Sinan Oğan’ın şartları: Hangi aday daha yakın?


Spektrum
Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!
Seçimi %5,28 oyla üçüncü sırada bitiren ATA İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da Kemal Kılıçdaroğlu’ndan birini desteklemek için çeşitli şartlar öne sürüyor.
Kimi medya kuruluşları, Oğan’ın “desteğini satılığa çıkardığına” dair manşetler atsa da, sembolik partilerin dahi kritik konumlar talep ettiği bir sistemde azımsanmayacak bir oya sahip olan Oğan’ın desteği karşılığında mevki ve bazı konularda politika belirleme yetkisi istemesinde şaşılacak bir durum yok.
Oğan, kimi destekleyeceğine dair kararını tabanıyla ve ATA İttifakı’ndaki partilerin liderleri ile yapacağı görüşmelerin ardından 19 Mayıs günü açıklayacak. Oğan’ın yapacağı tercihin, seçimin kazananı olduğu ifade edilen çok parçalı Türk milliyetçiliğinin geleceğini de şekillendiren bir faktör olacağı ortada.
Oğan’ın seçmenlerine bir yönlendirmede bulunması halinde ne kadarının Oğan’ın sözü doğrultusunda hareket edeceği ise bilinmiyor. Neticede Oğan, %2,43’lük ATA İttifakı seçmeninin dışında her iki Cumhurbaşkanı adayını da beğenmeyen bazı MHP, CHP, AK Parti ve İYİ Parti seçmenlerinden oy almışa benziyor.
Gazete Pencere, Kılıçdaroğlu'nun Oğan'a yeni kurulacak Göç Bakanlığı'nı teklif ettiğini, Oğan'ın ise İçişleri Bakanlığı'nı istediğini öne sürüyor.
New York Times'a konuşan Oğan, seçmeninin %70'inin ikinci turda işaret edeceği adaya yöneleceğini söylerken "Cumhurbaşkanı yardımcısı olabilecekken neden bakan olayım?" diyor.
Senaryolar
MHP Genel Başkanlığı adaylığından vazgeçmediğini defalarca dile getiren Oğan’ın Erdoğan’a ve Cumhur İttifakı’na destek açıklaması, ittifaktaki tüm dengeleri sarsabilir. MHP lideri Bahçeli’nin Oğan’dan hoşlanmadığı, bu senaryoda MHP tabanının desteğinin elde edebileceği kazanımlar sonucunda Oğan’a kayabileceği ve Oğan’ın milliyetçi-muhafazakâr camianın sesi gür çıkan genç liderine dönüşebileceği yorumları yapılıyor. Bahçeli’nin Oğan’ın ittifaka katılmasının önüne set çekmesi muhtemel. Cumhurbaşkanı Erdoğan da yalnızca yarım puanlık bir oy desteğine ihtiyacı olduğunu ve bunun her halükarda kendisine yöneleceğini düşünerek ittifaktaki dengeleri sarsmak istemeyebilir.
Oğan’ın Millet İttifakı’na ve Kılıçdaroğlu’na destek açıklaması ise kendisini yükselen seküler milliyetçiliğin lideri haline getirme potansiyeli taşıyor. Bu senaryoda Kılıçdaroğlu bir kısım Yeşil Sol Parti seçmeninin desteğini kaybetse de ortaya çıkan milliyetçi dinamizm, seçime katılmayan seçmenlerden ya da sığınmacı konusunda rahatsızlığı büyük olan MHP seçmeninden ikinci turda Kılıçdaroğlu’na oy getirebilir.
Oğan tarafsız da kalabilir. Her iki tarafla da anlaşamadığını beyan ederek seçmenlerini serbest bırakabilir. Bu senaryoda Oğan, ilkelerinden taviz vermeyen bir lider olarak kendi camiasında takdir görebilir, seçmenlerinin bir kısmından tepki görme ihtimalini ortadan kaldırabilir ve kurulacak yeni hükümete sert bir muhalefet yürüterek olası bir milliyetçi birleşmenin lideri olmayı deneyebilir.
Peki Oğan’ın destek vermek üzere öne sürdüğü şartlar neydi ve yarışan taraflar bu konularda daha önce nasıl ifadeler kullanmıştı?
“Terör örgütleri ve onların siyasi yapıları ile arasına mesafe konulması”
Oğan, kampanyası boyunca Cumhur İttifakı’na HÜDA PAR’ın AK Parti listesinde yer alması, Millet İttifakı’na da HDP’nin Kılıçdaroğlu’na destek vermesi konusunda eleştiriler yöneltti. “Türkiye’nin HÜDA PAR ile HDP arasına sıkıştırıldığını” ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “HÜDA-PAR'ın geçmişteki terör örgütüyle alakası yok. Biz HÜDA-PAR'la özellikle Kürt vatandaşlarımızın siyasallaşması noktasında beraber yürüyelim istedik.” diyerek HÜDA PAR’ın terör örgütü Hizbullah’ın uzantısı olduğu tezini Cumhur İttifakı’nın içinden de yükselen eleştirilere rağmen reddetmişti.
