildiğini de hatırlatmak gerekir. Tıpkı Cunha gibi, kadroya katılan bir diğer yüksek profilli isimse Pablo Sarabia oldu. Fulham karşılaşmasında yeni takımıyla ilk golünü atan İspanyol futbolcu, takımının hücumda ihtiyacı olan yaratıcılığı sağlamasının yanında yaptığı skor katkısıyla da yüzleri güldürüyor. Wolverhampton’ın 90 dakika başına şutu sağlayan aksiyonlarının hazırlayıcılığında ilk sırada bulunan Sarabia’nın varlığı, gol ve pozisyonları gole çevirme konusunda sorun yaşayan Wolves’a ilaç olacak gibi duruyor. Son 4 sezonda 125 dakikada bir skora katkı veren 30 yaşındaki futbolcu, Lopetegui’nin sık tercih ettiği 4-2-3-1 ve zaman zaman kullandığı 4-3-3 dizilişlerinde aradığı tarz bir oyuncu durumunda. Transfer döneminde kadroya katılan bir başka isim olan Mario Lemina da gelir gelmez katkı vermeyi başaran isimler arasında. 11 milyon € karşılığında Nice’ten transfer edilen Gabonlu, merkez orta sahada takıma önemli bir sertlik kattı. Özellikle geçtiğimiz ay oynanan ve takımının 3-0 kazandığı Liverpool karşılaşmasında Neves ile merkezde iyi bir ikili olabileceklerini gösteren 29 yaşındaki futbolcu, Southampton karşılaşmasında oyundan erken atılsa da cezası biter bitmez formasına kavuştu. Transfer döneminin sonlarında Wolves’a imza atan tecrübeli stoper Craig Dawson da uyumu kısa sürede yakalayan isimler arasında. 3.3 milyon £ karşılığında West Ham’dan transfer edilen İngiliz stoper, kadroya katılır katılmaz takımın değişilmez isimlerinden biri oldu. Takımın en değerli oyuncularından olan Kilman’ı gelir gelmez tamamlayan Dawson, formayı kolay bırakacak gibi durmuyor. Yeni transferler arasında henüz kendisini gösterememiş tek isimse Joao Gomes. 22 yaşındaki futbolcu 15 milyon £ karşılığında Flamengo’dan transfer edilmişti. Şu ana kadar 3 maçta toplam 56 dakika forma giyen Brezilyalı, ilk maçında Southampton’a karşı takımının son dakikalardaki galibiyet golünü atmıştı. Özellikle o maçta yüksek pres gücüyle 10 kişi kalan takımı için işleri kolaylaştıran Gomes’in Lopetegui’den formayı alabilmek için zamana ihtiyacı var gibi görünüyor. Lopetegui dönemi başlamadan önce ligde yalnızca 2 galibiyet alabilen Wolves, İspanyol menajer komutasındaki 10 maçta %40’lık bir galibiyet yüzdesine ulaşmış durumda ve düşme hattından bir nebze de olsa uzaklaştı. Özellikle küme düşme hattındaki doğrudan rakipleri Everton ve Southampton’a karşı geriden gelerek kazanan Wolverhampton, bu sayede hem rakipleriyle puan farkını açtı hem de kaybolan özgüveni bir miktar da olsa geri kazandı. Boxing Day’de Everton’a karşı maçı çevirmeyi başaran Wolves’un bir önceki ilk golü yiyip kazandığı maçın üzerinden 34 maç geçmişti. Sezon ortasında takım devralan menajerlerin takımı tanıması ve oyunculara beklentilerini aşılaması genellikle zordur. Ancak bu konuda Lopetegui’nin işini Dünya Kupası arası kolaylaştırdı. 5 oyuncusunu Katar’a yolcu eden Wolves’ta kalan oyuncularla yapılan 10 günlük Marbella kampının çöpe giden zaman olmadığı anlaşılıyor. Kulüp muhabirlerinden çıkan haberler de bunu doğrular nitelikte. Bu nedenle iki menajer arasında “Ne değişti?” sorusuna genel olarak verilen cevap oyuncu yönetimi. Oyuncularıyla iletişimi çok övülen İspanyol menajer hakkında Moutinho, “Takıma güven ve ruh kazandırdı” açıklamasını yapmıştı. Takımının gol yemeden tamamlamadığı bütün maçlardan sonra oyuncuları ve ailelerini yemeğe götüren İspanyol menajer, bu konu sorulduğunda “Bugüne kadar yaptığım en iyi yatırım” cevabını verdi. Worldwide Wolves Ancak düşme potasından uzaklaşsalar da henüz her şey, hatta hiçbir şey bitmiş değil. Pozisyonu gole çevirme konusunda ligin dibinde yer alan Wolves’ta 3. bölgedeki isimlerden beklenen gol katkısı bir türlü sağlanamadı. Santrfor mevkisinde görev alan Raul Jimenez ve Hee-chan Hwang, sezonun bu bölümüne kadar toplam 5 gol atabilmiş durumdalar. Yeni transfer Cunha, sezonun ilk maçında sakatlanarak sezonu kapatan Sasa Kalajdzic ve onun yokluğunda serbest oyuncu konumundayken transfer edilen Diego Costa ise henüz golle tanışamadı. Bu arada Jimenez ve Hwang’ın gollerinin kupa maçlarında olduğunu da hatırlatmak gerekir. Bir Wolverhampton santrforunun Premier Lig’de gol attığı son maçta takvim yaprakları 10 Mart 2022’yi gösteriyordu . Bugün oynanacak Tottenham karşılaşmasında bu isimlerden birinden gol gelmemesi halinde Wolves santrforları 1 takvim yılını gol atamadan tamamlamış olacak. Özellikle Bournemouth maçı santrforların pozisyonları bitirememesinin yaşatabileceği sıkıntıyı yakından gösterdi. Topa %68 ile sahip olup rakip kaleye tam 15 şut çeken Wolves, karşılaşmayı gol atamadan tamamlamış ve küme düşme hattındaki olası rakibine kendi evinde mağlup olmuştu. 5’er gol atan Ruben Neves ve Podence’in dışında Wolverhampton kadrosunda ligde 1 golden fazla gol atabilen bir oyuncu bulunmuyor. Forvetlerin gol sorunu dışında Wolverhampton’daki en büyük sorunlardan biriyse Matheus Nunes meselesi . Geçtiğimiz yaz 38 milyon £ karşılığında transfer edilen Portekizli, bu sezon yalnızca 1 asist yapabilmiş durumda. Lage tarafından sık sık 10 ve 8 numaralarda tercih edilen Nunes, özellikle Lemina transferi sonrası merkezde forma şansı bulamadı. Lopetegui ile sık sık sol kanatta forma giymeye başlayan 24 yaşındaki futbolcu, bu rolde de şimdiye kadar performansını yükseltemedi. Nunes’in yeni rolü sorulduğunda Lopetegui, “Yeni mevkisine adapte olmaya çalışıyor. Güçlü, kaliteli, belki bitiriciliğini geliştirebilir ancak ondan mutluyuz” açıklamasını yaptı. Molineux News Belki bu sezonu değil ancak yaz transfer dönemini en etkileyecek konulardan biriyse Ruben Neves ve Joao Moutinho gibi isimlerin takımdaki gelecekleri. İki ismin de kış transfer döneminde kadroda tutulması sağlansa da bu birlikteliğin uzun sürmeme ihtimali oldukça fazla. Takımın şu an en değerli oyuncusu olarak görülen Ruben Neves için daha önce de transfer haberleri çıkmış, ancak Wolves yönetimi Portekizliyi takımda tutmayı başarmıştı. Sözleşmesi 2024 yazında bitecek Neves’i takımda tutmak bu yaz oldukça zor olacak. Bir başka önemli isim Moutinho’da ise işler daha zor. Sezon sonunda sözleşmesi sona erecek Portekizli, ilerleyen yaşına rağmen yaz transfer döneminin gözde isimlerinden biri olacaktır. Adama Traore, Nelson Semedo, Boubacar Traore ve Diego Costa sözleşmesi sezon sonunda sona erecek diğer A takım oyuncuları durumunda. Wolverhampton adına kötü başlanan, 1 yıllık Bruno Lage döneminin sonra erdiği, Dünya Kupası arasına kadar geçen yaklaşık 1.5 aylık menajersiz süreç Lopetegui’nin göreve gelişiyle sonlanmıştı. Kadro kalitesi ve son haftalarda yakaladığı çıkışla takım için bu sezonki ana hedef büyük bir korku yaşamadan ligde kalmayı başarmak olmalı. Önümüzdeki sezonun kaderini de gidecek ve kalacak isimler belirleyecek. Bu kış transfer döneminde tekrar gördüğümüz gibi takıma para harcamayı, yatırım yapmayı bırakmayan Wolves yönetimine bu kış yine büyük iş düşüyor. Sonuç olarak İspanyol menajer, Wolves'un üzerindeki sisli bulutları dağıtsa da güneşli günler için hala yapılması gereken hamleler var.

Mart 4, 2023
·
Makale
Bahreyn GP’sine hazırlık
Formula 1’de kış arası nihayet bitti. Testlerin ilk gününde araçların çalışmasıyla ısınan kanımız, yavaş yavaş kaynama noktasına doğru geliyor. Sezonun başlamasıyla, aynı bir motorun ideal çalışma sıcaklığına ulaşması gibi biz de ideal çalışma koşullarımıza ulaşacağız. Sezon her zamanki gibi bilinmezliklerle başlıyor. Hemen bir favori açıklamamı bekleyen okuyucularımın olduğunu tahmin ediyorum. Ama her zamanki gibi sezonun 5. – 6. yarışına gelene kadar güç dengelerini tahmin etmemize çok olanak yok. Net bir tahmin yapabilmek için birden fazla yarışı seyretmemiz, araçların farklı pistlerdeki davranışlarını anlamamız lazım. Artık araçlar arasındaki performans anlamındaki farklar eskiye göre çok daha az olduğu için takımların ve pilotların günlük performansları da sonuçlarda etkili olacaktır. Bir anlamda tahmin yapmak daha da zor olacaktır. Bu parametreyi de göz önünde bulundurmamız bir zorunluluk. Şimdi sezonun ilk yarışına pistin karakteristik özelliklerine odaklanarak hazırlanalım. Pistin karakteristiği Race Experience Beni bir süredir takip eden okuyucularım yeni nesil pistleri sevmediğimi bilir. Bolca beton kaçış alanına sahip yeni nesil “Tilke” pistleri, fazlasıyla yapay görünüyor bence. Yeni nesil beton kaçış alanına sahip pistler sanki insanın dünyayı betonlaştırmasının da bir yansıması gibi. Demem o ki, Bahreyn bolca beton kaçış alanına sahip olduğu için pilotların yaptığı hatalar yeteri kadar cezalandırılmıyor. Bu durum iyi pilotla kötü pilot arasındaki farkı anlamamızı engelliyor. Onun dışında pist fena değil. 5.412 metre uzunluğundaki, 15 tane viraja sahip pist son derece dengeli. 5 tane yavaş, 6 tane orta hızlı, 2 tane hızlı, 2 tane de tam gaz geçilen viraj (3 ve 15 numaralı virajlar) var. Viraj tipleri sayı bakımından dengeli olmasına rağmen piste dağılım açısından biraz dengesiz. 15 virajın 8 tanesi ikinci sektörde. Kısacası ikinci sektör yere basma kuvveti isteyen bir bölüm. Ama ikinci sektörde başarılı olmak isteyen ve buna göre ayar seçen takımlar ilk sektörde ve üçüncü sektördeki düzlüklerde büyük zaman kaybediyor. Düzlüklere göre ayar yapanlarsa ikinci sektörde sadece zaman kaybetmekle kalmıyor. Virajlarda lastiklerin üstünde kaydıkları için lastiklerini de çabuk aşındırıyorlar. Yani pek de beğenmediğim bu pist mühendislerin denge bulmasını çok zorlaştıran, teknik açıdan zorlu bir meydan okuma diyebiliriz. Geçtiğimiz sezonlarda da sıklıkla vurgu yaptığım ve tekrar etmek istediğim diğer konu da 10 numaralı viraj. Tilke’nin diğer pistlerinde de yer alan Tilke’vari sürprize sahip 10 numaralı viraj, gerçekten yarışın kaderini bile etkileyebilecek, “off-camber” yapıda. Araçlar yaklaşık 280 km/sa hızla 9 numaralı viraja yaklaşırken frenlemeye başlayıp 10 numaralı viraja geliyor. Araçlar 9 numaralı virajda merkezkaç kuvvetiyle pist dışına doğru zorlanırken frenin dozajını artırıp 10 numaralı keskin virajı alma zorunda kalıyor. Fren yaparak sola doğru dönülürken arabanın ağırlık merkezi sağ ön lastiklerin üzerine biniyor. Bu durumda da sol ön lastiğin üstündeki yük ve yol tutuş azalıyor ve frenleme sırasında sık sık blokaj oluyor. Testlerde de bu virajda sıklıkla sol ön lastiğin bloke olduğunu gördük. Hatta bu blokajlarda çıkan lastik dumanlarına bakarak araçların yere basma kuvveti performansını yorumlayacak kadar ileri gidenler bile vardı. Bence bu virajda yere basma kuvvetinden çok frenleme dengesi, ön süspansiyon geometrisi gibi parametreler daha önemli. Her ne nedenle olursa olsun ön lastiklerin bloke olması yarışta belirleyici olabilir. Çünkü lastiğin bloke olmasıyla ön lastikte oluşan yanık bölge pilotları ekstra pit’e zorlayabilir. Bu da yarışın kaderini doğrudan etkileyebilir. F1Tr Pist geçişe izin verecek 4 düzlüğe sahip. Düzlük sayısına itiraz edemem. Ama söz konusu düzlüklerde benim kişisel olarak fazla bulduğum ayrı bir durum da tartışılmalı belki: Pistteki 4 düzlüğün 3 tanesinde DRS bölgesi mevcut. Elbette geçiş görmek isteriz ve elbette ki DRS’nin varlığının önemini anladık. Kimse DRS’den hemen vazgeçelim de demiyor, en azından benim öyle bir iddiam yok. Ama 3 DRS bölgesi fazla ve aşırı yapay. Beton kaçış alanından sonra bu piste özel ikinci yapay durum. Pistle ilgili aktarmam gereken son anekdot çöl esintileri. Pist çölde yer aldığı için çöl esintileriyle piste taşınan kumlar yol tutuşu azaltıyor. Araçlar ideal çizgiyi kullandıkça ideal çizgi zaman içinde temizlense bile ideal çizginin dışı hep kirli. Geçişler sırasında ideal çizginin dışına çıkan pilotlar sıklıkla frenleme noktasını kaçırıyor. Geçişler sırasında lastik blokajları ve pist dışı ziyaretler sıklıkla görülüyor. Lastikler Bu sezon C1, C2 ve C3 lastikler kullanılacak. Bu kombinasyon size geçtiğimiz sezonlardan tanıdık geliyor olabilir. Ama gelmesin. Geçtiğimiz sezonun en sert hamurları olan bu lastikler, bu sezon aslında daha yumuşak hamura işaret ediyor. Geçen seneki C1, bu sezon C0 oldu. Yani en sert hamur artık C0, bir kademe yumuşak hamursa C1. Yani bu seneki C1, geçen senekinden yumuşak hamura sahip. Bahreyn lastikleri aşındıran (abrasif) bir yapıya sahip. Pirelli’nin geçen seneden 1 kademe yumuşak lastik getirmesi yarışı nasıl etkileyecek, bekleyip görelim. Pirelli’nin geçen seneye göre daha fazla risk almak istediğini ön lastik basınçlarından da anlayabiliriz. Geçen sezon önde 22,5 PSI basıncı tercih etmişlerdi. Amaç, özellikle yanal kuvvetlerin etkili olduğu virajlarda lastik omuzlarını korumaktı. Ama bu sezon 21,0 PSI basınç tercih edilmiş. Bu durum lastiklerin virajlardaki yol tutuşunu ve lastik omuzlarındaki yükü artıracaktır. Pirelli’nin ön lastiklerin yapısını değiştirdiği, geçen sezona göre yumuşattığı da düşünüldüğünde viraj hızlarının çok artacağını söyleyebiliriz. Daha düşük basınca sahip, daha yumuşak ön lastikler tur derecelerinin düşmesini sağlayacaktır. Ön lastiklerin yeniden tasarlanmış olması nedeniyle yarışın temposunu ve lastik aşınmasını kestiremiyorum. Bu durumda geçen seneye bakarak bir pit stratejisi belirlemek çok zor. Ancak antrenmanları seyrederek bir tahminde bulunabileceğiz. Ayarlar Haas Testler her zamanki gibi sandbagging ile (elini gizlemeye çalışarak) geçti. Bildiğiniz üzere araçlar yere ne kadar yakın ayarlanabilirse üretilen yere basma kuvveti o kadar artıyor. Yani tur derecesi aracı yere mümkün olduğunca yakın ayarlayabilmekten geçiyor. Testlerde özellikle Alfa Romeo, Alpine ve zaman zaman da Ferrari yere yakın ayarlandığında porpoising sorunu yaşadı. Çok sayıda yavaş viraj olduğu için arka süspansiyon sertliği önemli. Arka süspansiyonlar biraz yumuşak ayarlanarak yavaş virajlardan çıkışta ivmelenmenin artması hedeflenecektir. Ön lastik basınçlarının düşürülmesi nedeniyle ön süspansiyonlarda takımların eli rahatladı. Ön süspansiyonlar biraz daha sert ayarlanabilir. Böylece hızlı virajlardaki denge artar. İkinci sektör düşünülerek büyük arka kanatlar ve/veya dik kanat açıları seçilirse düzlüklerdeki zaman kaybı artar. Ayrıca bu kurulumu seçen takımlar rakibe çok kolay yem olurlar. Bu nedenle daha küçük arka kanatlar tercih edilecektir. Küçük kanatla ikinci sektörde zorlanan takımlar biraz kanat açılarını artırarak denge arayabilirler. Belki de küçük Gurney kanatlarından da destek alabilirler. Pilotlar tur içinde 60 kereye yakın vites değiştiriyor. Sezonun en yüksek rakamlarından biri. Bu nedenle şanzımanların zorlanacağını tahmin edebiliriz. Motorlar için de kolay bir yarış değil. 