•&nbsp;Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’nun yayımladığı ''2023 Küresel Eğitim İzleme Raporu'' okullarda akıllı telefonların yasaklanmasını öneriyor. Akıllı telefonlar, öğrenmeyi engelleyen bir dikkat dağıtıcı olarak değerlendirilirken, okullarda yasaklanmasının çocukları veri mahremiyeti ihlalleri ile siber zorbalık açısından da korumaya yardımcı olacağı <a fr-original-style="" href="https://www.unesco.org/en/articles/smartphones-school-only-when-they-clearly-support-learning" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: none; cursor: pointer; transition: color 0.3s ease 0s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">belirtiliyor</a>. Dahası: Ülkelerin sadece %16'sının veri gizliliğini yasal olarak eğitimde açıkça garanti ettiği belirtilirken, pandemi sırasında önerilen 163 eğitim teknolojisi ürününün %89'unun çocukları izleyebileceğinin ortaya çıktığının ifade ediliyor. Buna ek olarak, Asya ülkelerinden Kolombiya'ya, İtalya'dan Hollanda'ya kadar birçok ülkede okullarda akıllı telefon kullanımını yasaklayan yasalar veya politikalar uygulandığı vurgulanırken, sadece pedagojik amaçlar veya engelli çocuklara destek sağlamak için akıllı telefon kullanımına sınırlı olarak izin veren Fransa gibi ülkeler de örnekler arasında sayılıyor.

Veri Koruma ve Mahremiyet Gündemi

Bu hafta siz değerli okurlarımıza biraz daha farklı bir içerik sunuyoruz. 
Ekibimizden Mete Rıza Nemlioğlu arkadaşımızın da daha önce katılmış olduğu ve veri koruma hukuku ile bilişim hukuku konularında katılımcıların kendilerini geliştirmesini, bu konularda bilgi ve farkındalığın artmasını hedefleyen bir yarışma olan uluslararası Helsinki Bilişim Hukuku Farazi Dava Yarışması’na katılan ve bütün takımları yenerek birinci olan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri Anıl Mert İçintek, Elif Nur Karataş ve Gökçe Aksu ile onlara bu süreçte destek olan takım koçları Dr. Nafiye Yücedağ ve Ar. Gör. Elif Beyza Akkanat ile hem yarışmayı siz değerli okuyucularımıza tanıtmak hem de arkadaşlarımızı ve değerli takım koçlarını tebrik etmek amacıyla bir röportaj gerçekleştirdik. Bu vesileyle değerli katılımcı arkadaşlarımızı ve koçlarını bir kez daha Verini Koru ekibi olarak tebrik ederiz. 

Helsinki bilişim hukuku farazi dava yarışması birincileriyle gerçekleştirilen röportaj

• İstanbul Emniyet Müdürlüğü, depremde enkaz altında kalanları arayarak kandırdıkları belirlenen Yunus S. ve Mesut B.'nin gözaltına alındığını açıkladı.<ul fr-original-style="padding-inline-start: 20px;" style="padding-inline-start: 20px; margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; list-style-position: inside; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Bir adım geriden: Haklarında siber dolandırıcılık ve siber zorbalık şikayetleri bulunan ‘atatv44’ isimli bir Discord grubuna üye şahıslar enkaz altında yardım bekleyen vatandaşların paylaştığı telefon numaralarını arayıp AFAD ekibinden olduklarını söyleyerek dalga geçmiş, sosyal medyada büyük tepki toplamışlardı.</li></ul>

Aposto Gündem

Çevrimiçi ortamlarda paylaştığımız her bilgi, internette gittikçe artan bilgi yığınına ekleniyor. Great Pacific Garbage Patch misali kontrolsüz artan bu bilgi yığınının, 50 yıl sonra hangi noktaya geleceğini hayal edebiliyor musunuz? Doğru ve yararlı olanlar kadar, gereksiz ve yanlış bilgiler de durmadan artmaya devam ediyor.Sorgulamasını bilen için bir bilgi deryası olan internet ve sosyal medya platformları; basına yansımayan, gündemde kalmayan veya dünyanın diğer bir ucunda yaşanan gerçekleri bir tıkla erişilebilir kılıyor. Bu bilgi deryası içinden işimize yarayacak, objektif ve doğru bilgi parçalarını seçmek ise bize kalıyor.Muhakkak, bir haksızlık yaşandığında bunu duyurmak ve kamuoyu yaratmak için iyi bir platform olabilir sosyal medya. Lakin aynı zamanda; dikkat dağınıklığı, siber zorbalık, gelişmeleri kaçırma korkusu (FOMO) ve aşırı bilgi yüklemesi gibi negatif etkilere yol açabiliyor.Dijital çağ ile bilgiye erişim hızı ve maliyetinin düşmesi sayesinde tarihte ilk defa beyinlerimiz bu kadar bilgiyle karşı karşıya kaldı.Sabah kalktığımız anda e-postalarımızı kontrolle başlayıp gece yatana kadar Instagram, Twitter hesaplarımızda dolanmakla geçen ekran süremizi, birçok gereksiz ve alakasız bilgiye maruz kalarak geçiriyoruz. Tanıdığımız -ve tanımadığımız- insanların gittiği mekânlar ve yediği yemekleri sosyal medyada görüyor, bu platformlar üzerinden video izleyip paylaşıyor, görüntülü konuşuyor, alışveriş yapıyoruz.Peki, tükettiğimiz içerik miktarının fazlalığının ne gibi sıkıntılar yaratabileceğini biliyor musunuz?Kısaca “çok fazla bilgi ya da veriye maruz kalma” anlamına&nbsp;gelen aşırı bilgi yüklemesi (information overload) terimi ilk defa, Siyaset Bilimi Profesörü Bertram Gross tarafından 1964’te türetildi. Sonrasında bu kelime, Amerikan yazar ve fütürist Alvin Toffler’ın 1970 yılında “Future Shock” adlı kitabında kullanılması ile popüler oldu. Bu tarihten önce de aslında uzun zamandır var olan aşırı bilgi yüklemesi&nbsp;konsepti, internetin ve sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle ciddi bir problem hâline gelerek daha yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı.Son dönemde ortaya atılan infobesity kelimesi, aşırı bilgi yüklemesi&nbsp;ile aynı anlamda kullanılıyor. Türkçe tercümesi&nbsp;infobezite&nbsp;olan bu terim, “information” (bilgi) ve “obesity” (obezite)&nbsp;kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Bu vasıtayla obezitede yemeğin, infobezitede ise bilginin aşırı şekilde tüketilmesi hâlinin benzerliğinden yola çıkarak obeziteye gönderme yapılıyor. İnfobezitede bu aşırı tüketim hâli, endişe, stres, üretkenliğin azalması, kafa karışıklığı ve karar vermede gecikmeye yol açabiliyor.

siber zorbalık ile ilgili hikayeler