Kılıçdaroğlu ise “MİT onun emrinde. Bizim gizli kapaklı görüşmemiz varsa çıksın açıklasın. Devleti yöneten kişi bir sorumluluk üstlenir. Ben üstleniyorum. Görüştüysem, açık ve net derim, evet görüştük. Yok öyle bir şey. Ne pazarlığı?” diyerek HDP ile gizli bir pazarlık yaptığı iddiasını reddetmişti. “Sen değil misin terör örgütleriyle defalarca masaya oturan? Senin ne haddine bizim vatan sevgimizi sorgulamak? Ben terör örgütleriyle masaya asla oturmadım, hiçbir zaman da oturmayacağım!” sözleriyle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çözüm süreci üzerinden eleştirmişti.
“13 milyon sığınmacının gönderilmesi”
Türkiye’deki sığınmacıları toplumsal huzur, ekonomi ve güvenlik için tehdit olarak nitelendiren ve kampanyası boyunca sığınmacıları ülkeden gönderme sözü veren Oğan, “Seçilmediğimiz için bir sene diye dayatmanın manası yok. Biz seçilsek bizim takvimimiz bir seneydi. Bunu bir takvime bağlamak gerekiyor.” diyerek şartını ifade ediyor.
Türkiye’yi milyonlarca sığınmacının yaşadığı bir ülkeye çeviren açık kapı politikasının mimarı Cumhurbaşkanı Erdoğan ise bu konuda oldukça net. "Gelince gönderirim anlayışı zulüm olur. Bunlar göçmen diye kapıya koyamayız.” diyor.
Seçim sürecinin başında sığınmacıları ülkelerine gönderme sözü veren Kılıçdaroğlu ise “Bizim çocuklarımız iş bulamıyor. Suriyeli kardeşlerimizi en geç 2 yıl içerisinde, ırkçılık yapmadan, kendi ülkelerine göndereceğiz. Yollarını, okullarını, kreşlerinin hepsini AB fonlarıyla yapacağız.” diyerek Oğan’a çok daha yakın bir pozisyonda duruyor.
“Anayasanın ilk dört maddesinin değişmezliği”
Oğan, Anayasa’nın devletin niteliklerini belirleyen değiştirilemez ilk dört maddesinin tartışmaya açılmasını reddediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz yeni Anayasa diyoruz birileri de gerekirse ilk dört maddeyi de değiştiririz diyerek PKK güdümündeki siyasi yapıya göz kırpıyor." diyerek yeni Anayasa yapma iddiasını sürdürürken rakiplerini ilk dört maddeyi tartışmaya açmaya çalışmakla itham ediyor.
Kılıçdaroğlu ise “AK Parti'nin ileri gelenleri Anayasanın ilk dört maddesinin değişmesini talep ediyor; Erdoğan, benim söylediğimi zannediyor. Artık sağlık raporu istemek, bir devlet güvenliği meselesi haline gelmiştir.” diyerek Erdoğan’a yükleniyor.
Öte yandan, AK Partili eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın, HÜDA-PAR lideri Zekeriya Yapıcıoğlu’nun ya da DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın ilk dört maddenin değiştirilebileceğine dair sözler sarf ettiği biliniyor.
“Madde 66’da yer alan Türklüğün Anayasa’dan çıkarılma girişiminin karşısında set kurulması”
Sinan Oğan, “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” ibaresinin yer aldığı Anayasa’nın 66’ıncı maddesinin aynen korunmasını da şart olarak öne sürüyor. Aynı maddede, “Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.” ifadesi de yer alıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk Milleti bir ırkı değil vatandaşlığı tanımlıyor. Türklük, başka etnik kökenleri inkâr eden değil, bütün etnik kökenleri kucaklayan bir kavram olarak bizim Anayasa metnimizde yer alacak." diyerek bu maddeyi değiştirmeye niyeti olmadığını beyan ediyor.
Kılıçdaroğlu da “Türk milleti kavramını savunuyoruz. Hangi gerekçe ile kaldırıyoruz? Şunu kimse unutmasın; Türkiye Cumhuriyeti etnik kimliğe dayanan bir yapılanma değildir, bir siyasal bilinç devletidir.” diyerek farklı bir pozisyon almıyor.
Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte “Bütün milliyetçilikleri ayaklar altına aldığını” söylediği biliniyor.
Son zamanlarda iyice artan gayrimenkul yatırımı karşılığında vatandaşlık dağıtılması hakkında da Oğan’ı aday gösteren ATA İttifakı’ndaki Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ “Vatandaşlık satmak vatandan bir parça satmaktır. Türk halkının vatanına ortak getirmek demektir. Zafer Partisi gayrimenkul satışı karşılığında vatandaşlık verilmesini durduracaktır.” ifadelerini kullanıyor.
“Ekonomik krizin temel sebepleri olan faiz, enflasyon, sonuç sarmalından kurtulunması”