4 düzlük, hızlı ve tam gaz geçilen virajlar araçların motorlarının zorlanmasına neden oluyor. Ayrıca 4 kere 300 km/sa hız sınırı aşılıyor. Bu hızlara ulaştıktan sonra yapılacak frenlemeler de aynı derecede önemli. Bir Formula 1 aracının en çok ısınan komponentlerinden birinin fren diskleri ve balataları olduğu düşünüldüğünde fren soğutmasının önemi daha da belirginleşiyor. Yarış çölde olmasına rağmen çöl sıcakları konusunda çok endişe etmemize gerek yok. Çünkü yarış gece yapılacak. Sadece yarışın başlarında hava sıcaklıkları yüksek olur, sonrasında makul seviyelere iner. Hava sıcaklıklarındaki değişim de araçların davranışını etkileyen faktörlerden biri olacaktır. Ayar penceresi geniş olan araçlar için avantaj yaratan bir durum. Favoriler Red Bull Şu aşamada favori tanımlamak çok zor. Hatta neredeyse imkânsız. Geçen haftaki testlerde en iyi görünen takım Red Bull idi. Sezona favori olarak giren Red Bull’un yarışı kazanmasını beklemek abartı bir yorum olmaz. Grid’deki tüm mühendisler Ferrari’nin en güçlü motora sahip olduğunu belirtiyor. 4 tane düzlük olması, bu anlamda Ferrari’nin elini güçlendirebilir. Ama Ferrari’nin agresif kurulum yapıldığında tabanlama (bottoming) yaşaması ellerini kısıtlayabilir. Yine de Ferrari’nin sezona kuvvetli girmesini beklemek gerekir. Mercedes ve Aston Martin nerede olur tam kestirmek mümkün değil. Mercedes motorlu takımlar testlerde son hız anlamında genelde son sıralardaydı. Mercedes büyük arka kanada sahip olduğu için yavaş olması mantıklı olabilir. Mercedes testlerde çok fazla önden kayma sorunu yaşadı. O nedenle biraz temkinli yaklaşmak lazım. Aston Martin ise çok dengeliydi, lastik kullanımı olarak Red Bull’a en yakın takımdı. Eğer Mercedes güncelleme getirmezse lastik kullanımı Aston Martin lehine bir avantaj olacaktır. Mercedes Petronas Mercedes motorlu diğer takımlardan McLaren ise genel anlamda yüksek sürüklenmeye sahip bir araç olduğu için düzlükler yavaş olması anlaşılabilir. Fakat çok düşük sürüklenme değerlerine sahip Willams’ın da rakiplerinden yavaş kalması Mercedes motorunun gücü anlamında soru işaretleri doğurdu. Yine de son hızlar arasındaki farklar geçen sezonki kadar dramatik değil. Bu takımlar iyi bir kurulumla birinci ve üçüncü sektörde zaman kayıplarını sınırlayabilir. Özellikle Aston Martin’in, Alonso’nun ellerinde neler başarabileceğini çok merak ediyorum. Bu 4 takımdan sonraki sıralamada başı Alpine çeker diye düşünüyorum. Hatta Alpine’in testlerde kendisini en iyi saklayan takım olduğunu iddia ediyorum. Yani sezona beşincilikten bile iyi, dördüncü veya üçüncü güç olarak başlamaları beni şaşırtmaz. Şu anda aerodinamik anlamda en iyi konsepte sahip iki araç Alpine ve Red Bull gibi. Takımların hemen hemen tamamı, özellikle side pod tasarımında bu iki takımı kopyaladı diyebiliriz. En dikkatli seyretmem gereken takımlardan biri olarak kendime Ferrari’yi ve Alpine’i seçtim. Sonrasında Alfa Romeo ve Alpha Tauri takımları çekişebilir. McLaren Bu yarışta Williams’ı McLaren ile çekişirken görürsem şaşırmam. Her ikisi de çok iyi araba değil. Ama pistin karakteristiği nedeniyle birbirlerine yakın olurlarsa şaşırmam. McLaren yüksek sürüklenme değerlerine (İngilizler bunun için draggy tabirini kullanır) sahip. Williams ise tam tersi özellikte. Pistte çok sayıda düzlük olması McLaren’ı olduğundan kötü, Williams’ı olduğundan iyi gösterebilir. Böylece bu iki araç birbirine yaklaşabilir. Ben de merakla izleyeceğim. En sona Haas’ı yazıyorum şimdilik. Resta’nın kötü bir araç yaptığını düşünmek istemiyorum ama sanki şimdilik görüntü bu gibi. Fakat girişte de belirttiğim gibi tahmin yapmak zor. Sadece testlerdeki tur derecelerine odaklanmadan, araçların sürüş dinamiğine bakarak çıkardığım sonuçlar bunlar. Takımların ilk yarışa getireceği güncellemeler, pilotların ve takımların günlük performansı bu sıralamayı etkileyecektir. Çok sürpriz sonuçlar çıkabileceğini de bilerek yarışa yaklaşmak lazım. Rakamlarla Bahreyn Pist uzunluğu: 5.412 metre. DRS bölgesi: 3 adet Tam gaz geçilme oranı: Geçen sene %75 idi. Bu sene ön lastikler nedeniyle biraz daha fazla olabilir. Virajlardaki daha iyi yol tutuş nedeniyle pilotlar gaza erken oturabilir. Viraj sayısı: 15 Pit’te kaybedilecek süre: Yaklaşık 21-23 saniye. Evet arkadaşlar, böylece sezona giriş yapmış olduk. Herkese iyi seyirler,

Mart 2, 2023
·
Makale
‘Öncü’ Sania Mirza
Tenisi çoğu spordan farklılaştıran durum, tur takvimi içinde dünyanın pek çok farklı ülkesini ziyaret ediyor, aynı anda farklı ülkelerde turnuva düzenleniyor olması. Tenisin bu global yapısı ülkelerde tenisin gelişimini, ülkelerde tenisin gelişimi de turların daha farklı bölgelere yayılmasını sağlıyor. Yine de yıl içinde çok fazla uğramadığımız, tenis konuşulurken ismi pek geçmeyen ülkeler var. Ancak bu durum, bu ülkelerden yıldızlar çıkmayacağı anlamına gelmiyor. Bu yıldızlardan belki de en büyüğü Sania Mirza, Dubai’de son maçına çıkarak tenis kariyerini sonlandırdı. Coğrafya kader midir? Trubine India Çok baskın bir kriket kültürünün yanında, futbol, hokey ve badminton gibi sporların takip edildiği Hindistan’da, 1986’da Mumbai’de doğup Haydarabad’da büyümüş bir kızın 6 yaşında tenise başlaması alışıldık bir durum değil. Üstelik Haydarabad’da doğru düzgün bir kortun bile olmadığı 90’ların başında. Spor yazarı olan babası ailelerinde farklı seviyelerde oynayan pek çok kriketçi olduğunu, kendisinin de ilk olarak krikete gönül verdiğini ancak tenisin de ikinci aşkı olduğunu söylüyor. Üniversite yıllarında tenis oynayan Imran Sir, kızını da kendisi çalıştırmış. Sania Mirza’nın başarılarına bakıldığında bir noktada Hindistan’dan ayrılıp başka bir ülkede antrenmanlarını sürdürdüğü düşünülebilir ancak Mirza üniversiteyi de Haydarabad’da okuyor. Junior’larda hem teklerde hem de çiftlerde başarılı olup, çiftlerde Junior Wimbledon şampiyonluğu elde ediyor. Hızlı yükseliş Sania Mirza ve Mahesh Bhupathi, 2009 Avustralya Açık/Britannica Ülkelerde tenisin yükselişi ile tenisçilerin yükselişi arasındaki çift yönlü ilişkiden bahsetmiştik. 2003’te Haydarabad’da ilk kez düzenlenen WTA turnuvası, Mirza’nın 16 yaşında wild card ile katıldığı ilk WTA turnuvası oldu. 2004’te yine aynı turnuvada çiftlerde şampiyonluğa ulaştı. 2005’te yine Haydarabad’da tekler şampiyonu olarak WTA turunda tekler şampiyonluğu elde eden ilk Hindistan vatandaşı kadın tenisçi oldu. Bundan sonrasında WTA turunda Hindistan vatandaşı ilk kadın tenisçi olarak elde ettiği pek çok başarı bulunuyor. Amerika Açık’ta teklerde 4. tura çıkması da bunlardan biri. 2005 yılında Mirza, WTA turunda Yılın Yeni İsmi s eçildi. 2006’da Avustralya Açık’a seri başı olarak katılması yine Hindistan kadın tenisi adına bir ilk. 2006’da Asya Oyunları’nda karışık çiftlerde altın, teklerde ve çiftlerde gümüş madalya kazandı. 2006 sezonunda Svetlana Kuznetsova, Nadia Petrova ve Kore’de Martina Hingis’i yenerek 3 ilk-10 galibiyeti aldı. 2007’de ise teklerde kariyer sıralaması olan 27 numaraya ulaşırken, çiftlerde de 4 şampiyonluk elde etti. 2009’da ilk Slam şampiyonluğu, partneri Mahesh Bhupathi ile birlikte karışık çiftlerde Avustralya Açık’ta geldi. Çiftler kariyerine odaklanma Tekler, çiftler ve karışık çiftler kariyerlerini bir arada sürdüren ve üç kulvarda da üst düzeye ulaşan Sania Mirza için bu yüksek tempoda sakatlıklar da kaçınılmaz oluyordu. 2012’de Eastbourne’de son tekler turnuvasını oynayan Mirza, sonrasında ona Slam şampiyonlukları getiren çiftler kariyerine odaklandı. 2014’te Bruno Soares ile Amerika Açık’ta Karışık Çiftler şampiyonu oldu. 2014 Asya Oyunları’nda karışık çiftlerde altın, çifterde bronz madalya kazandı. Martina Hingis partnerliğinde altın dönem Martina Hingis ve Sania Mirza/Getty Images 2014’te Cara Black ile WTA Sezon Sonu Finalleri’ni kazanan Mirza, 2015 Indian Wells ile birlikte Martina Hingis ile çiftler partneri oldu. Üst üste Indian Wells ve Miami ve Charleston’ı kazanmalarının ardından Sania Mirza çiftlerde 1 numaraya yükseldi ve bunu yapan ilk Hindistan vatandaşı tenisçi oldu. Bu birliktelikten Wimbledon ve Amerika Açık şampiyonlukları da çıktı. Katıldıkları her turnuvada oldukça dominant bir performans sergileyen ikili, 22 maçlık yenilmezlik serisine ulaştıkları yılı WTA Finalleri kupasıyla kapattı. 2016’da kaldıkları yerden devam edererek Avustralya Açık kupasını da kaldırdılar. Katar’da Kasatkina/Vesnina’ya kaybettikleri maç, 41 maçlık yenilmezlik serilerinin de sonu oldu. Sakatlık, doğum ve yeniden doğuş Australia Open 2016’da Hingis ile partnerliklerine son vermelerinin ardından, Barbora Strýcová ve Bethanie Mattek-Sands ile turnuvalar kazanan Mirza’nın uzun zamanlı partnerlik kurduğu bir isim olmadı. 2017’nin başında ortaya çıkan diz sakatlığı Avustralya Açık’ı kaçırmasına ve uzun süre korttan uzak kalmasına sebep olacaktı. Nisan ayında ise Mirza, ilk çocuğuna hamile olduğunu açıkladı. 2017 Ekim ayında doğum yapan Mirza, 2020 Tokyo Olimpiyatları’nı kendine dönüş hedefi olarak koymuştu. 2020 yılının Ocak ayında Avustralya’da düzenlene Hobart International’da partneri Nadiia Kichenok ile şampiyon olarak kupayla dönüş yapan Mirza, Olimpiyat Oyunları’nda ise ilk turda elendi. 2023 sezonunun başında, 36 yaşındaki Sania Mirza Dubai’de emekli olacağını açıklamıştı. Avustralya Açık’ta partneri Anna Danilina ile Kalinina/Van Uytvanck ikilisine karşı oynadığı 2. tur maçı, Mirza’nın çiftlerdeki son Slam maçıydı. Karışık çiftlerde ise Rohan Bopanna ile birlikte final oynayarak Slam defterini kapattı. Ve Sania Mirza Dubai’de partneri Madison Keys ile birlikte son kez korta çıkarak, kariyerini sonlandırmış oldu. Kort içi ve dışında öncü India.com 91 hafta çiftlerde dünya 1 numarası unvanı, Grand Slam’lerde 3 çiftler, 3 karışık çiftler şampiyonluğu, 2 sezon sonu finalleri şampiyonluğu... Bunlar Sania Mirza’yı tek başına tanımlamıyor. Hindistan’ın tenisteki çiftler geleneğine katkıda bulunmasının yanında elit tenisin önemli parçalarından biri olan Mirza, 2014 yılında Birleşmiş Milletler tarafından İyi Niyet Elçisi seçildi ve bu unvanı alan ilk Güney Asyalı kadın oldu. 2015’te BBC’nin 100 İlham Verici Kadın listesinde yer aldı. 2016’da Times’ın 100 Etkili Kişi listesinde “İkonlar” kategorisi altında yer aldı. Büyüdüğü ve yetiştiği şehir olan Haydarabad’da bir tenis akademisi açtı. Times’ın 100 Etkili Kişi listesinde Sania Mirza için bir yazı kaleme alan Hindistan Kriket Milli Takımı eski kaptanı Sachin Tendulkar, onun için şu sözleri kullanıyor: “Sania’nın tekler kariyeri bilek sakatlıkları nedeniyle kısa kesildiğinde, özveri ve irade yoluyla kendini bir çiftler oyuncusu olarak yeniden keşfetti. Hindistan’ın bir nesline hayallerini sürdürmeleri ve ve en iyisi olabileceklerini fark etmeleri için için ilham verdi.” Sania Mirza Hindistan’da doğup büyüyen, Sünni Müslüman bir kültürden gelen bir kadın olarak pek çok kalıbı yıkmak zorunda kalmış. Ailesi sporun kendileri için hiçbir zaman bir tabu olmadığını söylese de, basının yaklaşımının her zaman yardımcı olmadığını söylüyor. “Örneğin, o zaman bir fetva hakkında bir tartışma vardı. Herhangi bir din adam böyle bir ifade vermemişti. Medya, gereksiz sorularla din adamına gittiğinde, din adamı dini bir bakış açısıyla yanlış olmadığına dair bir açıklama yaptı. Ancak bu soruyu ilk etapta sormaya ve ortalığı karıştırmaya gerek yoktu.” Tennis Sania Mirza’nın medyayla ilişkisinde yaşadığı tek şey cinsiyete ya da dine dayalı konular değildi. Bir anda tenis gibi global bir sporda en üst noktalara ulaşan Mirza, Hindistan’dan çıkan en büyük spor figürlerinden biriydi ve bu alışılmadık bir durumdu. O dönem medyanın yaklaşımını babası şöyle açıklıyor: “O zamanlar bir kadın spor simgesi ile başa çıkmayı öğrenmeye başlayan bir medyayla karşı karşıya kaldık. Bir Bollywood yıldızı veya göz alıcı bir güzellik kraliçesine aşinalardı, ancak gün geçtikçe bir şeyler başaran, düşündüklerini söyleyebilen ve aynı zamanda oldukça iyi görünen bir spor kadınıyla hiç uğraşmamışlardı. Artık medyanın bir kadın spor simgesiyle daha iyi başa çıkacak kadar deneyimli olduğunu hissediyorum. Sania daha önce hiç kimsenin yapmadığı bir şey yaptığı eşsiz bir alandaydı ve dünya onunla nasıl başa çıkacağını öğreniyordu.” Sania Mirza kariyer boyunca pek çok açıdan öncü isimlerden biri oldu. Hindistan’da doğan müslüman bir kız çocuğu olarak, yalnızca sporu yapmakla kalmayıp bir spor ikonu olarak, doğum yaptıktan sonra elit seviyeye geri dönerek... Kendisi de bu öncü rolünün farkında. “Benim yolculuğumu gördükten sonra umarım genç kızlar yapmak istedikleri şeyleri seçebileceklerine ve bunda iyi olabileceklerine, bir şampiyon olabileceklerine ve seçtikleri şeyle iyi bir hayat yaşayabileceklerine inanır. Spor yapıyorsan tam bir hayat yaşayamayacağına dair yanlış bir algı var. Geri dönmemin sebeplerinden biri de bunu göstermek istememdi. Tabii ki kendim için, ama genç annelere de sevdikleri şeyi yapmaya devam edip aynı zamanda iyi bir anne de olabileceklerini göstermemin önemli olduğunu düşündüm.”