Hürriyet’in haberine göre Oğan, ekonominin “faiz, enflasyon, sonuç sarmalından çıkarılmasını” da şart olarak belirtiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece faiz yükselemez, faiz devamlı düşecektir. Göreceksiniz enflasyon da faizle beraber düşecek.” sözleriyle bu sarmalın süreceğinin haberini veriyor.
Kılıçdaroğlu ise “Faizler inince enflasyon düşecekti. TL değer kazanacak, yatırımlar artacak işsizlik azalacaktı. Ama gelişmeler tam tersine oldu. Enflasyon arttı. TL eridi. Yatırımlar düştü, işsizlik arttı.” diyerek aynı sarmalı eleştirirken rasyonel bir ekonomi yönetimi vadediyor.
“Tarikat ve cemaatlerin devlet kurumlarından temizlenmesi”
Oğan, “Türkiye'de artık devleti kurum ve kuruluşlar yönetecek, tarikat ve cemaatler değil" diyerek tarikat ve cemaatlerin devlet kurumlarından temizlenmesini desteğinin şartlarından biri olarak ifade ediyor.
Daha önce FETÖ hakkında “Allah dedikleri için müsamaha gösterdik. Ortak bir yanımız var dedik. Bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmanın üzüntüsü içerisindeyim. Bundan dolayı hem Rabbimize hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidarında bugün de çeşitli tarikat ve cemaatlerin devlet kurumlarında yerleşik olduğu biliniyor.
Ümit Özdağ, Saray Rejiminin Çöküşü ve Türkiye’nin Yükselişi kitabında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde dahi dini yapılanmalar Menzil, Süleymancılar, Salavat Grubu, 40’ıncı ve İlim Yayma Cemiyeti’nin etkin olma mücadelesi verdiğini ifade ediyor.
Kılıçdaroğlu ise “İnancı siyasete alet etmemek kaydıyla herkesin inanıcına saygı duymamız gerekiyor. Eğer inancı siyasete malzeme edip de oradan nemalanıyorsa bunu kesmek gerekiyor. Bunu keseceğiz.” diyerek tarikat ve cemaatlerden arınmış bir devlet vaadinde bulunuyor.
“Devlet idaresinde ve atamalarda tek şart olarak liyakatin esas alınması”
Liyakat konusu son yıllarda iktidarın belki de en geniş toplum kesimleri tarafından eleştirildiği nokta oldu. Oğan, kampanyası boyunca “İktidara geldiğimizde kadrolarımızı oluştururken kendi parti mensuplarımız veya yandaşlarımız gibi bir kavramımız olmayacak. Türk milletinin her liyakatli evladını uygun görevlere atayacağız.” demiş, AK Parti’yi liyakat konusunda ağır sözlerle eleştirmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Türkiye olarak fırsat eşitliği, şeffaflık, hesap verilebilirlik, yenilikçilik ve liyakat gibi değerleri esas alan bir insan kaynağı kültürünü kamu ve özel sektörümüze yerleştirmenin gayretindeyiz." dese de damadı Berat Albayrak’ı ekonomi yönetimine getirmesini “Berat Bey'in talihsizliği damat sıfatının bu alanlardaki birikimi, gayretinin önüne geçirilmiş olmasıdır.” diyerek savunuyor.
Özdağ ise kitabında “Ekonominin başına -sadece damat olduğu için- Berat Albayrak'ın geçirilmesi, liyakatin yerini sadakatin aldığının en somut göstergesidir. Valiler ve kaymakamlar artık devleti değil AKP’yi temsil etmektedir. Partizanlık o ölçüde artmıştır ki, bir ihtisas alanı olan dış politikada büyükelçilik kadroları AKP’li esi siyasetçilerden oluşanlarla doldurulmaktadır.” ifadelerine yer veriyor.
Erdoğan’ın kamu işe alımlarında mülakatın sonlandırılacağını vadetmesi de mülakatlar yoluyla liyakat sahibi insanların elendiği ve iktidara yakın kişilerin kayırıldığının itirafı olarak yorumlanmıştı.
Liyakat konusunu kampanyasının odak noktalarından biri yapan Kılıçdaroğlu ise "Devlet adaletle, liyakatle, ahlakla yönetilir. Devlet parti değildir. Parti ayrıdır, devlet ayrıdır. Bunlar devleti parti devleti haline getirdiler." diyerek konuya verdiği önemin altını çiziyor.
Kaydet
Okuma listesine ekle
Paylaş

Spektrum
Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!
İLGİLİ BAŞLIKLAR
Cumhurbaşkanı
ATA İttifakı
Sinan Oğan
Kemal Kılıçdaroğlu
AK Parti
İYİ Parti
New York Times
Cumhur İttifakı
Cumhurbaşkanı
NEREDE YAYIMLANDI?
Sinan Oğan hangi adayı destekleyeceğini bugün açıklıyor. Peki hangi aday Oğan'ın şartlarına daha yakın?
19 May 2023

YAZARLAR

Bartu Özden
Politics editor @ Aposto

Spektrum
Yerel ve uluslararası gündemi yakalamak için bir başucu kaynağı; her hafta seçim dosyaları, kamuoyu araştırmaları, analizler ve Son Düzlük podcastle yayında!
İLGİLİ OKUMALAR