Şubat 28, 2023
·
Makale
Snooker'daki şike soruşturması
Spor teknolojisi şirketi Sportradar ile yakın işbirliği içinde çalışan WPBSA tarafından yapılan ayrıntılı bir araştırmanın ardından, WPBSA, 10 oyuncunun WPBSA Davranış Yönetmeliklerini ihlal ettiği iddiasında bulundu. Listede dünya sıralamasının ilk 16'sında yer alan iki isim de yer alıyor; 2021 Birleşik Krallık şampiyonu Zhao Xintong ve eski Masters galibi Yan Bingtao. Efe'yle ( redblacksnooker ) aylardır süren ve hala bir sonuca varılamayan mart ayında görülecek davayla sonuçlanmasını beklediğimiz şike soruşturmasını ve snooker'a etkisini konuştuk. Ocak 2021'de Alexandra Palace'ta Masters'ı kazanan Dünya 16 Numaralı Yan Bingtao devam eden şike soruşturması nedeniyle World Snooker Tour'dan uzaklaştırıldı./World Snooker Snooker'ın bahis konusundaki kuralları katı bu kurallardan bahseder misin? Hatta snooker'daki bahis sponsorluklarına ve etkisine de biraz bakabiliriz. Ne oldu da bahis, şike davasına döndü? Bahis şirketleri, snooker'ın 2005 sonrasında sırtını dayandığı en büyük gelir kaynağı desek yanlış olmaz. Ancak bu birliktelik, 2003 yılında Birleşik Krallık'ın tütün ürünlerinin reklamını sınırlandırmasının ardından biraz da sporu yaşatmak adına mecburi olarak oluşuyor. Hatta tarihlerden de anlayabileceğiniz üzere, devlet Formula 1 ile birlikte bu konuda snooker'a 2 senelik bir esneklik tanıyor. Çünkü o dönemler, snooker'ın gelirinin %70'i sigara sponsorluklarından elde ediliyor. Snooker, profesyonellik kavramının başladığı 1969 yılının ardından tam 36 sene boyunca böyle ayakta kalıyor. Bu desteğin yasaklar neticesinde kaybedilmesiyle beraber snooker, ekonomik anlamda bir boşluğa düşüyor. Sigara firmalarından açılan boşluklar bankacılık, telekomünikasyon, elektronik, perakende gibi sektörlerde iş yapılan firmalarla doldurulmaya çalışılsa da, en uzun ömürlü birliktelikler bahis firmalarıyla oluyor. Tabii bunda Dünya Snooker Şampiyonası'nın etkisi büyük, çünkü her dönem turdaki ödül miktarının önemli bir bölümünü oluşturuyor. WPBSA Özellikle 2010'lu yıllar sonrası turun ekonomik anlamda büyümesi, PTC'ler ile Kıta Avrupası'na yayılması ve Çin’deki hakimiyetini geliştirmesi, çoğunlukla bahis şirketleri sayesinde oluyor. Özellikle karantina dönemi öncesine bakıldığında, turnuvaların tamamına yakını bahis şirketleri tarafından finanse edilir hale gelmişti. Ancak bir araç kiralama şirketi olan Cazoo, üç büyük turnuvanın tamamının yanında Şampiyonlar Şampiyonası ve Britanya Açık gibi iki önemli turnuvaya ismini vererek bu görüntüyü biraz değiştirdi. Ancak yine de sayısal olarak bakıldığında bugün turun en büyük destekçilerinden bir tanesi BetVictor, o da isminden anlaşılabileceği üzere bir bahis şirketi. Snooker-bahis ilişkisi Her sporda olduğu gibi, snooker oyuncularının da snooker üzerine bahis oynaması yasak. Fakat geçmişte bu yasağı deldiği tespit edilen ve ceza alan oyuncular oldu. Bunun en bilinen örneği muhtemelen Stuart Bingham 'dır. Bingham, diğer oyuncuların maçları üzerine bahis oynadığı için 6 ay uzaklaştırma almıştı. Fakat kendi maçlarına oynamamıştı, zaten bahis ve şikenin ayrıştığı yer de tam olarak burası. Stuart Bingham/The Times Oyuncular gerek kendileri, gerek ise kendilerine gelen bir teklif üzerinden maçların skorunu manipüle etmeye çalıştıkları zaman buna şike veya maç ayarlama diyoruz. Bunun da karlı bir işe dönüşmesi için, birilerinin bu skorlara önceden para yatırması gerekiyor. Şikeyi yapan tarafın gidişatı daha kolay kontrol edebilmesi adına, bu maçlar büyük oranda farklı kaybetme formülüyle ayarlanıyor. Az önce oyuncuların bahis oynaması yasak dedik, ancak tabii ki kendilerine gelen bu teklifleri kabul etmeseler dahi yetkililere bildirmeleri gerekiyor. Konunun başıyla ilişki kuracak olursak, bence tüm bu olanların bahis şirketlerinin sponsorluğuyla hiç ilgisi yok. Dışarıdan bakıldığında bu şirketlerin finanse ettiği bir spor ve onun içinde dönen kirli bir düzen varmış gibi bir algı oluşuyor, halbuki şike olayları çoğunlukla bireysel çapta gerçekleşiyor. Fakat son dönemdeki durum, biraz daha organize gibi görünüyor. WPBSA, bahis kurallarının olası ihlallerini nasıl tespit ediyor? Snooker'da maç ayarlama konuları WPBSA, Birleşik Krallık Bahis Komisyonu ve Sportradar işbirliği ile araştırılıyor. Bilmeyenler için Sportradar, spor ve özellikle sporda bahis üzerine veriler toplayan bir analiz şirketi. Aslında bu üçlüye bakıldığı zaman ortaya anlaşılır bir resim çıkıyor. Bir önceki başlıkta söylediğim gibi, şikenin karlı bir işe dönüşmesi için para lazım. Yoksa para olmadan bilerek maç kaybetmenin, sonuçları manipule etmenin pek bir anlamı yok. Bu para da sisteme bahis üzerinden dahil ediliyor. Bu üç kuruluş da devamlı olarak bahis şirketlerini, maç oranlarını, anormal bahis davranışlarını takip ediyor. İstihbarat da çok büyük oranda bu kanallardan geliyor. Snooker’da şikeyi nasıl anlarız? İzleyici masaya bakarak ya da oyunun dinamiğinden anlayabilir mi? Snooker gerçekten çok küçük detayların fark yarattığı bir spor, dolayısıyla masaya bakarak şike ihtimalinden bahsetmek bence kolay yapılabilecek bir değerlendirme değil. Mutlaka ki oyuncunun vuruş tercihleri, hal ve tavırları üzerinden bir yorum yapılabilir. Gelen istihbaratlar neticesinde söz konusu maçlarda buna benzer incelemeler yapılıyor. Ancak bunun şike ihtimaline dair bir araştırmaya başlangıç noktası olabilmesi bana kalırsa zor. Oyuncular neden şike yapma ihtiyacı/gereği duyuyorlar? Skysports/ Zhao Xintong Açıkçası, bu hassas bir konu. Bence şike yapmanın bir ihtiyaç olup olmadığını değerlendirmekle başlamak lazım. Sporun gerçeklerini göz önünde bulundurduğumuzda turun neredeyse yarısının tek başına bu işi yaparak geçinmesinin zor olduğunu biliyoruz. Bu sezonla birlikte her oyuncuya verilmeye başlanan 20.000 sterlinlik miktar, masraflara destek olsa da sıralamanın alt taraflarındaki geçim problemini çözecek bir para değil. Fakat buna rağmen benzinlikte çalışan, barmenlik, çiftçilik yapan, müzikten para kazanan oyuncular var. Bu arkadaşlar ne kendi ismini, ne de ekmek yediği sporu kirletmeden bir şekilde bulundukları yerlerde tutunmaya çalışıyorlar. Oralardan gelip, sıralama turnuvası şampiyonu olan bir Jordan Brown örneği var. Dolayısıyla böyle emsallerin olduğu bir yerde bunun bir ihtiyaç başlığı altında değerlendirilmesini çok doğru bulmuyorum. Öte yandan, turdaki hiçbir profesyonel oyuncunun geçim problemi olmasa, belki de bu oyuncuların şeytana uyması daha zor olur, bugünlerden çok daha az şike olayıyla karşılaşırız. Mantıklı düşünüldüğü zaman bu doğru olabilir. Fakat sorunun asıl kaynağı bu olsa, o zaman ekonomisi çerçevesinde şikeye hiç ihtiyaç olmayan sporlarda bu olayları görmememiz lazım diye düşünüyorum. Dolayısıyla bu, bence sahip olunan imkanlardan ziyade karakterle ilgili bir durum. Emek harcamadan para kazanmaya sıcak bakan birisi, milyon dolarları da olsa şike yapabiliyor. Tıpkı hayatın başka alanlarında olduğu gibi. Ronnie O'Sullivan "bu sadece oyun dünyada daha büyük problemler var" derken Shaun Murphy şike yapan oyuncuların men edilmesi gerektiğini söyledi. Snooker dünyasındaki diğer oyuncuların tepkileri için ne düşünüyorsun? The Guardian Ronnie, bu işi değerlendirirken sıralamanın alt tarafındaki oyuncularla biraz daha empati yapılması gerektiğini düşünüyor. Kimi oyuncuların bağımlılıktan veya aç gözlülükten bu işlere bulaşmış olduğunu, fakat kimilerinin de ay sonunu getirebilmek için mecbur kalmış olabileceğini söylüyor. Oyuncuların bu duruma düşmemesi için World Snooker'dan destek talep ediyor. Söylediği söz de aslında spor kavramının genel itibariyle bir oyundan ibaret olduğunu, dünyada var olan açlık, kıtlık gibi problemlerin yanında pek de önemi olmadığını ifade ediyor. Murphy ise bu gibi işlere karışan oyuncuların ömür boyu spordan uzaklaştırılması gerektiğini savunuyor. Bunlar, birbirine göre iki uç tarafta duran fikirler. Ronnie tarafına baktığımızda evet, spor dünyadaki en önemli şey olmayabilir, ancak neticede insanların kıymet verdiği, zaman ve paralarını ayırdıkları bir gerçeklik. Rekabet, herkes kurallara uyduğu sürece bir eğlence kaynağı olabiliyor. Kimse bir tarafın bilinçli olarak kaybetmeye çalıştığı bir müsabakayı izlemek istemez. Dolayısıyla hayatın her tarafında olduğu gibi burada da eğlenceyi bozmanın, insanların değer verdiği bir şeyi kirletmenin ve kuralları çiğnemenin bir bedeli olmalı ki, bir devamlılık sağlanabilsin. Kök sebepler belki hafifletici unsur olarak kullanılabilir, orası hukuk makamlarının bileceği bir konu. The Mirror Öte yandan Murphy'nin bakış açısı ise, her ne kadar bu ikili arasında o tarafa daha yakın olsam da hayatın ve hukukun gerçekleriyle uyuşmuyor. WPBSA Başkanı Jason Ferguson , ömür boyu men cezası istemlerinin mahkemeden dönme ihtimalini göz önünde bulundurduklarını ve suçlamaların buna göre düzenleneceğini söyledi. Aslında kurallara göre teoride mümkün olmasına rağmen, büyük ihtimalle en ağır suç için bile ömür boyu men değil, uzun yıllar boyu men ile karşılaşacağız. Ancak eminim bazı oyuncular için bu miktarlar resmen olmasa da fiilen profesyonel kariyerlerinin sonu anlamına gelecek. Zhao Xintong, Yan Bingtao, Lu Ning, Zhang Jiankang, Chen Zifan, Chang Bingyu gibi isimler şike yaptıkları için uzaklaştırma aldılar mart/nisan ayında da dava görülecek. Bu durumdan nasıl etkilenecekler? Bundan sonraki süreçte snooker dünyasını neler bekliyor, oyun nasıl etkilenecek? Eurosport Aslında şu an için ortada sadece şike suçlamaları var, kanıtlanmış bir durum yok. Dava süreci ve dolayısıyla araştırmalar sürüyor, bu süreçte de üzerlerindeki şüphe dolayısıyla dava dosyasında adı geçen 10 oyuncunun da lisansları işler çözüme kavuşana dek askıya alındı. Bu isimler Liang Wenbo, Li Hang, Lu Ning, Yan Bingtao, Zhao Xintong, Zhang Jiankang, Chen Zifan, Chang Bingyu, Zhao Jianbo, Bai Langning'den oluşuyor. Aslında birkaç senede bir kez, bazı oyuncular şikeden ceza alıyor ancak bunlar basının pek de dikkatini çeken haberler olmuyor. Esasen son olay bile Yan Bingtao 'nun ismi geçene kadar çok fazla ses getirmemişti. Çünkü o ana kadar uzaklaştırılan oyuncular ya bilinmeyen ya da önceden sabıkalı olan isimlerden oluşuyordu. Fakat işin ucu geleceğin dünya şampiyonu olarak görülen genç bir yıldıza dokununca haliyle büyük yankı yarattı. Yan'ın bu olayda adının geçmesi, kendisi gibi geleceği parlak ve son dönemde adından daha çok söz ettiren yakın arkadaşı Zhao'nun olaylara dahil edilmesi ihtimalini de güçlendiriyordu. Nitekim çok geçmeden o haber de geldi, kamuoyu tepkisi o zaman tamamen kontrolden çıktı. Maalesef, hem sporun hem de bu sporcuların ismi süreçten kötü şekilde etkilendi ve bu bir süre daha devam edecek. Ancak tıpkı Jason Ferguson 'un da dediği gibi, sporun temiz kalmasını istiyorsak bu kısa vadeli kötü imajı umursamadan şeffaf bir şekilde bu olayların üzerine gidilmesi gerekiyor. WPBSA Başkanı Jason Ferguson/WPBSA Oyuncuların uzun vadede nasıl etkileneceği ise davanın neticesine göre belli olacak. Bu süreçte hala aklananlar olabilir. Ancak özellikle son 10 yıldaki suçlamalar ve sonuçlarına bakınca, bu ihtimal şimdilik düşük görünüyor. Burada yaşanan en büyük sıkıntı, 10 oyuncunun tamamının Çinli olması sebebiyle Çin'in adının lekelenmesi oldu. Maalesef çağın hastalığı ırkçılık ve son yıllarda Avrupa'da yükselen sağ politikalar, burada da Çin ve Çinli oyuncular üzerinden kendini gösterdi. Neyse ki snooker'ın kemik kitlesi içerisinde böyle bir anlayış yaygın değil. Tek temennim en azından turda halihazırda var olan ve gelecekte keşfedilecek yeni yeteneklerin bu etiketle yaftalanmaması. Burada tabii ki ufak cezalar alıp geri dönen isimleri nelerin beklediğini bilmiyoruz. Maç ayarlamaktan suçsuz bulunmasına rağmen hala üzerinden o lekeyi atamayan bir John Higgins örneği var. İnsanlar bu gibi şeyleri kolay kolay unutmuyor. Bu dava özelinde bazı oyuncuların aileleriyle tehdit edildiği iddiaları var, tabii ki böyle faktörler ortaya çıkarsa insanların bakış açısı değişebilir. Fakat WPBSA , bırakın böyle detayları, hangi maçlarda suç tespit edildiğini dahi açıklamayı tercih etmiyor. Bunun gibi bilgiler ya doğrudan oyunculardan ya da üçüncü kaynaklardan elde ediliyor. Higgins, 2010 yılında bahisle ilgili kuralları ihlal ettiği için altı ay süreyle men edildi ve 75.000 £ para cezasına çarptırılmıştı./Eurosport Sonuç ne olursa olsun, tıpkı Ronnie'nin dediği gibi hem snooker'da, hem de diğer sporlarda bu işler daha önce oldu, öyle ya da böyle atlatıldı. En kötü senaryoda bu isimlerin tamamı spordan uzaklaştırılsa bile, aşağıdan gelen yeni oyuncular zaman içerisinde onların boşluğunu tamamlayacaktır. Her ne kadar genç sporcu yetişmiyor dense de, şu an Birleşik Krallık'ta da, Avrupa'da da, Çin'de de profesyonel seviyede yarışmaya aday olabilecek bir sürü kaliteli sporcu var. Umuyorum bu süreç en azından sporun uzun vadede temiz kalmasında önemli bir ol oynar.

Şubat 4, 2023
·
Makale
2023 sezonundaki kural değişimleri
Kural değişimleri Formula 1’in olmazsa olmazıdır. Bazen güçlü takımın önünü keserek grid’e denge getirmek, bazen ekonomik anlamda tasarruf etmek, bazen de çağa ayak uydurmak amacıyla kural değişimleri gerçekleşir. Yakın zaman incelendiğinde her üç nedene de hitap eden kural değişiklikleri gerçekleştirildi. 2019 kural değişimleri grid’e denge getirmek, 2021 değişimleri takımları Corona’nın olumsuz ekonomik etkilerinden korumak, 2022 kural değişiklikleri çağa uyum sağlamak için gerçekleştirildi. Yakın zamanda gerçekleşen bu 3 kural değişimi arasında 2022 değişimlerini ayrı bir yere koymak lazım. Çünkü 2022’deki değişiklikler bir evrim değil, bir devrimdi. Şöyle ki, 2022 sezonunda son 40 yılın en büyük aerodinamik kural değişimi yaşandı. Araçların yere basma kuvveti üretme felsefesi değişti. Lastikler konusundaysa son 60 yılın en önemli kural değişiklikleri yaşandı. Yıllardır hizmet eden 13 inç çapında jantlara monte edilmiş “balon” lastiklerin yerini, ince tabanlı, 18 inç çapında jantlara takılmış lastikler aldı. Pek çok şey kökten değişti. Planet F1 Tabii 2022 devrimi daha yeni gerçekleşmişken, neden 2023’de yeni bir kural değişikliği furyası yaşanıyor, neden bu konuda yazı yazılıyor diye kendi kendinize soruyor olabilirsiniz. Bu soru, yerinde bir sorudur. 2023 sezonundaki kural değişikliklerini 2022’ye yapılan ince ayar, bir anlamda 2022 kural değişikliklerinin açıklarını kapatma operasyonu diyebiliriz. Yazılımcıların diliyle konuşursak, 2023 değişiklikleri için 2022’de çıkan yazılımın yaması denilebilir. Yani versiyon 1.1 gibi. Aynı yazılımlardaki yamalar gibi 2023 değişiklikleri, 2022 sezonu sırasındaki mücadelede ortaya çıkan hataları örtmek amacını taşıyor. Yamanın başarılı olup olmayacağını sezon içinde ayrıca değerlendireceğiz. Daha net ifadeyle, aerodinamik ve lastiklerde yapılan değişikliklerle spor adeta yeniden tasarlandı. Her yeni tasarım mühendislik ürünü gibi Formula 1’in tasarımında da beklenmedik sorunlar ortaya çıktı. Kısacası, tasarlanan bu mühendislik ürününde bebeklik hataları tespit edildi diyebiliriz. Her mühendislik ürününde olduğu gibi. Bu senenin değişiklikleri tasarımdaki bebeklik hatalarını ortadan kaldırmak için devreye alındı. Her ne kadar sadece bir yama diyerek durumu biraz küçümsemiş gibi olsak da aslında konu biraz daha çetrefilli. Şimdi takımları beklenenden çok zorlayacağını düşündüğüm kural değişikliklerinin kısaca üstünden geçelim. Önemli değişiklikler neler? Motorsport Bu sezonki güncellemelerde ilk dikkat çeken nokta, araçların yere basma kuvvetini azaltmaya yönelik değişiklikler. Bu sezondan itibaren araçların taban kenarları yerden 15 mm yükseltilecek. Ayrıca difüzör şaftı da yerden 10 mm daha yüksek tasarlanmak zorunda. Formula 1 araçlarının en önemli özelliğinin yere basma kuvveti olduğunu düşündüğümüzde bu iki değişikliğin gerekçesini anlamakta zorlanabiliriz. Formula 1, virajlarda yavaşlamak anlamına gelen bu değişiklikleri neden yapmış olabilir? Anlamsız gibi görünse de gerekçeleri mantıklı. İlk gerekçe yarışların yapıldığı pistlerdeki asfaltın bozulması. Yeni nesil araçlar, yeni felsefe gereği yere basma kuvvetinin çoğunu Venturi etkisiyle tabandaki kanallardan üretiyor. Bu etkiyi kısaca araçların atmosfer tarafından yere bastırılmasından ziyade, aracın tabanlardaki kanallarla yere vakumlanması olarak özetleyebiliriz. Araçlar hızlar arttıkça zemine çok kuvvetli bir şekilde vakumlandıkları için tabanlar asfalt zemine büyük bir kuvvetle temas ediyorlar. Böylece pistlerin ve caddelerin asfalt yüzeyleri çok hasarlanıyor. Bu durum yarış pistlerinin daha sık asfaltlanmasını beraberinde getirdiği için daha büyük bakım maliyetleri anlamına geliyor. Cadde pistlerindeyse hem maliyet hem de yaşam kalitesinin düşmesi anlamına geliyor. Yarışlar sırasında bozulan asfalt normal yaşama dönüldüğünde sürücüler açısından sürüş konforunu düşüren bir sorun demek. Bozulan asfaltın yenilenmesiyse gündelik yaşamı daha da olumsuz etkileyen daha büyük bir sorun desek abartmış olmayız. Yere basma kuvvetinin azaltılmasının ikinci ve spor açısından belki daha önemli gerekçesi, araçlardaki titreşimlerin azaltılması. Araçların hemen hemen hepsi yunuslama sorunundan az ya da çok etkileniyor. Yunuslama araçların devamlı aşağı-yukarı (Z-ekseninde) salınımına neden oluyor. Yarış boyunca devam eden bu salınım pilotlarda baş ağrısı, baş dönmesi gibi sağlık açısından tehlikeli sonuçlar doğuruyor. FIA, tabandan üretilen yere basma kuvvetini azaltarak bu salınımı azaltmayı, pilotları sağlık açısından daha az tehdit eder duruma getirmeyi planlıyor. Tabanların kenarları artık yere bu kadar yakın olamayacak. Tabanla ilgili yapılan bu kural değişikliklerinin takımlara yaklaşık 7-8 puan yere basma kuvveti kaybettireceği tahmin ediliyor. Bu kaybı tur derecesine dönüştürmek istersek, takımların tur başına yaklaşık 0,5 saniye kaybedeceği hesaplanıyor. Ha takımların çoğu kış arasında zaten o zamanı bir yerlerden bulacaklardır, yani araçlar 2023’de yavaşlamayacaktır. Ama yine de geliştirme çalışmalarının bu kaybı minimize etmek için bu alana yoğunlaşacağını söyleyebiliriz. Kurallarda yapılan diğer önemli değişiklik aynaların boyutları. 2023’de aynaların genişlikleri 50 mm artırılacak. Bu değişikliğin amacı pist üstü güvenliği artırmak. Mevcut aynaların küçük boyutları, araçların yarış sırasındaki titreşimiyle birleşince görüşü çok olumsuz etkileyen bir durum ortaya çıkarıyordu. FIA görüş alanını genişleterek pist üstü kazaları azaltmayı planlıyor. Şahsen bu değişikliğin güvenlik anlamında önemli bir fark yaratacağını düşünmüyorum. Kaza yapmak istemeyen pilotlar zaten fren pedalının yerini biliyor. Fren pedalının yerini bilmeyenler, ikili mücadelelerde temas yaşamaya devam edecektir. Ancak bu değişikliğin asıl önemli etkisi aerodinamik anlamda olabilir. Daha büyük aynalar daha yüksek sürüklenme değerleri anlamına gelecektir. Araçların hava dirençleri artacaktır. Takımların direnci azaltmak için ne yapacakları sürüş güvenliğinden daha çok merak ettiğim bir konu. Bu noktada aynayla şasinin bağlantıları eskisine oranla daha büyük bir aerodinamik fark yaratmak için kullanılabilir. Bazı takımlar, eskisinden daha büyük ayna tutucularıyla bir kanat etkisi yaratmak isteyecektir. Ayrıca bu ayna bağlantıları sayesinde side-podların üstündeki hava akımını daha iyi manipüle ederek avantaj elde etmek isteyeceklerdir. Bakalım bunu en iyi kim başaracak? Zhou'nun kazasından sonra: Güvenlik Planet F1 Geçen sezon hepimizin yüreklerini ağzımıza getiren kazalardan biri, Zhou’nun İngiltere’deki kazasıydı. Zhou’nun takla atan aracı uzun süre ters olarak takla kafesinin (roll-hoop) üstünde kaymıştı. Aracın kafesin üstünde kaymasıyla oluşan sürtünme, mekanik anlamda kafesi zorlamıştı. Ayrıca sürtünme sonucu ortaya çıkan ısı takla kafesini yapısal anlamda zorlamıştı. Bu iki mekanizmanın birlikte çalışmasıyla da kafes hasarlanmıştı. Kafes kırılmasına rağmen aracın hava girişinin (air-box) sağlam tasarlanması sayesinde, yani şasinin dayanımı sayesinde Zhou aracından sağlam çıkmıştı. Bu kaza sırasında kırılan takla kafesi tartışmalara neden olmuş, FIA da tasarımı gözden geçireceklerini açıklamıştı. FIA, henüz sezon bitmemişken takla kafesi tasarımını, geometrisini ve malzemesini güncellemişti. Ayrıca takla kafesinin dayanımını ölçeceği testleri de değiştirmişti. Bu sezondan itibaren takla kafesleri artık daha sivri olarak ve daha büyük yüklere dayanacak şekilde test edilecekler. Geçen sezon Zhou’nun hayatını kurtaran takla kafesleri 2023’den itibaren görevlerini daha da layıkıyla yerine getirecek diyebiliriz. Güvenlikle ilgili diğer konu kokpit bölgesinin, kokpitte bulunması zorunlu olmayan parçalardan temizlenmesi. Takımlar 2023 sezonuna kadar, biraz da yer kısıtından dolayı bazı parçaları kokpit içine yerleştiriyordu. Süspansiyon sistemleriyle ilgili bazı komponentler, elektronik kontrol kutuları (ECU değil) gibi bazı destekleyici parçalar kokpitin içinde yer alıyordu. Önümüzdeki sezondan itibaren bu parçalar kokpitten çıkmak zorunda. Mühendisler destekleyici parçaları daha farklı yerlere konumlandırmak zorunda. Böylece bir kaza anında demonte olarak pilotların güvenliğini tehdit edebilecek parçalar kokpitten uzaklaştırılmış oldu. Yakıt Tankı/F1 Technical Güvenlikle ilgili yazabileceğimiz son değişiklik yakıt tanklarıyla ilgili. Yakıt tanklarının içindeki basınç 1 Bar ile sınırlandı. 1 Bar basınç hedefinin tutturulabilmesi için yakıt tanklarına basınç sensörü ve ona bağlı çalışan güvenlik valfi eklenmesi zorunlu kılındı. Yakıt tankıyla ilgili bir değişiklik (güvenlikle ilgili değil) daha var. Artık yakıt sıcaklıkları ortam sıcaklığının 10 derece altında ve üstünde olabilecek. Bu yeniliğe, aslında eski kuralın yeniden uygulanması diyebiliriz. Eskiden de 10 derece olarak uygulanmak istenen kural, geçtiğimiz sezon takımların itirazıyla geçici olarak 20 dereceye çıkarılmıştı. Artık kural tam olarak uygulanacak. Takımlar yarış öncesinde araçları garajdan çıkarmakta ne kadar zorlanacaklar hep birlikte göreceğiz. Yol tutuşunu artıran lastikler Planet F1 2023’deki önemli diğer değişiklik, hatta belki de ikinci önemli değişiklik, Pirelli’den geliyor. Pirelli bu sezon ön lastik hamurlarını değiştirecek. 2022 sezonu boyunca özellikle Red Bull takımı mühendislerinin sıklıkla şikâyet ettiği bir konu olan ön lastiklerdeki yol tutuş sorunuydu. Mühendisler, aracın kerblere gelindiğinde ön lastiklerin kaydığından, diğer bir deyişle, araçların beklenenden fazla burundan kayma (understeer) yaşadığından şikâyet ediyordu. Yeni (ve muhtemelen daha yumuşak hamurlar) yol tutuşu artırarak burundan kaymayı engelleyecek. Bu değişikliğin ön lastiklerin ömrünü nasıl etkileyeceğini merak ediyorum. Daha yumuşak hamur, hemen hemen her zaman daha düşük dayanım demektir. Küçük gibi görünen, ama büyük sonuçları olan bir değişiklik. Lastik hamurunun değişmesi başka etkiler de yaratacaktır. Takımlar, öndeki yol tutuşun artması sayesinde aerodinamik yükü biraz daha arka aksa kaydırabilir. Böylece daha kontrollü bir arka kısma sahip olabilirler. Bu durum süspansiyon sertlik ayarlarından sürüş yüksekliğine, pilotun sürüş karakteristiğine kadar pek çok konuya etki edebilir. Benim sonucunu en çok merak ettiğim ikinci değişiklik bu. Planet F1 2023’de araçların ağırlık sınırları da değişecek. 2023’de araçların ağırlıkları 2 kg azaltılarak geçen sezon başındaki hedef ağırlığa, 796 kg’a düşürüldü. Yani aslında takımların itirazıyla değişen bir yönetmelik daha uygulamaya koyuldu diyebiliriz. Geçtiğimiz sezon pek çok takım ağırlık sınırının tutturmakta zorlanmıştı. FIA da bunun üzerine alt ağırlık sınırını 796 kg’dan 798 kg’a artırmıştı. Şimdi o geçici yönerge iptal edilerek eskiye dönüldü. Bu arada motorlar için izin verilen maksimum ağırlık 150 kg’dan 151 kg’a artırıldı. Motorların geliştirilmesi geçen sene dondurulmuştu. Dolayısıyla bu değişiklik performans kazanımıyla ilgili değil. Değişiklik daha çok dayanıklılığın artırılmasıyla ilgili diyebiliriz. Her zaman değerli okuyucularımla paylaştığım üzere, dayanımı artırmanın en kolay yolu malzemeyi ve/veya malzemenin et kalınlığını artırmaktır. Tasarım değişimi daha kompleks ve zorlu bir yoldur. Et kalınlığını artırmaksa kolay olan yoldur. Geçen sezon en çok mekanik sorun yaşayan takım kimse, onun işine yarayacak bir değişiklik denilebilir. Bu sezona başlarken bizi başka değişiklikler de bekliyor. Yazıyı çok uzatmamak adına o değişiklikleri önümüzdeki haftalara bırakıyorum. Heyecan katsayısını artırmasını beklediğim değişikliklere daha iyi uyum sağlayan takım mutlaka avantajlı olacaktır.

Şubat 2, 2023
·
Makale
Galler Hakkında Konuşmalıyız
2023 ragbi için pek çok açıdan kayda değer bir yıl. Öncelikle ragbinin ortaya çıkışının 200. yılı, meşhur rivayete göre Warwickshire’daki Rugby School’un öğrencisi William Webb Ellis, futbol oynadıkları esnada topu eline alıp koşmaya 1823 yılında karar vermiş. Aynı zamanda bu yıl erkeklerde Dünya Kupası yılı, takımlar da Dünya Kupası’na koç değişiklikleri ve bir öncekine kıyasla yenilenen kadrolarıyla hazırlanıyorlar. Bütün bunlarla birlikte yılın milli takımlarda ilk büyük etkinliği olan, Kuzey Yarımküre’nin en önemli ragbi turnuvası Six Nations başlarken aslında niyetim bütün takımları mercek altına alan bir turnuva rehberi hazırlamaktı. Ancak Galler ragbisi etrafında bir süredir devam eden yoğun tartışmalar, son Dünya Kupası yarı finalisti üzerine özel olarak düşünmeyi gerekli kılıyor. Galler 2019’da Ragbi Dünya Kupası’nda yarı final oynadıktan sonra 12 yıllık koçu Warren Gatland’in görevden ayrılmasının ardından yola Yeni Zelandalı Wayne Pivac’la devam etti. Aslında 2021’de kazanılan Six Nations zaferi aşının tuttuğu umutlarını verse de geçtiğimiz yıl üst üste alınan kötü sonuçlar, İtalya ve Gürcistan karşısındaki mağlubiyetler ve yaklaşan Dünya Kupası öncesi formsuzluk Pivac’ın yerini tekrar Warren Gatland’e bırakmasına yol açtı. Böylelikle üst üste dördüncü kez Galler’i bir Dünya Kupası’na Gatland götürecek. Ancak Galler ragbisinin sorunları, yalnızca koç değişimiyle çözülemeyecek kadar derinde. Kaynak: Getty Profesyonellik, Bölgeler ve Kulüpler 1980’ler’in sonu ile 1990’ların başında, bütün dünyada devam etmekte olan trendi takip eden Galler ragbisi profesyonelleşmeye geçişin ilk adımlarını atmaya başladı. Bu, Galler milli takımının bu dönemde aldığı kötü sonuçlara karşı yapılan bir değişiklikti ve kulüpler bazında meyvesi de 2000’lerin başında getirilen bölge sistemi oldu. Kulüp takımlarının giderek azalan seyirci sayıları ve milli takımla kopan bağlarına Galler Ragbi Federasyonu’nun getirdiği çözüm, kulüpleri beş bölge altında birleştirmek ve bu beş takıma yatırım yapmak oldu. Avrupa kulüp ragbisinin giderek daha fazla neoliberalleştiği bu dönemde, Şampiyonlar Kupası maaş üst sınırları artarken ve alışılmadık ücretlerle transferler yapılırken Galler ekipleri de bu modele uyum sağlayarak özellikle Pro12 liginde geçmişe kıyasla biraz daha başarılı sonuçlar elde etmeye başladılar. Fakat beklenen seyirci ve televizyon geliri artışı, takım sayısının azalması nedeniyle hayata geçmedi. Öyle ki, kurulan beş bölgesel takımdan biri olan Celtic Warriors yalnızca bir yıl dayanabildi ve ardından kapatıldı. Başarı da istenen düzeyde değildi, örneğin Avrupa Şampiyonlar Kupası’nda hiçbir Galler takımı bu süreçte final göremedi. Galler Ragbi Federasyonu, yaklaşık bir yıl önce takım sayısını dörtten üçe indirmeyi tartışmaya başladı. Bu süreçte dört takım ve federasyon arasındaki tartışmaları domine eden konuysa, bir süredir oyuncu sözleşmelerinin yenilenememesine ilişkindi. Aylar süren görüşmelerin sonuçsuz kalmasıyla kulüplerin bir sonraki sezon bütçeleri üzerinde oluşan belirsizlik, ragbi oyuncularının kontratlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmasına yol açtı. En sonunda, Aralık başında kulüpler ve federasyon arasında altı yıllık bir plan üzerinde anlaşmaya varılsa da Galler’de ragbinin finansal durumu üzerinde kara bulutlar dolaşmaya devam edecek gibi görünüyor. Zira emekteki güvencesizlik ve bölge sisteminin yerel kulüpleri mali sıkıntılara ve taraftar ilgisizliğine itmesi, bu soruna daha da kökten bir yanıtın verilmesi gerekliliğini kaçınılmaz kılıyor. Bu esnada Galler kadın milli ragbi takımı oyuncularının geçtiğimiz yıl ilk kez profesyonel sözleşmeler imzaladıklarını ve ardından Six Nations’ta üçüncü olarak 13 yıl sonra en iyi sonuçlarını aldıklarını belirtmekte fayda var. Pahalı Stadyumlar, Boş Koltuklar Ragbi, Galler’in en popüler sporu. En azından bir zamanlar öyleydi. Galler geçtiğimiz Dünya Kupası için eleme yolculuğuna çıktığından ve 64 yıl aradan sonra kupaya döndüğünden bu yana futbol ragbinin önüne geçmiş durumda. Ancak bunun tek sebebinin sahadaki başarı olduğu söylenemez. Birkaç başka etmen de bu değişimde önemli rol oynuyor, hatta bunlardan biri de sahanın kendisi. Milli takım maçlarının oynandığı Millennium Stadium, inşa edildiği 1999’dan beri Galler’de spor yoluyla soylulaştırmanın mabedi. 1969’da inşa edilen ve 1997’ye kadar Galler ragbi milli takımının maçlarına ev sahipliği yapan National Stadium, Millennium Stadium’un inşaatı için yıkıldı. Bunu aynı zamanda Britanya’da, 1980’lerde Margaret Thatcher başbakanlığındaki Muhafazakâr Parti hükümeti döneminde başlayan stadyum inşaatları trendinin bir parçası olarak düşünmek mümkün. Bu dönemde hız kazanan özelleştirme politikalarına genel grevlerle direnen işçi sınıfının sosyalleşme ve bir araya gelme alanlarının en önemlilerinden sporun mekânları, devlet ve sermaye iş birliğiyle radikal bir dönüşümden geçti. Tribünlerdeki koltuk sayıları azaltıldı, güvenlik güçlerine daha çok alan açıldı ve stadyumlarda bir araya gelinebilecek alanların yerini zincir mağazalar, fast food lokantaları ve barlar aldı. Bütün bu sürecin sonunda Galler erkek milli ragbi takımı 80.000 kişilik bir stadyuma kavuşurken seyirci kitlesinin önemli bir kısmından oldu. Yeni inşa edilen Millennium Stadium da en sonunda sponsor ismi alarak Principality Stadium’a dönüştü ve soylulaştırma daha da üst bir seviyeye ulaştı. Artan bilet fiyatlarının ragbi maçlarına gitmeyi alt sınıflardan birçok insan için neredeyse imkânsız hale getirmesinin daha geniş politik sonuçları da oldu. Örneğin bir zamanlar Galler milliyetçiliğinin dışavurumunun en önemli merkezlerinden biri -özellikle İngiltere’ye karşı oynanan- ragbi maçlarıyken artık bunun odak noktası futbola kaymış durumda. Öte yandan Galler Futbol Federasyonu’nun özellikle son dönemde işçi sınıfına dönük organizasyonlara ağırlık vermesi ve milli takım seviyesindeki turnuvalarda ülkenin toplumsal mücadeleler tarihine yaptığı atıflar, Ragbi Federasyonu’nun giderek taraftarlarla arasına koyduğu mesafeyle kıyaslandığında büyük bir tezat sergiliyor. Bu böyle devam ettiği takdirde ragbinin taraftar kitlesinin hem kulüpler hem de milli takımlar seviyesinde daha da büyük bir erozyona uğrayacağını düşünmek yanlış olmaz. Kaynak: Welsh Rugby Union Cinsiyetçilik, Irkçılık, Ayrımcılık Galler ragbisine ilişkin bu genel görünümün son maddesinin temelinde biraz daha güncel bir haber yatıyor. Ocak ayının son haftasında BBC Wales’ta yayınlanan bir araştırma, Galler Ragbi Federasyonu’nda cinsiyetçiliğin, homofobinin ve ırkçılığın kökleşmiş olduğunu gösterdi. Galler kadın ragbi takımlarının başında olan ve geçtiğimiz yıl federasyondan ayrılan Charlotte Wathan, haberde bir yöneticisinin bir toplantı esnasında ona “tecavüz etmek” istediğini söylediğini ve bununla ilgili hiçbir yaptırımla karşılaşmadığını anlattı. Bir başka kadın federasyon çalışanı ise iş yerindeki ataerkil ortamın mental sağlığı üzerindeki olumsuz etkisini, neredeyse intiharın eşiğine geldiğini anlatarak açıkladı. 2007’den beri -üç yıllık bir aranın dışında- Galler erkek ragbi milli takımının başında olan Warren Gatland’ın ise bu haber karşısında, “Bunun hakkında basında pek fazla bir şey okumadım. Her hikâyenin iki tarafı vardır umarım bu haberde de iki tarafın görüşleri de doğru şekilde temsil edilir” diyerek uzun yıllar çalıştığı kurumdaki sistemik bir soruna yönelik sümenaltı eden tavrıyla tepki topladı. Kaynak: Independent Bütün bunlar yerel kulüplerin, dört bölgenin ve çeşitli kurumların tepkilerini topladı. Örneğin Galler milliyetçisi parti Plaid Cymru, birçok yerel takım, Oyuncular Sendikası ve dört bölge takımının çağrısına katılarak federasyon CEO’sunun istifasını istedi. Bütün bunların sonunda CEO Steve Philips istifa ederken geçici olarak yerine gelen Nigel Walker ilk iş olarak resmi bir özür diledi. Ancak bu sorunun giderilmesi daha bütüncül bir dönüşümü gerektiriyor. 2021’de de Galler Ragbi Federasyonu içinde kadınların ve LGBTİQ+’ların karşılaştığı ayrımcılıkla ilgili bir rapor hazırlanmış, ancak federasyon raporun tamamını kamuoyuna açıklamayı reddetmişti. BBC Wales’ın haberi için bazı kısımlarına ulaşabildiği bu raporda cinsiyetçilik, homofobi ve ayrımcılığın oyuncusundan çalışanına Galler ragbisinde baştan sona etkili olduğu anlaşılıyor. Eğer Galler ragbisi ilerlemek istiyorsa bu konuda köklü bir dönüşüm şart. Galler bütün bu meselelerin gölgesi altında erkekler Dünya Kupası sezonuna Six Nations ile başlıyor. İlk hafta, Fransa ile birlikte dünyanın en formda iki takımından biri olan İrlanda’yla Cardiff’te karşı karşıya gelecekler. Galler’in erkek milli takımı gittikçe yaşlanan bir takım, bu yılki kadrodan 10 isim milli formayı 50’den fazla defa giydi. Bunlardan üçünün çıktığı maç sayısı 100’ü geçiyor, birinin ise 150’den fazla maç bonesi var. Başlarında eski koçları Warren Gatland ile birlikte, uzun süredir sahalarda olan bir takım değişen zamana ayak uydurmaya çalışıyor. Ancak Galler uluslararası ragbi arenasında var olmaya devam etmek istiyorsa, radikal değişiklik adımları atmakta cesur olmasından ve bazı kökleşmiş pratikleri temelli geride bırakmasından başka seçeneği yok gibi görünüyor.

Ocak 31, 2023
·
Makale
Aus'23: Tanımları değiştirmek
Bazen bir ilk şampiyonluk, karanlık geçen koca bir senenin ardından yüzünüze fark edilir bir aydınlık verebilir. Rekorları alt üst etmiş biri için 22. şampiyonluk, hayatının en önemli şampiyonlukları arasına girip, gözyaşları içinde bırakabilir. İlk ya da pek çok defa, teniste her şampiyonluk başka bir hikaye ve başka bir öğreti. 2023 sezonunun ilk Slam’i geride kalırken, görece sessiz geçen bu Slam’in ardında yine değerli hikayeler var. Şampiyonluk adayları kimlerdi? Iga Swiatek Birkaç sezondur tenisi geride bırakan ağır konularla hatırladığımız Avustralya Açık için bu sene, uzun zamandır yaşamadığımız bir sükunet ile başladı. Erkeklerde Dünya 1 numarası ve son Slam şampiyonu Carlos Alcaraz’ın sakatlık sebebiyle katılamaması ve önceki senenin şampiyonu Rafael Nadal’ın sezon açılışında iyi bir tablo çizmemesi, kötü anıları geride bırakıp Avustralya’ya dönen Novak Djokovic’i yine favori konumuna getirmişti. Üstelik kuralar çekildiğinde, Djokovic’in şampiyonluk yolu da kendisine pek engel olacak gibi görünmüyordu. Akıllardaki tek soru, Djokovic’in turnuva öncesinde yaşadığı hamstring sakatlığının ne derece kısıtlı olacağıydı. Ancak sakatlığın da onu durduracak bir faktör olmadığını biliyorduk, zira 2021’de karnındaki yırtık, kupaya uzanmasına engel olmamıştı. Kadınlar tarafındaysa önceki sezonu oldukça yüksek performanslarla kapatıp yeni sezona da iyi başlayan birkaç şampiyonluk adayı sayabildiğimiz bir giriş yaptık turnuvaya. Jessica Pegula, Caroline Garcia ve henüz Avustralya Açık şampiyonluğu bulunmayan Iga Swiatek favoriler arasındaydı. Üstelik son 10 senenin şampiyonlarına baktığımızda, emekli olan, eski performansından uzak olan ya da tura zorunlu ara vermiş olan oyuncuların olması, yeni bir şampiyonun çıkacağını müjdeler gibiydi. Gençlik ateşi büyüyor Coco Gauf Punto olarak sezon arasını Gençlik Ateşi serisiyle değerlendirmiş, ATP ve WTA’de gelecek vaadeden genç oyuncuları odağımıza almıştık. Yılın ilk Slam’i de gençlik ateşinin giderek büyüyeceğini gösterdi. İlk turda Rafael Nadal ile karşılaşan ve 1 set kazanan Jack Draper , Medvedev ve Hurkacz’ı yenerek çeyrek final gören Seb Korda , oldukça zorlu Coric, Norrie, Auger-Aliassime kurasından çeyrek finale ulaşan Jiri Lehecka , Rublev karşısında çeyrek finali kılpayı kaçıran Holger Rune , ilk kez ABD dışına çıkıp Avustralya Açık’ta çeyrek finale ulaşan Ben Shelton , Avustralya’da tek erkeklerde ana tabloda galibiyet gören ilk Çin Vatandaşı 17 yaşındaki Juncheng Shang , 17 yaşında kariyerinin 2.Slam’inde 4.tur oynayıp ilk 50’nin kıyısına gelen Linda Fruhvirtova , turnuvanın beklenen maçlarından birine imza atan Raducanu ve Gauff ... Djokovic, Nadal, Murray, Azarenka gibi büyük şampiyonları hala hayran bırakan performanslarıyla konuştuğumuz bir sporda bu isimler ne kadar kalıcı olacak bilinmez, ancak heyecan verici bir yeni neslin geldiği de bir gerçek. 35 yeni 25 Ausopen Novak Djokovic’e “35 yaşındasın, geri kalan herkesten daha tecrübelisin. Bu sana gençlere karşı ekstra bir motivasyon sağlıyor mu?” diye sorulduğunda Djokovic’in verdiği “35 yeni 25” cevabını, yalnızca fiziksel olarak kendini iyi hissetmesine bağlamak pek doğru olmaz. Zira geçen sene 13 yıl aranın ardından, hiç olmaz denilen bir anda Avustralya Açık’ı kazanan Rafael Nadal’ın, geçen yıl yaşadıklarından sonra Avustralya’ya geri dönüp, sakatlığına rağmen ürkütücü bir dominasyon ortaya koyan Novak Djokovic’in, 10 yıl sonra gözünü tekrar kupaya diken ve bir anda herkesi bunun olabileceğine inandıran Victoria Azarenka’nın, 2019’da kendisine emeklilik videosu izlettirilen bu tesislerde 2023 yılında 13 saatin üzerinde kortta kalarak turnuvanın en hatırlanacak maçlarına imza atan Andy Murray’nin motivasyonu fiziksel durumlarını ve yeteneklerini aşan, belki de kafada ve yürekte biten, onları “büyük şampiyonlar” olarak nitelendirmemizi sağlayan şey. Yeni gelen nesillerin yetenekli olduğu zaten görünüyor ancak onlarda eksik gördüğümüz şey, belki de bu şampiyon bakış açısı. Tanımları değiştirmek AusOpen Kavramları nasıl tanımladığınız, sizin için o yolun nasıl geçeceğini de belirliyor olabilir mi? Kortta “savaşçı” olarak tanımlayabileceğimiz isimlerden biri olan Aryna Sabalenka’nın bu kavrama yüklediği anlam, belki de onu sonu gelmeyen bir savaşa sürüklüyordu. Turda kendisini ayrıştıran bir oyun tarzı ve potansiyeli olmasına rağmen bir süre Slam’lerde ikinci haftayı göremeyerek geçti. Ardından, 3 kere yarı finalde takılıp final göremedi. 2022 sezonu bir türlü kurtulamadığı, giderek kronikleşen bir çift hata sarmalıyla geçti ve bu durum Sabalenka’nın üzerinde büyük bir baskı unsuru ve oyunundaki en büyük zaaf haline geldi. “Bu maçta sadece 10 basit hata yaptım” diye sevindiği bir sezondan bahsediyoruz! Bu sene sezonu Avustralya’da Adelaide’de açtığında ise, servisinde belirgin bir gelişim vardı. Sabalenka sezon arasında servis rutini üzerinde bir biyomekanik uzmanıyla çalıştığını anlatırken, önceki sezonunu kabusa çeviren servis performansından “iyi ki başıma gelmiş” diye bahsediyordu! Bu “iyi ki”nin sebebi, bu durumun kendini gelişime açmaya ve kendi oyununu daha iyi tanımasına vesile olması. Sabalenka’nın verdiği demeçlerde de bu değişimi görebilmek mümkün. Henüz 24 yaşında olan Sabalenka, geçtiğimiz senelere göre çok daha olgun bir görüntü çiziyor. Kortta savaşan ama en büyük savaşı kendisiyle olan oyuncular vardır. Sabalenka kendisiyle olan savaşından galip çıkmaya yakın bir noktada görünüyor. Kendine daha çok saygı duyan bir oyuncu haline geldiğini, kortta sık sık kendine yapabileceğini hatırlattığını söyleyen Sabalenka’nın mental yapısındaki en büyük değişim, belki de savaşmayı nasıl tanımladığından geçiyor: “Eskiden ‘hadi’ diye bağırıp topa sertçe vurmanın savaşmak olduğunu düşünürdüm. Artık savaşmanın zor zamanlarda çalışmaya devam edebilmek, çalışarak o durumun içinden çıkabilmek, duygularına kapılmamak, kendini kontrol etmek ve sadece yapman gerekene odaklanmak olduğunu biliyorum”. AusOpen Sabalenka’nın “savaşmayı” bu şekilde tanımlamasından daha da önemli olan bir şey varsa, o da bu tanımı korta tamamıyla yansıtabildiği bir turnuvayı şampiyon olarak tamamlaması. O çok beklediği ama bir türlü olmayan, olmadıkça olmayacak gibi duran şampiyonluğun, bu kafa yapısına ulaştıktan sonra gelmesi müthiş bir ders. Kolunda bir kaplan dövmesi olan, zaman zaman kendini bu şekilde tanımlayan Sabalenka’nın şampiyonluk sonrası Daphne Akhurst kupasıyla verdiği pozların ne kadar yumuşak, ne kadar dingin, yüzünün ne kadar aydınlık olduğunu gördünüz mü? Bence savaşmanın yeni bir yolunu bulan Sabalenka’daki fark her şeyiyle kendini gösteriyor. Ve eğer bunu koruyabilirse, yukarıda bahsettiğimiz büyük şampiyonların mantalitesine oldukça yaklaşmış olacak. Tarih kaç kere yazılır? Tennis 27 Ocak 2008. Hewitt, Ferrer ve Federer’i mağlup ederek 2. Slam finaline çıkan 20 yaşındaki dünya 3 numarası Novak Djokovic, finalde Jo-Wilfried Tsonga’yı 4-6 6-4 6-3 7-6(2) ile yenerek kariyerinin ilk Slam şampiyonluğunu Avustralya Açık’ta kazanıyor. Bu cümle, yalnızca bir şampiyonluğu değil, bir devrin başlangıcını tanımlıyor aslında. Novak Djokovic, bu ilk şampiyonluktan 15 yıl 2 gün sonra, Avustralya Açık’taki 10., toplamda 22. Slam şampiyonluğunu elde ederken hala yenilmez görünüyor. 4 ay sonra 36 yaşına girecek bir oyuncu için hala “takvim Slam gelir mi?” sorusu geliyor akıllara. 2021’de Avustralya Açık, Roland Garros ve Wimbledon’ı kazanarak “Golden Slam” yapabileceğine herkesi inandıran Djokovic’in Olimpiyat Oyunları’nda aldığı mağlubiyet ve ardından Amerika Açık finalinde 3 sette aldığı Medvedev yenilgisi... 2022 sezonunda Avustralya’dan sınır dışı edilmesiyle başlayan, bazı turnuvalara ve Amerika Açık’a katılamamasıyla devam eden, “yarım” bir sezon... Tüm bunların ardından, heybesi yeterince dolu olan ve çoktan tarih kitaplarına geçmiş olan birinin bu kadar motive olabilmesi, hala bu kadar istekli olabilmesi gerçekten bu sporcuların ne kadar özel kişiliklere sahip olduğunu gösteriyor. AusOpen Ciddi olduğunu belirttiği ve ilk turlarda performansını etkiliyor gibi görünen bir sakatlıkla geldi Avustralya Açık’a Djokovic. Koçu Ivanisevic’in söylediğine göre, MR sonuçlarını gördüğünde turdaki oyuncuların %97’si turnuvadan çekilirdi. Djokovic de önümüzdeki günlerde sakatlığının ciddiyeti hakkında bazı bilgiler paylaşacağını söylüyor. Görünen o ki, sakatlığına inanılmaması ve bunun dillendirilmesi Djokovic’i rahatsız ediyor. Tüm bu tartışmalar bir yana, Djokovic turda kendi bedenini ve fiziksel sınırlarını en iyi tanıyan, sakatlığı olsa da bundan minimum zararla çıkabilecek şekilde oynamayı en iyi bilen oyuncu. Bu turnuvada çok belirgin şekilde hissettirdiği şey ise ne kadar büyük bir taktisyen olduğu. Alex de Minaur maçı, kurasında yorucu geçebilecek ilk maç iken o maçtan nasıl çıktığı, Andrey Rublev’in turnuva boyunca harika çalışan, en güçlü silahı forehand’lerini nasıl elinden alıp çaresiz bıraktığını, Tommy Paul’ün basın toplantısında “planlarım buydu ama o hiçbirini yapmama izin vermedi” açıklamasını ve finalde Stefanos Tsitsipas’a nasıl kendi istediği oyunu dayattığını yeterince konuşmuyoruz sanki. Ayrıca yakında 36 yaşına girecek, tarihin en iyi oyuncularından biri olan Djokovic’in servisindeki ve forehand’indeki gelişimin ne kadar çılgınca olduğunu da! Novak Djokovic 2023 Avustralya Açık şampiyonluğu sonrası ekibi ve ailesinin yanına gittiğinde gözyaşlarıyla yere yığıldı. Bu, fiziksel ve mental olarak yaşadığı pek çok şeyin bir anda boşalmasıydı. Kort içi röportajında bu şampiyonluğu “kariyerinin en önemli zaferi” olarak tanımladı, sonrasında “en önemli birkaç zaferden biri” olarak değiştirdi. Tarih yazmanın kendisi için önemli olduğunu sık sık dile getiren Djokovic için bu şampiyonluk, 22 Slam şampiyonluğu ile erkekler tenisinin zirvesinde Rafael Nadal ile eşitlenmesini, dünya 1 numarasına geri dönerek 373. haftadan rekorunu devam ettirme şansını, bir Slam’de en az 10 kez şampiyon olan 2. erkek tenisçi unvanını ve pek çok başka istatistiği beraberinde getirdi. Djokovic burada durmayacak, kazanmaya devam edecek gibi görünüyor. Tarih kaç kere yazılacaksa, hepsinin altında imzası olması için yemin etmiş bir şampiyonu durdurmak tenisin en imkansız görevlerinden biri gibi.

Ocak 31, 2023
·
Makale
Çağatay Erküp ile Soru-Cevap: Ocak Nasıl Geçti?
Arsenal’ın Tottenham ve Manchester United eşleşmelerinden kayıpsız çıkması onlar adına neyi değiştirdi? Senin favorin Arsenal mı? Öncelikle bu iki maçtan 6 puan çıkartmalarını kesinlikle beklemiyordum. Manchester United maçındaki son dakika golü, şampiyonluk alameti gibi bir goldü. Bir maç eksikleri varken bu iki maçtan 6 puan ile ayrılmak, rakibi de mental olarak düşürmek demek. Üstüne Man Utd maçındaki gibi bir son dakika galibiyeti bu sezonun direkt mesaj veren maçlarından biriydi. Bu iki maç, var olan özgüvenlerini arttırmalarına katkı sağlamış olmalı. Ben, özellikle şubat ayında oynanacak üç deplasman ve iç sahadaki Manchester City maçının sonucunun Arsenal’in favori olması konusunda kilit rol oynayacağını düşünüyorum. Özellikle menajer değişikliği yaşayacak olan Everton’ın vereceği reaksiyon ve sonrasındaki City maçında Arsenal’ın alacağı sonuç, iki sert deplasman olan Aston Villa ve Leicester maçlarını da etkileyecektir. Bu maçlardaki olası puan kayıpları City’nin iştahını kabartabilir. City’nin arkasında Pep Guardiola'nın oluşu, favorilerin öngörülmesini zorlaştıran bir faktör ve bence her şeyin olabileceği bir son izleyebiliriz. O yüzden Arsenal’a hala favori diyemiyorum. Frank Lampard’la yollarını ayıran Everton, 2023’ün -olumsuz anlamda- en öne çıkan takımı ve Jamie Carragher onları ' ülkenin en kötü yönetilen takımı' olarak adlandırıyor. Lampard’la yolların ayrılmasını nasıl değerlendiriyorsun? Tıpkı futbolculuk yıllarındaki gibi menajerliklerini de Steven Gerrard’la karşılaştırırsak, hangisi takımında daha kalıcı bir iz bıraktı? Everton, küme düşmese bile bence 2014’ten beri -olumsuz anlamda- en öne çıkan ve kesinlikle en kötü yönetilen takımı. Her sene kadro planlaması ve transferleriyle -buna menajer tercihlerini de eklersek- son 10 yıldır çoğu hamlelerini yanlış yapan bir kulüp. Şu sıralar menajerlik koltuğu için Carlo Ancelotti’nin oğlu Davide Ancelotti ve Bielsa’nın isimleri geçiyor. Ancelotti, ilk kez birinci adam olmak için yarışırken Bielsa, idealist ve tüm kontrolün kendisinde olmasını isteyen futbolun en zeki isimlerinden biri. Ligde kalmak istiyorsa Everton’ın en azından önümüzdeki üç ay için daha pragmatist bir menajere ihtiyacı varken Bielsa’nın isminin geçmesini anlamlı bulmuyorum. Yine kulislerde adı geçen Sean Dyche gibi bir isim gelmezse bu sezon küme düşeceklerini düşünüyorum. (Everton, Sean Dyche ile el sıkıştı.) Lampard’a gelirsek, Chelsea’den sonra bir Premier Lig kariyeri daha olumsuz sonuçlandı. Her büyük yıldızın iyi bir menajer olamayacağının kanıtı. Bu sezon başına kadar Lampard’a kıyasla daha iyi bir sezon geçiren Steven Gerrard’ın durumuyla ilgili ise bir önemli ayrıntı var. Çoğu yerde ekibin “beyni” olarak gösterilen Michael Beale önce QPR, oradan da başarısı ile Rangers’a transfer oldu. Gerrard için de kötü gidiş oradan sonra başladı. Taktik anlamda eksiklik çok hissediliyordu. Hangisinin kalıcı bir iz bıraktığına gelirsek, maalesef ben ikisi için de bir iz bıraktı diyemem. Football League World Newcastle United, 2023’ün ilk ayını gol yemeden tamamladı ve şu anda 11 ile ligin en az gol yiyen takımı. Bu başarının temeli sence ne? Kadro istikrarı onlara ne kadar katkı sağlıyor? Öncelikle Bournemouth döneminden beri Eddie Howe, Premier Lig’de en sevdiğim birkaç menajerden biriydi. Newcastle United, Arap sermayesine satıldıktan sonra çok doğru hamleler yaptı -ki Eddie Howe da bunlardan biriydi. Bu hamle, onların başarısının nedenlerinden biri. Bir diğer neden de kontrolü menajere bırakarak onun isteği doğrultusunda transferlerin yapılması. Bu sayede sahip oldukları kadroyu korurken bütçelerini doğru transferler için harcadılar ve eksikliklerini kapattılar. Bana göre yapılanma, bir süreç işidir. Newcastle, halihazırda aldığı oyunculardan zaten verim alıyor ancak esas önümüzdeki iki sene içinde takım ve oyuncuların daha fazla gelişme göstereceğini düşünüyorum. Yakın gelecekte Newcastle’ın şampiyon olacağını düşünmemekle beraber, en az bir kez şampiyonluk yarışına dahil olabileceklerine inanıyorum. Son olarak, başarılarını Eddie Howe’ın hücumdan savunmaya ve savunmadan hücuma geçişi çok iyi oynayabilen, gerektiğinde önde basan ve karşılayan, kompakt savunma ile birebirde sağlam bir takım kurmasına borçlular. Bu sistemi özetlemek istersek Arsenal maçı örneğini verebilirim. Ben bu seneyi ilk dört içinde bitireceklerini düşünüyorum. Crystal Palace bu dönemi ligde galibiyetsiz tamamlarken FA Cup’ta Southampton’a elendi. Patrick Vieira’nın takımında gerileme görüyor musun? Görüyosan sebebi nedir? Dünya Kupası arası Fulham yenilgisini saymazsak Bournemouth galibiyeti sonrası oynadıkları tüm maçlar üst sıradaki takımlarla oldu. Chelsea ve Man Utd maçında kesinlikle kötü değillerdi ama skoru bir türlü alamadılar. Man Utd maçındaki son dakika golü yine de morallerini biraz düzeltmiştir. Kupada kaybettikleri maçta da şanssızlardı diyebilirim. Gerileme yerine ben bunu sezon ortası düşüş olarak adlandırabilirim. Savunmaya Joachim Andersen’in dönüşüyle toparlanıp orta sıralarda yer edineceklerini düşünüyorum. South London Press Cody Gakpo’nun Liverpool’a entegrasyonunu nasıl buldun? Sence hangi rolde kullanılmalı? Gakpo belki de Liverpool’a son beş yılın en kötü zamanında transfer oldu. Takım olarak bu kadar kötüyken salt Gakpo’nun etki etmesini beklemek bence ona da Klopp’a da haksızlık olacaktır. Liverpool’un başarılı kadrosu yaşlandı ve yavaş yavaş etkileri azalmaya başladı. Yeni oluşacak bir jenerasyonda Gakpo’nun kesinlikle çok önemli bir katkısı olacaktır. Gakpo’dan direkt santrafor olarak katkı beklemek yerine ön üçlünün arkasındaki destek isim olursa daha iyi olacağını düşünüyorum. Yeni yıla yüksek perdeden giriş yapan Brighton ve Roberto De Zerbi’nin tavanı sence ne? Evan Ferguson, Levi Colwill ve Kaoru Mitoma seni heyecanlandırıyor mu? Brighton - De Zerbi birlikteliğinin bu seviyeye hemen çıkmasını bekliyordum desem yalan olur. Roberto De Zerbi, ilk birkaç maç tökezlediyse de sonraki süreçte çok iyi toparladı. Brighton yönetimini de tebrik etmek gerektiğini düşünüyorum çünkü Potter sonrası birçok kulüp yanlış bir tercih yapabilirdi ancak onlar en doğru kişiye gidip sistemlerini en doğru şekilde devam ettirdiler. Tavan olarak bu sezon ilk yedi arasına girebilirler. Gelecek için ise yazın kemik yapıdan oyuncu kaybetmeleri muhtemel ve o noktadan sonra yapacakları hamleler gelecekte takımın nerede olacağını gösterecek. Özellikle Caicedo’yu kaybetmeleri durumunda nasıl bir hamle yapacaklarını merak ediyorum. Ferguson, Colwill ve Mitoma’ya gelirsek; Ferguson ve Colwill’in henüz 1-2 senesi daha olduğunu düşünüyorum. Mitoma ise Brighton’ın bundan sonraki 2-3 senesinde kilit rol olacaktır. Sonuç olarak beni heyecanlandıran isimleri söylemem gerekirse Mitoma ve Caicedo diyebilirim. Bu ay izlediğin en iyi maç, en iyi bireysel performans, ve en iyi takım hangisi? En iyi maç: Manchester City 4-2 Tottenham ve Arsenal 3-2 Manchester United. Her ikisi de PL klasiklerine girecek maçlardı. Birini seçmem gerekirse son dakika golü sebebiyle Arsenal’ı seçerdim. En iyi bireysel performans: Nketiah vs Manchester United. Haaland’ın Wolves performansı ile Rashford’un City performansı da etkileyiciydi aslında ama Nketiah’ın Man Utd maçında attığı son dakika golü onu seçmemi sağladı. En iyi takım: Arsenal. Brighton, Tottenham, Man Utd fikstüründen 9 puan ile çıkmaları benim için bu ayın en iyi takımı olması için yeterli.

Ocak 28, 2023
·
Makale
WSL Panorama: Ocak 2023
Kadın futbolu, dünyanın birçok bölgesinde yeni keşfedilmiş maden olarak yayıncıların kelimenin tam anlamıyla “kapış kapış” ettiği görsel bir spor şöleni olma yolundaki etkisini 2023’ün ilk ayında son hızla sürdürdü. Bizim ülkece henüz keşfedemediğimiz bu alanda İngiltere Futbol Birliği (FA), yeni yayın ve sponsorluk anlaşmalarıyla İngiltere Kadınlar Süper Ligi ’ni (WSL) “Dünyanın En İyisi” yapmaya çalışıyor. En iyi oyuncular, en rekabetçi lig, en iyi yayıncılar, en iyi spikerler… Bu ay WSL’de sezonun ikinci yarısı başlarken FA’in vadettikleri aksayarak da olsa gerçekleşti. Ocak ayını, şampiyonluk yarışında mağlubiyet ve beraberlik sayıları eşit olan üç takım zirvede bırakırken akıllardaki tek soru Chelsea dominasyonunu Arsenal ve Manchester United’ın yıkıp yıkamayacağı oldu. Ayın son günlerine önlem alınmamış buzlu zeminler nedeniyle ertelenen ve iptal edilen maçlarla damga vuran WSL, kadın futbolunda gelişim adına yeni adımların atılması gerektiğini de bir kez daha hatırlattı. The Telegraph Şampiyon Buz Pistinde Pazar günü akşamüstü saatlerinde ligin lideri Chelsea , sezon içinde sürpriz olarak nitelendirilebilecek tek mağlubiyetini aldığı Liverpool ’a karşı sezonun ikinci yarısının ilk maçında Kingsmeadow ’da sahaya çıkacakken oyuncular kramponlarını bir nevi buz pisti üzerinde giyeceklerini büyük ihtimalle düşünmüyordu. Londra’da sıfırın altında derecelerde dolaşan hava sıcaklığı, toprak altı ısıtması olmayan tüm sahaları buza çevirmiş ve kullanılmaz hale getirmişti. Bu sebeple Tottenham ve Leicester City arasındaki karşılaşma ertelenmiş, günün ilerleyen saatlerinde Brighton’ın Arsenal’ı konuk edeceği maçın da başka bir güne alınacağı açıklanmıştı. Tüm bu gelişmelere rağmen lig liderinin bu bozuk sahada neden maça çıkacağı konusu tartışılırken karşılaşma, oyuncuların sağlığının daha fazla riske atılmaması gerektiği nihayet akıl edilerek ilk düdükten 6 dakika sonra iptal edildi. Maç sonunda Chelsea teknik direktörü Emma Hayes ve Liverpool teknik direktörü Matt Beard , böyle bir sahada oyuncularını oynatmak istemediklerini daha en başından dile getirdiklerini ve yetkililerin buna aldırış etmediklerini iletti. Gün içinde ertelenen maça gelecek taraftarlara sosisli ısmarlayacağını söyleyen Hayes’den, Brighton deplasmanına giden Arsenal taraftarı için stadın yanındaki bara biraz para bıraktığını, bununla erkekler takımının maçını rahatça izlerken bir şeyler içebileceklerini söyleyen Arsenal stoperi Lotte Wubben-Moy’a kadar birçok kişi taraftarlara özrünü sundu. FA, ertelenen karşılaşmalar için takvimde yeni bir düzenleme yapacağını açıklarken, ilk olarak 1958’de The Toffees, namıdiğer Everton kulübü tarafından futbol sahaları için uygulanan toprak altı ısıtma sisteminin hala neden profesyonel bir lige getirilmediği konusu büyük tartışma yarattı. Akıllara ise son Avrupa şampiyonu Lionesses ’ın kaptanı Leah Williamson’ın açıklamaları geldi: Biz erkek takımlarıyla aynı parayı değil, eşit şartları istiyoruz. Chelsea'yi Kim Durduracak? Son üç sezonu ligin zirvesinde kapatıp yeni yılda arka arkaya 4. şampiyonluğunu kovalayan Emma Hayes’in takımı Chelsea, bu sezon geçtiğimiz yıllara kıyasla iki ana rakiple mücadele ediyor: Manchester United ve Arsenal . Biraz arkalarından gelen Manchester City ise bu üç takımla arasındaki makası açmamaya çalışıyor. Sky Sports Arsenal ve Manchester United, planlarına sadık ama yeniliklere açık, başarıya aç hocalarıyla ve kalite olarak en üst seviyedeki oyuncularla mücadele ederken nasıl oluyor da Chelsea son 10 yıldaki 7. şampiyonluğunu kovalıyor? Maviler bu takımlara kıyasla neyi doğru yapıyor? Bu sorulara yanıt olarak saha dışında söylenebilecek birçok parametrenin yanında saha içi için şu söylenebilir: Emma Hayes’in takımı, diğer takımlarda olduğu gibi üst seviyede birçok oyuncuyu birleştirerek deneyimli ve bilinçli bir kadro kurarken son 4 sezonda dişlinin en önemli parçasını çok iyi kullanıyor: Sam Kerr. Bir takımın yıllara yayılmış başarısını tek bir isimle özetlemek kimilerince doğru gelmeyebilir. Ancak Sam Kerr’ün Maviler’deki başarısı bireysellikten değil, takımla uyumundan kaynaklanıyor. 29 yaşındaki Avustralyalı forvet, 2019/20 sezonunda Londra semalarına ayak bastığı ilk günden bu yana takımın ligde ve Avrupa kupalarındaki başarılarını gözle görülür biçimde yükseltirken, takımın geri kalanı da hem bireysel hem de birlik anlamında seviye arttırdı. Sonuç olarak ligdeki rakipler de bu başarıyı durdurmanın değil, daha başarılı olmanın yollarını arıyor. Oynanan son maçlar ise bu yolda onlara umut verdi. WSL’de Ocak ayının karşılaşması şampiyonluk mücadelesi veren iki takımın maçıydı. Emirates Stadyumu’nda 45.000 biletli seyirciyle oynanan Arsenal-Chelsea maçı, iki takımın sezonunu özetler nitelikteydi. Bir yanda maç boyunca üstünlüğü elinde tutup girdiği birçok pozisyonu değerlendiremeyen Arsenal, geçtiğimiz aylarda çapraz bağ sakatlığı nedeniyle kaybettiği yıldız oyuncuları Vivianne Miedema ve Beth Mead’in yokluğunu hissetmeye devam etti. Öbür tarafta ise iyi oynadıkları zaman şaşaalı galibiyetlerle şov yapan Chelsea’nin, maç boyunca yokları oynadığı karşılaşmada günü kurtaranın yine Sam Kerr olduğu bir sonuç geldi. Günün sonunda iki Londra ekibi beraberlikle sahadan ayrılırken gözler Manchester’a çevrildi. Ocak ayında oynadığı iki maçtan 6 puanla ayrılan Manchester United, göz kamaştırıcı formuyla rakiplerine göz dağı verdi. Takımın yükselen formunda büyük etkisi olan Lionesses kalecisi Mary Earps, WSL’de 50 maçta gol yemeyen ilk kale bekçisi olmayı başardı. 6 gollü Liverpool galibiyetinden sonra zorlu bir Reading deplasmanına çıkan Kırmızı Şeytanlar, karşılaşmanın son dakikalarında deneyimli forvet Rachel Williams’ın golüyle güldü. Maçın ardından teknik direktör Marc Skinner, galibiyetin kredisini Earps ve Williams’a verdi ve stresli anlarda soğuk kanlılığıyla takıma katkı verebileceğini bildiği için deneyimli forvetle anlaştıklarını tekrar hatırlattı. Son dakikalarda kazanılan bu önemli galibiyet, yeni bir “şampiyonluk alameti” olarak umut verirken, takımı puan tablosunda Chelsea’nin yanında zirveye taşıdı. Önümüzdeki aylarda şampiyonluk yarışındaki üç takımın mücadelesi nefes kesecek gibi duruyor. Chelsea ve Arsenal, Şampiyonlar Ligi çeyrek finallerinde boy gösterecekken, Manchester United’ın en büyük odağının lig olması da rekabetin heyecanını arttırıyor. Başaltı Takımların Mücadelesi Devam Ediyor Manchester City , ligin şampiyonluk mücadelesi veren takımlarını en yakından takip eden ekip olurken, bunu geçtiğimiz sezonun sonunda takımın ana parçalarından bazılarını Avrupa’nın büyük takımlarına bırakmasına rağmen başardı. Orta sahanın kemiğini oluşturan milli oyunculardan Georgia Stanway’i Bayern Münih’e, Keira Walsh’ı ise Barcelona’ya kaptıran ekip, eksilen bu bölgede problem yaşamaya devam ediyor. Aston Villa’ya karşı aldıkları beraberlikle puan kaydeden Manchester tarafında teknik direktör Gareth Taylor, iyi durumda olduklarını ancak WSL’de başarılı olmak için mükemmel olmaları gerektiğini belirtirken, takımın aldığı puanlarda büyük etkisi olan 25 yaşındaki Jameikalı forvet Bunny Shaw, formunu geliştirmeye devam ediyor. 2020’den bu yana ilk kez arka arkaya 3 maç kazanmayı başaran Everton , bu sonuçlarla ayın sonunda kendine ligin 5. sırasında yer buldu. Reading ve West Ham maçlarında aldığı galibiyetlerde Manchester City ve Chelsea’den kiralık oyuncuları Jess Park ve Agnes Beever-Jones liderliğinde gülen ekip, önümüzdeki ay milli takım arası öncesinde oynayacakları tek maçta ligin lideri Manchester United’a karşı formunu korumaya çalışacak. Aston Villa ve Tottenham , Jordan Nobbs ve Beth England transferiyle Ocak ayının en çok konuşulan takımları mertebesine yükselirken yeni transferleriyle ilk sonuçlarını pozitif olarak alan taraf Aston Villa oldu. Tottenham’dan 3, Manchester City’den 1 puan koparmayı başaran Birmingham ekibi yükselişini sürdürdü. Sky Sports West Ham United, puan tablosunun ortasındaki yerini korurken Liverpool ayı tek mağlubiyetle kapattı. Ligin iki şampiyonluk adayıyla karşılaştığı Ocak ayını, ezici bir Kırmızı Şeytanlar mağlubiyetinden sonra iptal edilen Chelsea maçıyla kapatan Liverpool, kalan maçlarını kümeye tutunmaya çalışan takımlara karşı oynayacak. Küme düşmemek için yoğun uğraş veren Reading, iyi oynadıkları maçlarda önce Everton’a sonra da Manchester United’a karşı kaybedince moral bulamadı. Yine de sezonun ilk yarısına göre oyun anlamında oldukça gelişen ekip, uzun dönem için bakılırsa bazen iyi oynayıp kaybetmenin kötü oynayıp kazanmaktan daha mı yararlı olduğunu sezon sonunda öğrenecekmiş gibi duruyor. Küme düşme potasında maç eksiğiyle son sırada bulunan ikili Brighton & Hove Albion ve Leicester City’de ise, karşılaştıkları mücadelenin kazananı Leicester ekibi oldu. Önümüzdeki ay Manchester City, şampiyonluk yarışına katılabilmek için vereceği testlerden ilkine, Arsenal’ı konuk edeceği maç ile çıkacak. Manchester United, zorlu geçeceği tahmin edilen Everton ve Tottenham karşılaşmalarıyla zirvedeki konumlarını sürdürmeyi amaçlarken Chelsea, Londra derbisinde Tottenham’la karşılaşacak. Ada raporu Ocak 2023 için böyleydi. Şubat ayında görüşmek üzere.

Ocak 28, 2023
·
Makale
Kırılma noktası: Break Point belgeseli
Tenisin “Drive to Survive”ı olma iddiasıyla ortaya çıkan bir belgesel fikri, 2022 sezonunun başından itibaren oyuncuları takip eden kameraları gördüğümüzde, bir heyecan dalgası yaratmayı başarmıştı. Formula 1’in hayran kitlesinin artmasında büyük katkısı olan belgesel serisinden sonra, tenis için de bir benzeri yaşanabilir mi? Üstelik tam da tenisin buna ihtiyaç duymaya başlayacağı noktada. Kırılma noktası 2022 sezonunda çekimlerine başlanan Netflix’in tenis belgesel serisinin ismi, fragmanının yayınlanmasıyla belli oldu. “Kırılma noktası” anlamına gelen “Break Point”, teniste rakibin servis oyununu kazanma noktasında alınan son puana verilen isim, yani maçın kırılma noktalarından biri. Bu ismin neden seçildiğini, ilk bölümün henüz ilk dakikalarında duyduğumuz şu sözler açıklıyor: “En sonunda teniste büyük bir değişime tanıklık ediyor olabiliriz. Kimlerin onların yerini alacağını merak ediyoruz.” Proje için seçilen oyuncular açısından bakarsak, “kırılma noktası” terimi onların kariyerleri için de geçerli bir kelime. Her biri, tesadüf ya da değil, 2021 ya da 2022 sezonunda önemli kırılma noktaları yaşadılar. Netflix bu isimleri seçerken ya çok öngörülüydü, ya takip eden kameralar oyunculara ekstra bir motivasyon sağladı ya da hepsi tesadüftü. Belki de hepsinden biraz. Takip edilen isimler Netflix, belgesel serisi için 2022 sezonunda erkekler ve kadınlar turundan toplam 10 ismi mercek altına aldı. Kadınlarda Ajla Tomljanovic, Maria Sakkari, Paula Badosa ve Ons Jabeur; erkeklerde ise Nick Kyrgios, Thanasi Kokkinakis, Matteo Berrettini, Taylor Fritz, Felix Auger-Aliassime ve Casper Ruud. İsimleri bir arada okuyunca bu oyuncuların her birinin 2022 sezonunda bol bol hikaye verdiğini görebiliyoruz ve bu anlamda isim tercihleri başarılı. Tabii ki bu isimler üzerine odaklanırken, arka planda sezondaki başarılı isimleri de görmek mümkün. Yayınlanan ilk 5 bölümün neredeyse hepsinde, kariyerinin en iyi sezon başlangıcını yapan Rafael Nadal’ı görüyoruz örneğin. Haziran ayında yayınlanacak 2. kısımdaysa Novak Djokovic, Iga Swiatek ve Carlos Alcaraz ’a rastlayacağız. Arka plan hikâyeleri Tenisi yakından takip edenler için, Break Point’in bilmediğiniz şeylerden bahsettiğini söyleyemeyiz. Zaten bu projenin esas hedef kitlesi sıkı tenis takipçileri değil. Netflix’in “Drive to Survive” ile başlayan, Golf turu ile devam edecek olan bu projelerindeki ana hedef, o sporun pek de içinde olmayan kişilere sporu sporcu hikayeleri üzerinden anlatmak ve bu kişileri spora çekmek. Bu şekilde baktığımızda tenis, hem kort içinde hem de kort dışındaki hikayeleriyle bu amaca oldukça fazla malzeme verebilecek bir spor. Peki Break Point bu malzemeleri işlemede ne kadar başarılı? Bu noktada, belgesel serisinin odağını tekrar hatırlamak gerekiyor : Seçilen sporcuların 2022 sezonundan kesitler sunmak. Bu nedenle turda yaşanan bazı büyük olaylar, belgeselde çok küçük bir şekilde yer bulmuş, ya da hiç bulmamış. Örneğin; Novak Djokovic’in geçen yıl Avustralya’dan sınır dışı edilmesiyle sonuçlanan süreç 2. bölümde 2 dakikada geçiliyor. Dünya 1 numarası Ash Barty’nin dominant performansını sürdürürken 25 yaşında emekli olması, belgeselde yer almıyor. WTA Her biri yaklaşık yarım saat süren ve kronolojik bir şekilde ikişer sporcunun sezon kesitlerine yer verilen bölümlerde, kortta gördüğümüz hikayelerin arka planında yaşananları, oyuncuların turnuva dönemindeki günlük hayatlarını, aileleriyle iletişimlerini, özel hayatlarını, kazanma ve kaybetme durumundaki psikolojilerini ve maç içindeki belirli durumlarda akıllarından geçenleri izlemek ve kendi ağızlarından duymak, bu seriden alabileceğimiz en büyük çıktı. Oyuncular, her ne kadar günlük hayatta bir kamera ordusuyla gezmeye alışkın olmasalar da, samimi bir şekilde duygularını ve yaşadıklarını aktarabilmişler. 5 bölümü izlemeyi bitirdiğinizde, eğer sıkı bir tenis takipçisiyseniz aklınızda “ben olsam bundan da bahsederdim” dediğiniz pek çok şey kalıyor ancak yine de söz konusu oyuncuları daha iyi tanıdığınızı hissediyorsunuz. Bölümlerden kısa kısa bahsetmek gerekirse; her bölümün kendine özel bir ismi var. İlk bölüm , “The Maverick”, aslında bir giriş bölümü ancak ana odağında Nick Kyrgios var. “The Maverick” aslında “başına buyruk” demek, ancak Türkçe’ye “Kötü Çocuk” olarak çevrilmiş. Kyrgios’un ailesiyle ilişkisinin bu kadar güçlü olduğunu, ilişkileri henüz çok yeni olmasına rağmen kız arkadaşının ona ne kadar iyi geldiğini görmek enteresan. Dışarıya daha karanlık görünen Kyrgios’un aslında sevdiği ve yanında güvende hissettiği insanlara karşı daha aydınlık bir görüntüsü var ve bu ona potansiyelini ortaya koyabileceği bir alan sağlıyor. Bölüm, çocukluk arkadaşı Kokkinakis ile birlikte Avustralya Açık Çiftler Şampiyonluğu’na giden süreci ele alıyor. Netflix 2. bölüm de Novak Djokovic’in Avustralya’ya giriş yasağından bahsedilirken, onun yerine doldurma görevi -nedense- Matteo Berrettini’ye veriliyor. Berrettini 2021’de oynadığı 3 Slam’de Novak Djokovic’e takıldı, sanırım bu sefer Djokovic’in olmayışının ona bir fırsat doğurabileceği düşünülüyor ancak bu sefer de karşısına bölüm sonu canavarı olarak Rafael Nadal dikiliyor. Berretti’nin İtalya’da ailesiyle oturduğu sofra, Alcaraz galibiyetinden hemen sonra anneannesi ve dedesiyle görüntülü konuşması gibi detaylar çok tatlı. Berrettini’nin “Benim aslında bu seviyede olmamam gerekiyordu.” sözü, kendisi ve ailesi dahil herkesin beklentilerini nasıl aştığını gösteriyor. Onun hikayesinin yanında, o dönemki kız arkadaşı Ajla Tomljanovic’in de kendi ülkesindeki Slam’de ilk turda aldığı ağır yenilgi sonrası hayal kırıklığını görmek mümkün. “Belki de artık bırakmalıyım” düşüncesinin oyuncuların aklında sandığımızdan daha çok yer kapladığını bikaç bölüm gibi burda da görüyoruz. Ayrıca yoğun takvime sahip turda iki oyuncu arasında bir ilişki yürütmenin zorlukları ve ikilinin ayrılma sebepleri hakkında da minik ipuçları var gibi bu bölümde. Netflix 3. bölüm de California’ya, 5. Slam olarak anılan Indian Wells’e geçiyoruz. Tahmin edilebileceği gibi bu, Taylor Fritz’in hikayesi. Bu proje için Fritz’i seçerken ne düşünmüşlerdi bilinmez ancak 2022 sezonunun hikayelerinden birinin onun evinde, küçükken babasının “sen burada şampiyon olacaksın” dediği yerde Rafael Nadal’ı yenerek kaldırdığı kupa olduğunu kimse inkar edemez sanırım. Final maçı öncesinde Fritz’in ayağından bir sakatlık yaşadığı haberlerini hatırlarsınız. Bu sakatlığın bu kadar ciddi olduğunuysa bu bölümde öğreniyoruz. Taylor Fritz hayatının maçına çıkmak için herkesi karşısına alarak inat ediyor ve bu, hikayeyi biraz daha etkileyici kılıyor. Bu bölüm sonrası Fritz’e başka bir gözle bakmak mümkün. Bölümün bir diğer hikayesiyse Maria Sakkari’nin finale gidişi. Sakkari’nin özellikle maç içindeki mental iniş çıkışlarını onunla birlikte yaşamak ve başarıyı ne kadar istediğini görmek, onu daha yakından tanımanızı sağlıyor. 4. bölüm ün ismi Büyük Um ut lar . Artık toprak sezonunda, Madrid’deyiz. Paula Badosa’nın kendi evinde gördüğü büyük ilgi, kort dışında katıldığı medya ve taraftar etkinlikleri aslında oyuncuların özellikle de kendi ülkelerinde belirli çapta yıldızlar olduklarını gösteriyor. Bu durumun aynı zamanda üstlerinde nasıl bir baskı yarattığını da yine bu hikayede görebiliyoruz. Aynı bölümde yer alan Madrid şampiyonu Ons Jabeur belki de kendisini en samimi şekilde yansıtan oyuncu olmuş. Tunus’ta ailesiyle birlikte ev halleri, eşi Karim’le birlikte çocuk sahibi olma konusundaki düşünceleri ve ikisinin de çok inandıkları başarı için bunu nasıl erteledikleri, kadın sporcular için pek de konuşulmayan bir duygu dünyasının kapısını aralıyor. Ayrıca aileden biriyle profesyonel olarak çalışmanın olumlu ve zor yanlarını da samimi bir şekilde aktarmış Jabeur ve eşi. Tabii ki Jabeur’un ülkesi, Arap ve Afrika dünyası adına ilkleri başarıyor olması da bölümün konularından biri. Netflix 5. bölümün ismi, Toprağın Kralı. Çünkü artık Roland Garros’tayız ve her ne kadar Rafael Nadal bu belgesel serisinin odağındaki oyuncularından biri olmasa da, Roland Garros’un odağındaki isim her zaman o. Ve bu sporun en büyük meydan okumalarından biri, Toprağın Kralı’nı, kendi krallığında yenmek. Bu bölümde, Nadal ile bir şekilde ilişkisi bulunan iki ismi, Nadal Academy ürünü Casper Ruud’u ve Toni Nadal ile çalışmaya başlayan Felix Auger-Aliassime’yi izliyoruz. Felix Auger Aliassime, potansiyelli bir oyuncu olarak görülmesine rağmen toprakta yakalayamadığı başarıya ulaşmak için, Rafael Nadal’ın uzun dönemli koçu ve amcası Toni Nadal ile çalışmaya başlıyor ve bunun meyvesini kariyerinin ilk Roland Garros ana tablo galibiyetlerini alarak topluyor. 4. tura geldiğinde Rafael Nadal ile karşılaşacağındaysa, daha önce anlaştıkları gibi, Toni Nadal bu maç için resimden çekiliyor. Bu hikayeyi aslında biliyoruz ama Toni Nadal’ın maç öncesinde koridorda Rafael Nadal’ın yanına gittiği anlar ve Rafa’nın tepkisi görülmeye değer. Bölümün bir diğer ismi Casper Ruud’u bu 10 ismin arasına katarken ne düşünmüşlerdi bilmiyorum ama 2 Slam finali hiç de fena bir sonuç değil. Roland Garros’ta kariyerinin ilk Slam finalini idolü Rafael Nadal’a karşı oynayan Ruud’un Nadal’a karşı hayranlığını, maç öncesi koridorda beklerken Nadal’ın alıştığımız ısınma hareketlerinin karşısındaki genç oyuncularda nasıl bir gözdağı yarattığını Ruud’un ağzından duyabiliyoruz. Tenisin yeni yıldızları kimler olacak? Reuters “Yerlerini kim dolduracak” sorusu yalnızca Netflix’in aklında olan bir soru değil. NextGen ATP Finalleri yazımızda NextGen kavramından ve bu kavramın neden oluşturulduğundan detaylıca bahsetmiştik. Break Point’in çekimleri başladıktan sonra, 2022 sezonunda tenisin iki büyük efsanesinin, Roger Federer ve Serena Williams’ın emekliliğine şahit olduk. 36 yaşındaki Rafael Nadal için, kabul etmesi zor da olsa, her an alabileceğimiz bir haber bizleri şaşırtmayacak. Novak Djokovic kort içi röportajında “35 yeni 25, hala uzun bir yolum olduğunu düşünüyorum” diyor ve bu söylediklerinin şaka olduğundan emin değiliz, ama bir gerçek var ki, o da bu yıl 36 yaşını dolduracak. 2000’ler ve 2010’lar onların dominasyonu ve onların en iyi dönemlerine denk gelen nesillerin “kayıp nesil” olarak anılmasıyla geçti. 2020’lerin ortalarına doğru gelirken, artık bir bayrak değişimi yaşanmak zorunda ancak yollarına devam eden Nadal ve Djokovic, “yeni nesil” oyuncularda hala hayranlıkla karışık bir korku oluşturmaya ve bölüm sonu canavarı gibi karşılarına çıkmaya devam ediyor. Ve yeni neslin başarılara ulaşmak için hala önlerindeki engel, onları geçmek. Break Point’in ilk bölümünün ilk dakikalarında, Felix Auger-Aliassime’nin “onları yenmenin bir yolunu bulmamız gerekiyor, emekli olmalarını bekleyemeyiz” sözü, bunu kendilerine bir çıta olarak koyduklarının kanıtı gibi. Onlar hala kortta olan 2 büyük ismin en kırılgan olabilecekleri döneme denk gelen ilk nesil ve bu kırılma noktasında yer aldıklarının farkındalar. Potansiyellerini gerçekleştirebilmek ve önceki nesiller gibi bir Slam şampiyonluğuna bile ulaşamadan kariyerlerini sonlandırmak önlerinde duran bir senaryo ve bunun psikolojik boyutlarıyla savaştıklarını bu arka plan hikayelerinden görebiliyorsunuz. Break Point tenisin kırılma noktası olur mu? Netflix Genel anlamda baktığımızda, takvimi oldukça yoğun olan, fiziksel gücün, teknik ve taktik bilginin yanı sıra mental durumun da başarıda ana faktör olduğu bir sporu üst seviyede icra eden sporcuların hayatlarından kesitlere şahit olmak, tenisle ilgili yeni bir boyut açıyor. Ama yazının başında da söylediğim gibi, yepyeni şeyler söylemiyor ya da turun en önemli olaylarına odaklanmıyor. Esas amacı olan tenise yeni taraftar çekme mevzusunda ne kadar başarılı olabilir peki? Öncelikle, tenis kendine özgü kuralların, terimlerin, istatistiklerin bol olduğu bir spor. Bu spora uzak insanlar için, kuralları anlamadan izlemek sıkıcı bile olabilir. Örneğin puan sistemini bilmeden izlediğinizde, aynı heyecanı duymayabilirsiniz, çünkü bu sporun öne çıkan noktalarından biri, puan sisteminin maçın birden dönmesine izin vermesidir. Bu noktaları açıklamada biraz eksik kaldığını söyleyebiliriz Break Point’in. Oyuncuların pek çoğunun dile getirdiği “1 numara olma” nın teniste ne ifade ettiğini ve Djokovic, Federer, Serena gibi isimler tarafından nasıl domine edildiğini vurgulamak, bu oyuncuların ne için mücadele ettiklerini anlatmada daha iyi bir arka plan sunabilirdi. Proje için seçilen isimler bir şekilde 2022 sezonunu gerçekten de iyi geçirdiler, başarılı sonuçlar elde ettiler. Ancak gerçekçi olmak gerekirse bu isimler, tenise uzak olmayan ama Slam’den Slam’e takip edenlerin bile büyük heyecan duyacağı isimler değil. Ayrıca “Netflix laneti” olarak anılabilecek şekilde bu isimlerinin bir kısmının Avustralya Açık’a katılamaması, katılanlarının tümünün de çeyrek final öncesi elenmesi etkiyi azaltmış olabilir. Bu sebeple, Alcaraz ve Iga’nın arka planda bile olsa görüneceği, Haziran’da yayınlanacak 2. kısmın daha fazla ses getirebileceğini düşünüyorum. Ve eğer bu belgesel serisi devam ederse, Alcaraz, Rune, Tiafoe, Swiatek, Gauff, Raducanu, Fernandez gibi ses getirebilecek isimleri kadroya dahil etmek, kitleleri çekmek adına daha iyi sonuçlar getirebilir. Aslında tenisi kitlelere tanıtmak ve sevdirmek için yapılması gereken en önemli şey, tenisin görünürlüğünü artırmak. Netflix’in Break Point projesi buna kesinlikle katkı sağlıyor ve umarım bahsettiğim isimlerle büyüyerek devam eder. Ancak, asıl yapılması gereken, tenis maçlarını daha erişilebilir kılmak olacak. Hala pek çok ülkede, Grand Slam’lerde 2 ana korttaki maçları televizyondan izlemek bile mümkün olmayabiliyor. Yine pek çok ülkede ATP ve WTA turnuvaları ve Slam’lerin yayın hakları kanallar ve platformlar arasında bölünmüş durumda. Tenis izlenerek sevilecek, izledikçe bağlanılacak bir spor. Birine tenisi sevdirmek için belki de 35 yaşında metal kalçaya sahip bir adamın, 4 yıl önce emeklilik videosu izletildiği tesislerde, bir maçta 4 saat, bir maçta 5 saat 45 dakikalık 5’er sette iki iyi oyuncuyu yendiği müthiş savaşları izletmek yeterli olacaktır. Belki 4 yaşında halası telefon ekranından izlerken tenise merak duyan ve sorular sorup cevaplar alan bir çocuk, 7 yaşında hala tenis sayıklar o zaman.

Ocak 24, 2023
·
Makale
Tarihin Eşiğinde: Loena Hendrickx
Yaklaşık 10 yıldır Rus patencilerin hakimiyetinde geçen Avrupa Artistik Patinaj Şampiyonası kadınlar yarışmasında Loena Hendrickx, Belçika adına bir ilke imza atmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz yıl, tarihler Ocak’ın ikinci haftasını gösterirken Estonya’nın başkent Talinn’de düzenlenen Avrupa Artistik Patinaj Şampiyonası’nda altın madalya kazanacak ‘olağan şüpheliler’in kim olduğu konusunda kimsenin kuşkusu yoktu. Turnuvanın Rusya’nın dominasyonunda geçeceği bekleniyordu, öyle de oldu, şampiyona boyunca kurulan dört podyumun tamamının zirvesinde Rus patenciler vardı. Verilen toplam 12 madalyanın dokuzunu kazanan Ruslar, kadınlar ve çiftler kategorilerinde ise tulum çıkararak podyumun bütün basamaklarında yer almışlardı. Sezonu domine etmesi beklenen Rusya ekibi yaklaşık bir ay sonra, Çin’in başkenti Pekin’de düzenlenen Kış Olimpiyatları’na ise takım yarışmasında elde ettikleri zaferle başladı. Ancak bundan sonra Rus patenciler için işler tepetaklak gitmeye başladı. Önce, kadınlarda podyumu yeniden kapatmaları beklenen patencilerden altın madalya umudu en yüksek olanının, Kamila Valieva’nın doping testi pozitif çıktı. Tek kadınlar kategorisi bu haberin gölgesi altında yapılırken Rusya Olimpiyat Komitesi’nden Anna Shcherbakova ve Alexandra Trusova altın ve gümüş madalya kazansa da Valieva’nın dördüncülük performansı ve devam eden doping soruşturması yarışmaya damga vurdu. Olimpiyat’ın hemen ardındansa, beklendiği üzere Rusya, Ukrayna’yı işgal etti ve uluslararası spor federasyonları Rus oyuncuları ve takımları birbiri ardına müsabakalardan ihraç etmeye başladı. 2024 Yaz Olimpiyat Oyunları için eleme süreci yavaş yavaş başlarken, Rus atletlerin müsabakalara dönüşü tartışılmaya başlandı ancak, geçtiğimiz yıl Talinn’e hükmeden patenciler bu yıl Finlandiya’nın Espoo kentine unvan korumaya gelemeyecek. Bu da, beş kez Avrupa şampiyonu İtalyan efsane Carolina Kostner’in 2013’teki altın madalyasından 10 yıl sonra, kadınlarda ilk defa Rus olmayan bir patencinin şampiyonluğa ulaşacağı anlamına geliyor. Bu yazı, bu başarıya ulaşması en muhtemel patenci olan Belçikalı Loena Hendrickx üzerine. Hendrickx, geçen yılki yükselişinin ardından bu yıl Rusların yokluğunda kadınlarda Avrupa şampiyonluğunun en büyük favorisi. Elde ettiği başarılar aynı zamanda, Belçika’yı da artistik patinajın dünya haritasına yerleştiriyor. Kaynak: Team Belgium Buzun Üstünde Bir Varmış Bir Yokmuş Belçika, artistik patinaj deyince akla ilk gelen ülkelerden değil. Her ne kadar buzun üzerinde kaymak ülkede çok uzun süredir popüler olsa da profesyonel artistik patinaj müsabakalarındaki tarihleri biraz parçalı. Artistik patinaj Belçika’da İkinci Dünya Savaşı sonrası kısa bir popülerlik dönemi geçirdi, zaten ülkede bir ulusal şampiyona klasmanında yer alabilecek ilk yarışma da 1944-47 arasında (yalnızca çiftler kategorisinde) düzenlendi. Ülkede çiftler kategorisinde bir ulusal yarışma düzenlenmesi tevekkeli değil, zira ülkede o dönem bu sporun en popüler kodu çiftlerdi. Öyle ki, Belçika’ya artistik patinajda tarihinin ilk Olimpiyat madalyasını 1928 St. Moritz’de erkeklerde üçüncü olarak getiren Robert Van Zeebroeck dahi aynı Olimpiyat’ta çiftlerde de yarışmıştı. Uzmanlaşmanın nispeten daha az olduğu bir dönemde ve sporcuların birden fazla kategoride aynı anda yarışmasının daha normal karşılandığı bir zamanda, Van Zeebroeck çiftlerde de buza çıkmaktan geri durmamıştı. Belçika tarihinde en önemli izi bırakan Avrupa Şampiyonası ise savaştan sonra düzenlenen ilk şampiyona olan 1947 edisyonuydu. Davos’taki şampiyonada erkeklerde bronz madalya kazanan Fernand Leemans ülkesine ilk bireysel podyumu getirerek önemli bir başarıya imza atmıştı, ancak gözler asıl çiftler yarışının üzerindeydi. Belçika’da düzenlenen dört ulusal şampiyonanın tamamını kazanan Micheline Lannoy/Pierre Baugniet tandemi, Avrupa sampiyonu olarak ülkeye bu organizasyondaki ilk ve hâlâ tek altın madalyayı kazandırmış, Suzanne Diskeuve ve Edmond Verbustel’den oluşan ikili de bronz madalyanın sahibi olmuşlardı. İki tandem, iki haftadan kısa süre sonra Stockholm’de düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda da podyumdaki yerlerini koruyarak o yıl çiftler kategorisine Belçika’nın damga vurmasını sağlamıştı. Lannoy/Baugniet çifti bir yıl sonra hem Dünya Şampiyonası’nda unvan korumuş hem de St. Moritz’de düzenlenen Kış Olimpiyatı’nda altın madalya kazanmıştı ve Belçika’da artistik patinaj için altın çağ denebilecek kısa bir döneme isimlerini yaldızlı harflerle yazdırmıştı. Bundan sonra Belçika, artistik patinaj pisti üzerinde derin bir suskunluğa büründü. 2007 ve 2009’da Avrupa Şampiyonası’nda üçüncülük kazanan Kevin van der Perren bu suskunluğu bozsa da podyumun üçüncü basamağından daha yukarısını, hele de bir altın madalyayı hedeflemek hiçbir Belçikalının aklında yoktu. Kış sporlarında aslan payını sürat pateni alıyor, toplu çıkış Olimpiyat şampiyonu Bart Swings ile kısa kulvar sürat pateninin Avrupa 1000 metre şampiyonu Hanne Desmet kar ve buz sporlarının ülkedeki en önemli isimleri oluyordu. Ta ki Loena Hendrickx’in yükselişine kadar. Kaynak: Golden Skate Hendrickx’in Rüyası 23 yaşındaki Loena Hendrickx, buzda kaymaya beş yaşında başladı. 2015’te büyüklerde yarışmaya başlayan Hendrickx, iki yıl sonra elde ettiği Dünya Şampiyonası 15.’liği ile 2018’de Pyeongchang’da düzenlenecek olan Kış Olimpiyat Oyunları için Belçika’ya kota almayı başardı. Daha önce harcamalarını kendi bütçesinden yapan patenci, bununla birlikte Belçika Artistik Patinaj Federasyonu’ndan ilk defa destek almaya başladı. Hendrickx Olimpiyat’ı 16. sırada tamamladı ve sonraki iki sezonu sakatlıklarla boğuşarak geçirdi. Fakat pandemi nedeniyle verilen aranın ardından uluslararası müsabakaların tekrar düzenli olarak yapılabildiği 2021, yükselişinin başladığı yıl oldu. Stockholm’de düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda elde ettiği beşincilik, Belçika’ya Olimpiyat için kadınlarda iki kotayı garantilemişti. 2021-22, Hendrickx’in kariyerinin şimdiye kadarki en iyi sezonuydu. Sezon başında koç değişikliğine giderek kardeşi Jorik Hendrickx ile çalışmaya başlayan ve koreograf Adam Solya ile güçlerini birleştiren Hendrickx önce İtalya Grand Prix’sinde üçüncü olarak Belçika’nın bir Grand Prix’de kadınlarda podyuma çıkan ilk patencisi unvanını elde etti, ardından da Avrupa Şampiyonası’nda Lara Fabian’ın Caruso’su eşliğinde kaydığı kısa programda güçlü Rusların arasından sıyrılarak ikinci, genelde de dördüncü oldu. Bunun ardından katıldığı Olimpiyat’ta sekizincilik elde eden Hendrickx için asıl çıkış ise Fransa’nın Montpellier kentindeki Dünya Şampiyonası’nda geldi. Rus ve Belaruslu patencilerin men edildiği şampiyonada Hendrickx, Pekin’deki Olimpiyat’ın bronz madalyalı ismi Kaori Sakamoto’nun ardından ikinci oldu ve Belçika’ya 74 yıl sonra ilk Dünya Şampiyonası madalyasını getirdi. Sakatlıklardan artık tamamen kurtulan Hendricx istikrarlı yükselişine bu sezon da devam ediyor. Angers’te düzenlenen Fransa Grand Prix’sini kazanarak Belçika’nın Grand Prix zaferi kazanan ilk patencisi olduktan sonra, kadınlarda Japonya ve Güney Kore’nin domine ettiği Grand Prix finalinde tek Avrupalı olarak yarıştı ve üçüncü oldu. Loena Hendrickx, ülkesi adına elde ettiği bu tarihi başarıların ardından şimdi de Avrupa Şampiyonası’nda podyumun zirvesine çıkmayı hedefliyor. Daha önce erkeklerde Avrupa üçüncüsü olan Kevin van der Perren ve kardeşi Jorik Hendrickx ile birlikte modern dönemde Belçika’yı en üst seviyede temsil eden üç artistik patinajcıdan biri olan Loena Hendrickx’in ülkesine 75 yıl sonra ilk Avrupa şampiyonluğunu getirme amacına, ancak Karl Hugo ve Roby Facchinetti’nin müzikleri eşliğinde kaydığı serbest programdaki bağlı atlayışlarda yapabileceği hatalar engel olabilir. Eğer bu sezon bazı sorunlar yaşadığı bu atlayışlar Hendrickx’e bir talihsizlik yaşatmazsa veya ona karşı sürpriz bir meydan okuma çıkmazsa, 28 Ocak günü Espoo’da buz üzerinde bir tarihe tanıklık edeceğimize şüphe yok.

Ocak 24, 2023
·
Makale
Şehir formada saklı #3: Pasifik, Güneybatı
2022/23 sezonu ‘City Edition’ formalarına göz atmaya, birçoklarına göre NBA’in en eğlenceli iki grubunu merkeze alarak devam ediyoruz. 2000’lerin başından bu yana Los Angeles Lakers, San Antonio Spurs ve Golden State Warriors gibi hanedanlıkları bünyesinden çıkartan Pasifik ve Güneybatı; Steph Curry, Kevin Durant, Kobe Bryant, Shaquille O’Neal ve Tim Duncan gibi efsanelerin katkılarıyla birlikte uzun süre en çok forma satmayı başaran takımlar tarafından temsil edildiler. Bunun yanı sıra, çarpıcı renkleri ve karakteristik forma tasarımlarıyla, sahaya konan basketbol kalitesini ve başarıyı umursamayan ortalama izleyicilerin dikkatini çekmeyi başaran Phoenix Suns, Sacramento Kings ve Houston Rockets gibi örneklerin de bu iki gruba farklı bir hava kattığı inkar edilmesi zor bir gerçek. ‘En eğlenceliler’ şeklinde tasvir ettiğim iki grup, bu sezon da oldukça iddialı dizaynları ortaya çıkarttılar; hem olumlu hem de olumsuz anlamda. Gelin birlikte göz atalım. Golden State Warriors GSW Bugün aktaracağım 10 adet City Edition forması arasında, övgü dolu sözleri en zor toplayabilecek tasarımla başlamak istedim. İlk bakışta bayram sabahları ortaya çıkan ulvi görselleri anımsatan ‘gül’ temasıyla dikkat çeken forma, oyuncular üzerinde fena durmuyor: çünkü oyuncular gül sembolünü şortun içine soktuklarında geriye sarı detaylı siyah bir forma kalıyor. Daha önce Nike’ta, Kobe Bryant portresi tasarımında da çalışan Oakland merkezli grafiti sanatçısı, illüstratör ve ressam Allison “Hueman” Torneros tarafından tasarlanan forma, ekseninde kadını ve kadının çağrıştırdığı dostluğu, iyimserliği ve çeşitliliği hatırlatan öğeler bulunduruyor. Formanın merkezindeki meşhur sarı gül ise, oyunu değiştiren korkusuz kadınların bir temsiliyeti olarak sunuluyor. 1900’lerin başında sarı gül, Women’s Suffrage hareketinin sembolüydü. Dolayısıyla Golden State Warriors’ın City Edition forması, aslında hikayesiyle güçlü bir arka plana sahip. Keşke bunu daha estetik bir tasarımla destekleyebilselerdi: 2019’daki ‘The Town’ sizce de harika değil miydi? “Hueman ile daha önce bazı projelerde çalıştım ve 4 yıl önce Oakland’da yenilediğimiz bir toplum merkezini tasarladı. Bu, ondan gördüğüm ilk projeydi ve onun harika bir portföyü olduğunu biliyorum.” — Steph Curry Los Angeles Lakers Bleacher Report DNA’sında eğlence olan Lakers, kültürüne tezat şekilde oldukça basit ve sade tuttuğu bu sezonki City Edition formasına ‘Boş Kanvas’ adını verdi. Her sezon City Edition formasındaki baş rolü Los Angeles şehrinin içindeki farklı bir unsura veren Lakers, bu sezon farklı bir tutumla dikkat çekiyor. Şehirdeki farklılık yaratan ve ardında bir miras bırakan insanların hikayelerini temiz bir forma aracılığıyla anlatabileceklerine ışık tutan Lakers, burada önemli olanın formadan ziyade o insanlar olduğunu destekliyor. Şortun merkezindeki daire tasarımında, Los Angeles’ın bir arada olduğu vurgulanıyor. Ayrıca forma, Lakers tarihinin sarı detay kullanılmayan nadir formalarından bir tanesi. ‘Los Angeles’ logosundaki ‘LA’ kısaltmasını ön plana çıkartmak adına yaptıkları bariz olsa da ben formanın önündeki bu mesajın ortalanmasını tercih ederdim. Los Angeles Clippers NBA Clippers bu sezonki City Edition forması, Alvin Wills’in 1973’te kurduğu, şehrin en heyecan verici ve en popüler pro-am yaz ligi olan Drew League’e saygı duruşunda bulunurken takımın Güney Los Angeles’la olan güçlü köklerine gönderme yapıyor. Sosyal medyada formanın tanıtımını Drew League’in mottosu olan “No excuse, just produce” sloganıyla yapan Clippers, formasında da bunu hatırlatan detaylar barındırıyor. Formanın fontunda Clippers’ın retro yazı stili ile Drew League logosunun şahane bir karşımı göze çarpıyor. Formanın altındaki yeşil şerit, bu sene 50. yaşını kutlayan ligin uzun solukluluğuna bir hatırlatma. Formadaki Drew League’den bağımsız tek detay, fontun arkasındaki mozaikler. Bu da, birbirine bağlı 17 ayrı parçadan oluşan, kulelerin iki tanesinin 30 metre üzerinde olduğu şehrin mimarı harikası Watts Towers’dan esinlenilen bir ekleme. Tüm bu anlamlar bir araya getirildiğinde, City Edition forması Clippers’ı Drew League ile bir ortak kümede ister istemez buluşuyor: iş ahlakı, dayanıklılık, iyimserlik. Phoenix Suns Phoenix Suns “Bunun arkasında çok fazla anlam var. Kesinlikle bizim için çok anlamlı. Organizasyon olarak, insanları, bu kadar uzun süredir burada bulunan Kızılderilileri temsil edebilmek için, hayranlarımızın ve hayran kitlemizin bu şehir hatlarının dışına taştığı anlayışına sahibiz.” Monty Williams’ın, Phoenix Suns’ın Ulusal Kızılderili Miras Ayı’nda beğeniye sunduğu City Edition forması hakkındaki bu sözleri, formanın organizasyon için anlamını birinci ağızdan duymamızı sağlıyor. Nike’ın bir Navajo tasarımcısı ile ortaya çıkarttığı forma, ışığı Arizona’da binlerce yılı aşkın süredir yaşayan 22 yerli kabileye doğrultuyor. Formadaki en baskın renk olan turkuaz, kabileler arasında korunma ve yaşama taşını temsil ettiği için tercih edildi. Kırmızı süslemeler, Arizona’daki toprağın rengini hatırlatması için eklendi. Formanın yanındaki siyah şerit, geleneksel merdivenlerin paterninde oluşturulurken ‘siyah bant’ Arizona yerel dillerinde ‘güneş’ anlamına geldiği için kullanıldı. Buram buram şehrin ve bölgenin kokusunu burnumuza getiren Suns’ın City Edition forması, parke tasarımıyla da birleşince ortaya leziz bir görüntü çıkıyor. Bir City Edition forması nasıl mı olmalı? İşte böyle. Sacramento Kings Sacramento Kings Twitter Uzun süre sonra mutlu bir sezon geçiren (en azından şu anki kısma kadar) Kings, Golden 1 Center’ın renginden ilham alarak tarihinde ilk kez gri temalı bir formaya imza attı. Dünyayı kasıp kavuracak bir tasarım olarak gözükmese bile benim gibi mor rengi gri ile yakıştırıyor ve Kings’e sempati besliyorsanız, bir an satın almayı bile düşünmüş olabilirsiniz – evet bu döviz kuruna rağmen. Formanın anlamına gelince, 2022/23 sezonu, 2012 yılını Seattle’a taşınma söylentileriyle geçiren Kings markasını Sacramento’da tutma mücadelesinin 10. yılına tekabül ediyor. Kings’in bu sezonki City Edition forması da Sacramento sakinlerinin, eşi benzeri görülmemiş bir tutku ve istekle takımın şehirden kopartmama serüvenine şapka çıkartıyor. 2016’dan bu yana formanın önünde ilk kez Sacramento yazısına yer verilirken yandaki mor şeritlerin içinde yazan ‘Sacramento Proud’ mesajı da takımın şehirle olan bağlarına vurgu yapıyor. Formadaki en hoş detay ise tartışmasız sağ alt köşedeki David Stern cümlesi, “Bu takımı Sacramento’da tutacağız”. #LightTheBeam. Houston Rockets Bulunduğu şehrin olgularını selamlayan çok fazla takım olduğu gibi, organizasyonun başarılı dönemlerini hatırlatan da pek çok takım var. Houston Rockets bunlara bir örnek. NBA’in 75. yılındaki City Edition formasıyla 1990’ların yüzüğe ulaşan ikonik formasını tekrar gündeme taşıyan Rockets, bu sezon da kulübün kaderini etkileyen sezonlardan minik detaylar ekleyerek aynı temayı korudu. Yao Ming’in draft edildiği sezondan, 22 maçlık galibiyet serisinin olduğu sezondan ve Golden State Warriors’ı elemeye bir adım uzakta kaldıkları 2017/18 sezonundan da izler taşıyan forma, geçmiş ile bugünü birbirine bağlıyor. Memphis Grizzlies Memphis Grizzlies Memphis, parıldayan paralardan ve ışıldayan diş takılarından, daha sade bir dille hip-hop’tan bağımsız düşünülemez bir şehir. Grizzlies’in yeni City Edition formaları da köklerini bu kültürden alan bazı baharatlarla lezzetlendirilmiş. Siyah forma sizi karanlığa sürüklerken şehrin dokusunda söz sahibi bazı detaylara ışık tutuyor. Krom görüntüsü sağlaması açısından eklenen kahverengi, forma numarasının içindeki elmasımsı detay ve sağ alt köşede yer alan ‘For the M’ yazısındaki ‘M’ harfinin diş takısıyla süslendirilmesi, 1990’ların sonunda doğan ve 2000’lerde seviye atlayan Memphis hip-hop kültürüne bir gönderme. Hatta kahverengi krom detayların da o dönemdeki sanatçıların Chevrolet marka arabalarına gönderme olduğunu da unutmadan ekleyelim. Ancak bu formayı en özel yapan şey, tasarımındaki hareketlilik olsa gerek: yaklaşık üç senedir üzerine düşünülen forma için en az 20 farklı versiyon denendi ve Juicy J, DJ Paul, Al Kapone, Project Pat gibi sanatçılarla fikir alışverişi yapıldı. Hip-hop kültürünü yansıtmayı kendine dert eden forma, 2000’lerin başında piyasaya sürülen Project Pat’in “Mista Don’t Play” ve Three 6 Mafia’nın “Most Known Unkown” albümlerinin kapaklarından ilham alınarak tasarlandı. Sahi, Memphis Grizzlies’in vasat altı bir formasını hatırlıyor musunuz? Ben hatırlayamıyorum. Dallas Mavericks Marca Dallas Mavericks bu sezonki City Edition formasının tasarımında ABD Yönetim ve Bütçe Ofisi (OMB) tarafından 1973’te, Teksas eyaletindeki 11 ilçeyi kapsayan ve merkezi Dallas’ta olan birleşik metropoliten endüstriyel kompleksi ‘Metroplex’ten esinleniyor. OMB’nin bu atılımıyla birlikte şehrin bir NBA franchise’ının olmasının önündeki engeller bir bir kalkarken Kuzey Teksas’ta refah günler başlamıştır. Mavericks, 50 yıl önce şehrin kaderini değiştirdiği için bugünlerde finansal, kültürel, sosyal ve ticari açıdan zirvesini gören Metroplex’e selamını, kullandığı fontla gönderiyor. Hafızalarımızı bir çırpıda 1970’lere ışınlayan retro yazı fontu, Mavericks’in açık mavi forması ve yeşil detaylarla birleşince saatlerce bakılabilecek bir görüntü ortaya çıkıyor. New Orleans Pelicans Si Günümüzdeki en büyük Mardi Gras festivaline sahiplik yapan New Orleans şehri, bu dönemde eğlencenin katlanarak arttığı bir konuma dönüşüyor. Pelicans da 2022/23 sezonu City Edition formasında şehrin en büyük kültürel etkileşimlerinden biri olan Mardi Gras’tan ilham almaktan kaçınmıyor. Mardi Gras’ın üç ana renginde mor adaleti, yeşil inancı, altın da gücü temsil eder. Pelicans, formanın genelinde moru hafif koyu bir tonda tercih ederken ‘Mardi Gras’ta gece yarısı’ betimlemesini yapmayı hedefliyor. Fransız kaşif Seiur de la Salle tarafından New Orleans şehrinin sembolü olarak kodlanan ve 2005’teki Katrina Kasırgası’nın ardından hasar alan yerel halkın toparlanmasına ve yeniden ayağa kalkmasına umut ışığı veren Fleur-de-Lis ise bu sezon şort kısmında kendisine yer buluyor. Bence en güzel formalardan biri. San Antonio Spurs NBA Çocukluğunu 2000’lerde geçiren ve ilk kez o dönemlerde NBA’yi takip eden bir insan olarak Spurs’ün siyah ve beyaz dışına bu kadar taşması alışkanlık sınırlarımı zorlasa da adapte olmaya çalışıyorum. BAA’in (daha sonra ABA ile birleşip NBA adını aldı) 50. yılındaki All-Star hafta sonuna ev sahibi yapan San Antonio şehri, binlerce basketbol sever turist gibi dönemin yıldızları Michael Jordan, Hakeem Olajuwon ve çok daha fazlasını, hatta Kobe Byrant gibi genç oyuncuları da Alamodome’a toplamıştı. City Edition formasında 1996 All-Star maçından etkilenen Spurs, meşhur Fiesta formasının da yeni bir ürününü sunmuş oldu ve forma bazı kesimlerce büyük ilgiyle karşılandı. 1996 All-Star maçında David Robinson’la birlikte Spurs’ü temsil eden ikinci oyuncu olan Sean Elliott, formanın kaynağı konusunda oldukça duygulu açıklamalar yaptı. Bu saatten sonra Elliott’a aykırı bir şey söylemem doğru olmaz. Beğendim, ancak hala siyah-beyaz tarafındayım.

Ocak 21, 2023
·
Makale